Medeni Bilgiler - Mustafa Kemal Atatürk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Medeni Bilgiler kimin eseri? Medeni Bilgiler kitabının yazarı kimdir? Medeni Bilgiler konusu ve anafikri nedir? Medeni Bilgiler kitabı ne anlatıyor? Medeni Bilgiler PDF indirme linki var mı? Medeni Bilgiler kitabının yazarı Mustafa Kemal Atatürk kimdir? İşte Medeni Bilgiler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Kemal Atatürk

Çevirmen: Nurer Uğurlu

Yayın Evi: Örgün Yayınları

İSBN: 9799757651238

Sayfa Sayısı: 512

Medeni Bilgiler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Medenî Bilgiler, ilk olarak 'Vatandaş İçin Medenî Bilgiler' adıyla 1930 yılında yayınlanmıştır. Maarif Vekâleti, Millî Talim ve Terbiye Dairesinin 7. 9. 1931 tarih ve 2197 sayılı kararıyla orta okul ve liselerde ders kitabı olarak okutulan 'Vatandaş İçin Medenî Bilgiler'in büyük bir bölümü Gazi Mustafa Kemal tarafından kaleme alınan belgelere dayanmaktadır.

Bu kitabı oluşturan belgeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş ve uygar devletler arasındaki yerini ancak bilinçli ve özgür düşünceli yurttaşlar yetiştirmekle alabileceği gerçeğini gören Gazi Mustafa Kemal'in, bu amaçla 1929 sonbaharı ile 1930 Ocak ve Şubat aylarında yazmış olduğu yazılardır.

Gazi Mustafa Kemal

Medeni Bilgiler Alıntıları - Sözleri

  • 1. Türk milleti, halk yönetimi olan cumhuriyetle yönetilir bir devlettir. 2. Türk Devleti laiktir. Her yetişkin insan dinini seçmekte özgürdür. 3. Türk ulusunun dili, Türkçedir.
  • Türk dili, Türk milletinin kalbidir; zihnidir.
  • İnsan yüreklilik göstermeli ve tehlikeyi göze alabilmelidir. İnsan, yeni bir girişimde özel bir zevk duyar, gücünü ve değerini anlar. O zaman kendi değerini daha iyi anlar ve başkalarına daha iyi takdir ettirir. Tek başına kalınca kendi güçsüzlüğünün acısını çeker..
  • Bilim toplumların büyüklüğünün gizini, insanlara açmıştır; bu giz, insanların birbirine olan bağlarıdır.
  • Özgürlük, insanın, düşündüğünü ve dilediğini kesin olarak (mutlak) yapabilmesidir. Bu tanım, özgürlük sözcüğünün en geniş anlamıdır. İnsanlar bir anlamda, özgürlüğe hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü, bilinmektedir ki, insan, doğanın yaratığıdır. Doğanın kendisi bile kesin (mutlak) özgür değildir; evrenin yasalarına bağımlıdır. Bu nedenle, insan ilk önce, doğa içinde doğanın yasalarına, koşullarına, nedenlerine, etkenlerine bağlıdır. Örneğin, dünyaya gelmek ya da gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk anda, doğanın ve birçok yaratıkların bağımlısıdır. Korunmaya, beslenmeye, bakılmaya, büyütülmeye gereksinimi vardır.
  • Gelişmenin amacı, insanları birbirine benzetmektedir; dünya birliğine doğru yürümektedir; insanlar arasında sınıf, derece, ahlak, giyim, dil gibi ölçü farkı gittikçe azalmaktadır.Tarih, yaşama kavgasının, ırk, din, kültür, eğitim, yabancılar arasında olduğunu gösterir. Birliğe doğru yürüyüş, barışa doğru da yürüyüş demektir.
  • Zafer “zafer benimdir” diyebilenin, başarı “başaracağım” diye başlayanın ve “başardım” diyebilenindir.
  • Hâkimiyet birdir, kayıtsız şartsız milletindir.
  • Yolunda yalnız olmayacaksın; orada aynı amacı izleyen başkaları ile birlikte yürüyeceksin, bu yaşam yarışında, diğerleri yetenekleri dolayısıyla sizi geçebilirler. Bir başarı, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendi kendinize de kızmayınız. Gerçekte önemli olan başarı değil çabadır. İnsanın elinde olan ve onu hoşnut eden ancak çabadır.
  • Din birliğinin de bir ulusun kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz. Türkler, Arapların (İslâm) dinini kabul etmeden önce de büyük bir ulus idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin (İranlıların), ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına hiçbir etki etmedi. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal heyecanını uyuşturdu. Bu pek doğal idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin amacı, bütün ulusların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu. Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile dile getirildi. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, yaşamlarını Allah sözcüğünün her yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler. Bununla birlikte, Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla tapınma ve duada bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, âdeta, bir sözcüğünün anlamını bilmediği hâlde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.
  • "Yargı yetkisi, ulus adına yöntemi ve yasa çerçevesinde bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır."
  • Hakimiyeti milliye öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, tacidarlar mahvolur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmağa mahkumdur.
  • Türk ulusunun tarihini göz önüne getirelim; hemen daha düne kadar, altında ezildiği baskı, tutsaklık ve zorbalığın kara, kanlı pençesini duymamak mümkün değil. Türk, zorbalık ve tutsaklık zincirlerini parçalayabilmek için, iç ve dış düşmanlar karşısında hayatını ortaya attı; çok kanlı ve tehlikeli savaşımlara girdi, sayısız özverilere katlandı; başarılı oldu, ancak ondan sonra özgürlüğünü kazandı. Bu nedenle özgürlük Türkün hayatıdır. Artık, Türkiye'de, "her Türk özgür doğar, özgür yaşar. "* Türkün bugünkü ulusal ve siyasal terbiyesi ve yüksek değeri, onun amacını ve durumunu belirlemiştir. Türkler, demokrat, özgür ve sorumluluk duyan yurttaşlardır. Türk Cumhuriyeti'nin kurucuları ve sahipleri kendileridir.
  • Yolunda yalnız olmayacaksın; orada aynı amacı izleyen başkaları ile birlikte yürüyeceksin, bu yaşam yarışında, diğerleri yetenekleri dolayısıyla sizi geçebilirler. Bir başarı, elinizden kaçabilir. Bundan dolayı onlara kızmayınız ve elinizden geleni yapmışsanız, kendi kendinize de kızmayınız. Gerçekte önemli olan başarı değil, çabadır. İnsanın elinde olan ve onu hoşnut eden ancak çabadır.

Medeni Bilgiler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kendi kaleminden Ata’yı tanımak!: Kitabın okunma rakamlarından anladığım kadarıyla kitap okuyucular tarafından bilinmiyor. Okunma rakamı gerçekten de çok düşük. Bazı ciğeri peş para etmez yazarların yazdıkları kitaplar kadar bile okunmaya sahip değil. Halbuki onlardan kat kat değerli bir kitap. Atatürk'ün yazmış olduğu bu eserde Cumhuriyet, Millet, Demokrasi gibi kavramlar hakkındaki düşüncelerini, fikirlerini öğreniyoruz. Zamanında okullarda ders kitabı olarak kullanılan bu eser, Türk halkına ve özellikle Türk gençliğine, Devlet nedir? Görevleri ve sorumlulukları nedir? Halkın görevleri nelerdir? gibi sorularla bilgilendirici, yol gösterici mahiyette bir okul kitabıdır. Okul kitabı olması amacıyla yazılmış olması sizi yanıltmasın, çünkü bildiğiniz okul kitaplarından farkı, Atatürk okuyucuya Cumhuriyet, Millet, Demokrasi gibi kavramları kendi düşünceleri ışığı altında anlatıyor. Yani içerik olarak değerli bir kitap. Atatürk, bence bizlere Cumhuriyete sahip çıkmamız için rehber olarak kullanabileceğimiz bir kitap bırakmış. Bu kadar ileri görüşlü bir adamın gelecekte ülkenin başına kimlerin gelebileceğini tahmin etmiş olması lazım ki kitabın içeriğine devrimleri yaparken temel aldığı ilkeleri açıklama gereği duymuş. Ayrıca Atatürk, bu kitabı yazarak aslında bizlere o büyük DEHA'sını, bir nevi düşünce dünyasını açıyor. Örnek vermem gerekirse Atatürk'ün en çok tartışılan yönlerinden biri olan dini düşüncelerini bu kitapta net bir şekilde gördüm. Din konusundaki görüşleri sizi şaşırtacak. (gonderi/52197008) Ayrıca, Atatürk'ün sadece dini düşüncesi hakkında değil, diğer yönlerini de keşfediyorsunuz. Atatürk'ün düşüncelerini ve görüşlerini anlamak için okunması gereken bir başyapıt. Atatürk'ün nasıl bir düşünce dünyasına sahip olduğunu açıkça görebiliyorsunuz. Bu kitabın bana kazancı da büyük oldu, çünkü Atatürk'ün farklı bir yönünü daha keşfettim. Bence en önemli özelliği -benim şahsi düşünceme göre- büyük bir filozof olmasıdır. Atatürk'ün başöğretmen, dil bilimci, sosyolog, antropolog, tarihçi, yazar, asker, devlet adamı gibi yönlerinin olduğunu biliyoruz. (Bu yüzden Tek Adam diyoruz!) Atatürk'ün bütün bunları şahsında toplayan biri olması kelimenin tam anlamıyla onu filozof yapar ki kitabı sizlerde okuyunca -Atatürk'ü gerçekten tanıyan biriyseniz eğer- böyle düşüneceğinizi tahmin ediyorum. Beni üzen şey bu kitabın kuytu köşede kalmış olması. Halbuki Nutuk kadar değerli bir kitap! Muhtemelen Menderes döneminde Amerikancı eğitim sistemine geçildiği için kitap unutuldu veya unutturulmak istendi!!! Kitabın kalınlığı sizi şaşırtmasın çünkü kitap, Atatürk'ün yazılarının dönemin diliyle yazılmış hali, aynı yazının günümüz Türkçe versiyonun hali ve son kısım olan bu yazıların Atatürk'e ait olduğunu gösteren Atatürk'ün el yazılarından oluşuyor. Yani kitap aslında 100 sayfa gibi bir şey. Keşke Atatürk kitabında daha fazla konuya el atmış olsaydı. Unutmadan, bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu olacak. Normalde bu kitabın ilk baskısı Türk Tarih Kurumu tarafından basılmıştı. Fakat daha sonra sansüre uğradı. Bence Türk Tarih Kurumu'nun kasıtlı sansüründen sonra sansürsüz bir şekilde basılmış olması yönünden Örgün Yayınevi takdiri hakediyor. Atatürk'ün eliyle kurulmuş bir kurumun Atatürk'e karşı böyle bir hain tutum içerisinde olması hiç hoş değil. Acaba yazılanların neyinden rahatsız oldular da sansür uyguladılar veya kime iyi görünmek, yaranmak istediler? Kökleri Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar giden böyle değerli bir kurumun siyasete bulaşması gerçekten üzücü... Kısacası her Türk vatandaşının okuması gereken muhteşem bir eser. Atatürk'ün müthiş DEHA'sını birebir yakından tanımak istiyorsanız mutlaka okuyun! Beni derinden etkileyen bu eser ile Atatürk'ün ne kadar büyük bir aydın ve bilim aşığı olduğunu anlıyoruz ve onu arıyoruz. (Derviş Bey)

Sansür: Kitabı almak isteyenlere - en azından bu baskı için- şunu söylemeliyim ki kitap iki bölümden oluşuyor. birinci kısım bilgisayar ile Times New roman stilinde basılmış ve bu bölümde atatürk'ün bazı konular hakkında(din) yazdıkları sansürlenmiş. kitabın ikinci bölümü ise orijinal el yazması metinlerin basılmış hali. buradan ise sansürlenen bölümlere atatürk'ün orijinal el yazısı üzerinden ulaşmak mümkün. yani zahmet edip el yazısını kimse okumaz düşüncesiyle her halde onu sansürleme gereği duymamışlar. eğer tamamı sansürlü bir kitap olsaydı geri verecektim. ama el yazması kısmı orijinal olduğu için tutacağım. gönül rahatlığıyla alabilirsiniz. Türk tarih kurumu, 2020, 4. baskı için konuşuyorum, diğerleri sansürlü mü bilemiyorum... (Osman DİLBER)

Maarif vekaleti, Milli Talim ve Terbiye Dairesinin 7.9.1931 tarih ve 2197 sayılı kararıyla ortaokul ve liselerde ders kitabı olarak okutulan Atatürk’ün kaleme aldırdığı “Vatandaş için medeni bilgiler” kitabı sizce bugün neden okutulmuyor? Kitabın içinden cevap verelim mi? “Kuvvet gayri muktedir bir ele düşerse onun istirdat edilebileceği” ni yazıyor ve devam ediyor “bu kuvvetin milletin vekillerinden mürekkep Meclis tarafından kullanılması lazım geleceği ifade olundu.” Sahi bugünki mevcut Meclis ne işe yarıyor?.. Kuvvet millete aittir. Hiç bir vakit, başkasına devir ve ferağ edilemez. #gazimustafakemalatatürk #medenibilgiler #biryudumkitap #medenibilgilerkitabi #uygarlıkbilgileri #bu #kitabı #kesinlikle #okuyun #okutturun (Murat Demirel)

Medeni Bilgiler PDF indirme linki var mı?

Mustafa Kemal Atatürk - Medeni Bilgiler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Medeni Bilgiler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Kemal Atatürk Kimdir?

Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.

1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)

I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)

Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.

23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve "Yurtta barış cihanda barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.

Atatürk Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:

• Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)

• Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

• Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler:

• Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)

• Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)

• Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)

• Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)

• Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)

• Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi:

• Mecellenin kaldırılması (1924-1937)

• Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:

• Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)

• Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)

• Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)

• Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)

• Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:

• Aşârın kaldırılması

• Çiftçinin özendirilmesi

• Örnek çiftliklerin kurulması

• Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması

• I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadı verildi.

Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.

Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı.

Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR-96300/ataturk39un-hayati.html

Mustafa Kemal Atatürk Kitapları - Eserleri

  • Nutuk
  • Zabit ve Kumandan ile Hasbihal
  • Geometri
  • Bağımsızlık Benim Karakterimdir
  • Medeni Bilgiler
  • Karlsbad'da Geçen Günlerim
  • Hatıra Notları 1916
  • Çanakkale
  • Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe
  • Bursa Nutku
  • Türk Gençliğinin El Kitabı
  • Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri
  • Takımın Muharebe Eğitimi
  • Cumalı Ordugahı
  • Arıburnu Muharebeleri Raporu
  • Din ve Laiklik Üzerine
  • Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz
  • Mustafa Kemal Atatürk Mektuplar
  • Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6
  • Sivas Kongresi
  • Vasiyetim
  • Söylev (Nutuk) II
  • 1919 Yılı Mayısı'nın 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım
  • Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
  • Hatırat Sayfaları: Cihan Harbi İttihatçılar ve Abdülhamit
  • Dumlupınar Nutku ve 30 Ağustos Zaferi
  • Türkçe Hutbeler
  • Güneş - Dil Teorisi
  • 10. Yıl Nutku
  • Eskişehir - İzmit Konuşmaları 1923
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1
  • Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık-Atatürk’ün Kaleminden 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri
  • Anılar
  • Erzurum Kongresi
  • Askeri Talim ve Terbiye Hakkında Görüşler
  • Korku Üzerine Egemenlik Kurulamaz
  • Taktik Tatbikat Gezisi 1
  • Gençlik Üzerine
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 4
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 3
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2
  • Atatürk'ün Sözlerinde Asker ve Askerlik Mesleği
  • Edebiyat
  • Eğitim
  • Lozan Konferansı
  • Devrimcilik Üzerine
  • Suriye ve Irak
  • Ankara'ya Geliş
  • Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti - Antiemperyalizmin Osmanlıcası
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 21
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 5
  • Seyahat Notları
  • Eğitim Politikası Üzerine Konuşmalar
  • Amasya Genelgesi
  • Vesikalar
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 23
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 20
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 19
  • Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı Zafer Konuşması
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 30
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 29
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 28
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 27
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 26
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 25
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 24
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 22
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 18
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 17
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 15
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 14
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 13
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 12
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 11
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 10
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 8
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 7
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 6
  • Nutuk
  • Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 9
  • Sivas Kongresi 3
  • Saklı Nutuk
  • İzmir İktisad Kongresi
  • Atatürkçülüğün Esasları
  • Türk Tarihi Yazıları
  • Sivas Kongresi 2
  • Sivas Kongresi 4
  • Sivas Kongresi 1
  • Vecizeler
  • Atatürk Kitaplığı
  • Nutuk Söylev Cilt: 3 Vesikalar / Belgeler
  • Tarihi Nutuklar
  • Atatürk ve Kafkasya
  • Nutuk
  • Nutuk
  • Öğrenciler İçin Nutuk
  • Öğrenciler için Nutuk Cilt 2

Mustafa Kemal Atatürk Alıntıları - Sözleri

  • Bizce kati olarak belli olan bir şey varsa, o da, milli sınır dahilinde Kürt, Türk, Laz, Çerkes vesair bütün bu İslam unsurların menfaatleri ortaktır. Beraber çalışmaya karar vermişlerdir. Yoksa hiçbir vakit başka bir görüş yoktur. Vicdani arzu ile kardeşçe ve dindarane bir birlik vardır. (Kürtler - Atatürk’ün Kaleminden 6)
  • İngilizlerin Halep civarındaki ordularını beslemek için İskenderun'dan faydalanmak istemeleri haklı değildir. Çünkü İngilizlerin eline geçmiş bulunan Halep vilayetinde ve yalnız Halep şehrinde milyonlarca erzak olduktan başka Mütareke Şartnamesinin 21. maddesine göre hakikaten Halep'teki İngiliz ordusuna iaşe bakımından yardım etmek gerekirse, pek çok erzak bulunan Kilis, Antep havalesinden özel bir tedbir ve tertiplerle erzak satılabilir. Sizi temin ederim ki, maksat Halep'teki İngiliz ordusunun beslemek olmayıp iskenderun'u işgal, Iskenderun - Kırıkhan - Katma yoluyla hareket ederek Antakya - Dircemal - Ahterin hattında bulunan 7. Ordu'nun geri çekilme hattını kesmek ve bu Ordu'yu 6. Ordu'ya Musul'da yaptığı gibi, teslim olmaktan kaçamayacak bir vaziyette sokmaktır. (Suriye ve Irak)
  • ... saat 9 sonraya kadar Kurmay Başkanıyla tesettürün kaldırılması ve sosyal hayatımızın iyileştirilmesi üzerine sohbet; 1) Muktedir ve hayata vakıf anne yetiştirmek, 2) Kadınlara serbestisini vermek, 3) Kadınlarla bir arada bulunmak, erkeklerin ahlakı, fikirleri, duyguları üzerinde etkilidir. Doğuştan karşılıklı sevgi çekme eğilimi. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 2)
  • Fakat anladım ki onların içinde bulundukları âlem başka, bizim içine girmek üzere olduğumuz âlem büsbütün başkadır. Eski âlemin kıvılcımlarını, yeni âlemin güneşlerine yaklaştırmak güçtür. Herkes parlamak, parlatmak ve parlaklığını göstermek hevesindedir. (Devrimcilik Üzerine)
  • İstenilen şeyin olanaksızlığından söz etmek; işin basite indirgenmesinden, düzenli olarak yapılmamasından, yorulmayı göze almaktan başka bir şey değildir. (Zabit ve Kumandan ile Hasbihal)
  • 1) Güçlü ve hayata vakıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık, felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu, kalp ve vicdanlar için onulmaz yaradır. (Vecizeler)
  • Saraylarının içinde Türk’ten başka unsurlara dayanarak, düşmanlarla ittifak ederek, Anadolu’nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamlarının Türk vatanından kovulması, düşmanların denizlere dökülmesinden daha kurtarıcı bir harekettir... Efendiler, onlar yüzünden Türk vatanının ve Türk milletinin geçirdiği kederleri, elemleri hissetmemiş bir ferdimiz yoktur... Efendiler asırlardan beri inleyerek feryat eden, fakat müstebitlerin, yalancıların, cahillerin vücuda getirdikleri engellerle canhıraş sadasını milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan, bugün diyor ki, bütün can kulağınızı, harap olmuş, sinesinde en derin ıstıraplar duymuş validenizin samimi hitabını daima açık bulundurunuz. Efendiler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da hükümran olmak kudret ve kabiliyetini göstermiş olan ecdadımız vaktinde bu sadayı işitmekten men edilmemiş olsalardı Türk camiasının, Türk mefkuresinin, Türk menfaatlarının korunmuş ve feyizdar olacağı anavatanı bugünkü harap olmuş şeklinde mi miras alırdık? (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 16)
  • “İstanbul'u biz hiç unutmadık ve unutamayız! Orası bizim, yani anavatanın başıdır. İrfanımız, sanatımız, her şeyimiz oradadır, oradan yetişmiştir. İstanbul'u iyi tanırız; bilhassa orada gençlik bizimledir; bizi bekler, galeyan halindedir. Biliyor musunuz Türk neferi nasıl harp eder? Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir Bazen gidası bile az olur; fakat o, daima ileri gitmek ister ve o Ayağı aksar, yorgundur; görürsünüz ki yine yürür ve daima ileri gider. Sorarsanız "İzmir'e gidiyoruz!" der. Askerimizin çoğu her halde İzmir'e gitmek istediği için deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır. Çünkü ona verilen emir "Akdeniz'e!" idi. Türk askerinin sinesi yalnız azim ve imanla doludur. O, göründüğü gibi perişan değildir. O, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer; yani bir cevherdir. Onunla hasbihal ederseniz, onun mayasıni, tabiatını anlar, öğrenirsiniz; fakat biliniz ki o herkese de açılmaz. Derdine aşina çıkabilirseniz görürsünüz ki cahil sandığınız o "Mehmet" neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler! Onun için iddia ederim ve son hakikatle ispat ediyorum ki harpte zafer, azim ve imanı kuvvetli olan tarafındır! Ve biz onunla muzaffer olduk. İşte siz gençler, onu takviye ediniz. Çünkü bize ancak ve her şeyden evvel o "azim ve iman kuvveti" lazımdır. Zaten biz harpten evvel fenni ve maddi vasıtaları ve şartları hesaba dahil etseydik harbi göze aldırabilir miydik?.. Fakat, terazinin bir kefesine imanımızı koyduk, maddi boşluğu doldurduk ve işte o imanımız sayesindedir ki bu büyük davayı halle cesaret ettik, başarılı da olduk; bugün kurtulmuş bulunuyoruz... Hem biz seleflerimizin yaptığıni yapıyoruz. Denizde salla, karada kağnıyla yürümüyor muyuz? Fakat, bizim bu ilkel vasıtalarımız bizi yolumuzdan alıkoymuyor ki! Düşmanın her şeyi mükemmel değil miydi? Fakat düşününüz, onda "Türk neferindeki azim ve iman" var miydi! Bulunabilir miydi? On binlerce. düşman neferine şapkalarını çıkartarak süngüsü önünde baş eğdirten, Türk'ün azim ve imanı değil de nedir?” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuk (Gençlik Üzerine)
  • Teşkilât-ı Esasiye Kanunu öyle ceffelkalem tadil edilemez. (Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz)
  • Başarılarda gururu yenmek, felaketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lazımdır. (Türk Gençliğinin El Kitabı)
  • “İstanbul irfan zümresi! Siz, vatanın gelecek ümidisiniz... Biliniz ki vatanı hakiki olarak kurtaracak sizlersiniz. Biz, bir fırtına gibi gelir, geçer, gideriz. Önümüzde sivrilmiş dikenleri, engelleri yakar yıkarız. Fakat arkamıza bak ğımızda bizim açtığımız o sahada irfanıyla, bedeniyle çalışan sizleri, millet görürsek vazifemizi yaptığımıza ancak o vakit kani olur ve iftihar ederiz. Bizin zaferimiz kanlıdır; fakat, sizin zaferiniz şanlıdır!” 21 Ekim 1922 Bursa'da İstanbul Darülfünunu Gençlerine Nutuktan Alıntı (Devrimcilik Üzerine)
  • Dünyada en az devam eden, saadettir. (Atatürk'ün Bütün Eserleri Cilt: 1)
  • Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan bütün yabancı öğelerle savaşma gereği ve ulusal değerleri coşku ile her karşıt düşünce önünde yeğinlikle ve özveriyle savunma zorunluluğu iyice öğretilmelidir. (Eğitim)
  • Ölçüsü 90°den fazla olan açı (Geometri)
  • Gerçekten dikkat edi­lecek olursa, Türkler'in aşağı yukarı hep aynı ahlak anla­yışına sahip oldukları görülür. Bu yüksek ahlak, başka hiçbir ulusun ahlakına benzemez. Ahlakın ise ulusun olu­şumundaki yeri çok büyüktür ve çok önemlidir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)
  • Alman Kolordu Kumandanı yanıma yaklaştı sordu: - Siz Vahdettin'in yaveri misiniz? - Hayır, dedim. - Ne münasebetle yanında bulunuyorsunuz? - Böyle bir vazife aldığım için... - Askerî vaziyetlerden çok iyi anlıyorsunuz, Türkiye'de herhangi bir kuvvete kumanda ettiniz mi? Müspet cevap verdim: - Mutlaka alaya kumanda etmiş olmalısınız! dedi. Alaya evvelce kumanda etmiş olduğumu söyledim. - Fırkaya da kumanda ettiniz mi? dedi. Sualine tekrar "evet" cevabını alınca: - Beni mazur görünüz, ben Kolordu Kumandanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda ettiğiniz kuvveti söyler misiniz? Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim. - Fırka ve Kolorduya kumanda ettikten sonra, çeşitli ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım. Bu cevap Alman Kolordu Kumandanını benim hiç tahmin etmediğim bir zemin üzerinde hislendirdi: - Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız! Alman Ordusunda Kolordudan büyük kuvvetlere kumanda edenlere ekselans denildiğini de ilave etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik müddetinin sonuna kadar, yaş davasını unutarak, bize çok hürmetle muamele ettiğini zikretmek isterim. (Saklı Nutuk)
  • "Baylar ilkelere göre kurulan bir hükümetin niteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, ulusal egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyet'tir. Böyle bir hükümetin kuruluşunda ilke, Kuvvetler Birliği kuramıdır." (Söylev (Nutuk) II)
  • 8/9 akşamı saat 9.00'a kadar Kurmay Başkanı ile örtünmenin kaldırılması ve sosyal hayatımızın düzeltilmesi hakkında sohbet: 1) Güçlü ve hayata vâkıf anne yetiştirmek. 2) Kadınlara serbestisini vermek. 3) Kadınlarla genel ortamda bir arada çalışmak; erkeklerin ahlakı, düşüncesi ve hisleri üzerinde etkilidir. Karşı tarafın sevgisini kazanmak fıtri bir eğilimdir. (Hatıra Notları 1916)
  • Gerçi halk, yayını yansıtıp iletir ve düşüncelere yandaş toplar, fakat düşünceleri ortaya koyan, ortaya atan ve yayın alanının odak noktasını oluşturan halk değildir. (Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri)