diorex
sampiyon

Leyla'nın Evi - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Leyla'nın Evi kimin eseri? Leyla'nın Evi kitabının yazarı kimdir? Leyla'nın Evi konusu ve anafikri nedir? Leyla'nın Evi kitabı ne anlatıyor? Leyla'nın Evi kitabının yazarı Zülfü Livaneli kimdir? İşte Leyla'nın Evi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.02.2022 00:43
Leyla'nın Evi - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Zülfü Livaneli

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786050906486

Sayfa Sayısı: 284

Leyla'nın Evi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Romanları çok satanlar listesinden inmeyen, ödüller alan, 30 dile çevirilen, sinemaya ve tiyatroya aktarılan Zülfü Livaneli, Leylanın Evinde her biri ayrı bir dünyadan gelen insanların hayatlarını bir İstanbul romanında kesiştiriyor.

Boğaziçi'nde Bosnalılar Yalısı'nda doğup büyümüş paşa torunu Leyla Hanım, yalının yeni sahibi Ömer Cevheroğlu tarafından sokağa atılır ve mahallenin çocuklarından gazeteci Yusuf'un Cihangir'deki bekâr evine sığınmak zorunda kalır. Yusuf'un sevgilisi Rukiye ("sahne adı"yla Roxy), Almanya'da peep show'larda modellik yapmış, hip-hop tarzı müzik yaparak "yırtmaya" uğraşan bir Almancı kızıdır.

Leyla Hanım, yalının yeni sahipleriyle görüşmeye çalıştığı bir gün, Ömer Bey'in babası, Kadızade Konağı'nın emektar vekilharcı, dört kuşaktır konaklarda hizmetkârlık yapan bir aileden gelen Ali Yekta Bey ile tanışır.

Her biri ayrı bir dünyadan gelen bu insanların hayatlarının kesişmesi, onları hem kendilerini hem de birbirlerini değiştirecekleri, kimi zaman acılı kimi zaman eğlenceli bir sürece sokacaktır.

Leyla'nın Evi, bir yanıyla da "ev" üstüne bir roman: "Çünkü imparatorluk yıkılırken bütün Osmanlı tebaası acı çekti ve herkes birbirinin evine yerleşti."

Leyla'nın Evi Alıntıları - Sözleri

  • "Mademki insanlar birbirine acı veriyordu, o zaman en güzel şey hayata meydan okumak ve mutlak bir yalnızlığı seçmekti."
  • "Dünya birden dursa Ters dönmeye başlasa Hayvanlar insan olsa İnsanlar hayvan olsa Zenginler fakir olsa Fakirler zengin olsa Fareler kedileri parçalasa Kuşlarda kurtları Yeniden dağıtsak kartları Alt üst olsabbu dünyanın şartları Çiğnesek ayaklar altında Baba denen hırtları O zaman yine gülümserim O zaman yine gülümserim Sana b*ktan dünya
  • "Aşk diye ballandıra ballandıra göklere çıkardıkları şeyin anlamıyor bir türlü."
  • “Bu dünyadaki her trajedi, küçük ve masum bir adımla başlar.”
  • Bu dünyadaki her trajedi küçük ve masum bir adımla başlar.
  • Cemile’nin eve götürdüğü levhada itinalı bir eski yazıyla ‘’ bu da geçer yahu” yazılmıştı. Cemile bunu anlamıyor işsizlere iş, kızlara koca, hastalara şifa niyetine asılan bir Kuran ayeti sanıyordu.
  • “Mahallelinin ona ‘küçük hanım’diyen yaşlıları dünya değiştirdikçe küçük hanım zamanla ‘büyük hanım’ oluvermişti…”
  • “Bu da geçer ya hu!”
  • Seversin, kavuşamazsın, aşk olur
  • “Hayatta hiçbir şey karşılıksız değildir.”
  • Hayat böyleydi işte, önceden planlanan biçimde ilerlemiyordu.
  • “Geriye dönüp bakma. Asla bakma! Yokmuş gibi davran.”
  • Bu dünyadaki her trajedi, küçük ve masum bir adımla başlar..

Leyla'nın Evi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Leyla, paşa dedesinden kalan İstanbul'un kıyısında bulunan yalının son varisi. Ancak yalı satılmak zorunda kalıyor ve müştemilatta yaşayan Leyla'yı yalının yeni sahipleri türlü yollarla evinden atıyorlar. Sokakta kalan Leyla' yı hiç bilmediği bir dünya beklemektedir.. Leyla, Yusuf, Roxy ve Ali Yekta Bey... Kitap farklı hayatları ortak noktada birleşiyor.. Leyla'nın Evi' nde hem Leyla olur okuyucu hem Yusuf hem Roxy hem de Ali Yekta Bey. Kimseyi haksız göremez ve herkesin insani yönünü sorgulamaya başlar.Yaşanan trajediler, toplumsal değişimler, ait olamama durumu sade ve gayet akıcı bir dille anlatılmış. (ELİF)

Leyla'nın Evi: Kalemine hayran kaldığım Livaneli'nin bir şaheseri daha. Paşa torunu olan Osmanlı soylusu Leyla Hanım'ın, bir uydurma doktor raporu ile zihinsel sorunları bahane edilerek doğup büyüdüğü aile yadigarı yalıdan yaka paça dışarı atılmasıyla başlar hikâye (...) Livaneli, toplumun farklı kesimlerinde yaşamını sürdüren insanları ortak bir kaderde buluşturarak , yalıda yaşanılan çatışmaları, milletler arası kültürel değerleri, o dönem için bir sorun hâline gelen barınma ihtiyacını, toplumun aksayan yönlerini sürükleyici, sade ve samimi bir dille biz okurlara aktarır. Kendinizi olayların içinde bulur, kitapta ele alınan hayatı bizzat kendiniz yaşar, deneyimler ve hissedersiniz. Beni en çok etkileyen şey; Leyla Hanım'ın asilliği, kültürel açıdan gelişmişliği, hayata bambaşka bir bakış açısı ile yaklaşımı oldu. Bu kitabı okurken her birimiz, bambaşka insanların iç dünyalarına sürüklenecek, o dönem ile günümüz arasında bir ikileme düşeceğiz. Kendimize, çevremize sorgulatacağımız sorular ile kitabın içine daha bı dalacağız. Daha bi bütünleşeceğiz. Adeta o döneme doğru bir yolculuğa çıkacağız. Kitabı okumanızı canı gönülden tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim (Cansu dağ)

Kalemini sevdiğim bir yazar. Kitapta farklı farklı yaşamlara yer verilmiş. Fakat kaderleri ortak bir noktada birleşiyor. Bir Osmanlı Hanımefendisi olan Leyla’nın evinden yasal olmayan yollarla dışarı atılmasını ve onun hayata tutunma çabalarını okuyarak başlıyorsunuz romana. Daha sonrasında Roxy çıkıyor karşınıza. Eski ve yeni hayatlar usta bir kalem tarafından harmanlanıyor. Kitapta Osmanlı'nın son dönemlerinde yaşanan sancılı hayattan Cumhuriyet’e geçişede yer veriliyor. Ama kesinlikle bir tarih kitabında yer alan detaylar yok elbette. Leyla’ya üzüldüm, Roxy’i çoğu zaman anladım ve Hip-Hop’çuları sevdim bu kitapla. Bir ev sadece barınma ihtiyacımızı değil aynı zamanda bizim çocukluğumuzu,gençliğimizi,ruhumuzda iz bırakan anılarımızı taşır..bir ev eşyalarıyla,duvarlarıyla bizden bir parça taşır ve daha bir çok hikayeyi içinde barındırır.Leyla'nın Evi bize duygusal öğelerle birlikte geçmişe,tarihimize bakma olanağı da sağlayan muhteşem bir kitap.Mübadeleler,göçler ve ülkelerdeki bu değişiklikler yüzünden insanların tarih boyunca neler çektiğine şahit olabileceğimiz bir konuyu roman haline getirmiş yazar..sade ve etkileyici dilinden dolayı kitabın nasıl bittiğini anlayamadım..sadece göçler değil tabi ki bir de hepimizi özendirecek boyutta büyük bir sevdanın öyküsüyle kitap okuyucuyu etkisi altına almayı başarıyor..bütün övgüleri hak eden ve sevebileceğinizi düşündüğüm bir roman.Zülfü Livaneli işte,başka söze gerek yok,okuyun ,okutturun.. (Zümra)

Kitabın Yazarı Zülfü Livaneli Kimdir?

Zülfü Livaneli, (d. 20 Haziran 1946, Ilgın), Türk müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen.

İlk yılları

Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’olup, aslen Artvin’in Yusufeli ilçesinden olan Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.

Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağına izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin erkek çocuklarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli'nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanlığı’na kadar yükselmiştir.

Kariyeri

Ankara Cumhuriyet Lisesi mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in kendisine hayatını değiştirecek bir sermayeyi hediye ettiğinden haberi yoktu.

Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.

Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.

Bugüne kadar dört uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis", "Şahmaran" ve "Veda". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "AltınAntigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.

Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk-Kul Forumu'nda yer aldı.

Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.

1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.

"Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.

Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejetaryendir.

19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.

Siyasi kariyeri

Livaneli 1994 yerel seçimlerinde, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oldu. Anavatan Partisi'nin adayı İlhan Kesici, Refah Partisi'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Doğru Yol Partisi'nin adayının Bedrettin Dalan olduğu çekişmeli seçim sürecinde oyların %20,30'unu alan Livaneli üçüncü geldi. Erdoğan ise %25,19'luk bir oranla Belediye Başkanı seçildi. Livaneli, 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'den İstanbul milletvekili seçildi. Partinin 13. Olağanüstü Kurultayı'nda yeter sayıda imza bulamadığı için genel başkan adayı olamadı ve parti yönetimini ağır şekilde suçlayarak istifa etti. Livaneli, istifasını açıklarken şunları söyledi:

"CHP yönetimi, Atatürk'ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı için ülkemizi içinden çıkılması güç bir siyasi karmaşaya sürükledi. Bu büyük tarihsel ve siyasi kaymayı engelleyebilmek ve CHP'yi özündeki devrimci, reformcu ilkelere tekrar kavuşturabilmek için, parti içinde her düzeyde büyük çaba harcadım. Ama ne yazık ki bu çabalar da diğerleri gibi sonuçsuz kaldı. Partideki muhalif fikir ve kişileri yok etme alışkanlığı, bu kurultaydan sonra da bir kıyıma dönüşerek devam ediyor. CHP içinde kalarak mücadele etme yolları artık tükendi. Parti, örneği görülmemiş bir şekilde antidemokratik ve oligarşik bir yapıya dönüştürüldü."

Zülfü Livaneli Kitapları - Eserleri

  • Serenad
  • Son Ada
  • Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
  • Leyla'nın Evi
  • Engereğin Gözü
  • Mutluluk

  • Edebiyat Mutluluktur
  • Arafat'ta Bir Çocuk
  • Harem
  • Sevdalım Hayat
  • Bütün Kuşların Uykusu
  • Kardeşimin Hikayesi
  • Son Ada'nın Çocukları

  • Veda
  • Konstantiniyye Oteli
  • Diktatör ile Palyaço
  • Sanat Uzun Hayat Kısa
  • Orta Zekâlılar Cenneti
  • Yaşar Kemal
  • Dünya Değişirken

  • Arkadaşıma Veda
  • Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar
  • Huzursuzluk
  • Atatürk’ün İzinde
  • Elia ile Yolculuk
  • Sosyalizm Öldü mü?
  • Gölgeler

  • Nefesim Nefesine
  • Rüzgarlar Hep Gençtir
  • Sis
  • Şapka
  • Gökyüzü Herkesindir
  • Bizi Sürükleyen Nehir
  • Balıkçı ve Oğlu

  • Mutluluk

Zülfü Livaneli Alıntıları - Sözleri

  • Halkın "Kurtar bizi baba." diye sığındığı bir başbakan, depremde çöken hastane için "Canım, 29 yıl ayakta durmuş ya!" derse, kıyamet niye kopmaz? Deprem bölgesinde can çekişen insanların çadırını, ekmeğini dağıtamayan devlet, nasıl bir devlettir? Ve halk, televizyon kamerası karşısında, neden "Allah devletimizden razı olsun." der? Dünyanın her köşesinden gönderilen yardım malzemesini çalan halk, nasıl bir halktır? Erzincan'da gördükleri kabalık, becerisizlik, cehalet ve kötü niyet kargaşasından dehşete düşen İsviçreli ekip "Ne haliniz varsa görün!" diyerek çekip gitmekte haklı mıdır, değil midir? Dış ülkelerden gelen yardım ve ekip gönderme taleplerini 48 saat cevaplamayan Dışişleri Bakanlığı, ne derece başarılı bir bakanlıktır? Siz bu soruları soranlardan mısınız, yoksa bu sorulara kızanlardan mı? (Diktatör ile Palyaço)
  • Her şeyi bırakıp uzaklara gitmek isteğim büyüyordu içimde... (Serenad)
  • Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine" (Nefesim Nefesine)
  • İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür. Yeter ki, güçlerinin farkına varıp birleşsinler. (Son Ada'nın Çocukları)
  • bu yaşam, en ufak bir çabaya bile değmezdi (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm)
  • "Aşk diye ballandıra ballandıra göklere çıkardıkları şeyin anlamıyor bir türlü." (Leyla'nın Evi)

  • " Bir yer var iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. Seninle orada buluşacağız." Mevlana (Huzursuzluk)
  • Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor (Son Ada'nın Çocukları)
  • Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı onurdur. (Bizi Sürükleyen Nehir)
  • Düşmanlık dolu bir dünyaydı bu. Niye bu kadar anlayışsızdı insanlar, birbirine karşı? Niye sırtlan gibi dişlerini gösteriyorlardı? (Arafat'ta Bir Çocuk)
  • üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.” (Elia ile Yolculuk)
  • Köydeyken, çocuğun çok karnı agrirdi. Ağrıyı çeksin diye sabahları yalınayak toprakta yürütürlerdi. (Bütün Kuşların Uykusu)
  • Keşke; kan revan, hapis, zulüm, ölüm orucu yerine, binbir çiçekli kültür bahçesinin mis kokuları arasında yaşayabilseydik. Yaşar Kemal'in türkülerini paylaşabilseydik. (Yaşar Kemal)

  • "Tıpkı baban gibisin. Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar çok güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor." (Son Ada'nın Çocukları)
  • Alçalmaya başladık, diyor pilot ah diyorum, çoktan be kaptan çoktan alçalmaya başladık biz. (Gökyüzü Herkesindir)
  • Zayıflığını gösterecek kadar güçlü ol. (Bizi Sürükleyen Nehir)
  • Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. (Serenad)
  • ...yüreğim sızlayarak seni özlediğimi bilmeni isterim. (Son Ada)
  • Aşk, insanın içindeki karanlığa da çok yakın, aydınlığa da. (Sanat Uzun Hayat Kısa)
  • "Ağzımı açtım sonra kapadım; o kadar korkmuştum ki bir şey söyleyemedim. Bildiğim tüm sözcükleri unutmuştum." (Şapka)

Yorum Yaz