diorex
sampiyon

Kayıp Gül - Serdar Özkan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kayıp Gül kimin eseri? Kayıp Gül kitabının yazarı kimdir? Kayıp Gül konusu ve anafikri nedir? Kayıp Gül kitabı ne anlatıyor? Kayıp Gül kitabının yazarı Serdar Özkan kimdir? İşte Kayıp Gül kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.02.2022 14:00
Kayıp Gül - Serdar Özkan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Serdar Özkan

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9786051141060

Sayfa Sayısı: 205

Kayıp Gül Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kanada’dan Japonya’ya, Brezilya’dan Endonezya’ya yüzbinlerce okurun gönlünde taht kuran KAYIP GÜL genç Türk romancı Serdar Özkan’ın ilk romanı.

Tüm zamanların en çok okunan ve sevilen kitaplarından St. Exupéry'nin Küçük Prens'i, Richard Bach'ın Martı'sı ve Paulo Coelho'nun Simyacı'sına denk tutulan Kayıp Gül, bugüne kadar 29 dile çevrildi, birçok ülkede haftalarca bestseller listelerinde yeraldı.

Kayıp Gül'ün kahramanı Diana'nın peşine takılan okur, başta Türk kültürüne olmak üzere, Yunan mitolojisinden Yunus Emre'ye; William Blake'ten Sokrates'e; doğu mistisizminden Küçük Prens'e; Meryem Ana'dan Nasrettin Hoca'ya; modern yaşantıdan metafiziğe; gerçek dünyadan güllerin ve düşlerin dünyasına gizemli bir yolculuğa çıkıyor.

“Çağdas bir fabl, derin ve bilgece - St. Exupéry'nin başyapıtı Küçük Prens'in tadında.” DPA - ALMANYA

“Muhteşem bir öykü. Bu romanın yaptığı muhteşem. Denilebilir ki, bu romanın bizi birleştirmeye gücü var.” TVA Televizyonu - KANADA

“Türklerin Küçük Prens’i tüm dünyayı büyülüyor.” Helsinki Sanomat - FİNLANDİYA

“Gerçek mutluluğu aramak üzerine ilham verici harikulade bir öykü.” Magazin 2000plus – ALMANYA

“Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı'yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.” Air Beletrina - SLOVENYA

“Kayıp Gül Doğu ile Batı arasında bir köprü.” Vijesti - SIRBİSTAN ve KARADAĞ

“Kayıp Gül hayatımda okuduğum en güzel öykülerden biri. Kitabı bitirdiğiniz zaman, kendinizi bir hediye almış gibi hissediyorsunuz. Ben öyle hissettim.” Christine Michaud, TVA Televizyonu - KANADA

"Çok başarılı, masalsı bir roman." Prof. Talât Sait Halman - Bilkent Üni. Edebiyat Fakültesi Dekanı

"Serdar Özkan genç ve yetenekli bir romancı, onun adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağınıza sizi temin edebilirim." İskender Pala – Kasım 2003

Kayıp Gül Alıntıları - Sözleri

  • Ne pembe ne beyaz yalan vardır çünkü yalan yalandır.
  • Düşler gerçekleşecek olanın mayasıdır.
  • Bildiğin şeyleri sorma evlat, bana göre kal sana göre git. Ben eğlen derim, küçük hanımı tanı, gez, dolaş, onunla mutlu ol, ama sen gideceksin çünkü kendini kalmaya ikna edemediğin için yanıma geldin. Daha sen yanıma oturmadan yüzünden gideceğini okumuştum. İşte yüzleri böyle okurum ben.
  • Kendini özel hissetmek için ihtiyacın tek şey, kendinsin.
  • Kalbine düşürülen bir iz... Şu anda belki silik ama zamanı gelince belirginleşecek. Belki bildiklerinin artık hiçbir işe yaramadığını keşfettiğin bir günde olur bu, belki de yaşamın bir merdivene benzediğini ve sürekli yukarı çıkmak için geride bıraktığın basamaklara artık dönmemen gerektiğini fark ettiğinde...
  • Bağlanabilmek için önce bağımsız olmak gerekir. Oysa insanların çoğu, yeni ilişkilere eski bağlarla geliyorlardı. Geçmişten taşıdıkları ister güvensizlik, ister anlaşılamamak, isterse de çevrelerine ördükleri savunma duvarları olsun, her bağ yeni ilişkiyi özgürce yaşamalarını engelliyordu. Daha önceki ilişkilerinde haksızlığa uğradıkları konusunda belki haklıydılar ama haksızlık edenin karşı taraf değil de bir türlü bırakamadıkları "geçmişleri" olduğunu göremiyorlardı.
  • Olağanüstü, olağanüstü olanlar için olağandır.
  • Hayatın değerini en iyi anlayanlar kimlerdir biliyor musun?... "Ölümü tadanlar..."
  • Bağlanabilmek için, önce bağımsız olmak gerekir.
  • Sevgili anneciğim, Hep benimle olduğunu söylemiştin… Eğer öyleyse, seni neden bu kadar özlüyorum?

Kayıp Gül İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazarımız ortaokul ve liseyi Robert Kolejinde okumuş. Sonrasında lisans eğitimi için basmış Amerika’ya gitmiş orada da İşletme falan okumuş… Anlayacağınız ailesi, yazarımızın eğitimi için baya bir para saçmış. Haliyle biz fakirler bilmeyiz ama muhtemelen para çok olunca bizim oğlanı birde meslek sahibi falan yapalım demişler. Üstelik oğlanın yazım konusunda hiçbir yeteneği olmamasına karşın onu, yazar olabileceğine inandırmışlar ve yazarlığa yönlendirmişler. Sanırsın ki çocuk liseyi bitirdi sınavdan güzel bir puan aldı ve uygun bir meslek arıyorlar… Yahu yazarlık böyle itelemeyle olacak iş mi? Ulan Martin Eden’i de mi okumadın. - Neyse yarım kalmasın ünlü yazarımızın hayatı! – İşte bu geleceğin yazarı olacak arkadaş, 2002 yılından 2010 yılına kadar tüm zamanını roman yazarlığına adamış. Ayırır tabi! Bende olsam aynını yapardım ne de olsa para kazanma derdi yok. Bu dert olmadığı gibi sağda solda ciğeri beş para etmeyecek insanlardan iş isteme gibi sorunları ise hiç yok. Gel zaman git zaman yazarımız için en nihayetinde hayalini gerçekleştirme fırsatı doğmuş ve yazarımız, bu güzide kitabını 2010 yılında yayımlamış. Kayıp Gül! Kitap yayımlanmış ve zaten aileden torpilli yazarımıza ciddi de bir para kazandırmış. Sonrasında 36 dile çevrilmiş ve 40’ı aşkın ülkede de satışa sunulmuş… 36 dile çevrilecek kadar iyi bir kitap mı? Bilmiyorum belki iyidir belki de ben anlayamadım olabilir yani ancak parası olan bir yazar için kitabının 36 dile çevrilmesi zannediyorum ki hiçte zor olmasa gerek… Sistem öyle bir sistem ki zengin daha çok zengin olurken, fakir daha çok fakir oluyor. Gene nerden geldik şu sisteme. Eskiden sadece futbol sistemlerini bilirdim. Şimdiki sistemler canımı sıkıyor. Geçenlerde arkadaşımın sistemle alakalı verdiği bir örnek çok daha canımı sıktı. Paylaşayım efendim. “Eğer ki bir vatandaş bankadan 1000 TL çekerse ödeyeceği faiz 100 liradır. Şimdi bu para üzerinden farklı bir örnek ile durumu tekrardan ele alalım. 1000 lirası olan bir vatandaş, ben bu parayı değerlendireceğim deyip gider bankaya yatırırsa faiziyle alacağı para ise 100 liradır.” Zaten durumu siz anladınız da ben söylemeden edemeyeceğim. Paraya ihtiyacı olan adamın cebindeki 100 lira paraya ihtiyacı olmayan adamın cebine gidiverdi. Valla bunu niye anlattım bende bilmiyorum ama aklıma imkânı olmayan yetenekli yazarlar geliyor… Canım sıkılıyor gene. Kitabın dili sade falan değil efendim. Dili gayet boş. Dili sade ve akıcı demeyi isterdim ancak içerikte basit cümleler olmasına rağmen okurken göze takılan iyi seçilmemiş kelimeler ve iyi aktarılamamış konuşmalarla dolu. Yazım, sosyal medya üzerinden birine bir şeyler yazarsın da akıcılığına, cümlenin yapısına dikkat etmezsin ya aynen o biçim. Karakterler yabancı, ülke yabancı hoş olayın birazı da Türkiye de geçiyor ama olsun bu durum, bir şeyi değiştirmez; inanılmaz bir kültür çatışması var. Yahu madem yabancı karakterlerin kültürlerini, yaşam biçimlerini, konuşmalarını yansıtamayacaksın neden işin içine Diaina, Mary, Amerika falan katıyorsun… Çok merak ediyorum, 40 farklı ülkede okunan bu kitap, bizim edebiyatımız için ne düşündürdü insanlara. Reşat Nuri’nin naifliği, Sabahattin Ali’nin romantizmi, Yaşar Kemal’in Anadolu’su çevrilse muhtemelen yüzlerine bakılmayacak. Çok yazık, para her şeye kadir olmamalı. Tavsiye etmiyorum. (Anıl)

Yazarın okuduğum ilk kitabı. Bu yüzden tam olarak, kesin birşey söyleyerek yazara haksızlık etmek istemem... Her zaman okuyacağım kitabın içeriğini biraz kurcalar, ne okuyacağımı bilerek o kitaba başlamaya çalışırım. Ancak bu kitapta pek olmadı. Kitap hakkındaki içerik araştırmalarımı kitabı aldıktan sonra yaptım malesef. Keşke önceden yapsaydım. Küçük prens gibi kitaplara benzetilecek kadar özel bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Kötü bir kitap değil ama anlatılan kadar da eşsiz olmadığına kanaat getirebilirim. (Esra F.)

Roman Diana'nın annesini kaybetmesiyle ve ona bıraktığı bir mektupla başlıyor. Annesi Diana'ya babasının ölmediğini ve Mary adında ikiz kardeşinin oldugunu yazmıştır. Mary'i aramasını ve onunla bir hayat sürmesini istemektedir. Mary'i ararken Mary'nin annesine gönderdiği dört mektupta olan yerlerde de Mary'i arayan Diana Mary'nin güllerle konuşmayı öğrendim dediği yere yani İstanbul'a gelir. İstanbul'da Zeynep Hanım'dan güllerle konuşmak için zorlu bir ders alır. Diana bu zorlu arayışında aslında Mary'nin çok yakınında olduğunu öğrenir. Burdan sonrası spoi içerir: Serdar Özkan bu kitabında hepimizin aslında bir ikizi olduğunu önemli olanın bunu keşfetmek olduğunu öğretiyor. Hepimiz aslında iki kişiyiz bir bildiğimiz sürekli aktif olan kısım bir de bastırmaya çalıştığımız kısım. Aslında hepimizin içinde masum, anlayışlı, alçak gönüllü bir Mary bir de asi, kendini beğenmiş Diana vardır. Kitabı okumak çok keyifliydi. Yazarın kalemine sağlık. Keyifli okumalar diliyorum. (İsBiKa)

Kitabın Yazarı Serdar Özkan Kimdir?

Ağustos 1975'te doğan Serdar Özkan, ortaokul ve liseyi Robert Kolejde okudu. Lisans eğitimi için Amerika'ya giderek, Lehigh Üniversitesi'nde İşletme ve Psikoloji eğitimi gördü. Halen İstanbul'da yaşayan Serdar Özkan 2002 yılından beri full-time roman yazarlığıyla uğraşıyor. İlk romanı Kayıp Gül bugüne kadar 29 dile çevrildi, 40'tan fazla ülkede basıldı. Brezilya'dan Japonya'ya, Kanada'dan Endonezya'ya dünyanın dört bir yanında okurların büyük ilgi ve beğenisini kazanan Kayıp Gül, birçok ülkede haftalarca bestseller listelerinde yer aldı.

Serdar Özkan Kitapları - Eserleri

  • Kayıp Gül
  • Kayıp Gül 2: Ölümsüz Kalp
  • Kayıp Gül - Ekim Yağmurları
  • Hayatın Işıkları Yanınca
  • Aşkın Resmi
  • Mevlana Çağırınca

  • Rumi'nin Bildiği Aşk
  • Sen Ancak Sevdiğinsin
  • Rumi'nin Kitabı
  • Sarıl Bana
  • Şimdi Hayal Et
  • Sev
  • Göklerin Ötesi

  • Cennette Hüzün
  • Aziz Sultan
  • Mutlu Son
  • Bir Tek Sen Varsın
  • Mutluluk Yeniden
  • When Life Lights Up

Serdar Özkan Alıntıları - Sözleri

  • Kardeşim sen düşünceden ibaretsin Geriye kalan et ve kemiksin Gül düşünür gülistan olursun Diken düşünür dikenlik olursun. Rûmî (Rumi'nin Kitabı)
  • "Havaya dalgaların fırlattığı damlalar gibiyiz bu hayatta. Damlalar olarak denizden geldik, yine denize döneceğiz. Havada olduğumuz zaman da bu dünyadaki ömrümüz kısacık... Ama onu küçümsememeliyiz. Çünkü bir damla havada olduğu anda dahi, denizdendir ve denizledir." (Mutluluk Yeniden)
  • "Küçük çocuklar gibi olmadıkça, göklerdeki bilgeliğe erişemezsiniz." Sayfayı çevirdim. Bir sonraki bölümün en tepesinde şöyle yazıyordu. "Öyle masallar vardır ki, gerçek hayattan daha gerçektir..." Kitabı okumaya devam ettim, ama bir kaç dakika sonra şu cümleye gelince durdum:    " Tanrı sevgidir. " " Sev, sadece sev, "demişti dostum bana. Ama hiçbir karşılık beklemeden sev. " En büyük mucize karşılıksız sevebilmektir. " (Hayatın Işıkları Yanınca)
  • Yaşam tahterevalliye binmek gibi. Bir ucunda ümit , diğer ucunda hayal kırıklığı . Ümit ne zaman en yükseğe çıksa ,aynı hızla hayal kırıklığını yukarı fırlatmaya başlıyor. Ne kadar hızlı yükselmişseniz ,o kadar hızlı düşüyorsunuz. Bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit , bir hayal kırıklığı ve oyun böylece sürüp gidiyor. Ama sürüp giderken , sürekli kıç üstü yere oturan siz oluyorsunuz. (Hayatın Işıkları Yanınca)
  • Bil ki, sürekli ben demenin bedeli, öz benliğini unutmandır. (Kayıp Gül - Ekim Yağmurları)
  • “Soru ne olursa olsun cevabı sevgidir.” (Mutlu Son)

  • Sevginin elini tutan insan, o eli hiç bırakmazsa, sevginin kendisi olur. (Mutlu Son)
  • -sahibine Allah'a iade edilmesi gereken bir ev olan kalbi,bir kula vermiş olman.....Allah aşkıyla dolmamışsa o kalp,bir kula aşık olabilir. (Aziz Sultan)
  • "...ancak cahiller kendilerini yeterli görürler." (Mevlana Çağırınca)
  • Aramakla bulunmaz; lakin bulanlar arayanlardır. (Sen Ancak Sevdiğinsin)
  • Keyif, bir şezlongun üstüne uzanıp elinde bir kokteyl ile güneşlenmek değildir. Ya da bir yatın püfür püfür esen güvertesinde koy koy dolaşmak. Gerçek keyif, göğsünde genişlik, kalbinde sakinlik hissetmektir. (Rumi'nin Bildiği Aşk)
  • Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ Sevgiler bekliyor sürekli benden. İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken Var olan aşınıyor azar azar zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana. Anıların kar topluyor inceden Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuş değil bu Sızlatıyor sensizliği tersine. Senin kim olduğunu bile bilmezken. Sevgiden caydığım yerde darıl bana. (Sarıl Bana)
  • ...o damla okyanusa aittir.özü okyanusun özüyle aynıdır.ve damla kendi içine bakarsa,özünü bulur. (Mevlana Çağırınca)

  • Çünkü ancak yardım isteyen insanlara yardım ulaştırabilirsiniz, ama buradaki insanların hâl dilinden yardım istemedikleri anlaşılıyordu. Hâl diliyle sanki şöyle diyorlardı: "Mutsuzum, ama güçlüyüm. En azından güçlü görünmek zorundayım ve problemlerimi ben halledebilirim." Ve bunu başkalarından gizlemeye çalışıyorlardı. Bazen gülerek, bazen duygusuz görünerek, bazen de başka bir yüz ifadesiyle. Çoğu da gözlerini koyu renk camlar arkasına gizlemişti. Çünkü gözler insanı ele verir. Gözler ruhun aynasıdır, ya ışık vardır onlarda ya da loşluk. Dudaklara şekil verebilirsiniz, yanaklara, kaşlara, alna, ama gözlere asla. (Mevlana Çağırınca)
  • "Allah'ım. Zaten bildiğin şeyleri bir kezde benden dinle. Çünkü sıkıntılar anlattıkça hafifler. Hüzün paylaştıkça dağılır. Ve ben, beni senden daha iyi dinleyecek birini bulabileceğimi zannetmiyorum. (Sarıl Bana)
  • ....sevdiğini sadece ve sadece Allah için sevene kadar bekleyecekti. (Aziz Sultan)
  • ''sen okyanusta bir damla değilsin.bir damlanın içindeki okyanussun". (Aziz Sultan)
  • Mutluluk başarı ile elde edilebilecek bir şey değildi. (Şimdi Hayal Et)
  • Sevgi, hayatın her alanında vardı. (Şimdi Hayal Et)
  • Keyif, bir şezlongun üstüne uzanıp elinde bir kokteyl ile güneşlenmek değildir. Ya da bir yatın püfür püfür esen güvertesinde koy koy dolaşmak. Gerçek keyif, göğsünde genişlik, kalbinde sakinlik hissetmektir. (Rumi'nin Bildiği Aşk)

Yorum Yaz