diorex
sampiyon

İnsan Nedir? - Mark Twain Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İnsan Nedir? kimin eseri? İnsan Nedir? kitabının yazarı kimdir? İnsan Nedir? konusu ve anafikri nedir? İnsan Nedir? kitabı ne anlatıyor? İnsan Nedir? kitabının yazarı Mark Twain kimdir? İşte İnsan Nedir? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 12:00
İnsan Nedir? - Mark Twain Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mark Twain

Çevirmen: B. Utkan Atbakan

Çevirmen: Gamze Keskin

Editör: Nilay Ormanlı

Orijinal Adı: What is Man?

Yayın Evi: Dedalus Kitap

İSBN: 9786059203043

Sayfa Sayısı: 136

İnsan Nedir? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Halley kuyruklu yıldızının dünyadan göründüğü gün doğan Mark Twain, bir kâhin edası ile bu yıldızın tekrar görüneceği gün öleceğini bildirmiştir. Nitekim, kehaneti tutmuştur da. Mark Twain'in İnsan Nedir?'i, uzun bir dinlenme süresinin ardından ve sadece belirli kişilere dağıtılmak üzere, yalnızca 250 adet basılmıştır. Elinizdeki kitap, 240. nüsha kullanılarak tercüme edildi. İnsan Nedir?'de Twain, bilinen öykücü tarzının dışına çıkıyor ve insanın kendi kendisini sorgulamasına yol açacak çarpıcı fikirleri sohbet havasında ortaya koyuyor. Hem de Türkçe'de ilk kez.

İnsan Nedir? Alıntıları - Sözleri

  • Sen hiç zihnine çalışmayı durdurmasını ve uyumana izin vermesini rica ederek, yalvararak, em­rederek gece boyunca dönüp durmadın mı?
  • Sen hiç zihnine çalışmayı durdurmasını ve uyumana izin vermesini rica ederek, yalvararak, em­rederek gece boyunca dönüp durmadın mı?
  • Karısını döven birisi­ni rahatça hapsediyor ve besliyorlar, fakat adamın masum eşini ve ailesini açlığa terk ediyorlar.
  • İnsan, bir bukalemundur. Doğasının kanunu gereği, yaşadığı yerin rengini alır. Çevresindeki etkiler onun tercihlerini, nefret ettiklerini, siyasi görüşünü, beğendiklerini, ahlakını, dinini yaratır.
  • İnsan bir bukalemundur; doğasının yasası gereği, bulunduğu yerin rengini alır.
  • Cap­ canlı kavgalar var. Canlı ve rahatsız edici hakaretler, canlı aşk pasajları; trajediler ve komediler var, insanın kalbine dokunan üzüntüler var, seni güldüren sözler ve hareketler var: kesinlikle, bu şeyin tümü aynı gerçek hayat gibi.
  • aklın çalışmayı seçtiğinde, onu bir anlığına bile engellemenin yolu yoktur.
  • Zaman zaman saçma sapan bir nakarat tarafından esir alınmışlığın oldu mu?
  • "...Senle bense dikiş makineleriyiz. Elimizden ne geliyorsa onu yapıp çaba göstermeliyiz. Düşüncesizler, bize goblen kumaş üretmediğimiz için sitem ettiklerimde onları hiç umursamamalıyız."
  • Söyle bana insanlar birbirlerinde en fazla neye hayranlık duyarlar?
  • "Karısını döven birisi­ni rahatça hapsediyor ve besliyorlar, fakat adamın masum eşini ve ailesini açlığa terk ediyorlar."
  • İnsan bir bukalemundur; doğasının yasası gereği, bulunduğu yerin rengini alır.
  • maddi değerler yoktur, yalnızca manevi olanlar vardır. gerçek maddi değerlerin peşine düşersen boşuna uğraşmış olursun. öyle bir şey yok çünkü. bir anlığına bile olsa, sahip olduğu tek değer, arkasındaki manevi değerdir. onu kaldırırsan yine hızlıca değersiz olur.
  • İnsan, beşikten mezara, uyanık olduğu tüm saatler boyunca eğitim altındadır.

İnsan Nedir? İncelemesi - Şahsi Yorumlar

yazar/mark-twain bu kitabı ilk yazdığında adını; "Mutluluk Nedir?" olarak kendisinin de üye olduğu 'Evening Club' topluluğuna sunmuş fakat metni oldukça soğuk ve olumsuz kar­şılayan üyeler, metinde sunulan fikirlerden dolayı yazar/mark-twain'i kınamışlardır. yazar/mark-twain cevap olarak; "Bana insanlığın haysiyetini çekip almaya çalıştığımı söylediler ve ben de bunu başarama­yacağımı, zira insanlığın sahip olmadığı bir niteliği ondan çekip almanın mümkün olmadığını söyledim." Kitap, iki adam arasında geçen, insanı okurken kara kara düşündüren bir münakaşa biçiminde yazılmış. Y.A: Yaşlı adam; her şeyi görmüş geçirmiş, her soruya karşı bir cevabı olan biraz da alaycı karaktere sahip, 'buna da mı cevabın var bir dur be adam' dedirten Heredot Cevdet kıvamında biri. G.A: Genç adam; verilen cevaplara; 'yahu tamam adam güzel konuşuyor ama şuralardan da sorular sorsana kardeşim!' diyeceğiniz yazar/mark-twain'in muhtemelen; okuyucunun da bu konu üzerinde düşünmesini istediği için; heyecanlı ve deneyimsiz biri olarak tasarladığı bir karakter olarak bize sunuluyor. Kitabı okurken hayatımda aldığım kararlara dönüp dönüp bakmama sebep olan o vicdan azabının bir nebze olsa da akıp gittiğini hissettim. Sonuçta ben bir makineydim, ahkakım yoktu, kendi düşünceme sahip değildim ve onu yönetemezdim... İncelemenin bu kısmından sonrası, kitabın içinde yer alan tartışma konularının başlıklarını içermektedir. Spoiler olmadığını düşünsem de farklı düşünen arkadaşlarıma saygıyla bu uyarıyı yapmam gerektiğini hissettim. Dikkat ve dikkat! ● İnsan neden bir makinedir? ● İnsan kendi başına neden fikir üretemez? ● İnsan kendisi ve kendisine dair hiçbir fikri üzerinde neden hak iddia edemez? ● İnsan tüm eylemlerini ruhunu tatmin etmek için yapar. -Her şey aslında kendi iyiliğimiz içindir. ● Her şey insanın öz iyiliği içinse bunun şekillenmesinde eğitim bunun neresinde? ● İnsanın aklı neden insandan bağımsızdır? ● İnsanın aklı, insana itaat eder mi? ● Karıncalar ( Hayvanlar ve böcekler ) insanlardan neden daha üstündür? ● Neden özgür irade diye bir şey yoktur ve aklın duyguları yoktur? ● Madem hiçbir şey bize ait, o zaman bunun sorumlusu kim? Ve bu soruların yanıtlarını size sadece 136 sayfada veriyor. Aç bitir kitaplar listesinde olabilecek gibi dursa bile; üzerine saatlerce düşünmeye iten bu kitap yazar/mark-twain'den bize bir hediye. Düşünmeden okuyun derim, zaten düşünceleriniz size ait değil! Sağlıcakla kalın, yoğunluğuna bandırara okumalı günler dilerim... (Sercan)

Makineymişiz: İnsan bir makinedir. Âlâ. Çok uzak ama bir o kadar yakın bir tanım. Yaşadığınızı varsayıyorum. Daha önce kitaptaki gibi doğrudan "İnsan bir makinedir." benzetmesi yapan birine rastlamamıştım. Fakat sanki bu benzetme hayatımın hep içindeymiş gibiydi okurken. Bunu iki sebebe bağlıyorum. Birincisi, insan makine benzetmesini günlük hayatta bizim de kullanıyor olmamızdan kaynaklı. Çok çalıştığınızda size makine benzetmesi yapan insanlara rastlamışsınızdır belki. "Hiç dinlenmiyor, adeta bir makine." -YKS maratonundaysanız şayet, böyle 'makine insanlarla' karşılaştırmaya maalesef maruz kalırsınız biraz :d- Bu noktada kitabın benzetmesiyle bizim benzetme tamamen ayrılıyor. Bizim benzetme makinenin uzun süre çalışmasından kaynaklı. Ve biraz da iyi bir anlamda kullanılıyor, diyorum ben. Kendinize veya çevrenize makine tanımı yaptıysanız bunu birçok şekilde yapabilirsiniz. Çok çalışmaktan, ara vermeden çalışmaktan, ne için çalıştığını bilmemekten, sürekli aynı döngü içerisinde yaşamaktan falan filan. Yaşlı Adam direkt olarak lafa makine insan benzetmesi yaparak girmiş. Genç adam elbette şaşkın. Neden bir insan ciddi ciddi çıkıp da "İnsan bir makinedir!" der mesela yani? Tonlarca tanım yaparsın istesen. Tabii altını doldurmaksa amacın, biraz düşer, kabul etmeliyim. Sonuç olarak binbir türlü tanım arasından makineyi seçmiş olmasının sebebi nedir? Bu soruya çok absürt bir cevap verilmemiş kitapta. En basit benzetmeler makine üzerinden yapılmış. Buhar makinesini oluşturan parçalar kayalarda bulunur, maden cevheri şeklinde. Bu parçalar, bu cevherlerde yıllar süren bir çabayla oluşur. Daha sonrasında çıkardığın madeni özenle işlersin falan filan. Bu sana kusursuz bir makineyi verir. Kullananlar tarafından takdir görür ve çokça tercih edilir. Çok iyi. Doğrudan kayaları kullanarak bir makine yapman da mümkün. Fakat bu, insanların tercihi olmazdı. Çünkü kırılgan, dayanıksız olurdu. Kısacası, makine diye adlandırılmak dışında hiçbir vasfı olmazdı. Kaliteli bir makinenin aldığı takdirler üzerinde kişisel hak iddia etmesi mümkün müdür? Elbette hayır. Çünkü onun beğenilmesindeki etken kendisinden değil yapılış şeklinden geldi. Kaya makine peki? Onun suçu var mı? Yok Yaşlı Adam, dile getirdiğimiz her bir cümlede dış etmenlerin direkt bir payı olduğunu ve bundan dolayı hiçbir fikrin çıktığı ağza doğrudan ait olmadığını savunuyor. Buraya önemli bir not düşmek gerek: Ortada doğal olan fikirler de var elbette. Fakat, fikre şekil vermek insanın kendisinin değil, toplama birikimlerinden meydana gelen bir yetki. Yaşlı Adam sadece Tanrı'nın düşünce yarattığını ortaya koyuyor. Öyle ki Adem'in de zeki olduğunu fakat bu özelliğinin dışarıdan bir müdahale olmadan hiçbir işe yaramadığını söylüyor. Zekâ da dış etmenlerin etkisiyle harekete geçiyor o hâlde. Burada, dış etmenlerin etkisinin sürekli söz edilmesi biraz kafamı kurcalamadı değil, zira dış etmenler her şeyimizi oluşturuyorsa hemen hemen aynı etmenleri almış iki farklı insanın olayları kendi içinde farklı yorumlaması gibi bir mevzu var. Dış etmenler bizlerin düşünce oluşturmasının esas sebebi değil, sadece bir aracı gibi bu noktada. Toplumun suç işleyen, saldırgan insanlarını incelersek, onları harekete geçiren temel etkenin sosyal çevreleri olduğunu - genelde sebep hep aynıdır - ve sosyal çevrelerinin de yine başka insanlar olan bizler olduğunu düşününce, bu noktada toplu bir değişim gerekmez mi? Dış etmenlerin kontrolü mümkün müdür? Dış etmenlerin harekete geçirdiği yaratılışsal özelikler herkeste tabii var olan bir özellik. Birbirinden görünürde farklı olan dış etmenler, toplumun belirli kısmını aynı şekilde etkiliyor. Bahsedilen buysa, zamanımıza ve daha ötesine bir dış etmen olduğumuzun farkına varmak gerici ve garip. Bir başka nokta, fedakarlık. İnsanın tek dürtüsü : Kendi Onayını Güvenceye Almak Hiç, iyilik olarak nitelendirdiğiniz davranışların arkadasında esas nedenin kendinizi beslemek olduğunu düşündünüz mü? Düşündükçe çok da iyi değilmişsiniz gibi geliyor. Eskiden bir hocam vardı. İyilik konusu açıldığında "İyilik yapmak kişinin kendisini mutlu eder, huzurlu hissettirir." diyordu. Bakın, incelemeyi yazarken aklıma o geldi. İlk kez okuduğunuzda yumuş yumuş olduğunuz tatlı bir cümle olsa da, sonrasında "Ulan ben mutlu olmak için mi iyilik yapıyorum sanki? Başkasını memnun etmek değil mi amacım? İyi de ben niye milleti memnun ediyorum?" gibi garip bir döngüye giriyorsunuz. Tabii o zamanlar o derste hiçbirimiz parmak kaldırıp bunu söylemedik. Kimimizin de çok cesareti yoktu söylemeye :d İnsanın her davranışı kendini memnun etmek amaçlı. Bugün gidip bir yaşlıyı karşıya geçirdiğinizde ekstra bir mutluluk hissetmiyorsunuz. Fakat geçirmeseydiniz hissedecektiniz. Engellemiş oldunuz. Aksini düşünmek de mümkün tabii. Yaşlıyı karşıya geçireydiniz kendi yolunuzun tersine gitmiş olacaktınız. Geçirmediniz. Kendi yolunuzdan gidiyorsunuz. Hepsi, kişisel mutluluğa çıkıyor. Tabii ki insanın topluma kendini kabul ettirme arzusu da bir başka sebep. Sevmediği veya istemediği bir müziği dinliyor fakat o müziği seven insanlarla arkadaş olabiliyor. Bu onun için yeterli. Bu konuda Freud'un Kitle Psikolojisi'ni okumuştum. İnsanların sosyal çevresinde takdir görmesi için yapamayacağı şey yok. Bu noktada Yaşlı Adam'ın bu düşüncesine katılabilirim. Bu da yine aynı kapıya çıkıyor. Dış etmen mevzusu. Toplumun, dış etmenlerin, insan üzerindeki baskısı korkunç derecede fazla. İnsanın çok sevdiği aidiyet için yapacağı her şey ona kişisel bir mutluluk sağlıyor. Bundan arınmış herhangi bir insan var mı? Yani vardır herhalde ama Knives Out filminden Wanetta gibi bir yaşam sürüyor muhtemelen. Bundan arınmanın bir yolu var mı? Noktasına gelirsek, bundan arınmayı düşünmemiz bile bir başka bir dış etmenin etkisi. Yani mutlu mesut yaşıyorsun nedir derdin, demezler mi adama? Gerçi bunu hep derler. İlk başta söylediğim bir şey vardı. Makine benzetmesinin tanıdık hissettirmesinin iki sebebi. İlkini söylemiştik. İkincisi ise eserin gerçekten Yaşlı Amca'nın söyledikleriyle ikna edici ve ciddi anlamda düşündürücü olmasıydı. İçinize işliyor bir şekilde. Kendinizi Genç Adam şeklinde hayal etmeniz muhtemel. Ben de o şekilde yapınca daha zevkli oldu. Ne yalan söyleyeyim bazen Genç Adam'ın kısımlarını atladığımı fark ederek geri döndüm. Zira onun yerlerini okuyacağıma kendim sorup kendim cevap aramışım. Vakit kaybı olmadığını düşünüyorum eserin. Belki çok fazla kitle okuduktan sonra İnsan Nedir? sorusuna çok daha absürt cevaplar buluruz, kim bilir? Yorumlarda bulur muyum bilmiyorum ama fena olmazdı. Keyifli okumalar. (Bay Crowley)

Dikkat! Kitap içerisinde bize sunulan fikirlerden bahsetmiş bulundum. Bunu spoiler olarak değerlendirenler olabilir. Bu yüzden uyarıda bulunuyorum. Barış Özcan ağabeyimizin tavsiye ettiği bu kitabı okumuş bulundum. İnsanın 'sadece makine' olduğunu savunan yaşlı amcamız ile genç arkadaşımızın diyalog savaşı ile karşılaştım kitapta. İlk sayfasını okurken nereye soktun beni Barış abi, desem de hemen sonrasında açtı kitap kendini bana. Ben ayfaları çevirdikçe sayfaların bana çevirdiği sorular aklıma tokat atmaya başladı. Yaşlı amcanın, "insanın kendi kendine fikir üretemeyeceği, bütün fikirleri dışarıdan sağladığı" gibi bir fikri vardı. Ben bunun doğruluğunu düşünürken, "İnsanların kendi üzerinde hak iddia edemeyeceğini" de söyledi. Oturup bunları not aldıktan sonra devam ettim. "İnsanın başarısı kendine ait değildir, sadece yapısına ve dışarıdan bunu şekillendiren etkilere aittir." İşte biraz kafam almaya başlamıştı, bunun ilk hipotezle bağlantısı vardı. Ben daha bunları sorgularken yeni bir tokat daha geldi amcadan. 'İnsanı bir şey yapmaya iten tek bir dürtünün olduğunu ve bunun da -ruhunu tatmin etme dürtüsü- olduğunu' söyledi. "Başkasına yardım ederken bile önce kendi ruhumuz için yaparız." Vay be! Biz nasıl insanmışız? Kitabın devamında amca yukarıda ki söylediklerini örneklerle açıkladı. O zaman daha da tatmin oldum. Sonra, insanın içindeki bu dürtünün eğitilmesinden bahsetti. Çokta güzel bir tembihi vardı.(syf69) Hayatımda aldığım en değişik tembih diyebilirim. Ben kendimi eğitmekle savaşırken bir de içimdeki dürtü çıktı başıma. Kitabın sonlarına yaklaşırken; 'aklın insandan bağımsız olduğunu ve insana itaat etmediğini' de öne süren amcanın, bunları bir de yemek tarifi verir gibi rahat anlatmasını da görmüş bulundum. Yok artık daha neler! Ne işe yarıyoruz o zaman biz? Akıldan da düşünmeye sektikten sonra, "hayvanlarında düşünebildiğini" söyledi amca. Bunu kanıtlaması da kolaydı ama insanı fareyle ve karıncayla aynı kefeye koyup değerlendirmesi bana inandırıcı gelmedi. Hatta onları insandan daha bile üstün tuttu. Şaşırdım ve ikna olmadım. Artık sona geldiğimde "Özgür irade diye bir şey yoktur ve aklın duyguları da yoktur." fikirleriyle karşılaştım. Bunların da örnekleri sunulduktan sonra beyin fırtınam başladı. Kafam karıştı. Kitabın finalinde; amca güzel bir sonuç bölümüyle toparlamasını yapıyor. Her şeyimizi Tanrı'nın yarattığını söylüyor. Doğru söze ne hacet... Vücudumuz, aklımız, vicdanımız çok farklı ve birbirinden bağımsız çalışıyor. Bu kadar karmaşık vücudu yaradana şükür etmek lazım. Son olarakta amca, kafanıza takmayın dedikten sonra kitabı bitiriyor. İnsanın gerçekten makine olduğuna ikna olmuş bulunmakla beraber, Serdar Ortaç ağabeyimizin "Kafamda deli sorular, kolayca atamıyorum." sözü kulaklarımda gezinmeye başladı... • • • • • • • • •Bu kitap benim için bir kapı oldu. Bitirdikten sonra, artık daha fazla felsefe kitaplarına yoğunlaşmaya karar verdim. •Kitap bana kendimi sorgulatmamı sağladı, derin düşündürdü. •130 sayfalık bir kitabı 2 saatte rahatlıkla bitirebilirken, kendisini 2 günde bitirdim. Üzerinde epey düşündüm. Asıl okumak ve öğrenmek böyle başlasa gerek. Darısı okuyanın başına... Kendinize, insanlığa çok farklı bir pencereden bakmanızı sağlayacak. Barış abi tavsiyesi, benden incelemesi, artık sizden de okuması... Saygılarımla. (1000okur)

Kitabın Yazarı Mark Twain Kimdir?

Mark Twain (asıl adı Samuel Langhorne Clemens) 1835'te ABD'nin Missouri eyaletine bağlı çok küçük bir köy olan Florida'da doğdu. Dört yaşındayken Clemens ailesi başka bir küçük köye, Mississippi ırmağı kıyısındaki Hannibal'e yerleşti. Esnaflık ve avukatlık yaparken politikaya atılan babası on bir yaşındayken ölünce Samuel okuldan ayrılıp bir matbaada çırak olarak çalışmak zorunda kaldı. Ardından ağabeyinin çıkardığı Hannibal Journal adlı yerel gazetede dizgiciliğe başladı. Aynı gazeteye ve Boston'da çıkan mizah dergisi The Carpet-Bag'e mizah yazıları yazdı. Dizgicilikten sıkılınca dört yıl boyunca Mississippi nehrinde çalışan buharlı gemilerden birinde kaptanlık yaptı. Abisiyle batıya gitti; gazete muhabiri olarak çalışmaya başladı. Mark Twain adını ilk kez 1863'te mizahi bir gezi yazısında kullandı. 'Mark Twain' (İngilizcede 'ikiyi işaretle') geminin dibe oturmaması için gerekli su derinliğini ölçen bir gemici terimiydi. 1867'de ilk kitabı The Celebrated Jumping Frog of Calaveras County(Calaveras İlinin En Hızlı Sıçrayan Kurbağası) yayımlandı. 1870'te kısa ve özlü bir biçimde yaptığı konuşmalarıyla ününü tazeledi. Aynı yıl evlenerek Connecticut'ta Hartford'a yerleşti, üç kızı oldu. Çocuklar ve gençlere yönelik en iyi romanlardan biri sayılan Tom Sawyer'ın Maceraları'nın ardından başyapıtı Huckleberry Finn'in Maceraları'nı yazdı. 1880'lerde bir dizgi makinesine yatırım yaptı ama iflas etti. Kitaplarının geliri ve birçok ülkede yaptığı konuşmalarla borçlarını ödeyebildi. 1906'da başladığı otobiyografisini bitiremeden öldü.

Başlıca yapıtları: Tom Sawyer'ın Maceraları (1876); Huckleberry Finn'in Maceraları (1884); Adem ile Havva'nın Cennet Günlüğü (1905); Çalınan Taç(1881), Yurtdışında Bir Serseri (1880) , Mississippi'de Yaşam (1883).

Mark Twain Kitapları - Eserleri

  • Tom Sawyer’ın Maceraları
  • Adem'le Havva'nın Güncesi ve Seçme Öyküler
  • Prens ve Dilenci
  • Huckleberry Finn'in Maceraları
  • Seçme Öyküler
  • Çift Taraflı Bir Dedektif Hikayesi

  • Garip Bir Rüya
  • Küçük Kızlara Öğütler
  • İnsan Nedir?
  • Kral Arthur'un Sarayında Connecticutlı Bir Yankee
  • Beyaz Fil
  • Ahmak Wilson'ın Trajedisi
  • Türkiye Seyahati

  • Lanetlenmiş İnsan Irkı İçin Bir Rehber
  • Bir Cinayet, Bir Sır, Bir Evlilik
  • Jean D'arc
  • İnsan, Kendinde Olmayanı Arar
  • Mastürbasyon İlmi Üzerine
  • Bir Kesitle - Kaptan Stormfield’ın Cenneti Ziyareti
  • Bir Atın Hikayesi

  • Mississippi'de Hayat
  • Bir Köpeğin Hikayesi
  • Gizemli Yabancı
  • The £ 1,000,000 Bank Note
  • How To Tell a Story And Others
  • Eskimo Kızının Aşkı
  • The Jumping Frog

  • Shakespeare Öldü Mü?
  • Kip Kardeşler
  • Sığır Sözleşmesi
  • Balina Avcıları
  • Tom Sawyer Abroad & Tom Sawyer Detective
  • The $30,000 Bequest and Other Stories
  • Hadleyburg'ü Yozlaştıran Adam

  • Eve's Diary
  • Yalan Söyleme Sanatı
  • Those Extraordinary Twins
  • Prens Oleomargarin’in Aşırılması
  • Tom Sawyer Uzaklarda
  • Şuursuz İntihal
  • Define Avcısı Tom

  • Palm Sokağı Çocukları
  • The Innocents Abroad

Mark Twain Alıntıları - Sözleri

  • Kahrettin bu kırgın gönlümü ey merhametsiz dünya. (Huckleberry Finn'in Maceraları)
  • “Anne, ben diğer çocuklardan farklı mıyım?” (Çift Taraflı Bir Dedektif Hikayesi)
  • Hayatta ihtiyacınız olan iki şey kendine güvenmek ve başkalarına aldırış etmemektir. Bu ikisinin ardından başarılı olmak kesindir. (Garip Bir Rüya)
  • Cennete iklimi, cehenneme sosyal çevresi için gidin (Yalan Söyleme Sanatı)
  • Dünyada uzanlatımın hileleri ve aldatmacalarında deneyimli olmayan bir dinleyici kitlesinin zihinsel aygıtını bulandırmak, inançları altüst etmek ve duyguları karmakarışık duruma getirmek için, ikna edici bir konuşmadan daha iyi bir şey yoktur. (Seçme Öyküler)
  • “Silahlar ulusların korunması için değil, köleleştirilmesi için icat edilmiştir.” (Lanetlenmiş İnsan Irkı İçin Bir Rehber)

  • Günün birinde Mark Twain, Alexander Graham Bell adlı bir mucitle tanıştı. Bell, icat ettiği telefon adlı filete para yatırması için Twain'i. ikna etmeğe çalıştı. Mark Twain, Bell'le alay etti. Bir insanın oturduğu yerden, kilometrelerce ötedeki arkadaşıyle konuşabilmesi fikri pek tuhafına gitmişti. O, Bell'e uyup 500 dolarlık telefon şirketi tahvilâtı satın almış olsaydı, bugün varislerinin elinde birkaç milyonluk bir servet bulunacaktı. (Sığır Sözleşmesi)
  • "Hiç kimse duymuyormuş gibi şarkını söyle. Hiç incinmemişsin gibi aşık ol. Hiç kimse izlemiyormuşçasına dans et ve dünya cennetmiş gibi yaşa." (İnsan, Kendinde Olmayanı Arar)
  • İnsan, bir bukalemundur. Doğasının kanunu gereği, yaşadığı yerin rengini alır. Çevresindeki etkiler onun tercihlerini, nefret ettiklerini, siyasi görüşünü, beğendiklerini, ahlakını, dinini yaratır. (İnsan Nedir?)
  • “Bir çocuk olmamayı dilerdim, o zaman şokları daha kolay kaldırabilirdim.” (Çift Taraflı Bir Dedektif Hikayesi)
  • Çok az konuşuyor. Belki de kafasının pek çalışmadığını belli etmekten çekiniyordur. (Adem'le Havva'nın Güncesi ve Seçme Öyküler)
  • ''Eğilimlerimizin ve heveslerimizin nasıl yönleneceğini belirleyen şey içinde yetiştirildiğimiz ortamdır.'' (Shakespeare Öldü Mü?)
  • kederli ulak haberi götürdü ve kendisini duymayan kulaklara yalandan teslim etti. (Bir Köpeğin Hikayesi)

  • "Ekim: Borsaya yatırım yapmak için en tehlikeli aylardan biri. Diğer tehlikeli aylar ise Temmuz, Ocak, Eylül, Nisan, Kasım, Mayıs, Mart, Haziran, Aralık, Ağustos ve Şubat'tır." Ahmak Wilson'ın Takvimi (Ahmak Wilson'ın Trajedisi)
  • .. çok kısa bir yaşam sürdü ama dolu dolu yaşadı.. (Prens ve Dilenci)
  • Bir öğünde mi yoksa bir günde mi yer, taze bulursa kaç tane yer? "Taze olup olmadığına bakmaz, bir öğünde beş insanı yiyebilir." (Bir Köpeğin Hikayesi)
  • Michelangelo ve diğer Eski Ustalar -Eski Ustalar bir kısaltma, bir hülasadır- da benzer bir dil kul­lanmışlardır. Michelangelo Papa İkinci Julius'a şöyle demiştir: "Kendini ihmal etmek asilce bir harekettir, kişisel gelişim yararlıdır, kendine hakim olmak er­kekçedir, ama gerçekten büyük ve esin kaynağı olan ruhlar için kendine zarar verme ile karşılaştırıldığında bunlar basit ve tatsız kaçar." (Mastürbasyon İlmi Üzerine)
  • İnsan bir bukalemundur; doğasının yasası gereği, bulunduğu yerin rengini alır. (İnsan Nedir?)
  • “Sen hiç de çok kötü bir adam değilsin. Git, kendini ıslah et!” (Seçme Öyküler)
  • Terbiye dediğimiz şeyin en yüksek mükemmellik mabedi, temelinden kubbesine kadar yalnızca zarif, iyi niyetli, bencillikten uzak yalanlardan kurulmuştur. (Yalan Söyleme Sanatı)

Yorum Yaz