diorex
sampiyon

Meraklı Adamın On Günü - Mehmet Eroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Meraklı Adamın On Günü kimin eseri? Meraklı Adamın On Günü kitabının yazarı kimdir? Meraklı Adamın On Günü konusu ve anafikri nedir? Meraklı Adamın On Günü kitabı ne anlatıyor? Meraklı Adamın On Günü kitabının yazarı Mehmet Eroğlu kimdir? İşte Meraklı Adamın On Günü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.03.2022 06:00
Meraklı Adamın On Günü - Mehmet Eroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mehmet Eroğlu

Editör: Duygu Çayırcıoğlu

Tasarımcı: Suat Aysu

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750530258

Sayfa Sayısı: 260

Meraklı Adamın On Günü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Korona günlerinde, maske karaborsaya düşmüş ve halk korkuyla eve kapanmışken, Yansın Bu Dünya mahlaslı TikTok fenomeni genç bir kadın gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Bu kayboluşla birlikte sosyal medyanın sanal âlemi ile gerçek hayatın acımasız yüzü arasındaki esrar perdesi aralanmaya başlar...

Mehmet Eroğlu, İyi Adamın On Günü ve Kötü Adamın On Günü ile başlattığı polisiye kurgunun nevi şahsına münhasır kahramanlarını, nefes kesen yeni bir serüven için buluşturuyor.

Meraklı Adamın On Günü, eski avukat Sadık Demir’in, biraz edebi iştigal ama en çok merak sonucu çıktığı yolda üç muammayı çözmek için geçirdiği on günün hikâyesi. Sadık, bu sefer vigilante’liğe soyunuyor ve kurguda mükemmeliyeti yakalamaya çalışıyor.

“Ben değişiyorum. Farkındayım. İki ay öncesine kadar göz alıcı, beni diğer homo sapienslerden farklılaştıran önemli bir özelliğe sahiptim: ‘İnsanlardan nefret etme yeteneği…’ Şimdi, en az ikisinin çatlak olduğunu bildiğim, beş kişiyle köfte yiyip, bir an önce uyumayı düşlüyorum. Kurguda karakterin yazgısı: Değişmek."

Meraklı Adamın On Günü Alıntıları - Sözleri

  • Yoksulluk, toplum için gerekli bir kurum. Onlar olmasa ne yaparız? Yoksullar güçlülere, zenginlere hem sadaka verme zevki veriyor hem de vicdanlarını rahatlatıyor...
  • Çünkü sevmemek çok daha kolay. Sevmek emek istiyor
  • Hayallerin kötü tarafı çoğu kez gerçekleşmemesi, gerçekleştiğinde de kısa zamanda vazgeçilmesidir
  • "Kalabalık ya da sevilmediği bir ailede büyüyenler, şikâyet etmenin yararsız olduğunu çabuk keşfederler,"
  • İçe doğru ağlamak mutsuz çocukluk alışkanlığıdır. Kolay edinilmez
  • Yalnızlık mı özgürlüktür, özgürlük mü yalnızlık? Ben Hamlet değilim, kararsızlık çekmeyeceğim. Kararım kesin, eminim: Oyum saf ve sessiz yalnızlığa. Özgür olmak istiyorsan, tek başına ol, acı verenden uzak dur. Acı, insanı tutsak alır: Acıma ve yasıma sadakat göstermekten vazgeçtim. Acıya paydos!
  • Ayaktan çıkmış, sokakta boylu boyunca, öteki çiftini yitirmiş, tek başına yatan ayakkabı hep hüznün habercisidir.
  • Yalnızlık modern çağın bir semptomu iken, tek başınalık onun eleştirisidir… Terry Eagleton (İngiliz edebiyatı kuramcısı ve eleştirmeni, düşünürü)
  • Çünkü sessizlik yararlı; göz ardı edilemeyecek kadar çok yararını gördüm. Tabii sessizliğin gizlerini keşfederken üzerinde epeyce düşündüm de: Bazılarınınki yaygaracı, bazılarınınki ise görkemli... Ancak üstünü sıyırır, eğilip yakından bakarsanız, sessizlik dediğimiz şeyin çoğu kez yalan ve inkârdan ibaret olduğunu görürsünüz. Sessiz kalmak, yalan söylemektir; en azından bazen: Mesela yazarken...
  • Karşındaki sevimli çatlak öylesine beceriksiz ki, peşine sadece gölgesini takabilir; tabii o da ışık önden gelirse.
  • Şaşırtıcı, hiç akla gelmeyecek gizemli olayları art arda dizebilen, mükemmel bir merak çizgisi oluşturabilen en usta kurgucu kesinlikle hayat!
  • Suçlayan kazanır. Muhtar yöneticiliğin sırrını kavramış.
  • Zenginin ölümü sela ile değil, gazete patırtısıyla belli olur.
  • Evet, hiç kuşku yok ki, insan karmaşık, anlaşılmaz bir varlık ama karmaşık olmayan, kolayca anlaşılan bir tarafı da var: budalalığı ve saçmalamaya yatkınlığı.

Meraklı Adamın On Günü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mehmet Eroğlu’nun ‘İyi Adamın On Günü’ ve ‘Kötü Adamın On Günü’ polisiyelerinin yeni macerası ‘Meraklı Adamın On Günü” ile devam ediyor. Eski Avukat Sadık Demir veya Sadık Adil Öcal’ın hikayesi içinde yaşadığımız salgın günlerinde (2020) Nisan ayının ilk on gününde geçiyor. Kurgunun arka planı sıcak ve güncel olaylardan besleniyor. Salgın kaynaklı karaborsacılık, maske sıkıntıları, PTT önlerinde yardım parası için bekleyen yoksullar, market ve eczane yağmaları gibi hepimizin geçen yıl tanık olduğumuz olaylar var. Ayrıca ülkemizin çeşitli illerinde sık sık haberlerden okuduğumuz, izlediğimiz yeni yapılaşma izni verilmeyen semtlerde yakılan eski evler, siyaset, bürokrasi ve inşaat firmaları arasında dönen rüşvetler, tiktok, sosyal medya ajansları gibi konularda var. Sadık’ın 3. Kitapla birlikte iyice gelişen edebiyat merakı neticesinde artık öyküler yazmaya başlamış ve her ne kadar hepsinden ret cevabı alsa da öykülerinin basılması için yayınevlerine de göndermekte. Kahramanımız Sadık? Adil? Öcal?’a bu yayınevlerinden birisinin editörlerinden öyküleri için gelen ret cevabı ile hikayenin bundan sonrasında ara ara öykü yazmaya ilişkin değerlendirmelerde okuyoruz. Mehmet Eroğlu’nun (hala bu dersleri veriyor mu bilmiyorum) ama UMAG’da (Uğur Mumcu Gazetecilik Araştırma Vakfı) yaratıcı yazarlık dersleri verdiğini bildiğimiz için kurgunun içerisinde yazmaya ilişkin anlattıkları derslerinde anlattıkları olabilir. Sadık Adil Öcal’ın bu 10 günlük hikayesinde Sadık’ın tanımlaması ile üç ayrı muammanın peşine düşüyoruz. Bu muammalardan birincisi Sadık’ın merakı ile başlayan bir gizem oluyor, diğer iki muamma ise aldığı “işler” oluyor. İkinci kitap da tanıştığımız Pınar ve sosyal kelimesine Sosyalist kelimesini çağrıştırdığı için pek sıcak bakmayan Hüso ve Zeynel’in ekibe katılmasıyla muammaları çözme, gizemleri aydınlatma yolculuğumuz da başlıyor. (Alper Kanık)

Serinin son kitabı benim icin için hayal kırıklığı oldu... Zaten yazarda 2 ay gibi kısa bir sürede yazmış... korona günlerinde aşk ve birazda polisiye soslu zırvalar...cumhuriyetteki röportajında da yazar okurların ısteği üzerine yazdım diyor ...zorlama olmuş açıkçası...Sadığın tanrıcılık oynamaya soyunduğu derinlikten uzak sığ bir kitap...mehmet eroğlu en fovori yazarım olduğu için ben genede zevkle okudum ...kitap yazarın en zayıf halkası diyebilirim ... (Ali K.)

Maalesef serinin ilk iki kitabından sonra hayal kırıklığı. 1 çok güzeldi. 2 efsane. 3 hiç olmamış Sayın Eroğlu nu çok severim. Daha önceki kitaplarının da çoğunu okudum. Bu seri çok iyi gidiyordu. 3 ile bitirdi. Keşke 2 de bitseymiş. Neyse yeni çıkarsa elbet alıp okuyacağım. (Coşkun Erdem)

Kitabın Yazarı Mehmet Eroğlu Kimdir?

Mehmet Eroğlu (d. 2 Ağustos 1948, İzmir) Türk yazar, senarist, romancı.

Yazar, 2 Ağustos 1948 günü İzmir'de dünyaya geldi. Edebiyat öğretmeni olan babası Farik Eroğlu'nun tayinleri sebebiyle ilkokul döneminde birkaç şehir ve okul değiştirdikten sonra İzmir Karşıyaka'daki Ankara İlkokulu'nu 1960 yılında bitirdi. Daha sonra İzmir Maarif Koleji'nde (bugünkü adıyla Bornova Anadolu Lisesi) 7 yıl boyunca kesintisiz olarak yatılı okudu. Liseyi bitirdiği 1967 yılında ODTÜ Müh. Fak. İnşaat Mühendisliği Bölümüne girdi; öğrenciliği sırasında Öğrenci Derneği Başkanlığı yaptı.

1971 yılında üniversiteden mezun olan Eroğlu, mezun olduğu sırada 12 Mart Darbesi sonucu kurulan sıkıyönetim mahkemesinde Dev-Genç Davası nedeniyle yargılanmaya başladı. 1972 yılında dava devam etmekteyken evlendi. İki yıl süren dava sonucunda TCK'nın 141-142 maddesine muhalefetten 8 yıl ağır hapis ve 2 yıl sürgün cezasına mahkûm edildi. Sonuç kesinleşmeden 1974 genel affıyla mahkumiyeti ortadan kalktı. Bu tarihten sonra mühendislik yapmaya ve roman kaleme almaya başladı, 1974 yılında bir kızı dünyaya geldi. 1989 yılında bir devlet bankası olan Turizm Bankası'ndaki 15 yıl sürdürdüğü görevinden siyasi baskılar sonucu ayrıldıktan sonra mühendislik kariyerine ve yazarlığa devam etti. Sadece yazmak ve bir sivil toplum örgütünde gönüllü çalışmak amacıyla mühendislik yaşamını 1999'da noktaladı. 1999'dan bu yana Uğur Mumcu Gazetecilik Araştırmaları Vakfı'nda yazarlık seminerleri vermeyi sürdüren yazar, romanlarının yanı sıra televizyon dizisi ve sinema filmi senaryoları yazmıştır.

İlk romanı Issızlığın Ortasında 1976 yılında tamamlandı ve 1979'da Milliyet Roman Ödülü'nü kazandı ancak 1980 Darbesi sonucunda kitap sakıncalı bulunarak yayınevi tarafından basımına son verildi. Birincisinin devamı niteliğindeki ikinci kitabı Geç Kalmış Ölü de aynı gerekçeyle uzn süre basılamadı. Her iki kitap da 1984 yılında yayımlandı ve ikisi birlikte hem Orhan Kemal Roman Armağanı'na hem de Madaralı Roman Ödülü'ne layık bulundular.

Yazar, 1968 kuşağını anlatmaya "Yarım Kalan Yürüyüş" (1968); "Adını Unutan Adam"(1989) kitaplarıyla devam etti. 1994'te yayımlanan "Yürek Sürgünü" adlı romanından sonra roman yazmaya 5 yıl ara verdi, senaryo yazmaya eğildi ancak senaryo çalışmalarının sonuçlarından memnun kalmadığını ifade etmiştir. 2000 yılından itibaren art arda romanlar yayımlamayı sürdürdü.

Yazar, kendisini "İnsan yaratılışının gölgeli alanlarında boy atan temaları” yazan bir yazar olarak tanımlamaktadır."

Mehmet Eroğlu Kitapları - Eserleri

  • Adını Unutan Adam
  • Issızlığın Ortası
  • Kusma Kulübü
  • Belleğin Kış Uykusu
  • Düş Kırgınları
  • Yüz: 1981

  • Fay Kırığı - 1: Mehmet
  • Zamanın Manzarası
  • Yarım Kalan Yürüyüş
  • İyi Adamın On Günü
  • Geç Kalmış Ölü
  • Kıyıdan Uzakta
  • Fay Kırığı - 2: Emine

  • Fay Kırığı - 3: Rojin
  • Yürek Sürgünü
  • 9,75 Santimetrekare
  • Kötü Adamın On Günü
  • Meraklı Adamın On Günü
  • Mermer Köşk
  • Edebi Aforizmalar

  • Kendi Hayatında Ölme Vakti
  • Devlet Adamı ve Güvenilirlik

Mehmet Eroğlu Alıntıları - Sözleri

  • Sürekli bir eksiklik duygusu, zaman zaman akla gelen, uysal bir diş ağrısına benzeyen acı: Unutmak buydu. (Yarım Kalan Yürüyüş)
  • "Budalalarla bozuk saatler birbirlerine benzerler," dedim. "Doğruyu bulmaları sadece bir rastlantıdır." (Kusma Kulübü)
  • "Sözcüklerin önce seslerini, ardından anlamlarını yitirdim; tıpkı ateşin üstüne dökülen su damlaları gibi beynimde buharlaşıp yok oldular.." (Yürek Sürgünü)
  • Her insan ,sanki yazgisina hukmedecekmis gibi ,kendi hayatinin en önemli varlığı olmayı dener !!!! (Yüz: 1981)
  • Işığı perdeleri kapattıktan sonra açtım. (Geç Kalmış Ölü)
  • "Bazı psikologlar cesaretin, ki cesaret bir anlamda insanın hayatını sürekli tehlikeye atmasıdır, özünde intihar dürtüsü olduğuna inanırlar." (Yarım Kalan Yürüyüş)

  • "Yalnızlığa katlanamayan birisinin Tanrı’yı kıskanmaya yeltenmesi affedilmez bir budalalık değil mi sence?" (Kusma Kulübü)
  • Çoğu aşkın büyüsü, cinsel merakın giderilmesiyle sona erer (Fay Kırığı - 3: Rojin)
  • “Amaçsız bir insan eninde sonunda değersiz insana mı dönüşür? Bizleri insan yapan nedir?” (Belleğin Kış Uykusu)
  • Yalnızlıkla yoğrulmuş bir ıssızlığın ortasındaydım.. (Kusma Kulübü)
  • "Anlamını çözdüğümüzde bir işe yaramadığını keşfettiğimiz yararsız bir bilmece. " (9,75 Santimetrekare)
  • İnsan kendine acımaktan vazgeçince gerçek acımayı öğreniyor olmalıydı. (Kusma Kulübü)
  • Geçmişin sessizliği, servi ağaçlarının arasında -belki de her şeye rağmen yaşayabileceğimizi hatırlatırcasına- öylece duruyor. (Kıyıdan Uzakta)

  • “Ya leyn, ya ayn” “Karışmış birbirine gecem ve düşüncem, demek. Hatırladın mı?” (Adını Unutan Adam)
  • Saklamayacaktım: Eninde sonunda her insan kalbi kırık bir palyaço değil midir? (İyi Adamın On Günü)
  • İnsanın en değerli şeyi özgürlüğüdür. Bu yüzden herkes ona saldırır. (Kıyıdan Uzakta)
  • Bazen birini o kadar çok severiz ki, kendimizi sevmeyi unuturuz. (Edebi Aforizmalar)
  • Dilsiz sanılır ama ruh kendini hep beden yoluyla ifade eder (Fay Kırığı - 3: Rojin)
  • Kendimi zamanın her şeyi unutturan kollarına bıraksam beynimdeki sorulardan kurtulabilir miydim? (Geç Kalmış Ölü)
  • İnsan mezarının yerini seçince yurdunu da seçmiş olur.. (Zamanın Manzarası)

Yorum Yaz