diorex
ARTUKBEY

Müfettiş - Nikolay Gogol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Müfettiş kimin eseri? Müfettiş kitabının yazarı kimdir? Müfettiş konusu ve anafikri nedir? Müfettiş kitabı ne anlatıyor? Müfettiş kitabının yazarı Nikolay Gogol kimdir? İşte Müfettiş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 06:00
Müfettiş - Nikolay Gogol Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Nikolay Gogol

Çevirmen: Koray Karasulu

Editör: Alkan İnal

Orijinal Adı: Ревизор (The Inspector General)

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789944887359

Sayfa Sayısı: 129

Müfettiş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

 

Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852): Ukrayna'da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları, Arabeskler ve Mirgorod Öyküleri'nde mizahın yanı sıra, yaşam karşısında karamsarlık ve dünyanın kötülüğü üzerine düşüncelerini ortaya koydu. Ölü Canlar adlı romanı feodal toprak mülkiyeti ve serfliği ele alan bir başyapıttır. Gogol, büyük bir komedi olan Müfettiş adlı oyununda yozlaşmış bürokratları acımasızca alaya almıştır.

Müfettiş Alıntıları - Sözleri

  • İyi de kimi zaman çok zeki olmak, aptal olmaktan beterdir.
  • "Yüzün çarpıksa aynayı suçlama."
  • Yaşamım pamuk ipliğine bağlı.
  • Görüyorsunuz ya benim de aklım fikrim okumakta.
  • Zaten bence, nezaket çok da gerekli değil. Size saygı duyulması, içtenlikle sevilmeniz yeterli, öyle değil mi?
  • İnsan basit bir varlıktır zaten: Ölecekse ölür, iyileşecekse iyileşir.
  • Dikkat et, çaldıkların rütbeni geçen şeyler. Haydi marş...
  • Yaşamak öyle sıkıcı oldu ki kardeş, insan biraz da ruhunu beslemek istiyor.
  • Çok zeki olmanın, hiç zeki olmamaktan daha kötü olduğu zamanlar vardır.

Müfettiş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yozlaşmış Siyaset ve Bürokratlara, Çıkarcı Halka Dair Bir Hiciv: Müfettiş: “Bunca olay yetmezmiş gibi, alaycı yazarın biri de, bundan kendisine bir komedya çıkaracak.” (sayfa 127) 1. Gogol Kimdir? Kısaca Hayatı Rus Edebiyatı dendiğinde akıllara gelen imge genelde dramdır. Elbette trajik öyküler Rus yazarların bir anlatı geleneği haline geldiği için, onları andığımızda aklımızda bu şekilde yer etmiş olmaları doğaldır. Fakat koca ülkenin bütün edebiyat anlayışını tek kelimeyle özetlemek yanlış olur. yazar/nikolay-gogol de Rus Edebiyatı’nın en büyük isimlerinden biri olarak komedya türünde eserler kaleme almış ve akıllarda canlanan “kasvetli, boğucu” ülke edebiyatını bugün yalnızca “tragedya-drama” dalında anmamamızı sağlamıştır. 43 yıllık kısa hayatı Çarlık Rusya’sında geçen ve 19. yüzyıl edebiyatına yön veren isimlerden Gogol’ün ölümü hakkında şüpheler vardır. İntihar diyenler de vardır, yanlış kişilerle dostluk kurduğu için ölüme sürüklendi diyenler de. Bunları çok net olarak ifade edemesek de, Rus Edebiyatı’nın bir diğer büyük yazarı yazar/aleksandr-puskin’le dost olduğunu ve iletişim halinde olduğunu biliriz Gogol’ün. Eğer bugün Gogol’ün eserlerini okuyorsak, bu kesinlikle Puşkin sayesindedir çünkü onu desteklemiş, edebiyat sahnesine çıkarmış ve var olmasını sağlamıştır. 2. Eserleri Hakkında Kısaca: “Edebiyatçılarla aram iyidir. Puşkin’le çok iyi dostuz. Ona sık sık ‘Ne haber Puşkin kardeş?’ diye sorarım; o da ‘Bildiğin gibi kardeş, geçinip gidiyoruz işte…’ yanıtını verir. Çok ilginç bir adamdır.” (sayfa 59) Yine ülke edebiyatının mihenk taşlarından biri olarak gösterilen kitap/olu-canlar--1923 adlı romanının yarım kaldığını da biliriz. Devam ciltlerini yaktıktan sonra öldüğünü de. Buna rağmen Ölü Canlar (incelemesi için bakınız gonderi/122150397) kurtarılmış versiyonuyla günümüz dünyasında bir başyapıt olarak durmaktadır. Keza kitap/burun--19254, kitap/fayton--76778, kitap/palto--297799 ve kitap/neva-bulvari--232644 gibi öyküleriyle de kültleşmiş ve adı unutulmaz yazarlar arasına çoktan yazılmıştır. Hicivsel bir üslupla resmeder Gogol eserlerini. Diğer Rus yazarların aksine çok daha fazla sivri dilli ve siyasidir anlatıları. Eleştirilerinin büyük oranda hedefi yozlaşmış siyaset ve bürokratlardır. Elbette bunu yaparken Rus halkının kibrini, çıkarcılığını ve cahilliğini de eleştirmeyi ihmal etmez. Siyasi kişiliklerin halkla karşı karşıya geldikleri durum ve olayları öylesine kışkırtıcı ve komik bir üslupla yazar ki, bir yandan kahkaha atarken, bir yandan da acı acı gülümserken buluruz kendimizi. Çünkü hemen hepsi trajikomik olaylardan oluşur. 3. Edebiyat Tarihinden Akrabalık Bağları: “Ben de senin gibi edebiyatla uğraşmak istiyorum artık. Yaşamak öyle sıkıcı oldu ki kardeş, insan biraz da ruhunu beslemek istiyor.” (sayfa 125) Gogol bir komedya yazarı olarak 19. yüzyıl sonrasındaki dünyayı etkilemiş olabilir. Fakat komedya denildiğinde binlerce yıllık bir gelenekten bahsetmek gerekir. Antik Yunan’dan eserleri günümüze ulaşan yazar/Aristophanes ve yazar/menandros’u anmak gerekir öncelikle. Görkemli Latin edebiyatından ilk aklımıza gelen yazarlar arasında ise yazar/titus-maccius-plautus ve yazar/terentius vardır. Şimdi daha yakına ve Avrupa edebiyatına geçmek gerekiyor. Önce yazar/william-shakespeare ardından da yazar/molire komedya bayrağını dalgalandırarak yazar/nikolay-gogol’e devretmişlerdir. O da yine eleştirel türden, mizahi öyküleri ve oyunlarıyla bu bayrağı gururla taşımış ve dünya edebiyatına müthiş eserler kazandırmıştır. İşte onlardan biri de kitap/mufettis--26236’tir. Puşkin, Gogol’e bir olay anlatır ve Gogol bunu daha da detaylandırarak bu oyunu kaleme alır. Oyun yayımlandığında gerici Rus basınından tepki gören Gogol, ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış ve Roma’da yaşamaya başlamıştır. 4. “Müfettiş” Oyunu Ne Anlatıyor? “Bu milleti bu kadar zırva, bu kadar budalaca martavallarla nasıl böyle heyecana kaptırıyorlar?” (kitap/burun--19254 adlı öyküsünden) Gogol, Müfettiş’te 1800’lü yılların ilk çeyreğinde bir Rus kasabasına götürüyor bizleri. Takdir edersiniz ki, henüz teknolojinin dünyayı ele geçirmediği, herkesin aynı anda birçok yerde olamadığı ve iletişimin sınırlarının bulunduğu bir dönem bu. Kente bir müfettiş geleceği söylentisi alır başını yürür. Bu, resmi bir bildiri olsa da, eserin bundan sonraki kısmı tam bir komedya ağıdır zira okurken zaman zaman kendinizi kahkaha atarken bulabilirsiniz. Kaymakam toplar çevresine kendisinden daha aşağı konumda bulunan resmi kişileri, ileri gelenleri ve esnafı, verir veriştirir. Kentteki bütün olumsuzluklar tek tek masaya yatırılır ve acil yaptırımlarla herkesin kendi görev bölgesine çeki düzen vermesini ister. Öyle ya, müfettiş gelecektir ve her şey düzenli, tertipli olmalıdır. Zira Petersburg’ta bulunan daha üst düzeydeki siyasi kişilerin kulağına kötü şeyler gitmesi hiç de iyi olmaz, Kaymakam görevden alınabilir ve kentte bir karışıklık baş gösterebilir. Kente kısa bir süre önce bir yabancının geldiği ve bir handa kaldığı bilgisi de yine cahil halk arasında hızlıca yayılır ve Kaymakam’ın kulağına dek gelir. Bu kişi kesinlikle “müfettiş”tir, hetkes hemfikirdir ve derhal bu üst düzey memur makamında ziyaret edilmelidir. Yanına birkaç kişiyi alan Kaymakam, Müfettiş’i ziyarete gider. O sırada kentten geçen ve konuklamak zorunda kalan düşük dereceli memur Hlestakov ise uşağı Osip’le açlıktan dolayı zor dakikalar geçirmektedir. Zira yemek yemeye bile paraları yoktur. Kurnaz ve “dolandırıcı” bir kişiliğe sahip olan Hlestakov, Kaymakam’ın ilgisi karşısında şaşırsa da, bozuntuya vermeyecektir ve günlerce kentte kendisine iyi davranılmasına müsaade edecektir, onların saflıklarından yararlanarak kendi çıkarına göre hareket edecektir. Bu durum da haliyle biz okurları derin sorgulamalara itecektir. Gogol karekter rehberinde Hlestakov için “aptal, boş adam” gibi ibarelerde bulunup, Kaymakam’ı “aptal olmayan, ciddi” ifadeleriyle tanıtır bize. Aslında bu bile Gogol’ün keskin mizahını gözler önüne seren ufak bir bilgidir. Daha büyüğü ise elbette ki kitap/mufettis--26236’in sayfaları arasındadır. 5. Son Söz: “Dikkatli ol! Rütben kadar çalmıyorsun pek!” (sayfa 19) Cahil kalan ya da bilinçli olarak cahil bırakılmış halkın bürokratlar karşısındaki acziyetini, Kaymakam’ın halka farklı, kendisinden daha üst pozisyondaki bürokratlara farklı davranmasını, kentteki bütün olumsuzları bir süreliğine kapatmayı ve devlet büyüklerine iyi görünme çabasını, kendinden aşağı gördüğü insanlara hor bakan ve kendilerini “üstün insan” sanan insanları, rüşveti, yolsuzluğu, çıkarcılığı, partizanlığı ve kokuşmuş zihniyetleri anlatan bir oyun Müfettiş ve tüm bu anlattığı insanları yerden yere vuran bir yazar Gogol. Oyundaki her şey bir yanlış anlaşılmadan doğar fakat okur olarak bizi ilgilendiren kısım bu “sıradan” başlangıç değildir. Öykünün sonrası “üst düzey” bir anlatım yeteneği ve hicivle aktarıldığı için unutulmaz bir klasik olarak zihnimizde kalıverir. Ve son olarak, belki de en önemlisi Müfettiş’te ve diğer Gogol öykülerinde anlatılan eleştirel durumların Türk halkına hiç de yabancı gelmediğidir. Bizden bir hikayedir Müfettiş, okurken bunu tüm samimiyetimizle hissederiz fakat sonunda “keşke bu kadar bizden olmasaydı” deriz… Keyifli okumalar dilerim. “Hayat nedir? Acılar vadisi. Dünya nedir? Hissiz insan kalabalığı.” (kitap/olu-canlar--1923, sayfa 193) (Bahri Doğukan Şahin)

"Benim memurum işini bilir.": Pablo Picasso: "Sanatçı, her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir," demiş. Bana göre de bir sanatçının olmazsa olmaz denebilecek özelliklerinden biri "algılarının açık olması"dır. Yaşadığı toplumdan tamamen bağımsız eserler veren ve toplumun sorunlarını görmezden gelen kişi tam anlamıyla sanatçı değildir. Tabii bu düşüncem, sanatçının illa "siyasi anlamda muhalif" olmasını gerektirmez; fakat içerisinde mutlaka bir "muhalif" yön olmasını gerektirir. Kanaatim şudur ki; eleştiri yeteneğinden yoksun bir sanatçı düşünülemeyeceği gibi, eleştirmekten korkan kişiye de sanatçı denilemez. İşte büyük sanatçıları “büyük” yapan şeylerin başında, yaşadığı dönemi çok güzel bir şekilde (kimi zaman mizahi unsurlarla) yansıtması gelir. Gogol de yaşadığı toplumdaki sorunlara kayıtsız kalamamış ve 1835 yılında, Rusya'daki bürokrasinin kokuşmuşluğunu, toplumdaki kurumların ve insanların yozlaşmasını, riyakarlıkları göstermek amacıyla "Müfettiş" adlı senaryosunu yazmıştır. Tabii eser, ağır bir şekilde yaşanılan dönemi eleştirmektedir ve böyle bir eseri yayınlamak yürek ister. Bu sebeple eserinin oynanması için, Çar Nikola'dan izin alınır ve ancak Çar Nikola tarafından verilen izinden sonra eser sahneye konulur. "Müfettiş" isimli bu nefis eser, yozlaşmış bürokrasiyi ve rüşvetin artık tamamıyla normal karşılandığı bir memur zihniyetini tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğu için memurlar tarafından büyük bir tepki alır. Eserin yayınlanmasıyla Gogol'ün anlattıklarının gerçeğe uymadığı ileri sürülerek memurlar tarafından Gogol'e karşı tavır alınır ve tiyatronun izlenmemesi için çeşitli propagandalar yapılır. Buna karşın piyes, büyük bir seyirci toplamaya devam eder. Bu konuda Gogol şu ifadeleri kullanır: “Seyirciler umumiyetle oyundan memnun kaldılar. Yarısı piyesi çok iyi karşıladı. Yarısı da bastı küfrü. Ama bu küfrün sebebi sanatla ilgili değildir. Piyesin tesiri büyük ve gürültülü oldu. Herkes benim aleyhimde. Yaşlı ve sayın memurlar, memuriyet hayatından bu şekilde bahseden bir adamın içinde mukaddesat namına hiçbir şey bulunamayacağını söylüyorlar. Polisler aleyhimde. Edebiyatla uğraşanlar aleyhimde. Tüccarlar, edebiyatla uğraşanlar aleyhimde. Küfrediyorlar ama yine de piyesi seyretmeye gidiyorlar. Dördüncü temsil için şimdiden yer kalmadı. Komedya muharrirliğinin ne demek olduğunu şimdi anlıyorum. Yaptığın işte gerçeğin izi göründü mü bütün insanlar teker değil, zümreler halinde aleyhine kalkıyorlar.” Gerçekten de öyle değil midir? İçimizdeki pisliği ve yozlaşmayı anlatan eserlere daha fazla ilgi göstermez miyiz? Sanki o içimizdeki pislik ve yozlaşma bizimle hiç ilgili değilmiş gibi bizi anlatan eserlere güler geçeriz. Dışımızdan, "Yazar da biraz abartmış canım, bu kadar da olur mu hiç?" deriz. Fakat içimizde bir yerlerden gelen cılız bir ses, tüm anlatılanların doğru olduğunu fısıldar. Anında o sesi bastırıp kahkahalarla gülmeye devam ederiz... Eseri bu kadar anlatmak yeterli. Kesinlikle okuduğunuza pişman olmayacağınız, eğlenceli bir eser... Türkiye'de birçok defa gösterimi de gerçekleştirilmiş. Dileyen internetten bulup piyeslerini izleyebilir. Ben izledim, fena bulmadım. Son olarak, kitapta çok hoşuma giden, beni güldüren, hiyerarşik olarak üstün bir memurun kendisinden alt bir memura kurduğu bir cümle vardı. Onu paylaşmak istiyorum: "Dikkatli ol! Rütben kadar çalmıyorsun pek!" Yani çalmak serbest arkadaşlar. Çalabilirsiniz. Amma... Rütbeniz kadar! Rütbenizden fazla çalarsanız, bu suç olur. Mahkemelerde sizinle uğraşmak istemem. Hele bir de hiç çalışmadan çalarsanız, maazallah işiniz çok daha zor olur. Kimse sizi savunamaz... Amma... Çalışıyorsanız iş başka. O zaman hiç sorun yoktur. Zaten birileri sizin için "Adam çalıyor; ama çalışıyor da" diyerek sizi çoktan savunmaya başlamıştır. Herkese keyifli çalmalar. (Semih Doğan)

Okuduğum ilk tiyatro eseri olur kendisi ve çok beğendim. Sanırım kolayca güncelliğini uzun uzun süreler boyunca yitirmeyecek bir eser çünkü okurken ben bunlara benzer şeyler çevremde görüyorum diyeceksiniz. Birkaç saat içinde okuyacağınız okurken eğlenceli ve düşündürücü bir takım olaylar bulacağınız akıcı, anlaşılır bir dili olan bu kitapta ince eleştiriler, ironiler ile sizi keyifli bir okuma bekliyor. (serkaan)

Kitabın Yazarı Nikolay Gogol Kimdir?

Nikolay Vasilyeviç Gogol (Rusça: Николай Васильевич Гоголь) (31 Mart 1809 - 4 Mart 1852) gerçekçi Rus roman ve oyun yazarı. En çok tanınan eseri Ölü Canlar'dır.rnrnGogol orta halli toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak Ukrayna’da Soroçinski Köyü’nde dünyaya gelir. Gogol’un çocukluğu köy hayatı ile ve yoğun Kazak kültürü etkisinde geçer. Bu hayatın etkisi ileride yazacağı eserlere de yansıyacaktır.rnrnGogol, gençlik yıllarında şiir ve edebiyata ilgi duyar. 1828'de Petersburg’a gider. Orada memur olmayı ve bir şekilde geçinmeyi umar ancak işler umduğu gibi gitmez. Gogol, Petersburg’dan Almanya’ya gider ancak orada da parası bitene kadar kalabilir. Tekrar Petersburg’a dönüp iş arayan Gogol bu sefer çok düşük bir maaşla da olsa devlet memuru olarak çalışmaya başlar. Bu görevden de bir sene sonra ayrılır.rnrnGogol, 1836'da Pişik Puşkin'in çıkardığı Sovremennik adlı dergide, yergili öykülerinin en neşelilerinden biri olan Araba’e eğlenceli ve iğneleyici bir üslûpla yazılmış gerçeküstücü öyküsü Burun’u yayınlar.rnrnYazar, yazı sanatında büyük ölçüde Puşkin'in etkisi altındadır. Öyle ki, onun eleştirileri ve telkinleri olmadan yazamayacağını düşünür. Yazarın Puşkin’le olan arkadaşlığı, onu aldığı acımasız eleştirilerden de koruyan en büyük güçtür.rnrnGogol’un ilk ciddi ve dikkat çeken eserleri Ukrayna hayatı ile, halk deyişleri ile süslü halk hikâyeleridir.rnrnGogol 1831 – 1832 yıllarında yazdığı bu hikâyeleri, Dilanka Yakınlarındaki Çiftlikte Akşam Toplantıları adlı kitapta toplar. Bu öyküler Rus edebiyat dünyasında Gogol’un bir anda parlamasına yol açar. 1835 yılında Mirgorod ve Arabeski adlı eserlerini de yayımladı. Bu kitaplarında da halk hikâyeleri, özellikle Kazak geçmişi işlenmiştir.rnrnHikâyelerinde günlük hayatı ve bayağı kişilikleri zaman zaman mizahi zaman zaman öfkeye varan bir şekilde yeriyordu.rnrnEski Zaman Beyleri, Arabeski bu yergi kitaplarının ilkleridir. Arabeski kitabındaki hikâyelerinden biri olan Bir Delinin Hatıra Defteri bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıldığını anlatır. Hikayenin sonunda memur akıl hastanesine yatırılır. Portre adlı eseri ise dünyanın kötülüklerden kurtulamayacağı vugusu ile sonlanır.rnrnBüyük komedisi Müfettiş adlı eseri ile bürokrasiyi alay derecesinde yeren Gogol, eserinin sahnelenmesi ile tüm şimşekleri üzerine çeker. Tepkiler yüzünden Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır. Roma’da Puşkin’in tavsiyesi ile en büyük eseri olan Ölü Canlar’ı yazarken Puşkin’in öldüğü haberini alır. Bu haber onun için “Rusya’dan gelebilecek en kötü haber”dir. O zamana kadar Puşkin’i düşünmeden dikkate almadan hiçbir şey yazmayan Gogol için bu haber gerçekten bir yıkım olmuştur. Puşkin’in ölümünün yıkıcı etkisine karşın 1842 yılında iki önemli eseri olan Ölü Canlar’ın 1. cildi ve uzun hikâyesi Palto’yu bitirir ve yayınlar. Ölü Canlar dönemin Rusya’sının çürümüşlüğünü gerçekçi bir biçimde gözler önüne sererken Palto’da sıradan insanların yaşadıkları acılar, maaruz kaldıkları haksızlıklar, ve yaşadıkları yoksulluk tüm gerçeklikleriyle, okuyucuyu sarsacak bir ustalıkla gözler önüne serilmektedir. Bu eser de dönemin en büyük eserlerinden biri olarak nitelendirilecektir. Rus edebiyatına sıradan insanların gerçekçi bir girişi olarak da nitelendirilebilir Palto. Öyle ki Dostoyevski hikâyeye hitaben “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” diyecektir. Ancak öykü yayınlaması ile soylu kesimin tepkisini tekrar Gogol üzerine çeker. Dönem aydınlar üzerinde büyük baskıların uygulandığı karanlık I.Nikola dönemidir. Gogol düzen savunucuları tarafından Rus insanını aşağılamakla onun kötü yönlerini göstermekle, halkına ihanetle suçlanır. Ancak onun yapmak istediği halkını aşağılamak değil onu bu hale sokan yozlaşmış düzeni tüm gerçekliği ile gözler önüne sermektir. Maruz kaldığı bu suçlamalar yazarın ruhsal sağlığına da ciddi zararlar vermiştir.rnrnPuşkin’in ölümünden sonra Gogol’un popülaritesi daha da da artar. Bu ilgi Gogol’da bir öncülük hissi yaratır ve kendine toplumu değiştirmek, insanlara yol göstermek gibi misyonlar edinir. Bu dönemde eski yaratıcılığını kaybettiği söylenebilir. Dine karşı ilgisi artar ve daha önce eleştirdiği kiliseyi dahi övmeye başlar. Bu davranış hayranlarının tepkisini çeker ancak o bu tepkilere dinsel yorumlar katar ve Tanrı’nın gönlünü almak için ona daha da yakınlaşır. 1848’de kutsal toprakları ziyaret etmek için Filistin'e gider. Moskova’ya geri dönen Gogol, orada Matvey Konstantinovski adlı gerici bir rahibin etkisi ile 1852 yılında Ölü Canlar romanının ikinci bölümünün el yazmalarını yakarak imha eder. Bu davranışından 10 gün sonra 43 yaşında Moskova’da ölür.rnrnGogol'ün tamamlayamadığı sadece taslaklarını kaleme aldığı Dördüncü Dereceden St. Vladimir Nişanı adlı oyunu ölümünden sonra Sasa Preis tamamlanmıştır.

Nikolay Gogol Kitapları - Eserleri

  • Ölü Canlar
  • Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları
  • Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
  • Taras Bulba
  • Palto
  • Eski Zaman Beyleri

  • Burun
  • Müfettiş
  • Petersburg Öyküleri
  • Evlenme - Kumarbazlar
  • Taras Bulba ve Mirgorod Öyküleri
  • Masallar
  • Bir Delinin Hatıra Defteri

  • Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü
  • Tiyatrodan Çıkış
  • Mayıs Gecesi
  • Fayton
  • Öyküler
  • Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto)
  • Ölü Canlar - Don Kişot

  • Portre
  • Bütün Oyunları
  • Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy)
  • Şeytanın Kırmızı Paltosu
  • Taras Bulba 2
  • Neva Bulvarı
  • Viy

  • Ölü Canlar. Müfəttiş
  • Teyze
  • The Nose & A May Night
  • Roma İmparatorluğu
  • Münakaşa
  • Seçilmiş əsərləri
  • Palto

Nikolay Gogol Alıntıları - Sözleri

  • Ahlaksızlık kendi başına da çirkindir, iticidir; ama olanca tertemizliğiyle düşlerimize süzülen güzelliğe bulaşınca büsbütün itici olur. (Neva Bulvarı)
  • “Doğa da böyle değil midir? Doğa görüntüsü ne kadar güzel olursa olsun, gökte bunu aydınlatacak güneş yoksa, daima bir şeyler eksikmiş gibi görünür.” (Mayıs Gecesi)
  • Uzağa, çok uzağa, hiçbir şeyi göremeyeceğim, duyamayacağım insansız bir dünyaya götürsün beni!.. (Bir Delinin Hatıra Defteri)
  • "İşte ne kadar muhteşem bir görünüme sahip olursa olsun, gökyüzünde güneş yoksa bir şeyler hep eksik kalır içeride." (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
  • Ivan Fyodoroviç konunun değişip kitaplara geldiğini duyduğu zaman gayretle kendisini ortama kaptırdı. (Teyze)
  • Güzellik harikalar yaratır. (Neva Bulvarı)

  • Bana öyle geliyor ki başka biriyle duyguların, görüşlerin ve hislerin paylaşılması dünyadaki en kutsal şeylerden biridir. (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
  • İnsanların da kuşların ki gibi kanatları olsa ne güzel olurdu! (Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları)
  • Beyefendi, size bir ikramda bulunma cüretinde bulunabilir miyim? (Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü)
  • Her şeyin en iyisini Tanrı bilir, o her şeyi bilir. (Viy)
  • Bir insanın zihnine girmek ve düşüncelerini bilmek imkansızdır. (Öyküler)
  • İnsan ancak kafasına bir şey takmazsa çılgınca neşelenebilir. (Taras Bulba)
  • “Gerçekten de dünyada hiç adalet kalmadı!” (Taras Bulba)

  • Bu zamanda kimsenin içyüzünü anlayamazsın. (Fayton)
  • "Dünya nedir? Bir hissiz insanlar kalabalığı." (Ölü Canlar)
  • Ben de, senin gibi edebiyatla uğraşmaya karar verdim. Çünkü, kardeşim, bu dünya artık can sıkıyor. (Bütün Oyunları)
  • Şu son günlerde de hayat ne kadar pahalılaştı. (Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto))
  • Elveda çocukluk günleri, elveda bütün oyunlar, her şeye, her şeye elveda! (Taras Bulba)
  • Şimdi o, ölümle dirim arası bir durumdaydı... (Fayton)
  • "Rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?" (Palto)

Yorum Yaz