diorex
sampiyon

Medarı Maişet Motoru - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Medarı Maişet Motoru kimin eseri? Medarı Maişet Motoru kitabının yazarı kimdir? Medarı Maişet Motoru konusu ve anafikri nedir? Medarı Maişet Motoru kitabı ne anlatıyor? Medarı Maişet Motoru kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Medarı Maişet Motoru kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.02.2022 22:00
Medarı Maişet Motoru - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sait Faik Abasıyanık

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053320555

Sayfa Sayısı: 193

Medarı Maişet Motoru Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Medarı Maişet Motoru Sait Faik'in kaleminden bir ilk romandır. Henüz Yeni Mecmua'da tefrika edildiği sırada (1940-41) dönemin baskıcı siyasi ortamında sakıncalı bulunup roman olarak yayımcı bulmakta zorlanacak ve Sait Faik'in annesinin maddi desteğiyle Ahmet İhsan Basımevi'nden 1944'te yayımlanacaktır. Ancak dağıtılmaya başlanmışken bakanlar kurulu kararıyla toplatılan roman, kimi paragrafları çıkarılarak Birtakım İnsanlar adıyla 1952 yılında okuyucusuna kavuşur.

İş Bankası Kültür Yayınları olarak Medarı Maişet Motoru üzerinde yıllardır süren sansürü kaldırıyor ve "tehlikeli" bulunarak çıkarılan kısımları koyu harflerle vererek yapıtı eksiksiz bir şekilde sunuyoruz.

Medarı Maişet Motoru Alıntıları - Sözleri

  • Bilmezsin sen bu insanı. Doymaz!
  • -Beni sevmesin. Ama arkadaşım olsun, bana yeter! - Yeter mi, yetecek mi? Hiçbir zaman!
  • ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir.
  • Para insanı ahlâksız ediyor. Karnı doyunca insanın kötü huyları da ortaya çıkıyor.
  • " Para insanı ahlaksız ediyor. Karnı doyunca insanın kötü huyları da meydana çıkıyor. "
  • Biz insanlar ne yalancı ne garip mahluklarız!
  • Bu dünyanın nesinden zevk almalıydı?
  • Parıltı dediğin ilimle, marifetle olur. İnsan sanatında ilerledikçe parıldar.
  • - Ulan, insan körmüş! dedi. Görmeyince görmüyor işte.
  • Bu yalan dünyada ne ekersen, onu biçersin.
  • - İnsaniyet kalkmış dünyadan, dedi, çekti gitti.
  • Kış, hayallerimizi yağmur, kar, soğuk, sis içinde devam ettirirdi.
  • Ancak bütün insanların hayatı da birtakım kopuk yarım şeritlerden mi ibarettir?
  • Bir dost bulsam, onunla düşündüklerimi münakaşa edebilsem, ne iyi olurdu! Yalanı, gerçeği, iyiliği, fenalığı...
  • Hülasa deniz, müthiş bir şeydir. Tevekkeli deniz gibi hür demezler. Ama insanı yerden yere vurduğu da olur ha! Şakaya gelmez o…

Medarı Maişet Motoru İncelemesi - Şahsi Yorumlar

#birtakıminsanlar: Sait Faik büyük bir sevgi içinde;yoksulları ,balıkçıları,İstanbul'u ,Marmara Denizini,adaları,martıları ,rüzgarı,deniz üstünü,deniz altını ve daha nicelerini şiirsel bir anlatımla dile getirdiği öyküleriyle edebiyat tarihimizin ölümsüzleri arasında yerini almış usta bir yazar... Kırk sekiz yıl süren kısa yaşamına edebiyat ve sanat güzellikleriyle derin anlamlar kazandırmayı başaran Sait Faik hiç bir kalıba ,kurala uymadan özgür ve yaratıcı bir gözlemcilikle yaşadı.İnsana değer verdi,büyük bir sevgiyle sarıldı:İnsana ,erdeme ,iyiliğe... İnsanların kötülüklerini ,kurnazlıklarını ve değerbilmezliklerini görünce de Burgazada'ya sığındı bu sayede yepyeni renkler keşf etti ;çalışkan ,dürüst,yardımsever ve iyliklere tanık oldukça çoğaldı.Ara sıra insanlara kırgınlık duysa da Sait Faik hep güzel insanlar aradı durdu... Bulduğu güzellikleri bizimle paylaşmayı da unutmadı tabi; "Medar-ı Maişet Motoru"da 1944 te kendi olanaklarıyla kitaplaştırdığı ilk romanı olarak edebiyat ve yayıncılık tarihimizde yerini almıştır "Medar-ı Maşiret" "geçim aracı" anlamına gelmektedir dönemin yönetimi tarafından bu adlandırma hoş karşılanmamış ki "sakıncalı"(!) olarak görülmüş. Romanı kitap halinde basmakta oldukça zorlanan Sait Faik annesinin yardımıyla neticede kitabı basar basmasına ama dağıtım aşamasında bellirtiğim gibi sakıncalı görülür ve bakanlar kurulu kararınca toplanır. Kitabın toplanmasından sekiz yıl sonra (1952) bağzı paragrafların çıkartılmasıyla "Birtakım İnsanlar" adıyla yeniden yayınlanır bu basımda romandaki "Medar-ı Maişet"adlı balıkçı motorunun adı "Ceyhan-ı Bahriye" olarak değiştirilir-ki Ceyhan-ı Bahriye aynı zamanda Sait Faik'in bir şiirinin adıdır- Romandan sansürlenen cümle ve paragraflar incelendiğinde ,bunların çoğunun sosyal adaletin sağlanması,yoksulluğun azaltılması gibi eşitlikçi ve özgürlükçü düşünceler içeren cümleler olduğu aşikar.Bunun üzerine çok şey yazılabilir tabi ama gerek varmı bilemedim.Neyse ki 1970 ten sonra kendi özgün adıyla basılma özgürlüğüne kavuşmuş. ve geriye sait faikin 11 Kasım 1949 tarihli Akşam gazetesine verdiği röpörtajından şu sözleri kalmış:"Medar-ı maişet isimli bir hikaye kitabı çıkarmıştım. Hayatı toz pembe görüyorum diye mahkemeye verildim.Üç beş kuruş kazanalım derken iki bin lira mahkeme masrafı ödedim,üzüntüsüde çaba. Kahramanlarım rahat etmek için hapse giriyorlardı.Bütün sebep bu!" (yakamoz)

Dikkat! Spoiler çıkabilir!: Sait Faik ismini ilk kez vasat edebiyat derslerinden duymuştum. Zaten öyle bir anlatılmıştı ki sanki hem öğretmen hem de öğrenci açısından hemen bitirilmesi gereken bir dersmiş gibiydi. Tabi hal böyle olunca bu edebi kişilik bende de diğer arkadaşlarımda da herhangi  bir heyecan yaratmamıştı. Daha sonra ben okuma alışkanlığı kazandığımda bişey farkettim ki okul döneminde edebiyat derslerinde işlenen edebiyatçılara karşı bende bir soğukluk oluşmuş. İşe böyle baktığımda "edebiyat derslerini ya hakkıyla verin yada hiç vermeyin kardeşim!" diyesi geliyor insanın. Yani eğitim sistemi gölge etmese insanımız kendi çabasıyla güneşi görecek. Neyse eğitim sistemine çok kızdım yine:) Medarı Maişet Motoru Sait Faik'in ilk romanlarındanmış. Bu cümleye bakınca "bu yazarı okumaya çok doğru yerden başladım" diye övündüm biraz ama bu kendimle övünme kısmı çok uzun sürmedi, yazar hakkında biraz bilgi edinince yine kendime "ulan insan zorlasa bile bu kadar yanlış yerden başlayamaz" dedim. Çünkü yazar, ağırlıklı olarak hikaye yazarıymış zaten Medarı Maişet Motoru'u da öykü/hikaye tadında yazmış olduğu sadece iki romanından biriymiş. Kitabın ismini ilk duyduğumda çok hoşuma gitmişti çünkü kulağa çok hoş gelen bir ismi var: Medarı Maişet Motoru. Kitabı sırf bu isim için okuyabilirdim. İlk önce bu ismin anlamı hakkındaki merakımı gidermeye koyuldum. Ismin anlamı şu şekildeymiş: Geçim vasıtası/aracı/kaynağı. Kitabın kahramanlarının çoğu da balıkçı olduğu için, ha! Dedim. Demekki bu adamlar geçimlerini adına Medarı Maişet Motoru dedikleri bu motorla sağladıkları için yazar da kitabın ismini Medarı Maişet Motoru koymuş. Kitabın ismi hakkındaki merakımı giderdikten sonra okumaya başladım ve daha ilk bölümde şöyle bir cümleyle karşılaştım: "Balıkçı günü gününe yaşar. Yarının geçimini cebinde saklayan hangi namertse ortaya çıksın!" İşte tam burda kitabın ismi balıkçıların çektiği geçim sıkıntısı ile alakalı değil de yaşam tarzlarıyla alakalı olmalı diye düşündüm ve ismin tam anlamı şöyle olmalı dedim: Günlük geçim aracı/kaynağı. Kitap için dört bölümden oluşan uzun bir hikaye yada kısa bir roman diyebiliriz. Kitabın en beğendiğim kısımı, olay örgüsü bir kahraman etrafında şekillenmiyor. Kitapta herkes, herkes kadar insan ve herkes, herkes kadar önemlidir, genel olarak 'Birtakım İnsanlar'ın hayatı anlatılmaktadır. Kitapta yaşamın zorlukları, geçim sıkıntısı gibi konuların yanında yarım yamalak Türkçe yada Rumca'la edilen kısa, sıcak ve samimi bir sohbetin insanın içini nekadar ısıttığını hissetmek için o zaman da orda yaşamak gerekir diyor insan. Yada bu kitabı okumak. Sait Faik bu kitabı bastırmak için bir sürü sıkıntı yaşadı, kitabı yasaklandı vs. gibi ajite edici sözlere hiç girmedim çünkü yazarın, okuru etkileyebilecek yeteri kadar eseri zaten var. Hem zaten kötüler tarafından yönetilen bir dünyada iyiliği savunmak yada kötülüğe muhalefet olmanın bir bedeli olacaktı... Not:incelemeyi çok uygunsuz bir ortamda yazmak zorunda kaldım, umarım okuyanlar üstünde kötü bir etki yaratacak kadar kötü değildir. (Ssakir)

Ne vakit üzerimde kara bulutlar dolaşsa Sait Faik okurum. Yaşama karşı o karamsar, kırgın, kızgın ve öfkeli hissiyatımı hemen dağıtıverir. Sait Faik gibi tutunmayı, sevmeyi ve âşık olmayı arzularım. Hayatı, onun gördüğü gibi görmeyi isterim. Ermeni esmer güzelini, yaşlı anasını, kahveci çocuğu, topal martıyı ve sadık köpeği… Tıpkı onun gibi sahiplenmeyi, kayıtsız şartsız her şeye sevgi duymayı isterim. Mümkün müdür Sait Faik kadar naif olmak? Peki, bir gün bu topraklardan göç edeceğini bile bile sahiplenmek denizi, kuşları ve ağaçları… Ya din, dil, ırk fark etmeksizin imamına, papazına, Ermenisine, Türküne, Kürdüne sadece insan olduğu için saygı duymak ve sevmek… Laf aramızda bizden biridir Sait Faik, onun için “bizim Sait” derler buralarda. Burası da, bildiğin varoş arazilerden. İşte bu sebeple bizim buralar; Sait Faik’in hikâyesinden fırlamış da gerçeklikte kendine yer edinmiş gibidir. Kahveci Hasan, Berber Taci, Bakkal Mustafa ve Suriyeli Tamirci Çırağı Affan. Affan ki ne Affan! Bir gün Zafer Abi’nin tamirhanesinde Affan’ı ağlar bulduk. Bu Affan yedi kardeşmiş savaşta üç abisini kaybetmiş şu an evin en büyüğü ve yatalak babasının çalışamadığı bu zor günlerde kardeşi ile eve ekmek götürmek zorunda olan, hayatın tüm zorluklarını sırtlanmış savaş mağduru çocuklardan. İnsan söylenmeden edemiyor; şu çocuklar için yapmayın efendiler, savaşın kazananı olmaz! diye lakin bende biliyorum ki bunlar boş lakırdı. Kendi sesim kulağıma zor ulaşırken kime neyi duyurabilirim. Neyse ne diyorduk, he Affan’ı ağlar bulduk. Ağlamasının sebebi de yan tamirhaneden gelen Necati Usta Krikoyu almış, Zafer Usta bana emanet etti de emaneti koruyamadım diyeymiş. Çocuk işte. Medarı Maişet yani geçim aracı; farklı lakin hayat zorluğu aynı insanların hikâyelerini önümüze seriyor yazarımız romanında. İşin aslı bizim Sait, yine bize bizi anlatıyor. Belki Hasan’ı, Taci’yi, Affan’ı anlatmıyor ama Melek’le, Hikmet’le, Ali Rızayla bizim hikâyemizin insanlarına selam yolluyor kitabın satır aralarında. Öyle de kendine has bir anlatımı var ki; yazımındaki farklılık ve ustalık diğer yazımlardan hemencecik kendini ayırır. Farz-ı misal Melek ile başlar yazımına ve okur olarak biz tamam Melek’in öyküsüne şahit olacağız derken birden Ali Rıza’ya geçer ve oradan da Hikmet’e derken farklı öykülerin farklı kahramanlarının hikâyesine tanıklık ederiz. Bir anlamda yazım; karakterlerin bayrak taşıma şölenine dönüşür. Medarı Maişet Motoru da böyle bir kitap işte. Değerli Meltek’nin dediği gibi “Sait Faik’in hikâyelerinde yaşamak isterdim. Orada kendime bir dünya kurabilirdim. Bir kuşun bir su birikintisinde banyo yaptığını izlememiş olanlar giremez mesela o dünyaya. Bir balığı hayal ederken asık suratlı olarak canlandıranlar da. Ya da bir sokak köpeğine selam vermeden geçip gidenler de giremez. Bir kadının ellerine bakıp dünyayı güzelleştirenin onlar olduğunu bilmeyenler hiç uğramasın kapıya, uyarı asmak gerek.” (Anıl)

Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?

Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.

Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.

1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.

Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri

  • Mahalle Kahvesi
  • Semaver
  • Şahmerdan
  • Havuz Başı
  • Lüzumsuz Adam
  • Seçme Hikayeler

  • Havada Bulut
  • Sarnıç
  • Kayıp Aranıyor
  • Alemdağ'da Var Bir Yılan
  • Son Kuşlar
  • Büyüyen Eller
  • Hikâyecinin Kaderi

  • Mahkeme Kapısı
  • Karganı Bağışla
  • Şimdi Sevişme Vakti
  • Kumpanya
  • Sevgiliye Mektup
  • Medarı Maişet Motoru
  • Bir Sonbahar Akşamı

  • Semaver Sarnıç
  • Yaşamak Hırsı
  • Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
  • İstanbul Öyküleri Antolojisi
  • Tüneldeki Çocuk
  • Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
  • Havuz Başı - Son Kuşlar

  • Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
  • Az Şekerli
  • Açık Hava Oteli
  • Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
  • Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
  • Müthiş Bir Tren
  • Mahalle Kahvesi - Havada Bulut

  • Kumpanya - Kayıp Aranıyor
  • Bütün Eserleri
  • Toplu Öyküler 1
  • Öyle Bir Hikâye
  • Stelyanos Hrisopulos Gemisi

Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri

  • Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
  • “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
  • Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
  • Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
  • Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)

  • Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
  • Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
  • O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
  • Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
  • Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
  • ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
  • "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)

  • "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
  • "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
  • Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
  • Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
  • Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
  • - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
  • Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)

Yorum Yaz