İslam Peygamberi - Muhammed Hamidullah Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İslam Peygamberi kimin eseri? İslam Peygamberi kitabının yazarı kimdir? İslam Peygamberi konusu ve anafikri nedir? İslam Peygamberi kitabı ne anlatıyor? İslam Peygamberi kitabının yazarı Muhammed Hamidullah kimdir? İşte İslam Peygamberi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Muhammed Hamidullah
Çevirmen: Mehmet Yazgan
Yayın Evi: Beyan Yayınları
İSBN: 9789754733198
Sayfa Sayısı: 976
İslam Peygamberi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Onca büyük zenginliğine rağmen, bana öyle geliyor ki Fransız Edebiyatı, dünyanın belli başlı dinlerinden birinin tebliğcisi olan İslam Peygamberi'nin Siyer'i, yani hayatı ve eserleri ile ilgili kapsamlı bir çalışmadan yoksun gibi görünüyor. İşte elinizdeki bu eserde, O'nun hayatının çeşitli yönleri ele alınmaya çalışılacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)
İslam Peygamberi Alıntıları - Sözleri
- Bir insan ne denli yüce ve soylu olursa, kıskanç düşmanları da ahmaklık derecesinde o denli sert ve zehir kusucu olurlar.
- Uhud sonrası sahabeler, düşmana beddua etmesini istediğinde Hz. Muhammed: "Ya Rabbi! Halkımı doğru yola ilet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar!"
- 55. İslam'ın ortaya çıktığı sırada Mekke şehri, Kureyş kabilesi Araplarınca iskan edilmiş ve yine onlar tarafından idare edilir vaziyetteydi; şehrin nüfusu; yabancı menşe'lere sahip köle ve mevlalar (azadlı köleler) de dahil onbine ulaşmaktaydı. Bir monarşi yerine, bu Şehir-Devlette hüküm süren idare, on ileri gelen ailenin teşkil ettiği oligarşi idaresiydi. Bu on aile arasında en çok göze çarpan iki rakip sop (aile zümresi) halinde Emeviler (Beni Umeyye) askeri, Haşimiler (Beni Haşim) ise dini fonksiyonları yüklenmiş iki aileydi. Muhammed A.S.S., Haşimi'lere mensuptu.
- ... Yemame'ye döner dönmez bu Museylime kalkıp bu defa o da "kendisinin bir Allah Elçisi(!) olduğu ve bunun Muhammed tarafından da kabul ve tasdik olunduğu" iddiasında bulunmaya başlamıştır. (O bu sonuncu iddiasını, huzurda bulunamayışı esnasında bile kendisine bir hediye göndermiş olmasına dayandırıyordu). Böylece "Yalancı Peygamber" Museylime aldığı bir takım "İlahi vahiyleri" etrafındakilere tebliğ edip yaymaya çalışıyordu ki bunlar, Kur'an'ı Kerim'in sadece gülünç birer taklidi durumunda zavallı cümlelerdi. O aynı zamanda, yumurtayı, bir şişenin dar boğazından geçirmek v.s. suretiyle "mucizeler" de gösteriyordu. Belki de onun büyük bir kurnazlıkla ortaya koyduğu halk için en çekici konu, İslamda yaptığı "reform" idi: Onun bu "reform"una göre içki yasağı kaldırılıyor, zina serbest bırakılıyor ve hatta İbn Hişam'da kayıtlı olduğuna göre7, günlük beş vakit namazlar da iptal edilip yürürlükten kaldırılıyordu. Suheyli ise, bunun aksine, adını da verdiği ve bir takım maceralarını naklettiği onun bir müezzininin de bulunduğunu zikretmektedir ki buna göre anlaşılan Museylime, başlangıçta sadece namazların sayısını azaltmış ve bundan sonra da bu ibadet çeşidini tamamen lağvedip yürürlükten kaldırmıştır.
- 250. Dediğimiz gibi insan mizac ve tabiatı birbirinden çok farklıdır; Mi'rac olayının ertesi günü, Ebü Bekr, bizzat Resulullah'ın başından geçen bu olayı bizzat onun ağzından dinlemesinden önce, bazı putperestler ona şöyle dediler: "- Dostunun son olarak anlattığı bu yeni şeye, yani Semalara uruc ettiğine (yükseldiğine) ve Allah tarafından kabul edildiğine dair sözlerine ne dersin bakalım?!." Ebü Bekr hemen şu cevabı verdi: "- Onun ağzından çıkan her sözün doğruluğuna inanıyorum".
- Belâzurî'nin naklettiğine göre bir gün, Ebû Tâlib ve kardeşi Ebû Leheb arasında bir kavga çıktı. Ebû Leheb kardeşini yere yıkıp, göğsüne oturdu ve onu tokatladı. Genç Muhammed (as) hemen koşup Ebû Leheb'i iterek, kardeşinin göğsünden onu uzaklaştırdı. Sonra Ebû Tâlib kalktı ve öfkeyle kardeşi Ebû Leheb'in üzerine atladı; bu kez o onun göğsüne oturup yüzünü tokatlamaya başladı. Kavga bitince, Ebû Leheb Muhammed (as)'e dönerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Ben de Ebû Tâlib gibi senin amcanım; bana yapacağını yaptın! Ama niçin ona da aynı biçimde davranmadın? Yemin ederim ki, gönlüm seni asla sevmeyecek, asla!"
- 1784. e) Elçiler, görevli gittikleri makama genellikle hediyeler de götürürlerdi. Tarihî kayıtlar, Habeşli Necâşî'nin, Mısır’lı Mukavkıs'ın, Bizans İmparatorunun, İran Ímparatoriçesi Buran Duht’un ve daha birçok hükümdarın Resulullah'a gönderdiği hediyelere ait ayrıntılı bilgilerle doludur. Bu elçiler de, kendi ülkelerine dönmeden önce, Resulullah'tan çeşitli hediyeler alırlardı. Öyle ki, Resulullah ölüm döşeğinde iken, șifahi olarak “kendisinin yapmayı adet haline getirdiği gibi” elçilerin hediyelere boğulmalarını” vasiyet etmiştir. Tespit ettiğim kadarıyla Resulullah, hususî elçiler vasıtasıyla İslâm'a girmeye davet ettiği yabancı hükümdarlara hiçbir hediye göndermezdi. Sadece aşağıdaki atıf bunun aksini gösterir niteliktedir: Bir gün Resulullah, yeğeni Ca'fer ibn Ebî Tâlib'e özel olarak çok değerli bir giysi göndererek, adamına şöyle demesini söyledi: “Bunu kardeşin Habeşli Necâşí’ye gönderebilirsin." Resulullah bir yolculuk sırasında elçileri kabul etmesi gerektiği zaman, işler hiç de kolay olmuyordu. Örneğin, Tebûk’te kendisiyle buluşan Bizans elçisine, “kendisinin esas bulunduğu yerden uzak olduğunu, aksi takdirde âdeti gereği kendisine hediyeler vereceğini” söylemiştir. Bu özür beyanını işiten ve zengin sahabelerden biri olan Osman (ra), kendi eşyaları arasından değerli bir elbise çıkardı ve elçiye hediye etmesi için bunu Resulullah'a verdi; Resulullah bu durumdan çok memnun kaldı. Bazen politik ya da başka nedenlerle, Resulullah (as) kendisine gönderilen hediyeleri kabul etmeyi reddeder, genel olarak ise bunları kabul ederdi. Müslüman hukukçular daha ilk devirlerden başlayarak, nadir istisnalar dışında, huzuruna çıktıkları hükümdarın vermiş olduğu hediyelerin elçiye ait olmadığına ve Devlet Hazinesine konması gerektiğine hükmetmişlerdir.
İslam Peygamberi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Muhteşem Bir Siyer: Değerli ve merhum Muhammed Hamidullah Hoca'nın 20 yıllık emeğinin sonucu olarak vücûd bulan, ilahiyat hocalarının siyer deyince tavsiye olarak önerdiği kitaplar arasında yer alan, Hz. Muhammed'in hayatının geçtiği coğrafya, yaşadığı dönemdeki siyasi ortam, kişisel hayatı, diplomatik ilişkilerini ve izlediği siyasetin detaylarını kapsamlı bir şekilde göreceğiniz muhteşem bir eser: "İslâm Peygamberi". Hamidullah, kitabında samimiyeti elden bırakmayan akademik bir üslûpla konuları ele alıyor. Kullanılan dil, gerçekten takdir edilesi; çünkü 930 sayfa gibi kocaman bir yekûn tutan bu eserin kendini okutturmasının bunda büyük payı olduğunu düşünüyorum. Dil konusuna değinmişken çevirmen Mehmet Yazgan Bey Efendi'ye teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Çevirinin anlaşılırlığı gösterdiği özeni net bir şekilde gösteriyor. Yine kitapta yazım ve noktalamaya verilen önem de takdir edilesi. Kitabın önemine yaraşır bir çeviri yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Değerli Yazar, siyerle ilgili her konuda bulabildiği rivayetleri elden geldiğince kullanmaya ve bunları yerine koymaya büyük özen göstermiş. Bu, kapsamı ve eldeki malzemeyi heba etmeme anlamında bir avantaj gibi sayılsa da, yer yer eleştirel bakış bırakılıp, rivayete teslim olunan yerler de var muhakkak. Söz konusu duruma karşı özellikle Hz. Muhammed'in doğumu (s. 50), babasının yüz deve kurban edilerek âzâd edilmesi (s. 47), göğsünün yarılması (s. 50), Rahip Bahira olayı (s. 55), ilk vahiy sonrası Varaka ile görüşme (s. 82), vahyin belli süre kesilmesi, intihar olayı (s. 82), ayın yarılması olayı (s. 98), Garânik olayı (s. 105), boykotun kaldırılması (s. 109), mucizeleri (s. 118) gibi konuların daha dikkatli okunmasını tavsiye ediyorum. Mucize konusuna özel bir bölüm ayıran Hamidullah Üstad, mucize talebinin toplumun gelişmişlik düzeyi arttıkça azalacağını söylemekte ve asıl odaklanılması gereken durumun bu gibi doğaüstü ve istisnai durumlar değil, Hz. Peygamber'in risalet ve metoduna odaklanılması gerektiği konusunda mühim uyarılarına canı gönülden katılıyorum. Mucize konusuna da ayrı bir önem vererek geniş bir şekilde incelemeye çalışıyor. (s. 120 vd.) Muhammed Hamidullah, siyerinde mevcut rivayetleri ayıklamak yerine hepsini kullanmayı bir prensip haline getirmiş gibi görünüyor. Bir örnek vermek gerekirse: Boykotun kaldırılması sürecinde hem birçok Mekkelinin bunu bitirmek için beraber hareket ettiğini hem de güvelerin boykot metnini yediğinden bahsediyor. Kitabı okuduğunuzda birçok olayda rivayetleri telif etme metodunun kullanıldığı görebilirsiniz. Bu siyerin başka önemli bir özelliği ise sadece rivayet aktarıcılığı yapılmaması, bunların yorumlanması ve olaylar arası bağlantıların kurulmaya çalışılması, farklı açılardan değerlendirmelere tâbi tutulması. Hamidullah, üstte de bahsettiğim gibi rivayetlerin neredeyse hiçbirini ayıklamaya tâbi tutmuyor, evet; ama bu, onlar hakkında yorum yapmasına, değerlendirmede bulunmasına engel bir durum da teşkil etmiyor. Ayrıca, değerli yazarın kitaplara vukûfiyeti, el yazması belgelerden alıntıları, Kuran dışında diğer kitapları da kullanması yorum gücünü, olaylara bakışını ve durumları kapsamlı ele almasında büyük fayda sağlamış görünüyor. Kitabın içeriğine gelecek olursam: En başta Hz. Peygamber zamanındaki ortam ve şartlar hakkında bilgi verilmesiyle kitaba başlangıç yapılmış. Daha sonra Hz. Muhammed'in neden farklı bir yerde değil de, Mekke'de görevlendirildiği üzerinde durularak bunun coğrafî, sosyolojik, fiilî, psikolojik ve dille ilgili nedenleri incelenmiş. Siyere hazırlık bâbından üstteki gibi bilgiler verildikten sonra asıl konu olan Hz. Muhammed'in doğumu, gençliği, evlenmesi gibi konular işlenerek sîret öncesi hayatı hakkında bilgiler verilmiş, yorumlarda bulunulmuş. Devamında risaletin başlangıcına geçilmiş, tebliğ faaliyeti ile Mekke'deki tepkiler vb. durumlar üzerinde durulmuş. Burada dikkatimi çeken iki önemli konu var: Birincisi mirac ve mucizeler üzerinde ayrı başlıklarla durulması. Diğeri ise hicretten önce kadınların İslâm'ın yayılmasına katkılarının incelenmesi. Medine'ye hicret ile birlikte yeni bir devletin kurulması sürecinde toplumun örgütlendirilmesi üzerinde durulmuş, devamında ise savaşlar konusuna geçilmiştir Bu konular işlendikten sonra birinci cildin yarısını kaplayan bir konuya geçilmiş: Hz. Muhammed'in ilişki içinde olduğu toplulukların tanıtımı, onlarla yaşanan durumlar, gönderilen davet mektupları ve bunların incelenmesi. Birinci cildin yarısı yekûnu bir yer işgal eden söz konusu başlıklarda Ehâbiş Kabileleri, Habeşlilerle, Mısır'la, Bizans İmparatorluğu ile, İran'la, İran sömürgeleri olan Temîm, Benû Hanîfe gibi kabileler ve Yemen ile, yarımadada olan Benû Gıfâr, Cuheyne, Mudlic gibi kabileler ile, diğer Arap kabileleri olan Huzâ'a, Benû Suleym, Gatafânlılar, Kelbler gibi kabileler ile, Yahudilerle, Hıristiyanlarla ve diğer dinler olan Mecusîler, Sabiîler, Budistler ile olan ilişkiler, yaşanan olaylar detaylı bir şekilde incelenmiş. Siyer okuyanlar ismini verdiğim kabile ve grupların ismini çoğu zaman okur; ancak onlar hakkında detaylı bir bilgi sahibi olmaz. Belki de bu eksikliği fark eden Hamidullah Hoca, bahsedilen topluluklar hakkında kapsamlı bilgi vermek istemiştir. Bunları topluluklar özelinde toplamasının başka bir ise kitaplarda parça parça olan bilgileri toplu hâle getirmek isteği de olabilir. İkinci cilde geçtiğimizde Hz. Peygamber'in özel hayatı ile başlangıç yapıyoruz. Burada Hz. Peygamber'in hanımları, cariyeleri ve buna bağlı olarak İslâm'ın köleliğe bakışı işleniyor. Daha sonra Hz. Muhammed'in dinî, ahlâkî ve toplumsal alanlardaki eğitim ve öğretimi üzerinde durularak ibadetler, güzel sanatlar, kumar, eğitim faaliyetleri ile ilgili detaylar, fen bilimlerindeki gelişmeler üzerinde durulmuştur. Devamında Resûlullah’ın tıp anlayışı özelinde İslâmiyet'ten önce Arabistan'da tıbbın durumu, Hz. Peygamber'in tıp konusundaki tutumu, Kuran'da tıp, Hz. Peygamber döneminde görülen hastalıklar gibi tıpla ilgili birçok konuya burada yer verilmiş. Tıptan sonra, inşaat mühendisliği, şehircilik, mimarlık gibi alanlardaki gelişmeler üzerinde duran Hamidullah, yine bu konularda Kuran'da geçen malzemeye atıfta bulunuyor ve ibadet yerleri, şehirlerin düzeni, binaların yapımı gibi konulara değiniyor. Bunlardan sonra geniş bir alanı kapsayan devlet anlayışına geçiş yapılıyor. Konuya İslâm öncesi ile başlanıyor. Mekke'de devlet anlayışı, dinî ve askerî görevler üzerinde durulduktan sonra, İslâmî dönemde devlet anlayışına geçiliyor. Yine ana kaynak olan Kuran üzerinde bu konuya dair bilgiler derleniyor, daha sonra Hz. Muhammed'in hükûmet anlayışına dair konulardan bahsediliyor. Yine bu konuyla bağlantılı olarak adalet teşkilatı, iktisâdî sistem, askerî teşkilat konularına değiniliyor. Devletin ayrılmaz parçası olan bürokrasi konusu da burada incelenenler arasında. Kitabın sonuna doğru yaklaşırken Hamidullah Hoca, derlediği, topladığı, incelediği kaynaklardan Resûlullah’ın izlediği siyasetin temel ilkelerini ortaya koymaya çalışıyor. Bu bölüm, daha kapsamlı olarak ele alınacak kadar değerli. Hz. Peygamber'in hayatından çıkarılacak böyle net ilkelere büyük ihtiyaç var. Belki de "İslâm'da Devlet İdaresi" kitabında Hamidullah Hoca, bu ilkeleri genişletmiş ve incelemiştir. Kitabı bitirmeden o dönemdeki toplumsal hayata dair, yaşayış tarzı, Hz. Peygamber'in kişisel hayatı gibi konulara değiniliyor. En sonda ise Hz. Peygamber'in vefatı üzerinde duruluyor; ancak burada verilen bilgiler kitapta detaylı işlenen konulara göre cılız kalmış. Akılda birçok soru işaretiyle bu konu işleniyor. En sonda ise Hz. Peygamber'in vefatı sonrası toprağa verme meselesi ve hilâfet sorunu üzerinde kısaca durularak kitap hitama erdiriliyor. Son sözlerime gelecek olursam: "İslâm Peygamberi", klasik bir siyer okumak isteyen okurları tatmin etmeyecektir. Yazarın amacı kronolojik olarak Hz. Peygamber'in hayatını işlemek değildir. Onun hayatında yaşadığı çevrenin nasıl olduğu , ortaya koyduğu eserin nasıl ortaya çıktığı, Hz. Peygamber'in peygamberliği ile başlayan süreçten ölümüne kadar geçen sürede neler yaptığı, nasıl yaptığı, stratejisi, ilişki içinde olduğu topluluklar, insanların kimler olduğu gibi nice konuları aydınlatmaya çalışmaktadır. Siyer üzerinde altyapıyı az çok oluşturmuş kişilerin bu değerli kitabı es geçmemelerini, okuma listelerine dâhil etmelerini kesinlikle tavsiye ediyorum. Ayrıca bu muhteşem eseri yazar değerli yazar Muhammed Hamidullah'a rahmet, bu kitabın dilimize kazandırılmasında emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler ediyorum. İslam Peygamberi'nden yaptığım bütün alıntıları bir araya topladım. Ulaşmak için tıklayınız: https://sametonurr.medium.com/i%CC%87slam-peygamberi-i%CC%87nceleme-ve-al%C4%B1nt%C4%B1lar-d1107edde120 (Samet Onur)
Uzun zamandır okumak istediğim, siyer hakkında tartışmasız bir şekilde tüm siyer hocaları tarafından beğenilen kitabı sonunda okumak nasip oldu. Uzun bir okuma sürecinden geçtim. Kitaba gelirsek bir kronoloji takip etmeden maddeler ve bazı konu başlıkları ile İslam tarihini ele alan bana göre siyer kitabı olmayan bir siyer kitabıydı. Zaman zaman detaylara boğulmuş; aslında akademik çalışma yapanlar için daha uygun bir kitap sanıyorum ya da ilahiyatçılar için. Beni hayal kırıklığına uğrattı. Kronolojik sıralanmış derin bir siyer okumayı bekliyordum. Derin bir siyer tarihi çıktı tabi öyle bir alan varsa. "İslam Tarihi" Peygamberimizi değil İslam'ı anlatmış çocuğunlukla. Hikaye tadında siyer okumak isteyenleri tatmin etmeyecektir. (Büşra Özdemir)
Muhammed Hamdullah elbette yirminci yüzyılın en büyük alimidir. "İslam Peygamberi" adlı bu eserini yazmak için yaklaşık yirmi yıldır araştırma ve incelemelerde bulunmuştur. İslam Peygamberi''ni kendi türünün en önemli eseri kılan faktör, yirmi yılı aşkın yoğun bir çalışma sonucunda, peygamberimizin özel ve aile hayatı, içine doğduğu çevre, peygamberlik mücadelesi ve kurduğu devlete ilişkin en temel bilgileri birinci el kaynaklara dayalı olarak vermesidir. Muhammed Hamidullah Hoca''nın tüm eserleri gibi İslam Peygamberi de kendisinden sonra yazılan tüm siyer kitaplarını etkilemiş ve onlara kaynaklık etmiştir. Kesinlikle Siyer alanında yazılmış en devasa en güzel eser diyebilirim. Eğer okumadıysanız muhakkak okunacak listenize bu güzel eseri eklemenizi ve sonrasında okumanızı şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalar. (Meryem Gül)
Kitabın Yazarı Muhammed Hamidullah Kimdir?
Muhammed Hamidullah (d. 1908, Haydarabad - ö. 2002, Florida), İslam dünyası'nda tanınmış son dönem hadis bilginlerinden birisidir.
İlk öğrenimini Haydarabad'da tamamladıktan sonra, yine bu kentteki hukuk fakültesini bitirdi. Fakat İslami bilimlere özellikle de siyer ilmine olan merakından dolayı 1936'da Paris Üniversitesi'nde bu konuda eğitim aldı. Daha sonra Almanya'nın Tübingen Üniversitesi'ne kaydolarak "devletlerarası İslam hukuku" alanında ikinci bir doktora çalışması daha yaptı.
1947'de Paris'e yerleşerek ders vermeye başladı. Akademik çevrelerdeki ünü giderek arttı ve ders vermek için Fransa dışındaki ülkelere gitmeye başladı. 1950'li yıllarda Türkiye'ye gelerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Hukuk fakültelerinde ve İzmir, Ankara, Konya üniversitelerinde dersler verdi.
Hamidullah’ın Türkçe’ye çevrilerek yayımlanan başlıca eserleri şunlardır: İslam’a Giriş (1961), Hz. Peygamber’in Savaşları (1962), İslâm’ın Hukuk İlmine Yardımları (1962), İslâm’da Devlet İdaresi (1963), İmam-ı Azam ve Eseri (1963), Modern İktisat ve İslâm (1963), İslâm Fıkhı ve Roma Hukuku (1964), Kur’an-ı Kerim Tarihi (1965), İslâm Peygamberi (1966, 2 cilt), Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahifa-i Hemmam b. Münebbih (1967), Resulullah Muhammed (1973), İslâm Hukuku Etüdleri (1984), İslâm Müesseselerine Giriş (1984), İslâm, Bilim ve Felsefe (1990), İlk İslâm Devleti (1992), İslâm’ın Doğuşu (1997), Hz. Peygamberin Altı Orijinal Diplomatik Mektubu (1998), İslâm Anayasa Hukuku (1998), El Vesaiku’s-Siyasiyye (1998), İslâm Tarihine Giriş (1999).
Muhammed Hamidullah Kitapları - Eserleri
- İslam Peygamberi
- İslam'a Giriş
- İslam Tarihine Giriş
- İlk İslâm Devleti
- Hz. Peygamber'in Savaşları
- Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed
- İslam Müesseselerine Giriş
- Kur'an-ı Kerim Tarihi
- İmam-ı Azam ve Eseri
- İslam'ın Doğuşu
- İslamiyet ve Hıristiyanlık
- Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahife-i Hemam ibn Münebbih
- İslam Anayasa Hukuku
- Sorunlar Sorular ve Cevaplar
- İslam'ın Hukuk İlmine Katkıları
- Aziz Kur’an
- İslam'da Devlet İdaresi
- Hz. Peygamber'in Altı Diplomatik Mektubu
- İslam Genel Bir Bakış
- Введение в Ислам
- Le Saint Coran
- Resulullah Muhammed
Muhammed Hamidullah Alıntıları - Sözleri
- (Hz. Hatice (r.a) o zaman 28, kimilerine göre de 40 yaşındaydı; Fizyolojik ve jinekolojik nedenler birinci rakamı daha inandırıcı kılmaktadır; zirâ Hz. Hatice (r.a) evlilikten sonra yedi çocuk doğurmuştur.) (İslam'a Giriş)
- Ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir kral, Allah'ın Resullerinden biri kadar hürmet görmemiştir, velev ki bu "Resul" fakir ve her türlü maddi gelirden mahrum olsun. (İlk İslâm Devleti)
- Sahtekarlık inancın munafıklığıdır. (İlk İslâm Devleti)
- "Bilgi Müslümanın kaybolmuş malıdır, nerede bulursa onu alsın." (İslam'a Giriş)
- Onlar inananlar ve kalpleri Allahı anmakka huzura kavuşanlardır. Değil mi ki kalpler, ancak allahı anmakla huzura kavuşur. Ra'd 28 (Aziz Kur’an)
- El-Münzir şöyle cevap verdi: “Sizin dininizin en çok hoşlandığım tarafı, sadece dünü ya da sadece ahiretle sınırlı olmayıp, her iki dünya saadetini birleştirmesidir. Niçin onu kabul etmeyeyim?” (Hz. Peygamber'in Altı Diplomatik Mektubu)
- Yine Hz. Peygamber'in, ölüm döşeğinde iken verdiği şu emrini de hatırlatalım: "Benim gayr-i müslimlere verdiğim himâyeye, (emana) titizlikle riayet ediniz" (Bkz., Mâverdî). Bir başka hadiste Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Eğer bir kimse, gayr-i müslim vatandaşa zulmederse; kıyamet günü onların avukatı (zülmeden müslümana karşı) ben olacağım." (İslam'a Giriş)
- Her bölgede, o bölgenin siyasi temsilcisi aynı zamanda caminin imamıydı. Şu halde, bu bölgedeki Müslümanlardan herhangi birinin bir şikayeti olduğunda kadıya gireceğine doğrudan doğruya camiye gider ve şikayetini caminin imamına bildirildi. Çünkü İmam o bölgenin aynı zamanda siyasi lideriydi. (İslam Müesseselerine Giriş)
- Medine'de Peygamberimizin yazdırdığı anayasa, dünyada en eski yazılı anayasadır. İçinde bir devletin ihtiyaç duyduğu savunma, adalet vs. gibi bütün konuların açıklamasını bulabiliriz. Bu arada Müslümanlar, Müslüman olmayanlar arasındaki ilişkilere de yer verilmiştir. Meselâ, bir maddesinde "Müslümanlar kendi dinlerine, Yahudiler kendi dinlerine göre yaşarlar" denilmektedir. Yani dini meselelerde eşitlik ve özgürlük vardır. (İslam Tarihine Giriş)
- Ancak gerek ilk halîfelik, gerekse ilk halîfeden sonraki halîfelik konusu tarihî bir mevzudur. Dinin aslından olan bir mesele değildir. Fakat Müslümanlar arasında maalesef bu, itikadî mevzulardan bir parça halini almıştır. (İslam Tarihine Giriş)
- Peygamberler de sadece Yahudi ve Hıristiyanların değil, aynı zamanda, İslâm'ın nebîsidirler. Madem ki İslâm, kesintisiz, devamlılık ve istisnasız şumûl dinidir, o halde tarihi de sonsuzdur. (İslam Tarihine Giriş)
- "Ve hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyin ardına düşme. Kulak, göz ve kalp ; gerçekte, insan bütün bunlardan sorguya çekilecektir." isra 36. Ayet (Aziz Kur’an)
- Buhari'nin "Abdurrazzak'dan, o da Ma'mer'den, o da Hemmam'dan o da Ebu Hüreyre'den naklettiğine göre, Hz. Peygamber'in şöyle söylediğine ilişkin şu hadisi Ahmed b Hanbel'den aldım" deyişini düşünelim. II. Dünya Savaşı'nın sonundan beri, Hemmam'ın, Ma'mer'in ve Abdurrazzak'ın el yazma nüshaları bulunmuştur, - Ahmed b Hanbel'in eseri de çoktan beri bilinmektedir - Buhari'den önceki kaynaklarda araştırma yapılırsa, görülür ki Buhari ne yalan söylemiştir, ne de kendi döneminin basit folklorunu toplamıştır. O, yazılı ve kesin kaynaklara dayanmaktadır. (Kur'an-ı Kerim Tarihi)
- Dünya üzerinde doğru yoldan haberdar olan kalmayınca, Allah'ın insanlara olan şefkati, onlara son bir peygamber göndermeyi gerektirmiş, Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun, Hz. Muhammed'i göndermiştir. Madem ki gelen son din, son kitap Kur'an'la ayaktadır, tek harfi değişmeden muhafaza edilmiştir, o halde bir başka peygamber göndermesine gerek yoktur. (İslam Tarihine Giriş)
- Böylece bir mucize meydana geldi: Hz.Musa, Yahudilerin doğan çocuklarının öldürüldüğü bir senede doğdu, fakat bu çocukların öldürülmesini emreden kralın himayesinde büyüdü. (İslam Tarihine Giriş)
- Mekkelilerin Kabe'nin önünde yaptıkları bir sabah ibadetleri vardı. Bu ibadetin şekli belirli olmamakla birlikte eğilmek, yere kapanmak gibi şekillerde olduğu bilinmektedir. (Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed)
- (Yeri gelmişken belirtelim, Çin'deki camiler Fransa'dakilere veya İngiltere'dekilere veyahut doğudakilere benzemezler, minareleri de yoktur.) (İslam Genel Bir Bakış)
- “İşte böylece insan, kendi isteği ile Allah’ın halifesi oldu. Halife olarak da en üstün yaratık oldu ve hatta kendisinin önünde melekler eğildiler. İslam tarihi işte o zamandan itibaren başlar.” (İslam Tarihine Giriş)
- Sayıları on tane olan Puranaların birisinde, âhirzamanda çölde bir adamın doğacağı, annesinin isminin "Güvenilir" (Amine?), babasının isminin "Allah'ın kulu" (Abdullah?) olacağı belirtilmektedir. (İslam'ın Doğuşu)
- "Belki bugünkü Mekkeliler İslâm'ı kabul etmeyebilir, fakat yarın çocuklarının İslâm'a girmeleri mümkündür." (İslam Tarihine Giriş)