dedas
Turkcella

Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kafamda Bir Tuhaflık kimin eseri? Kafamda Bir Tuhaflık kitabının yazarı kimdir? Kafamda Bir Tuhaflık konusu ve anafikri nedir? Kafamda Bir Tuhaflık kitabı ne anlatıyor? Kafamda Bir Tuhaflık kitabının yazarı Orhan Pamuk kimdir? İşte Kafamda Bir Tuhaflık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 08:43
Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Pamuk

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750830884

Sayfa Sayısı: 490

Kafamda Bir Tuhaflık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Kafamda Bir Tuhaflık" hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk’un üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlut ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin İstanbul’daki hayatlarını hikâye ediyor.

1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlut, İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini, Anadolu’dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın kaynağını hep merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.

Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler?

"Kafamda Bir Tuhaflık" bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.

Kafamda Bir Tuhaflık Alıntıları - Sözleri

  • Mutlu olduğunu düşünürse onu kaybedebilirdi.
  • "Kafamda bir tuhaflık var. " "ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi."
  • Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.
  • Hayatın vereceği huzur ve güzellik ancak hayatından uzakta başka alemleri düşlerken ortaya çıkıyordu.

Kafamda Bir Tuhaflık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İstanbul"a ihanet ettik !: Orhan Pamuk, küçük yaşlarda babasıyla beraber gelip İstanbul"a yerleşen yoğurtçu-bozacı Mevlüt"ün yaşamı üzerinden size İstanbul"un 1969-2012 yılları arasındaki değişim ve gelişim sürecini anlatıyor, yaşatıyor. Kitap çok sesli bir anlatımla, bir aşk hikayesini, tarihi bir geçmişi, devrin sosyal ve kültürel yaşantısını gözler önüne seriyor. Kitapta İstanbul"un nasıl parsel parsel paylaşılıp betonlaştırıldığını okurken 'Şahsımın'; "İstanbul"a ihanet ettik" sözleri geldi aklıma. Ve çok haklı, O ve emsalleri İstanbul"a ihanet ettiler... Oldukça anlamlı bir okuma oldu. İyi okumalar (genius)

Yeryüzünün en güzel şehri İstanbul'un değişim ve dönüşüm hikâyesi!: Orhan Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı romanını okuyup bitirdiğimde “Bir insana durduk yere Nobel Ödülü vermiyorlarmış” dedim kendi kendime. Gerçekten de öyle. En sonda söylemek istediğimi en başta ifade etmem gerekirse müthiş bir gözlem, inceleme, araştırma ve betimleme gücüne dayanıyor eser. Bize bizim hikâyemizi anlatıyor yoğurt ve boza satıcısı Mevlüt Karataş’ın hikâyesi üzerinden. • • • Mevlüt Karataş’ın hikâyesi 1960’lı yıllarda babasıyla birlikte okumak için İstanbul’a gelmesiyle başlıyor. Eser, her ne kadar Mevlut Karataş’ın İstanbul’daki yaşamını, hayallerini, umutlarını, yalnızlığını, aşkını, yaşadığı tuhaflıkları ve arkadaşlarını konu alsa da aynı zamanda 1969 ile 2012 yılları arasında İstanbul’un geçirdiği tarihi, ekonomik, sosyal, kültürel, kentsel değişimi ve dönüşümü anlatıyor bizlere. • • • Mevlüt Karataş örneğinde de olduğu gibi İstanbul’un dış çeperine gelip yerleşen insanlarımızın barınabilmek için gecekonduları nasıl inşa ettiklerini; karınlarını doyurabilmek için sokak satıcılığı başta olmak üzere enformel sektörde kendilerine nasıl iş bulduklarını; şehre tutunabilmek için ise akraba ve hemşericilik ilişkileri başta olmak üzere ekonomik, sosyal, siyasi ve dini dayanışma ağlarına nasıl dahil olduklarını bir bir anlatıyor. Bunların yanında tarihsel olarak yaşanan toplumsal dayanışma ve çatışma alanlarını, kültürel yozlaşmayı, gecekondulardan apartmanlara geçiş süreçlerini, siyasi olayları ve bu olaylarda karşı karşıya gelen insanımızın yaşadıklarını olduğu gibi resmediyor. Yazar, tüm bu olup bitenleri anlatırken İstanbul’un gecekondu bölgeleri ve şehir merkezinin sokaklarında, caddelerinde, kahvehanelerinde, lokantalarında, sinemalarında, alışveriş merkezlerinde, eğlence mekânlarında ve evlerinde adeta adım adım dolaştırıyor bizi. • • • Kitabı okudukça hem Mevlüt Karataş’ın, hem de bir zamanlar “taşı toprağı altın” olarak görülen İstanbul’un zaman içerisinde nasıl değişip dönüştüğüne şahit oluyor insan. İstanbul mu Mevlüt’ü değiştirip dönüştürüyor, yoksa Mevlüt gibi İstanbul’a akın eden milyonlar mı İstanbul’u değiştirip dönüştürüyor? Mevlüt Karataş’ın “Kafamda bir tuhaflık var. Ne yapsam bu âlemde yapayalnız hissediyorum kendimi” sözlerindeki “tuhaflık” ve “yalnızlık” kendinden mi yoksa şehrin hayhuyundan, kalabalığından, keşmekeşliğinden mi kaynaklanıyor? İşte tüm bu soruların cevaplarını “Kafamda Bir Tuhaflık” kitabında ustaca anlatıyor Orhan Pamuk. • • • Pamuk’un, kitabın sonuna kadar Mevlüt Karataş’ın ve yakınlarının bazı alışkanlıklarını anlamsız bir şekilde sürekli ön plana çıkarmış olmasından rahatsızlık duymuş olsam da biri bana ülkemizde yaşanan göç süreçlerini, gecekondulaşmayı, apartmanlara geçişi, bir dünya şehrinin bu hale nasıl geldiğini, gelenekle modernlik, köyle şehir, gecekonduyla kent kültürü arasında sıkışıp kalan insanımızın hallerini okumak için bir kitap tavsiyesi istese hiç düşünmeden “Kafamda Bir Tuhaflık”ı öneririm. Baudelaire’nin dediği gibi, “Ne yazık ki bir şehrin şekli şemaili bir insanın kalbinden çok daha hızlı değişir”miş. Bu değişimi görmek isteyen okurlara iyi okumalar dilerim! (nalkan)

Mevlut'un hayat hikayesi. Babasından kendisine uzanan, hayatta kalmak için mücadele verdiği bir hayat. Sürükleyici aynı zamanda, Mevlut'u okurken sayfalar akıp geçiyor. O zamanın siyasi olayları, yaşam koşulları vb. her karakterin gözünden anlatılmış, kadın ve erkeğin arasındaki bakış açısı, hayattaki rolleri çok güzel tabir edilmiş. Özellikle romanda geçen diğer karakterlerin gözünden anlatımlar şahane olmuş. En sevdiğim kısmı bu oldu. Romanda en çok etkilendiğim şey ise Mevlut'un 3 yıl boyunca Samiha'ya mektup yazmasına rağmen amcaoğlu Süleyman yüzünden Rahiya'yı kaçırması ama aynı zamanda en büyük mutluluğu yine Rahiya da bulmasıdır. Öyle ki kitabın sonunda Rahiya'nın ölümü sonucu kardeşi Samiha ile evlenmesine rağmen; "Ben bu alemde en çok Rahiya'yı sevdim." der. (Yağmur Gökmen)

Kitabın Yazarı Orhan Pamuk Kimdir?

Ferit Orhan Pamuk (d. 7 Haziran 1952, İstanbul), Türk yazar. Birçok başka edebiyat ödülünün yanı sıra 2006 yılında Nobel Ödülünü kazanarak bu ödülü alan en genç yaşta alan iki kişiden biri olmuştur. Kitapları altmış dile çevrildi, yüzü aşkın ülkede yayımlandı ve 11 milyon baskı yaptı. 2006 yılında TIME dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçilen Pamuk, Nobel edebiyat ödülünü alan ilk Türk'tür.

Yaşam öyküsü

Orhan Pamuk yazarlığa 1974 yılında başladı. 1979 yılında ilk romanı olan "Karanlık ve Işık" ile katıldığı Milliyet Roman Yarışmasında birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu ile paylaştı. Bu romanı ancak 1982 yılında Cevdet Bey ve Oğulları adıyla yayımlandı. 1983 yılında bu kitapla Orhan Kemal Roman Ödülüne layık görüldü.

Pamuk'un daha sonra yazdığı kitaplar da çok sayıda ödül kazandı. İkinci romanı olan Sessiz Ev 1984 yılında Madaralı Roman Ödülünü kazandı. Bu romanın Fransızca tercümesi de 1991 yılında Prix de la Découverte Européenne ödülüne hak kazandı. 1985 yılında yayımlanan tarihi romanı Beyaz Kale ile 1990 yılında ABD'de Independent Award for Foreign Fiction ödülünü kazandı ve yurtdışında tanınmaya başlandı. Orhan Pamuk, 2002 yılında yayımlanan Kar kitabını, Türkiye'nin etnik ve politik meseleleri üzerine kurulu bir politik roman olarak tanımlamaktadır. Kar romanı Amerika'da 2004 yılında "yılın en iyi 10 kitabından biri" olarak gösterilmiştir. Yıllar geçtikçe Orhan Pamuk'un Türkiye dışındaki ünü artmaya devam etti. 1998 yılında yayımlanan Benim Adım Kırmızı 24 dile çevrildi ve 2003 yılında İrlanda'nın ünlü International IMPAC Dublin Literary Award ödülünü kazandı.

Romanlarının dışında, yazılarından ve söyleşilerinden seçmelerin ve bir hikâyesinin yer aldığı Öteki Renkler (1999) ve Ömer Kavur'un yönettiği Gizli Yüz adlı filmin senaryosu (1992) vardır. Bu senaryo, 1990 yılında yayımladığı Kara Kitap romanındaki bir bölümden yola çıkılarak yazılmıştır.

Orhan Pamuk ABD'de yayımlanan Time dergisinin 8 Mayıs 2006 tarihli sayısının "Time 100: Dünyamızı Biçimlendiren Kişiler" başlıklı kapak yazısında tanıtılan 100 kişiden biri oldu. 2007 Mayıs'ında yapılan 60. Cannes Film Festivali'nde jüri üyeliği yapmıştır.

Nobel Ödülü

Orhan Pamuk 12 Ekim 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak Nobel Ödülü kazanan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tarihe geçmiştir. Akademi'nin 12 Ekim 2006 günü saat 14:00 civarında yayımladığı,

“ 2006 Nobel Edebiyat Ödülü 'Kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbiriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan' Orhan Pamuk'a verilmiştir. ”

şeklindeki basın bildirisiyle Nobel Edebiyat Ödülü'nün Orhan Pamuk'a verildiği resmen açıklandı. Pamuk 7 Aralık 2006'da, İsveç Akademisi'nde Babamın Bavulu başlığı altında hazırladığı Nobel konuşmasını Türkçe yaptı, Türkçe bilmeyen izleyiciler ellerindeki çeviri metinden konuşmayı takip etti, birçok televizyon kanalı konuşmasını canlı yayınladı. Orhan Pamuk ödülünü 10 Aralık 2006 günü Stockholm Konser Salonu'nda düzenlenen ödül töreninde İsveç kralı XVI. Carl Gustaf'ın elinden aldı.

Romancılığı

Orhan Pamuk'un romancılığı postmodern roman kategorisinde değerlendirilmektedir. Eleştirmen Yıldız Ecevit Orhan Pamuk'u Okumak adlı kitabında onun avangard romancılığını değerlendirmektedir. Özellikle Beyaz Kale, Kara Kitap, Yeni Hayat, Benim Adım Kırmızı'dan yola çıkarak bize kendisini ve olayların gelişimini anlatır. Aynı şekilde edebiyat tarihçisi Jale Parla da Don Kişot'tan Günümüze Roman adlı kapsamlı yapıtında, Benim Adım Kırmızı'dan hareketle Orhan Pamuk'un eserlerini karşılaştırmalı edebiyat bağlamında irdeler. Parla'ya göre Pamuk, Türk romanının aldığı önemli dönemeçlerin sahibi olan bir yazardır. Doğu-batı sorunsalıyla estetik düzeyde hesaplaşmaya yönelen Ahmet Hamdi Tanpınar ve Oğuz Atay gibi önemli yazarlardan birisidir Pamuk, bu sorunsalı kültürel ve felsefi içerimleriyle edebiyatına taşımış, özellikle Kara Kitap'ta bu tema bağlamında önemli, çok katmanlı bir edebi metin örneği sergilemiştir.

Eleştiriler

Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülünü kazanması değişik tepkilerle karşılaştı. Ödülün Pamuk'a Türkiye tarihi ile ilgili demeçleri dolayısıyla verildiği iddiasında bulunuldu. Orhan Pamuk Nobel ödülünü almadan on ay önce 19 Aralık 2005 Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan Erol Manisalı'nın "Orhan Pamuk Nobel'i Garantiledi" başlıklı yazısı Pamuk'un ödülü almasının ardından popülerleşti ve Orhan Pamuk'un Nobeli hakkındaki olumsuz eleştiriler bu yönde gelişti. TRT'de Banu Avar'ın hazırlayıp sunduğu "Sınırlar Arasında" adlı belgeselin Pamuk'un Nobel ödülünü almasından bir gün sonra yayımlanan bölümünde Pamuk, Nobel ödülleri ve İsveç ile ilgili olumsuz eleştiriler yer aldı. Demirtaş Ceyhun hazırladığı imza metninde Orhan Pamuk'un kitaplarını "Amerikan patentli postmodern romanlar olarak" adlandırmış ve "Nobel ödülünün Pamuk'a verilmiş bir ücret" olduğunu söylemiştir. Basında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Orhan Pamuk'u kutlamadığına dikkat çekildi. Ödüle yabancı basından olumsuz eleştiriler de gelmiş, ödülün siyasi sebeplerden dolayı verildiği belirtilmiştir.

Orhan Pamuk'un eserlerinde Atatürk hakkında kullandığı üslup ve yazıları da kimi eleştirilere uğradı.

Bir kısım edebiyatçı Orhan Pamuk'un eserlerindeki bazı bölümlerin diğer yazarlara ait başka eserlerden fazlasıyla esinlendiğini savunmakta, özellikle bazı romanlarındaki belli kısımların diğer kitaplardan neredeyse tamamen alıntı olduğunu öne sürmektedir. Hürriyet Gazetesi yazarı Murat Bardakçı 26 Mayıs 2002 tarihinde belgeleri ile yazarı sahtecilik ve intihal ile suçlamıştır. Murat Bardakçı'ya göre Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı romanı, hikâyesi ve anlatım şekli ile Amerikalı yazar Norman Mailer'in Ancient Evenings adlı romanının bir kopyasıdır. Ayrıca suçlamalara göre Orhan Pamuk'un Beyaz Kale adlı romanı Mehmet Fuat Carım'ın Kanuni Devrinde İstanbul isimli eserinden birebir pasajlar içermektedir. Orhan Pamuk günümüze dek bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

Orhan Pamuk'un Sri Lanka'da düzenlenecek olan Edebiyat Festivaline katılması Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (Reporters sans frontières) tarafından eleştirildi. Örgüt Orhan Pamuk'u ve festivale katılmak isteyen diğer edebiyatçıları Sri Lanka'daki baskıları meşru hale getirmekle suçladı.

Orhan Pamuk davası

Yazar Orhan Pamuk, Das Magazin adlı haftalık İsviçre dergisine verdiği bir röportajda, "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi" açıklamasında bulununca hakkında TCK'nın 301. maddesinden ‘Türklüğe hakaret’ davası açıldı.

16 Aralık 2005'de ilk duruşması yapılan Pamuk davası Adalet Bakanlığı'ndan beklenen yazı gelmediği için 7 Şubat 2006 tarihine ertelendi. Şişli Asliye Ceza Mahkemesi, bu tür davalar için Adalet Bakanlığı'nın yazılı izninin gerektiğini belirterek izin verilip verilmediğinin sorulması için bakanlığa yazı yazılmasına karar verdi ve duruşmayı da 7 Şubat'a erteledi. Duruşmanın ertelenmesi kararına AB yetkililerinden tepkiler geldi. Dava günü Şişli Adliyesi önündeki Pamuk ve yabancı yetkililere yönelik protesto gösterileri, Türkiye ve dünya basınında önemli yer tuttu.

AB - Türkiye Karma Parlamento Eş Başkanı Joost Lagendijk, "hükümet, parlamentoya değişiklik yasası getirebilir. Yapılacak şey budur. Türkiye'nin imajına büyük bir zarar vermiştir. Avrupa'da kötü bir imaj doğmuştur. Ünlü bir yazar hakkında dava açarsanız, dışarıda milliyetçiler bu yazarı dövmek için arabasına saldırırsa, burada ciddi bir sorun vardır" dedi.

AP Türkiye Raportörü Camiel Eurlings de, hükümetin yazar Orhan Pamuk davasını düşürmesi gerektiğini belirterek, hükümet reform taahhüdüne sadık kalmalı şeklinde konuştu.

Türkiye ile AB arasında ciddi gerilime neden olan Orhan Pamuk’un hakkındaki dava 22 Ocak 2006 tarihinde düştü.

Adalet Bakanlığı, Şişli İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, Yeni Ceza Yasası gereği izin yetkisi olmadığını hatırlatarak, Pamuk'un yargılanması için Adalet Bakanlığı’nın izin verdiğine ilişkin belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın düşmesine karar verdi.

Ödülleri

1979 Milliyet Roman Yarışması Ödülü Karanlık ve Işık (iki yazar arasında paylaşıldı)

1983 Orhan Kemal Roman Ödülü Cevdet Bey ve Oğulları

1984 Madaralı Roman Ödülü Sessiz Ev

1990 Independent Yabancı Roman Ödülü (Birleşik Krallık) Beyaz Kale

1991 Prix de la Découverte Européene (Fransa) Sessiz Ev (Fransızca çevirisi nedeniyle)

1991 Antalya Altın Portakal film festivali en iyi senaryo Gizli Yüz

1995 Prix France Culture (Fransa) Kara Kitap

2002 Prix du Meilleur Livre Etranger (Fransa) Benim Adım Kırmızı

2002 Premio Grinzane Cavour (İtalya) Benim Adım Kırmızı

2003 Premio rinzane Cavour (İtalya) Benim Adım Kırmızı

2003 International Impac-Dublin Literary Award (İrlanda)

2005 Prix Médicis Etranger (Fransa) Kar

2005 Alman Yayıncılar Birliği'nin Barış Ödülü (Almanya)

2005 Richarda Huch Ödülü (Almanya)

2006 Le Prix Méditerranée étranger Ödülü (Fransa) Kar

2006 Nobel Edebiyat Ödülü (İsveç)

2006 Washington University'nin Seçkin Hümanist Ödülü (Amerika Birleşik Devletleri)[24]

2006 Commandeur de l'ordre des arts et des lettres (Fransa)

2008 Ovid Ödülü (Romanya)

2010 Norman Mailer Yaşam Boyu Başarı Ödülü (Amerika Birleşik Devletleri)

2012 Sonning Ödülü

Fahri Doktoraları

2006 Tiflis Üniversitesi

2007 Berlin Serbest Üniversitesi

2007 Boğaziçi Üniversitesi

2007 Georgetown Üniversitesi

2007 Tilburg Üniversitesi

2007 Madrid Üniversitesi

2008 Floransa Üniversitesi

2008 Beyrut Amerikan Üniversitesi

2009 Rouen Üniversitesi

2010 Tiran Üniversitesi

2010 Yale Üniversitesi

2011 Sofya Üniversitesi

Onur üyelikleri

2005 American Academy of Arts and Letters Onur Üyesi (Amerika Birleşik Devletleri)

2008 Social Sciences of Chinese Academy Onur Üyesi (Çin)

2008 American Academy of Arts and Sciences Onur Üyesi (Amerika Birleşik Devletleri)

Orhan Pamuk Kitapları - Eserleri

  • Masumiyet Müzesi
  • Kar
  • Cevdet Bey ve Oğulları
  • Sessiz Ev
  • Beyaz Kale
  • Kara Kitap

  • Gizli Yüz
  • Yeni Hayat
  • Benim Adım Kırmızı
  • Öteki Renkler
  • İstanbul
  • Babamın Bavulu
  • Manzaradan Parçalar

  • Saf ve Düşünceli Romancı
  • Ben Bir Ağacım
  • Kafamda Bir Tuhaflık
  • Şeylerin Masumiyeti
  • Kırmızı Saçlı Kadın
  • Hatıraların Masumiyeti
  • Balkon

  • Babalar, Analar ve Oğullar
  • Turuncu
  • Ara Güler's İstanbul
  • Veba Geceleri
  • Evden Kaçmanın Yolları
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Üç İstanbul Romanı: Kara Kitap - Masumiyet Müzesi - Kafamda Bir Tuhaflık

Orhan Pamuk Alıntıları - Sözleri

  • Yeni yazarlar denemek lazım.bazen gerekli sakinlik için yenilik için (Hatıraların Masumiyeti)
  • Her şeyin budalalık olduğunu biliyor, gene yaşıyorum. (Babalar, Analar ve Oğullar)
  • Kafamda bir tuhaflık var, ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi. (Kafamda Bir Tuhaflık)
  • . Bütün bilincim silinsin, geçmişimden hiçbir iz kalmasın, gelecekten ve beklentilerimden de hiçbir iz kalmasın istiyorum. . (Sessiz Ev)
  • Ama mutsuzluk gerçek bir intihar nedeni olsaydı Türkiye’deki kadınların yarısı intihar ederdi. (Kar)
  • Mutluluk nedir ? ''Bütün bu yokluğu, ezikliği unutabileceğin bir dünya bulmak. Birisini bütün bir dünya gibi tutabilmek..' (Kar)

  • "Ölümden korkuyorum." (Beyaz Kale)
  • Eğer orada yeterince uzun bir süre yaşamışsak bir şehir hatıralarımız için bir çeşit müze olur. (Hatıraların Masumiyeti)
  • Ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum. (Kırmızı Saçlı Kadın)
  • Roman sanatı,kendimizden bir başkası gibi ve başkalarından kendimiz gibi söz açabilme hüneridir. (Saf ve Düşünceli Romancı)
  • “Ruhum hem bir eşyanın ruhu hem de bir saatin. Karanlıkta ışıldar ve aydınlıkta kendi içine kapanınca ben de kendi içime dönerim.'' (Şeylerin Masumiyeti)
  • Ah ne kadar da güzeldir çocukken haksızlığa uğrayıp, yatağa yatıp ağlaya ağlaya uyuyakalmak! (Benim Adım Kırmızı)
  • İnsan ne kadar sıkılırsa o kadar hayal kurar. İyi yazabilmem için, iyi sıkılabilmem; iyi sıkılabilmem için de hayatın içine girmem gerekir. (Öteki Renkler)

  • Ahmet keyifle: “Canım burası Türkiye!” dedi. “Gerçeğin kendisiyle değil, kötü bir taklidiyle karşı karşıyayız!” (Cevdet Bey ve Oğulları)
  • Bir kadına uygulanan en sert şiddet sarılmak olmalıydı. (Kar)
  • Mutluluğumuzun ve mutsuzluğumuzun nedeni yaşadığımız hayattan çok, ona verdiğimiz anlam. (Babamın Bavulu)
  • Zaten okumak yazarın harflerle anlattığı şeyleri aklın sessiz sinemasında bir bir resimlendirmekten başka nedir ki? (Kara Kitap)
  • İnsan Dostoyevski’yi hem kendini kaptırarak hem de hayatın tam böyle olmadığını düşünerek okur. (Saf ve Düşünceli Romancı)
  • Çocuk olmak istiyordum! (Beyaz Kale)
  • "Tekrar, mutluluğun kaynağı, garantisi ve ölümüdür!" (İstanbul)

Yorum Yaz