Korkunç Yıllar - Cengiz Dağcı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Korkunç Yıllar kimin eseri? Korkunç Yıllar kitabının yazarı kimdir? Korkunç Yıllar konusu ve anafikri nedir? Korkunç Yıllar kitabı ne anlatıyor? Korkunç Yıllar PDF indirme linki var mı? Korkunç Yıllar kitabının yazarı Cengiz Dağcı kimdir? İşte Korkunç Yıllar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Cengiz Dağcı

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754370621

Sayfa Sayısı: 254

Korkunç Yıllar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam, Yazarın kendi hayat hikâyesine dayanan savaş romanlarıdır. Henüz öğrenci iken, askere alınan ve ikinci Dünya Savaşı'na sürülen Kırım'lı bir gencin hikâyesidir. Roman, Teğmen Sadık Turan'ın hatıraları olarak anlatılmaktadır. Almanlara karşı savaşırken, birliklerindeki Rusların zulmünü göre Sadık Turan esir düşer. Alman esaret kamplarında birbirleriyle ilgilenmeye çalışan bir avuç Türk soylu askerin ayakta kalmak için girdikleri mücadeleler anlatılır. Savaşın ve esaretin bütün acıları, karanlık yüzü bu insanların çektiklerinde yansıtılır. Otuz bin kişilik esir kampında ayakta kalabilenlerin sayısı sınırlıdır ve bir kısmı da Yahudi sanılarak Alman askerleri tarafından öldürülmüştür.

Derken, bir gün Almanların esir kamplarındaki Türk soyluları ayırarak bir birlik kuracakları ve Sovyetlerin işgali altındaki Türk yurtlarını kurtarmak üzere savaştıracakları duyulur. Şüpheler, endişeler, tereddütler, büyük bir heyecan ve ümide karışır. Rus üniformaları çıkartılır, Alman elbiseler giyilir; Türkistan Kurtuluş Lejyonu kurulmuş olur.

Ancak, ümitlerin hayal olması için fazla zaman gerekmez. Almanların savaşı kazansalar bile Türk yurtlarını kurtarmak gibi bir meseleleri olmadığını çabuk anlarlar.

Teğmen Sadık Turan, savaş sonunda, yurdunu, bütün insanlarıyla birlikte kaybetmiş, Kırım'ı ancak hayalinde yaşatabilecek olan genç insan, italya'da bir otelde otururken, bütün bu olup bitenlerden sonra yaşamak isteğini kaybediyor gibidir; içinde hayat ve umutsuzluk çarpışıyor: ""Onların boğuşması bütün varlığımı temelinden sarsıyor. Beni yavaş yavaş yıkıyor. Korkuyorum. Ben artık sokaklara çıkıp, sevdiğim insanlarla bir arada yaşayamayacağım. Elimden tutup beni dünyada gezdirecek birini araştırıyorum. Öyle biri var mı acaba? Belki var. Ya yoksa? Kalbim ve düşüncelerimle, gene de yer yüzünde her şeyi, canlıyı, cansızı yaratmış olan Allah'ıma uzanıyorum. Allah'ım sen beni bırakma. Sen beni koru Allahım.

Korkunç Yıllar Alıntıları - Sözleri

  • Ben yaşamıyorum: Yaşamak için savaşıyorum. Önümde yalnız karanlık ve korku var. Ben ilerleyemiyorum. Önümdeki hayatı göremediğimden, daima geriye bakıyorum.
  • 《Her işine, Türk'üm; onun için yaşıyorum, onun için yapıyorum diye başlarsan sana lüzumlu kuvveti, kabiliyeti, damarlarındaki kanda bulursun.》
  • Belki, daha gencim. Belki daha hayatın ne olduğunu iyice bilmiyorum? Belki ben hayattan, hayatın bana ve hiç kimseye veremeyeceği şeyleri istiyorum.
  • Birinin kaybettiğini başka biri bulur ve sevinir.
  • Doğru, yanlış; kalbimin bana emrettiğini yaptım. Belki o günler hayatı olduğu gibi gördüm. Ama hayatın başka yolları varmış, ben ne bileyim!
  • ...zorlaşmadan önce daima böyle hafifler.

Korkunç Yıllar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Korkunç Yıllarda Yurdunu Kaybeden Adam...: UYARI : İncelemelerimde spoiler yoktur .. Bu platformda okuduğunu anlamayan ve yazdıklarımı spoiler sanan bir takım "ÇOK AKILLI" insanlar vardır !!! Ben spoiler olduğunu düşünmüyorum ama sen olduğunu düşün ve ona göre oku .. Başlamadan Not : İşbu inceleme kitap/korkunc-yillar--5470 ve kitap/yurdunu-kaybeden-adam--7545 adlı kitaplarının şekersiz nescafe kıvamında yazıya aktarılmış İKİSİ BİR ARADA İNCELEMESİDİR.. Sabahın köründe kalkıp karga "bilmem nesini" yemeden yazmaya başladığım bir incelemeden daha alayınıza selam olsun .. Özellikle haftasonu çalışacaklar .. BEN Mİ GİDEYİM YAUVV?! =)) Kahvemden bir yudum alayım FÜTFÜT !!! Sen de bu arada yatağın altına attığın çoraplarını araya dur .. İşçi ailesiyiz kardeşim genlere işlemiş erken kalkmak .. Bu incelemeyi uzun ama baya uzun bir müddettir öteliyorum .. Sabah kalkıp BETON yün yorgan altında buz gibi havada kitapla gözgöze gelince ne olacaksa olsun yazıcam deyip sarıldım klavyeye .. 2018 senesi benim için baya baya karlı bir sene oldu .. Kitaplığımda olmasına rağmen şans vermediğim yazarlara ve kitaplara bir şans verince boğazda saltanat kayığı içinde çiğ köfteden yapılma bir tahtta oturup , serinlemem için marul yaprakları sallayan ve bir yandan da mangal yelleyen kölelere nazır tekila yuvarlayan modern osmanlı padişahlarına döndüm.. Bunlardan biri Cengiz Aytmatov idi .. Beni çok etkiledi .. 2 tane de inceleme yazdım .. İşte o günlerde bir gece bir msj düştü posta kutuma .. pikacu_ diyordu ki bu adamı bunca sevdiysen Cengiz Dağcı' ya da bir şans ver .. Aytmatov Kırgızistan' dan katılıyorsa ortamlara , Cengiz Dağcı da Kırım' ın evladıdır...Alkolün bünyede top koşturduğu saatler .. Tamam dedim o an için .. Sabah uyanınca baktım ki zaten okunacaklar listesine almışım .. Az bi araştırma yaptım..Baktım kitapları Ötüken ve Varlık yayınlarından çıkmış .. Ötükeni oldum olası sevemedim bazı ideolojileri gereksiz yere sömürdüğü için .. Düştüm yollara , vurdum kendimi hurda pazarına .. 4 saat o hengamede çuvallarla altlı üstlü mücadele edip şansa bu ve diğer 4 5 kitabını daha almayı başardım Varlık Yayınlarından .. Geldim eve bir sevinçle .. Bu arada yazar hakkında hiçbir bilgiye sahip değilim Kırım Türkü olmasından hariç .. Az bi internette gezindim bir bilgiye rastgelebilir miyim diye , Vatanı Dilinde Cengiz Dağcı diye bir kitaba rastgeldim.. Aradım taradımsa da kitaba erişim şansım olmadı sonrasında.. Kitabın ismi aklıma kazındı yalnız .. Bir de bulamayınca .. Neyse efenim başladım bendeki varlık yayınlarından okumaya .. Esasen bu kitap tek parça halinde Yaşar Nabi 'ye gönderilmiş Cengiz Dağcı tarafından içerisinde bir mektupla .. Kağıdın altından pahalı olduğu dönemler tabii o günler .. Yaşar Nabi bakmış ki kitap çok uzun tek parça halinde yayınlaması mümkün değil , kitabı ikiye bölmüş Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam diyerek .. Korkunç Yılların başına da kitabın yazılış öyküsünü kendince yazmış .. O notun sonunda Cengiz Dağcı' nın öyle bir cümlesi vardı ki daha kitabı okumazdan evvel ben bu adamı ÇOK AMA ÇOK sevdim kardeşim dedim .. "Elhamdülillah -TÜRKÜM- , müslümanım ve bu notlarımda yazdıklarımın hepsinin de hakikat olduğuna yemin ederim." Hiçbir art niyet gelmedi şunları okuduğumda aklıma .. Çünkü sene 50 lerin ortası ve ne müslümanlık ,ne de Türklük o dönemlerde insanların bugünki gibi içi boşaltılmış söylemlerle savunduğu olgular değil .. Zaten şu adama bir bakın yahu !! Bu adam nasıl sevilmez !?!?! https://www.youtube.com/watch?v=zl9Nzs__lzg Kitabı okudukça kendisine olan sevgim yüze falan katlandı .. Kendime de baya kızdım bunca sene böylesi bir Türk büyüğünü nasıl atlayıp es gecmişim diye .. Az önce bahsetmiştim ya sizlere Vatanı Dilinde isimli kitaptan .. O kitabı bulup okuyamadım ama safi başlığı dahi bu adamın hakkını SONUNA KADAR vermiş .. Ben böylesine saf ve temiz bir milliyetçi , böylesine Türklüğe sarılmış bir adam daha görmedim .. Öyle çok , öyle içten ve öyle saf bir dille bahsetmiş ki Türk birliğinden ve Türklükten , yaşadığı acılardan , kaybettiği değerlerden ve vatanından.. Taşı alsam karşıma da okusam şu kitabı vallahi de billahi de tillahi de o dile gelir de ağlar yeter sus diye.. Burnumun direkleri sızladı.. Biliyorum çok uzadı ama bu inceleme de benim boynumun borcudur..Herkes tanısın , okusun sahip çıksın istiyorum Cengiz Dağcı' ya .. Ben kitabı Korkunç Yıllar ve Yurdunu Kaybeden Adam olarak tek bir kitapmış gibi anlatıcam sizlere .. Yani İKİSİ BİR ARADA OLACAK ! O yüzden inceleme esasen işte burda başlıyor eticin kemiren monçiçiler(tabii ki PORTAKALLI !) .. O dönemlerden , yani 2. Dünya Savaşı günlerinde Rusya 'da yaşananlardan haberdar olmayanlar için kısaca anlatayım .. Stalin'in Kırımlılara inanılmaz zulmettiği , dilini dinini ve benliklerini, Türklüklerini asimile etmeye and içtiği dönemler .. Traktörle çekerek camii minaresi yıkmak nedir arkadaş !?!?? Böyle manyaklık mı olur demeyin !! Okuyun daha nicesini göreceksiniz bu kitapta .. Neyse devam .. Her iki kitapta da anlatılanlar Sadık Turan isimli bir kırım türkünün anıları şeklinde verilmiş bizlere ama Cengiz Dağcı' nın ÖZ BE ÖZ hayat hikayesi bu yaşananlar .. Fakir bir aileyle hayata merhaba diyenlerden Sadık Turan .. Yokluk ve sefaletten kardeşlerini kaybetmesi , olan kardeşi ile de daha sonrasında düşman dediği , karşısında savaştığı bir ordunun üniformasını giyerek savaşmak zorunda kalması .. Anlatacak öyle çok şey var ki nasıl toparlıyacağımı bilemiyorum .. Dedim ya ruslar zulmediyor diye .. Ailesine aba altından sopa gösterip emrivaki ile rus ordusuna katıyorlar onu .. Soyunuzu yoketmeye yemin etmiş bir orduya mecburen girmek zorunda kaldığınızı aklınıza bir an için getirin .. Hayır dese ailesini buhar edecekler .. Teğmen olarak savaşa giriyor ama birgün Türkistan' ı kuracaklarının hayalini bir an bile aklından çıkarmadan ..Almanlara esir düşüp meşhur toplama kamplarına misafir oluyor .. Sade o toplama kampı anıları bile Anna Frank'in Anı Defterini Cin Ali kıvamına getirmeye yeter ..Şuraya kadar anlattığım tüm konu başlıklarının onlarca alt başlığı var kitapta .. Almanları 2. Dünya Savaşından tanımayanlar pek bilmezler ama Almanlar istihbaratın kitabını yazmış bir millettir.. Bizim Milli İtihbarat Teşkilatının temelleri bile ilkin almanlar tarafından atılmıştır .. Varın gelin gerisini siz hesap edin .. Hal böyle olunca kontrespiyonaj ile propaganda yaparak esasen rusların düşmanı olduğunu çok iyi bildikleri Sadık Turan 'ı kendi saflarına katmaya çalışıyorlar .. Katiyen karşı çıkıyor ilkten.. Ama daha sonra durum muhakemesini yapıp Stalingrad carpışmaları sürerken ve vatanım dediği Kırım da Nazilerin kontrolüne geçince Alman üniformasını giyip Nazilerin Türkistan Lejyonuna katılıyor Ruslara karşı savaşmak için .. Tonla 2. Dünya Savaşı araştırması ve romanı okudum , bu adamınki gibi bir hikayeye rastlamadım .. Hem ruslara hem de nazilere karşı savaşmış bir isim Türkistan birliğini kuracağız günün birinde diyerek .. Muadili yok bunun dünya üzerinde !! Bunun böyle olduğunu kitabı okuduğunuzda sizler de göreceksiniz .. Esas üzücü olan şu ki , her iki taraf içinde harcanabilir bir isim oluyor kendisi .. Niçin ? Çünkü vatanım dediği topraklar o günlerde rus işgalinden kurtulup nazi egemenliğine giriyor ..Ta en başından beri vatanım dediği topraklar ilhak edilmiş ! Hakan Günday ' ın bir sözü var : "Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan, kaybedersin." Kiminle savaşırsa savaşsın kaybetmeye yazgılı .. Ruslar zaten ebedi düşmanları ... Ya Almanlar ? Bakın ben size o günlerde 1943 senesinde Hitler' e verilmiş bir rapordan bahsedeyim .. SS subayı Berger 'in incileri .. İyi okuyun ! 1940 yılının başında Nazilere bağlı bir Türk lejyonunun kurulması kararlaştırılır ..Tarih 24 Kasım 1943 ' ü gösterdiğinde SS subayı Berger , Hitler' in danışmanı Grothmann ' a bir rapor sunar .. Aynen aktarıyorum : "Türk lejyonu sorunu bizim için HAYATİDİR. Biz , BATI MÜSLÜMAN BİR ORDUYA KARŞI (YANİ TÜRKİYE ORDUSU!) , doğu müslüman bir ordu çıkarabilirsek , o zaman 220 milyon müslüman için de önemli bir MÜFTÜYLE birlikte çalışmamız başarı açısından selamlanacak bir durumdur." Bu oyunlarını o günlerde hayata geçiremediler .. Devam ediyorum : "Bu ÇAPULCULARIN (!) çetelerin bölgesinde devreye sokulması gerekir.Eğer başarısız olurlarsa onları KURŞUNA DİZERİZ ..BU BİZİM İÇİN KOLAY BİR İŞTİR." İşte BU, almanların kendilerinden olmayan , ari ırk mensubu olmayanlara bakış açısı o yıllarda .. Sonrasında Cengiz Dağcı' nın Londra'ya yerleştiği dönemler .. Son olarak Türkiye' ye hiç gelmemiş , adımını dahi atmamış ama kalbi bizden fazla Türklük için çarpan ismin karşılığı Cengiz Dağcı .. Küçük çocuklara asker elbisesi giydirip selam verdiren ve boş söylemler ardından medyayı karşısına alıp "BAHÇELİ" villalarda boy boy fotoğraf çektiren bir kısım zevata verilip okutturulması gerek .. "Türklük" , "Milliyetçilik" budur diyerek .. Al son cümleleri de ondan yapayım : Bize Tatar diyorlar, Çerkez diyorlar, Türkmen diyorlar, Kazak diyorlar, Özbek diyorlar, Azer diyorlar, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabardı, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan! DENİZ PARÇALANMAZ ..BİZ TÜRK - TATARIZ! (İŞTE O KADAR!) Buraya kadar okuyanlar ve beni yazarla tanıştıran sevgili pikacu_ ... AYEM SO TENK KU !! Okumayanlar , eviniz başınıza yıkılsın ulan sizin!!! O kadar yazıyoruz !! =)) (Tuco Herrera)

Yazıya başlamadan önce merhum Cengiz Dağcı’nın ruhuna rahmet diliyorum. Ben kendisiyle geçen sene tanıştım. Derste hocamızın anlatımı ve izlettiği belgeselle hayatıma girmiş oldu. Kendisi vefat etmiş olsa da geleceğe dokunan yazılarıyla buluştu bizimle. Bu dönem içinde de uzun uzun anlattı hocamız. ‘’Korkunç Yıllar ‘’ kitabı üzerine durduk. "Yurdunu Kaybeden Adam" hikayenin devamı niteliğindedir. Kitabın yazılışını, basım hikayesini ve kitaplarının konuları üzerine konuştuk. Hayatındaki mücadeleyi, savaşı, vatan, aile, özgürlük hasretini buram buram hissettiğim bu kişi beni çok etkiledi. Ben okurken, okuduğum kitapla bütünleşirim. Bu kitabı okurken yediğim yemeği bile düşünerek yedim. Esir hayatını, yalnızlığı, korkuyu ve acıyı hissederek okudum. O kadar içindeydim ki kitabın etkilendiğim satırların altını bile çizemedim. Yazarak nefes aldığını bildiğim bu yazar, hayatının detaylarını da kaleme almış. Okumak için sabırsızlanıyorum. Okurken sadece Cengiz Dağcı’yı değil tüm Türk kardeşlerimin zamanında yaşadığı acıları okuyorum. Sadık’ın hatıralarını okurken, geçmişteki insanlarla buluşuyorum. Cengiz Dağcı’ ya teşekkür ediyorum. Beni geçmişle buluşturduğu için kendisine minnet doluyum. (Ceyda)

Çok güzel bir hikaye. Gerçekten çok güzel bir hikaye. Kurgulamak için büyük bir hayal dünyası gerekli. İnsan bunları nasıl aklına getirir, dedim ara sıra. Ayrıntılara öyle güzel girmiş ki sanki oradaydı ve ben de orad... Keşke... Keşke böyle bir inceleme yazıp kestirip atabilseydim. Yapamıyorum. Böyle şeylerin yazılması yasaklansın. İzin verilmesin, insanların düşündükçe içinin kalktığı şeylerin yazılmasına... ya da yaşanmasına! İkidir okuduğum kitap gözlerimi yaşartıyor. Okurken kederken midem bulanıyor. O çaresizliği öyle hissediyorum ki "Yeter artık!" deye haykırasım geliyor. Ölen, ateşe atılan, esir edilen, ezilen sanki benim. Sanki benimle savaşıyorlar. Bana sıkıyorlar o kurşunları; bana vuruyorlar o dipçiklerle... Belki de yapılıyordur bana da. İnsansam, bu "bok çukuru" dünyada bana da yapılabilir. Kitap okumak istemiyorum artık. Okumasam keşke. Kurtarın beni, imdat! Cengiz Aytmatov'la çok yakın geliyor bana Cengiz Dağcı. İsim benzerliğinden ziyade çağdaş Türk edebiyatında isimlerinin birlikte anılmasından. Üslup olarak da benzerlik beklemiştim ama yanıldım. Cengiz Dağcı, Aytmatov'dan daha süssüz yazmış. Zaman zaman müthiş tasvirler çarptı gözüme. Anlaştım da harika, olayların bir araya getirilişi, cümle dizilişleri çok güzel. Ama Aytmatov'a benzemiyor. Içerik olarak değil, -üstüne basa basa söylüyorum- üslup olarak. Çok sarsıldım. Gidiyorum. (Çiğdem)

Korkunç Yıllar PDF indirme linki var mı?

Cengiz Dağcı - Korkunç Yıllar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Korkunç Yıllar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cengiz Dağcı Kimdir?

9 Mart 1919 tarihinde Kırım'ın Yalta şehrinin Gurzuf köyünde doğar. Çocukluğu kıtlık, yoksulluk, Rus emperyalizminin zulmü ve büyük baskılar altında geçer. İlkokulu köyünde, ortaokulu Akmescit'te bitirir. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıkar. 1941'de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düşer. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığınır. 1946'da Londra'ya yerleşir. İngiltere'deki hayatı da hiç kolay olmaz; bir taraftan yazarken en vasıfsız ve ağır işlerde çalışmak zorunda kalır.

"Türkçe bana anamın konuştuğu dil" diyerek yazı dili olarak Türkçeyi kabul eder. Türkiye Türkçesindeki ilk kitabı 1956 yılında Varlık Yayınları tarafından yayınlanan Korkunç Yıllar'dır. Yaşar Nabi ile mektuplaşarak tanışan Dağcı, eserlerini de posta yolu ile gönderir. Soğuk savaş şartlarının siyasi etkilerinin hissedilmesi, Sovyetler Birliği'nin sol entelijansiya ile kurduğu ilişkiler ve fikir hayatımızdaki çatlamalar yazarı yalnızlaştırmak üzereyken, Ötüken Yayınevi ile tanışır. Ötüken Yayınevi vasıtasıyla yirmiden fazla kitabı Türk okuyucusuyla buluşturur.

Dağcı Türk edebiyatının büyük yazarları arasındadır. Romanlarında Kırım Türklerinin yaşadığı acıları hüzünlü ama berrak bir üslupla aksettirir. Kitapları yıllarca elden ele dolaşır. Kırımla olan ilgisini hiçbir zaman koparmaz ve Kırım Türklerinin vatanlarına dönüşlerini anlatmayı ihmal etmez. Hatıralarında "Ben yalnızca Kırım'ın yazarı değilim ama Kırım'ın faciasını bütün gerçeği ve içtenliğiyle yalnız ben yazabilirdim" der. Hayatının son yıllarında içerisinde bulunduğu muhitteki karakterleri ele alan hikayeler de yazar.

En büyük destekçisi savaş sırasında Polonya'da tanıştığı ve 1998 yılında kaybettiği kıymetli eşi Regina Hanım olur. Aralarında Yazarlar Birliği'nin ve İlesam'ın yılın yazarı, Türk Ocakları'nın üstün hizmet ödülü de olmak üzere sayısız ödül alır. En son 21.03.2011 tarihinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü tarafından düzenlenen "Türk Dünyasında Zirve Şahsiyetler: Cengiz Dağcı" sempozyumuyla yazarlık macerası ele alındı.

Cengiz Dağcı, 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30 sularında Sauthfields'teki evinde vefat etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri ile Türkiye'den katılan kalabalık bir topluluk tarafından, 2 Ekim 2011 Pazar günü 69 yıldır görmediği Yalta'ya bağlı Kızıltaş köyünde toprağa verildi. Yazar böylece ebedi uykusunu doğduğu topraklarda uyumak imkânına kavuştu.

Cengiz Dağcı Kitapları - Eserleri

  • Onlar da İnsandı
  • Korkunç Yıllar
  • Yurdunu Kaybeden Adam
  • O Topraklar Bizimdi
  • Badem Dalına Asılı Bebekler
  • Dönüş
  • Ölüm ve Korku Günleri
  • Genç Temuçin
  • Regina
  • Üşüyen Sokak
  • İhtiyar Savaşçı
  • Yoldaşlar
  • Anneme Mektuplar
  • Benim Gibi Biri
  • Biz Beraber Geçtik Bu Yolu
  • Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan
  • Yansılar 2
  • Bay Markus Burtonun Köpeği
  • Yansılar 1
  • Ben ve İçimdeki Ben
  • Yansılar 3
  • Hatıralarda Cengiz Dağcı
  • Yansılar 4
  • Oy Markus Oy
  • Bay John Marple'in Son Yolculuğu
  • Haluk'un Defterinden ve Londra Mektupları

Cengiz Dağcı Alıntıları - Sözleri

  • Teyze, ben Ramila’yı tanımadan önce de; gördüğüm, düşündüğüm, yaşamış olduğum her şey Ramila’yla ilgiliydi sanırım. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
  • 'Hoştu akşamlar; akşamlarda insanları kendine çeken, dertleri, yorgunlukları, kasvetleri unutturan bir kuvvet, tatlı bir boşluk vardı; akşamlar gecenin gözleri gibiydi; her yeri görüyor, her yere uzanıyor, her yere dalıyorlardı.' (Onlar da İnsandı)
  • Gidip ırmağın kıyısındaki taşa oturdum, cebimden üzerinde şiirlerim yazılı iki tabaka kağıdı çıkarıp iki kayık yaptım. (Anneme Mektuplar)
  • -Ama siz ağacı budamıyorsunuz, Selim! Topraktan çıkarıyorsunuz, kökünden kesiyorsunuz. Sen bunu görmüyor anlamıyor musun? Binlerce yıllardan beri bu Toprak da büyümüş, bu toprağa kök salmış ağacı topraktan çıkarıyor, kesiyor, paramparça ediyorsunuz! (O Topraklar Bizimdi)
  • Ramila… Biz beraber geçtik bu yolu. Yolun ucunda kurduğumuz sığınağımızın içerisinde biz beraber bekleyeceğiz sonu. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
  • Gözlerinden belliydi, büyük bir kalbi vardı onun. (O Topraklar Bizimdi)
  • Tanrım! Benim halkım nerelerde bırakmadı evlatlarını! .... Yel eskende sallanır ağaç dalları Bizim için haram oldu Kırım yolları (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
  • Ben, benden başka bir ben daha taşıyorum kendi içimde. (Yansılar 2)
  • Yurt dediğin en derin aşklardan güçlü... (Regina)
  • Her kazancın bir zararı vardır. (Onlar da İnsandı)
  • Tanrı gelir insana yardıma daima. (Onlar da İnsandı)
  • Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da "Hâtıralardır" (VE) (Yurdunu Kaybeden Adam)
  • “Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da hatıralardır.” (Yurdunu Kaybeden Adam)
  • Elli yıldır gönlümü sevindiren, yüreğimi acıtan; bazı gecelerde, elimde kalem, masamın başında otururken beni ağlatan Kırım. Bir yara oldu Kırım benim için. Durmadan kanayan bir yara oldu. (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
  • Nereye gitse hayat ona sırtını çeviriyordu. Nereye gitse hayat onun için anlamsızlaşıyordu. (O Topraklar Bizimdi)
  • Ölüyü tentenin altına yatırmış, sırtına temiz giysiler giydirmiş; saçlarını da bir güzel taramışlar. Oysa kendileri canlıyken renksiz, pis, âdeta ölü bir hayat yaşadıklarından haberleri yok. (Üşüyen Sokak)
  • Tanrım! N'olursun, dünyaya çocuk vermek isteyen ana babayı sen kendi mihrabının önüne çağır; hayatın ne olduğunu onlara anlat. Herşeyden önce onlara hayatın ne olduğunu duyur, Tanrım! (Ölüm ve Korku Günleri)
  • Ok yayda iken tehlikelidir, Kargun! Oksuz yayla nitersin? Hiç. (Genç Temuçin)
  • ... ölüyorduk en mutlu ölümlerle. (Anneme Mektuplar)
  • Bugünü nasılsa atlatırım. Ama yarın… (Üşüyen Sokak)