Kızıl Damga - Nathaniel Hawthorne Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kızıl Damga kimin eseri? Kızıl Damga kitabının yazarı kimdir? Kızıl Damga konusu ve anafikri nedir? Kızıl Damga kitabı ne anlatıyor? Kızıl Damga PDF indirme linki var mı? Kızıl Damga kitabının yazarı Nathaniel Hawthorne kimdir? İşte Kızıl Damga kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Nathaniel Hawthorne
Çevirmen: Utku İlban Coşkunoğlu
Orijinal Adı: The Scarlet Letter
Yayın Evi: Bilge Kültür Sanat
İSBN: 9789756316559
Sayfa Sayısı: 264
Kızıl Damga Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tutkulu bir genç kadın, onun korkak âşığı ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan ihtiyar kocası Bunlar 17. yüzyıl Boston´unun katı, geleneklerle örülü dünyasında vuku bulan, tutkuyla geleneklerin çatıştığı bir trajedinin başkahramanları. Evli bir kadın olan Hester Prynne işlediği zina suçunun cezası olarak, üzerinde ahlakî düşkünlüğünü simgeleyen kızıl bir harf taşımak zorunda bırakılır; bir anlamda, içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını hiçe saydığı için ´öteki´ olarak damgalanır. Yaşadığı bu trajedi ile sahip olduğu gücün farkına varan Hester bu gücü ve duruşu ile doğmakta olan modern Amerikan kadın kahramanının müjdecisidir.O günahıyla tek başına yüzleşirken adlarını açıklamaya yanaşmadığı korkak ve ikiyüzlü âşığı ile intikam hırsının çılgına çevirdiği kocası suçluluk, pişmanlık, intikam duyguları ile kendilerini bekleyen çarpıcı ve hazin sonu kendi elleriyle hazırlarlar.
Henry James´in Amerikan edebiyatında şimdiye dek ortaya konan yaratıcı yazılı eserler arasında en iyisi olarak nitelendirdiği Kızıl Damga, insanoğlunun suç, günah ve gururla giriştiği sonu gelmez mücadelesini ortaya koyan bir başyapıt; Nathaniel Hawthorne da Amerikan´ın püriten mirasından evrensel bir klasik yaratmayı başaran ilk Amerikalı yazardır.
Kızıl Damga Alıntıları - Sözleri
- ...Ah şu kitaplar! İnsanın zihnini nasıl da allak bullak ediyorlar...
- Toplum, içlerinden birinin suç ve utancı sergilenirken dehşete düşmek yerine gülecek kadar çürümüştü
- ...Belki de 1Antinomici, Quaker veya başka 1sapkın mezhebin mensubu kırbaçlana kırbaçlana kasabadan atılacak ya da beyaz adamın ateş suyu yüzünden sokaklarda olay çıkaran aylak ve yersiz yurtsuz 1Kızılderili kamçıyla ormanın karanlığına sürülecek olabilirdi...
- ...Utanci o kadar yaygındı ki sanki bütün dünya biliyordu, karanlık hikâyesini ağaçların yaprakları kendi aralarında fısıldaşsa, yaz esintisi mırıldansa, kiş fırtınası haykırsaydı, içi bundan fazla sızlayamazdı! Her yeni bakış başka 1işkenceydi. Ne zaman 1yabancı kızıl harfe merakla baksa -hiç1i de bakmamazlık etmezdi- onu Hester'ın kalbine yeni baştan dağlamış olurdu...
- Katı ve üzücü gerçeğin söylenmesi gerekirse, günahın insan ruhunda açtığı gedik tam anlamıyla asla kapatılamaz.
- Onu buraya bağlayan zincir demirdendi, ruhunu derinden yaralıyordu, ama yine de asla kırılamazdı.
- İnsanlar fazla geçimsiz olmadıkça onlar için iyi hisler beslemek gibi budalaca bir alışkanlığım var.
- Devir nezaket devri değildi.
Kızıl Damga İncelemesi - Şahsi Yorumlar
#1001kitap~~~: Nathaniel Hawthorne, yazar soyadına sonradan "w" eklettirir akrabalarından kendini ayırmak isteyerek şu bilgi ile zaten benim için "1-0" önde başlamıştı kitap :))) ve ondokuzuncu yüzyılın Amerika'sında yaşayan üç büyük romancıdan 1i olup, insanın insanla, insanın toplumla ilişkilerini, karmaşık duygu dünyasını derinlemesine işleyen yazarlar arasında sayılıyor. Kitaplarında ortaya attığı sorunlar yalın, ama bütün insanlık için geçerli temel sorunlardır. Hawthorne'ın kitaplarının ana teması, günah ve suç durumları ile günümüzün de yalnızlık ve yabancılaşma konuları üzerinden vurgu yaparak yalnızlığın, çevremizdekilerin sevgisinden, anlayışından hoşgörüsünden yoksunluk ve tüm bunlardan ötürü yalnızlığımızın koşullarını hazırlayan toplum için günahı ve suçu oluşturan ortamın katı 1gerçekçisidir yazdıkları... ~~~Bu romanda genç ve güzel 1kadın var. Dinsel açıdan tutuculuğun bile ötesine kaydırılmış, batıl inançların kölesi durumundaki 1toplumda yaşamaktadır. Günün birinde de babası bilinmeyen 1kız çocuğu doğurmak zorunda kalıyor. Bu affedilmez suçtan, bağışlanmaz günahtan sonra olaylar hızla gelişiyor, kadın da göğsüne vurulan kızıl damgayı ömrünün sonuna kadar taşımağa mahkum ediliyor. Ya suç ortağı? Ya babasız çocuğun kaderi???~~~ diyerek başlayan kitap Hester Prynne ile kendisinden yaşça büyük kocası Roger Chillingworth uzun süredir ayrıdır. Hester, kocası uzaktayken, günah ortağı Arthur Dimmesdale ile tutkulu 1aşka kaptırır kendini. Çok geçmeden yaşadıkları yasak aşkın meyvesi Pearl dünyaya gelir. Arthur 1rahiptir. Hester ve kızı Pearl’e büyük 1sevgi beslemekte ancak duyduğu vicdan azabıyla, taşıdığı yükün ağırlığı altında ezilmektedir. Olay ortaya çıktığında içinde yaşadığı topluluk; Hester’i, vücudunda günahının sembolü 1damgayla, eşini aldatan kadın anlamına gelen Adultry’nin kısaltması olan “A” harfi ile yaşamaya zorlar... Ve sonrasında yaşanılan ortamda çarpık ilişkiler üzerinden ahlak konusuna vurgu yaparak herşeyi yıkan 1toplumun, işaretlere anlamlar yükleyerek "değişmez değerler" kavramından toplumsal baskının acımasız gerçekleri ile kitap devam eder, yer yer düşündürüp okuduklarıma kızarak... "Damgalı Kadın" Hawthorne’un şaheseri olarak tanımlanırken Kızıl Damga, Kızıl Harf, Leke gibi isimlerle de yayımlanarak sayısız kez sinema, televizyon ve tiyatroya uyarlanmış 1kitap olup (yine henüz izlemediğim ama izleyeceğim 1film kesinlikle) ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır, ara ara durağan ilerlese de konu itibariyle severek okudum. Herkese sağlıklı mutlu huzurlu keyifli okumalar... (Ayşe...)
Dönemin ahlâk anlayışının korkunçluğunu gözler önüne seriyor. Toplumun ve din algısının insanları mahvederek suçluluk duygusu yaratmasını en iyi anlatan kitaplardan. Şu an yaşadığımız hayatla kıyaslandığında böyle hayatlarında bir zamanlar yaşanmış olduğunu düşünmek imkânsız gibi geliyor. Defalarca dehşete düşüren, şaşırtan bir kitap. Okunmasını tavsiye ederim. (Başak Özdemir)
Utanç, umutsuzluk ve yalnızlık özgürleştirir mi insanı?: “Kızıl Harf” ya da “Kızıl Damga” ismiyle dilimize çevrilen “The Scarlet Letter” keyifle okunan etkileyici bir roman. Kitabın tanıtımında ve çoğu yabancı eleştirilerde yer aldığı şekilde, “aşırı tutucu püritenlerin ahlak anlayışına karşı” bir başkaldırı mı peki? Bence hayır. Hawthorne’un eserini böyle dar bir çerçeveyle sınırlamak, bence onun etkileyici sanatına yapılmış bir haksızlık olur. Zira Hawthorne evrensel bir sorunun; her kültürde, her inançta, farklı kılıflar altında saklanmaya çalışılan kadına eziyetin, iğrenç, haksız aşağılamanın üzerine, akıllarda yer edecek kadar etkili bir dille, cesurca gidiyor. Hikaye 1600lü yılların ortasında, Amerika’da, Massachusetts körfezinde geçiyor. Kuzey Amerika’da yerleşimler başlayalı çok olmamış; İngiltere’den yeni dünyaya göçen bir grup da New England olarak adlandırılan -günümüzde büyük, köklü üniversiteleri ile meşhur Boston şehri- bu bölgeye yerleşmişler. Püritenler olarak adlandırılan ve ana vatanları İngiltere’den çok daha tutucu, baskıcı, şekilci bir dini anlayışa sahip olan topluluğun içinde geçiyor hikaye. Kendinden çok yaşlı kocası İngiltere’ye gidip yıllarca dönmeyen genç ve güzel Hester Prynne’ın hamileliği, tüm olayların başlangıcını oluşturuyor. Aşırı tutucu topluluk bu ahlaksızlığı, Hester’in göğsüne iliştirdiği bir harf vasıtasıyla cezalandırıyor. Meraklı ve küçümseyen bakışların altında, göğsüne asılı bu damga ile bir sirk maymunuymuşçasına, yaşadığı her gün aşağılanıyor Hester. Ancak son derece güçlü bu genç kadın cezayı cesurca taşıyor; bu ahlaksızlığın diğer tarafının, partnerinin ismini vermeyi reddediyor ve kendisine bir utanç damgası olması hedeflenen bu kızıl harfi, nihayetinde bir şeref madalyasına çevirmeyi başarıyor. Hawthorne hikayesinde açıkça kadınların tarafını tutuyor. Hikayedeki erkek karakterleri tutarsız, kaypak, zayıf ve ahlaksız resmederken, ne istediğini bilen, mücadele eden, her türlü zorluğa rağmen yaşamaktan vazgeçmeyen Hester’in ve ışıltılı elbiseler içinde uçar gibi gezen tatlı kızı İnci’nin masumiyetini vurguluyor. Toplum tüm ikiyüzlülüğüyle evlerinde iyi yürekli Hester’ın yardımlarını kabul eder, ama kalabalığın içinde onu ahlaksızlığı nedeniyle aşağılarken, Hester hepsinden daha ağırbaşlı ve olgun davranıyor. Bence bu güçlü genç kadının tek hatası, onun cesaretinin yanından bile geçemeyecek kadar zayıf bir erkeğe aşık olması… Hester yaşadığı tüm aşağılamaları ve zorlukları cesaretle ve vakurca göğüsler ve evladını tek başına büyütmeye çalışırken, sevdiği adam kafasının içinde inancı ve aşkı arasında boğuşarak tüm enerjisini kaybediyor. Kelimeleri ile ortamı aydınlatıp karartabiliyor Hawthorne. Aşkına sonuna kadar sahip çıkan cesur Hester ve güzel kızı parıltılı kumaşlar ve güneş ışınları altında resmediliyor. Kadraja sevimsiz erkeklerden biri girdiğinde ise ortam kararıyor, gökyüzünü bulutlar kaplıyor, gölgeler beliriyor… Tüm benliğimizle, görünüşte çok dindar, ama içten içe çürümüş bu tutucu toplumdan nefret edelim istiyor Hawthorne. Ve bunu yaparken konuyu sadece dinle sınırlamıyor. Püriten toplumun aşırı tutucu üyeleri üzerinden, bir ideolojiye körü körüne bağlanmış herkese sesleniyor. Anlamadıkları sözleri tekrarlamayı marifet sayan, hayattaki güzelliklerden mahrum kalmayı inanç testine dönüştüren, kendi ile olan sorunlarını aşamamış, aşkı, tutkuyu, sevmeyi hiç tanımamış bu topluluklara acıyor. Hester’i, başına gelenler; utanç, umutsuzluk, yalnızlık ile özgürleştiriyor Hawthorne. Ama bir dolu yaşanmamışlığın öfkesi ile -toplum ahlakını ya da dini bahane ederek- ona saldıran tutucuları karanlıklar altında, ilgisiz bırakıyor. Sanki kalemini onlar için çalıştırmaya değmezmiş gibi… (AkilliBidik)
Kızıl Damga PDF indirme linki var mı?
Nathaniel Hawthorne - Kızıl Damga kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kızıl Damga PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Nathaniel Hawthorne Kimdir?
Babası Nathaniel Hathorne ve annesi Elizabeth Clarke Manning Hathorne'dur. Nathaniel daha sonra Salem cadı mahkemelerinde yargıç olan John Hathorne'un da dahil olduğu, akrabalarından ayrı durmak için soyadına "w" harfini ekleyerek "Hawthorne" yaptı. Hawthorne Bowdoin College'e gitti ve 1825'te mezun oldu. Geleceğin başkanı Franklin Pierce ve geleceğin şairi Henry Wadsworth Longfellow onun bu okuldaki sınıf arkadaşları arasındaydı. Hawthorne ilk çalışması olan Fanshawe adlı romanı 1828'de ismini kullanmadan yayımladı. O birkaç kısa hikâyesini çeşitli mecmualarda yayımladı ve daha sonra bunları 1837'de Twice-Told Tales adıyla derledi. Ertesi yıl Sophia Peabody ile nişanlandı. 1842'de Peabody ile evlenmeden önce gümrük dairesinde çalıştı ve bir Transandantalist Ütopik camiaya katıldı. Çift önce Concord, Massachusetts'deki The Old Manse'a, daha sonra Salem, the Berkshires'a ve sonra da Concord'daki The Wayside'a taşındı. The Scarlet Letter 1850'de yayımlandı bunu diğer romanlar izledi. Siyasi bir atama Hawthorne ve ailesini Avrupa'ya taşıdı, aile 1860'ta tekrar The Wayside'a döndü. Hawthorne 19 Mayıs 1864'te öldü.
Nathaniel Hawthorne Kitapları - Eserleri
- Kızıl Damga
- Büyük Taş Yüz
- Rappaccini'nin Kızı
- Kabus
- Young Goodman Brown
- Heidegger'in Deneyi
- My Kinsman Major Molineux
- Stories of Suspense
- The Scarlet Letter
- Üç Altın Elma
Nathaniel Hawthorne Alıntıları - Sözleri
- Bu kısacık hayatımızda bir ev ve kendine ait bir bahçesi olsun istiyor insan. (Kabus)
- Belki zamanla en gözde çılgınlıklarımız sona erer ama kıyamete kadar hepimiz çocuk kalırız! (Büyük Taş Yüz)
- Hayatta hiçbir şey eşsiz değildir, çünkü her şey özünü yitirir gibi göründüğünde ısrar eden kişi aslında onunla boğuşandır. (Kabus)
- Din adamları, hakimler, devlet adamları - günün en akıllı en sakin, en dindar adamları - darağaçlarını kuşatanların en ön safında idiler; bu kanlı işleri en çok onlar alkışlıyor, ne feci şekilde yanıldıklarını da en son kabul edenler onlar oluyordu. (Kabus)
- ...Yazık, ne büyük 1yanılgı! Belki zamanla en gözde çılgınlıklarımız sona erer, ama kıyamete kadar hepimiz çocuk kalırız!!! (Büyük Taş Yüz)
- Uydurma kederlerle zaman geçirmeye çalışmadan da,dünyamız zaten yeteri kadar hüzünlü değil midir? (Kabus)
- ...Ah şu kitaplar! İnsanın zihnini nasıl da allak bullak ediyorlar... (Kızıl Damga)
- ...Belki de 1Antinomici, Quaker veya başka 1sapkın mezhebin mensubu kırbaçlana kırbaçlana kasabadan atılacak ya da beyaz adamın ateş suyu yüzünden sokaklarda olay çıkaran aylak ve yersiz yurtsuz 1Kızılderili kamçıyla ormanın karanlığına sürülecek olabilirdi... (Kızıl Damga)
- Nefret dolu sözlerin yüreğime kurşun gibi işledi ama onlar da ben göçüp gidince kaybolacaklar. (Rappaccini'nin Kızı)
- "With Heaven above and Faith below, I will yet stand firm against the Devil!" (Young Goodman Brown)
- Kalbim ıssızdı, bu yüzden de sakindi. (Rappaccini'nin Kızı)
- Dünya bütün ileri hareketleri huzursuz kimselere borçludur. Mesut olan asırlık hudutlardan dışarı çıkamaz. (Kabus)
- “Bu dünya neye yarar,” dedi son ayyaş, “artık biz bir daha asla neşelenemeyecek olduktan sonra? …” (Büyük Taş Yüz)
- Toplum, içlerinden birinin suç ve utancı sergilenirken dehşete düşmek yerine gülecek kadar çürümüştü (Kızıl Damga)
- ..."Bu peçe yeryüzünde ikimizin arasında durmak zorundaysa da beni yalnız bırakma. Benim ol, göreceksin ki öte dünyada yüzümde peçe olmayacak, ruhlarımızın arasına hiç1şey giremeyecek! Bu sadece ölümlü dünyada takacağım 1peçe, sonsuza dek taşımayacağım ki onu! Ah! ...Beni sonsuza dek bu korkunç karanlığın içinde bırakarak gitme."... (Büyük Taş Yüz)
- “They carved no hopeful verse on his tomb, as his dying hour was gloom.” (Young Goodman Brown)
- "To see and shun all For human imperfection, Leaves a lonely saint." (Young Goodman Brown)
- ...Başını eğmiş, tanıma gelmez, uygunsuz 1şekilde yürüyor, dünyaya görünmek istemezmiş gibi... (Büyük Taş Yüz)
- ...Gizemli dünyamızın görünür karmaşasının ortasında, bireyler ---başarıyla 1düzene, bu düzenler 1diğerine ve ensonu 1adamın bütün bunları 1yana koyarak yerini sonsuza dek yitirme gibi çok büyük 1tehlikeyle yüz yüze geldiği 1bütüne uyarlanır... (Büyük Taş Yüz)
- "Aşkı zehirliymiş, vuslatı ise ölüm demekmiş. Harika bir hikaye, değil mi?" (Rappaccini'nin Kızı)