Kambur - Şule Gürbüz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kambur kimin eseri? Kambur kitabının yazarı kimdir? Kambur konusu ve anafikri nedir? Kambur kitabı ne anlatıyor? Kambur PDF indirme linki var mı? Kambur kitabının yazarı Şule Gürbüz kimdir? İşte Kambur kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Şule Gürbüz
Editör: Belce Ünüvar
Yayın Evi: İletişim Yayıncılık
İSBN: 9789754703139
Sayfa Sayısı: 92
Kambur Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim - kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şey ve herkese kayıtsızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyormuşum gibi yapma zorunluluğumdandır.
Bana sorulsa bir gün "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye, herkesi kambur görmek olurdu dileğim. Yerden yüksekliğimin bu gülünç santimleri yüzünden, yaşama da ölüme de sizlerden daha yakınım. Daha sonraları yerimi yadırgamamak için, yükselme isteğini bir türlü anlayamam.
Zaten bir portakalın doğusu batısı olduğuna inananlardan değilim - dolayısıyla dünyanın da...
Bana renk bile sormayın - bir beyazdan ya da sarıdan ne anladığınızı bilmeden size yanıt veremem.
"'Genç bir yazarın ilk eseri' denecek, 'juvenilia' kategorisine sokulacak hiçbir yanı yoktu Kambur'un. Olgun bir yazarın elinden çıkmış, acemiliği, sakarlığı olmayan, olgun bir metindi."
Murat Belge
Kambur Alıntıları - Sözleri
- Oysa ben söylediğim her şeyi, yarı yarıya, hem savunmak hem de yerin dibine batırmak istiyorum.
- “İnsan ara sıra evini yakmalı ve çıkıp seyretmeli.”
- Ve bir gün başından savmak istediği arkadaşlarını eve davet edip bir sürü hazırlık yaptı. Fincanlar dolusu kahve içildi, bir sürü şey yendi. Tabaklar boşalıp, artık herkes daha fazla yiyemeyeceğine yeminler edip, kaşıkları fincanlara tersyüz edip koyduktan sonra, kulağının arkasında bir kalem, elinde bir defterle odaya girdi. Birinin önünde durup, "Üç kahve: 30.000... İki dilim börek: 20.000... Bir dilim kek: 10.000... Üç çeşit kanepe: 12.000... Bir bardak su: 4.000... Tuvalet parası: 1500..." diye yüksek sesle ve ciddi bir ifadeyle hesap yapıp, adisyonu önüne koydu. Şaka sanıp kıkırdayanların da başına aynı şey geldi. Biri, kekin yarısını yediğini; ısrar edilmeseydi bu kadar yemeyeceğini; böyle bir yer için fiyatların yüksek olduğunu söyleyip itiraz etti. Bizimki odanın ortasına geçip "Hadi çabuk - kapatıyoruz," diye bağırınca, işin şakası kalmadı. Paraları cebine atıp, arkalarından kapıyı çarparak kapattı. Sonra, aniden tekrar açıp, "Fiş isteyen var mı?" diye bağırdı.
- Deli olduğumu mu sanıyorsunuz? Nerden anladınız?
- Yaşamdan iptalimi istiyorum...
- "Ben dünyaya olup biteni hayretle izlemeye ve şaşırmaya gelmişim - durmadan şaşırmaya..."
- "Şimdi hiçbir şeyi sevmiyorum Yalnızca düşlüyorum"
- "Bende kaybolma isteği vardır."
- Yaşama devam etmek zorundaydım.
- Bir günü daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor olmam yarıda bırakıyor.
- belki de bütün psikanalizi tersine çevirmek gerek; yaşamın saçmalığı rüyalarınkinden kat kat fazla.
Kambur İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bazı kitaplar vardır onlar size bir şey anlatmak için değilde, bir şeyler hissettirmek için yazılırlar. Kambur'da öyle bir kitap işte. Çok ilginçtir yazar/clarice-lispector 'un kitap/yasam-suyu--81211 'nu okuduğumda da aynı hisse kapılmıştım. Bu kitap için de ne söylesem eksik kalacak, ne anlatsam belki kimileri için boş olacakmış gibi hissediyorum. Kitap adından da anlaşılacağı üzere bir kamburun anlatımı üzerinden yol alıyor. Sahi kamburluk sadece fizyolojik bir bozukluk mudur? Yoksa hepimizin görünmez kamburları var mıdır? Esas kambur yoksa görünenden ziyade görünmez olanlar mıdır?Bizi altında ezen, bu zor hayatı daha da zorlaştıran, kalabalıklar içinde yalnızlaştıran kamburlarımız... "İnsan kendisi için yaşamıyor; yığınlar için yaşadığını sanan, hiç yaşamıyor" Şule Gürbüz Kambur'u 18 yaşında yazmış. Bu kadar genç yaşta bu kadar derinlikli bir kitap yazmak ayrıca takdir edilesi bir durum. İstanbul'da Sanat Tarihi okuduktan sonra Cambrige'de felsefe eğitimi alan yazar, sanat tarihçisi olarak çalışmaya başladığı Dolmabahçe Sarayı'nda mekanik saat tamiri için gelen Recep Gürgen'den mekanik saat tamirinin inceliklerini öğrenmiş ve halen sarayın Saat Restorasyon Atölyesinde mekanik saat tamir ustası olarak çalışmaktaymış. " Bir cümle söyleyebilmek için -o da çoğu kez yalan- koca kitaplar yazılıyordu." 92 sayfalık bir kitap Kambur. Ama sayfa sayısının az olması sizi yanıltmasın. Bazen sadece bir satırın yazdığı sayfayı bitirmek bile uzun zamanlar alıyor. Kolay bir kitap da değil bu arada. Ama bence mutlaka okunması gereken bir kitap. Şule Gürbüz de mutlaka tanışmanız gereken bir yazar. "Deli olduğu mu mu sanıyorsunuz? Nerden anladınız?" Kamburu okurken iç sesinizle karşılaşmaya hazır olun. Kendi kendinizle konuştuğunuzu da düşünebilirsiniz. Bu sizi ürkutmesin. Hepimiz biraz deli değil miyiz zaten. Keyifle okuyun... (Filiz)
"Bir günü daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor olmam yarıda bırakıyor." Yazarın 18 yaşındayken kaleme aldığı ilk romanıymış. Bunu baz aldığımızda oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta olay örgüsü yok. Kambur yaşadığı olayları kendisi anlatıyor. Olayların somut yanlarından çok da içsel dünyasını aktarıyor bize. Karakterimiz oldukça acımasız, hem kendine hem de dünyaya karşı. Yabani, karanlık, ironik bir karakter.. Yaşamdan nefret ediyor. İnsanlara karşı pek olumlu bakmıyor. Kendi fiziksel görüntüsünden nefret ediyor. "Yaşama hoyratça davranmaya alışkınım; çünkü bozuk para gibidir. Edepsizce değil ama, yine de harcamak gerekir; yoksa, tedavülden kalkabilir." "Çirkin insanlardan iğrendiğim kadar güzellerden de iğrenirim. Hatta diyebilirim ki, estetik kaygısındaki her şey iğrendirir beni." Yazarın derin ve yoğun bir anlatımı var. Sizi kitabın içine çekip kamburun acısını sonuna kadar hissettiriyor. Onun karanlık dünyasında kendinizi sorguluyorsunuz. Bu kısa romanı kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. " Benden, bana kayıtsız kalınması ile benden nefret edilmesi arasında bir seçim yapmam istense, tereddütsüz, nefreti seçerim kayıtsız kalınacak bir yanım yoktur. Ve ben söylemek isterim ki, her şeye ve herkese kayıt-sızım. Değilmişim gibi davrandığım durumlar, yaşıyor-muşum gibi yapma zorunluluğumdandır." (eda)
DİPÇE : Kambur; yazarın genç bir yaşta ürettiği ilk eser olmasına rağmen; yorgun bir konu , yorgun bir karakter seçimi ile gençlik yapıtı olmaktan sıyrılmış bir eser niteliğindedir. Yerli ve yabancı birçok yazarın, eksikliği, zayıflığı ve çoğunlukla kötülüğü yüklediği bir karakter bahusus bir metafordur bu biçimsizlik. Quasimodo ile belleğimize yerleşen ve ondan önce Shakespeare'den kulağımıza çalınan Kamburlar... İsimli isimsiz... Şule Gürbüz'ün kamburu da böylece eklemleniyor zihnimize ; herkesi içine aldığı için cinsiyeti de adı da belli değil. Bu haliyle kolaylıkla birey olmaktan çıkıp , şekilsizliği ile yaşamlarımızın çıkıntılarına dönüşebiliyor. Yine de birey olarak düşünürsek ve içeriğe bağlarsak gazete haberinde gördüğü bir cenaze törenine gidiyor çünkü gözü hep ölümde.Yaşamla ölüm arasında ölüme bakan tarafa kayıyor hep. Hakkı da var, çünkü yaşadığı var sayılmıyor, ölüme yakınlık, Tanrı'yla yüzleşmek belki hesap sormak telaşıdır, bu nedenle yazar cenazeye taşıyor bizi de. Bir başka deyişle şekliniz şemaliniz ne olursa olsun ölüme davetlisiniz nihayetinde demek istiyor. Yaşam ve ölüm arasında bir bütünlük, bir lineer çizgi olduğu düşüncesini parçalıyor alaysılıyor. Tam olan, bütün olan her şeye, düzgüne doğruya estetiğe öfkesini hicivleştiriyor. "Nasıl paramparça bir gökyüzüydü bu böyle, gökyüzü bütün değil .." diyerek yaşam boyu paramparça olduğumuzu, arttığımızı eksildiğimizi ve hep yapım aşamasında olduğumuzu hatırlatıyor. Yaşam panayırında kendimi perdede seyrediyorum, diyor müdahale edemiyorum,bu oyuna ara verilmiyor oyundan çıkan geri gelemiyor...yanım yörem ölülerle dolu. Bir tükenmişin ya da hiç yaşayamamışın hezeyanları gibi anlatıyor ölüm gerçeğini. Kamburu öteki kılan mükemmellerin, bu oyunu kendisinin yönettiğini sananların içlerinde öbek öbek kabarttıklarının nasılsa dıştan görülmediği yanılsamasına gülüyor. Ara sıra yazmış olduğu bir günlüğü karıştırıyor 1839'da başlayıp 1994'te biten 30 Şubat'larda not düşülen bir günlük. Gökyüzü gibi parçalara ayrılmış uçarı vakitlerde zamansız ve mekansızlığı vurguluyor yine. Michel del Castillo'nun Kambur'u gibi Şule Gürbüz'ün kamburu da müzikle yaşamın kontağına tutunuyor. Ve yine kontrbasının iki vuruşluk esiyle... Kendi cenazesinde yaşamının müziği yankılanıyor. Aforizmalarla örülü bir eser. Diğer eserleri için güçlü bir referans sunuyor. Keyifli okumalar. Esen kalın. (Gncokuyor)
Kambur PDF indirme linki var mı?
Şule Gürbüz - Kambur kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kambur PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Şule Gürbüz Kimdir?
1974'de doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde sanat tarihi ile İspanyol Dili ve Edebiyatı, Cambridge Üniversitesi’nde felsefe eğitimi aldı. Antika saatlerin tamiri üzerine ustalaştı. Bu alandaki çalışmalarına 1997’de Dolmabahçe Sarayı’nda başladı. Çalışmalarını halen Milli Saraylar Müdürlüğü bünyesinde sürdürmektedir.
Ödülleri
2011 Türkiye Yazarlar Birliği Kamu Yayıncılığı Ödülü (Saat Kitabı)
2012 Oğuz Atay öykü ödülü (Zamanın Farkında)
Şule Gürbüz Kitapları - Eserleri
- Kambur
- Coşkuyla Ölmek
- Öyle miymiş?
- Zamanın Farkında
- Ağrıyınca Kar Yağıyor
- Ne Yaştadır, Ne Başta Akıl Yoktur
- Saat Kitabı
Şule Gürbüz Alıntıları - Sözleri
- "Şimdi hiçbir şeyi sevmiyorum Yalnızca düşlüyorum" (Kambur)
- ve umut, kaygan bir peri (Ağrıyınca Kar Yağıyor)
- Tecrübe hataya mani değil hatayı tanımaya imkan imiş, ama sen hata yapmasan da ne yaptığını aslında bilemeyeceğini öğrendin. (Öyle miymiş?)
- Hayatla her anlaşmaya varan, varamayanın kederini artırır, onun garipliğine bir ilmek daha atar. Dünyayı her makul bulan onu ayıplayanı yalnızlaştırır, tuhaflaştırır, şartlarını her kabul eden ve ona göre davranan, yaşamada şart olmayacağını düşünenin önermesini daha da gizler, daha da bulunmaz yere saklar ve bunu arayanı da gitgide azaltır. (Coşkuyla Ölmek)
- her deniz anlamını ararken bulanık nehir gölgelerinin yaratılış günlerinde özlem nasılsa gidip gidip hep durmaktır kendinde (Ağrıyınca Kar Yağıyor)
- belki de bütün psikanalizi tersine çevirmek gerek; yaşamın saçmalığı rüyalarınkinden kat kat fazla. (Kambur)
- Ah, öne geçme nedir halbuki Öne geçme arkadan gelen herkesi bekleme demektir. (Öyle miymiş?)
- Herkesin kendi yerine yaşadığı ve kendi yerine öldüğü söylenir hep, ama herkes kendi de değil, kendi yerinde de. (Zamanın Farkında)
- Hiçbir şeyin yetmediği insana kitap yeter mi? (Öyle miymiş?)
- Öyle ya hayatı kim ölüden iyi bilirmiş. (Öyle miymiş?)
- Bir günü daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor olmam yarıda bırakıyor. (Kambur)
- bir zaman olayım ardında aradığı olmayan - (Ağrıyınca Kar Yağıyor)
- Her şeyin aranmasında ben bulunmaktım ama bir telaştan gizlenmiştim de... (Ağrıyınca Kar Yağıyor)
- "Allah bize lütuf verdi," denilir, belki sade mühlet vermiştir. (Öyle miymiş?)
- "Kadere bakan güneşe bakan gibidir, Işığı görür, sınırları algılayamaz." (Öyle miymiş?)
- - Huzursuzluktan kurtulmanın yolu nedir? - Daha da huzursuz olmaktır – ta ki artık seni rahatsız edene dek. (Ne Yaştadır, Ne Başta Akıl Yoktur)
- Sabah uzun, öğle daha uzun, akşam kısa, gece nihayetsizdir. Çocukluk kısa, gençlik daha kısa, yetişkinlik uzun, ihtiyarlık bir akşam saatidir. (Öyle miymiş?)
- "zamanlara dair umudu ve sorumluluğu olmayanın niye saati olur ki" (Saat Kitabı)
- ve ölümün sorusuyla vuruldu içimin kapısı. (Ağrıyınca Kar Yağıyor)
- Yaşamdan iptalimi istiyorum... (Kambur)