Köle Olmayacağız - Aliya İzzetbegoviç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Köle Olmayacağız kimin eseri? Köle Olmayacağız kitabının yazarı kimdir? Köle Olmayacağız konusu ve anafikri nedir? Köle Olmayacağız kitabı ne anlatıyor? Köle Olmayacağız PDF indirme linki var mı? Köle Olmayacağız kitabının yazarı Aliya İzzetbegoviç kimdir? İşte Köle Olmayacağız kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Aliya İzzetbegoviç
Yayın Evi: Fide Yayınları
İSBN: 9789944432177
Sayfa Sayısı: 287
Köle Olmayacağız Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
20. yüzyılın en büyük dramlarının yaşandığı Bosna Hersek, bilge devlet adamı İzzetbegoviç'in önderliğinde kendini toparlamış, ayağa kalkmış ve Avrupa'nın göbeği sayılabilecek bir coğrafyada hayatiyet kazanmıştı. Devlet adamı olmanın çok ötesinde bir kimlik çizen İzzetbegoviç, düşünce ufkuyla sadece Bosna halkı için değil, tüm İslâm dünyası, hatta Batı dünyası için bile büyük öneme sahiptir.
Elinizdeki kitapta, bu bilge devlet adamının gerek Bosna Hersek, gerekse tüm İslâm dünyası ile ilgili temel sorunlar ve bu sorunların çözümlerine ilişkin "bilgi ve hikmet" penceresinden baktığı görüş ve düşünceleri yer almakta. Muhtelif zaman ve zeminlerde yapılmış konuşmalar ve kaleme alınmış makaleler, 21. yüzyılda tetiklenmeye çalışılan "medeniyetler savaşı" kaosu için neler yapılabileceğine dair ipuçları da içeriyor.
(Tanıtım Yazısından)
Köle Olmayacağız Alıntıları - Sözleri
- "İsmin ne olursa olsun, hangi dine inanırsan inan, her şeyden önce insan olmalısın, yaşamalı ve başkalarının yaşamasına izin vermelisin."
- İnsanın kendisini bilmemesi, cehaletlerin en kötüsüdür.
- Bu tımarhanede biz, aklın sesi olmak istiyoruz.
- "İnsanın kendisini bilmemesi, cehaletlerin en kötüsüdür."
- İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.
- Her millet kendi özgürlüğü için mücadele etmelidir, aksi halde yok olmaya mahkumdur.
- Orwell'in dediği gibi, hepimiz eşittik ama bazılarımız daha eşitti.
- Hayvan ancak aç olduğu veya bir tehditle karşı karşıya bulunduğu zaman; insan ise, tok ve güçlü olduğu zaman tehlikelidir.
- İstediğin isme sahip olabilir, istediğin dine inanabilirsin ancak insan olman gerekir. Yaşamalı, diğerlerinin de yaşamalarına izin vermelisin.
- Ağaçtan kopan dal kurumaya mahkûmdur.
- tarihte garanti olan hiçbir şey yoktur , tarih beklenmedik hadiselerin gerçekleşmesinin hikayesidir . dışarıdan gelen özgürlük yoktur , hiç kimse hiçbir zaman , kimseye özgürlüğünü hediye etmemiştir . her halk özgürlüğünü kendi kazanmak zorundadır . aksi taktirde yok olacaktır . tarihte ameller niyetlere göre değil , sonuçlarına göre değerlendirilir . ismin ne olursa olsun , hangi dine inanırsan inan , herşeyden önce insan olmalısın , yaşamalı ve başkalarının yaşamasına izin vermelisin . kimse ırkından , dininden , meşrebinden ötürü ötekileştirelemez . savaşta değil , barışta muzaffer olmalıyız ..
- Mezarlar, yaşayanların yerleşim yerleri kadar önemlidir.
- mark ve doların parmaklarına çok kolay yapıştığı insanlardan uzak durun
- Orwel'in dediği gibi hepimiz eşittik, ancak bazıları daha fazla eşitti.
- Din ahlaktır onu hayata geçirmek ise terbiyedir.
Köle Olmayacağız İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bosna direnişinin Bilge lideri Aliya İzzetbegoviç'in kurtuluş mücadelesinde yaptığı konuşmaları içeren bu kitapta coşkulu ifadeler, yürekli ve adil bir tavır dikkat çekiyor. Aliya, Avrupa ' ya adeta insaniyeti öğretmiş pek çok noktada zulme sessiz kalmalarını yüzlerine haykırmış. Rahmetle, özlemle anıyorum. Okunmaya değer... (M.T)
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç, fikirleri, demokratlığı, bilgeliği ve gerçek dindarlığı ile çok büyük saygı duyduğum, hatta açık söyleyeyim hayranlık beslediğim bir liderdir. Onun birbirinden değerli eserleri Türkçeye çevrildi ve ben de daha önce bazılarını okumuştum. Son olarak Türkiye’de ‘Köle Olmayacağız’ adıyla neşredilen eserini okuma fırsatı buldum. Aslında hiç tarzım değildir ama müsaadenizle bu sefer bütün sözleri onun kitabından alıntılarla sürdüreceğim. O yüzden buna bir ışığı yansıtma çabası diyelim. Buyurunuz; - Bosna’nın Sırp olduğunu söyleyenler ve onun Hırvat olduğunu ifade edenler vardı. Ancak –maalesef- aynı saldırganlıkla, Bosna’nın sadece Müslüman olduğunu söyleyenler de vardır. Bu üç iddiayı da biz aynı kararlılıkla reddediyoruz. - Biz zulümlerin sadece ve sadece zalimlerin filli olduğuna inanlardanız ve ilan ediyoruz ki biz bu zulümler için Sırp halkını suçlamıyoruz. Zulüm için zalimlerden başkası hesap verecek değildir. - Dedelerimiz, insanlar arasındaki bağlar güçlensin diye köprüler inşa ediyorlardı. Bu köprüler ise kargaşa ve zulüm yıllarında bizim yok edilişimizin yerleri oldu. Onlar üzerinde akrabalarımız öldürüldüler. Biz onları unutmamak zorundayız. Fakat biz, bu köprüleri yapan asil kimselerin torunları olduğumuzu da unutmamalıyız. - Büyük Allah’a yemin ederiz ki köle olmayacağız! - Tarih, hayatın öğretmenidir. - Bu normal bir savaş değil, Sırbistan’ın başlattığı işgal normal bir işgal de değildir. Bu, sivil halka ve onun dini, milli ve kültürel değerlerine karşı bir soykırımdır. - Hakikaten o gün şehrin tümünde silah sesleri patlamaktaydı. Her tarafa bombalar düşüyordu. O zaman bir evden bir bayan bağırmaya başladı: ‘Başkanım korkmuyor musunuz?’ Dedim ki, ‘tabii korkuyorum.’ Açıkça benim cevabıma şaşırdı. Dedim ki, ‘ben normal bir insanım ve korkarım.’ Şimdi cesaret hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Asla korkmadıklarını söyleyen insanlar yalan söylerler. Eğer öyle insanlar varsa onlar normal insan değiller. Bizler ise normal insanlardan oluşan askerleriz. - Avrupa’nın ilk şoku şu idi; Küçük bir halk direndi. Burada Bosna Hersek halkı demek zorundayım. Bu sadece Boşnak halkı değildi. Ordumuzda bizimle birlikte savaşan önemli sayıda Sırp ve Hırvat vardır ve ben bunu burada söylemek istiyorum. İkinci şoku Avrupa bir müddet sonra yaşadı. Eğer bir kimse ibadethaneleri, köprüleri, kültür abidelerini yıkacak, kadın ve çocukları öldürecekse Avrupa bunu Boşnaklardan beklerdi. Biz bunları yapmadık. Bunu Avrupa hiçbir şekilde açıklayamamaktadır. Bu sebeple diyebilirim ki bir yere gittiğimde çifte şeref duymaktayım. - Açıkça ifade edeyim ki: ben burada İslam Cumhuriyeti istiyor değilim ancak kimilerinin hoşuna gitse de gitmese de, İslam’ın bu topraklarda hayatta kalmasını istiyorum. - Biz başkasının dinine, milliyetine, siyasi görüşüne saygı gösterdiğimiz ve bu zamanlarda demokrat kalmaya, daha doğrusu adam gibi olmaya çalıştığımız için muzaffer olacağız. - Halkımız cami eşiklerini yıkmıyorsa da dindardır ve bunu çok iyi biliyoruz. Onun bazı kutsallarına dokunmayın. Biz subaya camiye gidip gitmediğini ya da oruç tutup tutmadığını sormayacağız. Ondan istediğimiz dürüstçe savaşmasıdır ve neye inanıyorsa inansın. Kendisi bilir ancak Allah’a küfür edemez! - UNPROFOR kapsamında Türk askeri de gelecektir bize. Bu konuda da çok direnç gösterdiler. Türkler buradan yüz seneden de fazla süre evvel gittiler. Ancak Türk askeri buraya gelecek ve herhangi bir parmak kaldırmak değil, dürüst bir şekilde hizmet edeceklerine inanıyorum. Onlar iyi askerdir. BM askeri olarak görevlerini dürüstçe yapacaklardır. - Bana yaptıkları bir şeyi istersem affetme hakkına sahibim. Ancak kadınlarımıza ve çocuklarımıza yaptıklarını asla affetmeyeceğiz! - Gerçekten halkımız çok acı çekti. Ve dünya ülkelerine giderken bu sebepten dolayı acı hissediyorum. Ama utanarak gitmiyorum. Birinin bana ‘ne yaptınız orada?’ diye sorması beni korkutamaz. Çünkü biz ibadethaneleri yıkmadık, kadınlara ve çocuklara kötülük etmedik. - Bu savaş iki ordunun yaptığı klasik bir savaş değildir. Bu, o zamana kadar görülmemiş kültürel ve dini eserlerin yıkımıyla beraber bir ordunun sivillere karşı bir savaşıydı. - Bizim Bosna dediğimiz şey Balkanlarda sadece bir toprak parçası değildir. Çoğumuz için Bosna sadece vatan değil, o bir fikirdi. Farklı din, farklı millet ve kültür geleneklerine sahip insanların bir arada ve beraber yaşayabileceğinin inancıdır. - Biz Doğuda olsun Batıda olsun iyi olan her şeye açık olarak kendi İslami kimliğimizi koruyoruz. - Bosna, İslam dünyasının Batıya doğru son, Batıdan Doğu’ya karşı ise ilk kapısıdır. Burası, iyi insanların yaşadığı güzel bir ülkedir. - Bir din olarak İslam tabiata dönük, Kur’an ise gözlem ruhuyla dolu bir kitaptır. Dini bir kitap için biraz alışılmışın dışında olan ve ‘bakınız, gözlemeyiniz yolculuk yapınız’ gibi Kuran’ın çağrılarını hatırlatırım. Bu çağrılara başkaları uydu. Biz Müslümanlar ise uymadık. - İlk soru şudur; bizim İslam dünyamız sanki takvim ve saat yokmuş gibi dakik değildir. İbadetin bile zamana bağlı olduğu ve her şeyin saat ve dakikada tasvir edildiği bir dünyada bu nasıl olabildi? İkinci soru; şehirlerimiz kirlidir. Temizliğin imandan sayıldığı ve ibadetin organik, ayrılmaz bir parçası olduğu bu Müslüman dünyasında bu durum nasıl meydana geldi? - Saraybosna, farklı din, millet ve kültür sahibi insanların beraber yaşayabileceğinin şahididir. Bunun için tek şart vardır; insan olmak! İnsan olmayanlar bunu yapamaz. - Bosna’da medya sansürü yok. Asla bir yayın yasaklanmamış. Herhangi bir gazeteci yazdıkları sebebiyle takibata uğramamıştır. Buna karşın bizim sağ ve sol tarafımızda yani Sırbistan ve Hırvatistan’da tek ırk, tek din ve tek parti konseptiyle gurur duyan küçük faşizmler vardır. - Şahsen kendimi hem Müslüman hem de Avrupalı hissediyorum. - Gerçek vatanseverlik başkalarının değil kendimizin fedakârlığıdır. (Mehmet Y.)
Begoviçin konuşmalarını içeren kitap , Bosna halkının şanlı direnişini anlatmaktadır. Avrupa'nın islamafobik yaklaşımları , Müslümanalrin uğradığı zulmü ve ayrımcılık konularını aydınlatan kitap okunmasını tavsiye ettiğim kitaplar arasında dır (Medine Kaygısız)
Köle Olmayacağız PDF indirme linki var mı?
Aliya İzzetbegoviç - Köle Olmayacağız kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Köle Olmayacağız PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Aliya İzzetbegoviç Kimdir?
Alija İzetbegović (Boşnakça söyleyişi: [alija izɛtbɛɡɔʋitɕ]; d. 8 Ağustos 1925 - ö. 19 Ekim 2003), Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı.
Doğumu ve Yetişmesi
Alija İzetbegović, 1925'te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski Samac kasabasında Dünya'ya geldi. Ailesi İslâmi duyarlılığa sahip bir aileydi. Ancak İzetbegović, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa'ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı.
Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslami konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dini konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı, fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla birtakım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu. İkinci Dünya Savaşı esnasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti.
II. Dünya Savaşı Yılları
İzetbegović'in kurduğu Müslüman Gençler Kulübü oldukça önemli faaliyetler gerçekleştirdi. İkinci Dünya Harbi esnasındaki faaliyetleriyle de herkesin dikkatini çeken gözde bir oluşum hâline geldi. Ancak bu savaş esnasında tüm Yugoslavya, Almanların işgaline uğramıştı. Bu savaş esnasında Sırp Çetnikler Alman askerlerinin de desteğinden yararlanarak Bosna'da 100.000 Müslüman'ı öldürdüler.
Komünist Rejim
13 Ocak 1946'da Yugoslavya yeniden bağımsızlığına kavuştu. Ancak bu bağımsızlık hareketinde Komünist Parti yanlıları önemli bir rol üstlendiklerinden bağımsızlık sonrasında da ülkede yönetimi ele geçirdiler. Ülkenin resmi statüsünü de federal cumhuriyetler birliği olarak belirlediler. Buna göre Yugoslavya altı federal cumhuriyet ile iki özerk bölgeden oluşacak, cumhuriyetlerden biri de Bosna-Hersek Cumhuriyeti olacaktı.
Komünist rejimin ülke yönetimini ele geçirmesiyle birlikte dinlere özellikle de İslam'a karşı bir savaş başladı. İzetbegović, İslami faaliyetleriyle tanındığından ve ateizme karşı olduğundan komünist baskının en önemli hedeflerinden biriydi. Bu sebeple 1949'da İslamcılık suçlamasıyla hapse girerek beş yıl hapis cezası çekti.
İzetbegović'in sıkıntıları 1953'te iktidara gelen Tito zamanında daha da arttı. Fakat o bütün baskılara rağmen İslami konularda kafa yormaya, fikirler üretmeye, etrafını aydınlatmaya devam ediyordu. Bu arada sistemin Müslümanların meseleleriyle ilgilenmesi üzere görevlendirdiği Hasan Duzu ile ilişki kurarak onunla irtibat halinde çalışmalar yürütmeye başladı.
Tito'nun 1974'te yeni bir anayasa hazırlamasından sonra yönetim Müslümanlar üzerindeki baskıyı kısmen hafifleterek bazı geleneksel İslami kurumların yeniden işlev kazanmasına imkân sağladı. Bu yumuşama üzerine bazı camiler ve medreseler yeniden açıldı. Küçük çapta da olsa bir yumuşamayla bazı dini kurumların yeniden hayata geçirilmesi Müslümanlar arasında hızlı bir İslami uzlaşıya zemin hazırladı.
İzetbegović'in İslami Manifestosu
1980'de Tito ölünce federasyon cumhurbaşkanlığı konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bunun üzerine altı federal eyaletin her birinin cumhurbaşkanının sırayla bir yıl federasyon cumhurbaşkanlığı yapması üzere anlaşma sağlandı. Bu gelişmeyle birlikte ülkede kısmen bir demokratikleşme sürecine girilmiş oldu. Çünkü federal eyaletlerde yönetime geçmek isteyenler siyasal partiler vasıtasıyla faaliyetler yürütebiliyorlardı. Buna bağlı olarak hürriyetlerde de bir genişleme oldu. İzetbegović'in oğlu bu ortamdan yararlanarak babasının makalelerini bir kitapta toparlayıp, 1983'te "İslami Manifesto" adıyla yayınladı. İzetbegović'in daha önce 1970'te de bu adla bir kitabı yayınlanmıştı. 1983'te söz konusu kitabın yayınlanması epey bir yankı uyandırdı. Hâkim sistem bu gelişmeye tahammül edemeyerek İzetbegović'i Avrupa'nın ortasında radikal İslami bir cumhuriyet kurmak için çalışmakla suçladı ve tutuklattı. İzetbegović, mahkeme önüne çıkarılıp 'hakim sistemi değiştirmek ve Bosna-Hersek'i İslami devlete dönüştürmek için çalışmak'la itham edildi ve yargılamadan sonra 14 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Fakat bu mahkumiyet onun kitabının bütün Bosna'da duyulmasını ve tesirini göstermesini sağladı. Müslümanlar muhtelif yollarla onun söz konusu kitabını temin etmeye çalışıyorlardı. Kitabın yazarının bu kitaptan dolayı hapiste olması okuyanların ruhlarındaki tesirinin daha da artmasına sebep oluyordu.
Hapis Yılları
Yargıtay kararıyla daha sonra mahkûmiyet süresi 11 yıla indirildi. 1988'de çıkarılan bir afla da serbest bırakıldı.
Beş yıllık hapis süresi (1983-1988) İzetbegović'in hayatında önemli etkiler yaptı. Hapiste düşünmeye, fikir üretmeye, daha önce üretilmiş fikirlerden istifade etmeye çokça fırsat buldu. Bunun yanı sıra önemli bir fikri eserinden dolayı hapse atılması olması, onun fikirlerinin çevrede daha çok yankı uyandırmasına sebep oldu. Ayrıca onun hapiste olduğu dönemde yıllarını verdiği "Doğu ve Batı Arasında İslam" adlı meşhur kitabı yayınlandı. Bu kitabını bir arkadaşı neşretti ve çok kısa zamanda geniş bir kitleye ulaşarak büyük yankı uyandırdı. İzetbegović, bu kitabıyla İslam'ı sade ve öz bir şekliyle yetişen nesillere kazandırmayı hedefliyordu.
Siyasi Mücadele
Alija İzetbegović'in 1997 yılındaki Amerika Birleşik Devletleri ziyareti
İzetbegović, hapisten çıktığında Dünya'da komünist rejimler çöküş dönemine girmişti. Yugoslavya'da da eski federatif yapının korunması konusunda çok fazla bir duyarlılık kalmamıştı. Bunun yerine bağımsızlık yanlısı fikirler etkisini göstermeye başlamıştı. Ayrıca eyaletlerde yönetime geçme konusunda etkin siyasi yarışlar başlamıştı. Alija İzetbegović de Bosna-Hersek Özerk Cumhuriyeti'nde Demokratik Eylem Partisi (SDA) adı verilen bir siyasi parti kurdu. Bu parti Bosna-Hersek'te 5 Aralık 1990'da gerçekleştirilen genel seçimleri kazanarak lideri Alija İzetbegović cumhurbaşkanı oldu. Bu seçim SDA'nın girdiği ilk seçim olmasına rağmen büyük bir başarı elde etti ve cumhurbaşkanlığını kazanmasının yanı sıra parlamentoda da 86 sandalye elde etti.
Bağımsızlık Dönemi
1990'lı yıllara girildiğinde Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde bir bağımsızlık hareketi baş gösterdi. Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı. Bosna-Hersek de 1 Mart 1992'de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8'i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar. Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek'i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa'nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu'nun Sırp çetnikleriyle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanlarsa herhangi bir askeri destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek'in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketi bir milyona yakın Müslüman'ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle camileri ve İslami izler taşıyan tarihi eserleri yıkmaya özen gösteriyorlardı.
Bosna-Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da bir sonuç vermedi. 1994'ün sonuna gelindiğinde Bosna-Hersek'teki iç savaşın aldığı can sayısı 250.000'i, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı.
Bosna-Hersek Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Alija İzetbegović çok büyük askeri güce ve imkana sahip olan Sırplarla, her türlü askeri imkandan yoksun ve hiçbir dış desteğe sahip olmayan Bosna-Hersek halkını karşı karşıya getirmemek için önce oldukça temkinli bir politika izledi.
Dayton Anlaşması
Bosna-Hersek Müslümanlarının direnişlerine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direnişçiler soykırıma dur demek için bu ülkeye gitti. Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna-Hersek Müslümanları arasında İslami bilinçlenmenin artmasını da sağladı. Ancak ülke yönetimleri Bosna-Hersek Müslümanlarını büyük ölçüde yalnız bıraktılar. Buna ek olarak Avrupa ve ABD, ezilen ve katliamlara maruz kalan Bosna-Hersek halkına hiçbir şekilde destek çıkmadı. Katliamın son raddesine vardığı sırada da Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskı yaptılar. İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında İzetbegović, önüne konulan anlaşmayı kabul etmiştir. Çünkü savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doğmasına sebep olabileceğini düşünüyordu. Neticede 1995'te ABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması'nın imzalanmasıyla savaş sona erdi. Anlaşma Bosna-Hersek topraklarının % 51'ini Müslümanlara ve Hristiyan Hırvatlara, % 49'unu da Bosna-Hersek Sırplarına (veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılmasını şart koşuyordu. Anlaşmayla Amerika Birleşik Devletleri, aynı zamanda Müslümanlara ellerindeki silahları imha etmelerini ve ABD patentli silahları, yedek parçasız bir şekilde satın almalarını şart koştu.
Bosna-Hersek Savaşı, ABD ve Avrupa'nın haçlı kimliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bunu bizzat Avrupalı tarihçiler ve yorumcular da itiraf etmiş ve bu savaşta Batılıların 19. yüzyıldaki sömürgeci kimliklerine geri döndüklerine dikkat çekmişlerdir.
Aliya İzzetbegoviç Kitapları - Eserleri
- Özgürlüğe Kaçışım
- Tarihe Tanıklığım
- İslami Yeniden Doğuşun Sorunları
- Doğu Batı Arasında İslam
- Köle Olmayacağız
- Konuşmalar
- İslam Deklarasyonu
- Kendi Kaleminden Aliya İzzetbegoviç
- Geleceği Yenilemek
- Bosna Mucizesi Konuşmalar
- İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri
- Aliya İzzetbegoviç Serisi
- Islam Between East and West
Aliya İzzetbegoviç Alıntıları - Sözleri
- İslami yeniden doğuş, Müslüman kadınlara ne kadar yardımcı olursa, Müslüman kadınlar da bir o kadarını ve daha da fazlasını İslami yeniden doğuş için yapacaklardır. (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Devrimler bazen bir milletin bilgeliğini, bazen de kendine ihanet ettiğini gösterir. (İslam Deklarasyonu)
- Çocukluk, insanoğlunun yeşerdiği tohumdur. (Bosna Mucizesi Konuşmalar)
- All man's failures are either because of the religious denial of man's biological needs or the materialistic denial of man's spiritual desires. (Islam Between East and West)
- Bir ulus savaşın pençesinde inlerken bir soru kaçınılmazdır: Önlenebilir miydi? Bu örnekte cevap: Slovenya ve Hırvatistan ayrılıncaya dek önlenebilirdi; sonrasındaysa önlenemezdi. Bu ikinci cevap sadece kısmen doğrudur. Bu iki cumhuriyetin önceki ortak devletten ayrılmalarından sonra bile barış korunabilirdi fakat yalnızca kapitülasyon koşuluyla. Bosna ve Boşnaklar açısından bu, Büyük Sırbistan'ın parçası haline gelmek ve Karadzic ve Milosevic'in mutlak ve değiştirilemez otoritesini kabul etmek anlamına gelecekti. Ve kölelik bütün sonuçların en kötüsüdür, savaştan bile daha kötüdür. (Tarihe Tanıklığım)
- Ümit en son ölen şeydir (Geleceği Yenilemek)
- Politikada gerçekten de kurtlar kanunu geçerli, merhamet yok, hakikatler yok. Sadece hedef var. (Tarihe Tanıklığım)
- Fitne, esaret ve adaletsizlik dolusu olan bir dünyada, gençliğe sakınmasını, sakin olmasını, itaat etmesini öğütlemek aynı zamanda kendi halkının ezilmesi ve esir edilmesinde ortak olmak değil midir? (İslami Yeniden Doğuşun Sorunları)
- Sırf İslam dünyasında karşımıza çıktı diye karşılaştığımız her şeyin İslami, yani Kur’an’ın prensipleri olduğunu zannetmekten daha büyük bir yanılgı olamaz (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Man's dignity could not be dicovered by biology, psychology, or by any other science, Man's dignity is a spiritual question. After "objective observations," it is easier for science to confirm the inequality of man , and so, "scientific racism" is quite possible and even logical. (Islam Between East and West)
- İnsan toplumunun düzeni her şeyden evvel insan terbiyesi meselesi olarak durmaktadır. (İslami Yeniden Doğuşun Sorunları)
- Hayatın anlamını kaybetmişsem ölmeliyim. (Özgürlüğe Kaçışım)
- "Devlet adamı devleti düşünür, politikacı ise sonraki seçimleri." (Özgürlüğe Kaçışım)
- Din ahlaktır onu hayata geçirmek ise terbiyedir. (Köle Olmayacağız)
- "İslam kadını alçaltmıyor. Ama siz anneliği alçaltıyorsunuz." (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- '' Eğer önünüzde iki yol varsa, siz zor olanını tercih ediniz, bu her zaman iyidir..'' (Konuşmalar)
- Güçlü olmalıyız; fakat Kudüs yarın sadece Müslümanların olsun diye değil tekrar herkese açık hale gelsin ve insanlığın üç büyük nehrinin aktığı berrak bir kaynak olarak kalsın diye. (İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri)
- Şimdiye kadar başkaları sebebiyle uğradığımız zarar ve hüsranlardan bahsettik. Sıra kendi kendimize verdiğimiz zarar ve hüsranlardan bahsetmeye geldi. Bu bizim olgunluğumuzun başlangıcı olacaktır. (Geleceği Yenilemek)
- Ruh ebedidir;insan ise,zamanla sınırlanmıştır. Ve bu zaman içinde ihmal edilemeyecek bir vazifesi vardır. (Doğu Batı Arasında İslam)
- mark ve doların parmaklarına çok kolay yapıştığı insanlardan uzak durun (Köle Olmayacağız)