diorex
sampiyon

Mehmed Akif - Mithat Cemal Kuntay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mehmed Akif kimin eseri? Mehmed Akif kitabının yazarı kimdir? Mehmed Akif konusu ve anafikri nedir? Mehmed Akif kitabı ne anlatıyor? Mehmed Akif PDF indirme linki var mı? Mehmed Akif kitabının yazarı Mithat Cemal Kuntay kimdir? İşte Mehmed Akif kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.03.2022 06:00
Mehmed Akif - Mithat Cemal Kuntay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mithat Cemal Kuntay

Yayın Evi: Timaş

İSBN: 978-605-114-130-5

Sayfa Sayısı: 464

Mehmed Akif Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kimi zaman biyografik kimi zaman analitik düzlemde ilerleyen bir kaynak olan bu eser, bazı edebiyatçılar tarafından “Bazı biyografiler sadece konu aldıkları kişiyle değil, kaleme alanın kimliğiyle de öne çıkar. İşte Üç İstanbul adlı dev romanından tanıdığımız Mithat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif biyografisi bunlardan biri.” şeklinde yorumlanmıştır. Kitapta Mehmet Akif, son yüzyılın önemli edebi şahsiyetlerinden biri olmasının yanında, mütevazı ve mücadeleci yönüyle de tanıtılıyor. Akif’in şair söylemiyle eylemini özdeşleştiren bir eser. Ayrıca kitabın sonunda 16 sayfalık albüm bölümüyle de yazarın dünyasına farklı bir yolculuk imkanı da sağlanıyor.

Mehmed Akif Alıntıları - Sözleri

  • " Kadermiş ! " öyle mi ? hâşâ, bu söz değil doğru : Belânı istedin, Allah da verdi ... doğrusu bu
  • Çocuğa en evvel iki şey öğretmeli : İç sıkıntısına katlanmayı ve haksızlığa tahammül etmeyi !
  • Akif böyleydi; Tekirdağı kadar memleketin karpuz kabukları da onun gözünde vatandı.
  • Izdırabından acı bir tad duyardı.
  • Sevdiği bir Alman darb-ı meselini hatırlıyor : " PAYLAŞMAKLA SEVİNÇ ARTAR, KEDER AZALIR "
  • Bir kenarda olmak, uzak olmak, kimseye çarpmamak için az mevcut olmak istiyordu. Kımıldadıkça başkalarının yerini alıyor gibi çekingen bir hali vardı. Dertlerini kendi emziriyor, kendi büyütüp yetiştiriyor, bir kadın kadar gizli ağlamayı biliyordu.
  • Belâ mı kaldı ki dünya evinde görmediğim ?
  • Kendi derdiyle kimseyi meşgul etmek hakkı değildir gibi bir sessizliği vardı
  • İnsanda süs elbise ihtiyacından önce başlamıştır efendim !
  • - Demek ki Allah'sız ahlâk yok? Demek ki ahlâklı olmak için Allahtan korkmak lazım mutlaka? Dedim. - Mutlaka!
  • Maziye karışan bir mevcut yoktur ki izlerini görüp de müteessir olmayalım. Büyük bir garp edibinin dediği gibi " AYRILDIĞIMIZ HERŞEY VARLIĞIMIZDAN BİR PARÇADIR " . Onun için geçmişten, geçmişi düşündüren her hâtıradan nasibimiz daima hüzün olur...
  • İnsanda süs elbise ihtiyacından önce başlamıştır efendim! Hep o! Yalnız o!
  • İki adamı sevmezdi : Fazla terbiyeli ve fazla terbiyesiz olanı . Nezaket, ona, insanların gizlenmeye muhtaç olan bir taraflarını örten bir şey gibi görünüyordu. GÖZÜNDE FAZLA NAZİK OLAN ADAM GİZLİ ADAMDI
  • Sesi o kadar şahsî, o kadar ayrı, o kadar sıcaktı. İki kere ikinin dört etmesine bile, O yazdığı için, tahammül ediyorduk.
  • Bir cehennemki uzanmış, dili çıkmış soluyor.

Mehmed Akif İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mithat Cemal'e ait okuduğum ilk kitap. Kitap tam bir biyografi özelliği taşımıyor öyle bir beklentiniz olmasın. Yalnız kitap yazarın Mehmet Akif ile tanışmasıyla başlıyor. Yazar kendi iç sesini ona ait yüm düşüncelerini saklamadan çok güzel bir şekilde paylaşmış. Her sayfada Akif ile başka bir hikayeyi yaşıyorsunuz. Dönemin şairlerini ve kısmende tarihi olaylara da şahitlik ediyorsunuz. Kesinlikle size Akif'i yakın bir arkadaşınız kadar güzel cümlelerle tanıtıyor ve şairin hayatına dair azıcıkta olsa merakınız varsa okumanızı tavsiye ederim. Benim tek diyeceğim edebiyatçı olmadığım için kitabın son kısmı beni pek ilgilendirmedi ilk iki bölüm gibi. (Kürşat)

Bu dünyadaki asıl fakirlik, değer bilenlerin azlığıdır.: Bu ülke için canını bile feda eden asil, yiğit ve vatan aşkı ile bayrağına sımsıkı sarılan Mehmet Akif Ersoy Hastalığında onu ve sevenlerini takip etmek dışında bir ilgi ve alaka göstermeyen resmi makamlar, cenazesinde ilgisizlikleri vardı. 28 Aralık 1926'da birkaç kişi İstiklal Marşı şairinin çıplak tabutunu Beyazıt Camisi'ne getirdi. Ancak vefatını haber alıp ağlayarak koşup gelen üniversiteli gençler tarafından onun tabutu Türk bayrağı ve Kabe örtüsüne sarıldı. Vahim olan şu ki yaşarken kıymetsiz biriymiş gibi davranılan, hakkı verilmeyen, hatta hakkı yenilen bu kıymetli şairin ölümünden sonra, ortaya dökülen dramatik cümleler, vicdan sızlatan sözler ve yürek hoplatan methiyelerdir. İstiklal Marşı'mızın şairinin oğlunun bir çöplükte açlıktan yaşamını yitirdiğini hepimiz belkide derin acıdır... saygıyla anıyoruz. (Ali)

Akifin Hayatı, Seciyesi, Şiiri ve Mizahı: . Kitaba Sayın Kuntay'ın Mehmet Akif ile nasıl tanıştığını okuyarak başlıyoruz. Kitabın kapağına ve seciye kelimesine bakınca insan dili ve muhteviyatı ağır bir kitap bekliyor ama özellikle bu bölümde kullanılan dil çok hoş ve komik. Sanırım Kuntay'ın da şair olması hasebiyle olaylar harika izah edildiği gibi bizleri güldürüyor. İkilinin arkadaşlıkları başta mesafeli başlasa da zamanla yakınlaşıyorlar. Bu süreçte Kuntay Akif'e gittikçe hayran olmaya başlıyor bizler de bu arkadaşlığın inkişafına tanık oluyoruz. Akif özellikle dik karakteri ve dürüst kişiliği ile dikkat çekiyor. Kendi vasıfları ile övünmediği gibi insanlarda eksik de aramayan birisi. Beraber geçirdikleri yıllardan sonra Akifin Mısıra gidişini, Türkiyeye dönüşünü ve hemen akabinde vefatını okuyoruz. Bu kısımda Kuntay'ın üslubundaki samimiyet vesilesiyle fecaatı bizlere de sirayet ediyor. Kitabın ilerleyen bölümünde ise Akifin seciyesi yani karakterini okuyoruz. Akifin yetiştiği muhit ve bunun karakterine sirayeti güzel izah edilmiş. Pehlivanlığının, baytarlık okulunun ve dini düşüncenin şiirine etkisi de yine iyi ifade edilmiş. Akif'in şiirlerini okuduğunuzda şairin olayları pencereden izlemediğini, sokakta o olayların orasında olduğunu görürüsünüz. Bilhassa bu vasfına mesleğinin etkisini de sayın Kuntay güzel açıklamış. Kitabın son bölümünde ise yazar bizlere Akifin sanatını anlatıyor. Akifin mizahi şiirlerine, hamaset şiirlerine, toplum şiirlerine çok güzel vurgu yapılmış. Bilhassa "Hasta" şiiri üzerinde yapılan izahlarda Akifin şiirinin nakışlarını görüyor ve bir şairin tezahürüne tanık oluyoruz. Velhasıl kitap Akifin karakterini anlamak için müthiş bir kaynak. Muadillerinden yazarının Mehmet Akif'in yakın arkadaşı olması nedeniyle bir tık öne çıkıyor. Lakin kaliteli olmasına karşın kitapta Akifin fikirlerinden çok hayatı üzerinde durulmuş. Bu kitabı beğenip fikirlerini de ayrıntılı şekilde öğrenmek isteyenlere yazar/m-orhan-okay 'ın kitap/mehmed-akif-kalabaliklarda-bir-yalniz-adam--150877 kitabını da öneririm efendim. Böyle büyük yazarlarımızı bilmek, bildirmek, anlatmak bizlerin görevidir diye düşünüyorum. İyi okumalar dilerim. Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir. Rahmetle anılmak… Ebediyet budur, amma, Sessiz yaşadım, kim, beni nerden bilecektir? yazar/Mehmet-Akif-Ersoy kitap/safahat--215313 (Behzat Aktura)

Mehmed Akif PDF indirme linki var mı?

Mithat Cemal Kuntay - Mehmed Akif kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Mehmed Akif PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mithat Cemal Kuntay Kimdir?

Mithat Cemal Kuntay, (1885, İstanbul - 30 Mart 1956, İstanbul), Türk yazar, şair ve hukukçu.

Yazdığı vatanseverlik şiirleri onu Türk edebiyatının en tanınmış hamaset şairlerinden birisi yaptı. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemini konu edinen, Üç İstanbul (1938) adlı ilk ve tek romanı ile ünlendi. Biyografi yazarlığı yönüyle de tanındı.

Yaşamı

1885 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mithat Cemal, İşkodra’dan gelen bir ailenin oğludur. Babası Selim Sırrı Bey, annesi Rumeli’nin Tırhala Kasabası’ndan Samiye Hanım’dır. Henüz çocukken annesinin okuduğu Cezmi romanı ona ilk edebiyat zevkini verdi. Orta öğrenimini Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye Rüştiye’sinde, Saint Joseph Lisesi’nde başladığı lise öğrenimini Vefa Lisesi’nde tamamladıktan sonra Mekteb-i Hukuk’tan birincilikle mezun oldu. 17 yaşındayken babasını kaybedince 10 kişilik ailesinin geçim yükünü üstüne aldı ve öğrencilik yıllarında gazetecilik, özel öğretmenlik, daha sonra avukatlık yaparak bu yükü taşımaya çalıştı.

Aynı dönemde ilk şiirlerini dergi ve gazetelerde yayımladı. İleride yakın dost olacağı ve biyografisini yazacağı Mehmet Akif ile 1903 yılında tanıştı. Bu tanışma, onun sanatını ve düşüncelerini etkiledi. Padişaha jurnal edildiği için 1906’da bir süre tutuklu kaldı. Mehmet Akif’in II. Meşrutiyet’ten sonra yazdığı İstibdat adlı şiiri, bu olayın hatırasına Mithat Cemal’e ithaf edilmiştir.[3] Mehmet Akif ile birlikte yazdığı ‘Elhamra’ adlı şiiri ve ‘Acem Şahına’ adlı manzumeyi Resimli Kitap’ta yayımladı. Acem Şahı, şair olarak ününü arttırdı.

1908 yılında kazandığı imtihan sonucu doktoraya başlayarak, hukuk idaresi dersi vermekte olan İbrahim Hakkı Paşa’nın asistanı oldu. Eğitimini tamamladığında Türkiye’de ilk hukuk doktoru ünvanını aldı. Bir süre “hukukta hitabet” dersleri verdikten sonra sınav kazanarak Adliye Nezareti Özel Kalem’ine kâtiplik görevine başladı, zamanla müdür yardımcılığına yükseldi. Kısa bir süre Birinci Hukuk Mahkemesi üyesi olarak yargıçlık yaptı.

I. Dünya Savaşı sırasında hükümetin Çanakkale Cephesi’ne gönderdiği 40 kadar şair arasında Mithat Cemal de yer aldı. Savaş yıllarında çıkartılan Harp Mecmuası’nda hamasi şiirlerini yayımladı. Milli Mücadele yıllarında da hamaset şiirleri yazmaya devam etti. 30 Ağustos Zaferi’nden sonra yazdığı ‘Vatan Hisleri’ adlı şiirinin son iki mısrası TBMM’de Mustafa Kemal tarafından okundu: Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hattâ / Çekmez kürenin sırtı bu tâbât-ı cesîmi (Ölmez bu vatan varsayalım ölse bile / Çekmez dünyanın bedeni bu kocaman tabutu). Bu olay, ününü birden arttırdı.

Mithat Cemal, 1923 yılında noterliğe başladı. Beyoğlu 4. noterliğine tayin edildi ve 1956 yılında yaşamını yitirinceye kadar noterliği sürdürdü; Türkiye’nin en uzun süre noterlik yapan hukukçusu unvanını aldı.

1950 seçimlerinde CHP listesinden Çorum milletvekili adayı olduysa da seçilemedi.

Hicaz Valisi Ahmet Ratip Paşa’nın torunlarından Naile Hanım ile evlenen Kuntay, çok sevdiği eşini genç yaşta yitirdikten sonra tekrar evlenmedi. Naile Hanım (1895-1945) ile evliliğinden Vedat (1918-2011) isimli tek bir oğlu ve fotograf sanatcisi Lale Tara tek torunudur. Kuntay akciğer kanseri nedeniyle 30 Mart 1956 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Kabri Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.

Edebi Yaşamı

Mithat Cemal’in yayımlanan ilk şiiri, Çırçır Suyu’nda başlığını taşır. 1901 yılında Malumat Dergisi’nde çıkmıştır.[3] Sırat-ı_Müstakim Dergisi ve Tercüman-ı Hakikat gazetesi’nde yayımlanan şiirleri ile adını duyurdu. Tek şiir kitabı Türkün Sehnamesi'nde 82 şiiri yer aldı. Şiirlerinde aruzu ustaca kullandı. Ağır bir dille sahip olan şair, dilini zamanla sadeleştirmiştir. Vatan ve millet sevgisi temalı epik ve lirik şiirleri yazdı. Hiciv türünde de şiirler yazdı, aşk temasını hemen hemen hiç işlemedi. Hiçbir edebi topluluğa katılmadı. Çınaraltı dergisinde 1943-1944'te yayınlanan son dönem şiirlerinde Yahya Kemal Beyatlı'dan da etkilendiği görüldü.

Oyunlarında yalın bir dil kullandı, yurt sevgisi konusunu işledi.

Yazdığı tek roman olan Üç İstanbul, onun en önemli eseridir. Eser, II.Abdülhamit II. Meşrutiyet ve Mütareke yıllarının İstanbul'unu anlatır. Eserin, yazarın hayatını yansıttığı söylenir. Roman, 1983 yılında TRT tarafından televizyon dizisi olarak çekilmiştir.

Monografileri, titizlikle düzenlenmiş birer belgeler kitabı gibidir.

Kuntay, ayrıca edebiyat araştırmaları yapmış, Fransız yazarlardan tercüme eserler vermiş bir sanatçıdır.

Mithat Cemal Kuntay Kitapları - Eserleri

  • Mehmed Akif
  • Namık Kemal
  • Ali Suavi
  • Türkün Şehnâmesinden
  • Mehmet Akif Hayatı-Seciyesi-Sanatı
  • Fatih ve Fetih Fatih Sultan Mehmet
  • Üç İstanbul
  • Namık Kemal

Mithat Cemal Kuntay Alıntıları - Sözleri

  • Zira, çalışan için her vakit, vakit vardır. (Ali Suavi)
  • Kendisi sustuğu derecede devlet adamıydı ve başkaları ses çıkarmadığı miktarda vatanperverdi. (Ali Suavi)
  • Bir kenarda olmak, uzak olmak, kimseye çarpmamak için az mevcut olmak istiyordu. Kımıldadıkça başkalarının yerini alıyor gibi çekingen bir hali vardı. Dertlerini kendi emziriyor, kendi büyütüp yetiştiriyor, bir kadın kadar gizli ağlamayı biliyordu. (Mehmed Akif)
  • Muhbir'in Londra'da çıktığı, ilk sayfada ve ilk sütununda ilk cümleden belliydi: ''Muhbir, doğru söylemek yasak olmayan bir memleket bulur, gene çıkar.'' (Ali Suavi)
  • "Kış! Fakir olanları daha çıplak, hastaları daha zayıf yapan kış!.." (Üç İstanbul)
  • "Fatih'in Ayasofya mabedi önünde atından yere kendini atarak Tanrı'ya secde ettiğini ve secdeden doğrulan başını açarak yerden bir avuç toprak alıp başına serptikten sonra "Ya Rabbi, sana şükrolsun ki bu şehrin fethini bana nasip ettin!" dediğini bir tablo kuvvetiyle, ancak Le Sac de Constantinople ismindeki eserde okumak acı değil midir ?" (Fatih ve Fetih Fatih Sultan Mehmet)
  • Maziye karışan bir mevcut yoktur ki izlerini görüp de müteessir olmayalım. Büyük bir garp edibinin dediği gibi " AYRILDIĞIMIZ HERŞEY VARLIĞIMIZDAN BİR PARÇADIR " . Onun için geçmişten, geçmişi düşündüren her hâtıradan nasibimiz daima hüzün olur... (Mehmed Akif)
  • "Saltanattan uzun müddet ayrı kalmasının acılığını, bütün hamlesini ilme vermekle unutmak istedi ve ikinci padişahlığının tahtına, o makama layık olan kültürle çıkmak imkânını sağladı : Arap, Fars, Latin, Yunan dillerini öğrendi ve Arapçaya yardımı olduğu için İbraniceyi de elde etti. Yalnız dil öğrenmekle kalmadı yalnız din kültürüyle kanaat etmedi, asrının müspet ilimlerine de çalıştı ve ikinci defa padişah olduğu zaman, hükümdar olmasa âlim olarak tanınacak kıymetteydi." (Fatih ve Fetih Fatih Sultan Mehmet)
  • Belâ mı kaldı ki dünya evinde görmediğim ? (Mehmed Akif)
  • "Bir evde herkes çalışacaktır: Erkek, kadın, çocuk, ihtiyar, herkes. Ev demek içindekilerin hepsinin çalıştığı yer demektir." (Üç İstanbul)
  • Izdırabından acı bir tad duyardı. (Mehmed Akif)
  • "Servetin zaman ölçüsü Avrupa'da dakikaydı; şarkta bütün bir ömür!" (Üç İstanbul)
  • "Acaba karı koca saadetlerinin yüzde kaçı bir terbiye meselesi, başkalarına karşı bir mesut görünmek meselesi, bir belli etmemek meselesi değildir!" (Üç İstanbul)
  • Akif böyleydi; Tekirdağı kadar memleketin karpuz kabukları da onun gözünde vatandı. (Mehmed Akif)
  • Zira, simitleri kapışmaya hazır olan köpekler için tablayı devirmek niyetinde değiliz. (Ali Suavi)
  • Deryaları kan, taşları bitmez kemik olsa, Bir son nefesin aynı olup bitse nesîmi Ölmez bu vatan, farz-ı muhal ölse de hatta, Çekmez kürenin sırtı o tabût-ı cesîmi. (Türkün Şehnâmesinden)
  • " Yatağındaki buruşuk yastığı alıp Paşa'ya uzattı ve: - Bu yastığı gördün mü, dedi. Uykusuzlukla döne döne bu hale getirdim. Gece gündüz hayal ettiğim İstanbul fethine muvaffak olamazsam gözüme uyku girmek ihtimali yoktur." (Fatih ve Fetih Fatih Sultan Mehmet)
  • Yoksun kuru topraktan ibâret vatanınla, Târîhini yazmazsan eğer sen de kanınla ! Varsın âlemde, sesin varsa, gurûrun varsa; Varsın, insanlar adından bile korkarlarsa ! (Türkün Şehnâmesinden)
  • İstanbul İmparatoru On Birinci Konstantin, Ayasofya'dan çıkarak ata bindiği gecenin ertesi günü, Ayasofya'nın kapısı önünde, yirmi iki yaşında bir delikanlı atından yere atlayacak, secde edecek ve secdeden doğrularak, mücevvezesini(resmi kavuğunu) çıkaracak, yerden aldığı toprağı başına atacak, İstanbul fethini nasip eden Allah'a şükredecek. Bu delikanlının adı artık "Fatih"tir, Sultan Mehmed değil. (Fatih ve Fetih Fatih Sultan Mehmet)
  • İnsanlar kendi rezaletlerini başkalarında görünce ne çabuk iğreniyorlardı! (Üç İstanbul)

Yorum Yaz