Masalcı - Mario Vargas Llosa Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Masalcı kimin eseri? Masalcı kitabının yazarı kimdir? Masalcı konusu ve anafikri nedir? Masalcı kitabı ne anlatıyor? Masalcı PDF indirme linki var mı? Masalcı kitabının yazarı Mario Vargas Llosa kimdir? İşte Masalcı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mario Vargas Llosa
Çevirmen: Celal Üster
Orijinal Adı: El hablador
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789755106755
Sayfa Sayısı: 256
Masalcı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yüzünde ürkütücü bir doğum lekesiyle dünyaya gelmiş Perulu bir Yahudi’nin, çağdaş yaşamın ikiyüzlülüklerine başkaldıran Saúl Zuratas’ın akıllara durgunluk veren “değişim”inin öyküsü. Üniversitedeki parlak geleceğini elinin tersiyle iten Saúl, yazgısını Amazon ormanlarında soyu tükenmekte olan ilkel bir kabileyle mi birleştirmiştir? Machiguenga kabilesinin herkesten sır gibi sakladığı Masalcı, Saúl olabilir mi? Kendini Floransa’ya, Dante’nin, Leonardo’nun, Botticelli’nin dünyasına atan Perulu bir aydın, bir sanat galerisinde rastladığı bir fotoğraftan yola çıkarak, eski arkadaşı Saúl’un izini sürecektir. Bir yönüyle Dostoyevski’nin Budala’sındaki Prens Mışkin’i, bir yönüyle Kafka romanlarından bir kişiliği anımsatan Saúl, Mario Vargas Llosa’nın bugüne kadar yarattığı en çarpıcı, en olağandışı karakterlerden biri. Romanlarında çağdaş dünyanın toplumsal ve ruhsal haritasını çıkaran yazar, Masalcı’da, yitirdiğimiz bir dünyaya, kökenlerimizin dünyasına götürüyor bizi.
Masalcı Alıntıları - Sözleri
- Kötülükler ve ölümler gördük, ama yürümeyi sürdürüyoruz. Gökyüzündeki bütün kıvılcımlar, geçmiş ayları saymaya yeter mi dersiniz? Hayır. Yaşıyoruz. İlerliyoruz.
- Öfkene yenik düşersen, çizgiler bozuluverir. Çizgiler bozulursa yeryüzü düzeni de allak bullak olur.
- Bir masalcının konuştuğu gibi konuşabilmek, o kültürün özünü duyumsamayı, ruhunu kavramayı, tarihinin ve mitologyasının özüne varmayı, tabularıyla, düşleriyle, atalardan gelen tutkular ve korkularla bütünleşmeyi gerektirir...
- Bedenler de evlere benzer. Evlere giren şeytanlar ruhları çalıp damın tepesinden kaçmazlar mı? Neden damın üstünü kalaslarla iyice örteriz? Şeytan, uyuyanların ruhlarını alıp oradan kaçamasın diye. Beden için de öyledir. Yitirdiğin ruhlar yüzünden kendini zayıf hissettin. O ruhlar sana geri döndükleri için şimdi buradasın.
- Bellek apaçık bir tuzaktır: Geçmişi bugüne uydurmak üzere değiştirir, yeniden biçimlendirir.
- Sorarım size, kim yazgısını yadsıyıp da kötülüklerden daha bir arınmış, daha mutlu olmuş? Hiç kimse. En iyisi, kendimiz olmak. Kendi yükümünü yerine getirmekten vazgeçip başkalarının yükümünü yerine getirmeye kalkan ruhunu yitirir.
- Alto Maranon'daki Huambisalar ve Aguarunalar kız çocuklarının kızlık zarını yırtıp yerler; birçok kabilede kölecilik vardır; bazı topluluklarda yaşlılar ilk güçsüzlük belirtisini gösterdiklerinde ölmeye bırakılırlar, gerekçe olarak da onların ruhlarının öbür dünyaya çağrıldığı ve ömürlerini tamamladıkları söylenir
- Bazıları hem kendi öykülerini hem de başkalarının öykülerini bilirler; bazılarıysa yalnızca kendi öykülerini. Ama bütün öyküleri bilenler bilgedir.
- Bu rezil dünyaya benzemeyen bir yer bulmalıyım. En iyisi, gökyüzüne gideyim. Kimbilir, orada rahat ederim belki de!
- 'Eğer dingin yaşar, sabrını yitirmezsen, düşünecek ve anımsayacak zamanın olur. Böylece yazgınla buluşursun belki de. Belki de mutlu yaşarsın. Öğrendiklerini unutmazsın. Sabnnı taşırır, zamanı alt etmeye kalkarsan, dünyanın düzeni bozulur. Ruhun örümcek ağına yakalanır. Kargaşadır bu. Olabilecek en kötü şey...
- Evet, onları kullanıyor, bu açık. Ama hiç değilse aşağılamiyor onları...
- Demek, dostlarını keşfetmen için ayağına diken batması gerekiyormuş...
- İnsanın, kendisini artık bir insan gibi hissetmemesinden daha berbat bir şey olamaz.
- Ermişler ve çılgınlar vardıkları kararı başkalarına açıklamazlar. Bu tür kararlar, en sonunda uygulamaya konuncaya kadar, ruhun kıvrımları arasında, aklın kıyılarında, düşüncesizlerin bakışlarından uzakta, asla benimsemeyecek kişilerin onayı aranmaksızın yavaş yavaş oluşturulur.
- O Alto Pichalı büyücü kabilenin bugüne değin varlığını korumasını sağlayan felsefeyi açıklamıştı Saul'a. Kabilenin gözünde en önemli şey dinginlikti; hiçbir zaman pireyi deve yapmamak,bir kaşık suda fırtına yaratmamaktı.. Her türlü duygusal taşkınlığın bastırılması gerekiyordu, çünkü insan ruhuyla doğanın ruhları arasında ölümcül bir uyum vardı, insan ruhunda meydana gelebilecek zorlu bir kanşıklık doğanın ruhlarında da kargaşaya yol açabilirdi.
Masalcı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Muazzam! Bir romanda ne olabilirse o kadarı bu romanda var. Rastgele anlatılan şeyler önceleri okura amaçsız gibi gelse de Masalcı’nın içinde Amazon ormanlarını bir kenara bıraktığımızda derin bir felsefe var. Romanda antropoloji, sömürgecilik, insan-doğa ilişkisi gibi meseleler var. Metin entellektüel anlamda fazlaca zengin. Bir roman yazıyorsunuz bu romana çağın sorunlarını yediriyorsunuz bir de araya girip sözlü anlatıcı kullanıyorsunuz. Ve bunu modern romancı yapıyor. Llosa masalcıyı kitapta devreye soktuğu an modern romancı kimliğini bir tarafa bırakıyor ve sözlü kültürü yazılı kültüre aks ettiriyor. Peru’nun savunucusu bir Yahudi. Bu da kitaptaki tesadüf olmayan başka bir nokta daha. Batı modernitesinin açmazıyla ayakta kalmaya çalışan bir kabile ve yüzyıllar boyunca kimliğini korumaya çalışan Yahudiler. İkisi arasındaki anlamlılık okurken haz veriyor. Ustalıkla yazılmış. Ustaca metin! (Begüm Değer)
#MarioVargasLlosaKülliyatı~~~: "Fotoğraftaki 1 masalcıydı..." Kendini Floransa ya, Dante nin, Leonardo nun, Botticelli nin dünyasına atan Perulu 1 aydın 1sanat galerisinde rastladığı 1fotograftan yola çıkarak, eski arkadaşı Saul un izini sürecektir... Saul Zuratas yüzünün sağ yanı tümüyle kaplı şarap tortusu renginde 1dogum lekesi vardı, kızıl saçlı belki de dünyanın en çirkin delikanlısıydi ama çok hoş, iyi 1yuregi vardı, "Bana Mascarita derler, yani Maske Surat" derdi kendini tanıtırken ve babasını gücendirmemek adına da her cumartesi sinagogda saatlerce otururdu babası Yahudi, annesi 1Hristiyan olup din degistirip Yahudi cemaatinden hiç1zaman kabul görünmeyen, Saul genç yaştayken ölen 1kadindir ve annesinin ölümünden sonra da babası kendisini toplayamaz... "Yüzümdeki leke eskiden beni çok rahatsız ederdi. Ama kimselere anlatmazdım. Kendimle, ruhlarımla paylaşırdım derdimi. Sırrını çözemediğim bu leke yiyip bitirirdi beni. Çok üzülürdüm. Ama artık aldırmıyorum. ... 1kaç dolunay önce, Koshireni kıyısında yanlarında kaldığım 1aileye sordum ilk kez. ''Yüzümün böyle olmasının sizin için 1önemi var mı?" En yaşlı Tasurinchi, "Önemli olan, insanların ne yaptıkları ve ne yapmadıklarıdır," diye karşılık verdi. Dedi ki: "Önemli olan, insanların yürümeleri, alınlarına yazılı olanı yerine getirmeleridir. Önemli olan, avcının avladığı hayvana, balıkçının tuttuğu balığa dokunmaması, tabulara saygı gösterilmesidir. İnsanların yürüyebilmeleri önemlidir; güneşin batmaması, dünyanın düzeninin bozulmaması, karanlığın ve şeytanların geri gelmemesi için. Önemli olan budur. İnsanın yüzündeki lekenin ne önemi olabilir ki?" Bilgelik buydu işte... Kendisi aile bakkalında çalışmak isteyip, müşteriler kaçıp ürkeceği düşüncesinden Hukuk Fakültesi ne gitmiştir ki babası onun Zaturas adını bakanlar kurulunda görmek ister ama sokakta yürürken hep 1dışlanmışlık ve hakaretlere "yapabileceğim 1şey yok, tek suratım bu" diyerek yoluna devam ederdi ve ölmeden 1daha doğmak duygusunu yaşayarak, başlanan hayatlarla devam ederken... Dışlanmışlığın her halini kitapta bulduğumuz aşikardır, dış görünüş, dini inançlarımız hatta kabile soyunda olmamız ki orda da başka durumlarla cinler ve şeytanların getirdiği çocuk olayları ile çok çok severek okudum kesinlikle tavsiyemdir, hatta yazara başlangıç kitabı bile olabilir... (Ayşe...)
02.05 2021 Haydi kalkın, çok mitolojik, çok büyülü bir yürüyüşe katılıyoruz. Masalcının masalları ile Peru Ormanlarından ruhunuzun derinlerine gerçekle hayalin sınırlarında bir yolculuk yapıyoruz. Modern, korunaklı dünyamızdan ilkel kabilelerin yüreğine iniyoruz, var mısınız? Okurken o kadar büyüleneceksiniz ki çok sevdiğinizi ancak son sayfada farkedeceksiniz. Sevgili @ilknurrcakr ile ortak okumalarımızdan da, yazarın külliyatını tamamlamama bir adım daha yaklaştım. Bu sebeple kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. "Bu dünyada iyi şeyler de oluyor, kötü şeyler de. Bilgeliğin günden güne yitmesi kötü." #readingismycardio #aslihanneokudu #okudumbitti #2021okumalarım #okuryorumu #kitaptavsiyesi #neokudum #canyayınları #çevirikitaplar #nöbelödüllüyazarlar #dünyaedebiyatı #ödüllükitaplar #mariovargosllosa #masalcı (Aslıhan tufan)
Masalcı PDF indirme linki var mı?
Mario Vargas Llosa - Masalcı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Masalcı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mario Vargas Llosa Kimdir?
Mario Vargas Llosa, ("Yosa" şeklinde okunur) (d. 28 Mart 1936 Arequipa, Peru) Perulu roman, öykü ve oyun yazarı, eleştirmen, 2010 yılında Nobel Ödülü kazanmıştır.
Dedesinin konsolos olarak görev yaptığı Cochabamba'da yetişti. Lima'daki askeri bir okuldan mezun oldu. Lima San Marcos Üniversitesi'nde edebiyat eğitimi gördü. İspanya'da Madrid Üniversitesi'nde doktora yaptı.
Yayınlanan ilk eseri 1952'de basılan İnkanın Kaçışı adlı oyundu. Ardından çeşitli dergilerde öyküleri yayınlandı. Gazetecilik ve televizyonculuk yaptı. Cuadernos de Composiction ile Literatura dergilerinin yayın kadrosunda yer aldı. 1959-1966 arasında Paris'te yaşadı. İlk romanı Kent ve Köpekler 1963'de yayınlandığında büyük ilgi gördü. Birçok dile çevrildi.
3 yıl Londra'da yaşadı. 1969'da ABD'de Washington Üniversitesi'nde ders verdi. 1970'te Barselona'ya yerleşti. 1974'te Lima'ya döndü.
1990'da Demokratik Cephe'nin adayı olarak katıldığı Peru başkanlık seçimlerinde başarılı olamadı. Latin Amerikalı yazarların en tanınmış ustalarındandır.
Latin Amerika'nın kır ve kent yaşamını, değişik insanlarını anlatan romanlarında kendine özgü bir üslup kullandı. Gerçekçiliği ve anlatımdaki ustalığıyla başarı kazandı. 2010 Nobel Edebiyat Ödülü'nü almıştır.
Mario Vargas Llosa Kitapları - Eserleri
- Teke Şenliği
- Üvey Anneye Övgü
- Genç Bir Romancıya Mektuplar
- Cennet Başka Yerde
- Kelt Rüyası
- Elebaşılar - Hergeleler
- Hınzır Kız
- Kent ve Köpekler
- Masalcı
- Palomino Molero'yu Kim Öldürdü
- Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu
- Mayta'nın Öyküsü
- Ketum Kahraman
- And Dağlarında Terör
- Yeşil Ev
- Don Rigoberto'nun Not Defterleri
- Dünya Sonu Savaşı
- Bir Ziyaretçi
- Julia Teyze
- Das Böse Mädchen
- Los Cachorros
- Conversation in the Cathedral
Mario Vargas Llosa Alıntıları - Sözleri
- Kitap okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır-dilsizler topluluğuna döner.. Aynı şey bireyler için de geçerlidir.. Hiç okumayan, az okuyan ya da yalnız süprüntü okuyan insan, engelli bir insandır..' (Hınzır Kız)
- "...Hiç1şey kolay degil, Lituma. Çok doğru gibi görünen dogrulara 4ayrı açıdan bakarsan, yakından bakarsan yarı-doğru ya da yanlış görünmeye başlarlar..." (Palomino Molero'yu Kim Öldürdü)
- No, not in any way. One thing is sure, we have to put an end to this situation. (Conversation in the Cathedral)
- İnsanın, kendisini artık bir insan gibi hissetmemesinden daha berbat bir şey olamaz. (Masalcı)
- Söz çok fiil az, ne bu böyle?! (Los Cachorros)
- Siz hiç hapiste bulunmadınız, öyle değil mi Dona Merceditas? Günler gelip geçer ve insanın yapacak hiçbir şeyi yoktur. İnsan çok sıkılır orda, inanın bana. Çok da açlık çeker. (Elebaşılar - Hergeleler)
- Aşk mucizeler yaratır. (Elebaşılar - Hergeleler)
- 'Bilindiği gibi sürüler konuşma yeteneği olmayan, az çok güçsüz yaratıklardan oluşur. Ayrıca, kargaşa anında sürünün düzensizliği değil itaatkarlığı yeğlediği deneylede 1çok kez doğrulanmıştır. Yani keçiler gibi hareket edenlerin başını çeken liderler değil tekelerdir. Bu yaratıklardan bizlere de 1seyler bulaşmış olmalı ki, insan sürüleri arasında da teke gibi yöneticiler insan kitlelerini sarp kayaklıklara sürükleyip, kayalıkların doruğundan denize atlatabiliyor. Bu tür durumlar uygarlığı kasıp kavuruyor olmasa da oldukça sık rastlanan durumlar.' (Don Rigoberto'nun Not Defterleri)
- Çok keyifsiz olduğu halde, yazdığı şeyin korkunçluğu karşısında gülme krizine tutulmuştu. (Kelt Rüyası)
- Platon'un yaşadığı dönemde spor bir araçtı, yaşamın belediyelerce kontrol altına alındığı modern zamanlarda olduğu gibi bir amaç değil. (Don Rigoberto'nun Not Defterleri)
- "Sivil kıyafetle dolaşılacak, sivillerle birlikte olunacak, bir sivil gibi çalışılacak:' "Ama, bir asker gibi düşünülecek’’ (Yüzbaşı ve Kadınlar Taburu)
- Evet, onları kullanıyor, bu açık. Ama hiç değilse aşağılamiyor onları... (Masalcı)
- İnsanlar ne suçlar işliyorlar. Asıl suçluların cezasız kalmaları beni çıldırtıyor. Onlara hiçbir zaman hiçbir şey olmuyor, öyle değil mi? (Palomino Molero'yu Kim Öldürdü)
- Ve böylece günler geçiyor, sen umudunu yitiriyorsun... (Elebaşılar - Hergeleler)
- "Devrim toplumu, bilim de bireyi tüm felaketlerinden kurtaracaktır." (Dünya Sonu Savaşı)
- “Çocuklar çamura bulanmayı mı seviyor, öyleyse topluluklarda çöp toplama işi onlara verilecekti” (Cennet Başka Yerde)
- "Korkak olduğumuz için kahramanı oynarız, yakınlarımızı öldürme isteğiyle yanıp tutuştuğumuz için katili oynarız, doguştan yalancı oldugumuz için oynarız." Jean-Paul Sartre (Kent ve Köpekler)
- Bence hayatta bir insanın tutkuları uğruna şerefsizliği ve hapse girmeyi göze alması kadar değerli bir şey olamaz. (Don Rigoberto'nun Not Defterleri)
- "Neden dövüşmekten başka bir şey bilmezler, neden barış içinde yaşayıp da hayatın tadını çıkarmazlar ki bunlar?" diye söylendi Don Anselmo. "Yaşam o kadar güzelleşirdi ki o zaman." (Yeşil Ev)
- Bir an anlıyor ve unutuyor. Onunla iletişim kuramıyorsun. Kendi kendine konuşuyorsun, otuz yıldan fazla bir zamandır yaptığın gibi. (Teke Şenliği)