Markopaşa Yazıları ve Ötekiler - Sabahattin Ali Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler kimin eseri? Markopaşa Yazıları ve Ötekiler kitabının yazarı kimdir? Markopaşa Yazıları ve Ötekiler konusu ve anafikri nedir? Markopaşa Yazıları ve Ötekiler kitabı ne anlatıyor? Markopaşa Yazıları ve Ötekiler kitabının yazarı Sabahattin Ali kimdir? İşte Markopaşa Yazıları ve Ötekiler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Sabahattin Ali
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789753638426
Sayfa Sayısı: 226
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sabahattin Alinin "düşünür" ve "eleştirmen" yüzünü görmek için, onun dergilerde yayımlanmış yazılarını okumak gerekir. Öykü ve romanlarında bir anlatı ustası olduğunu kanıtlayan ve Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan Sabahattin Alinin gündeme ve sanata ilişkin yazıları, onunla yapılmış söyleşiler Hikmet Altınkaynakın derlemesiyle dergi sayfalarından sıyrılıp kitap boyutuna ulaşıyor.
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler Alıntıları - Sözleri
- Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun...
- Sanat insana insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır.
- Sanat gaye değil, vasıtadır. Gaye hayattır.
- Kendi menfaatlerini milletlerin menfaatinden üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara lanet olsun...
- Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun.
- Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun.
- ¶¶ Dünyanın neresinde bir gerilik varsa dört elle sarılıyorlar. ¶¶
- “İki şey bir şeye denk olunca o iki şey birbirine denk olur...”
- ¶¶ Her kitap, her baskıda yeniden doğar. ¶¶
- Kalpler kırılmak içindirler..
- Yurdunu, milletini dünyada her şeyin üstünde tut. Bütün varlığını, bu toprakları şenlendirmek, bu topraklar üstünde yaşayan insanların yüzünü güldürmek yolunda harca.
Markopaşa Yazıları ve Ötekiler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kuyu Dipsiz Değil .. İPİ KESİYORLAR İPİ !!!: Selamlar olsun hepinize pembolar!!! Kusra bakma monçiçi !! Öyle uzun uzun yazamıcam selam sabah faslını.. Bodos giriyorum yoruma ya da incelemeye ... Nasıl istersen öyle adlandır bu anlattıklarımı .. O yüzden gelin bir alıntı ile başlayalım ... Buyrun okuyun ... "Türkiye'de bilgisizliğin en geçerli olduğu yer, hiç şüphesiz siyaset hayatıdır. Eğer bilgisizliğin diploması verilseydi, siyasi partilerimiz birer OKUL olurdu." Kim diyor bunu ? Kim mi diyor ? Mavi, Renault marka aracıyla havaya uçurulan , katledilen UĞUR MUMCU !! Hangi Uğur Mumcu bu ? Yazdığı yazılarda bir türküden "sağdan sola, soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne" mısrasını alıntı yaptığı için kitap/sakincali-piyade--3366 olarak askerlik yapmak zorunda bırakılan UĞUR MUMCU !! Ne için sakıncalı bulunuyor ? Emek , hak , özgürlük dediği için .. İnsanları eğitimsiz bırakarak kandırmayın dediği için.. Siyasal sistemi eleştirdiği için.. Geri dönücez buraya .. Az langır lungur tarhana bulgur tarzı gidiyoruz ama başka bağlayamıcam ne yazık ki konuyu .. Sevgili şekerpare ! Devlet ne için var ? Ya da devlet dediğimiz kavram ne için var oldu ? Bilmem neresine rahat mı battı insanların kıçına bez diye bağladıkları incir yapraklarıyla beleş meyveleri toplarken ağaçlardan ?!?! Sınırsız yerken , içerken ?!?! Öyle ya !! Kaynak sınırsızdı... Artan nüfusla ve yerleşik hayat ile kanunlar söz konusu oldu ister istemez ve devlet denilen olgu var oldu .. Bakın kanun diyorum .. Kanun ne için var ? Robinson ile Cuma denen zibidiyi düşün o ıssız adada .. Cuma geldiği anda "yapılacaklar ve yapılmayacaklar" olarak adlandırılan kesin çizgiler çekilir o adada .. Doğadaki ilk ve en çiğ haliyle kanunlardır orada söz konusu olan (ve devlet olgusunun ilk basamağıdır yaratılmak istenen) .. Ne diye yapıyor bunu o kefere ingiliz ? Birincisi can ve mal emniyetini sağlamak için, ikincisi adaleti getirmek için .. Doğal yaşamda insanlar bir araya gelmediği müddetçe devlet yoktur , kanun yoktur..Mülk de yoktur.. Bu üçü bir araya geldiğinde sırasıyla millet ,sonrasında millet vasıtasıyla devlet oluşur.. Yani diyebiliriz ki devletler millet için var olmuşlardır.. Ve devlet denilen olgu çeşit çeşit sistemlerle yönetilmiştir yüzyıllardan beri ..İster totaliter olsun , ister özgürlükten yana olsun sistemin hayatını idame ettirebilmesi için iki kavram çok önemlidir .. Biri eğitim , diğeri yokluğunda yeşeren cehalet .. Biz de üç aşağı beş yukarı bunları yaptık Kurtuluş Savaşı'ndan sonra .. Yok olmanın eşiğinden döndük.. Sonrasında olan kanunları güncelledik .. Ne için ? İnsanca yaşamak için ! Nizam getirmek için.. Ama sonrasında ne olduysa bizdeki gidiş tersine döndü..Bundan önceki incelemelerimin pek çoğunda soğuk savaş ile beraber şekillenen siyasi yaşamı ve o dönemki siyasi tarihi anlattım .. 40 lı yıllar.. Olanlar belli .. Rusya ' nın Dünya Savaşı'ndan galip ayrılması ve Amerika'nın Rusya'ya cephe almasıyla beraber gelişen süreç ve biz gibi dümen suyunu emperyalizme kıran ülkelerin soğuk savaşta o limandan bu limana savrulması .. En başta bir alıntı paylaştım sizinle .. Şimdi o kısma geldik ... O günden bugüne siyasi partilerimiz öyle vizyonsuz davrandılar ki her gelen hükümet bir öncekine rahmet okutur oldu .. Böyle olunca ne oldu ? Ne olacak ? İnsanları sıkıştırıp , baskı altına aldığında ne olacaksa o oldu !! Öyle uygulamalar, öyle akla zarar icraatler vuku buldu ki ,bu Türkiye'nin yazım yaşamına da yansıdı .. Eğitimi budayıp köy enstitülerini sırf topraklarına kıyamadıkları için kapattılar .. Sistem kendi yetiştirdiği çocukları yedi birer birer .. Defalarca yazdım bunları .. Tekrarlamaya lüzum görmüyorum o yüzden.. Sindirilen toplumun içinden 3 5 kişi bu gidişe bir dur demek için işte bu dergiyi kurdu.. Biri Sabahattin Ali .. Diğeri Aziz BABA.. Rıfat Ilgaz ve efsane karikatürist "MİM" Uykusuz ( çizdikleri muhteşemdir , zekası ise korkunç!! ) Türlü türlü olumsuzluk vardı o dönem ama bence en önemlisi bağımsızlığımız güdümüne girdiğimiz amerikaya peşkeş çekiliyordu.. Kanunlar şahsa göre uygulanıyordu ve halk konuşturulmuyordu .. Eğitim yozlaştırılıp ,Tevhid- i Tedrisat kanunu aşındırılıyordu ..Köylünün üstünde ağır vergiler vardı.. İşte tüm bu saydıklarıma bir dur demek için bir araya gelip kurdukları bu dergiye Marko Paşa adını verdiler.. İsmin Marko Paşa olması son derece manidar.. Zira bizde, "Derdini Marko Paşa'ya anlat" diye bir deyim var.. Marko Paşa Rum asıllı bir osmanlı hekimi.. Askeri Tıbbiye bitirmiş ve sonrasında Türk Kızılay Derneğini kurmuş.. İnanılmaz sabırlı ve hastalarını uzun uzun dinleyen bir hekim.. Halk tarafından da çok seviliyor .. Bizimkiler de hem yaralara merhem , hem de halkın sesi olmak için bu ismi uygun görüyorlar.. O zamanlar için efsane sayılara ulaşıyor tirajı .. Gün geliyor ana akım medyanın toplamından fazla sattığı oluyor (Eeee pekmezin iyi olursa sinek teee Bağdat'tan gelir caniko!!) .. Bakıyorlar ki olmayacak NET AMA ÇOK NET kanunsuzlukla dergiyi satan çocukları gözaltına aldırıyorlar .. Olmuyor , basan matbalara baskı uyguluyorlar .. Kendi matbalarını kuruyor bizimkiler ..Bu sefer dağıtanları tutuklamaya başlıyorlar .. Yalnız ilerde çok iyi tanıyacakları günlerin aksine ,o zamanlar için pek tanımadıkları Aziz Nesin var dergide!! Pabuç bırakır mı bunlara ?!?!! =)) Çıkıyor sokaklara , kendi elden dağıtıyor dergileri.. Sonrasını zaten biliyorsunuz... Sabahattin Ali mezara , Aziz Baba Bursa'ya gidiyor.. Sabahattin Ali ' nin "bence" istemsiz olarak bir araya getirilen yazılarından oluşan "EN İYİ" kitabı bu.. Duruş ve verilen mesaj çok net ! Çok net diyorum çünkü sansüre , baskıya , eğitimsizliğe, lafı hiç eğip bükmeden verilen manifestovari cevaplar bu yazılanlar .. Sineği cehalet , eğitimi örümcek olarak düşünürsek , SİNEKLE ÖRÜMCEĞİN PAZARLIĞI OLMAZ !! Sanırım anlatabildim demek istediğimi ..Aziz Nesin' i yakından tanıyanlar için de güzel nüanslar var kitapta yer yer yakaladığım , arka planını bildiğim.. Bir mizah dergisi olmasına rağmen dergide yer alan Sabahattin Ali imzalı yazılar gayet ciddi .. Yalnız Sabahattin Ali işi az boşlayıp ya da hiç ama hiç yapmaması gerekirken Aziz Nesin'e çatınca olanlar oluyor .. Anılarından biliyorum ..Aziz Nesin o dönemler hiç tanınmamış bir yazar .. Tabiri caizse onun elinden tutan isim Sabahattin Ali! Bunun verdiği rehavetle biraz ölçüyü kaçırınca ne oluyor dersiniz ? Aziz Nesin bu !! Onu da haşlıyor pek tabi =)) O raddede ki Sabahattin Ali veryansın edince dahi geriye atmıyor vitesi , "ben asker adamım üslubumda budur." diyip.. Siyasi tarih ve sosyal tarih okuyanlar şunu çok iyi bilirler ki , bir ülkede gerek siyasi gerek ekonomik buhranlar olduğunda , pis kokular yükseldiğinde tek bir insan türüne ihtiyacınız vardır.. Korkusuz , namuslu ve halktan yana olan kalemi kuvvetli yazarlar!! Yani aydınlar .. Ve bakın ne diyor Montaigne : "Bir günü yaşadıysanız , her şeyi görmüş sayılırsınız...Bir gün , bütün günlerin eşidir.." Şu sözü , şu yukarıda yazdıklarımı alt alta koyup düşündüğümde, bambaşka bir boyut açılıyor önümde bu kitapla birlikte .. O gün bugündür şahıslar değişse dahi , olaylar hiç ama hiç değişmedi ..Bakın çok değil , iki gün sonra Sivas' ta Aziz Nesin 'i yakmaya kalkacaklar .. 33 aydınımız öldürülecek .. Adam kaç sene önce yazmış bunun bir benzerini kitapta !! Sadece o da değil !! Anlatılan her şey tekrar ediyor .. Bile bile lades desen değil .. Tarihin tekerrürü desen değil !! Sistematik bir şekilde uygulanan karartma operasyonu bu .. Hayatı karartılan sadece Sabahattin Ali mi?! Ya Uğur Mumcular ? Ya Bahriye Üçoklar ? Ahmet Taner Kışlalılar ? Abdi İpekçiler ? Bedri Karafakioğlular ? Koray Doğanlar? Muharrem Aksoylar ? Çetin Emeçler? Cevat Yurdakullar ? İlhan Erdostlar ? Say say bitmez !! Hiçbir problem çözümsüz değil .. Her şeyin bir çaresi var ..Bize, "önümüzde dipsiz bir kuyu varmış da , ip yetiremiyoruz" diyenlere inanmayın .. Kuyu dipsiz değil .. İPİ KESİYORLAR İPİ !!! Ben demiyorum bunu ! Alın okuyun .. Işıtan bir yazar Sabahattin Ali, pırıl pırıl Körlerin gözü, dilsizlerin dili Parmakları halkın nabzında sürekli Fişlediler, yılları zindanlarda geçti Toplattılar kitaplarını, kapattılar gazetesini Kıvılcımlı yıldızlardır öyküleri Masalları yoksul çocuklara bilinç taşır ÖLDÜRDÜLER ONU , DAHA ÇOK EZMEK İÇİN HALKI. Sene 1949 !! Yazan Fakir Baykurt .. Henüz 20 yaşında.. Onu öldüremediler ama yazdıklarının geri kalanından nasibini aldı .. Cephesini "banka şubelerine" değil de halkın arasına kurmuş tüm yazarlar için bu döngü o gün bugündür devam ediyor.. (Tuco Herrera)
Sabahattin Ali'nin hala kitaplarıyla tanışmadıysanız tanışın kendisiyle kitaplarıyla hayatıyla mücadeleriyle yeni bir hayat öğreneceksiniz... Her kitabı ufku açacak her sayfası farklı bir yolculuk okumadıysanız okuyun okutturun.... (Emine Emec)
Sabahattin Ali’ye dair geriye bıraktığı ve halk için hiç sakınmadan, korkmadan halkın çıkarlarını koruyan yazılar yazmıştır. İlk başta 1947’de çıkarılan Markopaşa haftalık siyasi mizah dergisinde siyasi yazılar yazan Sabahattin Ali, ülkenin dışa bağımlı olmasından tutunda hükümetin yaptığı işleri sakınmadan eleştirmiştir. O dönemde devletin başında İnönü vardır. Gerçi o da aslında Sabahattin Ali gibi aynı görüşleri savunsa da son yazıda İnönü’yü tam manasıyla anlamadığını söyler Çağdaş Türk Dili, 88’de yazdığı yazıda. Çünkü bundan sonraki yönetimler geriye doğru gitmeye başlamıştır. Ama kısaca Sabahattin Ali’nin halk için ve demokrasi için sesini kaleme dökmüş ve bu serzenişler ise Irkçı - Turancı grupların işine gelmemiş ve Sabahattin Ali’yi vatan hainliyi ile suçlamışlardır ve o suikastın ise zeminini hazırlamışlardır. Sabahattin Ali’nin aslında derdi sağcıymış - solcuymuş ya da komünistlikmiş degil sadece halkı ve Türkiye’yi kendi çapında düşünüp savunmak. Belki fazla sert bir dille eleştirdiği için çok fazla dikkat çekmiş olabilir ama bu onu ‘Vatan Haini’ degil bilakis vatanını düşünen ve bunun için canını tehlikeye atan nadir karakterlerden biri yapar tıpkı ‘Nazım’ gibi. (Han.delice)
Kitabın Yazarı Sabahattin Ali Kimdir?
Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur.
Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır.
Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930).
Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır.
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir.
Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.
1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).
"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır.
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?"
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur.
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.
Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926).
Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930).
Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir.
Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir.
1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır.
'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
Sabahattin Ali Kitapları - Eserleri
- Kuyucaklı Yusuf
- Bütün Şiirleri
- Çakıcı'nın İlk Kurşunu
- Değirmen
- Hep Genç Kalacağım
- Kağnı - Ses - Esirler
- Kamyon
- Mahkemelerde
- Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
- Sırça Köşk
- Yeni Dünya
- İçimizdeki Şeytan
- Öyküler Şiirler ve Oyun
- Arabalar Beş Kuruşa
- Canım Aliye, Ruhum Filiz
- Bütün Öyküleri - 2
- Bütün Öyküleri 1
- Üç Öykü
- Bütün Eserleri
- Dağlar ve Rüzgar
- Değirmen - Dağlar ve Rüzgar
- Kuyucaklı Yusuf - İçimizdeki Şeytan - Kürk Mantolu Madonna
- Dağlar ve Rüzgar - Kurbağanın Serenadı - Öteki Şiirler
- Tüm Eserleri - Öyküler
- Kırlangıçlar
- Kağnı
- Ses
- Kağnı - Ses
- Kürk Mantolu Madonna
- Aldırma Gönül
- Esirler
- Bütün Öyküleri - 3
- Bütün Öyküleri - 4
- Bütün Öyküleri - 5
- Tüm Eserleri - Oyunlar Şiirler Mektuplar Yazılar Tutanaklar
- Köpek
- Bir Delikanlının Hikayesi
- Bir Cinayet Sebebi
- Seçme Şiirler
- Gramofon Avrat
- Ehliyetsiz İktidar
- Leylim Ley
- Benim Meskenim Dağlardır
- Beyaz Bir Gemi
- Şiirler
- Mehtaplı Bir Gece
- Sabahattin Ali Seti
- Kuyucaklı Yusuf
- Çocuklar Gibi
- Devlerin Ölümü
- İki Kadın
- Öyküler
- Sabahattin Ali Biyografi
- Kağnı & Kamyon ve Diğer Öyküler
- Sabahattin Ali Şiirleri
- Değirmen-Esirler
- Tüm Eserleri
- Gönül Yayıncılık Sabahattin Ali Seti 12 Kitap
- Bir Fotoğraf Camı: Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali
- Yeni Dünya ve Ses
- Sırça Köşk ve Masallar
- Değirmen ve Kağnı
- Sabahattin Ali - Bütün Eserleri (Özel Deri Ciltli Kutulu)
- Asfalt Yol
- Değirmen - Sırça Köşk
- Seçme Öyküler 1
- Yeni Dünya - Sırça Köşk
- Balaca Həsən
- Devlerin Ölümü - Bir Aşk Masalı - Koyun Masalı - Sırça Köşk
- İstanbul'u Dinliyorum - Leylim Ley (2 Kitap Birden)
- Hasan Boğuldu - Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır (2 Kitap Birden)
- Gramofon Avrat - Nedime
- Seçme Öyküler 2
- Dağlar ve Rüzgar-Esirler
- Ses & Duvar ve Diğer Öyküler
- Seçme Öyküler
- Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali Alıntıları - Sözleri
- ⊰ benim aşkım ⊱ “Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran, Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran. Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran; Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor. Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye? Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya. Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye. Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.” 1934 (Şiirler)
- Herkes kendi havasında ve menfaat peşinde. (Kağnı)
- °Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. (Bütün Eserleri)
- Ben zannediyorum ki, olan şeylerin karşısında şu anda duyduğumuz elem ve ızdırap, bunların niçin böyle olduğunu düşünmekten bizi menedecek kadar kuvvetlidir. (Bütün Öyküleri - 2)
- Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı, İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum. (Leylim Ley)
- Ve ozaman kalbimi sen alacaksin ! (Gramofon Avrat)
- İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. (Kuyucaklı Yusuf)
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar. (Kırlangıçlar)
- “Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi.” (Çocuklar Gibi)
- İki kişi birbirlerini yeni tanıdıkları zaman havadan sudan bahsetmek âdettir. (Kamyon)
- Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. (Kürk Mantolu Madonna)
- "Rızkını vermediğimiz, veremediğimiz müddetçe ne çocuk, ne nüfus isteyemeyiz. Karnını doyuramadığımız, sıhhatini koruyamadığımız, tahsilini temin edemediğimiz her çocuk, "Bu memlekete yüz milyon lazım!" diyenlerin gözüne, onları gaflet uykularından uyandırmak için sokulmuş birer parmaktır." (Ehliyetsiz İktidar)
- "Hiçbir fikre inanmadıkları için fikirlere, insanı insan eden duygulara yabancı oldukları için insanlık sevgisine, herhangi bir şeyi bilip öğrenemeyecek kadar beyinsiz ve tembel oldukları için bilgiye ve kitaba düşman olanlara lânet olsun..." (Ehliyetsiz İktidar)
- “Hanım, burası neresi? Mahpus koğuşu, hırsız yatağı. Adamın gözünden sürmeyi çalarlar.” (Ses & Duvar ve Diğer Öyküler)
- İçimde, kendime de izah edemediğim karışık ve üzücü birtakım hisler belirmişti.” (Yeni Dünya)
- Ve onların arasında nasılsa kalmış olan beyaz bir kasımpatı, buraları örten siyah perdenin üzerinde geçmişi görmek için bırakılmış bir delik gibiydi (Arabalar Beş Kuruşa)
- 'Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi..' (İçimizdeki Şeytan)
- Gökyüzüne baktı, bir bulut aradı ve bekledi… (Kamyon)
- Elbette, dünyada her şey parayla olur... (Beyaz Bir Gemi)
- Aya hitap eder gibi, şarkısına devam etti: Ayın şavkı vurur sazım üstüne Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne Gel ey hilâl kaşlım, dizim üstüne, Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni. (Kamyon)