Muhabbet - Osman Nuri Topbaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Muhabbet kimin eseri? Muhabbet kitabının yazarı kimdir? Muhabbet konusu ve anafikri nedir? Muhabbet kitabı ne anlatıyor? Muhabbet kitabının yazarı Osman Nuri Topbaş kimdir? İşte Muhabbet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Osman Nuri Topbaş
Yayın Evi: Erkam Yayınları
İSBN: 9789944838559
Sayfa Sayısı: 136
Muhabbet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
ÖNSÖZ
Bizleri, lûtf u keremiyle yoktan var eden, sayısız mahlûkat içinde en mükerrem varlık kıldığı “insan” olarak yaratan, îman nîmetiyle şereflendiren, “Habîbim” buyurduğu En Sevgili Rasûl’üne ümmet olma bahtiyarlığını ihsân eden, sözlerin en güzeli Kur’ân-ı Kerîm’e muhâtap kılan Allah Teâlâ’ya nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun…
Zulüm ve cehâlet karanlığında kaybolmuş, nefsin sultası altında insanlık vakar ve haysiyetini kaybetmiş gönülleri İslâm ile buluşturan, kulu Rabbine yaklaştıran, en güzel muallim, en zirve peygamber, emsalsiz örnek şahsiyet, hidâyet rehberimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ r Efendimiz’e, O’nun Ehl-i Beyt’ine ve ashâbına, sonsuz salât ü selâm olsun…
Dînin; aşk, vecd ve şevk ile yaşanabilmesi için, Kur’ân ve Sünnet’in, hayatın her safhasına yaygınlaştırılması zarûrîdir. Böyle bir mânevî tekâmülün en mühim vesîlesi de, kalbin “îman muhabbeti” ile donanmasıdır. Zira bu muhabbet; Allah ve Rasûl’üne itaati, İslâm yolunda fedakârca gayreti, tabiî olarak beraberinde getirir.
Muhabbetin menşei, “el-Vedûd” olan Cenâb-ı Hak’tır. O, yarattığı her insanın kalbine ilâhî muhabbetin tohumunu atmıştır. Bu bakımdan mü’minin Hakk’a vuslat yolculuğunda en mühim vâsıtası, yaratılışından gelen bu muhabbet istîdâdıdır.
Fakat muhabbetin hakîkîsi ve mecâzîsi vardır. Hakîkîsi, Allah muhabbeti; mecâzîsi ise, Allah’tan gayrısına duyulan muhabbetlerdir.
Esâsen, Hak Teâlâ’nın râzı olduğu ölçüler içinde yaşanan mecâzî muhabbetler de hakîkî muhabbete birer basamaktır. Yeter ki mecâzî muhabbetler, kalp için son durak olmasın! Zira mal-mülk, makam-mevkî, âile ve evlât gibi -meşrû da olsa- fânî muhabbet merhalelerinden birine takılıp kalarak bunları Hakk’a vuslat yolculuğunda son durak edinmek, Allah muhabbeti için yaratılmış olan gönlün ve muhabbet sermâyesinin ziyân edilmesi demektir.
Cenâb-ı Hakk’a ve O’nun Habîb’ine muhabbet ihtiyacını hissetmeyecek kadar katılaşmış bir kalbin, Allah katında ne kıymet ve şerefi olabilir ki? İşte asıl tehlike de; kalbi ve muhabbet istîdâdını, lâyık olmayan varlıklara hasrederek ziyân etmektir. Zira her insan, hayatta muhabbet duyduğu varlığın, buna liyâkati nisbetinde bir mânevî seviye elde eder.
Muhabbetin lâyıkından başka yerlere sarf edilmesi, âdeta pırıl pırıl bir pınarın, bir bataklığa yahut bir mezbeleliğe dökülmesi kadar fecî bir durumdur. Nihâyeti Hakk’a varmayan, yanlış adreslerde aranıp çıkmaz sokaklarda hebâ edilen bütün muhabbetler, ruh için beyhûde bir yorgunluk ve sıklet sebebidir.
Muhabbette nihâî gâye ise, kalbin Rasûlullah r Efendimiz’in muhabbetinde derinleşerek “Hakk’a vuslat”a nâil olmasıdır. Zira kulu, Allâh’a muhabbet deryâsına ulaştıracak olan yegâne rahmet ve muhabbet pınarı, Peygamber Efendimiz r’dir. Bu itibarla beşerî muhabbet merhalelerinde ulaşılabilecek zirve de, Rasûlullah r Efendimiz’e duyulan muhabbettir. O’na muhabbet ve hürmet göstermeden, Efendimiz’i gerçek mânâda tanımak da, O’ndan lâyıkıyla istifâde etmek de mümkün değildir. Zira tanımak için yakınlaşmak, yakınlaşmak için de sevmek şarttır.
Ayrıca muhabbetin şiddeti ölçüsünde, âşık ile mâşuk arasında bir hissiyat benzerliği yaşanır. “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) hadîs-i şerîfi de bu kalbî beraberliği ifâde etmektedir. Yani seven, sevgisi nisbetinde sevdiğine benzemeye, onun şahsiyetinden hisse almaya başlar.
Fahr-i Kâinât Efendimiz’e duyulan muhabbet; ibadetlere huşû, beşerî davranışlara nezâket, ahlâka zarâfet, gönüllere rikkat, sîmâlara nûrâniyet, lisanlara hikmet, nazarlara ibret olarak akseder.
Rasûlullah r Efendimiz’den elde etmemiz gereken en mühim mânevî tahsil, iç dünyamızı O’nun gönül dokusundaki hissiyât ile müşterek hâle getirebilmektir. Nitekim Rabbimiz, kendi muhabbet ve mağfiretini, Habîb-i Ekrem’ine itaat şartına bağlamış olduğunu şöyle beyân etmektedir:
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…” (Âl-i İmrân, 31)
Ayrıca Allah Rasûlü’ne olan kalbî yakınlığımız, O’nunla hissiyat, fikriyat, hâl ve fiil beraberliğimiz, velhâsıl muhabbetimiz; azâb-ı ilâhîden de kurtuluş vesîlemizdir. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allah, onlara azâb edecek değildir!..” (el-Enfâl, 33)
Günümüzde merhamet can evinden vurulmuş kıvranırken, muhabbet süflî gâyeler uğrunda pervâsızca harcanırken, şefkat, diğergâmlık, îsar vb. güzel hasletler unutulmaya yüz tutmuşken, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş olan o Rahmet Peygamberi’nin hayat veren düsturlarına her zamankinden daha fazla muhtacız. Bilhassa şu âhirzaman hengâmında, her geçen gün, bir önceki günden daha fazla muhtacız…
Çünkü; âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûl-i Ekrem r Efendimiz’le beraber olmayan her devir, câhiliye…
O’nunla birlikte çarpmayan her yürek, derin bir gaflet karanlığında…
O’nu takdir edemeyen her vicdan, zavallı…
Bu itibarla, gönlümüzdeki hiçbir sevgi, Allah ve Rasûlullah sevgisinin önüne geçmemeli. Ne mal-mülk, ne çoluk-çocuk, ne de can sevgisi…
Unutmayalım ki, Rasûlullah r Efendimiz, bizim en büyük gönül servetimiz. Bütün dünya nîmetleri bizim olsa, fakat Allah Rasûlü’nü tanımamış olsaydık, bunun ne kıymeti olurdu?! Zira bu dünyadaki ömrümüz de, dünya da fânîliğe mahkûm… Fakat Rasûlullah r Efendimiz’i tanıyıp O’na cân u gönülden tâbî olmanın getireceği huzur ve saâdet ise ebedî...
İşte gönülleri bu şuur ve idrâk ile yoğrulmuş olan ashâb-ı kirâm, Peygamber Efendimiz’in en ufak bir arzusunu dahî yerine getirebilmek için büyük bir aşk ile dâimâ:
“Canım, malım, her şeyim Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” demişlerdir.
Kıymetli okuyucularımız!
Şu bir hakîkattir ki, müstesnâ bir yaratılış hârikası olan Fahr-i Kâinât Efendimiz’i beşerî tâkat dâhilinde bütünüyle idrâk edebilmek mümkün değildir. Bu âlemden alınan intibâlar, O’nu idrâkte kifâyetsiz kalır. Zira sahili olmayan bir ummânı bir bardağa sığdırmak imkânsızdır.
Hakîkat-i Muhammediyye’nin azameti karşısında bizim idrâkimiz, yüksek metafizik hâdiseleri kavramak husûsunda bir çocuğun sahip olduğu idrâkten farksızdır. Zira Cenâb-ı Hak, Sevgili Rasûl’üne öyle muazzam bir mevkî lûtfetmiştir ki, insanlığın, O Azîz Peygamber’in fazl u kemâline bütünüyle vâkıf olması da, O’nu kelimelerin mahdut imkânlarıyla tam olarak îzah edebilmesi de mümkün değildir. O’nun, bizim lisânımızdaki ifâdesi de ancak deryâdan bir damla kabîlindendir.
Çünkü O;
Öyle bir rahmettir ki bütün varlıklar O’nun hürmetine yaratılmış ve O’na olan muhabbeti nisbetinde Hak katında kıymet bulmuştur.
Öyle bir rahmettir ki, O olmasa bütün âlemler ıssız çöllere dönerdi.
Öyle bir rahmettir ki, yaratılışın başlangıcı O’nun nûru ile vücut bulmuş; bütün peygamberler, O’nun nûrunun feyz ve berekâtını taşımışlardır.
Öyle bir rahmettir ki, nerede bir güzellik varsa, O’ndan bir akistir. Âlemde bir çiçek açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, solmayan, aksine gün geçtikçe tazelik ve tarâveti daha da artan, serâpâ nurdan ibâret bir gonca-i ilâhîdir.
Bundan dolayıdır ki sahâbe-i kirâm, evliyâullah, ârifler ve sâlihler; gönül aynalarında en saf ve latîf nakışlar görülebilsin diye ruhlarını dâimâ O’nun muhabbet nûruyla parlatmışlardır.
Biz de bu nâçizâne kitapçıkta, Rasûl-i Ekrem r Efendimiz’i yakından tanıyıp gerçek mânâda sevenlerin hâlinden bâzı manzaraları derlemiş bulunuyoruz. Tâ ki, Gönüller Sultânı r Efendimiz’in muhabbetiyle gönüllerimiz yoğrulsun, kalplerimiz O’nunla hayat bulsun. O’nu sevenlerin gönül aynasında kendi hâlimizi gözden geçirip hata ve kusurlarımızı telâfî gayretine girmemize vesîle olsun.
İşte bu temennî ile, “Fazîletler Medeniyeti” isimli eserimizde yer alan “Allah Rasûlü’ne Muhabbet” bölümünü bâzı ilâvelerde bulunarak sizlere takdim ediyoruz.
Rabbimiz, Gönüller Sultânı Efendimiz’in feyz ve rûhâniyetinden hisseler alabilmeyi, bir ömür O’nun hâliyle hâllenme gayreti içinde bulunabilmeyi, cümlemize lûtf u keremiyle ihsân eylesin.
Âmîn!..
Muhabbet Alıntıları - Sözleri
- Ya Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükünü omuzlarımda taşıyorum. Ümmet içinde açlar, fakirler, hasta olup da ilâç bulamayanlar, yalnız başına terk edilmiş dul kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyarlarındaki müslüman esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma tâkatinden kesilmiş muhtaç yaşlılar ve âile efrâdı kalabalık olan fakir âile reisleri beni üzüntüye gark ediyor.
- Dest-bûsu ârzusuyla ölürsem dostlar Kûze eylen toprağum sunum anumla yâre su "Ey dostlar! Şayet ben Hazret-i Peygamber'in elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağımdan bir testi yapın onunla Sevgili'ye su ikram edin! (Belki böylece O'nun elini öpmek ve şefâatine ermek nasîb olur.)"
- Rasûlullah Efendimiz 63 yaşında ebediyyete irtihâl etmişti. Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar İslâm'ın nûrunu gönüllerde yeşerten büyük velî Seyyid Ahmed Yesevî Hazretleri de 63 yaşına girdiği zaman, yerin altına temsîlî bir mezar kazdırıp: -Bana bu yaştan sonra toprak üstünde yaşamak gerekmez!” diyerek, bir rivayete göre geri kalan on yıllık ibadet ve irşad hayatını, Rasûlullah ile aynîleşme arzusuyla, o mezar gibi yerde devam ettirmiştir.
- O, yarattığı her insanın kalbine ilâhî muhabbetin tohumunu atmıştır.
- Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlâre su Kim bu denlû dûtuşan odlâre kılmaz çâre su
- “Kim Allâh’a ve Peygamber’ine itaat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine nîmet verdiği nebîler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraber olacaklardır. Onlar ne güzel dostlardır!” (en-Nisâ, 69)
- Ümmü Habine(r.a) validemiz, babası Ebu Sufyan henüz imanla şereflenmemişken ziyaretine geldiğinde, oturmak istediği minderi çekip almış ve: "-Bu minder, Rasulallah (s.a.v) 'e aittir. Sen necis bir müşrik olarak ona oturmaya asla layık değilsin!" demiştir.
- Allah Teâlâ, bütün peygamberler içinde yalnız O'nun hayatı üzerine yemin ederek ;"لعمرك" :Sen'in hayatın üzerine andolsun ki!.. (Hicr 72)buyurmuştur. Böylece ümmetinin, bütün dikkatini Allah Rasûlü'nün üsve-i hasene olan hayatına teksif etmesini arzu buyurmuştur.
- Saçlar kendisine verilince, onları gözlerine sürdü ve külahının içinden ön kısmına yerleştirdi. Bu mübarek saçların da bereketiyle onun savaşta karşılaşıp mağlup etmediği hiçbir toplum olmadı. Nitekim Halid bin Velid (r.a) : "-Ben onu hangi tarafa yönelttimse, orası fetholundu!" demiştir
- Alemlere rahmet olarak gönderilen Rasûl-i Ekrem Efendimiz'le beraber olmayan her devir, cahiliye...
- Divan edebiyatının büyük şairi Fuzuli, meşhur Su Kasidesi'nde Rasulallah (s.a.v) Efendimiz'e sevda yangınını şöyle ifade eder: Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su, Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çare su. Ab-gundur günbed-i devvat rengi bilmezsen, Ya muhit olmuş gözümden günbrd-i devvare su.
- İbn-i Abbas söyle der: " Allah Teala, Kendi katında Hz. Muhammed (sav) 'den daha kıymetli bir insan yaratmamıştır. Zira Cenab-ı Hakk' ın, O'ndan başka birinin hayatına yemin ettiğini işitmedim."
- Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde; “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” buyurmuşlardır. (Buhârî, Edeb, 96) Peygamber Efendimiz’le âhirette beraber olabilmek, O’nun yakınında bulunabilmek; her mü’minin en büyük arzu ve hasretidir. Bu nîmete erebilmek ise Efendimiz’i gerçek mânâda sevmekten geçmektedir. Fakat sevginin kantarı fedakârlıktır. Efendimiz’le beraberlik; O’nunla hissiyat ve fikriyat beraberliğidir, hâl ve ahlâk beraberliğidir, fiil ve amel beraberliğidir. Yani “–Ben Allah ve Rasûl’ünü seviyorum!” demekle iş bitmiyor. Çünkü gerçek mânâda seven birine, sevdiğinin husûsiyetleri sirâyet eder. Rasûlullah Efendimiz’i seviyorsak, O’nun ahlâkı, takvâsı, hassâsiyetleri bize ne kadar sirâyet ediyor? O’nu seviyorsak, merhametimiz, şefkatimiz, Allah yolundaki hizmet, gayret ve fedakârlıklarımız hangi seviyede? Bencillikten, cimrilikten, nâdanlıktan kurtulabiliyor muyuz? Ümmetin dertleri bizi ne kadar alâkadar ediyor? Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sini hayat kitabımızın her yaprağına nakşedebiliyor muyuz? Yoksa hayatımızın bazı safhalarında O’nu unutuyor veya göz ardı mı ediyoruz?.. İşte “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” hadîs-i şerîfinin muhtevâsına girebilmek için sevgimizi, beraberliğimizle ölçmeli; beraberliklerimizi, sevgimizle mukâyese etmeliyiz. Kadı Iyaz şöyle der: "Rasûlullah ’i sevmenin, O’na muhabbet beslemenin gereklerinden biri de; O’nun Sünnet’ine sarılmak, tebliğ etmiş olduğu dîni korumak, O’na yönelen saldırıları bertaraf etmek, O’nun uğrunda gerekiyorsa malını ve canını fedâ etmektir.” Kendimize bir soralım: Allah Rasûlü ’in gönül dünyasından ne kadar hisse alabildik? O Varlık Nûru’nun hayatından, rûhâniyetinden, şahsiyetinden bizlerde ne kadar nasip var? Meselâ; "İbadetlerimizdeki rûhâniyet” hangi gönül kıvâmında? Yani ibadetlerimiz; bizleri vecde, duygu derinliğine götürüyor mu? Huşû ve kalp huzuruna ne ölçüde varabiliyoruz? "Muâmelâtımızdaki zarâfet” hangi seviyede? Yüreklerimiz ne kadar bir rahmet dergâhı hâlinde? O dergâhtan ne kadar merhamet tevzî edebiliyoruz? Muâmelâtımız, “Allah râzı olsun!”larla mı taçlanıyor; “Hakkım harâm olsun!”larla mı neticeleniyor? “Ahlâkımızdaki nezâket” hangi ölçülerde? Başkalarına gösterdiğimiz nezâket, onlardan beklediğimiz incelikle aynı seviyede mi? Nefsâniyetten, enâniyetten, kibirden kurtulabildik mi? Tevâzuumuz samimî mi? “Gönüllerimizdeki letâfet” hangi derinlikte? Yaratan’dan ötürü yaratılanları ne kadar bağrımıza basabiliyoruz? Yüreklerimizi muhtaçlar için, garipler için ne kadar rahmet dergâhı hâline getirebildik? Merhametimiz ne kadar şâmil, ne kadar faal? “Sîmâlarımızdaki nûr-i melâhat” hangi parlaklıkta? Peygamber Efendimiz ’le beraber olan mü’minlerin vasıflarının sayıldığı âyet-i kerîmede geçen; “…Onların nişanları, yüzlerindeki secde izidir…” (el-Fetih, 29) tarifinden nasîbimiz ne kadar? Sîmâmızda secdelerden ne kadar akisler var? “Lisanlarımızdaki selâset” hangi âhenk ve akıcılıkta? Lisânımız ne kadar ruhlara huzur tevzî ediyor? Sözlerimiz, muhâtaplarımıza ne kadar ferahlık veriyor? “Duygularımızdaki incelik” hangi derecede? Bütün mahlûkatın bize emânet olduğunun şuurunda mıyız? Allâh’ın âyetleri karşısında, mes’ûliyetlerimiz karşısında, yaklaşan ecel ve kıyâmet karşısında hassâsiyetimiz hangi kıvamda? Kalplerimiz titriyor mu? Gözlerimiz yaşarıyor mu? “Nazarlarımızdaki derinlik” hangi ufuklarda? Gönüllerimiz, ilâhî azamet tecellîlerini, kudret akışlarını ve ilâhî nakışları ne kadar seyredebiliyor? «Oku!» (el-Alak, 1) tâlimâtının ne kadar içindeyiz? Zâhirden, kuru bilgiden, faydasız ilimden ne kadar kurtulabildik? İlâhî sır ve hikmetlere ne kadar muttalî olabildik? Velhâsıl; "(Ey Rasûl’üm!) Şüphesiz ki Sen yüce bir ahlâk üzeresin…” (el-Kalem, 4) âyet-i kerîmesi ile medh ü senâ buyrulan Rasûlullah ’in yüce ahlâkından ne kadar hissedârız? O’nun engin gönül deryâsından hangi ölçüde nasiplenebiliyoruz? Gönlünden âlemlere rahmet taşıran Nebîler Serveri’nin güzelliklerinden bizlerde ne kadar var? Bu yakıcı sualleri, bu derin muhâsebeleri, müsbet neticelere bağlayabilen ve hüsn-i hâtimeye ulaşabilen ümmet-i Muhammed’e ne mutlu! Âlemlere Rahmet Efendimiz’in birer vârisi, Cenâb-ı Hakk’ın birer şahidi olarak cihandan cinâna uçup gidenlere ne mutlu! Cenâb-ı Hak, yüce Zât’ının ve Sevgili Rasûl’ünün muhabbetini gönüllerimizin tükenmez hazinesi eylesin. Bu dünyada Âlemler Sultânı Efendimiz’in “kardeşlerim” iltifâtıyla şereflenebilmeyi, âhirette de O’nun havz-ı Kevser’inde serinleyip Hamd Sancağı altında şefâatine erebilmeyi, cümlemize lûtf u keremiyle ihsan buyursun. Âmîn!..
Muhabbet İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hacim olarak küçük bir kitap lakin tefekkür edilerek okunduğu takdirde okuyucu derin düşüncelere sürükleyecek kadar içeriği büyük. Okurken ağlayacak kadar etkilemişti beni. Peygamber Efendimiz (sav) olan (olması gerekn) muhabbetten bahsediyor. Şahsen ben çok beğendim Okumanızı şiddetle tavsiye ederim. (Petunya)
Muhabbet PDF indirme linki var mı?
Osman Nuri Topbaş - Muhabbet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Muhabbet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Osman Nuri Topbaş Kimdir?
1942 yılında İstanbul Erenköy'de doğdu. Babası Musa Topbaş, annesi de H. Fahri Kiğılı'nın kerîmesi Fatma Feride Hanım'dır.
İlk eğitimini Erenköy Zihni Paşa ilkokulunda tamamladı. İlkokul yıllarında özel Kur-an eğitimi aldı. 1953 yılında İstanbul İmam -Hatip Okulu'na girdi. O yıllarda bu okul, Osmanlı'nın ulu çınarlarının bakiyyeleri sayılan M. Celaleddin Ökten, Mahir İz gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Batıda eğitim almış mütefekkirlerin hocalık yaptığı önemli bir kurumdu. Amcası ve akranı Abidin Topbaş ile bu okulu 1960 yılında tamamladı. İmam-Hatipli yıllarda M. Zekai Konrapa, Yaman Dede (Abdülkadir Keçeoğlu), Ahmet Davutoğlu, Mahmud Bayram, Ali Rızâ Sağman hocalardan da ders aldı.
İmam-Hatip yıllarında Üstâd Necip Fazıl'ı tanıdı. Onun yakın çevresinde bulundu, sohbetlerinin müdavimi, Büyük Doğu dergisinin takipçisi, eserlerinin okuyucusu ve de fikirlerinin maddî ve manevî destekçisi oldu.
İmam-Hatip Lisesini tamamladıktan sonra bir süre ticaret ve sanayicilik ile meşgul oldu. 1962 yılında askerliğini Siirt-Tillo'da yedek subay öğretmen olarak yaptı. Görevi sırasında gönlüne öğretmenlik sevdası düştü ve insanları eğitmekten ve gençlerle meşgul olmaktan haz alır oldu.
Askerlik dönüşü tekrar kendini sanayi ve ticaretin içinde buldu. Ancak o ilim ve hayır hizmetlerinden hiç kopmadı. İlim Yayma Cemiyetinde faal olarak çalıştı. Kendi işyeri bir hayır kurumu ve vakıf gibi, talebelere burs, fukaraya yardım merkeziydi. Ailenin hayır hizmetleri âdeta onun uhdesindeydi. İşyerinden yürüttüğü bu hizmetleri Hüdâyi Vakfının kuruluşundan sonra vakfa taşıdı. Kuruluşuna öncülük ettiği vakfın hizmet ufkunu açtı. Türkî Cumhuriyetler başta olmak üzere bütün akraba ulus ve topluluklardan gelen gençlere de maddi ve manevi destekte bulunarak yetişmelerinde yardımcı oldu.
Tarih, edebiyat, dînî ilimler ve şiire ilgisi sebebiyle 1990lı yıllardan itibaren yazı hayatına başladı. Yayınlanan eserlerinden bazıları şunlardır:
1- Bir Testi Su, İstanbul 1996
2- Rahmet Esintileri, İstanbul 1997
3- Nebiler Silsilesi I- IV, İstanbul 1997-1998
4- Tarihten Günümüze İbret Işıklar, İstanbul 1998
5- Abide Şahsiyetleri ve Müessesleriyle Osmanlı, İstanbul 1999
6- İslam İman İbadet, İstanbul 2000
7- Muhabbetteki Sır, İstanbul 2001
8- İmandan İhsana Tasavvuf, İstanbul 2002
9- Vakıf-İnfak-Hizmet, İstanbul 2002
10- Son Nefes, İstanbul 2003
Kitapları birçok dile çevrilen Osman Nuri Topbaş, bu dillerin konuşulduğu ülkelerden gelen seminer, konferans ve panel tekliflerini kabul ederek, fikirlerini paylaşmakta ve bunu insanlığa hizmet anlayışı içersinde sürdürmektedir.
Osman Nuri Topbaş evli ve dört çocuk babasıdır.
Osman Nuri Topbaş Kitapları - Eserleri
- Damladan Deryaya
- İnsan Denilen Muamma
- Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) 2
- Bir Testi Su
- Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür
- İslam İman İbadet
- Rahmet Esintileri
- Dünyadaki Cennet Huzurlu Aile Yuvası
- Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) 1
- Emsalsiz Örnek Şahsiyet: Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.)
- Bir Nasihat Binbir İbret
- Gönül Bahçesinden Son Nefes
- İslam Nazarında Akıl ve Felsefe
- Hizmet
- O'nun (s.a.v.) Eğitim Lisanı
- 40 Soru 40 Cevap
- Hak Din İslam
- Müslümanın Para ile İmtihanı
- Mesnevi Deryasından Ab-ı Hayat Katreleri
- Altın Silsile
- Eğitimde 101 Adım
- Faziletler Medeniyeti 1
- Faziletler Medeniyeti 2
- Gençlerle Tarih Yolculuğu
- İbret Işıkları
- Tasavvuf İmandan İhsana
- Nebiler Silsilesi -1
- Nebiler Silsilesi - 2
- Öyle Bir Rahmet ki
- Sohbet ve Adabı
- Tarihe Yolculuk
- Vakıf İnfak Hizmet
- Sır ve Hikmet İncileri
- Fahr-i Alem Habib-i Hüda Hz. Muhammed Mustafa
- Bizim Medeniyetimiz
- Müslümanın Kendisiyle İmtihanında Tasavvuf
- İmandan İhsâna Hak Yolculuğu
- Toplumun Kalbindeki Yara İsraf
- Hakk'a Adanmış Gençlik
- Nebiler Silsilesi - 3
- Nesil Endişesi
- Fahr-i Kâinât Efendimiz
- Peygamber Edebi
- Ebediyet Yolculuğu
- Dünya ve Ahiret
- Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1
- Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2
- İmam-ı Rabbani (r.a.)
- Gönül Bahçesinden Saadet Damlaları
- Bir Günün Muhasebesi
- Osmanlı
- O (S.A.V.) Nasıl Öğretirdi?
- Sâliha Hanım
- Cafer-i Sadık (R.A.)
- Bayezîd-i Bistami (r.a.)
- Asr-ı Saâdet Toplumu
- Muhabbet
- Gönül Yolculuğu
- Şah-ı Nakşibend (r.a)
- En Büyük Nimet
- Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)
- Kainat, Kur'an ve İnsan
- Sual ve Cevaplarla Tasavvufî Mülâhazalar
- En Büyük İlahi Rahmet
- Mevlana İkliminde Gençlerle 12 Soru - Cevap
- Rahmet Peygamberi ve Biz
- Aklın Cinneti Deizm
- O'nun Muhteşem Ahlakı
- Rahmet Toplumu Hayırlı Gençlik
- Hak Dostlarından Hikmetler: Hazret-i Mevlana
- Hoş Sedâlar
- Hidâyetlere Vesile Olmak
- Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim
- Hüdayi'nin Ziyafet Sofrası'ndan
- İtikatta, İbadette ve Muamelatta İhlas ve Takva
- Anadolu Dervişinin Gönül Dünyası
- Muhabbetteki Sır
- Hizmet ve Adabı
- Gönül Dergahından Hakikat İncileri
- Hidâyet Güneşi
- Kur'an-ı Kerim Işığında Nebiler Silsilesi - 4
- Kur'an-ı Kerim Işığında Nebiler Silsilesi - 1
- Ecdadımız ve Biz Muhteşem Bir Maziden İhtişamlı Yarınlara
- Созвездие Праведных Халифов
- O Beşeriyete Ne Öğretti, Nasıl Öğretti ve Ne Hâsıl Etti?
- Peygamber Mesleği - İnsanın Eğitimi
- Kur'ân-ı Kerîm Işığında Nebîler Silsilesi - 2
- Kur'ân-ı Kerîm Işığında Nebîler Silsilesi - 3
- Ailede İki Cihan Saadeti
- Hâlid-i Bağdâdî
- Вот какая это Милость
- Hacc-ı Mebrur ve Umre
- Hazret-i Mevlana'nın Gönül Deryasında
- Sır ve Hikmet - 1
- Sır ve Hikmet - 2
- Osman Nuri Topbaş Hocaefendi İle Mülakatlar
- Muhabbet ve Marifet
- Muhteşem Bir Maziden İhtişamlı İstikbale
- Hak Dostlarından Hikmetler 1
- İslam Tefekkür Ufku
- Müslümanın Gönül Dünyası
- Hayırda Yarışmak
- Ahlakın Zirvesi
- Sulh ve Sükûnet için Birlik ve Beraberlik
- Allah İçin Yardım Etmek
- Allah Yolunda Fedâkârlık
- Hakk'a Davet
- Emanet ve Ahde Vefa
- Hüsn-i Zan ve Vefa
- Tevekkül ve Teslimiyet
- Son Nefes Endişesi
- Hazret-i Mevlana’nın Aşk ve Vecdinden Sırlar, Hikmetler ve Rumuzlar
Osman Nuri Topbaş Alıntıları - Sözleri
- Haram gıdalar,kalbi sağırlaştırır ve duaların kabulünü engeller. (İnsan Denilen Muamma)
- ... Ruh ve gönül, ibâdetlerden alacağı gıdâyı, başka hiçbir şeyden alamaz. Bugün bu gerçeği anlamayan insanlar, ruhlarının can çekişmesini seyretmekten başka bir şey yapamamaktadırlar. (Hacc-ı Mebrur ve Umre)
- Nice balık vardır ki, su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur. (Bir Nasihat Binbir İbret)
- Bir Hak dostu, zamanın kıymetini iyi idrak ederek gaflete düşmememiz ve günlerimizi lâyıkıyla değerlendirebilmemiz hususunda şu tavsiyelerde bulunur: "Zaman zaman hastahanelere giderek hastaları ziyaret et! O muzdaripler gibi hastalıklara müptelâ olmadığını ve üzerindeki sıhhat nîmetini düşünerek hâline şükret! Zaman zaman hapishânelere giderek oradaki mahkumların binbir ıztırapla dolu zindan hayatlarını tefekkür et!Cinâyetlerin bir anlık gaflet ve cinnet neticesinde işlendiğini,diğer taraftan mazlum olarak hapse düşüp o cefâya katlananların da bulunduğunu,onların yerinde kendinin de olabileceğini düşün! Allah Teâlâ seni bu hâle düşmekten muhâfaza ettiği için O'na şükret! Oradakilerin selâmeti için de duâ et! Sonra kabristanlara git,oradaki mezartaşlarından hâl lisânı ile yükselen sessiz feryâd u figanları dinle.Ömür nimetini kaybettikten sonra pişman olmanın bir fayda vermeyeceğini düşünerek vakitlerinin kıymetini bil! Mezarda yatanlar için bir Fâtiha oku ve bundan sonraki günlerini hamd,şükür ve zikir ile değerlendirmeye gayret et!" Demek ki bir mü'min, Cenâb-ı Hakk'ı hiçbir zaman ve mekânda unutmadan yaşamaya gayret etmedilidir.Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: "Allâh'ı unutan ve bu yüzden Allâh'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!İşte onlar fâsık olanalardır." (el-Haşr,19) (Toplumun Kalbindeki Yara İsraf)
- Ezelden aşk ile biz yâne geldik! Hakikat, şem'ine pervâne geldik! Tenezzül eyleyip vahdet ilinden, Bu kesret âlemini seyrâne geldik.. (Osmanlı)
- Kusursuz bir talebe arzu ediyorsak, kusursuz bir eğitimci olmaya mecbûruz. (Eğitimde 101 Adım)
- Âyinedir bu alem her şey Hak ile kaim Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim (Emsalsiz Örnek Şahsiyet: Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.))
- Hazret-i Dâvûd'un şu duâsı ne güzeldir: "Allah'ım! Sen'den Sen'i sevmeyi, Sen'i seven kişiyi sevmeyi (ve ancak) Sen'in sevgine ulaştıran ameli isterim..." •Tirmizî, Deavât,72• (Peygamber Edebi)
- “İnsanlardan öyleleri vardır ki: onlar hayra anahtar, şerre de kilittirler. Öyleleri de vardır ki, şerre anahtar, hayra kilittirler.” (En Büyük Nimet)
- Hakikaten Biz,bu Kuran'da insanlar için Her türlü misali sayıp dökmüşüzdur.Fakat tartışmaya en düşkün insandır. Kehf 54 (İslam Nazarında Akıl ve Felsefe)
- On yarım adam, bir tam adam etmez. (Hizmet ve Adabı)
- Allah Resûlü'nün (sav) ashabını yetiştirme usuldür. (İmandan İhsâna Hak Yolculuğu)
- "Alçakça söylenen söze karşılık vereyim deme, çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabınıza yine onlarla cevap verir." (O'nun (s.a.v.) Eğitim Lisanı)
- Bunları derin derin tefekkür edebilirsek, hidayet ve Hakk’a vuslat yolu olan cennet yolunda koşmaya başlarız. (İtikatta, İbadette ve Muamelatta İhlas ve Takva)
- "Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan câhilsin demektir. Şeyh Sâdî-i Şîrâzî (Hakk'a Adanmış Gençlik)
- Geçmiş kavimlerin yaşadıkları, sebep ve neticeleriyle müşâhede edildiği takdirde, istikbâl için doğru yönü gösteren bir pusula olur. (İslam Tefekkür Ufku)
- Bir insana nâdanlarla harman yeri darken, dostlarla iğnenin deliği geniş gelir. (Hüdayi'nin Ziyafet Sofrası'ndan)
- Filistin'de hâlâ çocuklara en çok konulan isimlerin başında "Abdülhamid" gelmektedir. Filistinliler; "Biz Abdülhamid'in yetimleriyiz." diyerek onu hayırla yâd etmektedirler. (Faziletler Medeniyeti 1)
- İslam nazarında iman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar suretinde gerçekleşir. (Kâinat, İnsan ve Kur'ân'da Tefekkür)
- ماَ لاَ يُدْرَكُ كُلُّهُ، لاَ يُتْرَكُ كُلُّهُ: Bir şey tamamen elde edilemiyor diye, bütünüyle de terk edilmez. (En Büyük Nimet)