Mitlerin Özellikleri - Mircea Eliade Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Mitlerin Özellikleri kimin eseri? Mitlerin Özellikleri kitabının yazarı kimdir? Mitlerin Özellikleri konusu ve anafikri nedir? Mitlerin Özellikleri kitabı ne anlatıyor? Mitlerin Özellikleri PDF indirme linki var mı? Mitlerin Özellikleri kitabının yazarı Mircea Eliade kimdir? İşte Mitlerin Özellikleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mircea Eliade
Çevirmen: Sema Rifat
Yayın Evi: Alfa Yayıncılık
İSBN: 9786051713458
Sayfa Sayısı: 270
Mitlerin Özellikleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Mitler dünyanın, insanın ve hayatın doğaüstü bir kökeni ve tarihi olduğunu ve bu tarihin de önemli, değerli ve ibret verici olduğunu muhteşem bir şekilde gösterirler."
Eliade bu eserinde, mitlerin varlıklarını son zamanlara dek sürdürdüğü dünyanın değişik yerlerine dağılmış çeşitli toplumları ele alıyor. Bu geleneksel toplumlarda mitlerin yapısını ve işleyişini anlayabilirsek, insan düşüncesinin tarihinin bir aşamasını aydınlatmış olacağız. Çünkü mitler insan davranışları için model oluştururken hayata anlam ve değer de katarlar.
"Eliade, modern mitolojiler için en büyük bilgi kaynağımız. Konusuna öyle hakim ki, yepyeni bakış açıları geliştirebiliyor. Uzman olmayanlara bile yöntemli bilgi aktarabiliyor."
-Frank Kermode-
Mitlerin Özellikleri Alıntıları - Sözleri
- Kısacası, mitler Dünya'nın, insanın ve yaşamın doğaüstü bir kökeni ve öyküsü bulunduğunu, bu öykünün de anlamlı, değerli ve örnek gösterilecek nitelikte olduğunu ortaya koyar.
- Mitleri bilmek demek, nesnelerin kökenindeki sırrı öğrenmek demektir. Bir başka deyişle, yalnızca nesnelerin nasıl varolma aşamasına geldiği değil ama aynı zamanda, ortadan kaybolduklarında nerede bulunacakları ve nasıl yeniden ortaya çıkarılabilecekleri de bu yolla öğrenilebilir.
- "Demek ki son, başlangıcın kapsamında yer alır, başlangıç da sonun."
- Sonuç olarak, mitler, kutsal (ya da doğaüstü) olan şeyin, dünyaya çeşitli, kimi za man da heyecan verici akınlarını betimlerler. İşte Dünya'yı gerçek anlamda kur a n ve onu bugün içinde bulun duğu duruma getiren de kutsalın bu akınıdır. Dahası, insan bugünkü durumunu, ölümlü, cinsiyetli ve kültür sahibi bir varlık olma özelliğini Doğaüstü Varlıklar'ın müdahalelerinden sonra edinmiştir.
- Kimi zaman, mitin geçmişteki bir felaketle mi yoksa gelecekteki bir felaketle mi ilgili olduğunu kesin olarak söylemek güçtür.
- Sayıları en fazla olan mitler Tufan'la ilgili olanlardır ve Afrika'da son derece ender olmalarına karşın nerdeyse evrensel olarak bilinirler. Tufan'la ilgili mitlerin yanı sıra daha başka mitler kozmik boyutlardaki felaketlerle insanlığın yok olmasını anlatır: Sözgelimi zelzeleler, yangınlar, dağ kaymaları, salgınlar, vb.
- Bir şeyin ilk gerçekleşmesi anlamlı ve geçerlidir, birbirini izleyen ortaya çıkışları değil.
- Pythagoras, Empedokles ve daha başkaları, ruhgöçüne inanırlar ve önceki yaşamlarını anımsadıklarını ileri sürerlerdi. "Kutsal yerden sürgün edilmiş serseri" olarak kendini tanıtan Empedokles" ben eskiden zaten bir oğlan ve bir kız çocuk, bir çalılık ve bir kuş, denizde sessiz bir balık idim"diyor ve ayrıca şunları da söylüyordu:"Ben sonsuza dek ölümden kurtuldum".
- Sürmekte olan her şey aşınır,yozlaşır ve sonunda yok olur.
- Kısaca belirtmek gerekirse, ilkel insanlara göre kıyamet kopmuştur denebilir, her ne kadar Dünyanın Sonu az ya da çok uzak bir tarihte gelecekse de. Gerçekten de kozmik felaketlerle ilgili mitler son derece yaygındır.
- "Bir ritüel, eğer 'köken'i, yani ilk olarak nasıl gerçekleştirildiğini anlatan mit bilinmiyorsa, yerine getirilemez."
- İnsan mitleri "yaşarken", kutsal olmayan, kronolojik özellikteki zamanın dışına çıkar, nitelik açısından farklı bir zamana, hem en eski hem de sonsuza dek yakalanabilecek olan "kutsal" bir zamana açılır.
- Bana göre en geniş kapsamlı olduğu için en az kusurlu olan tanım şudur: Mit kutsal bir öyküyü anlatır; en eski zamanda, "başlangıçtaki" masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır.
- Görünüşte kökünden laikleşmiş olmasına karşın nazizm de komünizm de eskatoloji öğeleriyle yüklüdür; bu dünyanın Sonunu, bolluk ve büyük mutluluk çağının başlangıcını haber verirler. Binyılcılık üstüne yazılmış en yeni kitabın yazarı Narman Cohn nasyonal sosyalizm ve marksizm-leninizm konusunda şöyle yazar: "Her ikisinin de kullandığı, sözde bilimsel bir jargonun gerisinde, garip bir biçimde, Ortaçağ'da insanların kendilerini kaptırdıkları zırvalıkları anımsatan şeylerin bir görüntüsüyle karşılaşılır. Tanrı'nın sevgili kullarının (ister "ariler" olsun ister "proleterler") şeytanın ordularına (Yahudiler ya da burjuvalar) karşı giriştikleri son kesin kavga; Tanrı'nın buyruğuna göre, çektikleri bütün acıların karşılığını bulacak Sevgili kullara tanınmış olan, dünyaya egemen olma sevinci, ya da mutlak eşitlik içinde yaşama sevinci veya her ikisi birden; en sonunda kötülükten kurtarılan bir evrende tarihin en son tasarılarının gerçekleştirilip tamamlanması - işte bunlar günümüzde de hala kucak açıp alkışlanan eski ve gerçekleşmeyecek düşlerden birkaçıdır."
- Mit ancak gerçekten olup bitmiş, tam anlamıyla ortaya çıkmış olan şeyden söz eder.
Mitlerin Özellikleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Alfa Yayınları tarafından 2016 yılında basılan bu eseri incelediğimiz zaman, dokuz ana bölüm, çeşitli alt bölümler ve eklerden oluşmaktadır. Yazar, eserinde mitsel düşüncenin tümünü ele almamakta; konusunu arkaik toplumların düşünce dünyası ile kısıtlamaktadır. Kitabın ilk bölümü “Mitlerin Yapısı” başlığını taşımaktadır. Yazar, bölüme mitin tanımını yaparak başlar. O, özellikle yaygın anlamdaki kullanımı olan masal, uydurma, kurmaca karşılığı yerine miti dinler tarihçileri, toplumbilimcileri, etnologlarca da benimsenen ve arkaik toplumlarda anlaşıldığı şekliyle kutsal gelenek, en eski vahiy, örnek gösterilecek model anlamında kullanır. 1- Ona göre mitler, ilk zamanlardan itibaren kutsal kabul edilen doğaüstü yaratıklar tarafından gerçekleştirilen olayları anlatır. Bu anlamda mitler hem başlangıçların hem yaratılışın gerçek hikâyesini sunar. Mit tanımına getirdiği bu çerçeve ile yazar, örneklerini özellikle arkaik toplumlar içerisinden vermektedir. Bu nedenle, bu kısımda genel hatlarıyla arkaik insanın varoluşsal gerçeği mit üzerinden tanımlanmaktadır. Yazarın ifadesine göre, modern insan, nasıl kendinin tarih tarafından oluşturulduğuna inanıyorsa arkaik insan da kendi varoluşunu bazı mitsel olaylara dayandırmaktadır. Mitleri öğrenip yaşamak, ilk mitsel zamana dönmek, gündelik yaşamdan çıkıp dinsel bir yaşama geçmektir. Yazar, ikinci bölümde “Kökenlerin Sihirli Saygınlığı” başlığı adı altında köken mitleri ile kozmogoni mitlerini ele almaktadır. Yazarın sık sık üstünde durduğu bir mesele, kozmogoni mitlerinin doğaüstü varlıkların ilk yaratılışını, yani başlangıcı, temsil ettiğidir. Her canlının kökenini, yaratılışını anlatan mitler de bu ilk yaratılış mitine dayanmakta olup anlamını ve geçerliliğini buradan almaktadır. Yazar, Mitler ve Yenilenme Ritleri başlığı altındaki üçüncü bölümde, dönemsel olarak yenilenen merasimlerin kozmogoni mitinin bir yenilenmesi olduğuna vurgu yapar. Arkaik toplumun insanı, zamanın geri döndürülmesi ile o ilk mitsel zamana/kökenine/kendi gerçeğine ulaşmaktadır. Bu bağlamda birçok arkaik kültürde yeni yıl mitlerine rastlanmaktadır. Yazarın bu bölümde arkaik toplumlar içinde ele aldığı dönemsel ritler; döngüsel zaman ve yeni yıl anlayışı Eskatoloji mitlerini zorunlu hale getirir. Çünkü yeni bir başlangıç için son kaçınılmazdır. Dördüncü bölüm “Eskatoloji ve Kozmogoni” başlığını taşımaktadır. Yazarın anlatımına göre, ilkel toplumlardan günümüze kadar dünyanın sonunu ele alan bu mitlerin en yaygın olanı tufan ile ilgili olanlardır. Semavi dinlerin kutsal kitaplarında rastladığımız bu kıssaya, günümüzde en çok bilinen en eski destanlardan biri olan Gılgamış Destanında da rastlamaktayız. Değerlendirmelerini genelde arkaik toplumlar üzerinden yapan Yazara göre, mitlerde Tufan’lar ya insanların günahları nedeniyle ya da dünyanın çok yaşlanmış olmasından ötürü gerçekleşmektedir. Ancak Tufan dünyanın kesin bir sonu olmayıp onun tekrardan yenilenmesini ve insanoğlunun canlanmasını sağlamaktadır. Yazar, kitabın beşinci bölümünde “Zamana Egemen Olunabilir” başlığı altında zamanın geri dönüşlüğünü işlemektedir. Burada yazar, bir önceki bölümde ele aldığı eskatolojik mitlerdeki vurgunun son olgusundan ziyade, yeni bir başlangıçta olduğuna işaret etmektedir. On dokuzuncu yüzyılda birçok bilimsel köken araştırmalarından bir tanesi de psikoloji alanında Freud’un kurucusu kabul edildiği psikanaliz ile insanın kendi hikâyesinin başlangıcına/kökenine dönmesidir. Bu mutlu başlangıçlara dönüş daha önce yazarın köken mitlerinde değindiği iyileştirici rolü üstlenmektedir. Kitabın altıncı bölümü “Mitoloji, Ontoloji, Tarih” adını taşımaktadır. Bu bölümde yazar, arkaik toplumlarda Yaratıcının, kendini bildik görünümünün dışında gösterdiği zaman bir Deus Otiosus haline dönüştüğünü ve inanlıları tarafından unutulur hale geldiğini belirtmektedir. Bu Tanrı, sadece Tufan gibi şiddetli felaket anlarında akla gelir. Unutulan Yüce Varlık’ın yanında yeryüzünden yok olup giden tanrılarda bulunmaktadır. Bunlar genellikle diğer tanrılar veyahut da mitsel atalar tarafından öldürülmektedir. Ölümleri bir son değildir. Nitekim evren ve insan ölen tanrının özünden yaratılır. Yaratılışın özünü oluşturduğu için ölen Tanrı hiçbir zaman unutulmaz ve mitlerde varlığını devam ettirmektedir. Yazar, yedinci bölümü “Anımsamanın ve Unutmanın Teolojisine” ayırır. Unutma, bellek yitimi ve uyku birçok arkaik mitte bedensel zayıflığın göstergesidir. Bunun aksine sağlam bir bellek, tinsel güçlülüğün kanıtı olarak görülmektedir. Yazar, bu haslet nedeniyle arkaik insanın kendi tarihini ve ilk yaratılışı hatırlamamasını bir zayıflık olarak görmektedir. Kitabın sekizinci bölümü olan “Mitlerin Yükselişi ve Çöküşünde” Yazar, Yunan mitleri örneği üzerinden mitlerin yıkılış serüvenini ele alır. Ona göre, Homeros ve Hesiodes sözlü gelenek halinde aktarılan mitleri yazıya geçirmekle mitleri kitabî kültürün bir parçası haline getirmişlerdir. Akılcılığın gelişmesi ile birlikte, mitler eleştiriye tabi tutulmuş ve mantıklı bir anlatım elde etmek adına kelimelerde gizli anlamlar, imalar aranmıştır. Bu çabalar daha sonra yaygınlaşacak olan alegorik yorumun temellerini atmıştır. Sonuncu bölüm olan dokuzuncu bölüm, “Mitlerin Varlıklarını Korumaları ve Sürdürmeleri” başlığını taşımaktadır. Yazar, bu bölümde, geç antik çağda Hıristiyanlığın mitlere karşı tutumunu ele almakta, günümüz modern insanın mit algısının değişimine değinmektedir. Öncelikle Dinler Tarihi ve buna paralel diğer ilim dallarıyla uğraşanlara hitap eden bir eserdir. -A.A (A.A)
Bir hikaye ya da bir roman beklemeyin kesinlikle düşünce kitabidir eski zamanlarda olan inanışlari baz alır şimdilik bu kadar bitince devami gelir :) (Alaattin ceylan)
Mitler hakkında genel bilgi edinmek için okuduğum bir kitaptı. Genel bir bilgi oldu gerçekten. Giriş kitabı bile olduğunu düşünmek zor. Geri dönmem sanırım. (Esra)
Mitlerin Özellikleri PDF indirme linki var mı?
Mircea Eliade - Mitlerin Özellikleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mitlerin Özellikleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mircea Eliade Kimdir?
Mircea Eliade, 13 Mart 1907'de Bükreş - Romanya'da doğdu. Çocukluğunda ve gençliğinde biyoloji, özellikle de botanik ve entomoloji ile ilgilenmiştir. Fakat yıllar geçtikçe ilgisi daha çok sosyal bilimlere kaymış, özellikle filoloji ve felsefe ile ilgilenmiştir. Bu yüzden felsefe eğitimi alır. 1928 yılında Bükreş Üniversitesi'nde felsefe dalında yüksek lisans yapar. Master tezinin konusu İtalyan Rönesans dönemi filozoflarıdır. Aynı yıl Sanskritçe ve Hint felsefesi okumak için Kalküta'ya gider. Eliade burada ders aldığı Surendranath Dasgupta'dan etkilenmiştir. Ayrıca altı ay Himalayalar'daki Rişikeş aşram'ında yaşadı. Eğitimini bitirip, dört yıl sonra, 1932'de Bükreş'e geri döndü. 1933 yılında daha sonra Fransızca "Yoga: Essai sur les origines de la mystique Indienne" adıyla yayımlanacak olan doktora tezini verdi. Adından da anlaşılacağı gibi doktora tezi Yoga'nın farklı açılardan analizi niteliğindeydi. 1933'den 1939'a kadar Bükreş Üniversitesi'nde felsefe ve din tarihi konuları başta olmak üzere birçok farklı konuda ders verdi.
Savaş yıllarında İngiltere'de bulundu ve savaş sonunda Romanya Sovyet kontrolüne geçince Romanya'ya dönüşü imkânsızlaştı. Gençliğinde birçok aşırı sağcı eğitim görevlisiyle yakın ilişkileri olmuştu. 1945'de Paris'e geçti, konuk profesör olarak École des Hautes Études`de çalıştı. 1951'de en ünlü eserlerinden biri olan "Şamanizm" yayımlandı. 1956 yılında ise aldığı tekliflerden ötürü Paris'ten Amerika'ya geçti ve Chicago Üniversitesi'nde ders verdi. Daha sonra 1958 yılında Chicago Üniversitesi'nde Dinler Tarihi kürsüsünün başına geçti. 1961'de History of Religions dergisini kurdu. 22 Nisan 1986'daki ölümüne kadar Chicago Üniversitesi'nde çalışmaya devam etti ve birçok önemli eser kaleme aldı.
Bugün eserleri birçok farklı dile tercüme edilen Mircea Eliade, dinler tarihi konusunda gelmiş geçmiş en önemli akademisyenlerden biri olmuştur.
Mircea Eliade Kitapları - Eserleri
- Dinler Tarihine Giriş
- Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt I)
- Mitlerin Özellikleri
- Şamanizm
- Ebedi Dönüş Mitosu
- Kutsal ve Kutsal-Dışı
- Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt II)
- İmgeler ve Simgeler
- Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar
- Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt III)
- Matmazel Christina
- Babil Simyası ve Kozmolojisi
- Mitler, Rüyalar ve Gizemler
- Demirciler Ve Simyacılar
- Arayış
- Yoga
- Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu
- Asya Simyası
- Mistik Hint Erotizmi
- Dinler Tarihi Sözlüğü
- Dinler Tarihi
- Zalmoksis'ten Cengiz Han'a
- Bengal Geceleri
- Doğuş ve Yeniden Doğuş
- Yaşlı Adam ve Bürokratlar
- Mefisto ile Erdişi
- Avustralya Dinleri
- Mistik Öyküler
Mircea Eliade Alıntıları - Sözleri
- şu inanış vardır: İnsan ilk yaratıldığında Tanrı ona ruh bahşetmiştir, bedenini veren ise yeryüzüdür. Ölüm anında bu iki unsur da doğal olarak kendi kaynaklarına döner: beden yeryüzüne ve ruh da semavi yaratıcısına. (Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar)
- İnsan mitleri "yaşarken", kutsal olmayan, kronolojik özellikteki zamanın dışına çıkar, nitelik açısından farklı bir zamana, hem en eski hem de sonsuza dek yakalanabilecek olan "kutsal" bir zamana açılır. (Mitlerin Özellikleri)
- İnsan ancak ölümü doğru anlayarak kendisini ele geçirir ve dolayısıyla kendisini Varlığa açar. Gerçekten de insan ölümün kaçınılmazlığını idrak edip ölüme doğru özgürlüğün farkına vardığında, varoluş sahici hale gelir; yani tamamen insanca olur. (Okültizm, Büyücülük ve Kültürel Modalar)
- Dinsel insan: Her yerde bir "şifre" keşfeder. En alışılmış davranış bile tinsel bir mana taşıyabilir. Yol ve yürüyüş dinsel değerlere dönüştürülebilir, çünkü her yol "hayat yolu"nu, her yürüyüş de bir "haccı", yani Dünyanın merkezine yapılan bir yolculuğu simgeleyebilir. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
- ... tuhaf ve olağanüstü olan, genelde kaygı ve uzaklaştırma duygularını getirmektedir. Bazı tabu örnekleri ve tabu olan davranışlar, canlılar ya da nesneler bize tuhaf, uğursuz, gizemli vs kratofanilerin normal deneyimler sisteminden ayrıldığı mekanizmayı açıklar. (…)Böylelikle çirkinlik ne biçimsizlik, bu nitelikleri taşıyanları ötekilerden ayırıp kutsal kılar. (Dinler Tarihine Giriş)
- Örneğin inşaat ayinlerini ele alalım; bu yolla kurbanın ''yaşamı'' ya da ''ruhu'' binaya aktarılmış olur, bina da aynı nedenle sunulan kurbanın yeni bedenidir. (Demirciler Ve Simyacılar)
- Antik kozmolojilerin (Mezopotamya, Hindistan, Çin) "dünya"sı çok büyük, kapalı bir yuvarlak olarak tahayyül ediliyordu. Tapmak bu dünyanın imge'siydi, somut modeli hava kabarcığı ya da su damlası, "kozmik yumurta"ydı. (Mistik Hint Erotizmi)
- Türk-Moğolların yıldırım gibi istilaları - IV. yüzyılda Hunlardan Timur'a kadar (1360-1404)- Avrasya'nın ilkel avcılarının mitsel modelinden esinleniyordu: bozkırda avını kovalayan yırtıcı etobur. Hareket- lerinin apansızlığı ve hızı, toplulukları kitlesel olarak katletmeleri, yerleşik kültü- rün dışsal işaretlerini (kentler ve köyler) yok etmeleri; Hun, Avar, Türk, Moğol at- lılarını bozkırda geyikleri avlayan veya göçebe çobanların sürülerine saldıran kurt sürülerine benzetir. Askeri önderlerin, bu davranış tarzının stratejik önemini ve si- yasal sonuçlarını çok iyi bildiğine kuşku yoktur. Ama örnek avcının -yırtıcı eto- bur- mistik saygınlığı da hatırı sayılır bir rol oynuyordu. Birçok Altay boyu, atala- rının doğaüstü bir kurt olduğunu iddia ediyordu (Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (Cilt III))
- "John Cotton şöyle yazıyordu: Ne kadar kültürlü ve zekiysen, Şeytanın emrine girmeye o kadar yakınsındır." şey mi dostum :)) (Arayış)
- "Schmidt ilkel insanın Tanrı fikrini mantıksal bir neden arayışı kapsamında keşfettiği sonucuna ulaşıyordu. Dinin çok karmaşık bir fenomen olduğu gerçeğini göz ardı ediyordu-" (Arayış)
- Tarihi kişiler arketipleri olan tanrıları ve mitsel kahramanları taklit etmeye çalışıyorlardı. (Mitler, Rüyalar ve Gizemler)
- ...dinsel deneyim yaşayanlar açısından tüm Doğa kozmik bir kutsallık olarak belirmeye müsaittir. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
- Upanişadlar'daki bilge, Neti! neti! diye haykırır: "Hayır! Hayır! Sen bu değilsin, sen şu da değilsin!" (Yoga)
- Ancak Mezopotamyalılarda gelenek bir bütündür: Marduk’un yalnızca toprağı değil aynı zamadan kendi kanını da kullanması gerekmiştir: Kanımı pıhtılaştıracağım, kemik yapacağım ondan. İnsanı ayağa kaldıracağım, gerçekten bir insan olacak... İnsanı yapacağım, yeryüzünde yaşayacak... (Babil Simyası ve Kozmolojisi)
- "İnsan, kendi ördüğü anlam ağlarında asılı kalmış bir hayvandır." (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
- Freud "Tanrı'nın, insanların fiziksel Babasının yüceltilmesinden başka bir şey olmadığını savunur; bu nedenle, toteme kurban verilirken, öldürülen ve kurban edilen bizatihi Tanrı' nın kendisidir.Baba-Tanrı'nın katledilmesi insanlığın ilk günahıdır.Bu öldürme suçunun kefareti İsa' nın kanlı ölümüyle ödenir." (Arayış)
- Hitit büyüsü, makrokozmos (Evren)-mikrokozmos (insan bedeni) benzeşimince belirlenmiştir. İnsanın başı Göğe tekabül eder, elleri toprağa, gözleri suya benzemektedir. (Babil Simyası ve Kozmolojisi)
- Tuhaf, tek, yeni, eşsiz ya da korkunç olan her şey büyüsel-dinsel güçlerin toplanması için mükemmel bir zemindir ve koşullara göre kutsalın neden olduğu iki yönlü duygu nedeniyle ya tapınılan ya da kaçınılan bir nesneye dönüşür. A.C. Kruyt şöyle yazmaktadır: “Bir köpek avda her zaman şanslıysa, bu bir measadır( kötüye işaret, uğursuzluk). Avda çok başarılı olmak Toradjaları endişelendirir. Hayvanın avını yakalamasını sağlayan büyüsel güç, efendisine ölümcül sonuçlar getirecektir. (Dinler Tarihine Giriş)
- Dünyada yaşamak için, onu kurmak gerekir ve hiçbir dünya, kutsal-dışı uzamın göreliliğinin ve türdeşliğinin "kaos"u içinde doğamaz. (Kutsal ve Kutsal-Dışı)
- Modern insanın bilincinin en soylu kısmı, çoğu zaman sanıldığından daha az manevidir. Hızlı bir çözümleme, bilincin bu soylu ve yüksek küresinde, bazı kitabi kalıntıların, çok miktarda ve çeşitli düzlemlerde önyargının; hayatın anlamı, en yüce gerçek vb. konularında tamamen basmakalıp birkaç düşüncenin canlılığını açığa çıkartacaktır. Uyanıkken görülen düşlerde, melankolilerde, imgelerin bilincin oyun saatleri esnasındaki serbest oyunlarında, her türden vakit geçirme ve eğlencede. Bu mitsel hazine burada laikleşmiş ve modernleşmiş bir şekilde devam etmektedir. Freud'un cinsel gerçeklere ilişkin oldukça ham imalarla gösterdiği üzere, bu tür imgelerin biçim değiştirdikleri olmuştur. İmgeler ayakta kalabilmek için, çok tanıdık hale gelmişlerdir. Ancak kullanımları hiç de azalmış değildir. Çünkü bu gerilemiş imgeler, modern insanın manevi yenilenmesinin mümkün olabilecek başlangıç noktasını gösterirler. (İmgeler ve Simgeler)