akademi
dedas

Martin Eden - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Martin Eden kimin eseri? Martin Eden kitabının yazarı kimdir? Martin Eden konusu ve anafikri nedir? Martin Eden kitabı ne anlatıyor? Martin Eden kitabının yazarı Jack London kimdir? İşte Martin Eden kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.02.2022 14:00
Martin Eden - Jack London Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jack London

Çevirmen: Levent Cinemre

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053322122

Sayfa Sayısı: 520

Martin Eden Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Jack London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden, 20. yüzyıl başında sosyal ve ideolojik meseleler ağırlıklı içeriğiyle Amerikan edebiyatında büyük ölçüde kabul görmüştür. London farklı sınıflar arasındaki zihniyet ve değer farklarını gözlerimizin önüne sererken, statü ve servetin Amerikan toplumundaki hayati önemine işaret eder. Romanın ana temalarından biri, başarı ve refah yolunun sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkese açık olduğu şeklinde özetlenebilecek Amerikan Rüyası’dır. Ya da bu idealin yarattığı muazzam hayal kırıklığı…

London, romanı bir sanatçının çıraklıktan olgunluğa geçiş sürecini işleyen Künstlerroman geleneğinde yazmıştır. Martin’in aşkı uğruna eğitimsiz genç bir işçiden başarılı ve rafine bir yazara dönüşüm mücadelesini anlatır. Kahramanı hedefine ulaştığında ise motivasyonunu ve heyecanını çoktan yitirmiş, trajik bir sona doğru sürüklenmektedir artık…

Martin Eden Alıntıları - Sözleri

  • Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü.
  • Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
  • Bütün güç kitaplardaydı...
  • "Geldim çünkü artık ayrı kalamazdım, çünkü kalbim gelmeye beni mecbur etti, çünkü, çünkü gelmek istedim."
  • "- O kızın sert bakan gözlerini gördünüz. + Kendi başının çaresine bakmış bir kızın gözleri yumuşak olmaz."
  • Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu...
  • Ama ben kitapları hep sevdim ve bulduğum her şeyi okudum.
  • Hayatta her şey kötüye gidebilir, aşk hariç. Yeter ki bitkin düşen, bocalayıp tökezleyen zayıf iradeli biri olmasın, aşk hiçbir zaman yolunu şaşırmaz.
  • Yalnızlığını daha güçlü ve kendini daha yorgun hissetti.
  • Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü. Her kitabın tek tek her sayfası bilgi âlemine açılan birer gözetleme deliğiydi. Okudukları açlığını daha da arttırdı.

Martin Eden İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Martin EDEN - Jack LONDON (Okumadan Ölmeyin!): Tam, "Dur, daha yeni tanıdım seni!" derken kitabın bitmesiyle ellerimden kayıp giden bir arkadaş oldu Martin Eden benim için. İncelememe başlamadan önce bit itirafta bulunmak istiyorum: Bu eseri spoiler vermeden inceleyecek kadar yeterli görmüyorum kendimi. Ona göre okuyun ki incinmesin hayat mücadelesinde yorgun düşmüş yüreklerimiz. Yarı otobiyografik bir roman. Jack London'ı büyük oranda Martin Eden kişiliğine bürünmüş olarak görüyorsunuz. Dönem aynı dönem, mekan aynı mekan, zaman yine aynı zaman ve yine kahramanlar gerçek dünyadan kahramanlar... Yirmili yaşlarda tabiri caizse halk tabakasından bir genç Martin Eden. Denizcilik ile uğraşırken bir olay sonucunda Ruth ve ailesi ile tanışıyor. Onun burjuvazi ile tanışması aynı zamanda... Ona duyduğu ya da duyduğunu sandığı aşk onu yazılar yazmaya itiyor. Başarılı bir yazar olma adına disiplinli bir çalışma başlatıyor. Büyük hayranlık duyuyorsunuz onun azmine. Ruth'un dünyasına ait olma mücadelesi girdiği aslında. Bu mücadelede onunla aşık oluyor, onunla acı çekiyor, onunla aç kalıyor ve onunla amacınıza ulaşmak için çabalıyorsunuz. Bir aşk insana neler yaptırır? Aşk sandığımız şey aslında nedir? Para nelere gölge düşürebilir? Amacımıza ulaştığımız anda daha mı mutlu olacağız sorularının cevabını alıyoruz eseri okurken... Algernon'a Çiçekler isimli bir eser okumuştum. Başkahraman zeka seviyesi arttıkça derin bir yalnızlığa gömülüyor ve aynı zeka seviyesine düşene kadar o yalnızlıktan kurtulamıyordu. Martin Eden ait olduğu sınıftan kopma mücadelesi verirken burjuva sınıfını da tanıyor. Bu tanıma süreci onu eski sınıfına da yabancı kılıyor ve her iki sınıfa da uzaklaşma başlıyor. Bu durum onu hayata daha da yakınlaştıracak dediğimiz yerde tam bir uzaklaşmanın geldiğini görüyoruz. "Yalnızlığını daha güçlü ve kendini daha yorgun hissetti." (s. 198) Zor durumda kaldıkça nelere sığınırsınız hayatta? İstemsizce bu soru karşısında hep kitaplar gelir aklıma. Martin'i bu yönden çok benzettim kendime. Eminim siz de kendinizden birçok parça bulacaksınız onda. Ve bu onunla özdeşim kurmanıza vesile olacak. "Ama ben kitapları hep sevdim ve bulduğum her şeyi okudum." (s. 72) Ama okumak insanı mutlu kılmıyor her zaman. Aksine daha çok düşünmesini, hayata ve insanlara dair daha çok kafa yormasını sağlıyor, bu da beraberinde mutsuzluk ve huzursuzluğu getiriyor. "Bir sürü kitap okudu ama içindeki huzursuzluk azalmak yerine daha da büyüdü." (s. 55) Okurken Ruth'un ailesinin tavırlarına karşı büyük nefret duyduğumu itiraf edebilirim. İnsanların geri kalanını bir proje olarak görmek ne büyük aşağılıklık. Eğer Martin, Ruth'u affetseydi eseri o an yarım bırakabilirdim diye düşünüyorum. Ruth da yine Jack London'ın okul yıllarında tanıdığı bir kızdan yola çıkarak oluşturduğu bir kahraman... Eseri okurken dönem hakkında oldukça bilgi sahibi oluyor, dönemin sanatçılarının mücadelesine daha yakından şahitlik ediyor, burjuva kesiminin insanlara bakış açısını görüyorsunuz. Son notlar önemli yer tutuyor. Eserde geçen kişi ve kavramlar hakkında derinlemesine bilgi ediniyorsunuz. Gönül rahatlığıyla "Bu çalışmada emek var." diyebilirim. Ama okuduktan sonra daha mutlu olacağınızın garantisini veremem. Hatta muhtemelen daha da büyüyecektir içinizdeki huzursuzluk. Ama şunu temin edebilirim ki Martin Eden buna değer. Çalışma hayatımdaki yoğunluk nedeniyle eserin yılın son kitabı olacağını düşünmüş ve sindire sindire okuma kararı almıştım. Ama istemsizce eserin içinde buldum kendimi. Onun dünyası kendi dünyam oldu ve o mücadelede bana da bir yer vardı. O okuyordu, ben de okumalıydım. Şimdi o bitti, ben yarım kaldım. (Mikail Balcı)

Martin Eden: 25 günde bitirebildiğim okudukça bazı şeylerin farkına vardığım kitabım Martin Eden'ın incelemesiyle karşınızdayım bugün. O kadar yoğun bir zamanıma denk geldi ki Martin, okumaya fırsat bulamadıkça okuma şevkimin kırıldığını hissettim. :( Ama toparlandığımı hissediyorum. Kaldığımız yerden okumaya devam... Neyse incelememize geçelim o halde :) ---------------------- Martin Eden, Jack London'ın yarı otobiyografik romanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani kitabı okurken Jack London'ın hayatından kesitlerin olduğunu göreceksiniz (ya da gördünüz). Martin Eden, sınıf farklılıklarına kafa tutan ve bir insanın azimle, çalışmayla, istekle ve tabi ki kitaplarla karşısında hiçbir imkansızlığın olmadığını ilikilerinize kadar hissettiren, çok sevdiğim bir kitap oldu. Her ne kadar kitap başta mücadele kitabı gibi görünse de aslında bence bir yenilgi kitabı. Mart'ın o hayranlıkla izlediği burjuva sınıfının aslında hiç de hayranlık duyacak bir yanlarının olmadığını anlamasıyla hayata karşı yenilgisidir bence. "Kendim dışında kimse bana inanmıyor Gertrude." (gonderi/132353989) diyor Martin Eden. Aslında ona en yakını sayılabilecek ablası bile inanmıyorken o kendine olan inancını boşa çıkarmamakta ısrarcıydı. Ve çıkarmadı da. Bırakın bazı konularda size sizden başkası inanmasın önemi yok. Siz kendinize olan inancınızı boşa çıkarmamaya bakın. Kitap hakkında spoiler vermek istememekle beraber bu kitabı okuyun, okutun derim. En sevdiğiniz veya sizde etki bırakan kitaplar arasında kendine yer bulacağına inanıyorum. Şimdiden keyifli okumalar dilerim... Kitap dolu günleriniz peşinizi bırakmasın:) (Duygu Macit)

Ve bu dünya öyle kurulmuş ki, para mutluluk için gerekli.: Selamlar. Uzun bir aradan sonra inceleme yazma kararı aldım. Martin Eden çoğumuzun duymuş olduğu bir kitap sanıyorum. Benim de tembelliği bir yana atıp yazmam için :D bu tuhaf öyküyü anlatmam için istek uyandırdı. Ben de nasıl daha iyi anlatabilirim diye gerildim açıkçası. Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya adlı kitabında “Paranı öder, şansını denersin.” diye bir alıntı vardı. Ben eski alıntılarıma bakarken altına “Ve paran yoksa sen bir hiçsin.” yazmıştım. Etiketlemek istemiyorum zaten denk gelirse okur o yanıt sahibi. :) Altına aslında parasızlığın insanı harekete geçirdiği hakkında yorum yapmıştı. Hak verdim, Martin Eden'i okudum. O kadar iyi anladım ki... Yine popüler olan Suç ve Ceza'daki Raskolnikov karakteri biraz tanıdık gelebilir ama o yaşam mücadelesi veriyordu. Bu Tanrının çılgın aşığı Martin, bir öpücük uğruna ölecek olan Martin. Konusu ilk görüşte güzel Ruth'un aşk'ına yakalanan ve sınıf ayrımları sebebiyle bir türlü kendini sevdiğine layık görmeyen, işsiz ya da dönemlik işçi olan, sersefil yaşayan Martin'i ele alıyor. Bir yandan Dil Bilgisi, diksiyon, Edebiyat, İngilizce dersleri alırken sevdiğinden, içindeki yazma isteğini keşfeder. Çeşitli öyküler yazmaya ve geçimini sağlamaya, Ruth'a da kendini sevdirmeye çalışıyor. Bir yandan da dönemin siyasetine karışmakla meşgul. Öncesinde üst tabakanın en iyi olduğu kanısındayken hata ettiğini fark eder. Aslında kitap okurken bazen gerçekten okuruz, sayfalar geçer ama sonrasında fark ederiz ki aklımızda tek bir satır yok, kafamız dağılmış ve tekrar hatırladığımız yere geri döner, ya yeri bularak devam ederiz ya da kafamızı toplamak adına bırakırız. En azından ben böyle yaparım. İşte üst sınıf tam olarak böyledir Martin için. Dolu gibi görünen boş kafalar. Bilgi var ama kullanmak yok. Her şeyiyle özgünlüğe önem verirdi Martin. Fikirler, hareketler... Eğer bir insan kendi fikirlerini kullan(a)mıyor, geçmişteki şeylere körü körüne inanıp yani bağnazlık ediyorsa kesinlikle ondan nefret ediyordu. Neyse şu parasızlık olayı... Yazdığı öyküleri dergilere gönderiyordu ama her seferinde geri gönderiyorlardı. Aşk için umudunu yitirmedi. Parasızlıktan yüzü çöktü, yani açtı. Günler geçti hiçbir gelişme olmadı. Ruth da ne kadar inanır görünse de inanmadı, kimse inanmadı. Burada spoiler verip okuma hevesinizi kırmamak adına noktalıyorum. İşte aşk için kendini heba eden denizci Eden... Aşağıdaki metinde birazcık spoiler vereceğim dileyen geçebilir. İşte... Spoiler istiyorsanız verelim. Martin ( biraz argo olabilir ama) parayı bulup köşeyi dönüyor. Artık sıradan, sefil Martin değil BAY MARTİN EDEN idi. Değil mi, ne tuhaf? Menfaat dünyası. :) Aynı adam ama zengin oldu artık. Üst kısımda söylemedim. Aslında Ruth da ona, onu sevdiğini söyledi. Martin'in eline bir miktar para geçti, çocuklara şeker vs. aldı bayram için. Aynı mağazada Ruth ve ailesi Morse'lar ile karşılaştı. Ruth onu rezil ettiğini ve onu istemediğini söyledi. Yıkıldı tabi Martin. Sen gel, evini dahi değiştir, aşk için ilk kez dişlerini fırçalayacak kadar yani en ince ayrıntısına kadar kendini yenile ama açsın diye, fakirsin diye, alt sınıftansın diye sevginin ihanetine uğra. Çok acıdım. İşin komik yanı Martin, Ruth ve abisini yolda görür. Ruth, beni sevip sevmediğini sordum, yanıtlamadın, senin ağzından duymak istiyorum, beni gerçekten sevmiyor musun, der. “Hayır!” Milletin ağzına bakar yine kaba bir tabir ile. Komik taraf şu ki; bizimki zengin olduktan, cepleri para ile dolduktan sonra Ruth gizli gizli geldiğini, onu gerçekten sevdiğini söyler. Ruth'u gördüğünde titreyen Martin'in mimiği oynamaz ya?! Onu eve bırakmak istediğini söyler. Ruth istemese de bir çıkar dışarı ve ağabeyi görür. O dediği şey beni bitirdi ya... :( Parasızken sen gel, kız kardeşim seni sevmiyor de, kendi elinle götür, parayı bulunca da kendi elinle getir... Hayat! İşte para para para!!! Onu yolda görünce selam dahi vermeyenler, onu tanımayan yüzlerce kişi dahi, şöhrete kavuştuğu için yemeğe çağırır. Tek bir cevap BEN AYNI ADAMIM, BEN AÇ İKEN NEREDEYDİNİZ!? Ne ağır ama!.. Lizzie vardı bir de. Martin'i seven ama o kendi aşkına olan inancı kaybedebilmek için Ruth'dan daha iyisini bulamazdı galiba. Bir şarkı vardı böyle... :/ Ah Martin... Yaşama olan inancı da kaybetti. Onu hayata bağlayan tek şey, tek varlık Ruth idi. Onun da menfaatçiden başkası olmadığını görünce inancı tamamen yitti. Ve kendini derin sulara bıraktı. Bir an kapağını kapattım kitabın ve boşluk hissettim içimde. Buraya kadar okuduyanız ne mutlu, teşekkürler, okumak isteyenlere keyifli- verimli okumalar. :) (elif)

Kitabın Yazarı Jack London Kimdir?

12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. 1894’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak 1896 yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. 1897’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. 1909’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü (1900) büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve 1904’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından 1916’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.

Jack London Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Diş
  • John Barleycorn
  • Martin Eden
  • Demir Ökçe
  • Ay Vadisi
  • Demiryolu Serserileri

  • Vahşetin Çağrısı
  • Deniz Kurdu
  • Uçurum İnsanları
  • Alın Teri
  • Şampiyon
  • Dehşet Ülkesi
  • Güneşin Oğlu

  • Yanan Günışığı
  • Kız, Kar ve Kan
  • Düş Ülkelerine Yolculuk
  • Sevginin Katıksızı
  • Tanrılar ve Köpekler
  • Suikast Bürosu
  • Kurt Dölü

  • Denizin Çağrısı
  • Midas'ın Müritleri
  • Yıldız Gezgini
  • Ölüme Boyun Eğmeyen Adam
  • Ataların Tanrısı
  • Beyaz Sessizlik
  • Can Yoldaşı

  • Devrim
  • Dönek
  • Gece Doğan
  • Halk Avcısı
  • İnsanın Sadakati
  • Meksikalı
  • San Fransisco'nun Güneyi

  • Sınıf Farkı
  • Makaloa Hasırı Üzerinde
  • Bana Göre Hayatın Anlamı
  • Hawaii Öyküleri
  • Büyük Serüven
  • Kurt Kanı
  • Yakalanış

  • Öyküler
  • Uzak Diyarlarda
  • Bir Kuzey Macerası
  • Gece Geçen Serseriler
  • Gemide İsyan
  • Geleceğin Hikayeleri
  • Beyaz Cehennem

  • Büyük Evin Küçük Hanımefendisi
  • Beyaz Diş - Madam Bovary
  • Şafak Kızı
  • Beyaz Diş - Esrarlı Ada
  • Yumruk
  • Buzun Çocukları
  • Bin Düzine Yumurta

  • Adem'den Önce
  • Oyun
  • Ateş Yakmak
  • Acemi Gece
  • Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman)
  • Kumarbazlar Cenneti
  • Vahşetin Çağrısı - Beyaz Diş

  • Ateş Yakmak
  • Hayatın Kanunu
  • Demir Yolu Çocukları
  • Kızıl Veba
  • Büyük Sorgu
  • Mapuhi’nin Evi
  • Ölümcül Dalgalar

  • Kadın Denen Mucize
  • İlk Savaş, İlk Zafer
  • İnsanlığın Sürüklenişi
  • Kepaze
  • Çinago
  • Bütün Dünyanın Düşmanı
  • Alice Ruhunu Açınca

  • Kahekili’nin Kemikleri
  • Dağ Adamı
  • Bir Dilim Biftek
  • Kırmızı
  • Tek Özgürlüğüm
  • Güneşe Doğru
  • Lost Face And Other Stories

  • Theft
  • Tom Pomplun
  • Kaval Kemikleri

Jack London Alıntıları - Sözleri

  • “Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.” (Deniz Kurdu)
  • Henüz çıldırmadım ama çıldırmaya başladığım zaman beni görün;))) (Büyük Evin Küçük Hanımefendisi)
  • Yaşlılık zamanlarımızda dine ihtiyaç duyarız Alice. Din bizi yumuşatır, diğer insanların zayıflıklarına, özellikle de nerede sabah orada akşam hovardalık ettikleri ve ne yaptıklarını bilmedikleri gençlik zamanlarında gösterdikleri zayıflıklara karşı daha hoşgörülü ve affedici olmamızı sağlar. (Alice Ruhunu Açınca)
  • Ömrüm boyunca gövdemle hayvan gibi çalıştım ve ne kadar çok çalıştıysam çukurun dibine o kadar fazla yaklaştım. (Tom Pomplun)
  • °• İnsan her zaman hayattan talep ettiğinin daha azını alır . (Uçurum İnsanları)
  • Dünyaya egemen olan kanunu iyi biliyordu: zayıflar ezilir, güçlülere itaat edilirdi. (Beyaz Diş)

  • “Bana o gözleriyle bir dakika içinde, bin yılda kitaplarda okuyabileceğimden daha çok şey söylüyordu.” (Büyük Sorgu)
  • Bundan şu çıkıyordu ki bir kişi dostluğun d'sini bile bilmez ama soylu biri olabilir! (Uzak Diyarlarda)
  • İnsanlar neden şarap içer, at biner, aktristleri tutar, papaz ya da kitap kurdu olur? Öyle isterler de ondan. İşte sana cevap. Hepimiz, elimizdeyse, hoşlandığımız şeyleri yapmak isteriz, elde edelim etmeyelim, istediğimiz şeylerin peşinden koşarız. (Sevginin Katıksızı)
  • Güneş her sabah doğar. (Makaloa Hasırı Üzerinde)
  • Korkak olduğu için, zorbalığı da korkaklığıyla uyumluydu. (Can Yoldaşı)
  • Derler ki, bu aşk hayattan bile daha kıymetliymiş, aşık olanlar böyle söyler. Bir kadın ya da erkek, birini dünyadaki herkesten daha fazla severse, o zaman aşık olduğunu anlar. Böyle denir ama kelimelerle açıklamak fazlasıyla zor. Sadece bilirsin işte, o kadar. (Kadın Denen Mucize)
  • “Kalbimde sana duyduğum hisler yıldızlar kadar parlak ve çok, bunu ifade edebilecek bir dil yok. Sana nasıl anlatabilirim ki? Oradalar... Görüyor musun?" (Kadın Denen Mucize)

  • Tekdüzelikten uzak olması belki de serseri yaşantısının en güzel yanıdır. Topluluklar hâlinde yaşayan serserilerin ülkesinde, yaşamın yüzü sık sık biçim değistirir. (Demir Yolu Çocukları)
  • Yaşamaktan mutluyum, kendi akıl ve gücümden mutluyum, işleri yapmaktan mutluyum, kendim için yapmaktan. Bundan başka yaşamak için bir neden olabilir mi? Kendimden ve yaptığım işlerden keyif almayacaksam, neden yaşayayım? (Buzun Çocukları)
  • “Aramızda küçük bir tartışma yaşadık ve yapabileceğimiz en iyi şey, bunun bu kadarla kalmasını sağlamak.” (Vahşetin Çağrısı (Çizgi Roman))
  • Kötü olan iyi olanı bozar, her şey birlikte iltihaplanır. (Uçurum İnsanları)
  • Bugün n'oluyor, ilkokuldan sonra ortaokul, lise, sonra üniversite, sonra ya memur oluyoruz ya doktor moktor, bildiğimiz serüvenleri de sadece kitaplardan öğreniyoruz. (İlk Savaş, İlk Zafer)
  • Hayat hayal kırıklıklarıyla dolu ve öyle olmalı zaten. En tatlı et kıtlıktan sonra gelen ve en yumuşak yatak da zor bir avdan sonra yatılandır. (İnsanın Sadakati)
  • Kazanılacak bir oyun gibi gördükleri şeyi yıllarca oynayan insanları izledim. Sonunda kaybettiler... (Dönek)

Yorum Yaz