akademi
dedas

Kırmızı ve Siyah - Stendhal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kırmızı ve Siyah kimin eseri? Kırmızı ve Siyah kitabının yazarı kimdir? Kırmızı ve Siyah konusu ve anafikri nedir? Kırmızı ve Siyah kitabı ne anlatıyor? Kırmızı ve Siyah kitabının yazarı Stendhal kimdir? İşte Kırmızı ve Siyah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.02.2022 12:00
Kırmızı ve Siyah - Stendhal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Stendhal

Çevirmen: Bertan Onaran

Editör: Hande Koçak

Editör: Müge Karalom

Orijinal Adı: Le Rouge et Le Noir

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053320043

Sayfa Sayısı: 652

Kırmızı ve Siyah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Stendhal [Marie-Henri Beyle] (1783-1842): Genç yaşta teğmen olarak orduya girdi, Napoléon’un İtalya ve Rusya seferlerine katıldı. Almanya, Avusturya ve Rusya’da çeşitli askerî görevlerde bulundu. Bir dönem Marsilya’da ticaretle uğraştı, Trieste’de bir süre konsolosluk görevini sürdürdü. Fransız edebiyatında gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Stendhal’in Kırmızı ve Siyah adlı bu büyük eseri ilk kez 1830 yılında yayımlandı. Roman, romantik başkahramanı Julien Sorel’in korku ve tutkularını merkeze alarak, Napoléon’un sürgüne gönderilmesi sonrasında başlayan Restorasyon Dönemi’nin eksiksiz bir portresini çizer. Kırmızı ve Siyah, karakterlerinin güçlü ve teknik açıdan zamanının çok ilerisinde kabul edilen psikolojik tasvirleri ile de Stendhal’a psikolojik romanın mucidi unvanını kazandırmıştır.

Bertan Onaran (1937): Haydarpaşa Lisesi’ni, İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. İlk çevirilerini 1963 yılında yayımladı. 1964’te Memet Fuat’la tanıştı; eserlerini çevirdiği yazarlar arasına Gide, Sartre, Camus, Mayakovski katıldı. Ardından Saint-Exupery, Marguerite Duras, Albertine Sarrazin, Giles Martinet’den çeviriler yaptı. Cervantes’in başyapıtı Don Quijote’yi ilk kez tam metin olarak çevirdi. Wilhelm Reich’ın bütün kitaplarını Türkçeleştirdi. Andre Malraux, Emile Zola, Stendhal, Panait Istrati, Eugene Ionesco, Alain Robe Grillet, Nathalie Sarraute’dan çeviriler yapan Bertan Onaran’ın 1972’de Beauvoir’dan aktardığı Konuk Kız’a TDK çeviri ödülü verildi.

Kırmızı ve Siyah Alıntıları - Sözleri

  • Zaman uçup gidiyor...
  • Bilmiyorum kimim ve ne yapıyorum..
  • Eee, kelebek ateşe koşar...
  • Senin suyun susuzluğumu gidermiyor..
  • ................Aşk Eşitlik aramaz, onu yaratır.
  • ..okyanusun ortasına bırakılmış bir teknede tek başınadaydı sanki.
  • Bütün dünya beni unuttu mu ?
  • .. ama onda sevginin kırıntısını bile göremiyorum..
  • ... bu son anılara hep pişmanlık karışıyor.
  • ... ruhu hiç tanımadığı yerlere uçuyordu.
  • Roman: Bir yol boyunca dolaştırılan aynadır.
  • Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi.
  • Sonra, bastırıldıkları için daha da derinleşen iç çekişler...
  • Bütün gün boyunca kitap okudu ve coşkulu kitaptan güç topladı. Kitap ruhunu dolduruyordu.
  • "Bir savaşta üstün geldim, açtığım bir savaşta üstün geldim!"

Kırmızı ve Siyah İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazar Stendhal: Bu romanı özellikle paylaşmak istedim Stendhal yazdığı bu romanı için söylediklerini okuduğumda önce bir hüzün ardından gülümse gerçekleşti. :) Psikolojik tahlilleri olan güzel bir roman ayrıca Kırmızı ve Siyah'ın aşıkları var.. :) Bu roman okununca biten kitaplardan değil (dilerim 40'lı yaşlarda yine yolumuz kesişir). Her okuyuş da yeni ve derin şeyler bulmak mümkün. Kitabın başlığını istediğiniz gibi yorumlamakta mümkün, Kırmızı(Aşk, tutku, yaşam ve de askerlik), Siyah(Acı, hüzün, ölüm ve de din). Ne kitabın yazarı ne de kitaptaki erkek karakter, sevdiği kadınlardan hiçbirine sahip olamamışlar, ama sayısız metresleri var, Stendhal büyük bir psikolog, Julien bazen papaz bazen asker. Yazar Meriç, Karakter Julien Sorel için şöyle diyor "Karşıma çıksa öldürürdüm, ihaneti meslek hâline getirmiş" .. Kitabı okumayı size bırakıyorum yazardan bahsetmek istiyorum. 19. Yüzyılda yaşamış olan yazar Stendhal "eserimi yüz kişi okusun yeter" demiş. Lâkin 10 yılda yalnızca 17 kişi okumuş eserini. Şimdi ise asırlardır okunan bir kitap konumunda. Stendhal, yaşayan, acı çeken, gururu yaralanan her türlü rüsvalığa aşina ve bunları kelimelerle örmüş iyi bir yazar.. Ve Aşk, Stendhal için bir ruh hastalığıdır. (Hemfikirim) Stendhal 'Kristalizasyon (billurlaşma) teorisinde aşktan şöyle bahsediyor, "billurlaştırmak, hayalin sevgiliye kendinde olmayan vasıflar yüklemesi ve onu süslemesi, güzelleştirmesidir. " Hangi güzellik akla gelse hemen sevgiliye kondururuz, Aa deriz tıpkı onun sesi, onun bakışı, onun kahkası, onun duruşu. Kristalizasyon sayesinde kendi yarattığımız bir hayale aşık olduğumuzu hayretler içerisinde görürüz. Ve gittikçe kristalizasyon kabiliyetimiz de azalır. 2. Kez aşık olanlar artık yozlaşmış aşk yaşıyorlar demektir :) Kitaptan bir alıntıyla bitireyim, "Kalbe dokunmasını biliyorlar ama inciterek" (Şahsenem)

Her sabah kendinizi kocaman bir yalandan ibaret dünyanın kucağına bıraktığınızın kaçınız farkında? Gözleri hırstan, kibirden, dalkavukluktan, ikiyüzlülükten parlayan bu kalabalığa her sabah karışıyor olmak nasıl bir duygu? Binlerce insanın binlerin arasında yalnız hissetmesi, yaş aldıkça yalnızlaşmak, toplumdan daha stabil yaşamaya çalışmak ya da hepimizin kafasından mutlaka bir kez geçmiş olan bi sahil kasabasına yerleşme fikri, insanlar arasında tercih edilmiş bu yalnızlığın sonucu mudur? Bilemiyorum Altan. Hikayemiz tam da burda başlıyor. Bu kitabı aşk romanıdır diye düşünüp, dağınık kafamı biraz toplasın diye okumaya başladım. Aksine beni çok sinirlendiren bir okuma oldu. Yaşar Kemal’in ve Orhan Pamuk’un dilinden düşmeyen Parma Manastırı öncesinde girizgah olması adına önceliği bu kitaba verdim. Stendhal’ın Fransız edebiyatındaki gerçekçilik akımının en önemli yazarlarından biri olduğunu bu kitabı okuduğumda öğrendim, neden sinirlenmiş olduğumu da o zaman anladım. “Fransa’da kibirden başka bir şey göremiyorum.” sf(360) Bu kitabın bana kalırsa en can alıcı cümlesi buydu. Fransız Devriminin etkileri henüz tazeyken 1799 yılında Cumhuriyet ve devrim yanlısı Napolyon’un iktidara gelmesi şüphesiz Fransa’da dengeleri değiştirmiştir. Stendhal kendisi de Napolyon’un yaklaşık yirmi yıla yakın süren savaşlarında savaşmış, romandaki gerçeklik de anladığım kadarıyla bu savaşlar sayesinde bu derece gerçek anlatılmış. Yazar her ne kadar kitapta Napolyon’un icraatlarından övgüyle söz etse de, daha sonra ki yıllarda Napolyon’un da zaaflarına, ihtirasına yenik düşerek ülkeye Monarşi’yi tekrar geri getirişini eleştiriyor. Toplumsal sınıflandırmanın en çok hissedildiği Fransa’da soylu sınıfı ve ayrıcalıklı ruhban sınıfı, halkın tekrar örgütlenip kendilerini giyotine geçirmesinden sık sık korkuyor, Kral’ı yani iktidarı destekleyip ceplerini dolduran bu Dük’ler, Marki’ler, aslında toplumun içindeki zehirli ottan farksızlar. Sahibi oldukları servetler sayesinde daha soylu olduklarını düşünürlerken ruhlarının ne kadar soysuzlaştığının farkında bile değiller. Toplumsal iki yüzlülüğün en net kanıtı da, her akşam verdikleri kokteyllerde tek bir düşüncenin bile söylenemiyor olması, çünkü bu beyler çoğunlukla kendilerinden alt tabaka gördükleri salon eşrafının fikir beyan etmemesi için kendilerinde hak gördükleri her türlü aşağılamayı yanındaki bu yardakçılarına gözükapalı yapabiliyorlar. İktidarın gözünden düşmek istemeyen bu beyler her türlü aşağılama karşısında sükunetlerini koruyorlar. Ve bu ortamın tam göbeğine fakir bir kerestecinin, yükselme hırsıyla gözü dönmüş, tek amacı servet sahibi olmak olan, Tanrı’yı sorgulayan ama zerrece inancı olmayan Rahip adayı Julien düşüyor. Bu kitapta başından talihsiz iki gönül ilişkisi geçen genç Julien’ın hayatına eşlik ediyorsunuz. Roman kesinlikle basmakalıp bir aşk öyküsü değil. Kitabın genel temasında yer alsa da bana kalırsa bu kitap, toplumun iki yüzlülüğünün, kibrinin, aşağılık kompleksinin en güzel örneği. İnsanın aklına sık sık “Bu dünya da dürüstlere yer yok!” fikrini getiriyor. Toplumsal konumların duyguların üstünde tutulduğu duygusuzları anlatıyor bu kitap. Dönem kitabı okumak isteyenler için çok iyi bir tercih, ve kesinlikle Bertan Onaran çevirisi okuyun gerçekten çok başarılı. Özellikle İletişim Yayınlarından çıkan çeviriyle şöyle bir kıyas yaptık, kesinlikle Bertan Onaran, cümleler de anlam düşüklüğü ve kopukluk nerdeyse hiç yok. Son olarak bu kitabı bana hediye eden canım Zerdali ‘ya <3 tekrar teşekkür ederim, böyle şahane bir kitabı okuduğuma vesile olduğu için. Selamlar, saygılar. (Ayşe*)

Genç bir papaz adayı olan Julian Sorel’in yükselmek için , zaman zaman yaptığı ikiyüzlü hareketleri, içten pazarlıklı halleri, kibirli, duygusuz ve ne istediğini bilmeyen davranışları ile yaşadıklarını anlatan bu psikolojik romanı okumanız dileğiyle .. (A.Topcu)

Kitabın Yazarı Stendhal Kimdir?

Daha çok mahlası Stendhal ile bilinen Fransız Realist yazar.

Marie-Henri Beyle (23 Ocak 1783, Grenoble – 23 Mart 1842, Paris), daha çok mahlası Stendhal ile bilinen Fransız Realist yazar. Marie-Henri Beyle, Grenoble'da 23 Ocak 1783 tarihinde burjuva bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası avukat Cherubin Beyle, annesi Hanriette Gagnon'dur. Çok sevdiği annesi 1790 yılında, Stendhal henüz yedi yaşındayken öldü. Stendhal, disiplinli ve muhafazakar kimseler olan teyzesinin babasının etkisi altında büyüdü. 1796'da Grenoble'da bir okula girdiyse de, 30 Ekim 1799'da askeri okulun giriş sınavına katılmak için Paris'teki, kuzeninin de çalışıyor olduğu Savaş Bakanlığı'na gitti. Ertesi yıl ağır süvari birliğinde teğmen olarak İtalya'ya gitti. Bu seyahati sırasında Dimenico Cimarosa ve Gioachino Rossini'nin müziğini ve Vittorio Alfieri'nin eserlerini tanıması için bir fırsat oldu. 1801'de ise Napolyon Bonapart'ın ordusunda görev alarak İtalya seferine çıktı. Bu sefer sırasında bir komutanın asistanı olarak Brescia'da üç ay kaldı ve bu sırada soylu ailelerin evlerinde bulundu; ki bu sürenin onun hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, sonradan yayınlanan günlüklerinden anlaşılmaktadır. Yine bu zamanlarda yerel dergilerin yazarlarıyla tanışıp Romantik edebiyatı öğrendi. 1802'de bu bölgeden ayrılarak Almanya, Avusturya ve Rusya'da bazı askeri görevlerde bulundu, ama asla savaşa katılmadı. Aynı yıl, hayatı boyunca aşık olduğu onlarca kadından ilki olan Madame Rebuffel'in peşinden Marsilya'ya gitti. Orada ticarete atıldıysa da başarısız oldu. Bu ve bunu takip eden olayların ve yılların, Kırmızı ve Siyah romanının baş karakteri Julien Sorel'in karakterinin detaylarının çizilmesine büyük katkı sağladığı düşünülmektedir. 1812'de Napolyon ile birlikte Rus seferine katıldı ve Moskova'nın baştan sonra yanışına şahit oldu. Napolyon'un büyük ordusundan sağ kalmayı başaran az sayıdaki askerden olan Stendhal, notlarının önemli bir kısmını, ordu Rusya'dan geri çekilirken kaybetti. Ayrıca o zamana kadar yüzlerce takma isim kullanan yazar, Stendhal ismini bu sıralarda seçmiştir. 1814'te Napolyon'un düşüşünden sonra Milano'ya yerleşmiş ve burada da Angéla Pietragrua'ya aşık olmuştur. Ertesi yıl Parma'yı ziyaret etmiş ve bu seyahati, üçüncü romanı olan Parma Manastırı'na ilham kaynağı olmuştur. 1817'de ise İtalya'daki izlenimlerini anlatan ve İtalya'ya olan hayranlığının simgesine dönüşen Roma, Napoli ve Floransa kitabını yazmıştır. 1818'de Napolyon'un Hayatı'nı yazmaya başlamıştır. Bu sırada da mutsuz bir aşk yaşayacağı Mathilde Dembowski ile tanışmıştır. 1821'de ise yasadışı bir İtalyan örgütüne üye olduğu suçlamasıyla Milano'dan uzaklaştırılmıştır. Stendhal bunun üzerine Batı Avrupa'yı dolaşmaya başlamıştır. Bu yolculuklar sırasındaki tecrübeleri, düşünceleri ve hisler, sonradan yazacağı romanların ana şeklini oluşturmuştur. 1827'de ilk roman Armance'ı, üç yıl sonra da Kırmızı ve Siyah'ı yazmıştır. 1831'de ise Trieste'ye giderek bir süre konsolosluk yapmıştır. 1839'da Parma Manastırı'nı yazmayı bitirdikten sonra, gençliğinde yaptığı İtalya seyahatlerinden birinde kaptığı frengi hastalığı etkilerini göstermeye başlamıştır. 1841'de geçici bir felce uğramış, daha sonradan da birçok benzer sıkıntılar yaşamıştır. Ve Paris sokaklarında yürürken bayılıp kaldırım kenarına yığılmasından birkaç saat sonra, 1842 yılının 22 Mart'ı 23 Mart'a bağlayan gecesinde vefat etmiştir. Mezarı Montmarte Mezarlığı'ndadır.

Stendhal Kitapları - Eserleri

  • Kırmızı ve Siyah
  • Parma Manastırı
  • Aşka Dair
  • Armance
  • Lamiel
  • İtalya Hikayeleri 1

  • Kızıl ve Kara 2. Cilt
  • İtalyan Öyküleri
  • İtalya Hikayeleri II
  • Féder ya da Paragöz Koca
  • Vittoria Accoramboni
  • Racine ve Shakespeare
  • Lamiel 1

  • Aşk İksiri
  • Vanina Vanini
  • Lamiel 2
  • Kırmızı Ve Siyah
  • Henri Brulard'ın Yaşamı
  • La Badessa Di Castro
  • Rome, Naples and Florence

  • Selected Journalism
  • The Life of Rossini
  • The Lives of Haydn, Mozart and Metastasio
  • Travels in the South of France

Stendhal Alıntıları - Sözleri

  • ... Aşkın benim için mümkün olup olmadığını bilmek istiyorum. Kendi kendimin efendisi değil miyim? Kime haksızlık ettim? Hangi sözüme ihanet ettim?.. (Lamiel)
  • Büyük aşkların hayatta birer kazadan başka bir şey olmadığını kabul etmelisiniz, bu kazayı da sadece yüce gönüllüler yaşar. (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
  • Orada sıradan sözlere o kadar alışılmıştır ki biraz özgün bir söz kabalık olarak görülür. Konuşurken yeni bir şey söyleyense yandı. FAUBLAS (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
  • ... Fédor, o anda, Lamiel'i sevmemek için bütün gücüyle çabaladı, fakat onu bir daha görmemeye gücünün yetmeyeceğini hissetti; çünkü ancak beraber oldukları zaman yaşadığını anlayabiliyordu... (Lamiel)
  • ...Yüzünde ışıl ışıl renkler olan, ama baloya gidiyorum diye allık sürme aptallığını gösteren,on altısında bir kızdı sanki... (Kırmızı Ve Siyah)
  • Hepimizin alışkanlıkları var, vaktiniz varken kırın alışkanlıkları çünkü bize hediye edilmiş olan, bozukluklara karşı hoşnutsuzluk duyabilme hassaslığı bir süre sonra yok olacak. (Racine ve Shakespeare)

  • Ne yazık ki anneciğim, tüm insanları görmek de üzüntü veriyor bana. Dünyada yalnız seni seviyorum ben." (Armance)
  • 1795'lerde yazma düşüncelerimden söz etseydim ve aklı başında bir insan, “Her gün iki saat yazın... Esinli ya da esinsiz” deseydi bana, aptalca esinlenmeyi beklediğim on yılımı kurtarırdı bu söz. (Henri Brulard'ın Yaşamı)
  • ... Her Tanrı'nın kulu aşkı en büyük mutlulukmuş gibi övüyor, komedilerde durmadan aşktan bahsediliyor, trajedilerde aşk uğruna canlarına kıyıyorlar; bana gelince, âşığımın bana kul köle olmasını isterdim, ama çeyrek saatin sonunda onu yanımdan uzaklaştırırdım... (Lamiel)
  • Kırk beş yaşındaki bir kadın toplumda nasıl görülür? Sert ve ha­kettiğinin altında bir şekilde; Kadınlar yirmi yaşında övülür, kırk yaşında terkedilir. (Aşka Dair)
  • Yaşamım boyunca o kadar çok okudum ki gözlerim benden merhamet dilemeye başladı. (Féder ya da Paragöz Koca)
  • Söz insana düşüncesini gizlemek için verildi. (Kırmızı ve Siyah)
  • ‘En çok muhtaç olduğun şey, kendini bağışlamasını öğrenmek,’ (Parma Manastırı)

  • "Hoşçakal." (Lamiel 1)
  • Ne denli acı duyduğumu Tanrı bilir... Acımı hiç kimseye belli etmiyorum. (Armance)
  • Yararcılık, yararcılığa hayranlık. (Kızıl ve Kara 2. Cilt)
  • Kısacası, o mutlu olmazsa ben de mutlu olamam. (Parma Manastırı)
  • Senin suyun susuzluğumu gidermiyor.. (Kırmızı ve Siyah)
  • ... bu son anılara hep pişmanlık karışıyor. (Kırmızı ve Siyah)
  • Kırk beş yaşındaki bir kadın toplumda nasıl görülür? Sert ve ha­kettiğinin altında bir şekilde; Kadınlar yirmi yaşında övülür, kırk yaşında terkedilir. (Aşka Dair)

Yorum Yaz