diorex

İntibah - Namık Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İntibah kimin eseri? İntibah kitabının yazarı kimdir? İntibah konusu ve anafikri nedir? İntibah kitabı ne anlatıyor? İntibah kitabının yazarı Namık Kemal kimdir? İşte İntibah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.02.2022 03:48
İntibah - Namık Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Namık Kemal

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786052954591

Sayfa Sayısı: 142

İntibah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“İnsan vicdanındaki sırları, kalbin en gizli köşelerine ulaşmadıkça bulmak imkânsızdır…” Arka fonunu Osmanlı sosyal yaşamının oluşturduğu İntibah, İstanbul’un Çamlıca ve mesire yerlerinde geçer. Kalburüstü bir ailede, iyi bir eğitim ve terbiyeyle yetişen Ali Bey’in hayatı Mehpeyker adlı hafifmeşrep bir kadına âşık olmasıyla değişir. Maddi manevi yıkıma sürüklenen bu genç adamın iç dünyasını Namık Kemal, eski edebiyatımızla yeni edebiyat arasında köprü kurarak tahlil ediyor. Edebiyatımızın ilk edebi romanı kabul edilen İntibah’ı, Namık Kemal’in bilinmeyen Önsöz’üyle birlikte sunuyoruz.

Namık Kemal (1840-1888) Gazeteciliğiyle toplumun fikirlerine yön veren, yazarlığıyla yeni edebiyatın kapılarını açan, mücadelesiyle Meşrutiyet’e ivme kazandıran fikir adamı, yazar ve en bilinen yönüyle vatan şairidir. Onda her şey hürriyet fikri ve vatan sevgisiyle başlar, neredeyse bütün uğraşları bu ikisi üstüne kurulmuş ve gelişmiştir. Erken yaşta annesini kaybedince çocukluk ve ilk gençliğini büyükbabasıyla ve onun görevi nedeniyle Sofya’dan Kars’a– yurdun çeşitli yerlerinde geçirir. İstanbul’a geldiğinde edebiyat çevrelerinde dikkat çeker ve dönemin ünlü şairleriyle tanışır, özellikle Şinasi’nin fikirlerinden etkilenir. Tasvir-i Efkâr’la başladığı gazetecilik hayatı Hürriyet, İbret, Diyojen gibi yayınlarda devam eder. Siyasetten hukuka, felsefeden edebiyata pek çok alanda yazdığı makaleleriyle fikir dünyasına; roman, şiir, tiyatro ve tarihi biyografi türlerindeki eserleriyle yeni edebiyata öncülük eder. İstanbul’dan defalarca uzaklaştırılıp sürgüne gönderilir. Yine de yazmaya; mektuplarıyla, gazete yazılarıyla, eserleriyle çağdaşlarına yol göstermeye ve halkına ulaşmaya devam eder. Yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.

İntibah Alıntıları - Sözleri

  • "Ey gönüllere ateş salan sevgili, zaten yanmış olan gönlümü bir de sen yaktın..."
  • İnsan olana insanca davranmak herkesin vazifesidir.
  • Ne bileyim... Ben böyle herşeyi düşününce her şey de beni düşünür sanıyordum.
  • Güzelliği doya doya seyretmekle yetinmiyor, bir de elini uzatıyorsun. Ey türlü belâlara uğramış kederli âşık, sen bulmuş da bunuyorsun.
  • Bırak bülbül gül bahçesinde feryat edip dursun, O gül yanaklı güzelle içki içiyorum şimdi
  • Birbirleri için yaratılmış iki kişi neden ayrı kalsınlar?
  • Akşamdan sonra her hastalık artar. Sevda ise tedavisi pek zor bir hastalıktır.
  • Ey gönüllere ateş salan sevgili, zaten yanmış olan gönlümü bir de sen yaktın..."
  • İnsan bir garip hayvandır ki her şeye alışır Her alışmadığı şeyden korkar
  • İnsan ne garip bir tabiat oyuncağıdır
  • Zihin fukara olunca, akıl ukala olurmuş.
  • Sevdiğini üzmemek için doğruyu gizleme zira bir zaman gelir ki ,sevdiğin o gizlediğini öğrenir de korktuğundan fazla üzülür

İntibah İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Son Pişmanlık: Her zaman söylediğim bir cümle vardır ki: Güzel bir kadından daha tehlikeli biri varsa, o da güzel olduğunun farkında olan zeki bir kadındır. Al işte bizim Mehpeyker Hatun tam böyle bir hatun işte. Hem güzel hem de bunun farkında. Dilaşub ise ondan çok çok çok daha güzel. Hatta öyle bir tasvir'i varki meleklerin kıskandığını söyleyebilirim. Ama Dilaşub bu güzelliğini hakiki bir temizlik ile gizliyebilmiş. Sadece yüzünün ışığı ile değil her türlü maneviyat ile kendisini sevdirebilmişti. Kitabın orijinal adı "Son Pişmanlık" ama bu da böyle fevkalade bir eser için çok sıradan olmuş. Zweig'ın Novellaları gibi. İntibah ismi de bana pek yakın gelmedi. Ne alaka Uyanış'la? Kitabı okuyanlar bilir. Sinirlenip durmaktan uyanan birini göremedik. Sergüzeşt-i Ali Bey çok daha akla uygun. 4 sayfa bahar betimlemesi ve 4 sayfa Çamlıca betimlemesi okutuyor Namık Bey bize. Kitap sadece küçücük bir bölümde Albert Camus' un Yabancı'sını getirdi gözümün önüne. Acaba Camus o ölümsüz yazıyı buradan esinlenerek mi yazdı? Uzun zamandır 10 puan vermemiştim bir esere Namık Bey bu açlığımı da gidermiş oldu. Lakin kitabın aldığı puan beni haliyle üzdü. Nasıl bu puanı alabilir anlamıyorum. Ülkemizde bomboş sayfa israflarının çok daha iyi yerlerde olduğunu gördüm. Bu ülkeye bu "Edebi Roman" fazla. Elime kitabı aldım ve sadece iki oturuşta bitirdim. 1 gün dahi sürmedi. Öyle akıcı öyle sarıyor öyle merak uyandırıyor ki ne olacak olacak diye diye kitabın bittiğini gördüm. Kendimi uzun zaman sonra bir eser bitirdiğim için boşlukta hissettim. Gerçekten ne yapacağımı bilemedim. O duygu taşkınlığından çıktıktan sonra insanın canı sıkılıyor. Ali Bey iyi eğitim görmüş zeki(!) (külliyen yalan, kitaptaki tek aptal en aptal kişi) edepli, saygılı falan filan bir İstanbul Beyefendisi. Arkdaşlarıyla çıktığı bir eğlencede, tanıştığı Mehpeyker Hatunla yaşadığı aşk kaçamaklar ve kendisinde, ailesinde ve o kişilerde dahil, yol açan çöküntü anlatılıyor. Zeki, güzel fakat için de saf kötülükten gayrı bir şey barındırmayan bir kadın, aptal bir adama neler neler neler edebilir çok güzel bir şekilde göstermiş bize Namık Bey. Okurken sinirlenmemek elde değil. Hangisinin salaklığına masum'un infazına neye üzülüp-sinirleneyi? Özellikle kadına şiddet uygulanması bu bizim eski edebiyatımızda sıkça karşılaştığım bir sorun. Ağızdan çıkan kanları gösterebilirim size. En çok etkilendiğim bir diğer durum ise Ali Bey de olan değişim. O değişim hali çok ibret alınası bir durum. Artık insanlığın insanın canı cehenneme bana zevk-ü sefa gerek. Mehpeyker'e bir ara inandığımı ve güvendiğimi anımsıyorum. Ama olamaz ki böyle bir şey. Mehpeyker'i geçmişinden arındıracak olan neden Ali Bey olsun? Güzel çok güzel bir kitaptı. Okumanızı isterim. Okuyun. Aşkı Memnu gibi dizisi olsa kesinlikle izlenirmiş. Tabii sinirlerimiz dayanırsa (minimalist)

Hayatı çok fazla tanımayan Ali Bey'in başına gelen bir aşk hikayesinin içinden çıkamaması ve bir ailenin bu aşk yüzünden çöküşü anlatılmış. Ayrıca ön yargıların yıkıcılığının ne dereceye varabildiğini ve hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığı mesajını veriyor. Saf Dilaşub'un Ali Bey'e olan fedakar sevgisi ve bir aileyi dağıtan Mehpeyker'in tutkulu ama bencilce sevdiği Ali Bey'e yaptığı kötü planlar kitabı özetliyor.. 'Son pişmanlık' kitabın orjinal adı. Kitapta aşırıya kaçan tasvirler olsada genel olarak sürükleyici bir kitaptı. Hayata dair kesin kararlar vermeden düşünmemiz gerektiğini, analizin önemine değiniyor. Okunması gereken güzel bir kitap. (İlhan avcı)

Uyanamamış: İlk edebi romanımız. "İntibah" (uyanış) "Son Pişmanlık" yada " Sergüzeşt-i Ali Bey" Kitabın konusu; Ali Bey, varlıklı bir ailenin tek çocuğudur. İyi bir eğitim hayatı geçirmiş, on yaşına gelinceye kadar birkaç dil öğrenmiştir. Ali Bey, yirmili yaşlara geldiğinde babası ölür, işyerindeki arkadaşlarının ısrarıyla yeni bir hayata yelken açar. Çamlıca'daki bir gezintisinde bir kadınla tanışır. Kadını oldukça çekici bulur fakat bu kadın Ali Bey'e pek uygun değildir. Adı Mahpeyker olan bu kadın Suriye'de kötü işler yaparak zengin olan Abdullah Efendi ile birlikte dost hayatı sürdürmektedir. Ali Bey'in annesi oğlunun böyle bir kadını beğenmesini kabul etmez ve evlerine Dilaşup adında genç ve güzel bir cariye SATIN ALIR... (kitap boyunca kadınların hepsi annesi ve diğer kadınlar hep aşağılanmış durumda) (Maalesef) Benim gözümde kitap Yeşilçamdı ve oyuncular hayalimde (: Ali Bey>>>>>>Engin Çağlar https://www.hizliresim.com/qvjsmdv Dilaşub >>>>>Hülya Koçyiğit https://www.hizliresim.com/25faf93 Annesi >>>>> Leman Akçatepe https://www.hizliresim.com/49n2l3m Mahpeyker >>>>Diclehan Baban yada Lale Belkıs https://www.hizliresim.com/imwtxan Keyifli okumalar dilerim. (Asya)

Kitabın Yazarı Namık Kemal Kimdir?

Namık Kemal (d. 21 Aralık 1840, Tekirdağ, ö. 2 Aralık 1888, Sakız Adası) Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü Türk yazar, gazeteci, devlet adamı, şairdir.

Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. “Vatan Şairi” ve “Hürriyet Şairi” olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ’da dünyaya geldi. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanım’dır.

Tekirdağ’daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine “Mehmet Kemal” adını verdi. Çocukluğu annesinin babası Abdülatif Paşa’nın yanında geçti. Abdülatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında vali yardımcısı idi ; Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon’a taşındılar. 1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım’ı Afyon’da kaybetti. Mehmet Kemal, yaşamını büyükbabasının yanında sürdürdü.

Abdülatif Paşa’nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemedi. Özel dersler aldı ve kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Arapça ve Farsça öğrendi. Dedesi Afyon’daki vali yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul’a gelmişti. Orada, 3 ay Bayezid Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi’ne devam etme fırsatı buldu. Dedesinin Kars’a mutasarrıf olarak atanması sebebiyle 1,5 yıl Kars’ta yaşadı. Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendiden divan edebiyatını öğrendi. Avcılık, atıcılık, cirit dersleri aldı. Kars’ta görevi sona eren dedesi ile 1854’te İstanbul’a döndü.

1855’te babasının Bulgaristan Filibe mal müdürü, dedesinin Sofya kaymakamı oluşu ile Sofya'ya gitti. Sofya’da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra Mehmet Kemal’e yazıcı, kâtip anlamlarındaki “Namık” adını verdi. O günden sonra Namık Kemal olarak anılmaya başladı. 18 yaşına kadar kaldığı Sofya’da komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin kızı Nesime Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Feride ve Ulviye adında iki kızı ve Ali Ekrem adında bir oğlu dünyaya geldi.

1857’de İstanbul’a döndü ve Bab-ı Ali Tercüme Odasında stajyer olarak memurluğa başladı. 1858’de büyükannesi Mahmude Hanım’ı, 1859’da büyükbabası Abdülatif Paşa’yı kaybetti. Babasının ikinci evliliğini yaptığı Dürrüye Hanım’ın Kocamustafapaşa’daki evinde yaşadı. Babasının bu evliliğinden Naşit adında bir kardeşi oldu. 1859’da Gümrük Kalemi’nde çalışmaya başladı.

İlk şiirlerini Sofya’da yazan Namık Kemal, İstanbul’a geldiğinde kısa sürede şairler arasında tanınmıştı. Henüz Batı edebiyatı ile bir teması yoktu. İstanbul’da divan edebiyatı geleneğini takip ettiren şairlerle tanıştı. Arap ve Fars edebiyatlarını öğrenmeye çalıştı. Leskofçalı Galip Bey adlı şair ile yakın dostluk kurdu. Bu şairin başkanlığında kurulan Encümen-i Şuara adlı şairler topluluğuna katıldı.

1863’ten itibaren dört yıl yeniden Tercüme Odası’nda görev aldı. Bu yeni görevi sırasında Batı’yı tanıyan kimselerle tanışma imkânı buldu ve gözlerini batı kültürüne çevirdi. Edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışması hayatını değiştirdi. Sanat ve hayat görüşü değişti. Batı edebiyatını öğrenmeye başladı, ilgisi nesire yöneldi. Tarih ve hukuk alanında kendini geliştirmeye çalıştı. Tercüme odasının bir kâtibinden Fransızca dersleri aldı. Tasvir-i Efkar’da fıkra ve tercüme yazılar kaleme aldı. İlk defa Şinasi’de gördüğü “hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi” gibi kelimeleri yaygınlaştırdı.

1865’te Şinasi, Tasvir-i Efkar Gazetesi’ni kendisine bırakarak Fransa’ya gidince Namık Kemal, tek başına gazeteyi çıkardı. Aynı dönemde İttifak-i Hakimiyet adlı (daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adını alacak) gizli derneğin kurucuları arasına girdi (Sağırahmetbeyzâde Mehmet Beyin öncülüğündeki derneğin diğer kurucuları Menâpirzâde Nuri Bey, Kayazade Reşat Bey, Mir’at Mecmuası sahibi Mustafa Refik Bey, Suphipaşazade Ayetullah Bey ve Ziya Beydir). Derneğin amacı bir anayasa hazırlanmasını ve parlamenter bir yönetim sistemi kurulmasını sağlamaktı. Namık Kemal gazetesinde, bu görüşler doğrultusunda ve hükümet aleyhine şiddetli makaleler yayınladı. “Şark Meselesi” üzerine yazdığı bir makale, gazetenin 1867’de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum vali muavini olarak atanmasına yol açtı.

Namık Kemal, hükümet tarafından gönderildiği Erzurum’a gitmek yerine Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçtı. O ve arkadaşlarını Paris’te yaşayan Mısırlı prens Mustafa Fazıl Paşa davet etmiş ve maddi himayesine almıştı. Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu olan ancak Sultan Abdülaziz’in bir fermanıyla Mısır yönetimindeki haklarından mahrum edilen Mustafa Fazıl Paşa, kendisini Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin reisi ilan etmiş ve Avrupa’ya davet ettiği örgüt üyelerinin finansörlüğünü üstlenmiş birisiydi. M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Londra’da "Muhbir" adlı gazeteyi çıkardılar ancak Namık Kemal, Ali Suavi ile yaşadığı anlaşmazlık üzerine Muhbirden ayrıldı. Aynı yıl Sultan Abdülaziz Uluslararası Paris Sergisi’ni görmek üzere şehre gelince Fransız hükümeti Genç Osmanlılar’ı ülkeyi terk etmeye davet etti. Namık Kemal, bazı arkadaşlarıyla birlikte Londra’ya gitti ve orada "Hürriyet Gazetesi"’ni çıkardılar. Bu arada Mustafa Fazıl Paşa, Paris’e gelen Abdülaziz’le ilişkilerini düzeltmiş ve onunla İstanbul’a dönmüştü. Giderken gazeteyi çıkarmaya devam etmelerini, desteğinin süreceğini söylediyse de İstanbul’a döndükten sonra fikrini değiştirdi ve geçici olarak Hürriyet’i kapatmalarını istedi. Bunun üzerine Namık Kemal ile Ziya Paşa gazeteyi kendi imkânları ile çıkarmayı denediler. Bir süre sonra arkadaşları ile arası bozulan Namık Kemal vazgeçti ve 1870’te Sadrazam Âli Paşa ile barışıp yurda döndü.

Siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilmiş olan Namık Kemal, İstanbul’a döndükten sonra "Diyojen" adlı mizah dergisinde imzasız fıkralar yazdı; Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra 1872’de "İbret Gazetesi"’ni çıkararak yeniden muhalefete başladı. Gazete sık sık kapatıldı ve sonunda sadrazam Mahmut Nedim Paşa’yı eleştiren yazılar yüzünden Namık Kemal, İstanbul’dan uzaklaşması için mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atandı.

Birkaç ay kaldığı Gelibolu’da "Vatan yahut Silistre" adlı oyunu ile "Evrâk-ı Perişan" adlı eserini tamamladı. Gelibolu’nun bazı sorunları ile ilgilendi ve su davasını halletti. Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşanın Bolayır’daki kabrini ziyaret etti. Ebüzziya Tevfik Beye burada gömülmeyi vasiyet etti.

Namık Kemal, bir yandan da "İbret Gazetesi"’ne “BM” (Baş muharrir) ve Ebuzziya’nın çıkardığı "Hadika" Gazetesine “N.K” imzası ile yazı göndermeye de devam ediyordu. Gelibolu’da salgın haline gelen kuduz hastalığını önlemek için köpekleri sürgün etmesi bahane edilerek Gelibolu mutasarrıflığı görevinden alındı.

Osmanlı hükümeti tarafından açığa alınan Namık Kemal 1872’nin son günlerinde Gelibolu’dan İstanbul’a döndü, İbret’in başına geçti. Çok geçmeden bir makalesi nedeniyle hakkında soruşturma açılıp gazetesi tekrar kapatılınca tiyatro ile ilgilenmeye başladı. Vatan yahut Silistre oyunu, 1 Nisan 1873 gecesi İstanbul’da Güllü Agop’un Gedikpaşa’daki tiyatrosunda sahnelendi. Oyunun sahnelenmesi halkı coşturup olaylar çıkmasına neden olmuştu. Bu konuda İbret’te yayımlanan yazılardan sonra gazete bir daha çıkmamak üzere kapatıldı; Namık Kemal ve dört arkadaşı yargılanmadan sürgüne gönderildiler. Namık Kemal Mağusa'ya, Ahmet Mithat ile Ebüzziya Tevfik Bey Rodos'a, Menapirzade Nuri ve Bereketzade Hakkı Beyler de Akka'ya sürüldü.

Namık Kemalin Mağusa (Kıbrıs) sürgünlüğü 38 ay sürdü. Mağusa'da son derece olumsuz koşullar altında yaşamak zorunda kaldı, pek çok kez sıtmaya ve başka hastalıklara yakalandı. Edebiyatçı Namık Kemal, birkaçı dışında eserlerinin tamamını bu dönemde Kıbrısta vermişti.

Sürgün dönüşü İstanbul’da bir kahraman gibi karşılandı. Tahta çıkışından 93 gün sonra akıl bozukluğu gerekçesiyle indirilen V. Murat’ın yerine Osmanlı tahtına oturan II. Abdülhamit, ilk Osmanlı Anayasası’nı oluşturmak için bir komisyon kurdu. Namık Kemal, bu komisyonun bir üyesi oldu. Ancak şair, padişahın aleyhine bir tehdit beyiti yazıp bunu mecliste okuyunca mahkemede yargılandı. Söylediği Arapça beyit, ”Bir şey, ikilendi mi, muhakkak üçlenir de” anlamındaydı ve tıpkı Abdülaziz ve V. Murat gibi Abdülhamit’in de tahttan indirilebileceğini ima ediyordu. Namık Kemal, asayişi bozduğu gerekçesiyle suçlu bulunup 6 ay hapis cezasına çarptırıldıysa da sonradan beraat etti. Girit Adası’nda ikamete mecbur edildi. Kendi isteği üzerine ikameti Midilli Adası’na çevrildi. 2,5 yıl sonra Midilli mutasarrıfı olarak görevlendirildi. Midilli'de tanıdığı genç yaştaki Hüseyin Hilmi Paşayı ömrü boyunca koruyup destekledi. Hüseyin Hilmi Paşa, yıllar sonra 1909'da sadrazamlığa kadar yükselmiştir.

1879'dan itibaren 5 yıl süren Midilli’deki görevi sırasında kaçakçılıkları önledi; hazine gelirini arttırdı. 20 Türk ilkokulu açtı. Türklerin hayat seviyesini yükseltti. Adalarda yaşayan Türk ahalisinin sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli'ye sundu. 1882’de Nişan-i Osmanlı madalyası ile ödüllendirildi. "Vaveyla", "Murabba", "Vatan Mersiyesi" gibi şiirlerini burada yazdı. Mağusa’da yazmaya başladığı Celaleddin Herzemşah adlı eserini tamamladı. Bu eser, okunmak için yazılmış 15 perdelik tarihi bir oyundur. Harzemşahlar Devleti’nin son hükümdarı Celaleddin Harzemşah etrafında gelişen oyunda İslam birliği düşüncesini işledi. Abdülhamit, bu eserinden ötürü onu bâlâ rütbesi ile ödüllendirdi.

Namık Kemal’in Midilli’de kaçakçılıkla mücadelesinden çıkarları zarar görenlerin şikâyetinden sonra 1884’te Rodos mutasarrıfı oldu. Rodos adasındaki çalışmaları da padişahın imtiyaz madalyası ile ödüllendirildi. Rodos’ta, Osmanlı tarihi hakkında eser yazmaya başladı. İngiliz ve Yunanların şikayeti üzerine 1887’de Rodos’taki görevi sona erdi. Sakız Adası mutasarrıfı oldu.

Sakız Adası’nın kuru havası nedeniyle rahatsızlanan Namık Kemal, 2 Aralık 1888 günü 47 yaşında hayatını kaybetti. Adada bir caminin haziresine defnedildi. Arkadaşı Ebüziyya Tevfik, şairin Bolayır’da gömülme arzusunu Padişah II. Abdülhamit’e iletince naaşı Gelibolu’ya nakledildi. Bolayır’da Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinin yanına gömüldü. Birkaç yıl sonra Sultan Abdülhamit bir türbe yaptırdı. Türbenin planını Tevfik Fikret çizdi. 1912 Mürefte-Şarköy depreminde sütunlar zedelendiği için hâlen mermer kaplı bir kabirde bulunmaktadır..

Namık Kemal’in ölümünden sonra II. Abdülhamit, şairin oğlu Ali Ekrem’i sarayda görevlendirdi, babası Mustafa Asım’ı ise saraya müneccimbaşı tayin etti.

Namık Kemal Kitapları - Eserleri

  • İntibah
  • Zavallı Çocuk
  • Cezmi
  • Gülnihal
  • Vatan Yahut Silistre
  • Akif Bey

  • Kanije Muhasarası
  • Celaleddin Harzemşah
  • Yavuz
  • Evrak-ı Perişan
  • Osmanlı Tarihi (3 Cilt)
  • Renan Müdafaanamesi
  • Kara Bela

  • Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi
  • Bir Çağdaş Öncü Namık Kemal
  • Namık Kemal'in Şiirleri
  • Osmanlı Tarihi 2
  • Osmanlı Tarihi 1
  • Fatih Sultan Mehmed Han
  • Osmanlı

  • Osmanlı
  • Gülnihal - Akif Bey
  • Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk
  • Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk - Karabela
  • Makalat-ı Siyasiye ve Edebiye
  • Sürgünde Muhalefet-Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi Seti
  • Silistre Muhasarası

  • Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri
  • İntibah ve Vatan Yahut Silistre
  • Barnabas İncili
  • Osmanlı Tarihi
  • Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi 1
  • Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal'in Hürriyet Gazetesi 2
  • Bir Sıfır Yenik

  • Emir Nevruz
  • Vatan Yahut Silistre - Kara Bela

Namık Kemal Alıntıları - Sözleri

  • İnsanoğlu, adımlarını hep mezardan uzaklaşmak için atar. Ama yine de attığı her adımla mezara daha çok yaklaşır... Her soluğunu ömrünü uzatmak için alır, ama alınan her soluk, kendi ömründen bir solukluk zaman harcar. (İntibah ve Vatan Yahut Silistre)
  • İnsan olana insanca davranmak herkesin vazifesidir. (İntibah)
  • Dünyada sevgiye mağlup olmayacak bir elem mi olur.? (Celaleddin Harzemşah)
  • Londra'da HÜRRIYET gazetesini çikardi.Istanbula dönünce ibret gazetesini kurdu.Kendisini sürgünden sürgüne yollatacak, zindanlara attiracak çabalarini arttirdi.Makaleleri halki ve aydinlari derinden etkiliyordu.Siirleri elden ele dolasiyor, Anadolu ve Rumeli'de issiz kasabalara, köylere kadar yayiliyor, ezberlenip dilden dile geziyordu.Yöneticiler İçin onu hapsetmekten ya da sürmekten baska çare yoktu... (Bir Çağdaş Öncü Namık Kemal)
  • O zaman İsa ellerini yukarı kaldırarak dedi: «Allah'ımız Rabb, tersine inanacak herkese karşı şahit olarak, senin hükmüne getireceğim inancım budur.» Ve, halka dönerek dedi: «Kâhinin, Allah'ın ebediyete kadar ahdi olan Musa'nın kitabında yazılıdır dediği şeylere bakarak tevbe edin, ki günahınızı idrak edebilesiniz; çünkü ben görünen bir insan ve yeryüzünde yürüyen diğer insanlar gibi ölümlü bir çiğnem çamurum. Ve, benim bir başlangıcım oldu, sonum da olacak ve (ben) bir sineği (bile) yeniden yaratamayan biri(yim).» (Barnabas İncili)
  • Benim gözümde dünyanın ne kadar değersiz olduğunu bilmez misin? (Akif Bey)

  • Terbiye görmemiş kadınların aklı bir şeye ermez. (Kara Bela)
  • Ebul muzaffer melikunnasır sultan yusuf selahaddin ibn eyyub, hicretinbeş yüz otuz ikinci senesi kürdistan'da bulunan tikrit şehrinde dünyaya geldi. (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
  • " Basit bir insan olarak kalma..! " (Cezmi)
  • “ Dert saklamak nedir, bilir misin? Gönlünden dert sakladın mı hiç? “ (Gülnihal)
  • "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.." (Yavuz)
  • “Ne efsunkâr imişsin ah, ey dîdâr-ı hürriyet Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten” (Namık Kemal'in Şiirleri)
  • Dünyada ne kadar güzel şey görsem elbette senin bir yerine benzetirim.Sonra gördüğüm şeyin bir tarafında bir kusur bulurum .O da gözümden düşer, yine yalnız sen kalırsın.Uykuya rüyada seni görmek ümidiyle yatarım.Uykudan hayalini kaybetmek korkusuyla kalkarım.. (Zavallı Çocuk)

  • Mümkün olsa vatanımı gönlümün içinde saklayacağım. Göğsüm parça parça olmadıkça bir taşına kimsenin elini dokundurmayacağım. (Vatan Yahut Silistre - Zavallı Çocuk - Karabela)
  • Söyleyin Selahaddin Eyyûbi’ye Mescid-i Aksa ayaklar altında... (Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi)
  • Deli karı! Tutar da başımı, nabızlarımı yoklar! Bir kere elini uzat da şu yüreğimin çarpıntısına bak... Bir türlü halden anlamaz ki... (Kara Bela)
  • İnsan sevincinden ölmüyor; fakat çıldıracak gibi oluyor!.. (Vatan Yahut Silistre)
  • "— Elden ne gelir? Cenabıhak birçok kişverlerin harabını, birçok insanların helakını irade etmiş. Zelzele gibi, taun gibi bir de Cengiz yaratmış." (Celaleddin Harzemşah)
  • Aslan yavrusunun köpek yalağına su götürdüğünü kim görmüş (Celaleddin Harzemşah)
  • Kadın! ''Serendib''den bir maymun getirseler de şâh hizmetine verselerdi şimdiye kadar senden ziyade terbiye olurdu. (Kara Bela)

Yorum Yaz