Kalpaklılar - Samim Kocagöz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kalpaklılar kimin eseri? Kalpaklılar kitabının yazarı kimdir? Kalpaklılar konusu ve anafikri nedir? Kalpaklılar kitabı ne anlatıyor? Kalpaklılar PDF indirme linki var mı? Kalpaklılar kitabının yazarı Samim Kocagöz kimdir? İşte Kalpaklılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Samim Kocagöz
Yayın Evi: Literatür Yayınları
İSBN: 9750404559
Sayfa Sayısı: 699
Kalpaklılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Türkiyeyi yağmaya gelen 1919 yılının sömürgecilerine karşı kabaran öfke, o yılların öfkesidir; o yılların hiddetidir. Ama bugün de sömürgeciliğe karşı duyulabilecek öfkenin aynıdır elbette.-Samim Kocagöz
Düşman donanması açıklarda demirlemiş, iki harp gemisi rıhtıma biraz daha yaklaşmıştı... Güvertedeki askerler ellerini, şapkalarını sallıyor, marşlar söylüyorlardı... Mavili beyazlı elbiseler giymiş genç kızlar, ellerinde çiçekler, vapurlardaki askerlere öpücükler yolluyorlardı.
İngilizlerin güdümündeki Yunan ordusu 15 Mayıs 1919da İzmiri işgal ederken genel manzara böyleydi. Ta ki karaya ayak basan ilk Yunan askerlerinin ortasına bir el bombası atılana kadar. Bombayı atan gazeteci Hasan Tahsin, Dövüşe ben başlıyorum, siz devam edeceksiniz diyecek kadar emindi çaktığı bu ilk kıvılcımın tüm ülkeyi saracağından. Yanılmamıştı da: İzmir bir sembol oldu, bayrak oldu, taştı Anadolunun içlerinden. Cephelerde Mehmetler, dağlarda efeler, her türlü imkânı kullanarak askerlere cephane taşıyan kadınlar, tüm Anadolu tek yürek oldu, başkaldırdı işgalcilere ve onların işbirlikçilerine.
Kalpaklılar, Samim Kocagözün belgelere dayanarak işlediği bir destan: İşgal altındaki topraklardan Kuvayı Milliyenin doğuşuna, cephelerdeki çarpışmalardan gerici ayaklanmalara kadar Kurtuluş Savaşının, bir ulusun bağımsızlık için verdiği mücadelenin gerçek destanı.
Bu destan, Kalpaklılarla bir bütün oluşturan Doludizginle devam edecek.
Kalpaklılar Alıntıları - Sözleri
- "Kim oluyormuş bu Kuvayı Milliye!" - "Millet! Kumandan Bey! Türk Milleti"
- "Allah hepimizin yardımcısı olsun Müjgân"
- Artık herkes, ölüm sırasını bekliyordu...
- "Ölmedik! Daha ölmedik, esir yaşamayacağız... ya bu vatanı kurtaracağız...Ya da öleceğiz...
- "Allah'ın inayeti, Peygamber Efendimiz'in ruhaniyeti bizimledir. Tevfik Allah'tan, gayret bizden..."
- Şu memleket bir kurtulsun, bütün bir gelecek bizim...
- "Vazifeni başarırsan kahraman olursun. Vazifen uğrunda ölürsen bil ki, yine kahramansın. "
- Bilginizin, zekânızın cahili bulunuyorum..
- "Kato Venizelos"
- " Onlar, şehitlerimiz, bu topraklarda yattıkça, bu topraklar bizimdir." "Bizimdir" "Topraklarımıza basan düşmanların çizmelerini başlarına geçireceğiz. Hak bizimdir, bizimdir " ️
- Biliyorum; beni paramparça edecekler. Ama ben de onların birkaçını parçalayacağım. Geri kalanını millet yok edecek, yurdumuzdan kovacak...
- " Sizi, Müjgan Hanım" dedi, "memleketim kadar, Türkiye kadar sevdim. İnanınız"
- "Sizi, Müjgan Hanım" dedi, "memleketim kadar, Türkiye kadar sevdim. İnanınız..."
- "Biz, bu şehit yağmura, doluya ve bundan mütevellit seylâba rağmen koşturuluyorduk. Yürümekte biraz ağır davranan, âcizler gibi süratli yürüyüş beceremeyen; yumruk, tekme, dipçik darbelerine maruz kalıyorduk. Bazen de süratli yürümek kabahat oluyordu."...
- “Yaslı gittim şen geldim. Aç koynunu ben geldim.”
Kalpaklılar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kalpak giyenler kimlermiş iyi bildim... Ahh güzel ülkem.. Senden yaralı bir başka memleket var mıdır ve senden daha güzel ?.. Kurtuluş Savaşı'nı en iyi anlatan eserlerden biri olan bu kitabı yer yer gözyaşı dökerek, yer yer sinirden kabararak ve yer yer hüzünlü gülümsemelerle okudum. Eserdeki olay örgüsü, anlatılan zaman-mekan kavramı, insanların duyguları ve yaşayışları öylesine güzel anlatılmış ki söylenecek sözler çok sınırlı. Eleştirmeye kalksam eleştirilecek yer bulamam çünkü olaylar ne taraflı yazılmış ne hakaret edilmiş ne de abartılmış. Bir tarihi roman ancak bu kadar güzel yazılabilirdi. Kitap ayrıca 1959 yılında filme de aynı isimle uyarlanmış ki keşke böyle eserlerin hepsi filmleştirilse diyorum ve hatta unutulmaya yüz tuttuğu için tekrar tekrar tiyatrolara, sinemalara konu olsa. Tarih seven veya sevmeyen herkesin çok rahatlıkla ve severek okuyacağı bir roman olduğunu söyleyebilirim. Yalnızca yer yer eski Türkçeye ait kelimeler okumayı yavaşlatabilir. Ama bu da benim açımdan eseri daha bir değerli kıldı. Çok çok sevdim.. İncelikle, okumanızı öneririm. (Z.)
İnceleme 4. Paragrafla Başlıyor: Merhabalar. Uzun süre sonra en çok da kendime. Kaybettiğim, savrulduğum, sığınılacak liman olarak edebiyatı ciddi bir zamandır tercih etmediğim kendime... Nasılsın? Hissizleştin mi? Yoksa hissin ne demek olduğunu yeniden mi tanımlıyorsun kendince? Ne de zekisin ama... yazık çok yazık esiyorsun gibi geliyor mu bazen? Haklı mısın? Fazla mı susuyorsun yoksa gereksiz mi konuşuyorsun? Neredesin fatih? Bul kendini! Yoksa kaybolduğunun dahi farkına varılmayacak. Doğru konuma yerleştir kendini. O konum neresi olursa da gereklerini KORKMADAN yap. Korkak olma. Hatta makyaveli bile dinleyebilirsin bazen. Hasıl size de merhaba. Hâlâ kendimle yüzleşmemden sıkılıp çıkmadıysanız incelemeden kitap hakkında da bir şeyler söyleyeceğim. Öncelikle çok net bir şekilde belirtmeliyim ki kurtuluş savaşı ile alakalı kaliteli bir şeyler okumak istiyorsanız bu kitap o kitap arkadaşlar. Savaşı ve tarihi anlatan romanlardan okuduğum çok iyi olay örgülerinden ve anlatın tarzına sahip kitap. Olayların birbirine bağlanış şekli, anadolu ve istanbuldaki durumun ayrı tasvirleri, vatan haini imgesinin spesifikliği... vallahi ben bayıldım. Yani genelde bu tarz kitapları elime alırken off kesin aynı sıkıcı anlatım, ezberlenmiş epik anlatımın sıkıcılığı ile ölürüm. Ama bu myle değil. Gerçekten başarılı bir anlatımdı. Kitabı okuma sürecim o kadar uzadı ki karakter değerlendirmesi yapamıyorum. Ama samim abi çok mutlu oldum. Yani benim için sinemacılarda bir klişe vardır ya "Çanakkale zaferini anlatan düzgün bi film bile yok bak yabancılar nasıl yapıyorlar klişesi" bunun edebiyatta yansıması kurtuluş savaşını anlatan kitapların -ki buna halide edipler bile dahildir- yeterli ve etkili olmadığıydı. Samim abi kalpaklılar ile bu bakışımı kırdı. Çok teşekkürler abi. (Hikmet Benol)
Samim Kocagöz'ün bu kitabı kurtuluş savaşı dönemini anlatan epik bir roman.Yazar bu romanı yaşamış bir kişiden dinlemiş ve belgelerden yararlanarak yazmıştır. Yunanlıların İzmir'i işgal etmesiyle birlikte İlk kurşunu diyorlar ( fakat kitapta bomba yazıyor) Hasan Tahsin gerçek adı ( Osman Nevres ) atıyor ve savaşın başlamasına vesile oluyor ve şehit oluyor. Bu kitap Vatan ve milleti sevgisi uğruna Kahraman Askerlerimizin,kadınlarımızın,dedelerimizin nasıl mücadele ettiklerini,o zamanın şartlarıyla ,gözlerini kırpmadan düşmanlara karşı nasıl bir ölüm kalım savaşı yaptıklarını anlatıyor.Okurken kitabı yaşadım bugünlere nasıl geldiğimizi,kimlerin vatan topraklarından kanının döküldüğünü ,kadınlarımızın namus uğruna kendini astıklarını,bomba taşımak için can verdiklerini ,yırtık çorapla savaşmaya giden askerlerimizi düşündüm.Biz buralara kolay gelmedik. Türkiye Cumhuriyeti kolay kazanmadık . Fakat bunları okuyupta öğrenmek bize zor geliyor. Tarih kitapları okumayı hiç sevmiyordum fakat okuyacağım geçmişimi öğrenerek yaşayacağım.Mustafa Kemal Atatürk 'ün de dediği gibi "Tarihini bilmeyen millet yok olmaya mahkumdur…." (Sevilay Küçük)
Kalpaklılar PDF indirme linki var mı?
Samim Kocagöz - Kalpaklılar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kalpaklılar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Samim Kocagöz Kimdir?
Samim Kocagöz (d. 13 Şubat 1916, Söke - ö. 5 Eylül 1993, İzmir). Türk romancı.
1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1942-1945 arasında Lozan Üniversitesi'nde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Okulu'nda edebiyat, Devlet Konservatuvarı'nda sanat tarihi dersleri verdi. Söke'de çiftçilikle uğraştı.
1950'den sonra İzmir'e yerleşti. İlk romanı İkinci Dünya 1938'de yayınlandı. Servet-i Fünun Uyanış, Ses, Hep, Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Yenilikler, Yeditepe gibi dergilerle Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanan öyküleriyle bilinir.
1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı.
Gözlemlere dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı. Ölümünden sonra adına bir öykü ödülü kondu.
2006-2007 tiyatro sezonunda 50. Yılını yaşayan İzmir Devlet Tiyatrosu, yazarın hemen hiç bilinemeyen "Islak Ekmek" adlı oyununu repertuvarına aldı.
Samim Kocagöz Kitapları - Eserleri
- Kalpaklılar
- Doludizgin
- Onbinlerin Dönüşü
- İzmir'in İçinde
- Yılan Hikayesi
- Mor Ötesi
- Nabi’nin Park Kahvesi
- Tartışma
- Eski Tüfek
- Bütün Öyküler
- Bir Çift Öküz
- Sam Amca
- Eski Toprak
- Baskın
- Gecenin Soluğu
- Roman ve Yazarlık Onuru
- Cihan Şoförü
- Yağmurdaki Kız
- Yolun Üstündeki Kaya
- Zar Kanat
- Bir Karış Toprak
- Mor Ötesi / Simon Pepeta
- Alandaki Delikanlı
- Ahmet'in Kuzuları
- Bu da Geçti Yahu
Samim Kocagöz Alıntıları - Sözleri
- ... babamım dilinden düşmeyen, kasabalıların bulutlar için söylediği bir tekerlemesi vardı ki benim de dilime dolandı: 'Bulut gider Aydın'a, bak sen işine kaydına; bulut gider Ada'ya, sen gir kapan odaya!' (Nabi’nin Park Kahvesi)
- Dünya yüzünde iyi yürekli, zeki insan olmak bile, toplumlara yön vermek için yeterli değildir ve diyeceğim ki, bir politikacı istediği kadar inanmış adam olsun, içinde yaşadığı toplum, onun inançlarına uygun olgunluk ve hazırlıkta değilse, hiçbir şey yapamaz... (Onbinlerin Dönüşü)
- ... istiklal davamıza ihanet edenler, Mustafa Kemal Paşa'nın zafer çelenklerinin üstüne oturup, milleti Osmanlı dönemindeki gibi yine soymaya başladılar. Osmanlıdan iliklerimize işleyen, bilinçaltımıza yerleşen huylarımızı da Mustafa Kemal Paşa, düşmanı süngüsüyle denize attığı gibi, nasıl ülkenin dışına atsın? Politik taktik ve dehasıyla dize getirdiği batılı siyasileri yendiği gibi, içimizdeki şeytanı nasıl yensin? (Nabi’nin Park Kahvesi)
- Şu memleket bir kurtulsun, bütün bir gelecek bizim... (Kalpaklılar)
- " Onlar, şehitlerimiz, bu topraklarda yattıkça, bu topraklar bizimdir." "Bizimdir" "Topraklarımıza basan düşmanların çizmelerini başlarına geçireceğiz. Hak bizimdir, bizimdir " ️ (Kalpaklılar)
- Kasabanın sessizliği içinde horozlar kıyametler koparıyordu. Bu horoz sesleri beni sabahın sersemliğinden uzaklaştırır; önümde kocaman bir gün bulunduğunu hatırlatır. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- İnsanoğlunun en büyük sanat eserlerinden biri de, kendine göre yarattığı sevgisinin destanıdır. Her insan, yaratabildiği, hayal edebileceği kadar bir sanat eseri ortaya koyar. Bu da aşkıdır. (Onbinlerin Dönüşü)
- Biliyorsunuz, biz burada misafir sayılırız. Halk bizi istediği müddetçe , severse oturacağız. Yunanlılar gibi zorbalık edecek değiliz. Bu sözlerim , İtalyan hükümetinin de düşüncelerini ifade eder. (Doludizgin)
- Bize BÜROKRATLAR, her seferinde 'Kalkın Ey Ehli Vatan!' diyorlar; hepimiz ayağa kalkıyoruz. Sonra da ONLAR, hemen kalktığımız yere oturuveriyorlar... Bizler de hemen her seferinde ayakta kalıyoruz! Bir türlü halkla birleşme, işçi ile bütünleşme yolunu, olanağını bulamadık, başaramadık. (Tartışma)
- "Buralarda adettir; büyük toprak sahipleri, köylüye topraktan başka tohum, bütün yıl yetecek ürün alıncaya dek dayanma _yiyecek, içecek, tarlaya bakım masrafı- verir; buna karşılık köylü de, bir çift öküzü ile tarlada çalışır, sürebildiği denli toprak sürer, ürün kalkınca kazanca ortak olurdu." (Bütün Öyküler)
- Bakın şu şehrin damlarında yuva kuran leyleklere. Evlerin saçaklarındaki kumrucuklara: Ekmek belâsına bizler gibi sağa sola uçuşur dururlar. Ama onların hali bizden iyi. Geçimlerinin yeri yöresi belli... (Yolun Üstündeki Kaya)
- " Sizi, Müjgan Hanım" dedi, "memleketim kadar, Türkiye kadar sevdim. İnanınız" (Kalpaklılar)
- Aradan yıllar geçti. Ondan kalan kitapları karıştırırken sırrını çözdüm. Kafamdaki soruların karşılığını buldum. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- ''Milletin malı, millete gerek arkadaşlar!'' ''Allah'ın emri, Mustafa Kemal Paşa'nın kavli bu: Hak milletindir! dayanın kardaşlar!'' (Doludizgin)
- (Türkiye bugün, sosyalist bir mücadele yapacak aşamada değildir. Türkiye'nin feodal yapısı ve yarı-bağımlı olması, buna engeldir. Öyleyse önce, anti feodal ve anti emperyalist mücadele verilmelidir. İlk sorun demokratik özgürlüklerin ve bağımsızlığın sağlanmasıdır. Sosyalizme ancak bu aşamaya geldikten sonra geçilecektir. Anti - emperyalist mücadele, devrimci eylemin «milli» olmasını gerektirir. Bu nedenle anti - emperyalist mücadeleye, işçi sınıfından başka bütün öteki «milli» güçler de katılacaklardır. Sınıflararası bir ittifak, bir güçbirliği söz konusudur.) (Tartışma)
- "Biz halkımızdan bu denli koptuk mu? Hani Haziranda tankların üstünden atlayan işçi kardeşlerimiz? Hani bizi destekleyen köylülerimiz? Hani partili, partisiz aydınlarımız!..." (Tartışma)
- "İktidarın maşaları, kendisi de ya, illa bilimcilerle, sanatçılarla uğraşacak. Kitaptan, yazıdan ödleri kopuyor." " Ee.. hak veririm, neden korkacaklarını biliyorlar. Hiç olmazsa bu denli akılları var." (İzmir'in İçinde)
- ''Daha neler kaldıracağız... Ali Kemal namussuzu istediği kadar Peyâm-ı Sabah gazetesinde bir yerlerini yırtsın. ''İki buçuk baldırı çıplak Anadolu'da isyan etmiş diye yazıyor ya... Görür o iki buçuk baldırı çıplağı...'' (Doludizgin)
- Demek çıban, yara sandığımızdan da derin, büyük. Bizim kuşağın çoğunlukta olan namuslu kişileri, Balkan denildi dövüştük; seferberlik denildi, koştuk; İstiklal Harbi deyince, canımızı ortaya koyduk. (Nabi’nin Park Kahvesi)
- ''Söyle Hasan oğlum,'' dedi, ''söyle Kumandan'a biz ne Yunan'ı ne de İtalyan'ı istiyoruz... İyi anlat.'' (Doludizgin)