Kanayan - Erdal Öz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Kanayan kimin eseri? Kanayan kitabının yazarı kimdir? Kanayan konusu ve anafikri nedir? Kanayan kitabı ne anlatıyor? Kanayan kitabının yazarı Erdal Öz kimdir? İşte Kanayan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Erdal Öz

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789755100494

Sayfa Sayısı: 134

Kanayan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kanayan’a aldığım ökülerimden birkaçını, 12 Mart döneminde, tutuklu olarak bulunduğum Mamak Askeri Cezaevi’nde yazmıştım. Bir yolunu bulup cezaevi dışından Yeni Dergi’ye yollattığım üç öykümü, Memet Fuat yayımlamadı. O günlerde yeniden çıkmaya başlayan Yeni A Dergisi’ndeki arkadaşlarım öykülerimi Yeni Dergi’den alıp ardı ardına yayımladılar. Tutukluk dönemim bitince yazdığım yeni öykülerle birlikte Kanayan’ı oluşturdum. Sanırım Kanayan da, Yaralısın adlı romanım da, “12 Mart”ın izlerini taşıyan kitaplar arasında ilk yayımlananlardı. Her iki kitabım da çok okundu, çok da eleştiri aldı.

Ne yazık ki, bu kitaplarım için yazılan bütün övgüler de, yergiler de, yazdıklarımın güncel ve politik oluşları üzerinde yoğunlaştı. Yazdıklarımın bir öyküler toplamı, bir roman oluşu gözlerden uzak tutuldu. Güncellik de, politik oluş da önemlidir, ama geçicidir. Ben bu kitaplarımda diyelim çevrilip dünyanın bir başka ucunda bile okunsa okuyanın yüreğinde küçük de olsa sanatsal bir sarsıntı yaratmayı amaçlamıştım.

ERDAL ÖZ

Kanayan Alıntıları - Sözleri

  • Bütün o kitaplarda yazılanlar, sanki kendi düşünceleriydi; oğlum kitaplar gibi konuşuyordu. Ama o zamanlar bile bütün bildiklerinin kitaplardan edinilmiş şeyler olduğunu anlıyordum. Kitaplardan çıktı oğlum. Sanırım en büyük yanılgısı da burada oldu, kendi kanını boşalttı da o kitaplarda dolaşan kanı aldı damarlarına sanki.
  • Zaman bir türlü geçmiyordu. Oyalanacak hiç bir şey yoktu.
  • Bütün acı çekenlere, bütün zulüm görenlere, gelecek güzel günler adına gülümsüyor gibiydi ernesto.
  • Geç kaldığı bir sinemaya yetişmek ister gibi gitti.
  • Şunu iyi bil ki, sanatçıya karışılamaz. Sanatçı özgürdür, tamam mı.
  • Parasını aldı mı doğruca sinemanın üstündeki kitapçıya gider, borcunu öderdi. Tek düşkün olduğu şey kitaptı. Eve gelir gelmez odasına kapanır, okurdu.
  • Bu daracık, yüksek tavanlı, tavanı iyi ki cam olan odacıkta akşamüstüler yüklü bir hüzünle geliyordu, geliyor ve yapayalnız koyuyordu insanı.
  • "Gönlüne, kafasına doluşanlar yoruyordu, eskitiyordu onu. Duygulanmamak gerektiğini geç de olsa anlamıştı. Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ."
  • Kitaplardan çıktı oğlum. Sanırım en büyük yanılgısı da burada oldu, kendi kanını boşalttı da o kitaplarda dolaşan kanı aldı damarlarına sanki.
  • Kırmızı gözlerdeki umut hiç bitmiyordu.
  • Sıkışınca helaya gitmek için kapısını tıklatacak, konuşmayacak, şarkı mırıldanmayacak, ıslık çalmayacaktı. Önlenemediği için olsa gerek, yalnızca düşünebilecek, özleyebilecekti.
  • Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ.
  • Ilık bir nisan gecesinde gitti. Yukarı çıktığımda, bıraktığı yanar sigarası, küllüğün kıyısında upuzun tütüyordu. Çayı bardağında yarım kalmıştı. Yandı durdu sigarası, yandı durdu, upuzun bir küle dönüştü, bölündü kül, kırılıp dağıldı küllüğün ortasında; işte o zaman...
  • «Dövmeyin, ayıptır be.» «Sen kimsin?» «Kimsem kimim, dövmeyin, bırakın onu. Savunmasız bir kişiye karşı silahlı beş kişi.» «Kimsin sen he? Tanıyor musun onu?» «Tanımaz olur muyum. Amerikalılara karşı çıktıysa arkadaşımdır, kardeşimdir.»
  • "Bak anacığım..." Böyle başladı mı, arkası gelecek demekti, bu onun çözülüşü oluyordu, biliyordum artık

Kanayan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okuman gereken bir kitabı ya bi kitapçıdan satın alırsın Ya bir seyyar satıcıdan Ya da bir sahafçının cennetine adım atıp gözlerin okumak istediği kitabı arar ve dillerin o kitabı söyler Ya da güzel bir yüreğe sahip bir insanın ellerinden sana hediye edilir Erdal Öz Kanayan öykü kitabında yabancısı olmadığım olayları dile getirmiş tabi yaşadıklarının hemen hemen aynısını bir kitapta yazıldığını görünce ister istemez insanı etkiliyor Kısa öykülerden oluşan bu kitap sadece saz çaldığı için yıllarca işkence gören kuzenimin kapımıza atıldığı geceyi hatırlattı Şafak operasyonu adı altında mahallelere yapılan baskınları anne ve babaların çektiği acıları hatırlattı Çok basit bir soru insan olan biri birileri bu tür akıl almaz işkenceleri kendi türünden olan bir insana insanlara bunu neden yapar Beraberinde dağlara Taşlara Ağaçlara Hayvanlara neden zulm ve işkence eder Piçleşen bir zamanın hissizleşen beyinleri İşkenceye aç zihniyetleri Lağam çukuruna kapatsan da Her çağın faşist zihniyeti tekrar doğar (Dilgeş)

Erdal Öz"ü okuduktan sonra nefes almak öyle zor öyle zor ki.. her okuyuşta içimden bir şeyler koptuğunu hissediyorum. Ve bu kadar geç okuduğuma da bir o kadar üzülüyorum. Hikayelerdeki samimiyet öyle yoğun ki o hikayelerin içinden çıkmak istemiyor insan ama bittikten sonra tekrar hayata dönmek zorunda kalıyorsun galiba en zor olanı da bu.. son hikayesi olan "kanayan"i okuduktan sonra annemle birlikte oturup ağladık.. çünkü bende küçük yaşta yatılı kalmıştım.. o babayı ve anneyi ancak biz ve bizim gibiler anlayabilirdi.. nasıl güzel bir insan Erdal öz.. kalbi olan herkes bir parça Erdal öz okumali bence ...... (eşolili portakal)

'Ben bu kitaplarımda diyelim çevrilip dünyanın bir başka ucunda bile okunsa okuyanın yüreğinde küçük de olsa sanatsal bir sarsıntı yaratmayı amaçlamıştım.' Yaralısın'ı okurken, kendimi kitabın dünyasına kaptırıp, üzüntüleriyle bütünleşip, işkenceleriyle ben de acı çekmiştim. Kanayan'da ise tamamen bambaşka dünyalar içine sokmuş yazar bizi. Kısa öykülerden oluşan kitapta her birine derin duygular yüklemiş. Kim ne derse desin, ister siyasi kimliği nedeniyle eleştirilsin, ister başına gelen olayları açık bir şekilde anlatımı yüzünden yadırgansın; ben Erdal Öz'ü seviyorum. Samimi anlatımını, yaşanmışlıklarının içinde kaybolmayı, derinden hissedebilmeyi seviyorum. Okuyun, asla sıkılmayacaksınız... (ÖzgeAli Sarıyıldız)

Kitabın Yazarı Erdal Öz Kimdir?

Erdal Öz, 26 Mart 1935'te Sivas, Yıldızeli'nde doğdu. Devlet memuru olan babasıyla birlikte Türkiye'nin değişik yerlerini dolaştı. Tokat Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde başladığı Hukuk eğitimini, Ankara Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Türk Dil Kurumu Yayın Kolu'nda, Türk Sinematek Derneği Ankara Şubesi'nde çalıştı. Sergi Kitabevi'ni kurdu. 12 Mart 1971 müdahalesiyle başlayan ara rejim döneminde siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı ama yargılanma sonucunda aklandı. İstanbul'da üniversite çevresindeki arkadaşlarıyla a dergisini çıkardı. İlk öykü kitabı Yorgunlar'a (1960) dergisi yayınları arasında çıktı. İlk romanı Odalarda, aynı yıl Varlık Yayınları'nca yayımlandı. 1975-1981 yılları arasında Cem Yayınevi'nin Arkadaş Kitaplar adlı çocuk edebiyatı dizisini yönetti. 1981'de Can Yayınları'nı kurdu. Çok sayıda yazarı Türk edebiyatına kazandırmanın yanı sıra dünya edebiyatını saygın yazarlarının kitaplarını yayımladı.

Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Erdal Öz'ün Rasgele başlıklı şiiri, Kaynak dergisinde çıktı (1952). Yağmurlu Hikâye adlı öyküsü, Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayımlandı (1954). Varlık, Yenilik, Yeditepe, Pazar Postası, a, Değişim, Emek, Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde çeşitli öykü ve eleştirileri çıktı.

Erdal Öz, yapıtlarında toplum yaşamının bireyin iç dünyasındaki etkilerini duygusal bir üslupla dile getirdi. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 1970'lerde ve 80'lerde yayımladığı yapıtlarında 12 Mart döneminin hukuk dışı uygulamaları ve baskılarıyla karşılaşan tutukluların yaşantılarından kesitler verdi. Bireyin baskı, korku ve acı karşısındaki yalnızlığını, ezikliğini, direncini, umudunu etkin bir duyarlılık çerçevesinde işledi. Bunun başarılı bir örneği olan Yaralısın (1974) adlı romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. Kanayan (1973) adlı öykü kitabında; Deniz Gezmiş Anlatıyor (1976) ve Gülünün Solduğu Akşam (1986) adlı anı-romanlarında Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının idam kararı öncesi ve sonrasını, kendi izlenimlerini de katarak anlattı. Gülünün Solduğu Akşam'a girmeyen notlar ve izlenimlerini 2003'te Defterimde Kuş Sesleri kitabında topladı. SSCB gezisini içeren Allı Turnam (1977), 1998'de Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla yeniden yayımlandı. Dedem Korkut Öyküleri (1979), Beyaz Yele (1981), Alçacıktan Kar Yağar (1982) ve Babam Resim Yaptı (2003) adlı çocuk kitaplarını çıkardı. Havada Kar Sesi Var adlı öykü kitabı, 1987'de basıldı. Sular Ne Güzelse adlı kitabıyla 1998 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı, Cam Kırıkları adlı yapıtıyla 2001 Sedat Simavi Öykü Ödülü'nü aldı.

Erdal Öz'ü 6 Mayıs 2006'da yitirdik.

Erdal Öz Kitapları - Eserleri

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Yaralısın
  • Deniz Gezmiş Anlatıyor
  • Kanayan
  • Defterimde Kuş Sesleri
  • Cam Kırıkları

  • Odalarda
  • Havada Kar Sesi Var
  • Sular Ne Güzelse
  • Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!
  • Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?
  • Yorgunlar
  • Kırmızı Balon

  • Bir Gün Yine Allı Turnam
  • Allı Turnam
  • Babam Resim Yaptı
  • Dedem Korkut Öyküleri
  • Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!
  • Alçacıktan Kar Yağar
  • İki Deniz Öyküsü

  • Gülünün Solduğu Akşam
  • Sığırcıklar

Erdal Öz Alıntıları - Sözleri

  • Bu dört duvar arasında en büyük düşmanının duygu olduğunu çok iyi biliyordu artık; ama onsuz, duygusuz kalmayı başaramamıştı hâlâ. (Kanayan)
  • Aydınlıkçılar birer birer getiriliyorlar. Oral Çalışlar geldi, Gün Zileli geldi. Daha sonra da Doğu Perinçek. (Defterimde Kuş Sesleri)
  • Küçük insanların umutlanışı büyük oluyor. (Yarın, Nasıl Bir Gün Olacaksın?)
  • "Bir insan olarak, karşındaki insanın insanlıktan bunca uzaklaşmasını şaşkınlıkla izliyorsun. Duygu muygu hiç yok." (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Denizleri hep sevdim ben, suları hep sevdim; seni denizler, sular gibi sevdim; sular ne güzelse seni öyle sevdim. (Sular Ne Güzelse)
  • imam falan gelirse dua mua etmek için, siktir edeceğim. (Deniz Gezmiş Anlatıyor)

  • İşte açıkça söylüyorum: Ülkemin bugün içinde bulunduğu durumdan utanç duyuyorum. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Ancak şunu belirtmekte yarar var: Sovyetler Birliği’nde bütün kitaplar kapışılıyor. Kitap yetişmiyor. Yayımlanacak kitaplar bir, birbuçuk yıl öncesinden duyuruluyor. Okurlar, kitabevlerine gidip adlarını yazdırıyorlar, kitabı almak için sıraya giriyorlar. Böyle önceden sıraya girmedikçe, yeni çıkan bir kitabı edinmek oldukça güç oluyor. Kitaplar öylesine ucuz ki. Herkes, okumaya öylesine düşkün ki. (Allı Turnam)
  • Burada ölen yalnızca benim bedenimdir, ki zaten ölümlüydü, ölecekti.. (Gülünün Solduğu Akşam)
  • Hiç sevmemiştim hukuku. Bu ülkede hukukun yürümediğini, yaşadığım sıkıntılı dönemlerde, hukukun üstünlüğünün değil, hukukun nasıl alçakça kullanıldığının yakın tanığı olmuştum. (Cam Kırıkları)
  • Bu kere gülüyordun. Ama niçin bu kadar güzel gülüyordun? Sen kocaman bir yasaksın.. (Yorgunlar)
  • Nedir sanatçı? Bir büyük sancıyı içinde duyan insandır. (Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen!)
  • Benim o yaralı, ulu ozanımı barındıran bu ülkede, şimdi de bu salonda, bir başka büyük Türk yazarı için düzenlenmiş bir yaşgünü törenine tanık oluyorum. Çok heyecanlıyım. Bağışlayın. Çünkü ilk kez Nâzım Hikmet’in bu kadar yakınında oldum. İlk kez Aziz Nesin için konuşuyorum. Ve bunları, devrim yapmış bir büyük ülkenin başkentinde yapıyorum. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin ve devrim. Bu üç adın, bu üç büyük kavramın bir araya gelmiş olması, bir raslantı değildir.» (Allı Turnam)

  • "Suratında, kitapları kavrayan elinde, elini cebine sokuşunda, duruşunda, kendine güvenen ama hiç de rahat olmayan kıvançsız bir diklik, öyle bakıyor gözlük camlarındaki koyu yeşil akşama." (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yazmak korkutuyor beni. Çünkü herkesin olabiliyor sözcükler. (Yıl 1959. "Sözcük" diyor Adnan. Demek "kelime" karşılığı olarak gelip oturmuş yazı diline "sözcük") Yalnız benim olabilmeleri için ne yapmalıyım, bilemiyorum. Elbette herkes gibi ben de onları yığının içinden avuçlayacağım. Bu avuçlamaya kadar her şey yolunda gider her zaman. Bütün iş, avucunun içindekileri ortaya döküp sıraya koymaya, eğitmeye başladığında olup bitiyor. Bu öyle bir sıraya koyuş, öylesine bir eğitim olmalı ki, o bir avuç, bir daha eski, ortadaki yığına dönememeli. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)
  • Yorgunsun...Yaralısın da... (Yaralısın)
  • Bütün bu insanların içlerinde, eksilen, yok olan, yiten bir şey vardı. Balonlarla birlikte uçup giden bir şey. (Kırmızı Balon)
  • Altı aşçı dükkânı Üstü horhor çeşmesi (Alçacıktan Kar Yağar)
  • Parasını aldı mı doğruca sinemanın üstündeki kitapçıya gider, borcunu öderdi. Tek düşkün olduğu şey kitaptı. Eve gelir gelmez odasına kapanır, okurdu. (Kanayan)
  • Demokrasiyi yakalamış ve gelişmiş ülkelerin karşısında, ezik, boynu bükük, ilkel bir topluluğun üyeleri olmaktan sıkıldık. Dünyanın karşısına, başı dik, ülkesiyle, devletiyle övünen insanlar olarak çıkmak istiyoruz artık. Bu ülkeyi, çocuklarımıza, bir bütün olarak, güzelliklerle, insan haklarıyla, özgürlüklerle donatılmış, demokrat, uygar, örnek bir ülke olarak bırakmak istiyoruz. (Düşünüyorum da, Müthiş Bir Şey!)