diorex
sampiyon

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Korkuyu Beklerken kimin eseri? Korkuyu Beklerken kitabının yazarı kimdir? Korkuyu Beklerken konusu ve anafikri nedir? Korkuyu Beklerken kitabı ne anlatıyor? Korkuyu Beklerken kitabının yazarı Oğuz Atay kimdir? İşte Korkuyu Beklerken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 16:23
Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oğuz Atay

Tasarımcı: Ümit Kıvanç

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789754701586

Sayfa Sayısı: 202

Korkuyu Beklerken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Oğuz Atay'ın hikayeleri, gündelik hayatı kavrayış derinliği, anlatım zenginliği ve okuru alıp götürmedeki enerjileri bakımından romanlarından geri kalmaz. Kitaba adını veren hikayenin korkuyu beklerken kendini evine hapseden kahramanı, Atay'ın edebiyat güzergahındaki farklılığının en büyük kanıtlarından. Yazarın bu kitaptaki ilk hikayeyle varettiği "beyaz mantolu adam" da öyle.

Korkuyu Beklerken Alıntıları - Sözleri

  • İçimin yorulduğunu hissediyordum.
  • Görünüşüme bakma, içim öldü artık.
  • Yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor
  • Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.
  • Beni anlamıyorlardı. Zararı yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.
  • Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.
  • "Hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi."
  • Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler anlamadı.
  • Görünüşüme bakma, içim öldü artık.
  • "Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. Bu karara bütün gücüm ile muhalefet ediyorum. Ben yalnızlığa dayanamıyorum,"
  • "Fakat mesele bu değildi; mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti."
  • "Şimdi onu nasıl inandırabilirim bütün bu süreyi onunla birlikte yaşadığıma? Onu unutmuş gibi yaşarken onu düşündüğüme? Anlamaz, görünüşe kapılır, anlamaz. Başkasına rastladığım için, bu yeni ilişkinin her şeyi unutturduğunu düşünür. Oysa her şeyi hatırlıyorum."

Korkuyu Beklerken İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Oğuz Atay Okuma Rehberi: YouTube kitap kanalımda Oğuz Atay'ın hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: https://youtu.be/INZw0WFskak "Hayatımın, başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım." Tutunamayanlar, Oğuz Atay "Oğuz Atay okumaya direkt Tutunamayanlar'dan mı başlanmalı? Tehlikeli Oyunlar kitabı neden beni sarmadı? Oğuz Atay kitaplarını okumadan önce hangi kitapları okursam çok iyi bir altyapı olur?" şeklinde sorular soruyorsanız ve cevaplar arıyorsanız, şu an doğru incelemeyi okuyorsunuz demektir. Aylardır hazırlamak istediğim ve uzun zamandır da araştırmalarımla birlikte düşünsel altyapısı için uğraştığım "Oğuz Atay kitapları okuma rehberi"me hoşgeldiniz. Bu inceleme yaklaşık olarak 10 kitabın, yüzlerce sayfanın ve sayısız içselleştirmenin ekranlarınıza bir öz olarak yansımasıdır. Sadece 5-10 dakikanızı ayırıp bu incelemeyi sonuna kadar okuduğunuz takdirde belki de haftalarınızı alacak Oğuz Atay okumalarınızı daha bilinçli yapabilir ve Atay'ın dertlerini anlamlandırma konusunda iyi bir yol alabilirsiniz. Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için de bu incelemeyi paylaşabilirsiniz. Bunları dedikten sonra ilk olarak "Neden okuma rehberini Korkuyu Beklerken kitabı incelemesi olarak yazıyorsun?" sorunuzu cevaplayayım. Çünkü arkadaşlar Korkuyu Beklerken kitabı bence Oğuz Atay için en uygun başlangıç noktasıdır. Eğer ki Oğuz Atay'ı bir yapboz olarak düşünmek ve ilk olarak bütün parçalarının yer aldığı bir kitabıyla onu tanımak isteseydik işte bence o bütün Atay parçalarının yer aldığı yapbozun adı kesinlikle Korkuyu Beklerken kitabı olurdu. Ama yine de bütün bunlardan önce yapmanız gereken bence Dostoyevski'nin ve Kafka'nın en önemli kitaplarını okumuş olmak, Gonçarov'un Oblomov kitabını kesinlikle okumuş olmak, Shakespeare'in de Hamlet kitabını ve olmak ile olmamak arasındaki gidip gelişlerini kesinlikle anlamış olmaktır. Ayrıca bütün bunların yanısıra Yıldız Ecevit'in Ben Buradayım kitabını da yanınızda her zaman bir ilkyardım kiti misali bulundurarak Oğuz Atay kitapları serüveninizi çok daha zengin kılabilirsiniz. Üstteki paragrafı şu yüzden yazdım: Dostoyevski'nin dertlerini anlamak Oğuz Atay'ın dertlerini anlamaktır. Raskolnikov'un bireysel bir çıkış yolu araması, aynı zamanda Selim'in bireysel bir çıkış yolu aramasıdır. Kafka'nın kitaplarını anlamak Oğuz Atay'ın kitaplarını anlamaktır. Josef K.'nın kendi davası uğruna bilinmezliğe sürüklenmesi, Hikmet'in, Coşkun'un, Turgut'un, Server'in her şeyi göze alıp kendi benliğine karşı savaş açmasıdır. Oblomov'un diğer insanlarda görmekten sıkıldığı küçük ihtiras oyunlarını, arkadan çekiştirmeleri ve falanca filancanın bir şeyi satın almasını eleştirmesini anlamak, Oğuz Atay'ın karakterindeki parçaların büyük çoğunluğunu anlamak demektir. Elbette bu yazdığım yazarları okumadan da Oğuz Atay serüvenine giriş yapabilirsiniz, fakat bence böyle bir okuma serüveni her zaman eksik bir serüven olarak kalmaya yazgılıdır. Her zaman dediğim gibi, bir yazarın okuduğu yazarları okumak o yazarın kitaplarını daha iyi anlamak açısından inanılmaz faydalı bir eylemdir. Ama yine de Camus ve Kafka okuma rehberlerini hazırlarken de söylediğim gibi, dönemin siyasi zihniyetinden başlayarak yazarın yaşadığı aileye ve daha sonra da yazarın psikolojisine kadar inilebilecek genelden özele doğru yapabileceğiniz bir düşünce perspektifiyle bütün yazarların kitaplarını çok daha geniş değerlendirebilir ve kitaplardaki anahtar noktaları kaçırmamış olursunuz diye düşünüyorum. Mesela, "Oğuz Atay'ın yaşadığı siyasi dönem nasıl bir dönemdi?" diye kendimize bir soru sorarsak, Ben Buradayım kitabının 80. sayfasında bu sorumuzun "Gittikçe yoğunlaşan soğuk savaşın Türkiye’yi çemberlediği, hoşgörüsüzlüğün artarak resmi baskı ve şiddete yöneldiği dönemdi. Özellikle Demokrat Parti iktidarının siyaset ağalarının gerici politikalarının devleti kullanarak topluma dayatıldığı günlerdi. Diğer her düşünce yalıtılıp, yıldırılıp sindirilmek isteniyordu.” şeklinde cevaplandığını görebiliyoruz. İşte bu "diğer her düşünce" kısmı da zaten bir zamanlar Oğuz Atay'ın içerisinde bulunduğu Marksizm zamanlarına, aydınlık statüsüne ve bunlara karşı geliştirdiği ironi ve eleştirilerin kitaplarında yer almasına kadar götürüyor bizi. Mesela, "Oğuz Atay'ın içinde bulunduğu aile nasıl bir aileydi?" diye kendimize daha özele indirgenmiş bir soru sorarsak, Oğuz Atay'ın babasının Kastamonulu bir Anadolu insanı ve annesinin de İstanbul hanımefendisi Batılı bir kent kadını olduğunu öğrenebiliyoruz. Ne kadar da Kafka'nın babası ve annesinin özellikleriyle uyum sağlayan bir aile yapısı! Bu soruları kendimize sorduktan sonra da zaten Oğuz Atay'ın hangi kitaplarında ailesinden beri gelen bu Doğu-Batı çıkmazlarına yer verdiğini, hangi kitaplarında Demokrat Parti zamanında çıkış yolu arayan insanların neler düşündüğünü daha rahat anlayabilecek bir konuma gelebiliyorsunuz. Dostoyevski'nin ilk kitabı olan İnsancıklar'dan Karamazov Kardeşler'e gelene kadar bireysel insan Makar'dan, evrensel bir üçlü "Ivan-Dimitri-Alyoşa"ya evrimleşildiğini çok rahat gözlemleyebiliyoruz. Bu durumun bir benzerini Oğuz Atay için de düşünürsek Korkuyu Beklerken'de başlayan bireyselliğin, Eylembilim ve tamamlayamadan öldüğü Türkiye'nin Ruhu kitaplarına gelene kadar dönüşmeye başlayan bir Türk halkı bilinci oluşturma ve toplumsallığa doğru gittiğini görebiliriz. İşte tam olarak bu devinimi anlamak için Oğuz Atay'a Korkuyu Beklerken kitabından başlamak oldukça önemlidir bence. Nedir korku? "Korku, bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his." şeklinde tanımlanmış sözlükte. Hmm, güzel. Buradan çıkış yaparak kendimize bir yol belirleyebiliriz. Kitabın ilk öyküsü olan Beyaz Mantolu Adam öyküsünün ilk cümlesi bize zaten ilk yumruğu atıyor: “Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı.” (s. 11) Dönemin siyasi zihniyetini bir tehdit algısı olarak görüp korkmak, insan topluluğundan korkmak, bir süre sonra başarıdan bile korkar hale getirilmek... Bütün bunlara rağmen varoluş kelimesinin İngilizce'si olan "existence" kelimesinin kökeninde "ex" yani dışlanmak olması. İnsanın kendi içsel benliğine dönebilmesi ve var olabilmesi için ilk önce toplumundan dışlanması, sonra başarısız olduğunu hissetmesi ve anca bu sayede benlik bilincinin arayışında olabilmesi... İşte bu yüzden Oğuz Atay'a Korkuyu Beklerken kitabından başlamalısınız. Unutulan öyküsündeki tavan arası kasvetinin Kafka kitaplarını ve Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar kitabında kabuğuna sıkışmış insan olan Yeraltı Adamı'nı hatırlatması. Korkuyu Beklerken öyküsünde Ubor Metenga adlı bilinmeyen bir dille yazılmış mektubun peşinden koşacak kadar bile idealsiz, arayışsız olmak ve böylece insanın bilinmez olanı aramak istemesinin anlatılması, Kafka'nın Dava'sını hatırlatması. Oğuz Atay'ın kendi hayatında da çelişkiye düştüğü gibi somutluk ile soyutluk arasındaki gidiş gelişlerini görebilmemiz... İşte bu yüzden Oğuz Atay'a Korkuyu Beklerken kitabından başlamalısınız. Bir Mektup öyküsündeki karakterin kendisine bir tutamak aramak istemesi ve arkadaş arayışları, Ne Evet Ne Hayır öyküsündeki dert köşesi, Tahta At öyküsündeki Türkiyedeki estetiğin bozulması eleştirilerinin bize Oğuz Atay'ın mühendislik zamanlarında maruz kaldığı zorlukları hatırlatması, Oğuz Atay'ın kitaplarını bir son öğrenme kaygısıyla değil, ortasını kaçırmama ve süreç kaygısıyla okumamız gerekliliğinin farkına varmamız... Aynı hayatın başı ve sonunun belli oluşu ama ortasını kaçırmamamız gerekliliği gibi. İşte bu yüzden Oğuz Atay'a Korkuyu Beklerken kitabından başlamalısınız. Babama Mektup'daki Atay'ın babasıyla her ne kadar ters düşmesine rağmen onunla uzlaşmaya çalışması ve Kafka'nın Babaya Mektup'una bir selam çakması, Demiryolu Hikayecileri'nde “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?” diyerek bizi anlamaya ve "Ben de buradayım Oğuzcuğum Atay!" demeye çağırması, kitabın neredeyse her sayfasından kopup gelen ve diğer kitaplarında da pek çok şekilde görebildiğimiz ironiler, iç hesaplaşmalar, iç diyaloglar, aydın eleştirileri, tutunamayanlık ve Oğuz Atay yapbozunun bütün parçalarının bu kitapta bulunuyor olması... İşte bu yüzden Oğuz Atay'a Korkuyu Beklerken kitabından başlamalısınız. İsterseniz bütün bu yazdıklarımı ve diğer detayları bir video olarak da izleyebilirsiniz: https://youtu.be/INZw0WFskak “Aşırı tutkulu bir Oğuz Atay hayranı olmak istiyorum ve bütün kitaplarını okumak istiyorum” okuma sırası bence şöyle olmalı: - Yıldız Ecevit'in Ben Buradayım kitabından öncelikle biyografik kısımlar okunmalı. Daha sonra da alttaki kitaplar okundukça bu kitaptan paralel okumalar yapılarak devam edilmeli bence. - Korkuyu Beklerken - Tutunamayanlar - Oyunlarla Yaşayanlar - Tehlikeli Oyunlar - Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan - Eylembilim - Günlük Daha çok okurun bu rehberden faydalanabilmesi için bu iletiyi paylaşabilirsiniz. Keyifli ve Oğuz Atay'ın tutunamadığı şeyler arasındaki tehlikeli oyunlarınızın ihtimallerini daha çok keşfetmeye yakınlaşabileceğiniz, oyunlarla yaşadığınız ve korkularınızı beklerken bu arada kendinizi de unutmadığınız meraklı okumalar dilerim. (Oğuz Aktürk)

Oğuz Atay (değeri bilinmeyen adam): "Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı." Diyerek başlıyor üstad yazmaya. Ona üstad diyorum çünkü kalemini böyle terbiye edip kağıdına savuran yazar az bulunur. Özür dilerim "Üstad" kelimesini küçük harfle yazdım.(Hem de iki kere) Kalem erbabını anlatırken de saygı lazım elbet. Bu kitapta Oğuz Atay'ın sekiz muazzam hikayesi bulunmakta. Her şeyden önce şunu söylemek istiyorum: Bugüne dek çok fazla hikaye kitabı okudum ve bu eser benim için birinci sıraya oturdu. Arada atladığım varsa da ilk üçte. Oğuz Atay'dan okuduğum ilk kitap oldu. Çoğu kitap tavsiyesinde bu kitabından başlamanın daha doğru olacağı yönünde fikirler gördüm. Şans eseri yolum kesişti bu kitapla ve iyiki kesişmiş. Hani bir yazarı ilk defa okumaya başlarsınız ve damağınızda tarifsiz tatlar bırakırya kitapları. İşte Oğuz Atay o yazarlardan. Hatta o yazarlar Oğuz Atay okuduktan sonra buna karar vermiş olabilir. O kadar tarifsiz duygular içerisinde bıraktı beni. Şu anda rahatlıkla Oğuz Atay'ın yazım stili veya tercih ettiği doğallık hakkında yorum yapabilirim lakin bunun şu an Üstad'a bir hakaret olacağını düşünüyorum. Bütün kitaplarını okuduktan sonra gönül rahatlığıyla bu konuda yorum yapabilirim. Şimdilik bu incelemede es geçeceğim affınıza sığınarak. Hikaye kitaplarında genel olarak yazarlar belli başlı şeyleri anlatmayı tercih ederler. Mesela kimisi Anadoluyu anlatırken kimisi şehrin içinde bunalmış birini anlatabilir. Ama Oğuz Atay gördüğüm kadarıyla bunu tercih etmemiş. O, bu kalıplaşmış coğrafi bölgelerden çok sanki içimizdekini anlatmak istemiş. Oğuz Atay sanki bize kaybettiğimiz ama bulana dek farkına bile varamayacağımız bir şeyleri göstermek istemiş. O yüzden izninizle şöyle bir cümle kullanmak istiyorum: Oğuz Atay okumak, içimizde kaybettiğimiz bir şeyleri bulmak gibi. Temiz, sade, anlaşılır... Üstad hayatın normalliğine değinmiş. Bunu yaparken üstün meziyetler kullanmış. Mesela parantez içleri. Hayatınızda okuyacağınız en güzel parantez içi yazıları vardı. Bu adamın kesinlikle mizah seviyesi nirvanada. Ben hayatımda bu kadar normal bir şekilde okuru güldüren bunu yaparken hiç yorulmayan bir yazar görmedim. Sanki yazılarını bir akşam üzeri işten çıktıktan sonra yazmış ve çok doğal bir şeymiş gibi hayatına devam etmiş. O kadar rahat takılıyor. Okurla konuşuyor ve inanılmaz samimi bağlar kuruyor. Adam beddua bile ediyor daha ne olsun. Oğuz Atay belliki bize biraz sitemli. O da her şey ve her yazar gibi öldükten sonra kıymetlenenlerden. Bilememişler kıymetini. Şimdi vefat etti. Allah rahmet eylesin. Bize soruyor Üstad son sayfada: "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" Buradayız. Daima burada olacağız. Senin kıymetini bilmeyenlere inat okuyacağız okutturacağız. En azına bu kadarını sana borçluyuz Üstad. En azına... Herkese tavsiye edeceğim bir eser. Daha yazacak çok şey var ama bu kadar uzun bir inceleme okuyanları sıkabilir. O yüzden burada bırakıyorum. Keyifli okumalar... (Oğuzhan Güneş)

Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?: Korkuyu Beklerken kitabını okumadan önce düşündüm. Ben Oğuz Atay'ı okumaya hazır mıyım diye? Kendi içimde bazı münakaşalarım oldu ve sonunda hazır olduğum kanısına vardım(Hazır mıyım gerçekten?). Ayrıca bu kitap Oğuz Atay'ın kalemiyle tanışmama vesile oldu. 8 düşündürücü hikâyeden oluşan bir kitap. Hikâyelerden kısaca bahsedecek olursak; 1- Beyaz Mantolu Adam Kendini insanlardan, dünyadan, yaşamdan ve konuşmaktan soyutlayan bir adamın hikâyesi.. 2- Unutulan Unutulan bir sevgilinin gün yüzüne çıkış hikâyesi.. 3- Korkuyu Beklerken Köpekten korkan, insansızlıktan korkan, kendinden korkan, düşünmekten korkan, yalnızlıktan korkan bir adamın korktuğu şeylerin başına geldikten sonra âdeta delirmiş hâle gelmesinin hikâyesi.. Aslında onun iç dünyasını uzun uzadıya yazabilirim. Ama yazsam da anlamazsınız, anlayamayız. Kendisi de diyor zaten hikâyede; "Beni anlamıyorlardı. Zararı yok. Zaten beni daha kimler anlamadı." 4-Bir Mektup Yalnızlıktan korkan yalnız adamın, bir mektuba  içini dökmesinin hikâyesi... Not: Mektup Gönderilmedi. 5-Ne Evet Ne Hayır Siyah veya Beyaz varken Griliğin insanın hayatını nasıl alt üst ettiğinin hikâyesi... Ne Siyah Ne Beyaz, GRİ!! 6-Tahta At Pek bir şey anlamadım açıkçası. 7-Babama Mektup Yapayalnız kalan bir oğulun, ölmüş babasına benzediğini hissettikten sonra bir mektupla ona içini dökmesinin hikâyesi... 8- Demiryolu Hikâyecileri Başlığından anlaşılacağı gibi hikâyeciliğin yeterince değer kazanmamasına içerlenen bir demiryolu hikâyecisinin serzenişleri... Serzeniş diyorum çünkü öyle ki, son cümlesi şöyle bitti; "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" -------- Genel olarak hikâyelerin ortak noktası; Hayata ayak uyduramayanlar... (Halil Vural)

Kitabın Yazarı Oğuz Atay Kimdir?

Oğuz Atay (1934; İnebolu, Kastamonu - 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar

Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı TED Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.

Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi.

Öldükten sonra 1987'de Günlük, 1998'de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi Ben Buradayım... 2005 yılında yayınlandı. Türk edebiyatında yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazar Oğuz Atay'dır.

Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.

Oğuz Atay Kitapları - Eserleri

  • Tutunamayanlar
  • Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
  • Eylembilim
  • Günlük
  • Korkuyu Beklerken
  • Oyunlarla Yaşayanlar

  • Tehlikeli Oyunlar

Oğuz Atay Alıntıları - Sözleri

  • Kaderimizi kötü bir oyun gibi yaşıyoruz artık. (Günlük)
  • Hayır, sizi de sevmemeliyim. Çünkü her zaman olduğu gibi hayal kırıklığı bekliyor beni. (Oyunlarla Yaşayanlar)
  • Kaçıp gitmek istiyoruz.. (Günlük)
  • "Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. Bu karara bütün gücüm ile muhalefet ediyorum. Ben yalnızlığa dayanamıyorum," (Korkuyu Beklerken)
  • Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. (Tutunamayanlar)
  • Oyunlarda bile hür olmak mümkün mü? (Günlük)

  • "Fakat mesele bu değildi; mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti." (Korkuyu Beklerken)
  • İçimin yorulduğunu hissediyordum. (Korkuyu Beklerken)
  • "Hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi." (Korkuyu Beklerken)
  • Oysa bu ülke Hindistan'a benziyordu: Kastlardan geçilmiyordu. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
  • Artık benim sesimi de dinlemeli insanlar! İster keman sesi olsun, ister oyun sesi; yeni bir ses getirmeliyim bu dünyaya! (Oyunlarla Yaşayanlar)
  • Biliyor musunuz, ne düşünüyorum? (Oyunlarla Yaşayanlar)
  • Ölsem artık demiştim ya geçen gün. Siz insanlara inanmayın. Şimdi hiç ölmek istemiyorum. (Günlük)

  • Sevgi propagandası yapan nefret dolu insanlar... (Günlük)
  • "Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim." (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
  • Zaten zaman nedir ki? Belki birçok kişi, benim gibi, yaşadığı olayların sırasını değiştirmek için kim bilir neler vermezdi! (Eylembilim)
  • Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla... (Tehlikeli Oyunlar)
  • - Biliyor musunuz Albayım ne olmalı? Yeni bir gençlik yetişmeli... (Tehlikeli Oyunlar)
  • "Sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor." (Günlük)
  • Olayların heyecanına kapılıp sürüklenmekle hiçbir şey çözümlenemez. (Eylembilim)

Yorum Yaz