diorex
sampiyon

Korkulu Ustalık - Turgut Uyar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Korkulu Ustalık kimin eseri? Korkulu Ustalık kitabının yazarı kimdir? Korkulu Ustalık konusu ve anafikri nedir? Korkulu Ustalık kitabı ne anlatıyor? Korkulu Ustalık kitabının yazarı Turgut Uyar kimdir? İşte Korkulu Ustalık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 14:00
Korkulu Ustalık - Turgut Uyar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Turgut Uyar

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750815775

Sayfa Sayısı: 728

Korkulu Ustalık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Eskiden" demeli artık: Şairler, eskiden, sadece şiir yazmaz, başta kendi şiirleri olmak üzere Şiir üstüne düşünür, bunun kavgasını da verirlerdi dergilerde; çünkü onların, yaşadıkları topraktan dünyaya, "insanlığa" diyecekleri vardı, ve belki bundan da önemli olarak kendilerine verdikleri bir "söz"leri vardı; bunun peşine düştüler.

Turgut Uyar, "bu söz"ün peşine en sık ve en ısrarlı şekilde düşmüş olmasıyla ayrılıyor kuşağının şairlerinden. Dünyanın En Güzel Arabistanı adıyla, dünya durdukça duracak bir Şâh Şiir'in şairi olmakla yetinmeyip, şiire-şaire bugün de yol gösteren "Korkulu Ustalık", "İlkin Cesaret", "Dikiş Payı", "Ozanın İşi", "Efendimiz Acemilik" ve "Çıkmazın Güzelliği" adlı yazılarıyla, şairin, şiir yazmak dışında, başka, bambaşka sorumlulukları da olabileceğinin örneğini veriyor bize.

Bu örneğin hâlâ benzersiz verimi ise Bir Şiirden: Şair, Abdülhak Hâmit'ten Yahya Kemal'e, Nâzım Hikmet'ten Orhan Veli'ye, Oktay Rifat'tan Metin Eloğlu'na, ele aldığı şairin "bir şiiri"nden yola çıkarak, "yol"u kendinden önce yürümüşlerin ve birlikte yürüdüklerinin, neyi-nasıl-niye yaptıklarına bakıyor; bizim için.

(Tanıtım Bülteninden)

Korkulu Ustalık Alıntıları - Sözleri

  • Çağımız insanı gitgide rahatına daha düşkün olmaya başladı. Belki her çağda böyleydi ama bugünkü kadar mıydı bilmem?
  • Ara sıra inebildiğim yakın bir şehrin çarşısında bulunan tek kitapçının vitrinlerindeki o güzelim eserlerden hiçbirinin komşu tuhafiye mağazasının vitrinlerindeki kravat veya çoraplar kadar alâka çekmediğini, hatta seyirci bulamadığını hüzünle görüyorum.
  • ... bu İkinci Yeni dediğimiz şiirin de, kimselere ne zararı vardır ne de faydası vardır, ozanından başka.
  • “Ustalaşmak, tıpkı bir kedinin kendi doğasına yabancılaşarak yavrularını yemesi gibidir.”
  • Benim bu evlere düşkünlüğüm sizin yüzünüzden Şiirlerim bu yüzden aşklara aşklara doğru Nasıl hazırlanırım sizin gecenize gündüzden Siz olmasanız ekmekler sular ne olurdu.
  • …Oysa acemilik. Efendimiz acemilik. Bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak kaygısının zevkiyle çalışacaksınız. Gelin böyle yapın demiyorum. Durduğum yerde kalmaktan korkuyorum. Şiir bir sanat olayı değildir. Bir yaşama çabasıdır önce. Yaşadığımıza tanıklık eder. Her gün yeni bir dünya içinde, her gün yeniden ve başka etkilerle duygulanan insan, her gün bunları yeni biçimlerle söylemelidir. Diyeceksiniz ki: böylece ancak bir azınlığa seslenmiş olacaksınız. Bir kere, bu işin kötü yönleri beni hiç mi hiç korkutmuyor. İkincisi sanat bir ceht işidir, eğitim işidir. Tembel kalabalığın keyfine uymak istemiyorum. Sanatçı nasıl uzun çabalamalarla yetişiyorsa okuyucudan da bu gayreti bekler. Çağımız insanı gitgide rahatına daha düşkün olmaya başladı. Belki her çağda böyleydi. Ama bugünkü kadar mıydı bilmem. Bunda bilimin, endüstrinin büyük payı var. Herkes birbirinin örneği olmayı hiçbir çağda bu kadar istemedi. Yeni Dünya’nın gerçekleşmesi yakın belki de. Bir örnek giyimler, bir örnek şarkılar, bir örnek aşklar. Uçaklar, radyolar, sinemalar durmadan bizi birbirimize benzetmeye çabalıyorlar. Kişiliksiz bir yaşamayı baştacı ettik. Gönüllüyüz. Kişiliksiz bir çağın şiiri de ister istemez kişiliksiz olmak zorundadır. Bu kadar yenilenmiş bir çağın şiiri, şiirin kelimeleri ne kadar eski, bir düşündünüz mü? Hâlâ uçağı, hâlâ Penicilini, hâlâ 70 katlı evleri, hâlâ hesap makinelerini, asfaltları, otoları şiire rahatça yerleştiremedik. Bunları kelime olarak, düşünce/duygu hayatımıza getirdikleri değişmelerle hâlâ şiire getiremedik. Barlarda kadınlarla saygısızca sevişiyoruz, sokaklarda açık saçık gördüğümüz kadınları hayvanca istiyoruz ama şiirde aşık olduk mu hâlâ ağlıyoruz. Bir de bir kenarda sessiz sedasız bir insanoğlu var. Uyamadığı, maddi manevi her türlü imkânsızlıkları ile uyamadığı değişmenin farkında. Önünden iyice kavrayamadığı bir şeyler akıp gidiyor. Durmuş da eskiye hasret mi çekiyor. Hayır. Kendisi ile çekişiyor. Ağır aksak yaşamasının hesabını vermeye çalışıyor. Dünyadan bildik tanıdık şeyler yakalamaya çalışıyor kısacası. Sorun bir şiir sorunu değildir. Yaşama sorunudur. Zaten ben hiçbir zaman şiiri hayattan ayrı düşünmedim. Hayatımızda olmayan sorun şiirimizde de olamaz. Evet değişmek. Anlamlı bir yaşama için değişmek. Bu bir ölüm kalım meselesidir. Ne dersiniz?
  • Sanata ilgisizliğin üzücü [olduğu] bir [ortamda] dergilerin varlığı umut verici. En azından, bir ortamın henüz tamamen yok olmadığını gösteriyor. Ancak, gerçi bir ortamın henüz yok olmadığını gösteriyorlar ya, diri tuttukları bu ortam pek iç açıcı değil. Hemen hemen yozlaşmış, çok gerilerde kalmış bir beğenin ortamı. Çoğu hâlâ "Hece" döneminin duygulanma katında. Çoğunda ilk görülen, yetersizlik ve sorumsuzluk. Böylece Türkiye'de, iyi, ileri bir sanatçının anlaşılması, sevilmesi daha bir hayli gecikecek.
  • Geçmişteki yapıtlarıyla iyi kötü ün yapmış, ün yapabilmek için çeşitli yollar denemiş, yaratıcı gücünü olumlu bir verimle kullanmış bir sanatçının en korkulu zamanı, çevresinden ilgi-sevgi görmeye başladığı zamandır.
  • Durduğum yerde kalmaktan korkuyorum. Şiir bir sanat olayı değil, bir yaşama çabasıdır önce. Yaşadığımıza tanıklık eder. Her gün yeni bir dünya içinde, her gün yeniden ve başka etkilerle duygulanan insan, her gün bunları yeni biçimlerle söylemelidir.
  • Hiçsizliğe Tanrı sen ne kadar güzelsin bir hiç olarak ormansın belki bilmiyorum belki ormanda bir ağaçsın şuncacık bir pazartesi günüsün insanları dupduru edemeyen bütün karayollarında ve demiryollarında gider gelirim bütün dünyada ama biliyorum Kırşehir’de mezarsın bir kilisesin Kapadokya’da sözgelimi yumurtada zarsın ustasın sabahları yapmada en katı yoklukları koyarak insanın içine akşamüstlerinde biraz gaddarsın sular ve zamanlar kararırken ne yapalım bari bağışlayalım birbirimizi.
  • Aşk söz konusu olduğunda, ikinci de üçüncü de sonuncu da ilk'tir.
  • Öyle düşünüyorum ki, Kur'an Arapça konuşulmayan ülkelerde, Arapça konuşulan ülkelerden biraz daha fazla saygı görür. İncil de öyle. Her ülkede Latince okunması ne yüzdendir belliyorsunuz. İnsan anlamadığı şeylerden korkar. Eğer anlayamadığı o şeyler içinde bir öz, bir değer sezinliyorsa korkusu saygıya çevrilir.
  • Çocuklarımıza, gençlerimize, Arap yazısını, Osmanlıcayı öğretmeyi düşünenler var aramızda. Bunları gördükçe, ancak öğretmenlere, dilini, yurdunu seven öğretmenlere bağlıyoruz umudumuzu.
  • Evet önümüz bahardır biliyorum Leylaklar açacak biliyorum İyi şeyler söylemek de gerek biliyorum Biliyorum da Şimdilik bağışla.
  • Biri kurbağa öper, Biri yüzyıllarca uyur, Biri 7 cüceyle yaşar, Biri kuleye kapatılır. Bir masal prensesi olsan bile kadınlık zor...

Korkulu Ustalık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Evet... Bir seneden fazladır okumayı sürdürdüğüm bu kitabı bugün bitirdim. Kitap kötü olduğu için bu kadar uzun sürmedi. Aksine çok faydalanılacak güzel bir kitap olduğu için... Turgut Uyar'ın kaleminden çıkan metinler, cevapladığı sorular, yaptığı yorumlar. Her şey içinde. Meslek hayatımda da sık sık kullanacağımı düşündüğüm yorumları var. Bu okumayı yapmak çok hoşuma gitti çünkü bir insanı tanıyabilmenin en kolay yolu onun hakkında anlatılanları dinlemek, yazılanları okumaktan ziyade kendi tavrını, konular hakkındaki yorumunu okumak ya da dinlemektir sanıyorum. İkinci Yeni ile ilgilenenlerin ve hatta ilgilenmeyenlerin de okuması gerektiğini düşünüyorum. Turgut Uyar eleştirmen olduğunu kabul etmese de birçok şair/yazar hakkında fikirlerini eleştirel bir dille yazmış. Üslubu zaman zaman sertleşen bir adam. Gerçi buna sert mi denir, bilemiyorum. İğneleyici... Kitabın bir kısmına işaretler koydum, gerektikçe açıp tekrar bakacağım. İyi ki almışım dedim. Bazı tesadüfler çok hoş gerçekten. (Çiğdem)

Korkulu Ustalık: Merhaba... "Eskiden" demeli artık: Şairler, eskiden, sadece şiir yazmaz, başta kendi şiirleri olmak üzere Şiir üstüne düşünür, bunun kavgasını da verirlerdi dergilerde; çünkü onların, yaşadıkları topraktan dünyaya, "insanlığa" diyecekleri vardı, ve belki bundan da önemli olarak kendilerine verdikleri bir "söz"leri vardı; bunun peşine düştüler. Turgut Uyar, "bu söz"ün peşine en sık ve en ısrarlı şekilde düşmüş olmasıyla ayrılıyor kuşağının şairlerinden. Korkulu Ustalık... Her zaman acemi olmayı yeğleyen bir ustanın kitabı... Ne kadar okudum diye işaretlenmiş olsa da tekrar tekrar okuduğum ve okuyacağım , okuyacağınız bir kitap. İyi okumalar diliyorum. (Şiir Ceketli Adam)

Kitabın Yazarı Turgut Uyar Kimdir?

İstanbuldaki ilköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu, Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulunu bitirip Posof, Terme ve Ankarada personel subayı olarak görev yaptı. İlk evliliği annesinin isteği ile oldu. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olma 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisinin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başlarlar. Bu mektuplaşmalar evlilikle sonuçlanır. Tomris Uyar ile evliliklerinden bir erkek çocukları olur. Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabı Arz-ı Hal (1949) ve Türkiyem (1952)'den sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanıyla bireyin iç dünyasına yönelerek yalnızlığın ve çıkışsızlığın peşinde olmuştur. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi (1968) de koruduğu bu çizgiyi, Divan (1970)' la geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982)' le söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına yerini bırakmıştır.

Turgut Uyar Kitapları - Eserleri

  • Şiirde Dün Yok Mu
  • Büyük Saat
  • Göğe Bakma Durağı
  • Korkulu Ustalık
  • Divan
  • Yitiksiz

  • Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın
  • Arz-ı Hal ve Sonrası
  • Toplandılar
  • Kayayı Delen İncir
  • Dünyanın En Güzel Arabistanı
  • Veys
  • Sonsuz Ve Öbürü

  • Bir Şiirden
  • Türkiyem
  • Tütünler Islak
  • Her Pazartesi
  • Elele Okuyalım
  • Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü
  • Toplu şiirler 1

Turgut Uyar Alıntıları - Sözleri

  • Çünkü unutmak bana göreydi. Çünkü ben de ölümlüydüm. (Dünyanın En Güzel Arabistanı)
  • Çoktandır kim aldanmıyor acaba? (Veys)
  • Ömür dedikleri gitti gider Bir avuç su gibi parmaklarından (Türkiyem)
  • Sen ki, saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin, Bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce Yaşadığın için güzelsin.. (Arz-ı Hal ve Sonrası)
  • aşkın aşkla çarpımı nedendir bilinmez garip bir biçimde hep sonsuzdur kare kökü de yoktur.. (Kayayı Delen İncir)
  • “Yaşlıların tek özelliği,gençlerden daha uzun bir süre yaşamış olmasıdır.” (Elele Okuyalım)

  • "Ey artık ölmüş olan at! -dediler- En güzeli oydu işte, yüzünün savaşla ilişkisi. Boydanboya bir karşıkoyma, denge ve istekli bir azalma. Onu bilirdik. O ağaç senin kanınla beslenirdi, hepimizi besleyen. Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız senin karşında, alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..." (Tütünler Islak)
  • Bütün saatleri durdursan Zamana derdini dinletemezsin (Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü)
  • Öyle düşünüyorum ki, Kur'an Arapça konuşulmayan ülkelerde, Arapça konuşulan ülkelerden biraz daha fazla saygı görür. İncil de öyle. Her ülkede Latince okunması ne yüzdendir belliyorsunuz. İnsan anlamadığı şeylerden korkar. Eğer anlayamadığı o şeyler içinde bir öz, bir değer sezinliyorsa korkusu saygıya çevrilir. (Korkulu Ustalık)
  • Sanki bütün üzümler kuruyup gidermiş, sanki bütün gemiler, sanki bütüm trenler hemen kalkarmış gibi, sanki bir tek geç kalan benmişim gibi. Bir su içsem bir yıldız görsem, ağan yahut düşen... İşte diyorum, vakit geç! (Veys)
  • Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.. (Tütünler Islak)
  • Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mukemmel mutluluğundan insansoyunun Sevgim acıyor. (Toplu şiirler 1)
  • Yel esiyor ama değirmen dönmüyor. Kuraklık bu, adın ekmeğe dönüşmüyor. (Sonsuz Ve Öbürü)

  • "Zаmаnsız gеlmе, еlim kolum dаğınıksа sаrılаmаm!" (Toplu şiirler 1)
  • hiçbir şey artık eski açıklığında değil ki (Divan)
  • Kalın ve karanlık bir çatı merdiveni gibi giderilmez eksikliğini tanırım onun (Sonsuz Ve Öbürü)
  • Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç' ten. Fabrika düdükleri ötmededir. (Arz-ı Hal ve Sonrası)
  • Bıktım gözü yaşlılıktan Bıktım ölmemeyi saymaktan (Veys)
  • Yüz dilde seni seviyorum desen ne fayda... Bir dilde adam gibi sevmedikten sonra.... (Tütünler Islak)
  • “Ey şimal rüzgârı, hasret dolu tren, Bari o günlerin kokusunu getir.” (Bir Şiirden)

Yorum Yaz