İlahi Nizam ve Kainat - Bedri Ruhselman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İlahi Nizam ve Kainat kimin eseri? İlahi Nizam ve Kainat kitabının yazarı kimdir? İlahi Nizam ve Kainat konusu ve anafikri nedir? İlahi Nizam ve Kainat kitabı ne anlatıyor? İlahi Nizam ve Kainat PDF indirme linki var mı? İlahi Nizam ve Kainat kitabının yazarı Bedri Ruhselman kimdir? İşte İlahi Nizam ve Kainat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Bedri Ruhselman

Yayın Evi: Ruh ve Madde Yayıncılık

İSBN: 9786056384516

Sayfa Sayısı: 319

İlahi Nizam ve Kainat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

İlâhî Nizam ve Kâinat, Dr. Bedri Ruhselman’ın 1959 yılında ruhsal irtibat celseleri yoluyla almış olduğu ruhsal tebliğleri düzenleyerek yazdığı eserdir. Kitap Ruhselman’ın vasiyeti üzerine, 1959 yılından itibaren, görevlendirilmiş üç kişi tarafından zamanı gelince açığa çıkarılmak üzere, üç nüsha halinde, 54 yıl boyunca,İstanbul Karaköy’deki 5. Noter’de saklanmış, nihayet 2.4.2013 tarihinde MTİAD1950 yayınevi tarafından yayımlanarak piyasaya sürülmüştür.

İlahi Nizam ve Kainat Alıntıları - Sözleri

  • Maddede kendiliğinden enerji çıkarmak kudreti yoktur; fakat dıştan gelen tesirle hareket etmek ve enerji tezahürü göstermek imkanları mevcuttur.
  • İnsanlar, evren maddesinin sonsuzca uzanan zincirindeki birkaç halkadan başkasını anlama ve kendilerine göre "elle tutulurcasına" etüt konusu yapabilme kudretini göstermemişlerdir. Zaten bazılarının, bazı yüksek maddi tezahür imkanlarını ret ve inkar etmelerinin başlıca nedeni de budur.
  • İnsan bir realitede tümüyle yaşadıktan sonra orada kendisini tatmin etmemeye başlayan noktalarla karşılaşınca ve daha üstünü aramak ihtiyacını duyunca, içinde bulunduğu realite artık ikinci plana düşmesi gereken nefsaniyet haline giren bir unsur olur. İşte böylece eskimiş, geriye bırakılması icap eden bir realiteden silkinmek için yapılan mücadelelerden doğan olaylar ve bu olaylardan alınan dersler, öz bilginin sürekli artmasına, idrakin genişlemesine ve sonuç olarak ruhun tekamülüne neden olmaktadır. Yani herhangi bir kademenin vazifeye yönelik unsuru üst kademenin nefsaniyet unsurunu, nefsaniyete yönelik unsuru da alt kademenin vazife unsurunu oluşturur.
  • Bir dağa tırmanan insan, dağın eteklerinde iken karşısında ancak küçük bir arazi parçasını görebilir. Dağa tırmanıp yükseldikçe gözlerinin önünde açılan arazi o oranda genişler. Ve dağın tepesine çıktığı zaman ovayı bütün kapsamıyla görür ve kavrar. İşte idrak yükseldikçe realitelerin kapsamı da böylece artar. Esasen o iki karışlık yere bağlı kaldıkça, bu manzaraları, bu güzellikleri aramak ihtiyacı da belirmez. Şu halde yükselmek için, hedefe yaklaşmak için özetle vazife planına gerekli olan liyakatleri, idrakleri kazanmanın yolunu tutmak için, alt kademelerin nefsaniyetleri içinde gömülüp kalmamak ve onların ağırlıklarından silkinip kurtulmak gerekir…
  • Bir insanın dünya kıymetleri idraki muvacehesinde yapacağı iş; vicdan düalitesinin vazifeye yönelik olan unsurunu beslemek, nefsaniyet unsurunu geriye atmak olmalıdır. Çünkü vazife unsuruna değerler eklendikçe vicdan dengesinin öz varlıktaki kazançları hızla yükselecek; nefsaniyet unsurlarına bağlanıp üst unsurlar ihmal edildikçe de, öz bilgilerin artması başka kanallardan, uzun uzadıya geçirilecek ıstıraplı, zahmetli işlemlerle, otomatik yürüyüşe tabi olarak yavaşlayacaktır. Şu halde, inkişaf yolunu kısaltmak ve vicdan mekanizmalarının zahmetli müdahale zaruretlerini mümkün mertebe azaltmak için, bu mekanizmanın üst ve alt unsurlarını birbirinden ayırt edebilecek idrak düzeyine bir an önce ulaşmak gerekir, ta ki üstlere yönelmenin idraki ve cehdi mümkün olabilsin.
  • Kainattta hiçbir olay nedensiz değildir. Kainatın bütün olayları, ilişkileri, tesirleşmeleri, kuruluşları, değişişleri, dağılışları kısacası bütün madde kombinezonlarının formasyonları, transformasyonları ve deformasyonları büyük tekamül nedeninin zorunluluklarıyla, birbirinin nedeni ve sonucu halinde ve birbirine bağlı olarak meydana gelir. İşte bu kainattaki büyük nedensellik prensibinin bir tecellisidir. Nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez. Kainatta bütün ilişkilerin kuruluş ve dağılışlarına ait mekanizmalar bu prensibe göre işlemektedir. Hiçbir olay başıboş ve müstakil değildir. Her olay direkt veya endirekt olarak diğer olaylara bağlıdır. Böylece bütün kainat, bütün cüzleriyle büyük bir ağ şebekesiyle örülmüştür ki, bu bağların düğüm noktaları nedensellik prensibinin neden sonuç zorunluluklarıdır. Her olay bir üsttekinin sonucu ve bir alttakinin nedenidir. Hangi olayın nedeni görülmüyorsa bu hal o olayın nedeninin bilinmemiş olmasından ileri gelmektedir.
  • İnsan denilen şey; bir varlığın bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, dünya küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp, kendisine vasıta olarak kullanmak maksadıyla kurmuş olduğu bir bedendir.
  • Madde ancak, kendisine gelen tesirleri bekler ve bu tesirlerin yönlerine göre haller, şekiller, durumlar alır.
  • Bir dünyadaki bedenlenmeler serisinde varlığın ölümleri ve doğumları birbirini izleye izleye sürüp gider ve nihayet onun dünyadaki işi biter. Böylece orada ebediyen terk edilmesi icap eden bedene ait üst tesirlerin miktarı son defa olarak azaltılırken diğer taraftan ve aynı zamanda kazanılması gereken başka bir alemin bedenine ait tesir miktarları ve değerleri çoğaltılır. Demek ki ruhun tekamülüne hizmet eden varlık dünyadaki son ölümüyle o ortamdan ayrılacak ve imkanları çok, bol ve kapsamlı bir üst ortama geçecektir. Şu halde nasıl bir ruhun tekamülü için kainattaki süptil madde vasıtasının yani varlığının kaba bir kürede doğuşu bir icap ve zaruret ise, ruhun sonraki tekamülüne hizmet edebilmesi için bu süptil varlığın işine yaramayacak hale gelmiş olan kaba ortamları terk ederek muhtaç olduğu daha üst ortamlara geçmesi de o kadar güçlü bir icabın zorunlulu olur. Bir insanın ölmesi sonucunu doğuran bütün şekiller ve haller, hastalıklar, felçler, cinayetler, kazalar, doğa olayları sadece bu icap zorunluluklarını, o varlığın sonraki inkişaf ve tekamülüne en uygun gelecek tarzda yerine getirmek içindir. Bu hakikati öğrendikten sonra artık ölümü ve ölüme neden olan halleri birer felaket diye kabul etmenin hiçbir manası kalmaz…
  • İnsanın vazife planına geçecek olan tarafı; etiyle, kemiğiyle, siniriyle bedeni değildir. Beden, her dünya hayatı devresinin sonunda bütün oluşumlarıyla birlikte toprağa gömülmeye mahkumdur. Dolayısıyla insanın ilk insanlık hayatından itibaren, insan üstü bir plan olan vazife planı bilgisine kadar yürüyen tarafı bedeni değil başka bir tarafıdır ki, o da varlığıdır. Yani tabi olduğu ruha hizmet etmek için çeşitli maddeler kullanarak, bütün kainat boyunca inkişaf ede ede yürüyen varlığıdır. Bedenler bu dünyada sadece bir vasıtadan ibarettir. Şu halde, bütün bu realiteler ve realiteleri oluşturan unsurlar, vazife planına insan bedenini değil, onu kullanan varlığı hazırlamaktadırlar.
  • Dualar belirli bir mesafeye kadar yukarılara yansıyabilirler. Bu mesafelerin uzunluğu da; duaları yapanların duaları yaparken yukarılara arz ettikleri isteklerin içtenliğine, doğruluğuna ve şiddeti derecesine bağlıdır. Bazı dualar uzun yollar katedemez aşağılarda kalırlar. Bunlar zayıftırlar ve bu yüzden de kendilerini gerçekleştirebilecek kudretteki varlıklara rast gelmezler, bunun da böyle olması icap eder. Bazı dualar ise çok uzak mesafelere kadar gidebilirler. Bunlar özden gelen ve hakiki tekamül ihtiyaçlarına dayanan güçlü isteklerdir. Kudretli varlıklara ulaşabilen bu duaların gerçekleşme imkanları fazladır.
  • ...bir dünya bedeni, dünya hayatı boyunca hizmet ettiği ruha, kendisinden beklenen hizmeti lüzumu derecesinde gördükten sonra artık onun o ruha vâsıtalık yapmak gayesi ortadan kalkmış olur.
  • İnsan denilen şey; bir varlığın, bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, arz küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp kendisine vâsıta olarak kullanmak maksadı ile teşkil etmiş olduğu bir bedendir.
  • Bir maddenin alıp verdiği tesirlerin çokluğu ve kapsamı ne kadar fazla ise, o madde o kadar çok tezahür gösteriyor ve o kadar da yüksek gelişim mertebelerinde bulunuyor demektir.
  • Demek ki bilgiyle idrak beraber yürümektedir. Bu bakımdan bunların gelişimini birlikte açıklamak gerekir. İdraklerin gelişiminde iki yol vardır.Birincisi insanın kendi bünyesi dahilindeki durumları inceleme konusu yaparak ilerlemedir.Buna idrakin doğrudan gelişimi deriz. İkincisi idrakin beden dışındaki olayları gözlemlemesiyle, daha doğrusu kendisinin sebep olduğu olayları irdeleme yoluyla olan ilerleyişidir. Buna da idrakin dolaylı olarak gelişimi deriz. İdrakin dolaylı gelişiminde kullanılan unsurların başında insanların görgü ve deneyimini arttıracak olan etraflarındaki kendilerinin bizzat sebep olduğu olaylar, işler ve eseler gelir ki bunların çoğu dış tesirlerin yardımlarıyla meydana getirilir. Bu olaylar özellikle gelişimin ilk kademelerinde ağır, zahmetli, güç, ıstıraplı ve çok uzun vadeli görünürler.

İlahi Nizam ve Kainat İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Varlığın aslı nedir? Dinler neden var? Nereden geldik nereye gidiyoruz? Nedir tekamül, varlığın inkişafı? ... Cennet nedir peki ya Mu kıtası? Var olan her şey neden kutsaldır? Bir kuş yumurtası kainatı değiştirebilir mi? Hepimiz için o kuş yumurtasının varlığı ya da yokluğu elzem midir? Maymundan mı geldik? Maymuna doğru nasıl gidiyoruz? Vazifeliler nedir? İnsan neden halife? Peki ya halife olana kadar hangi yollardan geçtik? Şer görünenler hayır mı? Öyleyse hayır da şer değil midir? Sonuç ne o zaman asıl olan amorf mu... Ya da hiçlik... Herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap... Tüm bu sorulara ve daha fazlasına harika cevaplar içeriyor... Tekrar okuyacağım.. Bi daha Bi daha okunmayı fazlasıyla hak ediyor... Okuyun... Okutturun!!! (Gizem Memiş)

Eski Türkçe olan baskısını almıştım ve hem kelimeleri öğrendim hem de şahane bir kitap okumuş oldum. Bana çok şeyler kattığını düşünüyorum fakat her sayfası, her paragrafı bilgi dolu o bakımdan zaman zaman tekrar okurum diye düşünüyorum. Kitabı okumak isteyenler için küçük bir önerim olacak; parapsikoloji spiritüalizm konularında hatrı sayılır bir altyapı oluşturduktan sonra bu kitaba başlamanızı tavsiye ederim daha anlaşılır olacaktır, keyifli okumalar dilerim. (Buse Demircioğlu)

''İlahi Nizam ve Kainat'';: İsmini okuduğunuzda, içindekileri merak edeceğiniz bir şaheser. Öyle ki yazıldığı dönemde, Bedri Ruhselman'ın vasiyeti üzerine, ölümünden tam 54 yıl sonra basılması adına, heyecan ve merak ile beklenen bir kitaptır. Ruhselman'ın 3 farklı yol arkadaşı tarafından onca yıl, itina ile saklandıktan ve korunduktan sonra basılan bu kitap, herhangi bir maddi kaygı ile yazılmamış ve aynı zamanda, şan, şöhret, ün için de bu yola girilmemiştir. Okumadan önce tüm bu bilgilere vakıf oluşum, kitap hakkında beni iyice yükseltmişti ve ağır bir dili olduğunu da biliyordum. Tıpkı ''Gizli Öğreti'' incelemesinde söylediğim gibi, rastgele okunacak veya alt bilgi olmadan okunacak bir kitap asla değildir. Anlatılan metafizik, spiritüel ve ruhsal konular ile öncelikle az da olsa bilgili, ardından da ilgili olmanız, sizi bu kitabın sonuna sağlıklı bir şekilde ulaştıracaktır. Defalarca okudum, sık sık da okumaya, hatırlamaya özen gösterdiğim, kitaplığımın en değerli parçası diyebiliriz. Günümüz türkçesi ile yazılan versiyonu olsa da, sizlere tavsiyem, orijinal halini okumanız yönündedir. Aynı isimli internet sitesinde de iki versiyonun PDF formatları mevcuttur. Kesinlikle tavsiye ediyorum. (timroglu)

İlahi Nizam ve Kainat PDF indirme linki var mı?

Bedri Ruhselman - İlahi Nizam ve Kainat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İlahi Nizam ve Kainat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bedri Ruhselman Kimdir?

Bedri Ruhselman Kitapları - Eserleri

  • İlahi Nizam ve Kainat
  • Ruhlar Arasında
  • Ruh ve Kainat
  • Mukadderat ve İcabat
  • Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec
  • Bilgi Çağı Önderi

Bedri Ruhselman Alıntıları - Sözleri

  • Madde ancak, kendisine gelen tesirleri bekler ve bu tesirlerin yönlerine göre haller, şekiller, durumlar alır. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • BEN BİLİRİM Kİ, BANA KÖTÜLÜK YAPMAK İSTEYEN BİR KİMSE ''BİLMEDEN'' İYİLİK YAPMAKTADIR Selim akla sahip olanlar bilir ki; ne türlü bir olayla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, o olay yakın ya da uzak bir gelecekte kendisine mutlaka bir iyilik getirecektir. ''Fenalık'' sandığımız her şey gelecek bir iyiliğin müjdecisidir. Fenalık / kötülük gerçekte yoktur ama bu sözün anlamını böylece kabul edebilecek kaç kişi bulunur ! İşte bunun içindir ki, dünyada henüz ne kadar ıstırap, ne kadar çok gözyaşı ve bu gözyaşlarını besleyen ne kadar yanlış görüşler ve inanışlar vardır! Ben bilirim ve kabul ederim ki; bana kötülük yapmak isteyen bir kimse, ''bilmeden'' iyilik yapmaktadır ve bu kimse çok zavallı bir gâfildir. Çünkü eğer bu kimse bana yaptığı bu “kötülüğün'' büyük iyilikler getireceğini bilecek kadar çok bilgili olsaydı, bu kötülüğü bana yapmazdı. Bu, benim bugüne kadar varabildiğim EN YÜKSEK REALİTEM'dir.... Ve ben bunu yükseltici ıstırabın bağlı bulunduğu SEBEP-SONUÇ YASASI'ndan öğrendim. Bana kini, intikamı ve gelip geçici GÖRECELİ değerler ve kavramlar için boş yere kavgayı unutturan büyük bilgi bu oldu...” (Ruh ve Kainat)
  • İyilikten kaçmayınız. İyiliğe yaklaşın. Fenalıktan uzaklaşın. Daima kendinizi olduğunuz gibi gösterin. Asla maskelenmeyin. Maske fenalığın kaynağı, felâketlerin yuvasıdır. İyiliği seviniz ve iyilik yapınız. (Ruhlar Arasında)
  • O halde Beşeri Gerçek Kıyamet için, bunun orijinal enerjilerini bilgilerini, yolunu-yordamını gösteren ve bildiren Esas Rahmet Kanalı­nın insanlığa açılması gerekmektedir. Ve artık yeryüzünde bedenlerin egoizmi değil, ruhların ilahi egemenliği tesis edilmelidir, işte bu İlahi Egemenlik için yeryüzüne yoğun Rahmet Enerjilerinin verilmesi döne­mi başlamıştır. Bu olay, Güneş Sistemimizin Balık Burcu'ndan bu yüz­ yılın başlarında Kova Burcuna girmesiyle oluşma halindedir. Bu Bur­cun kudretli enerji ve tesirleri, insanlığın spiritüel gelişimini sağlayıcı özellikler taşımaktadır. Bu Kozmik Tesir Şebekesi içerisine giriş, dik­kat ediniz, Kıyamet Döneminde başlamıştır ve Kıyamet Dönemi aynı zamanda Altın Çağ’dır ve bu Çağ'da insanlık kollektif olarak bir Rahme­te mazhar olmaktadır. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • Her ne kadar yeryüzünün beşeri evrim sürecinin, Altın Çağa girişle, en yüksek aşaması olan Vazife Sezgisi Mer­halesi açığa çıkmaktaysa da, bu Yüksek Realite ile her be­şer varlığı, irtibat kurup, o realitenin insanı olamaz. Kişilik yapısı, şuur zenginliği, karmik yükü, kısaca evrim düzeyi buna olanak vermeyebilir. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • hakikatle sevabın yanyana gittiğini söylemiştim. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • İnsanlar, evren maddesinin sonsuzca uzanan zincirindeki birkaç halkadan başkasını anlama ve kendilerine göre "elle tutulurcasına" etüt konusu yapabilme kudretini göstermemişlerdir. Zaten bazılarının, bazı yüksek maddi tezahür imkanlarını ret ve inkar etmelerinin başlıca nedeni de budur. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Ruhların tasnifi, onların ilerleme derecelerine, kazanmış oldukları vasıflara ve henüz sıyrılmak zorunda kaldıkları kusurlara göre tayin edilir. (Ruhlar Arasında)
  • İnsan denilen şey; bir varlığın, bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, arz küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp kendisine vâsıta olarak kullanmak maksadı ile teşkil etmiş olduğu bir bedendir. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Dünya beşeriyeti, diğer dünyaların yüksek İnsan toplumları aralarına girmeye yaraşır temel bilgelik ve bilinçlilik - idraklillk düzeylerine ulaşmak zorundadır. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • İnsan bir realitede tümüyle yaşadıktan sonra orada kendisini tatmin etmemeye başlayan noktalarla karşılaşınca ve daha üstünü aramak ihtiyacını duyunca, içinde bulunduğu realite artık ikinci plana düşmesi gereken nefsaniyet haline giren bir unsur olur. İşte böylece eskimiş, geriye bırakılması icap eden bir realiteden silkinmek için yapılan mücadelelerden doğan olaylar ve bu olaylardan alınan dersler, öz bilginin sürekli artmasına, idrakin genişlemesine ve sonuç olarak ruhun tekamülüne neden olmaktadır. Yani herhangi bir kademenin vazifeye yönelik unsuru üst kademenin nefsaniyet unsurunu, nefsaniyete yönelik unsuru da alt kademenin vazife unsurunu oluşturur. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Kainattta hiçbir olay nedensiz değildir. Kainatın bütün olayları, ilişkileri, tesirleşmeleri, kuruluşları, değişişleri, dağılışları kısacası bütün madde kombinezonlarının formasyonları, transformasyonları ve deformasyonları büyük tekamül nedeninin zorunluluklarıyla, birbirinin nedeni ve sonucu halinde ve birbirine bağlı olarak meydana gelir. İşte bu kainattaki büyük nedensellik prensibinin bir tecellisidir. Nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez. Kainatta bütün ilişkilerin kuruluş ve dağılışlarına ait mekanizmalar bu prensibe göre işlemektedir. Hiçbir olay başıboş ve müstakil değildir. Her olay direkt veya endirekt olarak diğer olaylara bağlıdır. Böylece bütün kainat, bütün cüzleriyle büyük bir ağ şebekesiyle örülmüştür ki, bu bağların düğüm noktaları nedensellik prensibinin neden sonuç zorunluluklarıdır. Her olay bir üsttekinin sonucu ve bir alttakinin nedenidir. Hangi olayın nedeni görülmüyorsa bu hal o olayın nedeninin bilinmemiş olmasından ileri gelmektedir. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Dualar belirli bir mesafeye kadar yukarılara yansıyabilirler. Bu mesafelerin uzunluğu da; duaları yapanların duaları yaparken yukarılara arz ettikleri isteklerin içtenliğine, doğruluğuna ve şiddeti derecesine bağlıdır. Bazı dualar uzun yollar katedemez aşağılarda kalırlar. Bunlar zayıftırlar ve bu yüzden de kendilerini gerçekleştirebilecek kudretteki varlıklara rast gelmezler, bunun da böyle olması icap eder. Bazı dualar ise çok uzak mesafelere kadar gidebilirler. Bunlar özden gelen ve hakiki tekamül ihtiyaçlarına dayanan güçlü isteklerdir. Kudretli varlıklara ulaşabilen bu duaların gerçekleşme imkanları fazladır. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Bir insanın dünya kıymetleri idraki muvacehesinde yapacağı iş; vicdan düalitesinin vazifeye yönelik olan unsurunu beslemek, nefsaniyet unsurunu geriye atmak olmalıdır. Çünkü vazife unsuruna değerler eklendikçe vicdan dengesinin öz varlıktaki kazançları hızla yükselecek; nefsaniyet unsurlarına bağlanıp üst unsurlar ihmal edildikçe de, öz bilgilerin artması başka kanallardan, uzun uzadıya geçirilecek ıstıraplı, zahmetli işlemlerle, otomatik yürüyüşe tabi olarak yavaşlayacaktır. Şu halde, inkişaf yolunu kısaltmak ve vicdan mekanizmalarının zahmetli müdahale zaruretlerini mümkün mertebe azaltmak için, bu mekanizmanın üst ve alt unsurlarını birbirinden ayırt edebilecek idrak düzeyine bir an önce ulaşmak gerekir, ta ki üstlere yönelmenin idraki ve cehdi mümkün olabilsin. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • İnsan denilen şey; bir varlığın bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, dünya küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp, kendisine vasıta olarak kullanmak maksadıyla kurmuş olduğu bir bedendir. (İlahi Nizam ve Kainat)
  • Varlıkların takip ettikleri bir takım kanunlar ve nizamlar vardır. Bunlar adeta bir ders programı şeklinde ve birbirini müteakip yapılması hazırlanmış bir halde ve muntazam olarak cereyanı temin edilmiş bir vaziyettedir. Ne olursa olsun, bu programda hiçbir şekilde fedakarlık icrasına imkan ve ihtimal mevcut değildir. Bazıları buna tabiat kanunu derler. Fakat muhakkak ve hakiki olan bir şey varsa bu, aksamadan cereyan eden bir harekettir... KADRİ : Ocak 15, 1947 (Mukadderat ve İcabat)
  • Bilgileri sınırlı idi. Evrimleri ile orantılıydı. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • İnsanlığın Kıyameti, yani bilinçleniş, Idrakleniş, vicdanlanış ve bil­geleşmesi, bunları sağlayıcı yüksek enerjili bilgiler İle mümkündür. Bu bilgiler olmaksızın insanlığın bilinç ve idrakliliği kapalı, kısır ve ters etkili bir şekilde ve giderek nefsani gelişime dönük, maddenin varlık üzerindeki hakimiyetini sağlayıcı ve maddeye tutsaklığa yolaçıcı bir şe­kilde gelişir. Yeryüzünün, şimdiki kahredici hali buna bir bakıma örnek­tir. (Neo Spiritizm Dr. Bedri Ruhselman - Modern Spiritizm Allan Kardec)
  • İlâhî kudret karşısında hiçbir mertebe, hiçbir plân, hiçbir sınıf hususî bikıymet kazanamaz. Çünkü Ona hiçbir şey nisbet edilemez. (Ruhlar Arasında)
  • Ruh kemal yolundadır. Ölüm bu kemalin tahakkukuna yarar şekilde ölçülmüş, biçilmiş olmasa da gene mukadder bir safhada tükenmeğe mahkûmdur. Yani mukaddere bağlıdır. O halde ömrünüzün her saniyesi, ruhunuzu bir takım servetler kazandırmak sureti ile zaruri bir ahenk revşine uymak zorundadır. Saniyelerinizi israfa hiç bir zaman sahibi salahiyet değilsiniz... MUSTAFA MOLLA: Eylül 18, 1948 (Mukadderat ve İcabat)