İstanbul'da Yaşama Sanatı - Haluk Dursun Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İstanbul'da Yaşama Sanatı kimin eseri? İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabının yazarı kimdir? İstanbul'da Yaşama Sanatı konusu ve anafikri nedir? İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabı ne anlatıyor? İstanbul'da Yaşama Sanatı PDF indirme linki var mı? İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabının yazarı Haluk Dursun kimdir? İşte İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Haluk Dursun
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9789752639614
Sayfa Sayısı: 319
İstanbul'da Yaşama Sanatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İstanbul erguvanlarının, mimozalarının açıp açmadığını izlemek; kasım sakalarının gelip gelmediğini, bülbüllerin ötüp ötmediğini gözlemek; Boğaz'da lüfer avına, mehtaba çıkmak; bir eski İstanbul tadını yakalamak için köşe-bucak dolaşmak; bir eski İstanbul Efendisi'nin sohbetine koşmak; İstanbul'un anıt ağaçlarının ölçüsünü almak; Haliç'teki son kayıkçıyı, son Bulgar sütçüyü, son İstanbul bostanlarında ne ekildiğini takip etmek; İstanbul sularını tatmak; İstanbul'da güzel sesli bir müezzinin ezanna kulak vermek... gibi İstanbul'da yaşama sanatının bütün güzellikleri...
İstanbul, bir imparator şehir… Roma'nın, Bizans'ın, Osmanlı'nın şaheserlerini bünyesinde toplamış. Tabiatın ona sunduğu muhteşem konumunu büyük sanatkârların güzel eserleriyle uyum içinde gözler önüne sermiş. Geçen yüzyıllar bu şehri her bakımdan yıpratmış, çaptan düşürmüş, ama cami yıkılsa da mihrap yerinde kalmış. Klasik bir nostalji edebiyatıyla yakılıp yıkılanlara, uçup gidiverenlere ağlayıp sızlanmak yerine “ele geçmezse eğer sevdiğimiz, çare ne; eldekini sevmeliyiz” diyerek bu haliyle İstanbul'u yeniden tanımaya, keşfetmeye, keyfini çıkarmaya, orada yaşamayı bir sanat haline getirmeye ne dersiniz?
İstanbul'da Yaşama Sanatı Alıntıları - Sözleri
- Üsküdar’ın “Altın Şehir” olmasından başka, bir diğer özelliği de, gıpta ile anılan şehir olmasıdır. O, hiçbir şehre nasip olmayanı görmüş ve İstanbul’un fethine şahit olmuştur.
- "Dünyada başka bir İstanbul yok."
- Boğaziçi’nde, Ramazanlarda iftar için ayrıca insanları davet etmeye lüzum yoktur, bütün insanlar Ramazan’da herhangi bir yalıya iftara gidebilirlerdi. Yalı sahibi misafire hazırlıklı olmalıdır. Çünkü Boğaziçi kültüründe bunun böyle olması iktiza eder.
- Eski İstanbul’da birisi çok cahil olunca, “serçeden başka kuş, Zeyrek’ten başka yokuş bilmez” derlerdi.
- Tarihte, Osmanlı padişahları arasında mehtaba düşkün çok kişi olmasına rağmen, en meşhurları Sultan I. Mahmut'tur. Erkek çocuğu olmayan padişahın, "Hayatta iki şeye doyup, tam olarak kâm alamadım; biri evlat, diğeri mehtap" dediği meşhurdur.
- Ehli diller arasında aradım, kıldım talep Her hüner makbul imiş, illa edep,illa edep
- Yazının değiştirilmesi, dilin ve edebiyatın ölmesine, hanedan düşmanlığı, saraya aittir düşüncesiyle divan edebiyatına, klasik musikiye hatta mimariye ilgisiz kalınmasına yol açmıştır.
- Ele geçmezse eğer sevdiğimiz Çare ne ? Eldekini sevmeliyiz!
- Fethin sembolü, mânâsı, kalbgâhı Ayasofya'dır. Ayasofya kapalı kaldıkça kalbimiz çalışmıyor demektir. Sultan Fatih'in fetihten muradı; Ayasofya'yı camiye tahvil ederek, hilâli salibe galebe kılmaktır.
İstanbul'da Yaşama Sanatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
1 Kasım 2018'de Süleymaniye yokuşundaki Kitapçı Ahmet'ten almıştım bu kitabı. Keşke elime aldığım gibi okusaymışım da bir buçuk yıl sonra sokağa çıkamadığım şu günlere kalmasaymış diyorum. Zira Haluk Dursun hocamız geçtiğimiz sene Hakkın rahmetine kavuştu. Biraz kendisinden bahsetmek isterim. Haluk hoca 68'de Galatasaray lisesinde okumak için İstanbul'a gelmiş. İlk sene okul şimdiki üniversitenin olduğu sahil kısmındaymış. O yıl Feriye Sarayı yurt olarak kullanılıyormuş. "Denize nazır bir sınıfta ders yapıyor, Boğaz'ın dudağında, Boğaziçi'ne bakan bir yatakhanede kalıyor ve Boğaz kıyısında top oynuyordum." diyor o yıl için. Ne kadar da şanslıymış değil mi? Hatta öyle ki öğle yemeğinde Kalkan çıkarmış. Sonraki yıllar da Beyoğlu'ndaki lise binasına geçmişler. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde de yüksek tahsilini yapmış. Kısacası efendim kendisi "İstanbul'u 'görmeye' değil, İstanbullu olmaya" gelmiş ve son İstanbul Efendileri'ni seyrederek İstanbul'da yaşama sanatını öğrenmiştir. Ayasofya Müzesi başkanlığı yapmış bir İstanbulludur. Baştan uyarayım bu öyle bir hevesle alınıp okunacak bir kitap değil. Halihazırda İstanbul'un semtlerine, camilerine, korularına, bitkilerine, kuşlarına, balıklarına aşina değilseniz bu kitabı okumak sizin için çileye dönüşebilir. Kitap gazete köşeyazısı tarzında kısa bölümlerden oluşuyor. Hoca bu yazılarda örnek vermede çok cömert davranmış. Bir anda art arda camileri, lokantaları, müezzinleri, kuşları, ağaçları sıralayıveriyor. Mesela şu makamı en iyi dinlemek için hangi caminin hangi müezzinine gitmeniz gerekir, mehtap en iyi yılın hangi günü hangi koruda izlenir, hangi mevsimde hangi balık tutulur ve nereden çıkar, şu ağaç türü İstanbul'un nerelerinde vardır, büyüklükleri ne kadardır, en iyi su nereden gelir gibi türlü bilgiyi kendi tecrübeleriyle birlikte anlatmış hocamız. Bunları şiirlerle de taçlandırmış. Her yazının sonuna da meraklısına notlar bölümü eklemiş. Tek eksik noktası tekrara düşmesi olmuş diyebilirim. O da eksik sayılmaz, zira akılda kalmasına fayda sağlıyor. Ben de Haluk hoca gibi İstanbul Üniversitesi'nde okuyan şanslı bir İstanbullu olarak, bu konuda malumatımın yeterli olmasına gurur duyarak zevkle okudum bu kitabı. Okurken defalarca kitaptaki bilgileri telefondan araştırdım. Bir ara bitki türleri arasında kayboldum, başka zaman Lüfer avı videolarına düştüm. İstanbul'u tanımak isteyen biriyseniz size ilk etapta Önder Kaya'nın İstanbul: 2500 yıllık tarihi kitabını öneririm. Ben İstanbul'a ilk geldiğimde bu kitabı okuyarak kendimi İstanbul sokaklarına atmıştım. Önder hoca da Robert Kolejinde öğretmenlik yapmakta ve İnstagramı aktif şekilde kullanmaktadır. Okuyarak gezenlerden olmak dileğiyle herkese keyifli okumalar ve gezmeler. . . . (Antisthenes)
Bu şehr-İstanbul ki bi-misl ü bahadır. Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır. Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında, Hurşid-i cihan-tab ile tartılsa sezadır. (Zans)
Nostaljiye Reddiye ile hafızalara kazınan bir giriş yapılmış. "eğer ele geçmezse sevdiğimiz, çare ne? eldekini sevmeliyiz!" Beni kıymetli Haluk Dursun hoca ile tanıştıran eserdir. Çok erken bir vakitte okuyup aşık olduğum bu şehre daha anlamlı bakabildiğim için kendimi şanslı hissederim. Çünkü nice güzelliklere bakmışsınızdır ama görememişsinizdir. İçerik açısından çok zengin, hocamızın makalelerinden derlenmiş ve birkaç yerde kendini tekrar ediyor olsa da bu beni rahatsız etmedi. Mimariden, İstanbulluğa, İstanbulluluktan mûsıkîye, mûsıkîden İstanbul'un nevi şahsına münhasır lezzetlerine, doğasına, kuşlarına bahar bahçesine yolculuk. "Ah İstanbul, ne tükenmez bir hazinesin. Ne gezmekle ne okumakla, ne yazmakla bitersin." (büşra)
İstanbul'da Yaşama Sanatı PDF indirme linki var mı?
Haluk Dursun - İstanbul'da Yaşama Sanatı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İstanbul'da Yaşama Sanatı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Haluk Dursun Kimdir?
Eğitim ve Öğretim Hayatı
1968'de ilkokuldan mezun olduktan sonra Galatasaray Lisesi'nde okumak için İstanbul'a geldi. Liseden sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Son çağ ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kürsüsü'nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, 1994 yılında "II. Abdülhamit Döneminde Ortadoğu'da Osmanlı-İngiliz Rekabeti: Akabe Meselesi" konulu tezle tarih doktoru unvanını aldı. 2007 yılında “Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi” sahasında tarih doçenti oldu.
1982 Aralık ayından itibaren Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi ile Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde lisans ve lisansüstü öğrencilerine Bizans ve Batı Avrupa tarihi, Yeni ve Yakınçağ Avrupa Tarihi; Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi, Türk Kültür Tarihi; İstanbul'un Tarihî Mekânları; Cumhuriyet Dönemi Eğitim ve Kültür Politikaları, Tarih Öğretiminde Müzelerin Rolü gibi dersler vermektedir. Ayrıca ‘Viyana Bilim Sanat Felsefe Akademisi’nde, 2007-2009 yılları arasında çeşitli dönemlerde Osmanlı Medeniyeti ve Kurumları, Osmanlı Eğitim Tarihi, Flora ve Fauna (İhtisas Grubu), Osmanlıda Tekke Kültürü ve Tekke Eğitimi başlıklı dersleri de vermiştir.
Kariyer
Haluk Dursun 1989 yılında Zaman Gazetesinde yazdığı "Elveda Boğaziçi" başlıklı bir yazı dizisiyle İstanbul Mimarlar Odası’nın “Basında Uzmanlık Ödülü”nü kazandı. Yine 2002 yılında Nil'den Tuna'ya adlı kitabıyla da Türkiye Yazarlar Birliği “Gezi Yazarları Ödülü”nü aldı. Akademik çalışmaları dışında kamusal alanda da faaliyetleri bulunan Haluk Dursun, İBB Kültür A.Ş. Genel Müdür Danışmanı olarak, Miniatürk Projesinin hazırlanmasında görev almıştır. İçişleri Bakanlığı'nca Türkiye Turing Otomobil Kurumunun Yönetim Kurulu Üyeliğine atanan Haluk Dursun, 2005-2006 tarihlerinde aynı kurumda Başkan Vekilliği görevini yaptı. Yine aynı kuruma 2011 Mayıs ayında “kayyım” sıfatıyla atandı. Beyoğlu ve Fatih Kent Konseyi üyeliği de yapmıştır.
2007 yılında İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü vekili olarak görev yapmıştır. 2006-2012 yılları arasında Ayasofya Müzesi Başkanlığını yürütmüş, 2009-2011 yıllarında Ayasofya Müzesi Müdürlüğü görevini de üstlenmiştir. 2012 Temmuz ayı itibarıyla getirildiği Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü görevini 2014 ortalarına kadar sürdürmüştür.
2012-2014 yılları arasında İstanbul Topkapı Sarayını Sevenler Derneği Başkanlığı görevine seçilmiştir. 2014 Temmuz ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atanmış, 2016 yılı Nisan ayında kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır.
26 Mayıs 2017 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu üyeliğine atanmıştır. Aynı zamanda Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürütmüştür. 20 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla de Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevine getirilmiştir.
Dünya kültür mirası listesinde yer alan ve binlerce yıllık geçmişiyle Türkiye'nin de en önemli tarihî mekanlarından biri olan Ayasofya, Haluk Dursun'un başkanlığı döneminde büyük restorasyonlardan geçmiş, müzenin içindekilerle birlikte etrafındaki Osmanlı eserleriyle ilgili koruma/onarma çalışmaları tamamlanmış, Ayasofya içinde bulunan Osmanlı padişah türbeleri onun döneminde kendi tabiriyle bir "Ölüm Kültürü Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Ayasofya'daki bu çalışmalar müze başkanı Haluk Dursun'a 2010 yılında İtalya'da her yıl verilen Rotondi Sanat Kurtarıcısı Ödülü'nü (Premio Rotondi 2010 ai Salvatori Dell) kazandırmıştır.
Bunun dışında Ayasofya ve çevresini büyükten küçüğe herkese doğru bir şekilde anlatabilmek, tarihi bugünle buluşturmak için "Ayasofya Gezi Konferansları"nı bizzat gerçekleştiren Haluk Dursun, yine Ayasofya'daki Osmanlı kültüründen gelen sebil geleneğini yaşatmak adına avlu içinde bulunan sebilden ziyaretçilere çeşitli ikramlar yaptırarak tarihî bir geleneği devam ettirmiştir. Haluk Dursun Ayasofya ile ilgili yurt içinde ve yurtdışında çok sayıda konferans vermiştir. Ayasofya Müzesi’nin 13. Yıllığının editörlüğünü de yapan Haluk Dursun, uzun yıllar yayımlanmayan derginin yeniden meraklısıyla buluşmasına da öncülük etmiştir.
İstanbul'un tarihini, mimarisini, kültür ve sanatını konu alan sayısız konferans veren, bu alanda yapılan birçok etkinlikte aktif olarak yer alan, İstanbul ve Boğaziçi üzerindeki engin bilgi birikimini yaptığı geleneksel Boğaz gezileriyle öğrencilerine, İstanbul meraklılarına aktaran Haluk Dursun çeşitli dönemlerde, değişik gazetelerde kültür-sanat yazıları yazmış, televizyonlarda tarih, kültür ve sanat içerikli programlar hazırlamış ve sunmuştur. Bu çerçevede Eylül 2005 tarihinden itibaren TRT 2'de uzun süre yayınlanan "Tarih Mekân" programını hazırlayıp sunmuş, Osmanlı kültür coğrafyasıyla ilgili ‘Kudüs', ‘Tuna' ve ‘Mimar Sinan: The Architect' belgesellerinin danışmanlığını yapmıştır. TRT Türk'te 2010 yılı yapımı "İstanbul'u Yaşamak" belgeselini sunmuş, KANAL 24'te "İncir Çekirdeği" adlı bir programda yer almıştır.
Haluk Dursun özellikle geçmiş ve bugünkü İstanbul ile ilgili birikimini birçok gezi-konferans ile geniş topluluklara aktarmış, bu konuda yapılmış çok sayıdaki etkinliğe imza atmıştır. Bu çerçevede 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Haliç Kültür Gezilerini gerçekleştirdi. Çok sayıda dernek ve sivil toplum kuruluşlarından gelen taleplerle Boğaziçi kültür gezileri düzenledi. Ayrıca Avrupa Kültür Başkenti İstanbul ile ilgili etkinlikler çerçevesinde 2010 İstanbul Ajansı için bir seri Boğaziçi gezisini gerçekleştiren Haluk Dursun, İstanbul içinde bir başka İstanbul olan Boğaziçi'ni, tarihiyle, kültürüyle, mimarisiyle ve musikisiyle meraklısına anlattı. Onun İstanbul başta olmak üzere yaptığı bu kültür gezilerinin bir başka ayağını; Eman Tur ve TURİNG Kurumu adına "Mustafa Kemal'in Rumeli'si" ve "Üç Dinin Kavşağında Kudüs" başta olmak üzere Osmanlı Coğrafyasına yaptığı kültür gezileri oluşturmaktadır.
Haluk Dursun düzenlemiş olduğu tüm bu etkinlikler, 5 yıl boyunca süren Ayasofya gezi konferansları, Sıbyan Mektebinde çocuklara Ayasofya Müzesi’ni anlattığı çalışmaları, 17 yıldır çıkarılamayan ”Müze Dergisi”ni yeniden çıkarması, Haliç ve Boğaziçi sunumları, İstanbul eksenli kültür tarihçiliği alanında yaptığı çeşitli çalışmaları dolayısıyla 2011 İstanbul Turizm Ödülleri kapsamında verilen 'Etkinlik Ödülü'nü kazanmıştır.
Türk Tarih profesörü ve bürokrat Ahmet Halûk Dursun Malazgirt Savaşı'nı anma programı için gittiği Doğu Anadolu Bölgesi'nde çevre yerleşim yerlerini gezerken 19 Ağustos 2019'da Erçiş, Van'da kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu 62 yaşında vefat etmiştir. Cenazesi Fatih Camii'nden kaldırılarak memleketi Hereke, Kocaeli'de Hereke Merkez Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Geziler
Haluk Dursun ilk göz ağrısı İstanbul başta olmak üzere Osmanlı kültür coğrafyasını baştan başa bir gezgin olarak dolaşmış; Balkanlar’dan Osmanlı’nın Avrupa, Asya ve Afrika'da uzandığı coğrafyalarda gördüklerini, yaşadıklarını, tarihçi olmasının kendisine verdiği zengin birikimle harmanlayarak sade, akıcı ve samimi bir üslupla gezi yazıları şeklinde okuyucusu ile buluşturmuş; bunun yanında yazılarıyla kurduğu bu bağı, Osmanlı coğrafyasında meraklılarına yaptırdığı akademik kültür gezileriyle de unutulmaz kılarak kendi adıyla anılan bir gezi geleneğini başlatmıştır.
Eserleri
İstanbul'da Yaşama Sanatı
Nil'den Tuna'ya Osmanlı Yazıları
Tuna Güzellemesi
Osmanlı Coğrafyası'na Yolculuk
Boğaziçi'nde Kırk Yılım
Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri
Şehir ve Kültür: İstanbul, (Editör)
İncir Çekirdeği: Hereke'den Çıktım Yola
Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli, (Editör)
Haluk Dursun Kitapları - Eserleri
- Gençlerle Hayat Bilgisi
- İstanbul'da Yaşama Sanatı
- Nil'den Tuna'ya Osmanlı
- Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk
- İncir Çekirdeği
- Boğaziçi'nde Kırk Yılım
- Tuna Güzellemesi
- Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri
Haluk Dursun Alıntıları - Sözleri
- Silistre'nin kültür tarihimizde önemli bir şahsiyeti de Razgrad'ın Ferhatlar köyünde doğan merhum Süleyman Hilmi Tunahan Hocaefendi'dir. (Nil'den Tuna'ya Osmanlı)
- Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna? (Tuna Güzellemesi)
- Aman ne olacaksanız olun, sakın “sıradan ve sürüden” olmayın! (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- Ama görene... Köre ne... (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Bir vefasız yâre düştüm, hiç beni yâd etmiyor. Bâdeler, güller, çemenler gönlümü şâd etmiyor. Her ne yapsam nev-nihâlim gamdan âzâd etmiyor. … (İncir Çekirdeği)
- Fethin sembolü, mânâsı, kalbgâhı Ayasofya'dır. Ayasofya kapalı kaldıkça kalbimiz çalışmıyor demektir. Sultan Fatih'in fetihten muradı; Ayasofya'yı camiye tahvil ederek, hilâli salibe galebe kılmaktır. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Hâlbuki siz onun kolu kanadı kırılmadan, suyu şerbeti kesilmeden görecektiniz... Önce, yanıbaşındaki tekkeyi yıktılar, sebili “Hu”suz bıraktılar... Sonra yolu genişleteceğiz diye çeşmeyi susuz bıraktılar... (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Boğaziçi’nde, Ramazanlarda iftar için ayrıca insanları davet etmeye lüzum yoktur, bütün insanlar Ramazan’da herhangi bir yalıya iftara gidebilirlerdi. Yalı sahibi misafire hazırlıklı olmalıdır. Çünkü Boğaziçi kültüründe bunun böyle olması iktiza eder. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Çıkayım gideyim Urumeli'ne Arzuhâl vereyim Beylerbeyi'ne (Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk)
- Bir konuyu bildiğini zanneden değil, en iyi kimin bildiğini bilen makbuldür. (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- Üsküdar’ın “Altın Şehir” olmasından başka, bir diğer özelliği de, gıpta ile anılan şehir olmasıdır. O, hiçbir şehre nasip olmayanı görmüş ve İstanbul’un fethine şahit olmuştur. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Eski Boğaziçi'nin sadece balığını değil, Voli yerlerini ve dalyanlarını da hep merak etmişimdir. Gerçi Beykoz dalyanının kazıklarının su üstünde durduğu günleri hayal meyal hatırlıyorum; ama o günler çok geride kaldı. (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Niğbolu, Tuna Nehri kıyısında küçük bir kasaba. Ama şirin mi şirin, kendi halinde sessiz, sakin, yorgun bir kasaba. Dağarcığında neler var ama soranı, dinleyeni yok. Bir sorsalar neler anlatacak neler. Gitseniz hiç yabancılık çekmeyeceksiniz. Onun da sizi yadırgamadığını göreceksiniz. Kalesinden seyre dalacağınız Tuna manzarası size Boğaz'ı hatırlatacak... (Tuna Güzellemesi)
- Geçmiş, geçen veya gelecek vakti duymadan Aheste çek kürekleri mehtab uyanmadan (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Bu memleket hakkında söz sahibi olmak istiyorsanız 24 saatte 25 saat okuyacaksınız! (İncir Çekirdeği)
- Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, sen bizimle olmasan bile, biz seninleyiz yine. Yahya Kemal Üsküb'e ithafen (Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk)
- Coğrafyayı sevmeyen, coğrafyayla dost olmayan tarihi sevemez, tarihi anlayamaz. (Nil'den Tuna'ya Osmanlı)
- "Musahipsiz kalmayınız. Kendinize doğru musahipler bulunuz." Musahibin ana anlamı sohbet eden, edebilen, söz söyleme üstadı, bilgisi olan ve bunu güzel aktarabilen kişi demektir. Eski tabirle "mîr-i kelâm", yani sözün emiri. (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- İstanbul'un büyük nüfus patlaması, anlaşılmaz kültür aşımı, Boğaziçi'ni ve geleneksel yaşantısını biz tarihçilere ve hatırat kaleme alanlara bıraktı. (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- "Deli misin, depik misin?" (İncir Çekirdeği)