dedas
Turkcella

Lolita - Vladimir Nabokov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Lolita kimin eseri? Lolita kitabının yazarı kimdir? Lolita konusu ve anafikri nedir? Lolita kitabı ne anlatıyor? Lolita PDF indirme linki var mı? Lolita kitabının yazarı Vladimir Nabokov kimdir? İşte Lolita kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.05.2022 15:00
Lolita - Vladimir Nabokov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Vladimir Nabokov

Çevirmen: Fatih Özgüven

Orijinal Adı: Lolita or the Confessions of a White Widowed Male

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789754701012

Sayfa Sayısı: 364

Lolita Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Soylu bir Rus ailesinin oğlu olan Nabokov'un Lolita'sı için özetle cinsel tutkunun dünya çapında en önemli klasiklerinden biri denebilir. Okurların yabancısı olmadığı Nabokov yine dili ustalıkla kullandığı romanında, "beyaz ırktan dul bir erkeğin" küçük "su pericikleri"ne tutkusunu anlatıyor.

Lolita Alıntıları - Sözleri

  • Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız...
  • ...içinde yaşadığım bu boşluğun beni ansızın çıkagelen bir deliliğin özgürlüğüne itivereceğinden korkuyordum.
  • Bizi hayal etmene ihtiyacım var okuyucu, çünkü sen yoksan biz gerçekten var değiliz.
  • Kalbime güven olmazdı, ne yapacağı bilinmez bir organdı.
  • "Lolita hayatımın işığı,kasıklarımın ateşi, günahım,ruhum."
  • "...ona baktım,baktım, şu an,öleceğimi nasıl biliyorsam,o anda da onu bu dünyada görüp göreceğim,ya da başka bir dünyada bulmayı umut edebileceğim her şeyden çok daha fazla sevdiğimi biliyordum."
  • İlk bakışta , son bakışta , her , evet her bakışta aşktı bu.
  • "...onu seviyordum,anlıyor musunuz?İlk bakışta,son bakışta,her,evet her bakışta aşktı bu."
  • "Yalnızlık yozlaştırıyordu beni.Dostluğa, üzerime titreyen birine gerek duyuyordum.Kalbime güven olmazdı,ne yapacağı bilinmez bir organdı."
  • Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız.
  • Tanrım nasıl da sakınmak,gizlenmek zorundadır kişi!
  • Gene ağlamaya başlamıştım,boş yere yaşanmış bir geçmişin sarhoşuydum.
  • Yağmura öfkelenme; o sadece yukarı doğru nasıl yağacağını bilmiyor.
  • O kalbimi kırdı. Sense hayatımı yıktın sadece.
  • İki çeşit görsel hatırlama vardır: Biri aklınızın laboratuvarında bir görüntüyü ustalıkla yeniden kurduğunuz zamanki hatırlama (böylesi sözkonusu olduğunda Annabel'i 'bal rengi ten', 'zayıf kollar', 'kumral kâhküllü saçlar', 'uzun kirpikler', 'dolgun parlak dudaklar' gibi genel tanımlamalarla hatırlıyorum) öteki ise gözlerinizi kapadığınızda, gözkapaklannızın iç tarafında sevilmiş bir yüzün eksiksiz optik izdüşümünü, tüm doğal renkleri içinde küçük bir hayaleti hemen çağrıştırıverdiğiniz hatırlama (İşte Lolita'yı da böyle hatırlıyorum).

Lolita İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu Kitap hakkında inceleme yapabilmek için, yazarın iki eserini daha okuduğumu, sadece Lolita üzerinden bir değerlendirme yapmadığımı itiraf ederek başlayayım. Hassas bir konu olduğunu düşünürsek, objektif olabileceğime dair öz güvenimin çıtası oldukça düşük seviyelerdeydi çünkü. Tahmin edileceği üzere okunması oldukça zor, yorucu bir kitap.. Öyleyse neden okuyoruz böyle bir içeriği? Evet kimse bizi zorlamıyor, okuyalım diye kafamıza silah dayamıyor neyse ki. Ancak gelin görün ki böyle bir konu, "Özendirmeden nasıl anlatılır?" merakı, bizi kitabı okumaya itiveriyor, kendimizi durduramıyoruz. Çünkü bu gerçekleştirilebilirse müthiş başarı olurdu bir yazar için, bir insan için. Klasik bir okur olarak da bu başarıya tanık olma isteği ile başladım Nabokovu okumaya, hatta öyle ki yazarı ilk Lolita ile tanıma cüretini gösterdim. Yazarımız, anlatımdaki ustalığı ve parlak zekası ile sizi hemen yakalayıveriyor, ilk cümleden kiminle dans ettiğinizi anlıyorsunuz. Bu konuda emin ellerde olduğunuza güvenerek Nabokov ile yolculuğa çıkabilirsiniz. Lolita adlı eseri, içerik olarak, kendimce üç aşamaya ayırdım; 1. aşama; karakterin hiçbir savunmaya girmeden, çürümüş bir organizma olduğunun kabulü ile başlıyor, başlangıçta biz bağnaz okurlara kolaylık olsun diye olsa gerek. (yazar gerçek bir insan sarrafı çünkü bunu cebimize koyalım, okuru nasıl kendinden uzaklaştırıp, nasıl tekrar kendine çekeceğini çok iyi biliyor) 2. aşamada karakterin ham tutkusuna tanık oluyorsunuz; 9-12 yaş arasında Lo adlı, supericiği adını verdiği bir kıza nasıl tutku ile bağlandığını, akla hayale gelmez tabirlerle okumaya başladığınızda, yola devam edebilmek için kendinizi teskin etmeniz gerekecek, özellikle bir ebeveyn iseniz işiniz biraz daha zor olabilir. Ama ipleriniz yazarın elinde malum, çağrınıza kulak verip hemen size yardım elini uzatıveriyor, baş karakterin kendiyle dalga geçmesi, kendinden iğrenmesi okuduğumuz satırlardaki çürümüşlüğü azaltmasa da, yazar aklımızdan geçeni okuduğunu, adeta ensemizede olduğunu bize tekrar tekrar ispatlıyor. Sabrınızı zorlayan çoğu paragraftan sonra Nabokov'un alaycı bir tabirle size şöyle seslenişini duyuyorsunuz: “Çok kızdığını anladım, ama burada bırakamazsın, hadi bir yumruk at ve okumaya devam et.” Ya da alaycı yerine keskin mizah yeteneğini kullanarak diyelim en iyisi, yazarı çok sevenler gücenmesin. 3. aşamada da karakterimiz yavaş yavaş kendi acılarına iniyor olsa da, bu kısımda da fazla rahatlamayın, çünkü size bir özür sunmak niyetinde değil. Nihayetinde yazarın özendirici olup olmadığı ile ilgili garanti verircesine bir yorumda bulunmam yanlış olur, ancak o dönemde Amerikan toplumunu çok iyi topa tutmuş, arka planda ebeveynlere de çok iyi eleştiriler de var kabul, ama bunlar öyle zekice ve üstü kapalı iliştirilmiş ki onları yakalayabilmek için tüm dikkatinizi vermelisiniz, aksi halde o sihirli cümleler kaçıp gidebilir ellerinizden. Peki bu eser bana göre ne zaman keskin bir mesaj verebilmiş olurdu; Bu çürümüş beynin içinde bu kadar yüzeceğimize, on iki yaşındaki bu küçük kızın penceresinde daha mı fazla oyalansaydık, o pencerede de sıkıntı büyük çünkü ve bu taraf çok yüzeysel tutulmuş, kitabın sonlarına doğru satır aralarından yakalayabilirsiniz ancak. Bataklığın içine girmeye cesaret etmiş Nabakov, iyi de yapmış, ancak bu cesaret bize neyi anlatmış, size neyi anlatır, sizlerin takdiri... Yani iyi bir okur olduğunuzu kendinize yazarın başka kitaplarıyla ispatlayacaksanız, kendinizi başka bir eserle sınayacaksanız sizi kimse durdurmaz, çok bıçak sırtı bir konuya, herkes tarafından farklı anlaşılabilecek, kimine göre de hiç anlaşılmayacak bir açı ile yaklaşmış. O halde aklın yolu bir değil mi, bu kitabını geçelim diğerlerini okuyayım derseniz, onlarda da sizi bu kitaptaki kadar etkileyen zeka kıvılcımını yakalayamayabilirsiniz. Yazarın akıcı dilini, zekasını ve mizacını çok takdir ettiğimi tekrar tekrar hatırlatıyorum, ancak böyle hassas bir konuda o da çok takdir edilesi görünmeyebilir size ya da laubali gelebilir; gardınızı alarak, yazara bol şans vererek okumaya başlamanız tavsiyedir. Kitabı bitirdiğimde benim aklımda kalan tek şey; “Baba” figürünün bir kız çocuğunun hayatındaki kilit yerini anlamak oldu. Biz geleneksel bir bakış açısıyla Anne her şeydir diye düşünürüz ya hani, evladının ihtiyaçlarını daha o konuşmadan bilir, onu anlar. Belki de çok yanlış bir açıdan değerlendiriyoruz meseleyi. Bir kız çocuğu yetiştirmek ihtiyaçlarını kolay anlamanın çok çok öteside bir şey olmalı. Keyifli okumalar. (İza)

tutkuya tutsak maymun adam?: Lolita... Ahlâki değerler spazmı, sapıklık krizi, tutku ağrısı; estetik şöleni, edebiyat mücevheri, üslup hazinesi Lolita... Güzel ile Çirkin'in bir başka boyutu, iyi ve kötünün birbirine karıştığı bir roman Lolita. Hani günümüzde yeni bir akım var: Çizim yapan insanlar mavi ve kırmızı renklerle, üst üste iki ayrı çizim yapıyor. Çizime çıplak gözle baktığımızda üst üste iki çizim görüyoruz. Ama şu biri kırmızı biri mavi 3D sinema gözlüklerini kullandığımızda çizimleri ayrı ayrı görüyoruz. (Örn:https://youtube.com/shorts/zNL3xyhLCeo?feature=share ) Lolita'da öyle işte. Bir kırmızı filtre ile bir mavi filtre ile bakmamız gereken, iki çizimi de ayrı ayrı değerlendirmemiz gereken bir yapıt. Bu çizimlerin biri içerik, biri edebi değerini temsil ediyor. Ben incelemeye içeriği ile başlamak istiyorum. Kitap, Humbert Humbert isimli orta yaşlı bir adamın, 12 yaşındaki bir kız çocuğuna duyduğu aşk (denilebilirse), tutku ve saplantıyı, kısaca pedofili içeren bir ilişkiyi konu ediniyor. Kitapta okuyucunun aklını bulandıran en büyük etkenin; anlatımın, Humbert Humbert ağzından yapılması olduğunu düşünüyorum. Zira her suçlunun kendine haklılık payı çıkardığı, bir gerçektir. Bu haklılık payı bulduğu savunmalar, şahsen beni bazen anlayış göstermeye itti. Ama ne yazık ki kitapta pedofili gibi bir gerçek bulunuyor ve bunu hiçbir savunma kurtaramaz. Humbert Humbert de kendini ve vicdanını rahatlatmak için; Lolita'nın baba-kız aşkı gibi saçma bir durumu kendisinin seçtiğini savunuyor. Fakat 12 yaşında bir 'çocuğun' doğru seçimler yapma konusunda gayet toy olduğunu kendisi de biliyor. Yani aslında yanlış seçim yapacağını bilerek Lolitaya iki seçenek sunuyor: Ya kendisi ile yaşayıp istediği tüm kıyafetlere kavuşması, istediği her şeyi yiyebilmesi, 9-14 yaş arasında çocukların ilk defa merak saldığı cinsellik konusunda 'tecrübe edinmesi' gibi 'avantajlara' sahip olacaktır ya da bir yetimhanede veya sokakta perişan halde yaşayacaktır. Lolita, sokakta veya yetimhanede yaşamanın, seçeceği baba-kız aşkı gibi saçma bir durumdan çok daha iyi olduğunu, biraz geç fark edecektir. Humbert Humbert kendisine, Lolita'ya bu seçimi yaptırdığı için birçok defa hakaret ediyor, kendisini suçluyor olsa da hiçbir şey hatasını geri döndürmüyor- ki dönmek gibi bir fikri de olmuyor hiçbir zaman. Lolita kitabının 1997 yapım filminde Humbert Humbert karakterini canlandıran Jeremy Irons, karaktere dair düşüncelerini şöyle aktarıyor: Benim için, gerçek günahkârlar günah işleyen ve günah işlediklerinin farkında olmayanlardır. Bence, Humbert ahlâklı bir adam ve davranışlarının sevdiği kıza mutluluk getirmediğinin ve davranışlarının yanlış olduğunun farkında ki bu da bana göre, onun gerçek bir günahkar olmadığı anlamına geliyor. Humbert, yanlış yaptığını biliyor ancak kendisine yardım edemiyor..ya da etmiyor. Humbert'in suçlu olup olmadığı, yaptığının ahlâki değerlere uyup uymadığı tamamen bireysel bir ahlak anlayışıyla yorumlanabilir. Benim görüşüm, kitabın, içerik olarak tamamen ahlaki değerler dışına çıkan bir konu edindiği yönünde. Kitabın 2. boyutu ise tamamen, biçim, estetik, edebi değeriyle ilgli. Nabokov da kitabın ahlaksız olup olmaması durumunu bu yönüyle savunuyor. Kitapta herhangi bir aşılama olmadığını, insanlara ahlak değeri sorgulatmak gibi bir amacı olmadığını söylüyor. Kitaptaki amacını şöyle açıklıyor: İlk olarak, kalplere dokunmak hatta zihinleri etkilemek gibi bir gayem pek yok. Şahsen daha çok okuyucunun boğazında bir düğüm bırakmak istiyorum. Ayrıca Lolita kitabının son sözünde, oldukça açık bir biçimde yalnızca estetik biçimi önemsediğini belirtiyor. Yani anlayacağınız o ki, Nabokov içerik değil biçim gözeterek yazmış kitabı.Esin kaynağını da şöyle açıklıyor: "Lolita’nın ilk, küçük sancısı 1939 sonları ya da 1940 başlarında Paris’te, amansız bir göğüs nevraljisi kriziyle yatağa düştüğüm sıralarda geldi geçti içimden. Hatırlayabildiğim kadarıyla ilk esin ürpertisi Jardin des Plantes’da bir bilim adamı tarafından aylarca sıkıştırıldıktan sonra, eline verilen kömür parçasıyla şimdiye kadar herhangi bir hayvanın çizdiği ilk resmi çizen maymunla ilgili bir gazete haberinden kaynaklanmıştı. Söz konusu karalama, zavallı yaratığın kafesinin parmaklıklarını gösteriyordu." Lolita kurgusunda maymunumuz Humbert Humbert iken, parmaklıklar Lolita'ya, su periciklerine duyduğu amansız tutkuyu temsil ediyor. Yani tutsak olduğu, tek gerçeği bu tutku olan Humbert Humbert' dan, anlattıklarından başka neyi dile getirmesini isteyebiliriz? Nabokov'un,bu çaresiz maymun durumunu, böyle insanı rahatsız eden, çirkin bir konuyla anlatması okuyucunun zihnini bulandırıyor. Nabokov ya böyle bir konuyu bilinçli bir şekilde seçmiş, ortaya bir farkındalık çıkartarak ilgi çekmek istemiş yada reddettiğinin aksine, karakteri Humbert gibi bir hisse hapsolmuştur. Kendinin Humbert Humbert ile benzer görüşlerinin olmadığını söylese de, benim, tartışmalar sonucu vardığım soru şu oluyor: İnsan içinde bulunmayan bir hissi, duyguyu, arzuyu nereden bilir ve nasıl böyle ustalıkla anlatabilir? Kitabın, içerik olarak Nabokov'un amacının aksine, insanlarda ahlaki değer sorgulamalarına sebep olduğu kesin. Yapı olarak çok başarılı olduğu da belli. Nabokov amacına bonus ekleyerek ulaşmış, bize de okurken sinirlenmek, bitirince sorgulamak kalmış. Sonrası cenk meydanı... Kitapla ilgili benim de yaralandığım 2 video ve ayrıca okuma durumunun altına bıraktığım bilgileri okumak isteyenler için okuma durumunun iletisini ekliyorum buraya: https://youtu.be/RPt4jM5JQ_Y https://youtu.be/UscHn1yK-Zo gonderi/142982587 İyi okumalar, güzel geceler ve esenlikler dilerim. (ebrar)

#1001kitap~~~: ~~KonusuZorOkumasıKolay1NabokovKitabı~~ İnceleme yapmayı düşündüğüm 1kitap değildi asla ama bitince beni epeyce etkiledi aslında zira kitabın konusunun, kendimce psikolojik tespitleri içindeki durumlara geçişiyle küçük 1kıza aşık olan 1adamdan ayıran yer olmuştur... Ahlaken ve düşünce babında zor 1kitap olsa da bugüne kadar en rahat okuduğum ve anlamakta zorlanmadığım kitabiydi ""Lolita"" Nabokov un kitaplarından... İlk ""Göz"" kitabıyla tanışmıştım o incecik kitabi 1haftada zor okumuştum, Pnin 1nebze daha rahattı okuması kendi hayatına da paralel durumlar olduğundan belki de okumamı kolaylaştırmış olabilir... ""Küçük 1kiza aşk"" durumu olduğu bilinmese karşı cinse olan duyguları ifade ediş biçimi ve tutkulu 1aşk durumundaki o cümleleri muazzamdı. Küçük 1kiz olunca düşünceler itici olsa da, başka 1açıdan bakılırsa iki tarafli da psikolojik durumlar açısından verdiği msjlar etkileyiciydi bence dönem toplumsal durumlar adına ya da kızın içinde bulunduğu ailesel faktörlerden dolayı kitap benim için değişmişti, kızın açısından psikolojik durumlar ya da bilinçaltımızın etkiledikleriyle kesinlikle daha önemliydi ki kendimce savunduğum 1tezin ispatı gibiydi yaşanan durumlar... Bakış açınıza göre iki uç kısımdaki tarafta olabilirsiniz ya çok seveceksiniz ya da nefret edeceksiniz kitaptan. Bu duruma yada başka türlü tutkulara olan yazarları da es geçmemiş yazar satır aralarında Proust ve daimi konu kahramanımız Andre Gide yine vardı :-))) kaderi o şekilde kaldı Gide'nin, kader diyince kitaptaki kader bağlantıları da çok güzeldi özellikle sonlarda 1sayfanin cümlelerini defalarca okumuş olabilirim... Kitap ölmeden önce okunması gereken 1001kitap listesinde olduğu için aldığım ve okurken çok zorlar diye de sürekli ertelediğim 1kitapti şuan ama aralarda verdiği toplumsal ve ailesel psikolojik tespitleriyle severek ve etkilenerek okudum. Herkes sever mi bilmiyorum ama altında yatan tespitler ne yazık ki hayatın taaa içinden durumlardı iç acitici halleriyle günümüzde de yaşanan durumlarla, herkese sağlıklı mutlu huzurlu keyifli okumalar... (Ayşe...)

Lolita PDF indirme linki var mı?

Vladimir Nabokov - Lolita kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Lolita PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Vladimir Nabokov Kimdir?

Vladimir Vladimiroviç Nabokov (22 Nisan 1899 – 2 Temmuz 1977) Rus asıllı ABD'li yazar. İlk eserlerini Rusça yazdı, uluslararası ününü İngilizce yazdığı romanlarla kazandı. En tanınmış eseri Stanley Kubrick ve Adrian Lyne tarafından filme de çekilen Lolita adlı romanıdır.

1899'da St. Petersburg'da aristokrat bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Özel eğitim gördü ve küçük yaşta İngilizce öğrendi. Bolşevikler iktidara geldiğinde aile Rusya'dan ayrılarak önce Londra, sonra Berlin'e gitti. Öğrenimini Cambridge Üniversitesi, Trinity College'de tamamladı. 1923 ile 1940 arasında anadilinde romanlar, hikâyeler, oyunlar, şiirler yazdı ve kuşağının seçkin Rus göçmen yazarlarından biri olarak ün kazandı. 1940 yılında karısı ve oğluyla ABD'ye göç etti ve 1941'den 1948'e kadar Wellesley College'de dersler verdi. 1955'te yayımlanan Lolita'nın dünya çapındaki başarısından sonra, 1959'da Cornell Üniversitesi Rus edebiyatı profesörlüğünden emekli olarak İsviçre'ye yerleşti. İngilizce ilk romanı olan The Real Life of Sebastian Knight'ı 1941'de yayımladı ve bu dili şaşırtıcı bir yaratıcılıkla kullanarak eserlerini İngilizce yazmaya devam etti.

Nabokov, 1977'de İsviçre'nin Montreux kentinde öldü. Yazarlığının yanı sıra, ünlü bir kelebek toplayıcısı ve satranç problemleri yaratıcısıdır.

Vladimir Nabokov Kitapları - Eserleri

  • Lolita
  • Göz
  • Karanlıkta Kahkaha
  • Maşenka
  • Solgun Ateş
  • Cinnet
  • Lujin Savunması
  • Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı
  • Saydam Şeyler
  • İnfaza Çağrı
  • Pnin
  • Edebiyat Dersleri
  • Ada ya da Arzu
  • Rus Edebiyatı Dersleri
  • Konuş, Hafıza
  • Bir Günbatımının Ayrıntıları
  • Nikolay Gogol
  • Rua, Dam, Vale
  • İhtişam
  • Yetenek
  • Don Quijote Dersleri
  • Çarpık Dünya
  • Laura'nın Aslı

Vladimir Nabokov Alıntıları - Sözleri

  • “Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum.” (Göz)
  • Yanlışlıklar, beceriksizlikler, arayışlar, düş kırıklıkları... besbelli bizimkine hizmet eden aşk meleği solak, kararsız, hayal gücünden yoksun biriydi. (Karanlıkta Kahkaha)
  • 'Koca adamlar ağlamaz,' dedi. 'Arna ben daha büyümedim ki,' diye cevapladı adam (Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı)
  • "Yarınlarımızı dünlerimizden gelen verilerle planlamak geleceğin en önemli özelliği olan var olmadığı gerçeğini göz ardı etmektir." (Çarpık Dünya)
  • Bir yazarın işinin ülkesinin ahlakını düzeltmek, sokak kürsüsünün muazzam yüksekliğinden ulvi ideallere parmak basmak, ikinci sınıf kitapları çalakalem yazarak ilk yardım uygulamak olduğunu asla kabul edemem. (Edebiyat Dersleri)
  • Sosyalizm ve Batı liberalizmi, Dostoyevski'nin gözünde Batı'nın kirliliğinin ve Slavik, Yunan-Katolik bir dünyanın yıkımına yönelik şeytani günahların tecessümüydü. (Rus Edebiyatı Dersleri)
  • İnsanlar, kapkara bir yükle, sancıyan kocaman bir kamburla yaşamayı öğrenmişlerdir: Bu yük, “gerçeklik”in yalnızca bir “düş” olabileceği varsayımıdır. (Saydam Şeyler)
  • "Hep düşünmüşümdür," dedi "İnsan acaba kimi daha iyi tanır: Beş saat aynı odada birlikte kaldığı birisini mi, yoksa bir ay boyunca her gün on dakika gördüğü birisini mi?" (Rua, Dam, Vale)
  • "Benim alçakgönüllü imzam,bu seçkin topluluğun imzalarıyla samimiyet kurmamalı.Ben hiçbir şey değilim. " (Çarpık Dünya)
  • Gözyaşları güzelliğini arttırmıştı. (Karanlıkta Kahkaha)
  • Doktor Lujin'e Dostoyevski'den herhangi bir şey verilmesini yasakladı, zira Dostoyevski, doktorun deyimiyle, çağdaş insanın ruhunda baskılı bir etki yaratıyordu, sanki korkunç bir aynaymış gibi. (Lujin Savunması)
  • "..Bazı kimseler -ben de onlardan biriyim- mutlu sonlardan nefret ederler. Kazık yemiş gibi oluruz biz. Aslolan, zarara uğramaktır. Felaket geliyorum derse gelmelidir.." (Pnin)
  • Fakat Gogol'ü okuduktan sonra insanın gözleri Gogolleşebilir ve en umulmadık yerlerde, onun dünyasından parçalar görebilir. (Nikolay Gogol)
  • (...) tepedeki gökyüzü onun yıldızının parlamasını dört gözle beklemiyor muydu? (Karanlıkta Kahkaha)
  • Ve birden çok çok uzaklarda, insanların tamamen farklı bir yaşam sürdükleri düşüncesi bir kuş gibi uçuyor beynimden. Onlar benim gibi, bir kereste ormanında, küçük bir çiftlikte tıkılıp kalmıyorlar. (Maşenka)
  • Bazı kimseler -ben de onlardan biriyim- mutlu sonlardan nefret ederler. Kazık yemiş gibi oluruz biz. Aslolan, zarara uğramaktır. Felaket geliyorum derse gelmelidir. (Pnin)
  • Var oluşumdan hiçbir şey anlamazdım, kendi kendimin bilincinde olmaktan vazgeçememe düşüncesi beni deli ederdi ve güvenle ve dikkatle küçük işleriyle meşgul olan o sade insanları kıskanırdım. (Göz)
  • Tarihçilerin kesin ve doğru olmaları, taraf tutmamaları gerekir. Ne çıkarın, ne korkunun, ne hıncın, ne sevginin, tarihçiyi gerçekten saptırmaması gerekir. Gerçeğin kaynağı, tarihtir; zamana denk olan, olayları saklayıp koruyan, geçmişe tanıklık, şimdiki zamana örnek teşkil eden, geleceğin habercisi tarih. (Don Quijote Dersleri)
  • ...edebi şaheserleri inceleyecekti. Bu onun, artık özgürce tadına varabileceği bir merakıydı. (Solgun Ateş)
  • "... belirli bir görüntünün hatırası, belirli bir ânın özleminden ibarettir; ve evler, yollar, caddeler de, heyhat, seneler gibi uçup giderler." (Edebiyat Dersleri)

Yorum Yaz