diorex

Kadından Kentler - Murathan Mungan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kadından Kentler kimin eseri? Kadından Kentler kitabının yazarı kimdir? Kadından Kentler konusu ve anafikri nedir? Kadından Kentler kitabı ne anlatıyor? Kadından Kentler kitabının yazarı Murathan Mungan kimdir? İşte Kadından Kentler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.02.2022 02:04
Kadından Kentler - Murathan Mungan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Murathan Mungan

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753426657

Sayfa Sayısı: 296

Kadından Kentler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kadından Kentler, Murathan Mungan'ın 16 kentte geçen 16 hikâyeden oluşan yeni kitabı. 

(Tanıtım Yazısından)

izmir

Sabahın bu erken saatinde İzmir bambaşka görünüyordu gözüne. Nurhayat, Ömer Çavuş Kahvesi'nde oturduğu masada birdenbire her şeyi yeniden gözden geçirmesi gerektiğini hissetti. Emin olmak ne demekti? Bir kadın ne zaman emin olurdu? Cuma günü onu istemeye geleceklerdi ve Nurhayat şimdi bu evliliği isteyip istemediğinden emin değildi.

adana

Havalandırma serinliğinin dışarıyı unutturduğu otelin kapısına çıktıklarında vahşi Adana sıcağı yüzlerine olanca acımasızlığıyla çarparken, Emine için gün çoktan bitmişti aslında. Bir başkasının filminde konuk oyuncu olduğunu bilmenin ısmarlama adımlarıyla Gülsüm'ün ardı sıra basamakları indi. Kapıda onları bekleyen son model Mercedes'in içinden fırlayan şoför, gösterişli bir saygıyla eğilip kapıları açtı. Üniformalı değildi ama hareketleri üniformalı gibiydi. Beyaz gömleği son düğmesine kadar iliklenmiş, koyu renk boyunbağı bağlamıştı; gömleğinin kısa kollu olmasından başka havayı hafifletecek bir şey yoktu üstünde.

trabzon

Trabzon burması bu! Bunun ne demeye geldiğini en çok anasından biliyor. Trabzon burması demek, gelecek demek. Umut demek. Bütün bir hayat demek. Şimdi karşısında bir ölünün bileğinde ışıldıyor. Birdenbire bunca yoksulluğun ortasında ışıyan bilezik, bu ölümü başka türlü anlamlandırıyor gözünde. İçi kamaşıyor...

bursa

Esme, Bursa'daki ilk kışlarında, yerli melodramların Uludağ sahnelerinde üzeri çok motifli rengârenk kazaklar giyen Yeşilçam jönlerine nazire, Engin'e doğum gününde böyle bir kazak almayı düşünmüştü. Sonra vazgeçmişti ama düşüncesi bile onları eğlendirmeye yetmişti. Hayal işte! Şimdi yakası beyaz kürklü taba rengi kabanıyla getiriyordu Engin'i gözünün önüne... 

samsun

Bazı hikâyeler parça parça gün ışığına çıktıkça özel bir güç, gerçeküstü bir nitelik kazanır. Songül'ün kayınvaldesinin hikâyesi de biraz böyle. Bazen hiç tanımadığınız bir ölü, ansızın hayatınızda yer kaplamaya başlar. Şengül, sanki bilinmez bir yazgının yönlendirmesiyle Samsun'a kadar bu kadının hikâyesini dinlemek için gelmişti....

amasya

Yeşilırmak kıyısındaki çay bahçelerinden birinde buluşacaklar. Sakin akan ırmağın yeşiline dalmış olan Güzel, evlendikten sonra Cem'le birlikte Edirne'ye Nihal Abla'yı ziyarete gidişlerini düşünüyor. Zamanla herşey unutulmuştu. Akıp giden bu ırmak gibi her şey akıp gitmez mi?

ankara

Ertesi gün cebimde sahte bir kimlikle Kızılay'da, bilirsiniz, Kocabeyoğlu Çarşısı'nın yanı başındaki Tansel Plak'a gittim. Yeniyetmeliğimin, gençliğimin Ankara'sının önemli uğrak yerlerinden biriydi. Aranıyor olmak, "biri olmak" demekti ve ben kısa bir süre için de olsa, şu bulanık kalabalığın içinde amaçsız dolaşan rasgele biri olmak istemiştim. Zafer Çarşısı'nın kitapçıları da burnumda tütüyordu ama şansımı zorlamamalıydım. Bilmeyen yoktu. Gizli polisler orada cirit atıyordu...

sinop

"Sinop'a geldiğinizde mutlaka beklerim. Evimizin penceresinden Sinop Kalesi görünüyor bir görseniz! Dalgalar, deniz! Nasıl anlatsam! Yağmurlu havada başka, güneşli havada bir başka." Gülümsüyorum. Bayramda anne-babasının eline öpmeye gelmiş Seher. Bu, evlendikten sonraki ilk bayramları...

afyon

"Afyon İkbal Tesisleri'ne hoş geldiniz" diyen anons çınlıyor kulaklarda: "Denizli istikametinden gelip, İstanbul istikametine gitmekte olan Kanat Turizm'in değerli yolcuları, otobüsünüz yarım saat çay molası vermiştir." Gözleri Mecnun'u arıyor. Bugün niye yok ortalarda? Yoksa? Onu göremediği her seferinde yüreğini sinsice yoklayan bu korku...

kırşehir

Hayat Hanım her haliyle adının hakkını veren "hayat dolu" bir kadındı. Hiçbir şehirde iki üç yıldan fazla yaşamaz, her seferinde yeniden taşınırdı. "Oturmadığın vilayet kaldı mı?" diye soranlara, "Olmaz mı canım? Var elbette. Ben doğduğumda memleketimizin 67 vilayeti vardı. Biz böyle bildik, böyle öğrendik. Her kasaba irisini böyle kolayından il yapmaya devam ederlerse, hepsine yetişemeden ölüp gideceğim," diye hayıflanıyormuş gibi yapar, arkasından o ünlü kahkahalarından birini patlatırdı.

erzurum

Suna'nın bavullardaki fotoğrafları ilk görüşü değildi. Erzurum'a geliş gidişlerinde birkaç kez el atıp bakmışlığı vardı. Şimdi onları her eline aldığında kafasını kurcalayan, zihnine üşüşen olguların bir teki bile o zaman aklına gelmemiş, hatta üzerinde durulmaya değer bile bulmamıştı. Değişen neydi öyleyse? Bu fotoğrafların içini ancak şimdi görmesini sağlayan neydi?

diyarbakır

Başkomiserin kendisini içeri çağırmasını beklerken Aslı'nın gözleri oturduğu bankta. Yer yer boyaları soyulmuş. Hani nasıl adlandıracağını bilemediğin ara renkler vardır ya, öyle. Şimdi içeri çekip polis zoruyla sorsalar, "Söyle bakalım kızım, ne renktir bu," söyleyemezsin. İnsan zihni ne tuhaf! Neler düşünüyor? Polisin burada, Diyarbakır'da sorduğu, sorabileceği sorular düşünüldüğünde ne kadar saçma şu aklından geçenler! Yoksa o kadar da saçma değil mi? 

kayseri

Lüks Terzi'nin Kızları derlerdi o zamanlar üçüne birden. Laf aramızda kalsın en alımlıları ortancası Sofya! Sofya dediğime bakma, asıl adı Mualla tabii. Peki adı niye Sofya kaldı diyeceksin? Bir düşün: Değil Kayseri'de, değil Türkiye'de, dünyada kaç kadın vardır Sophie Loren'e bu kadar benzeyen? Onu görsen. O zamanların Kayserisi de başkaydı. Şimdiki gibi on dördüne varmadan mantoya girmiyordu kızlar...

gümüşhane

Kapıyı açan kadına, "Sen Asiye misin?" diye sordu. Birbirlerini tartan bakışlarla baktılar kısa bir süre. Kapıyı çalan genç kadın kimi aradığını çok iyi biliyor, kapıyı açansa diğerini tanımıyordu. Başından azıcık kaymış tülbentini sıkılarken "Evet Asiye benim," dedi kadın, "ne vardı?"

mersin

Karısı ölmüş yakın zaman önce, çocukları evlenmişler zati, kimi Mersin'den gitmiş, kimi ayrı eve çıkmış. Pozcu Mahallesi'nde yeni bir ev aldım, koca evde tek başına yalnızlık çekilmiyor, dedi, gel evlen benimle. Önce alay ediyor sandım. On dört - on beş yaşın hevesi kalır mı bunca sene? Kalırmış meğer. Kaderim Mersin'deymiş, bilememişim. 

istanbul, esenler otogarı

Az sonra daha sakin sayılabilecek bir sesle, "Vardığımızda bana haber eder misin kızım," diyor. "Ben yol iz bilmem. Geçmeyeyim Elazığ'ı." "Merak etme teyze," diyor Zozan. "Uyusan bile, ben uyandırırım seni." "Gözümün uyku tutacağını sanmam," diyor kadın. Zozan en azından bu sefer çok daha neşeli bir yolculuk hayal etmişken kendisi için, yanına oturan şu mahzun görünüşlü, kederli kadının varlığıyla içinin bulutlandığını, yüreğinin çatallanıp ağırlaştığını hissediyor.

 

Kadından Kentler Alıntıları - Sözleri

  • Zaman, yalnızca zaman bazen içini sızlatıyordu insanın.
  • Akıp giden bu ırmak gibi her şey akıp gitmez mi?
  • Ne kadar tanırsanız tanıyın, geriye size yabancı bir yan kalırdı.
  • Somut olaylardan, adı konmuş durumlardan değil de, çeşitli zamanlara yayılmış hayal kırıklıklarından, nedensiz görünen uzaklaşmalardan, ayrı yönlere savrulmalardan kaynaklanan genel bir kırgınlıktı bu.
  • ...onun için "Herkesin her şeyini bilir, kendinin bir şeyini anlatmaz." dediğini hatırladı. İçini dışarıya tutumlu verenlerdendi; her zaman kapalı bir insan olmuş, her şeyi kendi içinde halletmeye bakmıştı.
  • Aşkını unutamayana değil, Aşktan adını unutana Mecnun derler..
  • Bu anın hüzün verici, dramatik bir an olduğunu biliyor ama kendi fazla bir şey hissedemiyordu. Herkesin içinde kırılan yerin sahibinden alıp götürdüğü şeyler farklıydı.
  • İçini alacalaştıran bu duyguyu kısa sürede atlatmak, şimdi hissettiklerinin yanıltıcı, geçici olduğunu umdu.
  • Kısa sessizliklere bile tahammülü yoktu. Sessizlik, ona göre yalnızlık demekti. Sürekli konuşur halde olmayı, iletişim kurmak sananlardandı besbelli.
  • Galiba ben, yerde oturmaktan çok onun dizlerinin dibinde olmayı seviyordum.
  • Ama içimdeki sızı, ağlamakla dışarı atılabilecek gibi değildi. Bana yerleşmiş, bende duran, ağlamayı aşan bir derinlikteydi.

Kadından Kentler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Dilini çok sevdiğim yazarın bu üçüncü kitabı Dilindeki şeffaflık sayesinde sürükleyiciliğini kaybetmeyen “ Kadından Kentler” de her hikayede iki kadının sıkıştırılmış duygularının çatışmaları ve birbirleriyle karşılaştıklarında bu güçlü duygudan asla taviz vermeyerek yollarına devam etmeleri, kadınların ne kadar olağanüstü varlıklar olduğuna tekrardan inandırdı. 16 kentte geçen 16 kadının öykülerinin anlatıldığı bu değerli kitabı tarafsız bir gözle okuyun.. Kefil değilim, ama. Okuyun ama (Hande gunkut)

Murathan Mungan, yakın zamanda tanıştığım ve hayli etkilendiğim bir yazar. Olaylardan ziyade anlattıklarıyla ön plana çıkan usta birisi. Edebiyatımızda sayıları günden güne azalan cinsten yani... Bu kitabında ise yazar, kadınları anlatmış. Kadınları anlatmış derken, hemen hemen hayatta karşılaşabileceğimiz bütün kadınları anlatmış. Birçok erkeğin ilişkilerindeki temel sorunu, kadınları anlayamamaktır. Bir erkek olarak bunu pekala biliyorum. Kadın ve erkek gerçekten birçok konuda birbirinden ayrılıyor ve her iki taraf da diğerinin hal ve hareketlerine yeri geliyor anlam veremiyor. Hepimiz böyle bir şeyi hayatımızda en az bir kere mutlaka yaşamış ve hissetmişizdir. Hatta birçok kadının yakındığı konu da erkeklerin onları anlamamasıdır. Nerede nasıl davranması gerektiğini bilmeyen; ilgi göstermesi gerekirken gerekli ilgiyi göstermeyen; ilgiden boğmaması gereken yerde ise kadınları ilgiden boğan yine biz erkekleriz. Yazar bir erkeğin hayatında karşılaşabileceği bütün kadınlara yer vermiş kitabın içerisinde. Gerçekten de bu kitapta olmayan bir kadını hayatta bulmak çok zor. Bu sebeple, kitabı okurken karşılaşılan kadınları, hayatımızda karşılaştığımız kadınlarla özdeşleştirerek okunmasını tavsiye ediyorum. Esere ayrı bir tat veriyor bu okuyuş... Türlü türlü kadınların, karşılaştıkları farklı olaylar karşısında verdikleri tepkiler, iç dünyalarında nelerin yaşanıp bittiği, neye üzülüp neye sevindikleri ayrı ayrı işlenmiş. Kitapta onlarca, yüzlerce, hatta belki milyonlarca kadın var. Bambaşka kadınların bambaşka hikayeleri var. En güzelinden en çirkinine, en huysuzundan en tatlısına birçok kadın var. Sahiden de yazar kadınlardan bir kent kurmuş kitabın içerisinde. Hayret edici harika hikayeler var. Duygularınızı yerinden oynatan, yüzünüzde acı gülümsemeler oluşmasına sebebiyet veren, şaşırtıcı, sevindirici ve üzücü hikayeler... Ben kitabı 5-6 gün gibi bir süreye yayarak keyifle okudum. Kendisini ve hemcinslerini tanımak isteyen kadınların; kadınları tanımak ya da karşılaşacağı kadınlara karşı nasıl davranacağını bilmek isteyen erkeklerin mutlaka okuması gereken bir eser. (Semih Doğan)

"İnsan geçiciliğinin hakkını vermeli": Herkese merhaba Uzun bir aradan sonra yine yeni bir incelemeyle karşınızdayım :) Zaman sorunu yaşıyorum o nedenle tercihimi okumaktan yana kullanıyorum daha çok :) Yazmam yönünde destekleyen arkadaşlara teşekkür ederim ♡ Duygu durumumu alt üst eden bu kitaba kısacık da olsa bir inceleme, daha doğrusu duygularımı ifade eden "kendimce inceleme" yazmadan ben de geçmek istemedim sanırım.. Murathan Mungan'la tanışma kitabımdı bu benim. Ve 'Hoşgeldin hayatıma kadın ruhundan anlayan adam. Seni tanımaya devam edeceğim.' demek istiyorum kendisine :) Kitap, kadınları ve onların yaşamlarını anlatıyor dersem çok kaba ve saygısızca bir özet olur sanırım. Kadınların yaşamlarının içinde sürüklüyor çünkü hikayeler sizi. 16 şehirde geçen yaşam hikayelerine tanıklık ediyorsunuz. Birçok kadın, birçok karakter, birçok karar... Şehir şehir geziyorsunuz, her anlatılanı yaşatıyor yazar satırlarında... Aslında çok sıradan hayatlar gibi gözüküyor ama her hikayede biraz bir şeyler buluyor kendinden insan... Kendi hatalarını kendi yaşadıklarını veya yaşayamadan kaçırdıklarını sorgulatıyor insana...  Hayatı sorgulatıyor...  "Hayat demek, biraz da zamanında anlamadıklarımıza karşı duyduğumuz pişmanlıklar demek değil midir?"  diye soruyor insan kendi kendine.. Bir iç hesaplaşma yapmak istiyorsanız buyrun kitap tam size göre.. Ya da bu kadar önemli mi ki hesaplaşmalar, nedenler... "Nedenler, niçinler çoğu kez geçmişin boşluğunda asılı kalır.." diyor yazarımız. Akışına bırakmalı belki de her şeyi ve herkesi... Çünkü belki de "Yaşanmış olan her ne ise sadece yaşanabilecek olandır..." Depresyona oldukça dirençli olan kişiliğimi depresyon eşiğine getirdi bu kitap. Duygu durumumu dibe çekti yazarın kullandığı etkileyici dil. Denizin dibinde oturmuş yukarıya bakıyor gibi hissettim kendimi. Nefes alamıyor gibi... Yine ne zormuş kadın olmak demeden geçemedim. Aslında çok basit şekilde çözülebilecek şeyler ne çok yaşam karartmış... Peki ya karanlığını bile isteye sevdiklerimiz?.. "İstediğin zaman ışığı söndür, senin karanlığını da tanır ve severim.." dediklerimiz.. Aşk sandıklarımız... Zamanla sevdiklerimiz... Belki tek bir hikayeyi içerse okuyamayacaktım bu kitabı. Birçok hayata dokunmasını sevdim. Her hikayeyi yeni heyecanla okudum. Kesinlikle okunması gereken kitaplardan diye düşünüyorum. Ama biraz duygu durumunuzu deprese edecek baştan uyarmak istiyorum. Ona göre doğru zamanı seçin.  Sadece kitap için değil her şey için doğru zamanı seçin.  Geç kalmayın hiçbir şeye ve hiç kimseye... "İnsan geçiciliğinin hakkını vermeli" çünkü ... Sevgiyle kalın, keyifle okuyun ... ♡ (Diana Rüstemova)

Kitabın Yazarı Murathan Mungan Kimdir?

Murathan Mungan, 21 Nisan 1955'te İstanbul'da doğdu.

Çocukluğu ve ilk gençlik yılları, memleketi olan Mardin'de geçti. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde master'ını tamamladı.

Ankara'da Devlet Tiyatroları'nda ve Istanbul'da Şehir Tiyatroları'nda 'Dramaturg' olarak çalıştı. 1987'de günlük gazete olarak yayımlanan Söz gazetesinde,'Kültür-Sanat Sayfası' editörlüğü yaptı.

1988'ten beri serbest yazar olarak çalışmakta ve halen Istanbul'da yaşamaktadır.

1991'de Remzi Kitabevi'ne 'Çilek' amblemli kırk kitaplık özel bir koleksiyon dizisi hazırlayarak bu diziyi yönetti.

Mungan, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, öyküler, metinler, deneme, eleştiri ve incelemeler yayımlayarak adını duyurdu.

İlk kitabı 1980'de yayımlandı. Aynı zamanda ilk oyunuydu bu:Mahmud ile Yezida.

Şehir Tiyatroları'nda çalışırken, 'Gençlik Günleri' adını verdiği daha sonra her yıl tekrarlanacak olan kapsamlı bir şenliğin yöneticiliğini yaptı; programlar sundu, yönetti.

Murathan Mungan'ın sahnelenen ilk oyunu, Orhan Veli'nin şiirlerinden kurgulayarak oyunlaştırdığı Bir Garip Orhan Veli'dir. İlk kez 1981'de sahnelenen bu oyun, yirmi küsur yıl boyunca sahnelendi ve 1993'te kitap olarak basıldı.

Yazarın Mezopotamya Üçlemesi adını verdiği ve üç oyundan oluşan üçlemesinin ilk oyunu Mahmud ile Yezida yurtiçinde ve yurtdışında birçok topluluk tarafından sahnelendikten sonra, profesyonel olarak ilk kez 1993'te Ankara Devlet Tiyatroları tarafından oynandı. Üçlemenin ikinci halkası olan Taziye ise, ilk olarak 1984'te Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiştir. 1992'de, halkanın üçüncü oyunu olan Geyikler Lanetler' in tamamlanmasıyla birlikte, Metis Yayınları, üçlemeyi oluşturan bu oyunları, üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlamıştır. 1994'te bu üç oyun bir yıl boyunca Devlet Tiyatroları tarihinde ilk kez olmak üzere arka arkaya Antalya Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş, gene aynı yıl Istanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nde, üç oyun ardı ardına tam 'on bir saat süren bir gösteri' olarak iki kez tekrarlanmıştır. 1999 yılında Ankara Devlet Tiyatroları yapımı Geyikler Lanetler, aynı yıl Berlin'de, uluslararası bir tiyatro şenliği olan 'Theater der Welt'e çağrılmış ve Schaubühne'de gösterilmiştir. Aynı oyun 2003 yılında Yunanistan'da Selanik Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir.

Geyikler Lanetler oyununa kaynaklık eden yazarın Cenk Hikayelerikitabındaki 'Kasım ile Nasır' adlı öyküsü, 1994'te İtalya'da 'La Mamma Umbria'da sahnelenmiştir. Aynı öykü 2004'te farklı bir yorumla Diyarbakır Sanat Merkezi tarafından sahnelenmiştir. Gene aynı kitapta yer alan 'Şahmeran'ın Bacakları' adlı uzun hikayesi, çeşitli topluluklar tarafından sahneye uyarlanmıştır.

Yazarın Lal Masallar adlı öykü kitabındaki 'Muradhan ile Selvihan ya da Bir Billur Köşk Masalı' adlı öyküsü, 1987'de, ilkin Fransa'da, Lulu Menase yönetiminde Théater Des Arts de Cergy-Pontoıse'da, ardından Nurhan Karadağ yönetiminde Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Sahnesi'nde sahnelenmiştir. Aynı öykü, Amerika'da Penguen Books'un 'Dünya Hikayeleri Antolojisi'ne seçilmiştir. Bosna-Hersek'te yayımlanan Türk öykücülerini içeren bir seçkideyse bu öykünün Boşnakça çevirisi yer almıştır.

Yazarın gene Cenk Hikayeleri kitabında yer alan'Binali ile Temir' adlı bir diğer öyküsü, 1991'de Ankara Deneme Sahnesi tarafından, 1999'da ise Adana Tiyatro Atölyesi tarafından sahnelenmiştir.

2000'de yazarın bir öyküsü daha sahneye aktarılmış, bu kez de Beşinci Sokak Tiyatrosu, 'Dumrul ile Azrail'i, İstanbul Festivali'nden sonra, dünyanın önemli tiyatro festivallerinde, Avusturya, Almanya ve Tunus'un yanı sıra Hollanda'nın çeşitli kentlerinde sahnelemiştir.

2003 yılında Kopenhag'daki 'Bette Nansen Theater'da, yazarın 'Sayfadaki Gibi'adlı kısa oyunu, bazı Doğulu yazarları bir araya getiren ortak bir proje olan 'Bin Bir Gece' içinde yer almış, aynı oyun 2005 yılında İngiltere'de '1001 Nights now' adıyla Nottingham Playhouse'da sahnelemiştir.

Murathan Mungan 1989'da, İngiliz yazar Nell Dunn'ın 'Steamin' adlı oyununu 'Kadınlar Hamamı' sahneye koymuştur.

Mungan'ın döneminde Ankara İl Radyosu'nca seslendirilen iki tane de radyo oyunu vardır: Dört Kişilik Bahçe ve Öümburnu.

Mungan bir tanesi filme alınan üç tane de film senaryosu yazmıştır. 1984'te Atıf Yılmaz tarafından filme alınan Dağınık Yatak'ın yanı sıra Dört Kişilik Bahçe ve Başkasının Hayatı adlı iki senaryosu daha vardır. Bu üç senaryo 1997'de üç ayrı kitap olarak aynı anda yayımlanmıştır.

Gazete ve dergilerde İlk yazıları 1975'de yayımlanan Mungan, yirmi yıllık yazı serüveninin çeşitli ürünlerinden yaptığı bir derlemeyi kırkıncı yaşı nedeniyle Murathan'95 adlı bir kitapta toplamıştır.

Bu kitapla birlikte başlayan özel toplama kitapları, şiirlerinden kendinin yaptığı özel bir seçmeyi içeren numaralanmış tek baskı olarak yayımlanmış Doğduğum Yüzyıla Veda ile sürmüş, bunu,13+1'de şiirlerini, 7 mühür'de kimi öykülerini bir kutu içinde bir araya getirdiği toplamlar ve Türk şiirinde şimdiden bir 'kült kitap' olmuş olan Yaz Geçer'in onuncu yılı nedeniyle yapılan büyük boy özel baskı izlemiştir. Ellinci yaşı için hazırladığı ve yalnızca 2005'te yayımlanıp baskısı bir kez daha tekrarlanmayacak Elli Parça kitabı da bu özel kitaplardandır.

Beş bölümden oluşan ve her bölümü ayrı bir yazar tarafından kaleme alınan bir Bülent Erkmen projesi olarak 2004'te yayımlanan 5 peşe romanında da yer almıştır.

Murathan Mungan, bu arada yabancı yazarların öykülerinden ve yazılarından oluşan çeşitli seçkiler yayımlamayı sürdürmektedir. İlk öykü seçkisi Ressamın Sözleşmesi'ni, daha sonra Çocuklar ve Büyükleri, Yazıhane, Yabancı Hayvanlar, Erkeklerin Hikayeleri ve Kadınlığın 21 Hikayesi adlı öykü ve yazı seçkileri izlemiştir.

Bütünüyle özyaşamöyküsel bir malzemeden yola çıkan ilk anlatı kitabı Paranın Cinleri'ni 1997'de yayımlamıştır.

Şiir ve öykü arası bir dil ve kıvam tutturduğu yazınsal metinlerini bir araya topladığı Metinler Kitabı ise, 1998'de yayımlanmıştır.

Mungan'ın kimi şiirlerinin Kürtçeye çevirisinden yapılan bir toplam Li Rojhilate Dile Min (Kalbimin Doğusunda) adıyla 1996'da yayımlanmıştır.

Mungan, bugüne değin çoğu 'Yeni Türkü' topluluğu tarafından seslendirilmiş olan şarkı sözleri yazmıştır. Yazdığı şarkıların Türkiye'nin önemli şarkıcıları, toplulukları tarafından yeniden seslendirilmesiyle oluşan ve 'tribute' sayılabilecek Söz vermiş şarkılar adlı 'cover' albümü 2004'te yayınlanmıştır.

2006'da bugüne dek yazdığı tüm şarkı sözlerini gene aynı ad altında bir araya getirerek kitaplaştırmıştır.

Yazıları, şiirleri ve kimi kitapları bugüne değin İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İsveççe, Norveççe, Yunanca, Fince, Boşnakça, Bulgarca, Farsça, Kürtçe ve Hollanda diline çevrilerek çeşitli dergi, gazete ve antolojilerde yayımlanmıştır.

Murathan Mungan, 1985'ten bu yana İstanbul'da yaşamaktadır.

İlk kitapları farklı yayınevleri tarafından yayımlandıktan sonra, 1986'da Remzi Kitabevi'ne, 1992'de de Metis Yayınları'na geçmiştir. Halen aynı yayınevindedir.

Murathan Mungan Kitapları - Eserleri

  • Aşkın Cep Defteri
  • 227 Sayfa
  • Bazı Yazlar Uzaktan Geçer
  • Başkasının Hayatı
  • Yüksek Topuklar
  • Üç Aynalı Kırk Oda

  • Paranın Cinleri
  • Kaf Dağının Önü
  • Kadından Kentler
  • Yaz Geçer
  • Şairin Romanı
  • Mahmud ile Yezida
  • Lal Masallar

  • Kırk Oda
  • Bir Garip Orhan Veli
  • Tuğla
  • Meskalin 60 Draje
  • Kibrit Çöpleri
  • Erkekler İçin Divan
  • Elli Parça

  • Çador
  • Eldivenler, Hikâyeler
  • Mırıldandıklarım
  • Geyikler Lanetler
  • Cenk Hikayeleri
  • Eski 45'likler
  • 189 Sayfa

  • Mutfak
  • Doğu Sarayı
  • Doğduğum Yüzyıla Veda
  • Yedi Kapılı Kırk Oda
  • İskambil Destesi
  • Kullanılmış Biletler
  • Başkalarının Gecesi

  • Dağ
  • Stüdyo Kayıtları
  • Dağınık Yatak
  • Dört Kişilik Bahçe
  • Metal
  • Oda, Poster ve Şeylerin Kederi
  • Son İstanbul

  • Timsah Sokak Şiirleri
  • Mezopotamya Üçlemesi
  • Kum Saati
  • Omayra
  • Yazıhane
  • Eteğimdeki Taşlar
  • Soğuk Büfe

  • Güne Söylediklerim
  • Gelecek
  • Harita Metod Defteri
  • Metinler Kitabı
  • Söz Vermiş Şarkılar
  • Yaz Sinemaları
  • Balgifa Mar - Yılan Yastığı

  • Mürekkep Balığı
  • Solak Defterler
  • Bir Kutu Daha
  • Hayat Atölyesi
  • İkinci Hayvan
  • Oyunlar, İntiharlar, Şarkılar
  • Küre

  • Sahtiyan
  • Taziye
  • Kağıt Taş Kumaş
  • Aşk İçin Ne Yazdıysam
  • Dokuz Anahtarlı Kırk Oda
  • Li Rojhilatê Dilê Min - Kalbimin Doğusunda
  • 7 Mühür

  • Şahmeran'ın Bacakları
  • Ulak ile Sadrazam
  • Makas
  • Kağıttan Kaplanlar Masalı
  • Aynalı Pastane
  • Kapan Metin
  • Dumrul ile Azrail

  • Osmanlı'ya Dair Hikayat
  • Murathan'95
  • Çağ Geçitleri
  • Hamamname
  • Aile Albümü
  • Ressamın Sözleşmesi
  • Kum Saati

  • Devam Ağacı
  • Erkekler Yalnızlıklar

Murathan Mungan Alıntıları - Sözleri

  • ben çoktan geldim, o varmış mıdır? (Bazı Yazlar Uzaktan Geçer)
  • İnsan dediğin kainatın her söylediğinin pek azını duyar, birazını sezer, sezdiğininse çoğunu anlamaz. Alıp da o sözü dünyadaki yerine koyamaz. (Hamamname)
  • ve son bir uyarı sana: Ait olmadığın her iki dünyadan da Bir sentez yapmaya kalkma makas değiştirmez son trenler (Metal)
  • Kalbi katildir bazılarının Kimseyi öldürmeseler de... (Solak Defterler)
  • Güzellik, başlı başına bir faşizmdi; Dünyanın en adaletsiz dağıtılan şeylerinden biriydi. (Murathan'95)
  • Durup Baktığında Azalmış zaman demlenmiş kıymet Günde kimi gördün, elde neyi sevdin Ne kaldı sende, neye geçit verdin (Çağ Geçitleri)

  • "Kentlerde,kasabalarda,her yerde,yazarlar yalnız kişilerdir.Her yerde ve her zaman,öyle olmuşlardır." (Yazıhane)
  • “Yitirerek kazanırsın. Kazanmanın başka yolu yoktur.” (Makas)
  • Dünya bir kaybetme yeridir. Her birinin zamanı diğerinin elinde tükenmiştir. (Dokuz Anahtarlı Kırk Oda)
  • Sanki yaşamım durmuş, ancak anımsadıklarımla yaşamamı sürdürebiliyordum. Parçalanmış bir dünya karşısında yüreğimin duyduğu korkuları hiçbir yere sığdıramıyordum. Hiç kimseye anlatamıyordum. Nesnelerin büyütülmüş dünyasında yaşıyordum. (Kırk Oda)
  • ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum her zaman yalnızdım, bunu biliyorum (Timsah Sokak Şiirleri)
  • kimsenin kimsesi yok ki herkesin elmasında kendi diş izleri... (Oda, Poster ve Şeylerin Kederi)
  • "İnsan bilmediği şeye el uzatmamalı, el uzatıyorsa bilmeyi göze almalı, bilmeyi göze almak zordur İlyas." (Şahmeran'ın Bacakları)

  • Konuşamıyordum, hiç kimseyle konuşmamıştım. Hiçbir şeyimi, hiç kimseyle... (Son İstanbul)
  • yaşarken ve yazarken yarım kalmış şiirler yarım kaldılar (Mırıldandıklarım)
  • "Ben,mimarlığın gündelik hayatın içinde bir güzellik değeri olarak, bizi ağlatacak kadar hayatımıza sızmasını istiyorum. Sonuçta, hepimiz evlerden çocukluğumuzu geri isteriz." (Soğuk Büfe)
  • "Hafızayı diri tutan adalettir. " (Hayat Atölyesi)
  • "Gelecek", ümidimiz, sanımız olabilir, ama gerçeğimiz olamaz. (Küre)
  • her ülkenin anaları vardır. bunlar ki esirgeyendir, koruyandır. dağlardır. mardin kal'asının alnına düşen leke, -dağlardan izinsiz, nurdan murakıp- güneşten hükümsüz dört kanadını salıp dört yöne ve arsız dönüp duran dev bir çelik aygıt bakıp utancından ışımayan geceye kini usul bir mayın gibi bırakıp çekilirse, yanlıştır hüzün. yanlıştır yas. (Balgifa Mar - Yılan Yastığı)
  • Hayat, bazılarına mutsuz olmakla, duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil. (Yüksek Topuklar)

Yorum Yaz