diorex
sampiyon

Mimarlık Kavramları - Doğan Kuban Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mimarlık Kavramları kimin eseri? Mimarlık Kavramları kitabının yazarı kimdir? Mimarlık Kavramları konusu ve anafikri nedir? Mimarlık Kavramları kitabı ne anlatıyor? Mimarlık Kavramları PDF indirme linki var mı? Mimarlık Kavramları kitabının yazarı Doğan Kuban kimdir? İşte Mimarlık Kavramları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.05.2022 08:00
Mimarlık Kavramları - Doğan Kuban Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Doğan Kuban

Yayın Evi: Yapı Endüstri Merkezi Yayınları

İSBN: 9789757438090

Sayfa Sayısı: 108

Mimarlık Kavramları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mimarlık etkinliğini genel ve kavramsal düzeyde ele alan Mimarlık Kavramları, yapı üretiminin nesnel koşullarının sınırlarını, toplum örgütlenmesi ile yapı yapma süreci, yapı biçimi ile kişi ve toplum kültürü arasındaki ilişkileri kuramsal bir örgü içinde bir bütün olarak değerlendiriyor. Başlangıçta, mimarlık tarihine giriş dersleri için hazırlanan ancak yeni baskılarda geliştirilen kitap, mimarlığın ABC'si denebilecek temel kavramların ortaya çıkışını ve gelişimini mimarlık tarihi içinde adım adım işliyor.

Mimarlık Kavramları Alıntıları - Sözleri

  • Daha önce de belirttiğimiz gibi, insanoğlu için, başının üzerindeki örtü, doğal etkenlere karşı korunmanın simgesi olmuştu. "Başını sokacak bir çatı" bu sığınma niteliğini belirten bir deyimdir.
  • "Mimari içinde yaşadığımız üç boyutlu mekanı veriyor. İşte bu mimarlık sanatının gerçeği. Sanatların işlevleri bazen üst üste gelir: Mimarlığın heykelle ve özellikle müzikle ortak nitelikleri var. Fakat onun sadece kendine özgü ve zevk veren bir yanı var. Mimarlığın mekan üzerinde monopolü var. Sanatlar içinde sadece o mekana gerçek değerini verir. Bizim çevremizi saran mekandan aldığımız bu zevk mimarlığın işidir. Resim mekanı görüntüler; şiir Shelley'inki gibi, o imgeyi anlatabilir; musiki onun bir benzeridir. Fakat mimari mekanla doğrudan ilgilidir. Mekanı malzeme olarak kullanır ve bizi ortasına yerleştirir."
  • ... yaşamsal düzeyde mimarın etkinliği ile toplumun mimari eylem konusundaki bilgisi arasında bir yaklaşma olmalıdır. Aksi halde mimarın üretiminin kalitesini ancak raslantılar ve kişisel ilişkiler yönlendirecektir.
  • Özel bir kavram olarak kullanıldığı anlamda yapı, canlıyı içine alan, onu evrensel boşluktan ayıran bir boşluk parçası belirlemektedir. Böylece mimari eylemin ilk basamağı insanın içinde kendisini güvende hissettiği bir sınırlı hacim yaratmaktır. İnsan uçsuz, bucaksız, gözüyle, hayal gücü ile kavramakta güçlük çektiği evrensel boşluğu ve doğal çevrenin bir parçasını, bir veya birkaç yönde sınırlandırıyor; onu içe dönük, kendi çevresinde bir özel boşluk haline getiriyor. Özel yapı eylemi diye adlandırdığımız mimarlığın kaynağındaki olay budur.
  • "Mimarlık kentin kaderini saptar. Kent dokusunun temel hücresi ve sağlığı, neşesi ve armonisi kendi elinde olan evin yapısını düzenler. Başarısı dikkatli bir hesaba dayalı olan konut grupları oluşturur. Daha başından üzerlerinde güzel oranlarla yükselecek yapılar için serbest alanlar bırakır. Evin uzantısını, çalışma ve dinlenme alanlarını organize eder. Bölgeleri birbirine bağlayan ulaşım ağları kurar. Mimari kentin güzelliği ve sağlığından sorumludur. Mimarlık kentin yaratılması ve bakımını üstlenir ve bütün kent öğelerinin seçimi, dağılımı, mimarlığın işidir. Onların iyi seçilmiş oranları, bir kenti ahenkli ve uzun ömürlü yapar. Mimarlık her şeyin anahtarıdır."
  • Bütün öteki sanatların özünde, mimarlıkta olmayan bir özgürlük olduğunu kabul etmek gerekir. İsteyen eline kağıt kalem alıp bir şarkı besteleyebilir. Ressam bir baş yapıt yaratıp dolabına kilitler veya yırtar atar. Fakat mimar kendisine, canı istediği zaman bir yapı yapamaz. Mimarlık ancak inşa edildiği zaman var olur. Gerçi yine Croce'nin dediği gibi, ekonomik zorunluluklar diğer sanatları da mimar gibi etkiler.. Mimarlıkta ekonomik koşullar, var olmak veya olmamak sorunudur. Diğerlerinde ise, bazı sınırlayıcı etkileri olur; hiç de olmayabilir.
  • Uluslararası boyutlarda olgulara ulusal bir nitelik kazandırmak, özgün bir tarih yorumu gerektirir. Fakat birçoklarının ileri sürdüğü gibi bu yorum Onaltıncı yüzyıl yapısını Yirminci yüzyılda yaşatmak değildir. Aradan dörtyüz yıl geçtikten sonra kendisine hâlâ o dönemi örnek alan bir toplumun geleceğe pek umutla baktığı söylenemez.
  • "Her şey (yapılar) sağlamlık, yararlılık ve güzellik ölçülerine göre inşa edilmelidir."
  • Denilebilir ki, mimarlık öğretimi özellikle tasarım çizgisiyle birlikte felsefesini de gerektirir. Bunlar birbirlerinden ayrılamazlar.
  • Kenti meydana getiren, tek tek yapıların yanyana gelmesi olmadığı gibi, kentin gelişmesini düzenleyen de uzmanlar tarafından hazırlanan fiziksel planlar değildir. Kent bir sosyal olgudur ve öyle değerlendirilmediği sürece mimarlığın onun içindeki yeri doğru anlaşılmaz.
  • Şekilsiz bir malzemeden bir biçim yaratılması, bağlama, birleştirme tekniklerinin geliştirilmesine bağlıdır. Bu teknikler ister sazları örerek hasır yapmak, ya da demirle betonu bir araya getirerek kalıplar üzerinde betonarme dökmek, ister iki tahtayı çivi ile birleştirmek olsun, yapım kavramı içine girerler.
  • M.Ö 6. Yüzyılda Lao Tzu "bir yapının gerçeği döşeme ve duvarlarında değil, içindeki boşluklardadır" diyordu.
  • Yakındoğu ülkelerinde kubbeli yapıda yapı ile örtü arasındaki geçişi sağlayan sekizgen ya da dairesel tabanı elde etmek için üç yapı öğesi geliştirilmiştir. Tromp (tonoz bingi), pandantif (küresel bingi) ve Türk üçgeni.
  • Yapıcının yaratıcı kişiliği, içinde yetiştiği toplum kültürünün etkisi altında oluşur: mimar, içinde yetiştiği toplumun davranışlarından soyutlanamaz. Bunlardan bağımsız olarak bir yaratma olgusu, bir yaratıcı düşünülemez. Mimarlık, toplumsal sanat sıfatını, sadece teknik ve ekonomik nedenlerle değil, fakat toplum ve kişi yaşantısıyla iç içe ilişkisi nedeniyle, tanımlanmasının ayrılmaz bir özelliği olarak taşır.
  • Bu gelişmeler sürecini yakın geçmişte izlediğimizde, modern teknolojinin verilerini yapı alanına sokanların mimarlar değil, fakat mühendisler olduğunu görüyoruz. Betonarme ve çelik strüktürlü yapıların gelişmesinde ilk denemeleri onlar yapıyorlar. Bunun önemli nedenlerinden biri, çağımızda yapıcılığın mimar ve mühendisler arasında bölünmesidir. Tarih boyunca köprü, cami ya da saray yapanlar arasında uzmanlık açısından hiç bir fark yokken 18. yüzyıldan öteye, mühendisler mimarlardan ayrılmaya başlamış ve bu ayrılık özellikle 19. yüzyılda yapı strüktürü ile biçimi arasındaki ilişkiyi olumsuz yönde, bir süre etkilemiştir. İçeriden çelik strüktürlü, dışarıdan Antik sütun nizamlarıyla süslenmiş yapılar, geçen yüzyılın teknikle kültürel davranış arasındaki çelişkisini en iyi yansıtan görüntüsüdür. Bugün sanayileşen ülkelerde değişik görüntülü de olsa, benzer çelişkiler yaşanmaktadır.

Mimarlık Kavramları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabın sayfa sayısına bakınca doyurucu bir içerik beklenmiyor. Ancak yazı puntolarla o kadar küçük ki, bu hem içeriğin kabarık olduğunu düşündürüyor hemde okumayı ve anlamayı oldukça zorlaştırıyor. Hem olumlu hem olumsuz etkisi olan bu fiziksel özellik kitap okununca olumlu düşüncelerin maalesef silinmesi ve sadece negatif bir izlenim haline gelmesiyle akılda yer ediyor. Mimarlık kavramları gibi iddialı bir başlık için yeterli bir içerik değil. Ki bence daha da önemlisi hedef kitle olarak belirlenen mimarlık mesleğinin başlangıç aşamasındaki okuyucular için doğru bir içerik mi ondan da pek emin değilim. Ancak yazarın yazı dili, değindiği konular ve bakış açıları gerçekten çok başarılı. Böylesi bir emeğin okumayı eziyet haline getiren puntolar ile heba edilmiş olması çok üzücü. (Serenay Ulusoy)

Mimarlık Kavramları PDF indirme linki var mı?

Doğan Kuban - Mimarlık Kavramları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mimarlık Kavramları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Doğan Kuban Kimdir?

Doğan Kuban 1926 yılında Paris'te doğdu. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'ni bitirdikten sonra fakültenin Mimarlık Tarihi Kürsüsü'ne asistan oldu. 1950'lerde İtalya'ya giderek Rönesans mimarlığı üzerinde çalışan Kuban, 1962'de Fullbright bursuyla konuk öğretim görevlisi olarak ABD'deki Michigan Üniversitesi'nde bulundu. Kuban, 1960'lar ve 70'lerde belli süreler boyunca Harvard Üniversitesi'nin bursuyla Washington D.C.'deki Dumbarton Oaks Araştırma Kütüphanesi ve Koleksiyonu'nda çalıştı. 1965'te Anadolu Türk Mimarlığının Kaynak ve Sorunları adlı çalışmasıyla profesör olan Doğan Kuban, 1973-76 yılları arasında İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde dekanlık yaptı. İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nün kurulması için çalışan Kuban, 1974'te kuruluşu tamamlanan enstitünün başkanlığını yürüttü. Halen Ağa Han Mimarlık Ödülü Yürütme Komitesi üyesi olan ve Türk, İslam, Anadolu mimarlığı ve sanatını konu alan kitaplar ve makaleler yayımlayan Doğan Kuban, çalışmalarında, Türk sanat ve mimarlığının özgün bir yaratı alanı olarak görülmesi gerektiğini öne sürdü.

Doğan Kuban Kitapları - Eserleri

  • Mimarlık Kavramları
  • Türk Ahşap Konut Mimarisi
  • Batıya Göçün Sanatsal Evreleri
  • Lao Tzu Tao Yolu Öğretisi
  • Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları
  • Umutsuzluk Yakışmaz
  • Osmanlı Mimarisi
  • 100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi
  • Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının Anahtarları
  • Gelecek
  • Mimar Doğanlar...
  • Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler
  • Istanbul an Urban History
  • Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1.Cilt
  • İstanbul - Bir Kent Tarihi
  • Divriği Mucizesi
  • Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 2.Cilt
  • Sinan'ın Sanatı ve Selimiye
  • İstanbul 1600 Yıllık Bir Müzedir
  • Ahşap Saraylar: Kaybolan Kent Hayalleri
  • Türkiye'nin Bağımsızlık Savaşı
  • İstanbul Yazıları
  • Osmanlı'nın İstanbul'u
  • Cennetin Kapıları - Gates of Paradise
  • Anadolu Gezilerinden İzlenimler Bir Batı Anadolu Gezisi
  • Türk Barok Mimarisi Hakkında Bir Deneme
  • Osmanlı Sarayları Kaybolan Kent Hayalleri
  • Türk Hayatlı Evi
  • Kendini Öğrenemeyen Toplum
  • Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı
  • 100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi
  • Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu: Kuram ve Uygulama
  • Yarını Baştan Tanımlamak

Doğan Kuban Alıntıları - Sözleri

  • 'Mega Kent' dedikleri İstanbul aslında bir 'Azman Kent' oldu. (Mimar Doğanlar...)
  • Türk toplumunun güncel sıkıntısı, cehaletin çürüttüğü çağdaş toplumsal söylemin üniversiteye kadar ulaşmış olmasıdır. Akla dayalı bilimsel düşünce zamanı izleyen, yenilenen, hiçbir dogmaya dönüşmeyen bir sürekli bilgilenmedir. Atatürk 1933'te "Benim gerçek mirasçılarım akıl ve bilim peşinde olanlardır," dediği zaman, hiç donmayacak, hiç durmayacak bir yenilenmeden söz ediyordu. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • "Osmanlı'nın en büyük ve etkili mirası bu cehalettir. Biz cehaleti örgütlemekte devam ediyoruz. Osmanlı tarihi yeni zamanda yaşayan bir ortaçağdır. Bilimsel yetersizliği ve toplumun cehaleti ise matbaa karşıtlığı ile damgalanmıştır." (Gelecek)
  • Türkiye'nin bugünkü kültürel yapısı güzel yapıya olanak vermez çünkü güzelden anlayan bir toplum yok. Ancak kültürle güzele ulaşılabilir. Kültürle güzel alınabilir, parayla alınmaz! (Mimar Doğanlar...)
  • Hürem şahın bu cennet ağacı ya da yaprağı tasarımı dünya sanat tarihinde yoktur. (Cennetin Kapıları - Gates of Paradise)
  • Bugün Türkiye’nin kültürel intihara teşebbüs etmesinin kanıtı felsefe, sanat, müzik ve sporun okul programlarından çıkarılmış olmasıdır. Bunlarsız bilim-teknoloji de olamadığını idare eder gözükenler anlayamıyorlar. Felsefe ve sanat olmazsa bilimin, dolayısıyla teknolojinin de olması söz konusu değildir. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • 21. yüzyılın başında İslamında yaşamsal sorun dünyaya katılmaktan başka bir şey yapılamayacağının anlaşılması ve evrensel çağdaşlık paradigmalarının uygulamaya konulmasıdır. Fakat bilim-teknoloji ile inanç arasında ilk ikisinin çalışmasına engel olmayan bir uygarlık pratiği gerekir ve bu kaçınılmazdır. Bu insanlık tarihinin temel mekanizmasıdır. Bundan kaçmak, kaçmayanların el ulağı olmak demektir. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • Çok yaşlandığım halde, toplumun ne tür bilgisizlik aşamasında olduğunu daha anlayamadım. (Mimar Doğanlar...)
  • "Acaba Türkler mi klâsik İslâm uygarlığını ortadan kaldırdılar, yoksa klâsik İslâm uygarlığı hayatiyetini yitirdiği için mi, İslâm dünyası Türklerin elinde yeniden şekillendi?" (Doğan Kuban Yazıları Antolojisi 1.Cilt)
  • Eğer Osmanlı kültürünün sentetik niteliğini temsil edecek maddi bir örnek aranırsa bunu Selimiye'den daha iyi temsil edecek hiçbir nesne yoktur. (Osmanlı Mimarisi)
  • Boşluğa yakın ol, çok sakin ol. Bütün varlıklar gelişir, sonra eski hallerine dönerler. Bitkiler büyür, sonra köklerine dönerler. Bu dönüşe sükûnet denir. Bu sükûnet varlığın amacıdır ve değişmeyen bir ilkedir. Bu gerçeği anlamak aydınlanmaktır. (Lao Tzu Tao Yolu Öğretisi)
  • M.Ö 6. Yüzyılda Lao Tzu "bir yapının gerçeği döşeme ve duvarlarında değil, içindeki boşluklardadır" diyordu. (Mimarlık Kavramları)
  • Sanattır fakat Türkiye'de değil! (Mimar Doğanlar...)
  • Biz Batılılığı İngiliz sicimi, İsveç çeliği, Mercedes ve Alman bombasıyla eşdeşleştirmekten vazgeçip, bunları üreten bilgi ve teknolojiyle eşdeşleştirmeyi daha beceremedik, ne yazık ki! (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)
  • Ayasofya sadece o zamana kadar görülmemiş bir teknik cesaret ve iç mekân güzelliği açısından değil, o çağ sanatının bütün yaratma olanaklarını göstermesi açısından da önemli bir sanat ürünüdür. (100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi)
  • Ev planlarında açık galerinin anısı sürdüğü ölçüde bir süreklilikten söz edilebilir. Ancak ev planlarının içe dönüşüyle birlikte Anadolu evi en belirgin yaratıcı öğesini, "hayat"ını yitirmiştir; tam bir kentleşme ve içe dönüklük "hayatlı ev"in sonu olmuştur. (Türk Ahşap Konut Mimarisi)
  • "Mimari içinde yaşadığımız üç boyutlu mekanı veriyor. İşte bu mimarlık sanatının gerçeği. Sanatların işlevleri bazen üst üste gelir: Mimarlığın heykelle ve özellikle müzikle ortak nitelikleri var. Fakat onun sadece kendine özgü ve zevk veren bir yanı var. Mimarlığın mekan üzerinde monopolü var. Sanatlar içinde sadece o mekana gerçek değerini verir. Bizim çevremizi saran mekandan aldığımız bu zevk mimarlığın işidir. Resim mekanı görüntüler; şiir Shelley'inki gibi, o imgeyi anlatabilir; musiki onun bir benzeridir. Fakat mimari mekanla doğrudan ilgilidir. Mekanı malzeme olarak kullanır ve bizi ortasına yerleştirir." (Mimarlık Kavramları)
  • "Yeni bir evde bütün bir geçmiş yaşamaya gelir" Mekanın Poetikası (Türk Ahşap Konut Mimarisi)
  • I. Mahmut'un saltanatından itibaren, mimari dekorasyon bütün geleneksel görünüşünü yitirmiş, 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra da minyatür ortadan kalkmıştır. (100 Soruda Türkiye Sanat Tarihi)
  • Herkes başa gelen bir durumun bir daha geri dönemeyeceğini söyleyip, bir daha eski günleri bulamayacağımızı yineleyip duruyor. Bunlarla birlikte suçlamalar başlıyor; gök suçlu, yer suçlu, sistem suçlu, insan suçlu, şu suçlu, bu suçlu. Kimse o andaki suçluların dışında, toplumsal kültürün altyapı noksanı, tutarlılık, bilgi, kurgu, tarihi birikim, yüzlerce yıl sürmüş politik yanlışlar, sahtekarlık, namussuzluk, adam kayırma, cahillik gibi tek bir kişiye bağlanamayacak genel nedenleri dile getirmiyor. (Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları)

Yorum Yaz