Merhamet - Kemal Sayar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Merhamet kimin eseri? Merhamet kitabının yazarı kimdir? Merhamet konusu ve anafikri nedir? Merhamet kitabı ne anlatıyor? Merhamet kitabının yazarı Kemal Sayar kimdir? İşte Merhamet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Kemal Sayar
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9789752637023
Sayfa Sayısı: 224
Merhamet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ümit ve merhamet. 'Bir düş kuruyorum' diyebilmek. Soluduğumuz havayı zehirleyen ve bizi birbirimize düşman kılmak isteyen zalimlere inat, merhamet. Çünkü zalimlik ötekini utandırarak, aşağılayarak, onun saygınlığını ayaklar altına alarak, haklarını değersizleştirerek zulmünü icra eder. Merhamet, insan onur ve saygınlığının çiğnenmesine karşı durmaktır.
Kemal Sayar, bizleri 'dağılmış pazar yerlerine' benzeyen güzel ülkemizi merhametle onarmaya çağırıyor. Komşumuzun acısını kendimizin bilerek. Konuşarak. Anlayarak. Farklılığı kabullenerek. Severek.
Merhamet aşısı ümidin kandillerini yeniden yaksın...
(Tanıtım Bülteninden)
Merhamet Alıntıları - Sözleri
- Derin bir yasın tetiklediği öfkeden korkmak gerekir.
- Bu dünya da yaralanmıs, ruhu ve başı yarılmış ruhlarız hepimiz.
- İnsanlar vicdanla doğuyor, ama sonradan yitiriyor.
- Bazen, naz ile niyaz ederiz. O bize küsmez, darılmaz , bizi yarı yolda bırakmaz. Bunu da en çok, başı yarıklar ve gönlü kırıklar bilir.
- Istırap kendisini en çok sessizlikle ifade eder...
- Hayatın ele avuca gelmez bir şey olduğunu, insanın ölüm yönelimli bir varlık olarak çok caresiz ve aciz olduğunu hissediyorum.
- Kalbin bilgeliği, hatırlamaktır. Kaybedileni, unutulanı, görmezden gelineni hatırlamak...
- İnsanı Allah'tan koparan, onu kendi fıtratına ve âleme yabancılaştıran bir bağlantısızlık hali.
- Hayal kırıklığı nasıl can acıtır! Kurduğunuz hayaller gerçekler tarafından tuzla buz edilir.
- Unuttuğumuz şey şu ki, dinlemek ancak insanın Sessizliğiyle mümkündür.
- İçindeki kapıyı çal, başka kapıyı değil. Çünkü Allah, "kapıları açan" dır.
- Dedi ki: Dünya incitenlerle dolu.
- Sonra derler ki bir gurbet daha var, adı duygusal yalnızlık. Kendi duygularimdan çook uzağa gittiğimde olur. Seviniyor muyum, üzülüyor muyum, aşık mıyım, bir derdim mi var, hiç bilmiyorum. İnsan kendinin gurbetine çıktığında, işte orası en koyu yalnızlıktır... "
- Dünyamız merhamet eksikliğinden can çekisiyor...
Merhamet İncelemesi - Şahsi Yorumlar
SON DURAK: KALBE DÖNÜŞ: Merhamet; belki de bu çivisi çıkmış dünyada en çok muhtaç olduğumuz, bize huzur veren, eskilerden bugüne uzanan, yazarın “Bir şey eksik, her şeyi tutan bir şey.” dediği… Eksikliği ile bizi birbirimize düşüren, varlığı ile tekrar bir araya getiren şeyi bulanlar ona merhamet demiştir. Merhamet diğer varlıklar için dünyayı emin bir yer kılmaktır. Merhamet seni öldürmeye gelenin sende dirilmesidir. İnsanlık tarihinin en şerefli dönemi olan Asr-ı Saadet Dönemi bunun yüzlerce örneğine sahne olmuştur. Kadim bilgilerin de bize söylediği insan tabiatının özde merhametle dokunduğu gerçeğidir. Oysa günümüz dünyasını üç asırdır şekillendiren Batı geleneği, insanı özünde zalim kabul eder. Bu inanç doğrultusunda hareket eden Batının merhamet karşısında ürettiği buluşlar çarmıh, kölelik, işkence odaları, soykırım, kitle imha silahları olmuştur. Çünkü insan kötü mizaçlı bir varlıktır. Tanrı insanı terk etmiştir ve bu nedenle dünyada Tanrılık taslamayı hak eden yegâne varlık insandır. Zulüm ateşine odun taşıyan bu bozguncu anlayış, kendisinden saymadığını yok etmek, onun acısına kayıtsız kalmak, onun acısından haz duymaya kadar götürür işi. Batı’yı en sert şekilde eleştiren Batılı düşünürün de dediği gibi, “Batı, tarihin en büyük canisidir.”. Buyurun hep beraber bu düşüncelerin sağlamasını yapalım: Çıkaralım hayatımızdan merhameti. Evet, kapatın gözlerinizi. Zulüm dolu bir dünya düşünün. Kaybolan çocuklar, ölen kadınlar, yitip giden gençlikler düşünün. Haklıyken haksız durumuna düşürülen, iftiraya uğrayan, sözü kesilen insanlar düşünün. Atılan bombalar, çekilen silahlar, yükselen dumanlar, dökülen gözyaşlarıyla birlikte solan çiçekler düşünün. Şimdi düşüncelerinizi bir kenara bırakın ve açın gözlerinizi. Ne değişti? Zihnimizdeki görüntülerden kurtulabildik mi? Hayır. Çünkü gözlerimizi açtığımız dünya merhametin sadece masalını dinlediğimiz, onu hakikat kılamadığımız bir dünya... Gözlerimizi kör eden bu acımasızlık benliğimizi ele geçirmiş durumda. Şimdi yeniden kapatalım gözlerimizi ve mutlu bir dünya düşünelim. Oyun oynayan çocuklar, mutlu kadınlar, şarkı söyleyen gençler düşünelim. Sokaklar çöp değil çiçek koksun, kadınlar ayaklar altında ezilmesin de baş tacı olsun, gençler asi olmasın memnun olsun, hayvanıyla ağacıyla bütün bir varlık alemi huzur ve esenlik içinde olsun… Gerçek olamayacak kadar güzel olan böyle bir dünyayı inşa etmek zor değil. Bir annenin çocuğuna duyduğu karşılıksız sevgi örnek alınacak en güzel değerdir. Yüzünü ışığa dönmüyorsan a canım, çiçekler sana kokmaz. Her bir merhamet sahibi, başkasını memnun etmekle mutlu olur; her bir şefkat sahibi, başkasını mutlu etmekle memnun olur; her bir muhabbet sahibi, sevindirmeye layık yaratılmışları sevindirmekle sevinir; her irfan sahibi, başkasını mutlu etmekle lezzet alır; her adalet sahibi adaleti hâkim kılmakla ve hak edenlere karşılığını vermekle keyiflenir. Bizim merhamet göstermediğimiz bir dünyanın bize merhamet gösteremeyeceği, kalbe dönüşün yalnız gayret ve çabayla sağlanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hani demiştim ya en başında çivisi çıkmış dünya diye, birlikte tamir edip güzelleştirebiliriz onu. Yıllardır yaşadıklarımız ve gördüklerimiz yüzünden nasır tutmuş olsa bile aslında kalbimiz Batılının dediği gibi kötü değildir. Aksine Allah’ın evidir. Akıl neyle meşgul olursa olsun istikameti çizecek olan kalptir. Bizler gönül erlerinin nefes aldığı topraklarda mayası karılmış bir milletiz. Merhamet insanoğlunun mayasında var ama günümüz insanının bencillikle örülü dünyasında, hızla tükenen ve hızlı tüketilen bir yaşamda merhamet duygusuna yer bulmakta zorlanıyoruz. Bilgelik der ki diyor yazar, “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Para, makam, mevki, görünme ve önemsenme arzuları içinden çıkıp herkes; kendi özüne, kalbine dönerse ruhlar kemâle erecek yoksa görüntüler dünyasında sarhoş olacak ve yitip gidecek. Artık sıkı sıkı yumduğumuz gözlerimizi açıp bir şeylerin farkına varma vakti gelmiştir. Bizden sonraki nesillerin sağlığı ve güvencesi açısından şuur sahibi kimselerin verdikleri öğütlerden nasibimizi almalı, acil bir şekilde varlığımızı güvenli kılacak ortama geçmeliyiz: Kalbe dönüşü sağlamalıyız. Kendini bilen, kendini bulan ve kendi gibi olan ruhların merhamet rüzgarını bin yıl estirdiği topraklardayız. Köklerimiz sağlam. Yapılacak olan merhametin formülünü saklı tutan tarihimizi kana kana içmek ve oradan devşirdiklerimizin kanımıza karışmasını beklemek… (Sudem)
Merhamet: Kalbe Dönüş İçin Son Çağrı’nın sayfaları arasında dolaşırken, insan altını defalarca çizmek ve zihnine yerleştirmek ihtiyacı hissediyor. Merhamet sahibiysem, benim değil, senin yaşadığın şeydir beni etkileyen. Beni duygulandıran, senin yaşantılarındır. Acın bana kendi acımı hatırlattığı için ağlıyor değilim. Merhamet sahipleri, diğerinin yaşadığı ızdırabın ne kadar acı verici olduğunu tahayyül edebilen insanlardır. Merhamet sahipleri, ötekinin acısıyla acı duyan ve onun ızdırabını dindirmeye soyunan soylulardır. Ve adalet ancak merhametle kaimdir.” “Etrafımızda ızdırap çeken insanlarla nasıl ilgilendiğimiz, kalbimizi onların iniltisine ne derecede açtığımız, ruhumuzun ve içinde yaşadığımız toplumun ne ölçüde sağlıklı olduğunun bir aynasıdır. Merhamet bizi ızdırap çeken insana götürür. Ancak onunla etrafımızda dönüp dolaşan acıyı dindirecek takati buluruz." ' ''Ümit ve merhamet. ‘Bir düş kuruyorum’ diyebilmek. Soluduğumuz havayı zehirleyen ve bizi birbirimize düşman kılmak isteyen zalimlere inat, merhamet. Çünkü zalimlik ötekini utandırarak, aşağılayarak, onun saygınlığını ayaklar altına alarak, haklarını değersizleştirerek zulmünü icra eder. Merhamet, insan onur ve saygınlığının çiğnenmesine karşı durmaktır. '' (ƒαтмα)
MERHAMET Kitabın yarısında insana yönelik tespit ve yorumlar bulunurken diğer yarısında daha toplumsal ve milliyetçi yazılara yer verilmişti. Neredeyse iki sayfada bir cümlelerin altını çizdim. Güzel alıntılar mevcuttu. Bir kurgu olmadığı için elimizdeki kitap, her okuduğumu hatırlamam mümkün değil tabi ki ama okuduklarım, aklımın kuytu köşelerinde işime yarayacağı zamanı bekliyor. Yazarın; ırkçılığa, haksızlıklara, adaletsizliğe ve çarpık toplum düzenine karşı söylemleri beni etkilemek için yeterli konulardı fakat insanların ırkçılık yaparken sarf ettiği cümleleri kendisi eleştirmenin dışında günlük hayatında da kullanıyormuş gibi cümleler vardı. Mesela "Beyaz Adam" tabiri eleştiri olmayan yerlerde bile oldukça kullanılmıştı. Bu beni biraz rahatsız etti. Yazarın diğer kitaplarını da okumak isterim benim için güzel bir deneyimdi. Bu kitabın bu kadar güzel olması pek beklediğim bir şey değildi. Yazarın, kaybetmiş olduğumuz saygı, hoşgörü, anlayış olguları hakkında bizlerin gözünü açmak istediğini ve kendi aklımız yokmuşçasına kabul ettiğimiz sürü fikirlerinin farkına varmamız için emek verdiğini görebiliyoruz kitabı okuduğumuzda. Bunları hayatlarımıza da uygulayabilmek umuduyla. Tavsiye ederim, keyifli okumalar (Betül Bay)
Kitabın Yazarı Kemal Sayar Kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Kemal Sayar, uzmanlığını Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ana bilim dalında tamamlamıştır. Daha sonra sıra ile Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi'nde ve Çorlu Asker Hastanesi'nde Psikiyatri Uzmanı olarak çalışmıştır. 28 Kasım 2000'de psikiyatri doçenti unvanı almıştır. 2000-2004 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Psikiyatri AD Öğretim Üyesi olmuştur. 2002 yılında McGill Üniversitesi'nde Tübitak araştırmacısı olarak ziyaretçi profesör unvanıyla bulunmuş ve transkültürel psikiyatri ve psikosomatik tıp alanında araştırmalar yapmıştır. Daha sonra Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde dört yıla yakın bir süre başhekim yardımcısı ve 13. Psikiyatri Kliniği Şefi , dört aylık bir süre de (vekil) başhekim olarak çalışmıştır. 2008 yılında profesör olarak Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine başlamış ve üç yıl sonra Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri anabilim dalına geçmiştir. Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı başkanıdır. Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmış, Açık Radyo'da ve daha sonra Star televizyonunda "Ruhun Labirentleri" isimli bir programı hazırlamış ve sunmuştur.TRT'de İnsanlık Hali adlı programı bir yıl yapmıştır. Yirminin üzerinde kitabı olan Sayar, edebiyatla da yakından ilgilenmektedir.
Kemal Sayar Kitapları - Eserleri
- Sufi Psikolojisi
- Ruh Hali
- Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez
- Hayat Teselli Bulmaktır
- Her Şeyin Bir Anlamı Var
- Özgürlüğün Baş Dönmesi
- Yavaşla
- Ruhun Labirentleri
- Hüzün Hastalığı
- Kalbin Direnişi
- Terapi
- Olmak Cesareti
- Otoyol Uykusu
- Merhamet
- Kendine İyi Bak
- Kültür ve Ruh Sağlığı
- Bütün Şiirleri: Ricat - İki Güneş Arasında - Hızır ve Roza
- Koruyucu Psikoloji
- Şimdi Şehir İçin Kalp Zamanı
- Beni Sessiz de Sevebilir misin?
- Merhamet Devrimi
- Kayıp Arkadaş
- Psikolojiye Giriş
- Sanal Aşk
- Bütün Şiirleri
- Ölümden Önce Bir Hayat Vardır
- Ruh Hastalığını Anlamak
- Ricat
- Psikiyatri ve Kültür
- İki Güneş Arasında
- Hızır ve Roza
- Bir Bilim Olarak Psikiyatri
- Antipsikiyatri
- Karanlıkta Görmek
- İnsan Halleri
- Başı Sınuklar İçin Kılavuz
- Dünyaya Geldim Gitmeye
- Ağ
- Aile Olmak
- Aşk ile Anı Seyretmek
- Ruhun Derin Yaraları
- Dijital Çocuk
- Bir Kalbi Kırılmaktan Koruyabilsem
- Aleme Bir Yar İçin Âh Etmeye Geldik
- Hatıraların Evi– Günümüzde Aile
- Melekleri Ürkütmek
Kemal Sayar Alıntıları - Sözleri
- Belki de yeryüzünde hiçbir eş, sahip olduğu ilmi, Hz Peygamberin Hz Aişe ile paylaştığı kadar eşiyle paylaşmamıştır. Hiçbir eş de eşinden ilim almak için Hz Aişe kadar çaba göstetmemiştir. (Aile Olmak)
- Hayatın trajedisi ölmek değil, yaşarken içimizde ölmesine izin verdiklerimizdir. ... ~... (Ölümden Önce Bir Hayat Vardır)
- Eve geldiğinizde doğrudan odanıza gider, dertsizlik maskenizi takarsınız. (Koruyucu Psikoloji)
- Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl (Aşk ile Anı Seyretmek)
- Müsaade ederseniz hayatımın bu bölümünde ağlayacağım. (Otoyol Uykusu)
- Kendimizi özel hissettiğimizde, kendimize dair farkındalığımız azalıyor. Çok da uzağa gitmemize gerek yok. Yiyip içtiklerini sosyal medyada paylaşanlar, başka insanları kızdırabileceklerini çoğu zaman fark etmiyorlar bile. Sosyal paylaşım siteleri kıskançlık ve özenme için elverişli bir platform oluşturuyor. 2013’te Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre, kişinin son zamanlarda kıskançlık hissettiği durumların yüzde 20’sinin Facebook yüzünden olduğu ortaya çıkmış. Bu kıskançlıkların çoğu diğer kişinin görüntüsü, yaptığı tatiller ve sahip olduğu sosyal hayattan kaynaklanıyor… Nihayetinde kıskançlık. hayattan alınan keyif ve tatmin duygusunu azaltıyor (Ağ)
- Kişiler ahlaki tutarlılığı önceleyen bireyler olmaktan çıkarak başkaları tarafından beğenilmeyi önceleyen bireylere dönüşür ahlaki olarak doğru olanı yapmak yerine başkalarını cezb ederek onların beğenisini kazanmak hayatın temel amacı olur (Kültür ve Ruh Sağlığı)
- Senden geriye, senin güzelliğine, doğruluk ve iyiliğine tanıklık eden sözler kaldı. Zaten bir söz, iyiliğe tanıklık etmiyorsa neye yarar ki? Senden sonra üstümüze çok yağmurlar yağdı, olmadık zamanlarda bir üşüme tuttu bizi ve dedik ki “Biraz yağmur kimseyi incitmez”. (Bütün Şiirleri: Ricat - İki Güneş Arasında - Hızır ve Roza)
- Senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. Bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. Hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu. (İki Güneş Arasında)
- Diğer insanlara yakın olmanın zarar görmek anlamına geldiği bir ortamda benmerkezci anlayış gittikçe yükselir. (Terapi)
- Soru sormaktan kaçınmak verilebilecek cevapların en kötüsüdür (Bir Bilim Olarak Psikiyatri)
- Saygının sadece kelimelerle değil, aynı zamanda vücut diliyle de ilgili olduğunu gösterin. (Koruyucu Psikoloji)
- Gözlerimin önce ışığa alışması gerek. Riyakarlığa, tepemizde dolaşıp da yağmayan bulutlara. (Ricat)
- Tek sırrı şu ki hayatın İnsan Tanrı'yı özler (Ricat)
- Öz anne babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir dünyada yaşıyoruz NFK (Aile Olmak)
- Bir yarayı, bir incinmeyi veya gönül kırıklığını geride bırakmak ve hızla oradan uzaklaşmak isteriz. (Karanlıkta Görmek)
- Günümüz insanı, internet öncesi zamanların ortalama insanının kuracağı ilişkilerin kat kat fazlasına sahip. Yine de bir türlü aradığını bulamıyor. İlişkiler hızlı başlayıp hızlı bitiyor. Sanal ilişkilerin çekiciliği belki en çok da buradan temelleniyor. Elde etme ve vazgeçme kolaylığından... İlişki kurmak ve bozmak artık çok kolay. (Sanal Aşk)
- "Allah'ın halifesi olan insan, Allah'ın zât, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıktır. O, Allah ile âlem arasında, zâhir ile bâtın arasındadır (berzah). O bütün ilahi kemal manaları kendisinde gerçekleştiren kişidir. Âlem bir ayna gibidir; insan-ı kâmil bu aynanın cilasıdır." (Sufi Psikolojisi)
- Derin bir yasın tetiklediği öfkeden korkmak gerekir. (Merhamet)
- “Ancak beni işitecek bir insanın varlığıyla sohbet mümkün olur.” (Hayat Teselli Bulmaktır)
Editör: Nasrettin Güneş