Kayda Geçsin - Ece Temelkuran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kayda Geçsin kimin eseri? Kayda Geçsin kitabının yazarı kimdir? Kayda Geçsin konusu ve anafikri nedir? Kayda Geçsin kitabı ne anlatıyor? Kayda Geçsin kitabının yazarı Ece Temelkuran kimdir? İşte Kayda Geçsin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ece Temelkuran

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733215

Sayfa Sayısı: 360

Kayda Geçsin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Zaman, insanlığımı büyük ısırıklarla eksiltiyor… Birilerine iş bulmaya çalışıyorum durmadan.Onurlu bir ekmek için hep birlikte direnmeliyiz, doğrudur. Ama bugün, bu akşam bir ekmek gerekiyorsa ne yapacaksın… Uzun bir üç nokta bu. Bugünlerde birilerine iş bulmaya çalışıyorum durmadan.

Ece Temelkuran, Kayda Geçsin’deki edebiyatın kıyısında duran yazılarıyla, bugünü belirleyenin adım adım gelişinin not defterini tutuyor. Kayda geçirilmiş günlerimiz ve hallerimiz, bugün hepimizi şaşkına çeviren “hızlı değişim”in o kadar da hızlı olmadığını düşündürüyor.

Kayda Geçsin Alıntıları - Sözleri

  • Bu zamanlar tarafların ve giderek herkesin birbirinin can çekişmesinden duyduğu zehirli sevinci ifşa etmekte herhangi bir ayıp görmediği zamanlar.
  • Adalet beklediğimiz kapılar adalet duygumuzun yok edildiği dehlizlere dönmedi mi zamanda?
  • Yaratılan siyasal şiddet müthiş bir kafa karışıklığı doğurarak en yakın dostlukları bile parçaladı.
  • Bir kadının bilgiye ulaşması nasıl engellenir!
  • “Ne istiyoruz biz? Gerçekten daha fazlasını. Hakikati istiyoruz.”
  • “Vakit geldi, hazırlanın. "Yok artık, o kadarını da yapamazlar!" dediğiniz şeyleri yapacaklar.”
  • Birbirimize yaralarımızı göstererek tanışmak zorundayız. Niye birbirimizden saklanıyoruz? Farklılıklardan korkuyoruz.
  • Her anne çocuğu ölünce yok olur.
  • Yaratılan siyasal şiddet müthiş bir kafa karışıklığı doğurarak en yakın dostlukları bile parçaladı.
  • Diyor ki mesela: "Benim Alevi arkadaşım var" Ne bu şimdi? "Normalde olmaz" der gibi.
  • "Kayda geçsin" çünkü; bu zamanlar o zamanlar.
  • “Vakit geldi, hazırlanın. "Yok artık, o kadarını da yapamazlar!" dediğiniz şeyleri yapacaklar.”
  • Hicret, yalnız evdeki zalimden kaçmak için değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır.
  • Faşizm kötü adamların aniden gelip iyi adamların ağzını burnunu kırması değildir. Faşizm, insanlığın insanlıktan ağır ağır sıyrılarak çıkmasıdır. Gözle görülemeyecek kadar ağır ağır ve küçük küçük işleyen bir süreçtir. Eğer böyle olmasaydı bugün hiçbirimiz bu hayata katlanamiyor olurduk.
  • Umut pek güven duyduğum bir sözcük değil, ben inadı tercih ederim. Umudum yok olsa bile inadım var.

Kayda Geçsin İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ece Temelkuran'ın gazetede yayımlanan 2010 ve 2011 arasındaki köşe yazılarından oluşan kitap. 2010-2011 arasinda yasanan olaylara Temelkuran'ın bakis acisi ile bakmak hem o doneme donerek anlamak ve bugunu anlamlandirmak icin fayfali oldu. Kalemini sevdigim bir gazeteci kendisi. (Ynji)

Bir kitap olarak beğenmedim. Birkaç noktaya değineceğim, Birincisi, kitap yazmak bu kadar kolay bir şey değil. Köşe yazılarını bir araya topla, hoop al sana mis gibi kitap olmuyor işte. Derleme tarzı bir metindi okuduğum. Birkaç kez okumayı bırakmayı düşündüm fakat başladığım kitabı bitirme takıntım yüzünden bunu da bitirdim. İkinci önemli konu ise, kitapta çok güzel tespitler bulunmasının yanında pek çok yerinde, yapılan bölücü faaliyetlerin, terörize eylemlerin sanki son derece normalmiş ama devletin reaksiyonları abartıymış gibi sunulmasıydı. Biz bunların olduğunu zaten biliyoruz ama her şeyin bir sınırı vardır. Siz sürekli bazı şeyleri şirin göstermeye çalışırsanız okurların damağında rahatsız eden bir tat kalıyor kusura bakmayın. Buna bir örnek vermek istiyorum. Kitabın bir yerinde, eylem yapan bir grubun karşısına polis geliyor. Duruyorlar herhangi bir müdehale yapmıyorlar. Sonra eylemciler "müthiş zekaları ve eğlence aşklarıyla yanlarında getirdikleri" taşlarla polislerin önüne kale yapıp bütün gün polislere şut çekiyorlar. Sonra halk da katılıyor bu "eğlenceli" aktiviteye. Bu nedir yani? Bunda eğlenceli ya da komik olan nedir? Bu devletin memurlarını nasıl bir aşağılamadır? Çok sevdiğimiz yurtdışında bu veya buna benzer bir uygulama yapılsa polis nasıl tepki gösterir? Bu tarz eylemler ve yazılar yüzünden "haklıyken haksız duruma düşmek" olayını defalarca yaşadık. Kendi tarafını çok zeki, karşıyı zırcahil gibi görmekten burnumuzun ucunu göremez olduk. Bu yaptığımız muhalefet falan değil. Haksızlıklara karşı susmamak çok erdemli bir davranıştır ve cesaret ister ama haksızlığa haksızlıkla, hukuksuzlukla cevap verdiğiniz zaman sizin onlardan hiçbir farkınız kalmıyor ne yazık ki. Ece Temelkuran özünde sevdiğim, sevmeye çalıştığım bir yazar. Başka bir kitabıyla bir kez daha şans vermek istiyorum ama bu kitap için 4 yıldızdan fazlası gereksiz olacak. (Burak Kuşcu)

Güzel fikirlere sahip güçlü bir kadın yazarımız Ece Temel Kuran. Güçlü kalemiyle yine bu kitabında da göstermiş kendini. Bir hukukçu olarak gazetecilik yapan Ece Temel Kuran ikisini de yazdıklarında birleştiren muhteşem bir kalem. Çok keyif alarak okudum. Sanki bir gazetenin köşe yazılarını okur gibiydim. Sanırım bu da kaleminin gücü olsa gerek. " Batı'lı birinin Doğulu'nun derdini, sıkıntısını nasıl anlatır" gibi tepkiler verenlere inat yazılmış bir kitap. Yazarımız kesinlikle yaşayarak yazmış bu kitabı. " Umut pek güven duyduğum bir sözcük değil, ben inadı tercih ederim. Umudum yoksa bile inadım var. İnsanın yine de her şeye rağmen iyi olabileceğine, bu ülkenin içinde dövüldükçe içinin çok derine kaçmış bir iyilik tohumu olduğuna dair bir inatçı imanım var." (Eylem Albayram)

Kitabın Yazarı Ece Temelkuran Kimdir?

1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi'ni, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1993 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. İlk yazıları Patika dergisi'nde yayınlandı.

Kadın hareketi, siyasi tutuklu ve hükümlüler, Güneydoğu sorunu üzerine çalıştı, röportajlar yaptı. Almanya'da kadın hareketi üzerine bir araştırma yaptı. Ardından avukatlık ruhsatnamesini aldı ancak bu mesleği henüz icra etmedi. Yurtiçinde ve dışında çeşitli dergilerde yazılar yazdı, CNN Türk'te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum sürecini izlemek için 2003'te Brezilya'ya, 2004'te Hindistan'a gitti. Venezüella'daki sosyalist devrimini ve Arjantin'de ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceledi. Bu harekete ilişkin yazıları "Buenos Aires'te Son Tango" adı altında yazı dizisi olarak Milliyet'te yayınlandı. Milliyet gazetesinde "Kıyıdan" adlı köşesinde yazdı. Habertürk Gazetesi'nde 8 Şubat 2010 gününden itibaren yazmaya başlayan Temelkuran'ın yazı günleri Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi oldu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran'ın işine son verildi.

Her yıl Dünya Sosyal Forumu'nu yerinde izlemeye devam ediyor.

Ece Temelkuran, Aslı Erdoğan, Ümit Kıvanç, Bejan Matur, Beliz Güçbilmez, Murat Uyurkulak ve Şamil Yılmaz ile birlikte Son Bir Kez oyununun yedi yazarından biridir.

17 Ekim 2010 tarihinden itibaren Habertürk TV kanalında her pazar yayınlanmaya başlanan "Kıyıdan" adlı bir programı hazırlayıp sundu.

Girişimci ve yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşanmıştır. Bir suikaste kurban giden Uğur Mumcu ile CHP İzmir Milletvekili, TBMM Başkan Yardımcısı Güldal Mumcuçiftinin oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşanmıştır. (Özgür Mumcu, Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yapmış ve şu anda Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistanlık yapmaktadır.) Ece Temelkuran, film yönetmeni İnan Temelkuran'ın ablasıdır.

Ece Temelkuran Kitapları - Eserleri

  • Kayda Geçsin
  • Muz Sesleri
  • Ağrı'nın Derinliği
  • Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita
  • Düğümlere Üfleyen Kadınlar
  • Bütün Kadınların Kafası Karışıktır

  • İç Kitabı
  • Kıyı Kitabı
  • İkinci Yarısı
  • İçeriden - Kıyıdan Konuşmalar
  • Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar
  • Devir
  • Ne Anlatayım Ben Sana!

  • Oğlum Kızım Devletim
  • Kahramanlar Kitabı
  • İyilik Güzellik
  • Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi
  • The Insane And The Melancholy
  • How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship
  • Bu da Geçer

  • Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat

Ece Temelkuran Alıntıları - Sözleri

  • Her kuş her insana bir parça uçmak hediye eder çünkü. (Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi)
  • Türklerden acılarının tanınmasını, tarihin kabul edilmesini beklemeyen bir tek Ermeni bulamazsınız. Dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız bunu. Ermenistan'da da. Ama Türkiye bu ihtiyacımızı 'milliyetçilik' olarak göstermeye çalışıyor, toprak istediğimizi, bu yüzden soykırım konusunda sert politikalar güttüğümüzü düşünüyor. Bunlara inanıyorsunuz, çünkü başka bir şey duyma şansınız yok." Siyaset Ağrı’nın Derinliği, Ece Temelkuran (Ağrı'nın Derinliği)
  • "Direniyor olmak, bunca acıya karşın ayakta duruyor olmak, onlara bile şaşırtıcı geliyordu. " (Oğlum Kızım Devletim)
  • "Biz namuslu yaşadık Tilda. İyi insanlar olduk." Bu, en uzun cümlesidir Türkçe'nin. Yaşar Kemal'in ölen eşi Tilda'nın mezarı başında söylediği. En uzun romandan daha uzun, en ağırından daha taş. (Dışarıdan - Kıyıdan Konuşmalar)
  • Ağırlık yapmayan her şey hafif değildir aslında. (Kıyı Kitabı)
  • Bizim işçi kesimi gibi. Toplu sözleşme yapılıncaya kadar Kızılay Meydan'ında devrimcidir, hıyarla domatesi alıp piknik yapar gibi eylem yapar. Toplu sözleşme yapıldıktan sonra Kızılay'da bir tek işçi göremezsin. (Ne Anlatayım Ben Sana!)

  • Dünya artık ne yapacağını bilmeyen bir dükkân ve üzerinde "Patron çıldırdı!" yazıyor. (Hepberaber Kalpsiz Bir Dünyaya İnat)
  • "Kayda geçsin" çünkü; bu zamanlar o zamanlar. (Kayda Geçsin)
  • Biz ölünce, siz susuyorsunuz ya, biz ondan ölüyoruz işte, ölünce biz, karşısında durup susacağınız kimse olmayacak... (Bütün Kadınların Kafası Karışıktır)
  • "Hep bir kuş ölümüyle biter Kalp ve kanat eksiltmelerinin sonu.." (Kıyı Kitabı)
  • Hicret, yalnız evdeki zalimden kaçmak için değil, ruhumuzun derinliklerine ulaşmak için de yapılır. (Kayda Geçsin)
  • Kendi dinamiğini taşa çarpa çarpa çoğaltan, ezene karşı bir feryat bu! (Ne Anlatayım Ben Sana!)
  • Seslerimizden daha yüksek yaptılar sarayların duvarlarını (Bu da Geçer)

  • Bu ülkenin derhal ve hızla sevilmeye ihtiyacı var. Bu halkın derhal ve hızla kendi kendini sevmesi, kendini bilmesi gerekir. Çünkü bu ülke, evde bulgur kaynatırken dolar kuru kovalayan adamlardan, televizyonda yaratılan mafya tiplerine benzemeye çalışan genç çocuklardan, işyerlerinde, koydukları seccadelerle vicdanlı olduğunu gösterip kurnaz tüccarlık yapan "Müslüman işadamlarından", ülkesini sevdiğini söyleyip genç çocukların üzerine çullanan milliyetçilerden, kadınlarını çok sevdiğini söyleyip öldüren adamlardan ibaret değildir. Bütün bu boz bulanık kalabalık içinde bir şeyin uykuya yatmış olması, uyandırılmayı bekliyor olması gerekir. (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
  • "...Biz, dünyanın geri kalanı gibi insanları masumlar ve suçlular diye ikiye ayırmıyoruz. Washington'dan, IMF'den söz ediyorsunuz... Bizim bunlara öfkelenmeye vaktimiz yok. Biz burada devrim yapıyoruz Sinyorita!" (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)
  • Benim ülkemde de camilerin minareleriyle devletin diktiği seküler anıtların boylarının birbirini geçmemesine azami özen gösterilir. Hatta bu yüzden İstanbul'da sırf yüzlerce yıllık camilerin minarelerini gölgeleyebilsin hırsıyla görülmemiş çirkininde Atatürk anıtları inşa edildi son yıllarda. (Muz Sesleri)
  • Aşağılananların failini kurtarıcısı olarak selamladığı bir dünya. (How to Lose a Country : The 7 Steps from Democracy to Dictatorship)
  • İnsan ancak sevilince öğreniyor kendini sevmeyi. (Düğümlere Üfleyen Kadınlar)
  • İnsanın da eşyanın da huylusu güzel. :) (İyilik Güzellik)
  • "İnsan nasıl sevmeli ülkesini? Düğünlerde sıkılan kurşunlarla çocuklar öldüğünde mesela... Bir grup insan toplanıp üç-beş genci düşüncelerini açıkladıkları için linç etmeye kalktığında... Gecekondu yıkımlarında yoksul bir adam, çocuğunu pencereden tek kolundan sarkıttığında... Yalınayak gezen çocukları hastayken, kapıcı gidip kendine son model bir cep telefonu aldığında... Kızlarını sokağa çıktığı için kafasına kurşun sıkarak öldüren babalar, erkek kardeşler, taşra şehirlerinin hemen dışındaki otellerde başkalarının kızlarıyla para verip seviştiğinde... Bir öğretmen öğrencisini döverek öldürdüğünde... Bilmedikleri bir dilde ezberledikleri dualarla adamlar, yaktıklarında çocukları... Askerler, cezaevlerinde açlık grevi yapan kendi yaşlarındaki gençleri yakmaya,yıkmaya gönderildiklerinde ve yanık kızlar kameralara bağırdığında, ertesi gün kimsenin sesi çıkmadığında... Kadınlar sokaklarda sezonu açılmış av hayvanları gibi ürkek yürüdüklerinde,tecavüze uğradıklarında,katlediklerinde..." (Biz Burda Devrim Yapıyoruz Sinyorita)