Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru - Heinrich Böll Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kimin eseri? Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kitabının yazarı kimdir? Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru konusu ve anafikri nedir? Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kitabı ne anlatıyor? Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru PDF indirme linki var mı? Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kitabının yazarı Heinrich Böll kimdir? İşte Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 18.04.2022 08:00
Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru - Heinrich Böll Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Heinrich Böll

Çevirmen: Ahmet Cemal

Orijinal Adı: Die Verlorene Ebre Der Katharina Blum

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750733857

Sayfa Sayısı: 126

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Almanya'da '70'li yıllardaki ünlü 'Baader-Meinhof' çete olayından yola çıkılarak yazılan Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru adlı bu romanda, medyanın haber oluşturma özgürlüğü ile bireyin özel yaşamının çatışması teması işlenir. Görünüşte tek suçu bir anarşistin sevgilisi olmak olan Katharina Blum'un bu anarşistle ilgili olaylar ve araştırmalar bağlamında giderek tüm kişisel değerlerinin ayaklar altına alınması, en yakın çevresi karşısında da, bütün bir toplum karşısında da savunmasız bırakılması, kitabın ağırlık noktalarıdır. Romanın günümüze kadar güncelliğini yitirmemiş, tersine, belki de gittikçe daha güncel konuma gelmiş olmasının temel nedeni ise, 'özel yaşam karşısında medyanın sorumluluğu' konusunun güncelliğini -ne yazık ki- yitirmemiş oluşudur. Heinrich Böll'ün bu romanı, günümüz Türkiye'si açısından da güncelliğini sürdürmektedir.

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru Alıntıları - Sözleri

  • İnsanlar an­cak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur.
  • İnsanlıkla ilgisi bulunmayanlara insanca davranmak diye bir zorunluluk var mıdır?
  • Ama insanın yalnız başına birilerinin arasına karışması , her beraberliği aramaması ya da daha doğru bir deyişle kayıtsız şartsız kabul edememesi hem güç , hem de acı verici bir durum.
  • “Acıma duygusunu da öbür duygularını sakladığın buzdolabına kaldır."
  • ...insanlıkla ilgisi bulunmayanlara insanca davranmak diye bir zorunluluk var mıdır?
  • insanlar ancak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur.
  • "İnsanlar ancak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur."
  • Dürüstlük hiçbir yerde, hatta hapishanede ve idari kademelerde bile istenen bir nitelik değildir.
  • Acaba insanın çalışma odası, neden ansızın gözüne berbat ve itici, dahası karmakarışık ve pis görünür? Üstelik çevrede bir tek toz olmamasına ve her şey yerli yerinde durmasına karşın? Peki ya insanın rahat rahat oturabileceği, müzik dinleyebileceği, o güne kadar otururken kim bilir nice kazançlı işin temelini attığı, nice gizli konuşma yaptığı kırmızı koltukları göze ansızın çekilmez gibi gösteren neydi?
  • artık bağımsız olmak ve işimi serbest meslek biçiminde yürütmek istiyordum.
  • "insanlar ancak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler, en önemli şey güven duygusudur"
  • İnsanlar ancak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur.
  • .. çabuk kırılabilen, gerçekten çabuk ve büyük ölçüde kırılabilen bir yaradılışa sahipti.
  • Doğa hakkını yedirtmez.
  • Günümüzde belli nedenlerden ötürü şeyhler kovboylardan daha çok seviliyor.

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru İncelemesi - Şahsi Yorumlar

1972 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi, Alman yazar, Heinrich Theodor Böll. Almanya’nın en önemli, en tanınmış yazarı. Alman edebiyatını başka hiçbir Alman yazarının başaramadığı ölçüde etkilemiş. 1985 yılında Böll'ün vefatından sonra Almanya'da birçok okul onun adını almış. Kasım 1987'de dostlarının girişimiyle Heinrich Böll Vakfı kurulmuş. Katharine Blum’un çiğnenen onuru 1974 yılında yayımlanmış, hemen ardından 1975 yılında filme uyarlanmış. Blum küçük yaşta zorlu hayat şartları nedeniyle madende çalışan babasını kaybeden, hizmetçilik, temizlikçilik yapan, güzelliği nedeniyle sürekli tacize maruz kalan, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, güçlü bir karakter. Dans etmek için çıktığı bir gecede Ludwig Götten isimli biriyle tanışıyor ve aşık oluyor. Geceyi beraber geçiriyorlar. Fakat Ludwig polis tarafından aranan bir suçlu ve terörist. Tabi Katharina bunu bilmiyor ki bilse de bişey değişmeyecekti sanırım. Geceyi beraber geçirdikleri için polis tarafından yargılanıyor. Saatlerce sorgulanıyor, bunaltılıyor. En kötüsü ise medya tarafından söylenenler ve olaylar çarpıtılarak gazeteye aktarılıyor. Kadın kötüleniyor ve suçlu bulunuyor. Öyle ki yazılanlara yüreği dayanmayan Katharina’nın annesi vefat ediyor. Olanlar yüzünden adeta cinnet geçiren kadın intikamını çok güzel alıyor (eline sağlık). Kitap adeta mahkeme tutanağı gibi saat saat, dakika dakika yazılmış. Kurgu ve anlatımı çok farklıydı. Direk okuyucu ağzından okuyorsunuz. Fakat okurken yüreğim ve sinirlerim dayanmadı. Oldum olası sevmem medyanın oyunlarını. Sırf reyting uğruna ya da daha fazla manşet yapma uğruna her şeyi çarpıtmak, insanın hayatını karartmak, yalan haberler yapmak ne kadar doğru? Hiç mi karşınızdaki insanın yerine kendinizi koymuyorsunuz? Hiç mi vicdanınız sızlamadı? İnanın okurken bunları çok sordum , sorguladım. Yazar medyayı ve düzeni muhteşem bir şekilde eleştirmiş. İyi ki okudum seni Henrich Böll.. (Şeyma Öztürk)

"Basın ahlakı" mı dediniz? Pardon???: 2019’un sonuda Umberto Eco’nun kitap/sifir-sayi--45642 romanını okuduktan sonra incelememe (gonderi/57395742) şöyle başlamışım: “Günümüzde basının geldiği içler acısı, acınası durumu ve "basın özgürlüğü" diyerek bağırırken arka tarafta kurulan gizli tezgahları, günlük hayatta benzerine sıklıkla rastlanabilecek bir kurmaca üzerinden anlatıyor Eco.” Eco bu romanını 2015 yılında yazmıştı. Heinrich Böll benzer bir ikiyüzlülük ve ahlaksızlığı 1974 yılında tespit etmiş. Günümüze gelince, durumun kötüleşerek devam ettiğini söylemekte beis yok. Demek ki dilinden “özgürlük” ve “ahlak” kelimelerini düşürmeyen basın, elindeki tek taraflı gücü çıkarına uygun kullanma konusunda hiç geri adım atmamış. Heinrich Böll’ün hikayesi, komünist avının doruklara ulaştığı 1970lerdeki Baader-Meinhof çetesinin tutuklanma serüveninden ilham alıyor. Devlete karşı eylemlerde bulunan bu komünist çete mensuplarını yasal sınırlar içerisinde yakalamak için uğraşmayı zul gören Alman makamları basın ile el ele ciddi bir manipülasyon, şantaj ve tehdit tezgahı kuruyorlar. Çete mensupları ile bir yerlerde yolu kesişen herkesi sorguya çekerek, özel bilgilerini halka açıklayarak, sorgulamaları basında afişe ederek, yalan haber yaptırarak ve yakaladıklarına işkence ederek kamuoyunu sindirmeyi ve baş edemedikleri çeteye desteği kesmek istiyorlar. Baader-Meinhof çetesi üyelerinin yakalandıktan sonra gözaltında iken şaibeli “intihar”lar ile ölmeleri, kamuoyunda büyük bir nefret ve tepki yaratıyor; yıllar sonra dahi hala devlet aygıtının kontrolsüz güç kullanımına ve basının ahlaksız yalanları ile bu tezgaha ortak olmasına örnek olarak okutuluyor. Heinrich Böll bu olaydan hareketle kurguladığı, ancak çok daha masum bir hikayede sıradan insanların hayatlarının nasıl haksız yere zindana çevrildiğini anlatıyor. Görevi suçu engellemek olan devlet kurumlarının ve işi “doğru” haber yapmak olan basının el birliği ile günahsız insanları nasıl birer suçluya dönüştürdüğünü de gösteriyor bize. Katharina Blum son derece sıradan bir birey. Zor şartlarda yetişmiş, ailesinde alkol bağlılığı, şiddet, suç geçmişi olmasına karşın kendisini bu ortamdan kurtarabilmiş, çok çalışarak hayal ettiği küçük bir apartman dairesi almış, işten eve, evden işe giden, çalışkan, becerikli, duyarlı bir genç kadın. Yarattığı güvenle evlerini kendisine emanet eden zenginlere hizmetçilik (ya da ev yönetimi diyelim) yapıyor. Tek suçu, bir gece önceki partide tanıştığı ve çok hoşlandığı bir genç ile evinde bir gece geçirmek. Birlikte olduğu genç, polise göre çete üyesi, ama hakkındaki suç hırsızlık; onun da ne hırsızlığı olduğu o kadar net değil. Dolayısıyla Katharina Blum’un hayatı tanımadığı ve suçu kesinleşmemiş bir genç ile geçirdiği gece uğruna bir kaç günde zindana dönüyor. “Bu kadar temiz bir geçmişi olan Katharina Blum nasıl bu hale düşebilir?” derseniz, işte orada da devreye ahlaksız bulvar gazeteciliği giriyor. Polisle el ele yaptıkları yalan haberlerle, ortaya saçtıkları özel hayat detayları ile ve “az sonra!”ları ile kamuoyunu istedikleri gibi yönlendiriyor; masum bir genç kadını “ahlaksız”, “seks düşkünü”, “hırsız” diye yaftalayarak hem kendilerini tatmin ediyor, hem de ceplerini dolduruyorlar. Böll romanını “gazete haberi” formatında kaleme almış. Bu sayede ince esprileri ve tutarsızlığı ile “haber”lerin ikiyüzlülüğünü önümüze sererken, bizi de o burnundan kıl aldırmayan basının tam merkezine götürmüş. Heinrich Böll, görevi dışında her şeyi yapan, işini doğru yapmak için uğraşmak yerine yalana ve sahtekarlığa bel bağlayan basın ve devlet kurumlarının ahlaksızlığını zaten tespit etmiş. Bunun yanısıra bizlerin ahlakını da sorguluyor. Okuduklarımızı sorgusuz sualsiz kabulleniyorsak eğer, Katharina’yı haksız yere suçlayan o kamuoyunun bir parçasıyız biz de; eski kocasının tek taraflı açıklamalarına dayanarak ahlaksız olduğuna kanaat getiriyorsak biz de ahlaksızız; onun belki de unutmak istediği çocukluğuna dair acılı anılarını merakla ve hevesle okuyorsak gazetede, bizim de ar damarımız çatlamış. Hiçbir noktada empati kuramıyorsak, “ya aynısı bana yapılsaydı ne olurdu, nasıl hissederdim?” diyemiyorsak masum değiliz. Bizim yıllarımız böyle tezgahlarla uyutularak ve “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek geçti. Umarım yeni nesil sansasyonun cazibesine kapılmadan sorgulama, güçten korkmadan hakkını arama, gücünü kötü niyetle kullananları ifşa etme, işini yapmayan devlet kurumlarından hesap sorma, “basın özgürlüğü” diye bağıran kimi ahlaksızların lafı ağzına tıkma konularında bizlerden çok daha başarılı olur. Kolları şimdiden sıvamak lazım. Liste epey uzun! (AkilliBidik)

Yer ve zaman 1970'lerin Batı Almanya'sı. Konu ise medyanın sonsuz özgürlüğünün kötüye kullanılmasıyla ortaya çıkan durumlardan bir örnek. Olay : Bir kadının hiç yoktan insafsızca ve vicdansızca karartılan hayatı. İşte kitap bu üç cümle doğrultusunda şekilleniyor. Maalesef bizde de yıllardır örneklerini gördüğümüz, medyanın kişiler üzerindeki asılsız haber ve iftiralarla, nasıl hayatları kararttıkları meselesi, yıllar öncesinin Almanya'sında anlatılan bir olayla gözler önüne seriliyor. Şu anda durum Almanya'da nasıl bilmiyorum ama bizde hala yapanın yaptığı yanına kar kalıyor, hiçbir cezai yaptırım uygulanmıyor ve sonuçta karartılan veya yok edilen hayatlar her gün daha da artıyor. Kitaba dönersek, Katharina Blum'un eğlenmek istediği bir dans gecesinin sonunda bir kişiyle beraber olmasının medya tarafından nasıl çığrından çıkarılarak iftira ve yalan kampanyasına çevrildiğini görüyoruz. Ve bütün bunların sonunda mütevazi, kendi halinde ekmeğini kazanarak yaşayan bir kadının sadece 4 günde nasıl bir katile dönüştürüldüğünü ibretle okuyoruz. Kitapta olaylar yazarın özelliğinden dolayı çok ayrıntılı bir şekilde adeta saat saat, dakika dakika anlatılıyor. Kitap, neredeyse tam bir mahkeme tutanakları halinde yazılmış olan sayfaların okunması sırasında, zaman zaman durağanlaşsa da, olayların gelişimi ve dramatik yönü dolayısıyla akıcı bir şekilde devam ediyor ve merakla okunuyor. Medyanın kötüye kullanılmasını gösteren en önemli örneklerden biri olması sebebiyle okunmasını tavsiye ederim. (mehmet temiz)

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru PDF indirme linki var mı?

Heinrich Böll - Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Heinrich Böll Kimdir?

1972 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi. 1917'de Köln'de doğdu. 1924 yılında okula gitmeye başladı. 1937'de liseyi bitirdi. 17 yaşında şiir yazmaya başladı. 1938 yılının sonbaharında çalışma kampına, bir yıl sonra da askere alındı. Piyade olarak, doğu ve batı cephesine gönderildi. 1945 yılının nisan ayından eylül ayına kadar, İngilizlerin ve Amerikalıların elinde savaş esiri oldu. Savaş bitip Köln'e döndükten sonra, hem üniversite öğrenimini sürdürdü hem çalıştı. 1947 yılında ilk kısa öyküsü Haberci, sonra ilk romanı Ademoğlu Neredeydin?, Ve O Hiç Bir Şey Demedi yayınlandı. Yapıtlarında İkinci Dünya Savaşı'nı, özellikle de insanların nasıl savaştıklarını, savaşın yıkıntılarını ve acılarını anlattı.

"Ve O Hiçbir Şey Demedi" adlı en ünlü romanını yazarken aklında tek bir gerçek vardı. Savaş yanında yoksulluk ve zor koşullar getirmiş, hayatını değiştirmişti. Mayına bastığı için yaralanan dizini iyileştirebilmek için para gerekliydi. O yüzden Böll, 5 gün evden çıkmadan bu eseri yazdı. Yayınevinden aldığı para ile de dizini eski hale getirmeyi başardı ve yazar olarak kariyeri devam etti.

Daha sonra yazdığı Babasız Evler adlı romanını, kendi babasını yitirmesinin ardından değil; ama çevresinde savaş yılları sonrasında acı çeken onlarca çocuğu gördükten sonra yazmıştır. Kendisi, savaş sonrası koşullardan, yoksulluk, açlık ve hastalık gibi sıkıntılardan hem kendi geçtiği, hem de çevresinde bu durumlardan acı çeken birçok insan gördüğünden, hiçbir zaman çocuk sahibi olmak istememiş, kendi deyimiyle "Böyle bir dünyaya çocuk getirmek" istememiştir.

16 Temmuz 1985 tarihinde, çalan kapı ziline koşarken merdivenden yuvarlanarak hayatını kaybetmiştir.

Heinrich Böll Kitapları - Eserleri

  • Palyaço
  • Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru
  • Ve O Hiçbir Şey Demedi
  • İlk Yılların Ekmeği
  • Trenin Tam Saatiydi
  • Ademoğlu Neredeydin?
  • Babasız Evler
  • Cüce ile Bebek
  • Dokuz Buçukta Bilardo
  • Fotoğrafta Kadın da Vardı
  • Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer
  • Balık Tutma Dersi
  • Doktor Murke'nin Suskunluk Külliyatı
  • Solgun Köpek
  • Frankfurt Dersleri
  • Savaş Bitince
  • Melek Sustu
  • İrlanda Güncesi
  • Gül ve Dinamit
  • Nehir Kıyısı Kadınları
  • Denemeler
  • Hekayələr
  • The Stories of Heinrich Böll
  • Групповой портрет с дамой
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Cüce ile Bebek - Ve O Hiç Bir Şey Demedi
  • Frankfurt Konferansları
  • Die Spurlosen

Heinrich Böll Alıntıları - Sözleri

  • Günümüzde belli nedenlerden ötürü şeyhler kovboylardan daha çok seviliyor. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • Mezarlıklara gitmek çocukken bile hoşuma giderdi. Genç bir adama hiç yakışmıyor dedikleri bu tutkuya daha o zamanlar kaptırmıştım kendimi. Ama bütün bu isimler, bu çiçek tarhları, her harf her koku ... Hepsi bana, bir gün benim de öleceğimi hatırlatıyor... (Ve O Hiçbir Şey Demedi)
  • Nasıl ölürsen öl, mektupta hep şu yazılı olacak: Büyük Almanya uğrunda ölmüştür. (Trenin Tam Saatiydi)
  • Sıklıkla dünyayı değiştirmek gibi bir amaç gütmeyen yazarların kitaplarının, böyle bir amaç güden yazarlarınkinden daha çok dünyanın değişmesine katkıda bulunması, yazma eyleminin cilvelerinden biridir. (Gül ve Dinamit)
  • İnsanlar an­cak kendilerini güven içerisinde hissettikleri zaman rahat ve neşeli olabilirler; en önemli şey güven duygusudur. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • "Öyle harika kafayı buldum ki kendimi neredeyse mutlu hissediyordum. " .... "... sonra savaşı hiç aklıma getirmezdim." (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • "Göğün karanlık kubbesinde yıldızlar kurşuni gümüşten donuk noktalar gibi duruyordu. " (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • Anımsanan yalnızca düşlerdir aslında. (Solgun Köpek)
  • Kimin bakabilecek gözleri varsa, o kimse için saydamlık kazanır nesneler ve böyle biri nesnelerin içyüzünü görmeye, onların içine göz gezdirmeye kalkışabilir. (Gül ve Dinamit)
  • Ben her şeyin fiyatını öğrenmek zorunda kaldım; çünkü hiçbir zaman ödeme gücüm olmadı. On altı yaşında bir çırak olarak kente geldiğim zaman açlık bana bütün fiyatları öğretmişti. (İlk Yılların Ekmeği)
  • Benimle neden evlendin, mesela bunu söyle. “Kahvaltı için “dedim. Ben birisini arıyordum, kendisiyle ömrüm boyunca kahvaltı edebileceğim birisini.. (Ve O Hiçbir Şey Demedi)
  • Adam düzenden hoşlanır ancak düzenli olamazdı. (Dokuz Buçukta Bilardo)
  • Sanat için ilginç olan, yanmış, kavrulmuş şeydir, küldür, anımsamaların külüdür beri yandan, geleceğin külüdür. Hal (şimdiki zaman) diye bir şey yoktur. Benim bir satır önce söylediklerim geçmişe karışır, bir anıya dönüşür. Hal'de tutunmaya çalışan, geçiciliklerden bir parça kalıcılık koparmaya çalışan tek şey varsa, o da sanattır, külden, bir avuç toz ve topraktan ya da pislikten bir şeyler kotarmak için çırpınıp duran sanat. (Gül ve Dinamit)
  • Yasal ve iyi organize olmuş bir hayır kurumu dışında dinsel ve sosyal alanlar arasında herhangi bir insani ilişki aranıp bulunsa,kiliseler yalnızca Tannı'ya inandıkları için kendilerini topluma değil de insani olana adayan bir kişiyi ya da grubu yok etmek için ateist bir toplumla birlik olsalardı, doğrusu buna hiç şaşırmazdım. (Frankfurt Dersleri)
  • artık bağımsız olmak ve işimi serbest meslek biçiminde yürütmek istiyordum. (Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru)
  • "Yağmur yağdı, güneş açtı, ben yaşlandım ve buradan gidiyorum. " (Yolcu, Sparta'ya Varırsan Eğer)
  • "Yeryüzünde varoluşumuzun nedeni nedir ?" (Babasız Evler)
  • Genç yaşlarında ihtiyarlamış böyle dedeleri ne yapmalı? (Frankfurt Dersleri)
  • Aylar öncesi atom denemelerinde radyoaktif ışınların saldırısına uğrayan Japon balıkçıları neredeyse unutulmuş bulunuyor; oysa resimlerini gazete ve dergilerden kesip kartonlara yapıştırmamız ve odalarımızın duvarlarına asmamız gerekirdi. Çünkü adı geçen balıkçılar, yeni bir tür ölümün kurbanlarıdır. Birkaç gün güncel kalmış, bir dehşet dalgası kısa bir süre dünyayı gezip dolaşmış, Japonya'daki geçenlerin anlamı sezilmeye başlanmıştır. İnsanlığın topluca intihar olasılığı, ilk kez açığa vurmuştur kendini. Japon balıkçıları ve onların başına gelenler, pek çok şey gibi kısa bir süre güncellik kazanmıştır. Ama söz konusu tarihte gerçekten olup bitenler anlaşılamamıştır pek; üzerimize düşen yağmur, soluduğumuz hava bu yeni ölümü içinde taşıyabilir. Fırınlarda hamur yoğuranlar, farkında olmadan ekmeğimizin içine katabilir bu yeni ölümü; postacılar, onu postayla evimize kadar alıp getirebilir. (Gül ve Dinamit)
  • Haksız kazanılmış parayla kendinize dostlar edinin!Bu durum da ruhu etkiler. (Fotoğrafta Kadın da Vardı)

Yorum Yaz