İlk Öğretmenim - Cengiz Aytmatov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İlk Öğretmenim kimin eseri? İlk Öğretmenim kitabının yazarı kimdir? İlk Öğretmenim konusu ve anafikri nedir? İlk Öğretmenim kitabı ne anlatıyor? İlk Öğretmenim kitabının yazarı Cengiz Aytmatov kimdir? İşte İlk Öğretmenim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Cengiz Aytmatov
Çevirmen: Mehmet Özgül
Orijinal Adı: Первый учйтель
Yayın Evi: Nora Kitap
İSBN: 9789752473034
Sayfa Sayısı: 80
İlk Öğretmenim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kitap daha önce Öğretmen Duyşen ismiyle Da Yayıncılıktan çıkmıştır.
Elips Yayınlarında İlk Öğretmen adıyla kitabı basmaktadır.
Yaşamlarını göçebelikle ve basit tarım ve hayvancılıkla sürdüren komünal topluluklar halinde örgütlenmiş Kırgız toplumu, aniden sökün eden Bolşevik Devrimi’nin ardından yepyeni bir dünya hayal etmeye koyulur. Başlangıçta bu hayaller sınırlı sayıda bireyin ve hatta bazı durumlarda tek bir bireyin hayalleridir. Ve dirençle karşılaşır. Ama paylaşıldıkça ve desteklendikçe tüm toplumu değiştirir ve dönüştürür. Tıpkı İlk Öğretmenim’de olduğu gibi…
Düyşen, devrim ideallerine inanmış bir Kırgız gencidir. Savaş sırasında edindiği sınırlı eğitim onu kökten değiştirmiştir. Yaşadığı köyde asırlardır devam eden ataerkil geleneklere başkaldırır ve çocukların eğitim görebilmeleri için bir okul inşa etmeye koyulur. Şüphesiz ilk öğretmeni de o olacaktır bu derme çatma okulun. Hem köyün, hem kendisinin, hem de tüm gelecek kuşakların kaderini değiştirecek olan bu girişim çok acılı ve hüzünlü bir hikâyenin de başlangıcıdır, bir destanın başlangıcı olduğu kadar!
İlk Öğretmenim Alıntıları - Sözleri
- Oku, durmadan oku.
- Her canlı varlığın bir baharı ve güzü oluyor.
- İyilik de kötülüğün yanında gelirmiş.
- Görün beni işte, ne kadar mutlu olduğumu görün!
- Çocuklar, bilseniz sizleri ne aydınlık günler bekliyor!
- Oku, durmadan oku...
- Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmaz, neden onları her aradığımızda bulamayız ?
- Ey mutsuz kadinlar! Ey, insanlik onurlarini yitirmis, asaglanmis sefilce yasamis kadinlarin ruhlari, kalkin mezarlarinizdan! Kalkin ey aci cekmis zavallilar
- Kuma! Bu sözlükten tiksiniyorum. Hangi karanlık çağda, kim düşünmüştü bu iğrenç sözü? Ruhuyla, gövdesinde köle olan ikinci kadının durumundan daha aşağılık ne olabilirdi?
- Görün beni işte, ne kadar mutlu olduğumu görün! Okula gidip okuyacağım! Arkadaşlarımı da götüreceğim.
- Ah, bakışlarımla onu öldürmek elimde olsaydı!...
- "Evet, kış bastıracak; ayazlar, kar fırtınaları çıkacak. Ama sonunda gelecek olan gene bahardır..."
- Sevdiğimiz insanların izleri neden bir yerde sürekli kalmazlar, neden onları her aradığımızda bulamayız?
- "Bize karşı gösterdiği insanlıktan, yaptığı iyiliklerden, her zaman geleceğimizi düşünmesinden dolayı öğretmenimizi hepimiz seviyorduk. Gerçi bizler daha çocuktuk ama onun değerini çok iyi anlamıştık." Hakkında böyle güzel düşüncelere sahip öğrenciler yetiştiren idealist bir öğretmen olmak dileğiyle :') ️
- Geçmişi unutmadım. Unutabilir miyim hiç? Ama ondan uzaklaştım.
İlk Öğretmenim İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İçimi dökmem lazım..: Baştan söyleyeyim yine bu bir kitap incelemesi değil. Sadece kitabı okurken hissettiklerim, yaşadığım tecrübeler... Şımarık büyüyen bir kızın, şark görevinde nasıl idealist öğretmen olduğunun hikayesi.. Kan davası yüzünden dersime gelemeyen 9 öğrencimi düşündüm ağlayarak, yıl 2019 du. 8.sınıfta okuldan zorla ağlayarak -evlendirilmek üzere- götürülen kız çocuğunu gördüm, yıl 2018 di. Veli ziyaretlerinde tüm meslektaşlarımla köyü baştan sona dolaşıp okula çocuğunu göndermeyenlerin, kapıları yüzümüze çarpmalarına şahit oldum, yıl 2017 di. Şimdi diyeceksiniz 21.yy arkadaş atıp tutma jandarma var devlet var olur mu öyle şey.. oluyormuş be arkadaş. Bizzat şahit oldum. Amacım devleti kötülemek değil bilakis gerçekler.. Biraz araştırsanız belki de daha büyük acı gerçekleride görürsünüz. Yaşadığım deneyimleri, acılarımı, hüzünlerimi anlatamam. Şu 3 senede o kadar büyüdüm ki. Belki 80 yaşına gelsem bu 3 senenin bana kattığını hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Anne babasından ünv zamanı bile ayrılmayan, her şeyi ağlayarak elde etmiş şımarık kızın “ben İdealist bir öğretmen olcam” diyerek öğretmen olması.. Hep öğretmen olmak istedim, oldum da. Annemi ağlata ağlata -affetti beni- bırakarak geldim İstanbuldan doğuya. Bir başına kız olarak doğuda yaşamak zor muydu bilmem ama doğuda öğretmen olmak zordu. Bakmayın zor dediğime şu an olsa yine koşa koşa gelirdim -ki görevim bitmesine rağmen buradan ayrılamayışım bunun göstergesidir- Hani diyolar ya bazı meslektaşlarım, “onlar benim öğrencilerim değil çocuklarım oldular” diye. Bu boş laf değilmiş, yaşarken anladım. Çünkü benim hiçbir zaman çocuğum olamayacakmış bunu öğrendiğimde farkettim ki doğurmasamda aslında benim birçok çocuğum varmış. İçimdeki meslek aşkını, çocuklarıma aşkımı anlatamam. Maaşımın yarısını neden onlara harcadığımı kimseye açıklayamam. Hayatında hiç eti puf yememiş, çikolatayı dondurmayı tatmamış çocuklara acıyarak bakmanızı istemem. Ama her cuma günü tüm sınıfça patlayan şeker partisi, lolipop partisi yaptığımızı bilin isterim. Küçücük kalemi ellerinde iz çıkararak tutmaya çalışmalarını, hatta o kalem bittiğinde kurşun kısmını yalayarak yazmaya çalışmalarını hatırlamak istemem ben de. Süslü püslü kalem aldığımda gözü gibi sahiplendikleri kalemleri anlatmak isterim. İlk senemde herkesin defterine yapıştırdığım Türk bayrağı stickerını kalemle delmeye çalıştıklarını bilmeyin isterim. Ama şimdi “ben seyit onbaşı olucam, ben Atatürk olucam, ben asker olucam” diyen ve daha 3.sınıfta tüm öğrencilerimin İstiklal marşının 10 kıtasını ezbere bildiklerini gururla size anlatmak isterim. -30larda (Çaldırandayım) ders işlerken yerlerde karlar metre boyuna ulaşmışken terlikle gelen ayağı morarmış öğrencimi hatırlamak istemem -gerçekten oldu- Yardımla gelen birçok montu ayakkabıyı dağıttığımda yaşanılan sevinci gözlerindeki mutluluğu anlatmak isterim. Kar yağmur çamur demeden uzaklardan gelen çocuklarımı anlatmak isterim. 3 senede birçok kitap seti aldığım hatta burda bana yardım eden belki de yaptığı yardımı şu an hatırlamayan Sessizim sayesinde her çocuğumun bir kitaplığı -içinde 8 9 kitabı- olduğunu bilin isterim. Hayatlarında hiç köyden çıkmamış bırakın bir il müze sinema avm gezmeyi, kıytırık -içinde sosyallik anlamında sadece bir kafesi olan- ilçeye bile ayak basmamış çocuklarım var benim. Market nedir postane nedir trafik ışığı nedir bilmeyen çocuklarıma, hayat bilgisi dersinde anlattığım konularda yaşadığım zorlukları bilmeyin. Ama kısıtlı imkanlarımızla yaptığımız boyama çalışmalarını görmenizi isterdim. Elektrikler gittiğinde 3 ay boyunca montlarla sınıfta zıplayarak ders işlediğimizi hatırlamak istemem. Okula gönderilmeyen çocuğun şu an dağda çobanlık yaptığını ileride yüksek ihtimal kaçakçı olacağını bilmemek isterdim. Kan davası yüzünden -hala sürüyor- gelemeyen çocuklarımın bana yazdıkları mektupları buraya fotoğraflarını koymak isterdim -özel olmasalardı- Çobanlık yaparken su kuyusuna düşüp ölen eski öğrencimin bitkisel hayata girdiğini duyduğumda yaşadığım acıyı, çığlıklarımı tarif edemem. Zorla evlendirildiği için kendini asan çocuğu, günlerce kabuslarımdan çıkmadığı için uyuyamadığımı anlatamam. Yaşadığım onca acı tecrübe var ki..yazdıkça daha çok ağlıyorum, kelimelerim yetmiyor... Tüm bu acıların dışında “öğretmenim ben seni çok seviyorum biliyo musun” diyip bana sarılmak için aralarında yarışmaları yok mu.. Batıda asla bulamayacağım sevgiyi, saygıyı, çocuklarımın her öğretmen servisinden inişimde yolda koşup bana sarılmalarını nasıl unutabilirim? Derste onlara kızarken bile teneffüs zili çalsada gidip öpsem mıncırsam hemen diye dakika saydığımı nasıl açıklayabilirim? Yakartop, -onların dilinde cancan- ip atlamamı, onlarla 5 yaşındaki çocuklar gibi eğlenmemi nasıl anlatabilirim? Hele şu uzun tatil sürecinde fotoğraflarına bakarak nasıl özlem giderebilirim? Yaşadığım tüm zorluklarda hatta ağır bir depresyon sürecimde bile sınıf kapısından girer girmez beni gülümsetmelerini, hastalığımı onlarla yenmemi, beni kendilerine bağlamalarını nasıl unutabilirim? Telefonuma ilk dokunduklarında, fotoğraflarını çektiğimde ilk kendilerini gördüklerinde yaşadıkları mutluluğu nasıl yazabilirim? Kürtçeyi bilmediğimi öğrendiklernde -onların dilinde annemin bana kürtçe öğretmesi gerekiyormuş :)- yaşadıkları şaşkınlığı nasıl anlatabilirim? Ben öyle 3 ay tatil olsun, yat maaş gelsin, cuppala kafasında olamadım. Hatta o 2 ay tatilin bitmesi için gün sayan biri olup çıktım. Çocuklarımda benim gibi oldu, tatili istemeyen okulu özleyen, teneffüslere zorla çıkarttığım, ‘kağıdı bırak hadi çıkın çıkın’ diye kovaladığım yavrularım var benim. Bırakamıyorum, unutamıyorum, bağlandıkça daha çok bağlanıyorum onlara. Buradan gitsem bile üstünden elimi çekmeyeceğim o kadar çok çocuğum var ki.. hepsini okutacağıma söz verdim. . . Uzadıkça uzuyor yazım.. içimdekiler sönmüyor. Hala yazamadığım, anlatamadığım o kadar şey var ki diyorum.. Fakat bitirmem gerek ama asıl önemlisi... Ne mi öğrendim bu kadar zorlu süreçte? Ne kadar çabalarsan çabala aşamadığımız engeller olduğunu gördüm, hayat bu kitaptaki gibi öyle mutlu sonla bitmiyor bazıları için. Ama şu var; dokunabildiğim her yüreğe dokunmaya, yeşertebildiğim her canı yeşertmeye ve en önemlisi her yavrumu kazanmaya çalıştım. Benim için büyük bir gururdur ki, çoğunu kazandım. Yazımı burada noktalayacağım, belki silerim belki arada açar okur yeni şeyler ekleyip editlerim. O kadar yazdım, kitap içinse küçük bir şey söyleyeyim; Hayatımda beni en çok etkileyen kitaptır diyebilirim. Her cümlesini içime işleye işleye okudum. Anlayın bu kadar uzun yazıdan beni nasıl böylesine etkilediğini..siz de okuyun. Velhasıl hepinize, mesleğinizi aşkla yapacağınız güzel günler diliyorum. (Menekşe)
İlk Öğretmenim: Okuyucuya her kitabında mutlaka bir şeyler katan Cengiz Aytmatov bu hikayede öğrencilerine aile şefkatiyle yaklaşan Düyşen öğretmenin öğrencisi Altınay’a, Sovyet yönetiminin sistemine, onun altında yaşayan halkına karşılıksız sevgi ve fedakarlığını anlatıyor. Kitap bir öğretmenin bir çok hayata dokunabildiğinin kanıtı niteliğinde.. (Rabia Altuntaş)
Okurken ağlamaktan kendimi alamadığım, göz yaşlarıma hakim olamadığım bir kitaptı. Öğretmen olmak için mesleğini yapmanın gerek olmadığına bir kez daha şahit oldum... Her güzel şey bir öğretmeni sevmekle başlar. (Ayşe Nur A.)
Kitabın Yazarı Cengiz Aytmatov Kimdir?
Cengiz Aytmatov, (Kırgızca: Чыңгыз Айтматов (Çıňğız Aytmatov), Rusça: Чингиз Торекулович Айтматов) (d. 12 Aralık 1928, Kırgızistan - ö. 10 Haziran 2008, Almanya).
Ünlü Kırgız Türkü edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi. 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistanı'nda seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisiydi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasî sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya Savaşının SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu. Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliği'ni ve Rusya Federasyonu'nu, sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan Cumhuriyeti'ni büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs 2008'de rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
Cengiz Aytmatov Kitapları - Eserleri
- Beyaz Gemi
- Toprak Ana
- Gün Olur Asra Bedel
- Cemile
- İlk Öğretmenim
- Cemile - Sultanmurat
- Elveda Gülsarı
- Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Dişi Kurdun Rüyaları
- Çocukluğum
- Ebedi Gelin
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu - Deve Gözü
- Cengiz Han'a Küsen Bulut
- Sultanmurat
- Selvi Boylum Al Yazmalım
- Kassandra Damgası
- Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu
- Şafak Sancısı
- Sokrat'ı Anma Gecesi
- Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu
- Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu
- Fuji-Yama
- Yıldırım Sesli Manasçı - Kızıl Elma - Beyaz Yağmur - Baydamtal Irmağı’nda
- İlk Turnalar - Fuji Yama
- Kader Ağı (Kıyamat)
- Cemile - Deve Gözü - Selvi Boylum
- Deve Gözü
- Yüzyüze
- Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
- Kızıl Elma - Oğulla Buluşma
- Yıldırım Sesli Manasçı - Asker Çocuğu - Beyaz Yağmur
- Cemile - Öğretmen Duyşen
- Hekayələr
- Kuz Başındaki Avcının Çığlığı
- Bütün Eserleri: 2
- Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri
- Time to Speak
- Seçilmiş Əsərləri
- Yüz Yüze - Oğulla Görüşme
- Gülsarı / Yüz Yüze
Cengiz Aytmatov Alıntıları - Sözleri
- Bir erkek, bir adam ol oğlum.Nerede olursan ol, erkek ol, mert bir erkek olarak kal! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur - Asker Çocuğu)
- İnsana korku veren bazı sözler vardır. "Artık hiçbir zaman!" gibi. Böyle sözlerden sonra söyleyecek bir şey kalmaz. (Elveda Gülsarı / Yüzyüze / Cemile / Oğulla Görüşme / Askerin Oğlu)
- Biraz daha; birkaç dakika daha yaşatmak istiyordu onu gönlünde. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Gün gelir, ağacın kendisi değil, gövdesi bile işe yarar. (Yüz Yüze / Oğulla Görüşme / Deve Gözü / Askerin Oğlu)
- Gözünün bütün yaşlarını dökerek ağlamak istiyordu, ağlayamıyordu. (Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- “Yalnız çalışmak için mi yaşar insan?” (İlk Turnalar - Fuji Yama)
- 20. yüzyıl insanlığın iki büyük dünya savaşına ve türlü kan döküşlere, nükleer felaket ve depremlere, uzayı ele geçirme ve bilimsel teknik uçuşlara tanıklık etmekle kalmadı. Bununla birlikte nice bin yılların, nesillerinin eleğinden geçip seçilmiş manevi zenginliğin, en önemlisi inanç değerlerinin düşmesine; hayatı çürümekten, bozulmaktan koruyangelen yüce sevgi duygusunun basitleşmesine, yok edici edep dışı davranışların mizahı haline gelip zayıf düşmesine yol açtı. Bence bu, insanlık için nükleer savaştan sonra en tehlikeli beladır. (Kuz Başındaki Avcının Çığlığı)
- "Seviyordu ama özlemiyordu , yanındayım diyordu ama uzaktaydı ; sadece sözler vardı , kendisi yoktu." (Selvi Boylum Al Yazmalım)
- Talih vardır güldürür, talih vardır öldürür. (Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- Hayatım boyunca hep seni özledim, seni düşündüm ben. Bu kadar çok beklettiğim için özür dilerim. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Demek ki, düşünmemek unutmak demek değilmiş. (Elveda Gülsarı)
- İnsanoğlu ömründe bir kerecik olsun vicdanıyla baş başa kalmak, yaşamın hay-huyundan uzak durmak istiyor, … (Al Yazmalım, Selvi Boylum - Erken Gelen Turnalar - Fuji Yama - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek)
- "Uzun zamandan beri seviyorum seni.. Bilmediğim zamanlardan beri seni sevmiş, seni beklemişim ben. Ve işte geldin, seni beklediğimi biliyormuş gibi geldin! (Cemile)
- İnsan kalbi böyledir: Onu kolayca dondurabilirsiniz ama çok zor eritir, çok zor ısıtırsınız. (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- Sanki sevginden utanç duyuyor gibisin! (Kızıl Elma - Oğulla Buluşma)
- İnsanın kahpeliği sınır tanımaz. (Ebedi Gelin)
- Aşk, yaratılışın hediyesi, sonsuzluğun gizli enerjisidir. (Ebedi Gelin)
- İnsanlar ne diye böyle yaparlar, bilmem ki! İyiliğe karşılık hep kötülük, hep kötülük. Sonra yaptıklarından utansalar, pişman olsalar bari! O da yok.... (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- İnsanın sağlığı yerindeyse, eli kolu tutuyorsa çalışmaktan daha iyi ne var yeryüzünde? (Beyaz Gemi - Toprak Ana - Deve Gözü - İlk Öğretmenim)
- “Öyle bir bakıyordu ki sanki hem acı çekiyor hem de hayranlık duyuyordu Cemile’ye ve mutlulukla acıyı aynı anda yaşıyordu bakışlarında.” (Cemile - Öğretmen Duyşen)
Editör: Nasrettin Güneş