İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü - Yılmaz Özakpınar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kimin eseri? İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kitabının yazarı kimdir? İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü konusu ve anafikri nedir? İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kitabı ne anlatıyor? İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü PDF indirme linki var mı? İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kitabının yazarı Yılmaz Özakpınar kimdir? İşte İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Yılmaz Özakpınar

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754373035

Sayfa Sayısı: 146

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yazara göre medeniyet, sembolik düşünce planında mantıksal sonuçları çıkarılabilen rasyonel bir inanç ve ahlak nizamıdır. Bu nitelikte bir inanç ve ahlak nizamı çerçevesinde ortaya çıkan bir kültür, değişmeye ve gelişmeye açıktır. Böyle olmakla birlikte, bir medeniyete bağlı kültürün, yeni kültür unsurlarına uygulandığı nihai ölçü, bağlı olduğu inanç ve ahlak nizamına uygunluktur. Eserde İslam medeniyeti ve Türk kültürü ilişkisi inceleniyor.

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü Alıntıları - Sözleri

  • Birbirimizi dikkatle ve iyi niyetle dinlemeye ve anlamaya ihtiyaç vardır. Fakat ne kadar hazindir ki anlaşma vasıtası olan dil insanların birbirini anlamasını zorlaştıran garip bir âlet hâline getirilmiştir.
  • Bilim, en acemi bilim insanıyla en deneyimli bilim insanını, aranan hakikat önünde eşit konumda gören sosyal bir faaliyettir. Bilimde kimin iddia ettiği değil, nasıl bir muhakeme yapıldığı ve ne kanıt gösterildiği önemlidir.
  • Hayat ertelenenemez. Hayatın her an yapılan eylemlerle yaşanması gerekir. İhtiyaçlar, tehlikeler, duygular, emeller davranış gerektirir. Fakat davranışa götürecek kararlar ancak belirsizlikler giderildiği zaman verilebilir
  • "Russel'ın görüşü, insan kaynaklı birtakım felsefe sistemlerine, doktrinlere, hatta bilimsel teorilere birçok insanların iman edercesine bağlanma eğiliminde olduğunu ima ediyor. Bu son nokta, şaşırtıcı bir durum ortaya çıkarıyor. Birçok insanlar iman bilgilerine kayıtsız kaldıkları hâlde, insanın tabiatında olan kesinlik arayışı, onları, çeşitli tipteki insan kaynaklı bilgilere mutlak hakikat imiş gibi inanmaya sevk ediyor. "
  • Bir insan doğru söyler yanlış söyler, bizim inancımıza uygun ya da aykırı söyler; fakat her şeyden önce ne söylüyor?
  • İnsan kavram inşa eden bir varlıktır.
  • Düşünme özgürlüğü, herkesin ayrı telden çalması ve sosyal dokunun dağılması için değil, üzerinde birleşeceğimiz hakikatleri ortaya çıkarabilmek içindir.

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yazara göre medeniyet, sembolik düşünce planında mantıksal sonuçları çıkarılabilen rasyonel bir inanç ve ahlak nizamıdır. Bu nitelikte bir inanç ve ahlak nizamı çerçevesinde ortaya çıkan bir kültür, değişmeye ve gelişmeye açıktır. Böyle olmakla birlikte, bir medeniyete bağlı kültürün, yeni kültür unsurlarına uygulandığı nihai ölçü, bağlı olduğu inanç ve ahlak nizamına uygunluktur. Eserde İslam medeniyeti ve Türk kültürü ilişkisi inceleniyor. (celal çelik)

Kitap İncelemesi İncelemeyi Yapan : Hakan OYMAK Kitabın Adı: İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü Yazarın Adı Soyadı: Prof. Dr. Yılmaz ÖZAKPINAR Kitabın basıldığı yayınevi ve basım tarihi: Ötüken Neşriyat,2012 Kitabın sayfa sayısı: 143 Türkiye’nin yetiştirdiği önemli sosyologlardan olan Prof. Dr. Yılmaz ÖZAKPINAR’ın kültür ve medeniyet konulara değindiği çok sayıda eserleri mevcuttur. Bu eserlerinden bazıları şunlardır; Bir Medeniyet Teorisi: Kültür ve Medeniyete Yeni Bir Bakış, Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler, İnsan İnanan Bir Varlık, Kültür değişmeleri ve Batılılaşma Meselesi vs. Biz bu çalışmamızda ilk baskısı 1997 yılında yapılmış ve daha sonra çok sayıda baskısı yapılmış olan “İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü” adlı eserini tahlil etmeye çalışacağız. Yazar, sayfa sayısı itibariyle küçük hacimde diyebileceğimiz fakat buna mukabil derin anlamlar yüklü ve bir bilim adamı olarak titizlikle sunduğu yaklaşımlar ile oldukça önemli bir eser kaleme almış diyebiliriz. Eser, konu bütünlüğü içerisinde 14 bölümden oluşmaktadır. Bölümlerde sık sık “medeniyet ve kültür” kavramlarının yazar tarafından tespit edilen tanımlarına ve bu tanımlar çerçevesinde oluşturulan düşünce örüntülerine yer verilmiştir. Kitabın belki de mihenk unsuru diye bileceğimiz; medeniyetin sembolik düşünce planında mantıksal sonuçlar çıkarılabilen rasyonel bir inanç ve ahlâk nizamı olduğu fikri ve buradan neşet eden kültür kavramı kitabın neredeyse tüm bölümlerde açık bir şekilde izah edilmiştir. Kitabın ilk bölümünde “İnsan Zihninin Niteliği ve Kültür” başlığı altında insanın kavram inşa eden bir varlık olduğuna vurgu yapılarak; hayatın insanın zihninde inşa edildiğini ve bu sayede insanın yeryüzünde karşılaştığı cisimlere ve yaşadığı somut olaylara “kavramlar” geliştirdiği ifade ediliyor. Kültürün bir olmaktan ziyade kavram olarak algılanmasının daha doğru olacağını düşünen yazar, toplum hayatının içinde fertlerin ürünü olan her oluşumu kültür kavramı içine dahil etmiştir. Kısacası kültür kavramı insanın zihnindedir ve kültür öğeleri insanın fiilleri ve o fiillerin ürünleridir. Maddi kültür ve manevi kültür ayrımının yüzeysel olduğunu vurgulayan yazarın şu tespiti dikkat çekicidir: Kültür, bütünüyle, özü ve kaynağı bakımından manevîdir. “Medeniyet Kavramının Bulanıklığı” başlığında ikinci bölümde medeniyet kavramı ele alınmıştır. Yazar medeniyet kavramını tanımlamadan evvel, ilkel ve medeni ayrımının sübjektif olarak ele alındığını bu durumun da medeniyet kavramının ifadesinde sıkıntı oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Bilim ve teknoloji bakımından Batı toplumlarından geri kalmış ülkelerin ilkel olarak nitelenmeyeceğini vurguluyor. Batılı bilim adamlarının medeniyet kavramını ele alışlarını ve bunu bütün dünyaya kabul ettirmeye çalışmalarını eleştiren yazar, bilimde gözü kapalı inanmanın olmayacağını ve önemli olanın hakikati aramak ve bu konuda herkesin eşit görülmesi gerektiğini savunuyor. “Toplumun Temeli” isimli üçüncü bölümde yazar özetle, toplum yapısındaki inanç ve ona bağlı ahlak nizamının kültürü şekillendirdiğini; bir kültürün başka kültürlerle temasa geçince gerek gördüğü öğeleri alıp yapısına kaynaştırdığını, kendi bütünlüğüne uymayan öğeleri ise reddettiğini vurgulamaktadır. “Bir Medeniyet Teorisi” başlıklı dördüncü bölümde yazar, medeniyete vücut veren şeyin kendi zihninin başlı başına bir imkân kaynağı olduğunu insanın fark etmesi olduğunu vurguluyor. Kısacası yazara göre medeniyet, duygu ve heyecan düzeyinde doğrudan reaksiyon tarzında filer yapmak değil, kendi zihin gerçeğine kavramsal düzeyde sahip olarak fiilleri bilinçli olarak üretmektir. Ayrıca inanç ve ahlak nizamına aykırı olmayan değişikliğin yararlı veya hoş ise kültürün değişmesinin mümkün olabileceğini ifade ederek; bir medeniyetin kültürü, değişmeye açık, fakat inan ve ahlak nizamının değerlerine göre seçici olması gerektiğini düşünmektedir. Yazarın bahsi geçen bölümde üzerinde hassasiyetle durduğu konu şudur: Bütün medeniyetlerde bilinçli ve rasyonel düzeyde muhasebesi yapılan bir inanç bir inanç vardır. Medeniyetin ruhsal temeli bir inanç, toplumsal temeli, o inanca bağlı bir ahlak nizamıdır. Ona göre medeniyet kuran bir inanç, biyolojik ihtiyaçlarla doğrudan bağlantılı reaksiyona düzeyini aşarak rasyonel bir kavram olur. “ Bizim Medeniyetimiz: İslam Medeniyeti” başlıklı beşinci bölümde yazar, Türklerin İslamiyet’i benimsedikleri tarihten itibaren medeniyetlerinin İslam medeniyeti üzerinde geliştiği vurguluyor. İslamiyet’in Türk toplumu yeniden yapılandıran bir inanç ve ahlak nizamı olduğunu ifade ediyor. Türklerin İslamiyet ile birlikte kazandığı kazanımları ve İslamiyet’in özellikleri üzerinde duran yazar, İslamiyet’in fert ve toplum dengesini mükemmel bir biçimde kurduğunu başka hiçbir din ve doktrinde bu dengenin kurulamadığını savunuyor. Yazar İslamiyet’in medeniyetin kendisi olduğu vurgulayarak Müslüman toplumun kültürünün belirlediğini ve cami, medrese, rasathane, imarethane gibi eserlerin bu hayat tarzının göstergeleri olduğunu ifade ediyor. “İlk ve Tek Hakiki Medeniyet: İslamiyet” başlıklı altıncı bölümde yazar, gerçeklere ulaşmada bilim metodu dışındaki yollara itibar edilmemesinin yanlışlığı tahlil ederek; insanın evren tasarımının sınırlı olduğunu, insanın “mutlak bilgiye” ulaşmasının imkansız olduğunu ifade ediyor. İnsanın sadece kendi biyolojik yapısından yansıyan görüntülerle temasta olduğunu ve insanın formüle ettiği doğa kanunlarının o görüntülere göre olduğunu vurguluyor. Bilimin ilerlemesi ona göre araştırmaların kesin bilgiye erişilmemesi ile olacaktır. Yazar insan aklına göre evrenin bir mucize olduğunu söyleyerek; Kur’an-ı Kerim’de Allah evren olaylarını gözlemeyi, düşünmeyi ve iman etmeyi öğütlediğini ifade ediyor. Buradan yola çıkarak insanın gözlemler yaparken elde ettiği bilgilerin bilimi ortaya çıkardığı vurguluyor. Yazara göre iman edenin bilimle uğraşması, bilimle uğraşanın iman etmesi gayet doğaldır. Bilim ve dinin aynı düzlemde olmadığı için ikisi arasında çatışma olmadığını ifade ediyor. A. Comte’un pozitivist düşüncesini eleştiren yazar pozitivizmin bilime katkısı olmadığını savunmaktadır. Bilimde teorilerin varsayım üzerine kurulduğundan bahisle iman ile varsayımın iki ayrı düzlemde olduğundan çelişmediğini ifade ediyor. “İlerleme: İnsanlık Nereye Gidiyor?” başlıklı yedinci bölümde yazar İslamiyet’in en mükemmel medeniyet olduğu üzerinde duruyor. Batı’nın sonsuz olduğuna inandığı ilerlemeyi, Avrupa medeniyetinin ilerlemesi olarak gördüğünü söyleyen yazar Batılıların medeniyet algısındaki yanlışlıklardan bahsetmektedir. “ Batı Medeniyeti Karşısında Türk Toplumu” başlıklı sekizinci bölümde yazar, Türk toplumunun inanç ve ahlak nizamını İslamiyet olduğunu vurguluyor. Türk toplumun Batı’ya özenmesinin yanlışlığını eleştiren yazar, Avrupa medeniyetiyle kültür alışverişinde bulunurken seçici olmak gerektiğini düşünüyor. Türklerin kendi medeniyetlerine sahip çıkmaları gerektiğini belirten yazar, bu durumun Avrupa’ya karşı çıkmak anlamına gelmediğini ifade ederek kendi medeniyet esaslarıyla çelişmeyen her türlü teması ve kültür değişmesinin mümkün olabileceğini savunuyor. “İslam Medeniyeti, Türk Kültürü ve Kültür Değişmeleri” adlı dokuzun bölümde yazar, bizim medeniyetimizin İslam Medeniyeti, kültürümüzün de Türk Kültürü olduğunu vurguluyor. Türk kültüründe son 250 yılda yaşanan değişmeleri eleştirerek Türk kültürünün bugünkü meselesinin İslam medeniyetinin bir kültürü olarak Batı medeniyeti kültürleriyle ilişkisini sağlıklı bir zemine oturtmak olduğunu savunuyor. “ Türk Kültürü: Hangi Medeniyetin Kültürü?” başlıklı 10. Bölümde yazar, önceki bölümlerde üzerinde durduğunu konuları gündeme getirerek Türk kültürünün İslam medeniyetiyle şekillendiğini vurguluyor. Batı Medeniyeti’nin İslam Medeniyetinde ayrı olarak tarihi temelleri üzerinde duran yazar bilimle din olgusunun zıtlaşmadığını vurguluyor. Bilim kimsenin imanına karışma diyen yazar, Allah’a iman eden kişinin araştırmaktan ve düşünmekten korkmayacağını ifade ederek hakikatin peşinde olmanın önemli olduğu üzerinde durmaktadır. “ Sarsılmış Medeniyet ve Bölünmüş Kültür” adlı on birinci bölümde yazar, bilimin yanlış anlaşıldığı için sosyal yapımıza yansımadığını ifade ediyor. Bilimin sosyal faaliyet olduğunu söyleyen yazar, iletişim, eleştiri ve yardımlaşmanın bilimin can damarı olduğunu savunmaktadır. Yazara göre bilim ancak hakikati aramakla gelişir. Yazar bu konuda şu tavsiyede bulunuyor. Hakikati en yüksek değer tanıyan bir fikir terbiyesini kurmamız gerekiyor. Kimin ne fikri varsa o fikrin kanıtları aranmalıdır. İslamiyet’in bir ideoloji olmadığını vurgulayan yazar, İslamiyet’in özünde hakikati aramanın yer aldığını ifade ediyor. “ Medeniyet, Kültür ve Terbiye” başlığı altında on ikinci bölümde yazar, millet hayatının ve milli kültürün sürekliliğini temin eden vasıtanın terbiye istemi olduğunu ifade ediyor. Terbiye ile muhafaza edilen ve devam eden birikime dayanarak yeni nesillerin değişik şartlarda değişik çözümler bulmasının kültürdeki değişmeyi ve gelişmeyi doğuracağını savunuyor. Yazara göre Türk kültürünün bugünkü meselesi ait olduğu medeniyete sahip çıkmak ve bütünleşmektir. Dine göre gerek olmadan vicdanlarının sesiyle kötüyü iyiden ayırt edebileceğini düşünenleri eleştirmektedir. “Gelene ve Kültür” adlı on üçüncü bölümde yazar, Geleneksiz bilimin, sanatın olmayacağını istikrarlı bir toplum hayatının sürmeyeceğini vurguluyor. Ona göre gelenek donmuş değildir; kültürün hayata göre değişmesinin bağlı olduğu köktür. Yazara göre canlı ve verimli olan her kültür gelenekseldir. Yaşayan bir geleneğin değişme gücü vardır. Yazar, duygu ve düşüncelerin, yeni deneyimlerin ancak geleneğin verdiği kapasite ile yorumlanacağını ve yeni ifade şekillerine kavuşturulacağını düşünmektedir. Geleneği önemine dikkat çeken yazar, gelenek olmadan değerli yenilik meydana gelmeyeceği idrak edilmeli diyerek; geleneğin geçmişe bağlılık, eskinin tekrarı değil; zihin kabiliyetlerinin gelişeceği ve ruhi yeteneklerin kendini ifade imkânı bulacağı bir ortamdır. Yazara göre; her insan ayrı bir potansiyeldir; fakat geleneğin malzeme ve zihin disiplini sağlayan ortamı yoksa kabiliyetler gelişmez ve yetenekler kuvveden fiile çıkamadan körlenir. “Kültür ve Dil” başlıklı son bölümde yazar, adeta kitabı özetlemektedir. Kültür bir milletin bütün hayatıdır. Kültür dil ilişkisine dikkat çeken yazar, dilin insanın manevi varlığını hem en etkili biçimde ifade edeceğini, hem de insanın manevi varlığını algılanabileceğini sistemle muhafaza edeceğini vurgulamaktadır. Türk dilinin tarihsel gelişimini yorumlayan yazar, Türk dilinin bütünleştirmenin elzem olduğunu ifade etmektedir. Dilin millet içinde ayrımcılığın sinyali olmayacağını bu yüzden bir milletin dili, canlı ve ortak bir dil olmak zorundadır. Yazar bu bölümde dilin gelişimiyle ilgili olarak örnek çalışmalardan bahsetmektedir.Ona göre konuşmanın ve yazmanın amacının bir düşünceyi bildirmektir; dinlemenin ve okumanın amacı, bildirilmek istenen bir düşünceyi temsil etmektir. Yazar, dilin insan zihninde oluşan son derece hassas bir sembol olduğunu vurgulayarak, bu hayatla birlikte yürüdüğünü ifade etmektedir. Türk kültürünün gelişmesi açısından dil meselesi, aynı zamanda bir düşünce meselesidir. Hakikati araştırarak düşünmek ve erişilen düşünce içeriğini en iyi temsil ve ifade edecek dil sembollerini, düşünen insanların iletişim ortamında kararlaştırmak lazım geldiğini savunmaktadır. (Hakan Oymak)

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü PDF indirme linki var mı?

Yılmaz Özakpınar - İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yılmaz Özakpınar Kimdir?

Yılmaz Özakpınar (d. 1934, Boyabat, Sinop) 1957'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden, 1960'ta Cambridge Üniversitesi Biyoloji Fakültesi Psikoloji Bölümü'nden mezun oldu.İstanbul Üniversitesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsü'nde 1964'te doktorasını verdi; 1978'de profesör oldu.Alexander von Humbolt bursu ile 1972-74'te Köln Üniversitesi Sosyoloji Araştırma Enstitüsü'nde, aynı bursla 1978'de Bern Üniversitesi Pedagojik Psikoloji Bölümü'nde ve Fulbright bursu ile 1980-81'de Oregon Üniversitesi Bilişsel Psikoloji Laboratuvarı'nda araştırma yaptı.1982-88'de Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi dekanı olarak görev yaptı.İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyeliği de yaptıktan sonra 2005 yılından itibaren bir süre Fatih Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü başkanlığını yürüttü. Daha sonra da İstanbul Arel Üniversitesi Psikoloji Bölümü'ne geçti.Yüksek lisansta sosyal psikoloji okuttuğu Dr.Ahmet Atılgan daha sonra yazdığı İktisat Politikalarının Evrimi adlı kitabını Yılmaz Özakpınar'a ithaf etmiştir. Profesör Y.Özakpınar Türk bilim dünyasının maalesef fark etmekte zorlandığı yüksek kapasiteli bilim adamlarımızdandır. Şu an İstanbul Arel Üniversitesinde görevine devam etmektedir. Bir Türk milliyetçisi olan Yılmaz Özakpınar, İstanbul'da faaliyet gösteren İstanbul Türk Ocağı'nda 14 Aralık 2012 tarihinde yapılan bir oturuma konuşmacı olarak katılmıştır.

Kitapları

Psikolojinin Temel Mefhumları

Psikolojinin Kavramsal Yapısı

Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler

İnsan İnanan Bir Varlık

Öğrenmede Dİkkat Problemi

Hafıza Yanılmalarının Doğuşu

Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi

İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü

Kültür Değişmeleri ve Batılılaşma Meselesi

Verimli Ders Çalışmanın Psikolojik Koşulları

Hafıza

Mümtaz Turhan

Hafıza Yanılmaları ve İki Ayrı Hafıza Kod Teorısı

Öğrenme Verimli Zihinsel Çalışmanın Psıkolojık Koşulları

Psikolojı Tarihi

Yılmaz Özakpınar Kitapları - Eserleri

  • Öğrenme
  • Psikoloji Tarihi
  • Bir Medeniyet Teorisi
  • İnsan İnanan Bir Varlık
  • Hafıza
  • İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü
  • Kültür Değişmeleri ve Batılılaşma Meselesi
  • Psikolojinin Kavramsal Yapısı
  • İnsan Düşüncesinin Boyutları
  • Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler
  • Hafıza Yanılmaları Ve İki Ayrı Hafıza Kodu Teorisi
  • Bilginler Konuşuyor

Yılmaz Özakpınar Alıntıları - Sözleri

  • Theodule Ribot, insanın hafıza işlevini üç yönüyle tasarımlar: 1) muhafaza etme, 2) canlandırma, 3) geçmişte bir noktaya yerleştirme. (Psikoloji Tarihi)
  • Bir metre uzunluğundaki bir cam tübü civa ile ağzına kadar doldurduktan sonra tubun ağzını başparmağı ile kapattıktan sonra ters çeviriyor ve yine civa dolu bir kabın icerisine koyuyor.Daha sonra parmağını agzi açık olan yerden çekiyor ve tübün içindeki civa 24 cm azalıyor. Torricelli'nin basınç deneyi (İnsan Düşüncesinin Boyutları)
  • İnsan verilmiş bir hayatı yaşamaz; yaşamayı kararlaştırdığı hayatı yaşar. (İnsan İnanan Bir Varlık)
  • Aralıklı tekrarlarla hafıza temeli kuvvetini artırmak, demek öğrenmeden sonra geçen zamana bağlı kayıpları artmadan biraz daha egzersizle hafıza temelinin kuvvetini artırmak demektir. Böylece unutma hızının yüksek olduğu evrede hafıza Temelli daha da kuvvetlenmiş ve ondan sonra geçen zaman içinde çok az oranda unutmanın olduğu zaman dilimlerine geçilmiş olur. Hafıza başarısının sırrı budur. Bu strateji hatırlanabilir liği unutulmazlığa çevirir. (Hafıza)
  • Tıp eğitimi almış bir nöroloji uzmanı olarak başarılı araştırmalar yapmış olan Freud, üniversitede istediği kadroyu bulamadığı için geçim zoruyla muayenehane açıp psikiyatrik hastaları tedavi işine yöneldi. Fakat yakın arkadaşı Dr. Fliess'e yazdığı bir mektupta, "ben isteğim dışında klinisyen oldum" diye yazmıştır (Jones, 1961). Tedavi işini yaparken bile onun esas amacı, hastalığın oluşum sürecini keşfetme ve açıklama olmuştur. Freud'un psikanalitik teorisi tamamen bu amaca yöneliktir. Bu nedenle, vak'alar sürecin değişik noktalarını ortaya çıkardıkça teorisinde değişiklikler yapmıştır. (Psikoloji Tarihi)
  • Kilise otoritesi yıkılınca kiliseyi arkalarına almış olan asillerin ve kralların nüfuzu da sarsılmış olacaktı. (İnsan Düşüncesinin Boyutları)
  • “Medeniyetin ruh temeli bir inanç, toplumsal temeli o inanca bağlı ahlâk nizamıdır. Bu temeller üzerinde bir araya gelmenin bilincini ve güvenini duyan insanlar o inancı ve ahlâk nizamını yaşatacak devlet teşkilâtını ve iktisâdi yapıyı kurarak büyük kültür eserleri meydana getirir.” (Bir Medeniyet Teorisi)
  • Medeniyetin değeri, onun bütün insanları birleştirecek, barış ve adaleti kuracak bir inanç ve ahlak nizamı olmasındadır. Batı medeniyetinin ruhu bu değeri taşıyamacak biçimde çarpılmıştır... Düştüğü bu trajik durumdan insanlığı kurtaracak ve insanları bütünüyle ve gerçekten medenileştirecek İslamiyetten başka bir hakikat kaynağı var mıdır? ...Medeniyetimizin üstünlüğü bizi, medeniyetimizin inanç ve ahlak nizamına yaraşacak biçimde çok çalışmaya ve iyi insan olmaya yöneltmelidir... (Bir Medeniyet Teorisi)
  • Beethoven sağır olduktan sonra enerjisini isyana ve meydan okumaya değil, ıstrabını yorumlamada ve kavradığı ruhi hakikatı sanat eseri halinde dışlaştırma çabasında kullanıyor. Istırabın oyuncağı olmak yerine ıstrabina anlayışla hakim oluyor ve onu müzik dehasının emrine veriyor. (İnsan İnanan Bir Varlık)
  • "Geçmişten bizi bugüne kadar getiren iyi birikimleri muhafaza etmeden gelecekte yeni ve değerli kültür ürünleri meydana getirmek imkansızdır." (Kültür Değişmeleri ve Batılılaşma Meselesi)
  • "Rehbersiz kaldığı ve Allah'ın iradesine teslim olmadığı zaman içgüdülere yenik düşmesi doğal olan aklı, Allah, iman nuruyla terbiye etmiştir. İman etmeyen aklını kaybetmiyor; fakat akla rehber olacak ışığı söndürmüş oluyor." (Bir Medeniyet Teorisi)
  • “Medeniyetin ruh temeli bir inanç, toplumsal temeli o inanca bağlı ahlâk nizamıdır. Bu temeller üzerinde bir araya gelmenin bilincini ve güvenini duyan insanlar o inancı ve ahlâk nizamını yaşatacak devlet teşkilâtını ve iktisâdi yapıyı kurarak büyük kültür eserleri meydana getirir.” (Bir Medeniyet Teorisi)
  • Bu gidişi tersine çeviremezsek bu topraklarda son nefesini vermek üzere olan bir halk olduğumuzdur. Açıkçası, bu gidişle, bu topraklar artık bize mezar olmak üzere! Fakat meselenin en kötü tarafı da şu ki; bir psikolojik kilitlenmeye maruz kalan insanımız, etine bıçak batsa duymayacak bir hâlde! Felsefede kullandığımız bir terimle ifade edecek olursak; tam bir "apathia" halinde, hisleri felç olmuş bir şekilde bu faciayı seyrediyor. Durmuş HOCAOĞLU (Bilginler Konuşuyor)
  • Anlayarak okuma deyince, çoğu kimse, bütün dikkatini vererek ve her bir sözcüğün ne anlama geldiğini düşünerek, hiçbir sözcüğü atlamadan okumayı anlıyor. Bu bir yanılgıdır. Hiçbir sözcüğü atlamayacağım diyerek onları tek tek incelemekle, bütün cümledeki ya da paragraftaki anlam birimi zihinde kurulamaz. Parçalara takılan zihin, bütüne ulaşamaz. Bu kötü bir okuma stratejisidir. Bu stratejiyle, okuma yavaşladığı gibi, anlama da sekteye uğrar. (Öğrenme)
  • Dikkat edilmesi gereken nokta, bilimsel gerçeklerin zihinde inşa edildiğidir. Gittikçe daha çok yanlışlığı arkada bırakma, doğruya gittikçe yaklaşma demektir. Onun içindir ki bilim, mutlak gerçeğe ulaşma iddiasında olmamakla birlikte sürekli ilerliyor. (Hafıza)
  • G. K. Chesterton'ın çok anlamlı bir sözü var:"İlginç olmayan konu diye birşey yoktur; yalnızca ilgilenmeyen insan vardır." (Öğrenme)
  • “İlginç olmayan konu diye bir şey yoktur; yalnızca ilgilenmeyen insan vardır.” (Öğrenme)
  • .. hayvanlar kültür ve medeniyet meydana getiremez. (Bir Medeniyet Teorisi)
  • “...sırf eskiden kalma olduğu için inatla bir fikre bağlı kalmakta ısrar etmek gelenekçiliktir. Bundan farklı olan geleneksellik, geçmişin bugüne uzanan sürekliliği içindeki tatminsizlik noktasından hareket eder ve bugünün fikrine ulaşmaya çalışır. Gelenekçilik bir çeşit intibaksızlık iken geleneksellik geçmişin uzantısı ve geleceğin hazırlayıcısı olan bugünü inşa ederek yaşamaktır.” (s. 210) (Kültür ve Medeniyet Üzerine Denemeler)
  • "Gerçeği aramayı gerçekten dert edinmiş düşünen kafalar nerede?" (Kültür Değişmeleri ve Batılılaşma Meselesi)