akademi
Turkcella

Kayıp Cennet - John Milton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kayıp Cennet kimin eseri? Kayıp Cennet kitabının yazarı kimdir? Kayıp Cennet konusu ve anafikri nedir? Kayıp Cennet kitabı ne anlatıyor? Kayıp Cennet PDF indirme linki var mı? Kayıp Cennet kitabının yazarı John Milton kimdir? İşte Kayıp Cennet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.06.2022 21:00
Kayıp Cennet - John Milton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: John Milton

Çevirmen: Enver Günsel

Editör: Özkan Özdem

Orijinal Adı: Paradise Lost

Yayın Evi: Pegasus Yayıncılık

İSBN: 9789944326506

Sayfa Sayısı: 240

Kayıp Cennet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dünyada ençok tartışma yaratan ve 500 milyondan fazla satan kitap ilk kez Türkçe'de.

Dünya Edebiyatının Kör Homeros'u diye adlandırılan büyük yazar

Olağanüstü, büyüleyici bir kitap.

Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrı'nın yarattıklarının 

Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey, 

Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini, 

Soldun ve ölüme yaklaştın? Yasağı nasıl ihlal ettin, 

Yasak kutsal meyveyi nasıl kopardın? Seni lanetli bir düşman kandırdı,

Ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum; 

Hiç kuşkusuz seninle birlikte ben de öleceğim. 

Sensiz nasıl yaşarım? Senin tatlı konuşmandan 

Aşkından nasıl vazgeçerim de bu vahşi ormanlarda 

Kimsesiz yaşarım? Bir kaburgamı daha versem ve Tanrı 

Bir Havva daha yaratsa bile senin kaybını asla unutamam. 

Hayır, hayır! Doğanın bağı çekiyor beni, sen benim 

Etimsin, kemiğimsin, mutluluk ya da acılarda ayrılamayız biz.'

(Havva yasak meyveyi yedikten sonra Adem'in Havva'ya bağlılığının anlatıldığı bölümden)

15. yüzyılda İngiliz Edebiyatı'nın kör Homeros'u olan John Milton Adem ile Havva'nın cennetten kovuluşunu içeren dinsel bir mite edebi bir elbise giydirerek edebiyat tarihine çok değerli bir hazine bırakmıştır. Bu hazinede ilk günahın (yasak meyvenin yenmesi) çarpıcı yorumu, canlı bir dil ve edebi göndermelerle akıllara, gönüllere doyurucu bir okuma lezzeti hediye etmektedir.

(Tanıtım Bülteninden)

Kayıp Cennet Alıntıları - Sözleri

  • "Yerinde olan ve kullanılan bir akıl her zaman Cehennemi Cennet, Cenneti Cehennem yapabilir."
  • "Kaderine razı olup başka bir şey yapma gücünü yitirmek güzel bir şey olabilir mi?"
  • "Sevmek güzeldir ama hırs ve tutku iyi değildir, gerçek aşkta bunlar yoktur. Aşk düşünceleri saflaştırır, inceltir ve kalbi büyütür."
  • "Uyanın, kalkın ya da sonsuza kadar yitik kalın!"
  • "Hayatı ne çok sev ne de nefret et, ama iyi yaşa"
  • "Sen özgür değilsin; köle olmuşsun kendine"
  • "Selam sana kutsal ışık, ilk Cennet çocuğunun soyu! Ya da ezelden sonsuza kadar bir arada olan ışınlar."
  • "... hissiz toprak Olmaya hazırım! Anamın kucağına yatmış gibi mutlu olacağım! Orada güven içinde uyurum."
  • "Bilgi gıdadır ve aklın alabileceği her şeyi yeterince öğrenmek gerekir, aşırılıktan kaçının, her şeyin fazlası sıkıntı yaratır."
  • "İradem her ne ise odur kader."
  • "Ama nerden gelir bu kötülük? Sen çok temiz yaratıldın, senin içinde Kötülük olamaz. Ama bil ki ruhun içinde mantığa hizmet eden birçok özellik ve yetenekler vardır."
  • "Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey, Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini"
  • "Arzu ve Mantık Yararsız ve boş olunca özgürlük her şekilde Boşa gider, işe yaramaz"
  • "Alevli kılıç havaya kalktı, herkes kınından çıkardı kılıcını Büyük Melekler kılıç çektiler; ani parıltılar Cehennemi aydınlattı."

Kayıp Cennet İncelemesi - Şahsi Yorumlar

'' İyi cennettir. Kötü cehennem.'': "... gerçek bir Şair idi, ve bilmeden Şeytan'ın mezhebindendi" William Blake Şair John Milton (1608-1674), İngiliz Edebiyatı'nın en önemli taşıyıcı sütunlarından biridir. Yunanca, Latince, İtalyanca dillerine hakim olan Milton, teoloji alanındaki çalışmalarıyla birlikte, eserlerini mitler ve dini öğeler üzerine kurmuştur. İngilizce’ye 630 kelime kazandıran Milton, büyük bir dil ustasıdır. 17. yy İngiltere’si, Muhteşem Devrim öncesi büyük çatışmaların yaşandığı bir ülkedir. İngiliz İç Savaşı (1642-1651); "Yuvarlak Kafalar" ve "Kraliyet" arasındaki politik ve fiziki çatışmalar, Avrupa Devrimleri'nin haberci kıvılcımı sayılsa da dönem son derece zorludur. Çağın önemli ismi, Yuvarlak Kafaların temsilcisi Oliver Cromwell, kimilerince monarşi karşıtı bir diktatör olarak nitelendirilse de monarşiyi egale edebildiği ve yönetimde olduğu dönemde başarılı bir lider sayılmıştır. Cromwell’in destekçileri arasında yer alan Şair John Milton da monarşi karşıtıdır. Ancak Cromwell'in kaçınılmaz ölümü ile birlikte Monarşik iktidar yeniden kurulmuş, Milton için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. İktidarı geri alan II. Charles da karşı cephesinde yer alan Milton'ı hapse attırmakta gecikmemiştir. Hapiste gözlerini yitiren Milton'un Paradise Lost'u kör bir ozanken yazdığı/yazdırdığı rivayet edilir. Başlangıçta 10 kitaptan oluşan Paradise Lost ilk kez 1665 yılında yayınlanmış, sonradan iki kitap daha eklenerek 12 kitaba ulaşmış ve son haliyle milyonlara ulaşmıştır. Epik Geleneğin Üç Büyük Ozanı ve Paradise Lost: Homeros, Dante ve Milton tartışmasız epik geleneğin en önemli isimlerindendir. Epik ustalarını üç isme indirgemek elbette Vergilius başta olmak üzere bir çok ozana haksızlık olur ama dağılmamak adına üç isme odaklanmak gerekiyor. Bu gün Dante’nin İlahi Komedya’sı modern İtalyanca’nın temelini oluştururken Milton’ın Paradise Lost’u da İngiliz Dili ve Edebiyatı için son derece önemlidir. Ya Homeros? Homeros Tanrıların gölgesinde savaşan kahramanları anlattığında kullanabileceği kelimeler son derece sınırlıydı. Kör bir Ozan, İda'nın tüm kıvrımlarını, savaşçıların göremediği yüzlerini, tanrıların gizli yarış ve anlaşmalarını, kadınların silik de olsa seslerini dilden dile büyüterek anlatmış ve insanlar yüzyıllarca onun anlattıklarına inanılarak yaşamıştır. Homeros'un varlık çatışmasına girmek manasız, çünkü bir Heinrich Schlimann gerçeği var. Schlimann, Homeros'un Skamandoros'unu eliyle koymuş gibi bulmuş ve Priamos'un hazinelerine kavuşmuştur. Bir hazine pek çok insan için büyük delildir. Varlığı dahi tartışılan bir ozanın anlattıklarına dayanarak bambaşka bir ülkeden yola çıkan bir maceraperestin sahiden de bir hazineye kavuşması gerçeklik yargılarını elbette ki alt üst eder. Priamos’un hazineleri Homeros’un anlattıklarının sahiciliğinin kanıtı diyebilir miyiz? Evet, Homeros müthiş betimlemelerini bambaşka bir gözle çizen, az ya da çok gerçeği aynalayan bir ozandı, Platon ne derse desin… Homeros'un bir ideolojisi var mıydı? Yalnız gördüğü? ya da duyduğunu söylediğini varsaydığımız İlyada ve Odysseia'nın büyük ozanı, bugünün Prekaryası, geçmişin Proleteryası ya da ilk çağın yoksul ve silik halkından asla bahsetmez. Onun derdi krallar, kahramanlar ve tanrılarladır. Peki bu kahramanların bir psikolojik analizini ortaya koyar mı Homeros? Kesinlikle. Her savaşçının ve tanrının belli özellikleri vardır; Akhilleus göğsündeki yüreği ile düşünen, savaşırken acımasız ama savaş alanında canice katlettiği Hektor'un babasını çadırında misafirperverce ağırlayan karmaşık bir kişiliktir. Aias'ın kas gücüyle, öfke kontrolü arasında bir uyum yoktur. Homeros'un en önemli karakterlerinden Odysseus ise İlyada kahramanlarından en iyi tanıyabildiğimiz savaşçı ve bir mühendistir. Bu gün edebiyatın bir kutbu Odysseus'tan yani bireyden doğmaktadır, diğer kutbu ise toplumdur. Homeros Odysseus'un maceralarında birey, tanrı ve kader ilişkisini irdelerken duyguları açık seçik halde sunar. Ve kadın. Homeros'un eserinin çekirdeği bir kadın, Helene etrafında toplanır. Ancak bu bizim dikkatimizi çekmeye çalıştığı bir taraf gibidir. İlyada için ya da Troy filmi için ilk intba 'Helene yüzünden çıkan savaş' şeklindedir. Sığ sular böyledir demeden geçemeyeceğim. Niçin At yani Hız bu savaşta önemlidir ve Tuncun keşfi konusunda biraz daha kafa patlatmaz mısınız? diyerek 14. Yüzyıla Dante'ye gelmek istiyorum. Bir kadın merkezli görünen eser daha. İlahi Komedya bu incelemede Milton'a yolcuğun ikinci durağı ve iki büyük şair arasında büyük yakınlık da mevcut. Dante, Homeros'la arasındaki merdiven Vergilius'a dayanıp, Cehennem, Araf, Cennet yolculuğunu bir amaca, sevdiği kutsi kadın Beatrice'e ulaşmak için yapar. Burada durup uzaktan yine Dante'nin Beatrice'e olan aşkı odağında bir bakışa sığınabiliriz ama Beatrice sadece bir teferruattır. Çünkü asıl mesele politiktir, İlahi Komedya, bir sürgün olan Dante'nin büyük iç hesaplaşmasıdır. Homeros'un temiz bir çizimle birlikte önümüze bıraktığı tabloya hiç benzemez Dante'nin eseri. Dante de Homerosçu betimlemeler yapmıştır ancak onun betimlemeleri eserinin değerlerinden yalnız biridir. Çünkü büyüyen tarih, daha karmaşık hale gelen toplumlar, dinler, savaşlar ve politika, anlatıcılığı da kompleks bir hale getirmiştir. Dante, kendisine kadar olan batının tüm edebi mirasını sırtına yükleyip, ülkesinin o günkü çatışmalarına hem örtülü bir dille hem de karakterleri açık seçik yargılayarak cevap verir. Homeros ile arasında büyük fark bakirliktir; edebiyatta ya da ruhta. Ve Milton... Milton'a gayet sığ, ayak bileğimize kadar bile ıslanmadan bakarsak, Adem ve Havva'nın Cennet'ten kovuluşu der işi bitiririz. Ama dalgalarda yüzmek gibisi yok. Milton'un eseri, son derece testesteron kokar. Eserde erkekliğin kutsiyeti temeldir ve Adem'den evvel erkek gibi betimlenen Şeytan merkezdedir. Bu eser Tevrat ve İncil'in temelinde çizilmiş olup destan boyunca Pagan unsurlar her bölüme serpiştirilmiştir. Semavi olay ve karakterin, mitolojik bir unsurla bu denli uyum içinde çizilebilmesi okuma hazzını katladıkça katlar. Ecco Lucifer! 12 kitaptan oluşan Paradise Lost'un ilk kitabında eserin tüm konuları anlatılır. Sonrasında Şeytan'ın isyanı, Cennetten Kovuluşu ve büyük ayrılmadan bahsedilir. Tanrı'nın ilk mücadelesi herkesçe bilindiği üzere Şeytan'ladır. Her Zeus'a bir Prometheus gerekir belki ve bildiğiniz üzere o da erkektir. Karşımızda Şeytan! Milton'ın şeytanı, son derece enerjik, başlangıçta sözden çok eylem vardı dedirten, eser boyunca 'demokratik' mücadele veren kompleks bir yaratık. Ataerkil iktidar savaşının tipik örneği olan Paradise Lost’un ekseni demokrasi ve monarşi çatışmasını yansıtır demek yanlış olmaz. Milton da iki taraf vardır; Tanrı ve Melekler Safı ile Şeytan ve İsyankarlar, tıpkı monarşi ve parlemento gibi... İlerleyen kitaplarda Kutsal Baba oğul ilişkisi, Şeytanın Adene gelme çabası, Adem ve Havva'nın yaratılışları anlatılır. Evet bir kadın devreye girer eserin gelişme bölümünde, Havva'nın yaratılışı, Kitabı Mukaddes ile birebirdir. Havva nasıl görünüyor peki? İlk Peygamber Adem'in fazla olan kaburgasından yaratılmış güzel ve az düşünmesinin yeterli olabileceği bir varlık. Adem'i yalnızlıktan kurtaran… Üremenin başlangıcı, bir döl yatağı. Bir kutupta hiperaktif bir çocuk gibi yerinde duramayan şeytan, diğer tarafta masumiyetin ilk örneği varsayılan iki insan ve bakir bir doğa. "Ve şaşacaksınız, bunu bir elmayla yaptım." Olması gereken her şey hazır. Tanrı, şeytan, ilk insanlar ve doğmaya hazırlanan günah. Şeytanın aktif hali onun biçimlere dönüşüp ilk insanlara yaklaşabilmesini, bir yılan haline bürünmesini kolaylaştırır. Adenin tam ortasında yer alan iyilik ve kötülük belki de bilme ağacına olan dokunma yasağını Havva'ya deldirir şeytan. Çünkü bir hata var ise bunun bir kadına yüklenmesi insanoğlunun en eski numarasıdır. Adem büyük aşkının hatasını öğrendiğinde ona olan sevgisi bir anda öfke ile değişiverir. Neticede kovulurlar cennetten, ölümsüzlükleri alınır ellerinden... Milton’un şeytanının bilim yani merak duygusuna yakınlığı dikkate değer bir konudur. Yasak elma tabiri bugünün anlamıyla bilimi yansıtır ve Tanrıya göre bilim insanlığın sonunu getirecektir. Ancak son olmaz, Adem’in intihar düşüncesine rağmen Tanrı affedicidir ve insanlık üremeye başlamıştır, cennet yitirilse bile... Eser sonunda muhtemelen eklenen iki, kitapta Baş Melek Adem'e geleceği gösterir; insanlığın iyi ve kötü ile mücadelesini. Adem'i hem seven hem üzen bu görüntüleri Havva'nın bilmesine gerek dahi yoktur… Yani Havva da Helene ve Beatrice gibi bir teferruattır. Homeros'un göstergesi ve Dante'nin örtülü anlatımını karşılaştırdığımızda aradaki büyük farkı görebiliriz, nitekim Milton'un anlatımı her ikisinden de farklı olarak tamamen kapalıdır. Milton'ın gününü ve kendisini asla göremediğimiz eserinde 'monarşi' kelimesi bıraktığı tek izdir. Bu iz Şeytan tarafından Tanrının yönetimi için kullanılır. Kutsal kitaplarda anlatılan bu kovuluşu Milton'ın yeniden anlatma sebebi tabii ki hayranlık değil, bir eleştiridir. Sansürün olmadığı bir dünyada rhapsadosunuzla yöre yöre gezerken epik eserinizi bağırabilirken, bir sürgün ya da mahkumsanız diliniz bambaşka olacaktır, Milton gibi... Epik geleneğin üç büyük ozanını karşılaştırırken öncelikle anlatım berraklığını esas tutmak istedim. Dünya yaşlandıkça anlamın bulanıklaştığını ve bu bulanık yaratıkların kendince ağır bir güzelliklerinin olduğunu düşündüm. Gösterilen ve saklananlar üç eserde de mevcuttu ve Kadınların eserlerde nakış görevi görmesi feminist edebiyat eleştirmenleri için üzerinde durulması gereken son derece önemli bir konudur. Din konusunda Homeros ve Hesiodos’un Mezopotamya ve Yunan Tanrıları’nı yeniden yazdıkları aşikarken, Dante’nin bir Hristiyan ve Teolog oluşu ile birlikte kendi Cehennem-Araf-Cennet’ini çizmesi son derece ilginçtir. Ve Terry Eagleton’un da dediği gibi Milton’un Paradise Lost’undaki sıkıcı tanrının monarşisiyle Şeytana söyletilen müthiş dizeler ve demokrasi belki de anarşist tavrı da son derece ilginçtir. Milton’un şeytanın kendi tarafındaki asi meleklere gösterdiği sevgi de iyilik ve kötülük yargılarımızı alt üst etmektedir. Ve Blake ‘in sözlerine istinaden Şeytan Milton’un her daim yamacındadır ve Paradise Lost’un bu denli tartışmalara yol açılması milyonlarca basılması, 19. Yy Romantiklerince de eserin baş kahramanının şeytan olarak görülmesi, bu iyi ve kötüyü sorgulatan eserin tazeliğini yitirmeden hala okunmasının sebeplerindendir. Neticede Yitirilen Cennet mutlaka okunması gereken üzerinde tartışılmayı hak eden önemli bir eserdir. Pegasus Yayınları'ın 5. Baskısı'dan okuduğum Paradise Lost, Kayıp Cennet olarak çevrilmiş bu isim sorunlu geldi. Kayıp Cennet bir başka mekanın varlığını işaret ederken asıl isim Yitirilen/Kaybedilen Cennet olmalıdır. Çeviri konusunda yetkin değilim, eserin kafiyesiz oluşu da aşikar ancak cümle bitimleri ve başlangıçları, seçilen kelimeler ve ahenksizlik eserden memnuniyetsiz sebeplerimden. Adeta kendi dilini yarattığı ifade edilen ve kelimelerle dans eden bir şairin Türkçe çevirisinden şiirsel manada aynı hazzı alamadım. Bu eseri satın aldığım gün İthaki Yayınları'nın yeni çevirisi piyasaya sürülmüştü ve son derece üzülümüştüm. Onu okumadığım için yorum yapamam ama bundan daha iyi olmasını ümit ediyorum. Pegasus çevirisinin kapağında yalnız Lucifer resmi var ve neden bir tane dahi resim yok diye düşündüm. Sanatı bu denli şekillendiren bir esere Gustave Doré'un birkaç resmi basılabilirdi. Oğlak Yayınları'nın İlahi Komedya Baskıları bu bakımdan takdire şayan. Yine de Milton’a dokunabilmek son derece güzeldi… Teşekkür ederim. (Psyche)

İngiliz literatürüne en çok kelime kazandıran kişi olan şair John Milton’ın kaleme aldığı Kayıp Cennet adlı eser konu olarak Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşunu ele alıyor. İçerisinde bizler için bol bol çıkartılacak ders barındırıyor. Döneminin en önemli eserlerinden biri sayılıyor. Keyifli okumalar! (Atra)

Milton ve şeytanının benzerliği: Her sene bu çeviriden haberi olabilen şanslı ingiliz dili ve edebiyatı öğrencilerinin "Milton ve Dönemi" dersi için kapış kapış aradığı bir kitaptır. Raflarda bir adedine rastlarsanız piyangodur. Bu anlamda Pegasus yayınlarına ülkemiz diline yapılmış tek çevirisi için bir takdir gerekmektedir. Sanırım bu kitap olmasaydı bu dersten geçemezdim. Gerçi en çok araştırıp, en çok sevip en çok korktuğum ve bir kerede geçtiğim bir ders oldu ama tamamen Milton'un eserinin dipsiz bir kuyu olduğunu görmek ve nasıl başa çıkılacağını bilememek korkusundan çalışmayı abartmıştım. Ilk kez kitaba bakıyorsanız bunun Kayıp Cennet şiirinin sadece bir cildinin çevirisi olduğunu zanneceksinizdir lakin içerisinde Paradise Lost'un on iki cildi birden yani şiirin hepsi tek kitapta toplanıp çevrilmiştir. Shakespeare'le birlikte ingilizceye ve de dünyaya en çok kelime kazandıran John Milton'un bu zorlu epik şiiri konu itibariyle aşina olduğumuz bir mevzu içerir. Bu kitabın konusu için spoiler çok önemli değildir çünkü önemli olan şiirin seslenişini bizzat okumaktır. Hatta bizim dilimizin ve kültürümüzün dışında bir şiiri anlamaya çalışıyorsanız önceden konu dahil tarih, coğrafya ve hatta pek çok şeyi önceden bilmelisiniz ki mecazi derinlikleri de fark edesiniz. Kuran-ı Kerim, Tevrat, Incil okurken de konuyu biliriz ama önemli olan seslenişin inceliğinin farkına varıp gerçek mesaja o şekilde erişmektir: ( yine de bu satırdan sonra spoiler sayabilecekler için bu da uyarım olsun. ) Adem ve Havva'nın ilk günahı, şeytanın cenetten düşüşünün sonrasında cehennemdeki krallığının kuruluşu, mağrur ve gururlu savaşının şiirsel bir dille anlatılan mücadelesi, bizi o dönemin önce bilimsel gelişmelerine yani Copernicus'un güneş merkezli evren sistemini bulmasıyla eski sistem olan evren merkezli bakış açısını değiştirmeye başlayan avrupa'nın ve ingiltere'nin aydınlanma çağına geçişinin dönemine ve 17.yy ingilteresinin siyasi evreninde bir yolculuğa çıkarır. Şiirde şeytanın kurduğu Pandemonium isimli cehennemindeki krallığı içinde monarşik düzene (ki bu tanrının sistemidir), karşı çıkar gibi isyankar ruhlu olmasının yanında şeytanın cehenneminde birtakım yandaşlarıyla oylamalar yaparak demokratik davranması, Milton'un da yapıtındaki şeytan gibi real hayatında bir parlemento yanlısı olması nedeniyle de ingilterenin restorasyon döneminin derin siyasi eleştirisiyle birlikte içerisinde aslında dinden daha önce bambaşka çok şey bulduğumuz bir eserdir. Kimine göre şeytan fazla yüceltilmiştir çünkü Milton tanrıtanımazdır, ruhunu şeytana falan satmıştır bu sebeple yapıttaki tanrı da Ademle Havva'ya bile dünyaya düştükleri andan itibaren fazla kayıtsızken ortada da ciddi pek sözü yoktur. ( Bunu bile çağın bilim ve inanç sisteminin değişimine yorumlarız. Dünya merkezli sistemdeyken tanrının tahtından evrenin ortasında kalan dünyadaki Ademle Havva'yı direk gözlemleyebilmesi ve direk onlarla diyaloğu, yasak ağaç için uyarısı ve ilk insanlığa doğrudan müdehalesi söz konusuydu ama güneş sistemine geçildiginde ise araya güneşin girmesiyle tanrıyla da iletişimi bir kaybediş yaşandı. Insanın seçimlerinde ve sonuçlarında yalnız kalışı ki, bu bi nevi ilahi yöne bakmaktan ziyade kendine dönüp özgürlükle kendini keşfe başlamaktır ve insanı merkeze alıp humanistik kavşağına evrilme süreçleri söz konusu. Tanrı yerine şeytan başroldedir. Milton hayatının ikinci evresinde çok okumak ve yazmak nedeniyle kör olur ve zindanda şiiri başkalarına sözlü olarak anlatarak kaleme aldırarak tamamlar. Tıpkı şeytanın kör kalması gibi Milton da aydınlanma çağında karanlıkta kalmıştır. Bu eser için benzer spekülasyonlar sürekli konuşulur çünkü kendisi aslında karmaşık bir kimsedir. Çağına karşı söz açısından da devrimci özellik taşır. Restorasyon döneminde tüm tiyatroların banlanıp edebi eserlerin yasaklanıp edebi verimliliğin ne kadar azaldığına bakarsak Milton harici bu devirden sağ çıkabilmiş önemli bir baş yapıt yoktur. Çünkü Milton insanları yöneten gücün dilin kuvveti olduğunun farkında ve yüce söylemlere en yakın olan şiirsel epikle mana ve manevi alanı genişleten biçimi seçmiştir. Bu kitapla akademik anlamda haşır neşir olanlar, 12 kitabı da su gibi bilmesi istenen, birtürlü mezun etmeyen en zorlu Milton dersleriyle meşhur olan Yale üniversitesinin youtubetaki dersleriyle ayrıntılı şekilde çalışabilirler. Kutsal kitabın özellikle "Tekvin ve Genesis, Yaradılış" bölümleri ile birlikte. Adem ve Havva'nın yaradılırken adeta bir labratuvar atmosferi olan Aden bahçesi nerededir, bilgi ağacından koparılan yasak elmayla düşülen diğer cennetse nerededir, evrenin karanlık kaostan yaratılma süreci kutsal kitaplara göre ve bir edebiyat şiirinin hayal ürünleri de barındıran evren mimarisiyle kozmoloji çalışılıp özellikle hristiyan ve mitolojik tradisyonlardan bilgi edinerek okunmalıdır. Paradise lost ve evren modelleriyle ile ilgili çizimler için googledan yardım alınılabilinir. Son olarak din, siyaset ve bilim dışında eser feministik okuma yapıldığında da farklı mesajlar içerir: Havvanın, yılan kılığına girmiş olan şeytanın sözlerine kanıpta daha bilgili olma arzusuyla yediği meyva; zeka ve basiretini açmamış onu şeytanın vaadindeki gibi en bilinmeyeni bilen, en yüce, bilgili kişi yapmamıştır bilakis ilk günah meyvasının sebebi olan cinsiyet olduğu gibi bir de Adem'in yani erkinin de sebebi olduğu için artık sürekli aşşağıya çekilecek sebebi kendi kendine doğuran bir cinsiyettir. Milton'un salt monarşik güce karşı isyancı karakterinin yanında epiğin dilinde maskülen baskınlıklı anlatımı tercihi, feminen güce karşı eril iktidarı koruma çabası salt güç olma konusuna eleştirel duruşunda çelişki doğurur. Havva'ya şeytanın tecavüz etme düşünceleri, Havva'yı tanımlarken ki küfürsel sıfatları ve Adem'in tanrı için Havvanınsa sadece Adem için kaburgasından ikincil olarak yaratılma vurgusu. Dişil gücün daha fazla bilmek istemiyle bi nevi iktidari ele geçirmek isteyen zihnini çirkince resmederken Ademi hırslardan haberi olmayan saf bir cins olarak işlemiştir. Ataerkil sistem ve patriark geleneğinin temellerine tuğla koymuş yegane bir yapıt fakat bu dil hegomanyasını eril güçte koruma çabasına rağmen bir kaç dönem sonra Virginia Woolf gibi dişil kimlikli anlatıcılığa zemin olmuş karşı feminist dalgayı da o yaratmış olur. Kendine Ait Bir Oda isimli kitabında Woolf neden kadınların bir Shakespeare yaratamadığını sorgular, cevabı ise erkeklerin para kazanıp zengin olup matbaa ve basım gücünü yani anlatıcı gücü tek eline alması kadınlarınsa evlilik hayatında sadece anne ve eş olarak sınırlı dünyasına mahkum edilme seneryosunun eril iktidar tarafından yazılmasıdır. Milton'un karısından sonra kadın düşmanı bir birey olabileceği spekülasyonunu da ekleyerek bugünün tüm düşünce ve yapıtlarını da ciddi sekilde etkilemiş bir eser yazdığını da söyleyebiliriz. (E.T.)

Kayıp Cennet PDF indirme linki var mı?

John Milton - Kayıp Cennet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kayıp Cennet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı John Milton Kimdir?

John Milton, (d. 9 Aralık 1608 – ö. 8 Kasım 1674). İngiliz şair. Kayıp Cennet (Paradise Lost) adlı eseriyle tanınır. İngilizce'ye en çok kelime kazandıran kişidir (630 kelime)

Kaybedilmiş Cennet adlı lirik şiiriyle tanınır. İsa'nın Doğduğu Sabah Üzerine hem dinsel teması hem de güçlü ritmiyle şairin ustalık döneminin habercisiydi. Bunu Neşeli ve Düşünceli adlı şiirleri izledi. İngilizce'yi Latince gibi kullanıyor ve ses uyumları yaratmada ustalığı ortaya çıkıyordu. İngiltere Halkının Savunucusu'nu ve İngiltere Tarihi'ni yazdı.

John Milton Kitapları - Eserleri

  • Kayıp Cennet
  • Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine
  • Selected Poems
  • Lycidas

John Milton Alıntıları - Sözleri

  • içimdeki karanlıkları / aydınlat (Selected Poems)
  • "Arzu ve Mantık Yararsız ve boş olunca özgürlük her şekilde Boşa gider, işe yaramaz" (Kayıp Cennet)
  • "İradem her ne ise odur kader." (Kayıp Cennet)
  • "Alevli kılıç havaya kalktı, herkes kınından çıkardı kılıcını Büyük Melekler kılıç çektiler; ani parıltılar Cehennemi aydınlattı." (Kayıp Cennet)
  • "Selam sana kutsal ışık, ilk Cennet çocuğunun soyu! Ya da ezelden sonsuza kadar bir arada olan ışınlar." (Kayıp Cennet)
  • Bilgi kirli olamaz, o nedenle kitaplar da kirli olamazlar; insanın iradesi ve vicdanı temiz olsun yeter. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • Zira kitaplar ölü varlıklar değillerdir ve içlerinde onları kaleme alanların ruhunun canlılığının tesirini taşımaktadırlar. Hatta onları yaratan zihnin etkisinden ve muhteviyatıdan saf bir parçayı bünyelerinde barındırmaktadırlar. Heybetli bir ejderhanın dişleri kadar canlıdırlar ve güçle verimi artan birer varlıktırlar. Nesredilip yayılmaları silahlarını kuşanmış olan adamları ayağa kaldırabilir. Eğer ihtiyatlı davranılmazsa iyilik insanı da öldürebilir iyi bir kitabı da. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • "Uyanın, kalkın ya da sonsuza kadar yitik kalın!" (Kayıp Cennet)
  • ..esasında yaşamı değil ölümsüzlüğü baltalamış oluyorsunuz. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • Dünyada herkes tüm şikayetlerin özgürce dile getirildiği, üzerine derinlemesine kafa yorulduğu ve ivedilikle çaresine bakıldığı bir ülke hayal eder ve akıllı insanların sahip olmak istediği sivil özgürlüğün en son kertesidir bu özgür ortam. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • "... hissiz toprak Olmaya hazırım! Anamın kucağına yatmış gibi mutlu olacağım! Orada güven içinde uyurum." (Kayıp Cennet)
  • Günah olan şeyleri ortadan kaldırarak günahı yok edeceğini düşünenler insani konularda pek de itibar edilecek fikirler üretemiyorlar ... Ortadan kaldırdığınız şey erdem olacaktır zira günah da erdem de aynı maddeden varolurlar. Günahı yok etmek erdemi yok etmektir. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • Zira devletimizin sınırları dahilinde hiçbir rahatsızlığın ortaya dökülmemesini arzulamak bizim isteyebileceğimiz bir özgürlük türü olamaz. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • "Ey Yaratılanların en güzeli, Tanrının yarattıklarının Sonuncu en iyisi, gözün görebileceği, aklın düşünebileceği en güzel şey, Kutsal, tatlı kadın! Nasıl böyle birden kaybettin kendini" (Kayıp Cennet)
  • Hakikat ile kavrayış tekelleştirilemez. İkisini de fişle, kanunla, standartla ticareti yapılacak birer ürünmüş gibi göremezsiniz. Ülkemizdeki bilgiyi piyasaya sürülecek bir malmış gibi ya da bir bez, bir kumaş parçasıymış gibi damgalayıp denetleyemezsiniz. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • Dünyada herkes tüm şikayetlerin dile getirildiği, üzerine derinlemesine kafa yorulduğu ve ivedilikle çaresine bakıldığı bir ülke hayal eder ve akıllı insanların sahip olmak istediği sivil özgürlüğün en son kertesidir bu özgür ortam. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)
  • "Hayatı ne çok sev ne de nefret et, ama iyi yaşa" (Kayıp Cennet)
  • "Kaderine razı olup başka bir şey yapma gücünü yitirmek güzel bir şey olabilir mi?" (Kayıp Cennet)
  • "Sen özgür değilsin; köle olmuşsun kendine" (Kayıp Cennet)
  • Zira kitapların yok edilmesiyle bir nevi cinayet işlenmektedir, kitaplar cinayete kurban gitmektedir ve imgeyi biraz genişletirsek aslında soykırım yapılmaktadır. (Areopagitica: Basın Özgürlüğü Üzerine)

Yorum Yaz