akademi
Turkcella

Howl and Other Poems - Allen Ginsberg Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Howl and Other Poems kimin eseri? Howl and Other Poems kitabının yazarı kimdir? Howl and Other Poems konusu ve anafikri nedir? Howl and Other Poems kitabı ne anlatıyor? Howl and Other Poems PDF indirme linki var mı? Howl and Other Poems kitabının yazarı Allen Ginsberg kimdir? İşte Howl and Other Poems kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 13.05.2022 22:00
Howl and Other Poems - Allen Ginsberg Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Allen Ginsberg

Yayın Evi:

İSBN: 9780872863101

Sayfa Sayısı: 56

Howl and Other Poems Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Howl and Other Poems Alıntıları - Sözleri

  • Gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla açlıktan geberdiğini,
  • “i saw the best minds of my generation destroyed by madness”
  • Amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu?
  • dünyanın yükü sevgidir
  • Bir zamanlar fıstık ezmesine ev sahipliği yapan cam kavanoz Şimdi için de güneşten bükülmüş bir çiçekle duruyor mutfakta, Dolabın kapısıysa açık-acmistim bir ara, sanki benim için bekliyor açıkça-sahibini.
  • ''Pislik insanın değildi, ölümün ve insanlığın pisliğiydi..''
  • gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla açlıktan geberdiğini, zenci sokakların şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken, gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan melek kafalı hipsterler, yoksulluk ve paçavralar ve sahte gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken jazzı seyredenler, Yaradan’ın cennetinde zihinleri apaçık olanlar aydınlatılmış ucuz çatı katlarında ve yeraltlarında Muhammed’in dolaşaduran meleklerini görenler, Arkansas ve Blake-ışığı trajedisi arasından parlak ifadesiz halüsinatif gözlerle bilgi savaşının üniversitelerinden geçip gidenler, akademilerden delilik ve ahlaksızlığa düzdükleri methiyeleri kafatası üzerindeki pencerelerde yayınladıkları için tekmeyi yiyenler, parasını çöp sepetlerinde yakarak ve dehşeti duvardan dinleyerek tıraşsız odalarda don gömlek sinenler, apış arasındaki marihuanayla Laredo’dan dönerken New York’da içeri tıkılanlar, ucuz otellerde ateş yiyenler ya da Paradise Alley’de terebentin içenler, ölüm, ya da geceden geceye gövdelerini arafta bırakanlar, düşlerle, ve uyuşturucularla, uyandıran kabuslarla, alkol ve sik ve sonsuz taşaklarla, ürperen bulutların emsalsiz kör sokakları ve Canada ve Paterson’un kutuplarına doğru sıçrayan aradaki zamanın hareketsiz dünyasını aydınlatan aklın şimşeği, geçitlerin peyote dayanışması, arkabahçe, yeşil, ağaç, mezarlık sabahları, çatı katlarında şarap kafası, kafaları iyi olduğu esnada çıktıkları zevk gezilerinde mahallelerin dükkanlarının vitrinlerinde trafik ışıkları gibi yanıp sönen neonlar, güneş ve ay Brooklyn’in sert kışının alacakaranlığındaki ağacın titremesi, esrar külünün laneti ve aklın yüce ışığı, hayvanat bahçesi ışığının iç karartıcı parlaklığında boğazları paramparça ve kasvetli beyinleri örselenmiş, benzedrine boğulmuş halde rayların ve çocuk seslerinin gürültüsü arasında titreyerek Battery’den Bronx’a sonsuz bir gidiş için kendilerini yeraltında zincirleyenler, gece boyunca Bickford’da loş ışığın altında dibe vurmuşçasına gömülüp kalanlar ve dışarı çıkanlar ve gün ortasında ıssız Fugazzi’de bayat bira içerek otomatik plak çalarda çatırtıları dinlemeye mahkum olanlar, yetmiş saat durmaksızın konuşarak, parktan mekana, mekandan bara, bardan Bellevue’ye Belleuve’den müzeye, müzeden Brooklyn Köprüsüne ayın ötesinde/ki Empire State’in pencere pervazlarından sarkan yangın çıkışından atlayan platonik belagatçilerin yitik bölüğü, olayları ve anıları ve anekdotları ve görme zevkini ve hastane şoklarını ve cezaevlerini ve savaşları bağırıp çağırıp fısıldayıp kusarak konuşanlar, yedi gün yedi gece harap olmuş anımsamalarıyla parıldayan gözlerle kaldırımların üzerini örten mağlup sinagog eti, artlarında Atlantic City Hall’ün belirsiz resminin kartpostalını iz bırakıp Zen New Jersey’i terk ederek hiçbir yere doğru gözden yitenler, kederli Doğunun sıkıntı veren terlemesiyle Tanca’nın kemik gıcırdatanları, Çin’in migreninden mustarip, iç karartan döşemesiyle Newark’ın boktan bir odasında esrarın etkisiyle pelte-k-leşenler, geceyarısı demiryolu boyunca oradan oraya amaçsızca gidip gelen yurtsuzlar, hiç kalp kırmadan çekip gidenler, gece, yükvagonlarında yükvagonlarında yükvagonlarında sigaralarını yakanlar, eroin için para sızdırmaya çalışarak dalavereyle, yalnızlık hissi veren çiftliklerinden geçenler büyükbabanın, Kansas’ta kozmosun tinlerinde vızıldayıp ayaklarına değin titrediklerini hissettiklerinde Plotinus Poe St. John üzerine kafa yorup haç çıkarıp telepati, bop ve kabala ile uğraşanlar, Idoha sokaklarından birbaşına geçip giderek düşsel Kızılderili meleklerle düşsel Kızılderili melekleri arayanlar, parıldadığında Baltimor çılgına dönüp doğaüstü esrimeye dalanlar, etkisiyle kış gecesinin ortasında sokak ışığının küçükkent yağmurunun Oklahoma’nın Çin göçmeni herifleriyle limuzinlerde takılanlar, Houston’da aylak ve aç cansıkıntısıyla yalnızlığın jazz seks ya da çorba için takılanlar Amerika ve Sonsuzluk hakkında tartışmak için parlak İspanyolların peşinden gidip, Afrika’ya giden bir gemiye çaresiz kapağı atanlar, artlarınca Chicago’nun mekanlarında yakılmış şiirlerin külünden lav işçi tulumlarının gölgesi ve döküntülerden başka hiçbir şey bırakmayarak Mexico volkanlarında gözden yitenler, Batı Kıyısı’nda F.B.I’ı soruşturarak sakallı ve kısa pantolonlu büyük barışçıl gözleri ve cinsellik kokan koyu derileriyle hatların ötesinde bildiri dağıtıp yeniden ortaya çıkanlar, cigaralarını üstlerinde söndürerek Kapitalizmin ot tezgâhını protesto edenler, Staten Island feribotu bastırdığında korkunç sesini Wall’un ve bastırdığında Los Alamos’un korkunç seslerini feryat ederek çırılçıplak soyunarak Union Meydanı’nda kıyakkomünist bildiriler dağıtanlar, beyaz okullarında yerleşmiş çetelerin doğrulttukları makineler karşısında çıplak ve titrek ağlayarak yere yığılanlar, düzüşmeksizin haykırarak sevişmekten, “zıkkım”lanmaktan ve oğlancılıktan başka hiçbir şey yapmadıkları için bir suçu olmayıp polisaraçlarında mest olmuş halde enselerinde dedektifler bitenler, metroda dizlerine vurarak uğuldayanlar ve elyazmalarına bir göz atıp siklerini pantolonları üstünden sıvazladıkları için uzayıp gitmesi istenenler, bi işleri olmadığından azizimsi motorculara götlerini siktirip zevk çığlığı atanlar, meleksi insanlıklarıyla uçanlar ve uçuranlar, Atlantik ve Karayip aşklarını okşayan denizciler, gülbahçelerinde, halk parklarının çimlerinde ve mezarlıklarda önüne gelen herkese özgürce spermlerini attırarak sabah akşam otuzbir çekenler, durmaksızın hıçkırarak tükenenler, kıkırdayıp coşarken sarışın & çıplak bir melek artlarında belirdiğinde deşmek için onları palasıyla, bir Türk Hamamının odasında mahvolanlar, aşkoğlanlarını kaderin şirret üç ihtiyar kaşarına, heteroseksüel doların tek gözlü kaşarına, dölyatağından göz kırpan ve kıçını kırıp oturmaktan, dokuma tezgâhındaki aydınlanmış altın sarısı ipleri kırpmaktan başka bir şey yapmayan tek gözlü kaşara kaptıranlar, doyumsuzca ve esriyerek çiftleşenler bir bira şişesiyle bir sevgiliyle bir sigara paketiyle bir mumla ve yataktan düşenler, ve zemin boyunca yuvarlanıp salonu sürüklenerek devam edip duvarın dibine yaslanarak son amcık vizyonuyla nihayetinde kendinden geçenler ve bilincin son artırımından sıyrılarak gelenler, günbatımında milyonlarca kızın amcıklarını akıtanlar ve sabah yeri gözleri kıpkırmızı olsa da gündoğumunun deliğini de sulandırmaya hazır olanlar, ahırlarda götleri alevlenenler ve göllerde çıplak olanlar, sayısız çalıntı gecearabasıyla Colorado’da bir boydan bir boya orospulukla hayat sürenler, N.C, bu şiirin gizil kahramanları, yarakadam, Denver’ın Adonis’i, yemek vakti arkabahçede sayısız kıza döşeyerek akıtanlar, sinemanın arka koltuklarında takanlar, sarsakça yan yana dizilenler, dağların tepelerinde mağaralarda bildik; sıska garson kızlarla ıssız yol kenarlarında oynaşanlar- elbiselerini yukarı sıyırarak & bilhassa kıyı benzin istasyonları tuvaletlerinde “tekbencilik” yapanlar & memleketin çokça ıssız yollarında; solgun demode büyük leş sinemalarında, düşlerini değişenler, ansızın Manhattan’da uyananlar ve kendilerini bodrum katlarından dışarı atarak, kalpsiz Macar şarabının tüketmişliği ve 3. caddenin demir düşlerinin dehşetiyle işsizlik maaşlarını almak adına, büroya dek tökezleyerek yürüyenler, Tüm bir gece boyunca karla kaplı iskelelerde kan dolmuş ayakkabılarıyla yürüyüp, East River’da arzu dolu esrar odalarının kapılarında açılması için bekleşenler, Hudson kanyonunun dik kayalıklarına kurulu evlerinde ayın savaş zamanı ışığına benzeyen projektörün mavi ışığında büyük intihar dramaları yaratanlar & başlarında defne taçlarıyla unutulacak olanlar, Düşlerinde kuzugüveci yiyenler ya da Bowery nehrinin çamurlu sularında yengeç lüpletenler, sarma kâğıdı ve kötü müzikle mal satıcılarının arabalarında sokakların romansına ağlayanlar, Bir köşede oturup köprü altının karanlığında nefes alanlar, tavanaralarında klavsenle orgazm olanlar, Teolojinin turuncu sandığıyla tüberkülozlu bir göğün altında alevlerle taçlanmış Harlem’de altıncı katta öksürüğe boğulanlar, Gece boyunca sihirli sözlerle esriyip sallanıp yuvarlanarak bir şeyler karalayanlar, tan ağarmasının sarılığında anlamsızlığın şiirini yazdıklarını görenler, Salt bitkisel bir krallık düşleyip de çürümüş hayvanlar ciğer yahnisi yürek paça pancar çorbası ve Meksika pizzası pişirenler, bir yumurta peşinden et kamyonlarının altına dalanlar, saatlarını çatılardan fırlatarak zaman dışı sonsuzluğu seçenler & sonraki on yıl boyunca her gün çalar saat sesine uyananlar, art arda en az üç defa bileklerini kesip de başarılı olamayan ve vazgeçip mecburen içinde yaşlanıp mızmızlanacakları bir antikacı dükkânı açanlar, kurşuni dizelerin patlamaları & cepleri dolmuş modacıların kafa ütüleyen safsataları & reklamcılığın ibnelerinin nitrogliserin çığlıkları & zeki editörlerin fesatlığının zehirli gazında Madison Avenue’da uyduruk elbiseleri içinde yanarak tükenenler, ya da Mutlak Gerçek’in taksicilerinin sarhoşlukla çarpıp yere devirdikleri, Brooklyn Bridge’den atlayanlar, bu gerçekten oldu ve yitik adımlarla yürüyenler Çin mahallesinin büyüsünde ruhları kendinden geçenler yol boyu çorba & yangın kamyonları, beleş bira yok, umutsuzluk içinde pencerelerden dışarı country söyleyenler, metro kapılarından fırlayanlar, pislik Passaic durağında atlayanlar, zencilerin üzerine atılanlar, tüm sokak boyu ağlayanlar, yalınayak şarapkadehi kırıkları üzerinde dans edenler, 1930'ların Avrupasının nostaljik tükenmiş Alman jazz fonograf kayıtlarını paramparça edenler, viskiyi tüketip inleyerek ıstırap içinde iğrenç tuvaletlerde çıkaranlar, kulaklarında inlemeler ve uğultusu devasa buhar kazanlarının. geçmişin seyahatlerinin otoyollarından aşağı uçar gibi birbirlerini Golgotha’ya taşırcasına yol alanlar hapis-yalnız uyanık veya Birming- ham jazzın vücut buluşu, sonsuzluğu bulmak için benim bir vizyonum ya da senin bir vizyonun ya da onun bir vizyonu var mı diyerek tüm ülkeyi arabayla yetmişiki saatte katedenler, Denver’a yola çıkanlar, Denver’da ölenler, Denver’a geri dönenler & boşyere bekleyenler, Denver’ı bekleyenler & kuluçkaya yatanlar & Denver’da yalnız kalanlar ve sonunda Zamanı keşfetmek için uzayıp gidenler & şimdi Denver bu kahramanları için yalnızlıktan sıkkın, Ruh bir saniyeliğine de olsa saçlarını halelendirene dek ışığıyla umutsuzca katedrallerde dizleri üzerine çökerek birbirlerinin kurtuluşu ışık ve sineler için yakaranlar, parçalanmış zihinleriyle altın gibi kafaları yüreklerinde gerçeğin tılsımı cezaevinde imkansız suçlar için beklerken Alcatraz’a tatlı blueslar düzenler, bir alışkanlığı yetiştirmek için Mexico’ya ya da Rocky Dağlarına Buddha’yı yumuşatmaya ya da oğlanlar için Tanca’ya ya da kara lokomotif için Güney Pasifik Hattı’na ya da Narkissos için Harvard’a mezarlıktaki papatya öbekleri için Woodlawn’a çekilenler, radyoyu hipnotizmayla suçlayarak akılsağlığı davası açılmasını talep edenler ama delilikleriyle elleriyle kararları askıda bırakan bir jüriyle kalakalanlar, New York Şehir Kolejinde Dadaizm sunumu yapanların üzerine patates salatası atanlar ardından tıraşlı kafalarıyla ve intiharın soytarı söyleviyle akılhastanesinin granit basamaklarında lobotomiye kuvvetle istek duyanlar, ve bunun yerine kendilerine İnsülin ve Metrazol şok terapisi elektrikli su terapisi psikoterapi meşguliyet terapisi masa tenisi & hafıza kaybının somut boşluğu sunulanlar, katatoni içinde kısasüreliğine duralarken şakası olmayan bir karşıkoyuşla yalnızca sembolik bir pinpon masasını devirenler, yıllar sonra kandan peruklarını saymazsak geriye kel dönenler, Doğunun kaçıkkent koğuşlarında salt delirmişlerde zuhur eden kötü kader esriklik içerisinde parmakla(n)mak, Pilgrim State’in Rockland’in ve Greystone’un kokuşmuş koridorları, ruhlarının gölgeleriyle ağızdalaşına girenler, geceyarısı aşkın topraklarında-dolmen setleri üzerinde- bir başına sallanıp yuvarlanarak, yaşam düşü bir kabus, vücutları ay denli ağır taşa dönenler, nihayetinde anayla******, ve ucuz apartman dairesinin penceresinden fırlatılmış son fantastik kitap, ve sabahın 4ünde kapatılmış son kapı, ve cevaben şiddetle duvara çarpılmış son telefon, ve zihinsel mobilyası son parçasına dek boşaltılmış son döşeli oda, gömme dolapta tel askıya iliştirilmiş kağıttan sarı bir gül, ve bu düşsel bile olsa, hiçbir şey ama küçük umut dolu bir sanrı işte-ah, Carl, sen güvende değilken ben de güvende değilim, ve şimdi sen gerçekten zamanın tüm pisliğinin içindesin- ve bundan dolayı buz tutmuş sokaklar boyunca koşanlar, elips katalog metre titreşen düzlem kullanımının simyasındaki ani parıldamaya takıntılı, hayal kurup bitiştirilmiş imgeler boyunca zaman ve uzayda somutlaştırılmış geçitler açanlar ve 2 görsel imge arasında ruhun başmeleğini kapana kıstıranlar ve doğadaki elementlerin özlerini birleştirip Pater Omnipotens Aeterne Deus’nun heyecanıyla coşup bir sıçrayışta bilincin ismini koyup çizgisini belirleyenler, yoksul beşeri nesrin ölçü ve söz dizinini yeniden yaratmak için ruhlarında kafalarındaki çıplak ve sonsuz düşünüşün ritmini uyumlu kılacak ikrarı reddederek huzurumuzda dilleri tutulmuş ve zeki ve utançla titreyerek ayakta dikilenler, Zamandaki kaçık serseri, ve kutsanmış melek, bilinmeyen, yine de ölümden sonraki zaman boyunca söylenecek ne varsa koyanlar ortaya, Ve jazzın hayaletimsi giysisiyle orkestranın altın rengi nefesli borularının gölgesinde yeniden dirilerek doğrulanlar ve Amerika’nın çıplak zihninin aşk için çektiği ıstırapları, kentleri son radyosuna varasıya paramparça eden eli eli lamma lamma sabacthani çığlığıyla üfleyenler saksafonu parçalanarak vücutlarından çıkartılmış yaşam şiirinin saf kalbiyle ki bin yıl afiyetle yenir.
  • Dünyanın ağırlığı aşktır. Yalnızlığın yükü  altında,  Hoşnutsuzluğun yükü altında,  o ağırlık taşıdımız o ağırlık aşktır.
  • dünyanın ağırlığı aşktır.. yalnızlığın yükü altında, hoşnutsuzluğun yükü altında, o ağırlık, taşıdığımız o ağırlık aşktır...
  • Gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla açlıktan geberdiğini, zenci sokaklarının şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken, gecenin makinesine yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan melek kafalı gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken jazzı seyredenler, Yaradan'nın cennetinde zihinleri apaçık olanlar aydınlatılmış ucuz çatı katlarında ve yeraltlarında Muhammed'in dolaşaduran meleklerini görenler, Arkansas ve Blake-ışığı trajedisi arasından parlak ifadesiz halüsinatif gözlerle bilgi savaşının üniversitelerinden geçip gidenler, akademilerden delilik ve ahlaksızlığa düzdükleri methiyeleri kafatası üzerindeki pencerelerde yayınladıkları için tekmeyi yiyenler..
  • Molok gözleri binlerce kör eden pencere! uzun sokaklarında ebedi Yahovolar gibi gökdelenler dikilen Molok! sis içindeki fabrikalarında düş kurup cavlağı çeken Molok! devasa bacaları ve antenleriyle kentleri taçlandıran Molok!
  • Molok ruhuma çok önceleri giren! Molok içinde gövdesiz bir bilincim ben! Molok beni doğal esrikliğimden korkutan! Kendimden geçtiğim Molok! Uyandığım Molok!
  • Kutsal! Kutsal! Kutsal! Her şey kutsaldır!  Holy! Holy! Holy! The world is holy! The soul is holy! The skin is holy! The nose is holy! The tongue and cock and hand and asshole holy! Everything is holy! everybody’s holy! everywhere is holy! everyday is in eternity! Everyman’s an angel! The bum’s as holy as the seraphim! the madman is holy as you my soul are holy! The typewriter is holy the poem is holy the voice is holy the hearers are holy the ecstasy is holy! Holy Peter holy Allen holy Solomon holy Lucien holy Kerouac holy Huncke holy Burroughs holy Cassady holy the unknown buggered and suffering beggars holy the hideous human angels! Holy my mother in the insane asylum! Holy the cocks of the grandfathers of Kansas! Holy the groaning saxophone! Holy the bop apocalypse! Holy the jazzbands marijuana hipsters peace peyote pipes & drums! Holy the solitudes of skyscrapers and pavements! Holy the cafeterias filled with the millions! Holy the mysterious rivers of tears under the streets! Holy the lone juggernaut! Holy the vast lamb of the middleclass! Holy the crazy shepherds of rebellion! Who digs Los Angeles IS Los Angeles! Holy New York Holy San Francisco Holy Peoria & Seattle Holy Paris Holy Tangiers Holy Moscow Holy Istanbul! Holy time in eternity holy eternity in time holy the clocks in space holy the fourth dimension holy the fifth International holy the Angel in Moloch! Holy the sea holy the desert holy the railroad holy the locomotive holy the visions holy the hallucinations holy the miracles holy the eyeball holy the abyss! Holy forgiveness! mercy! charity! faith! Holy! Ours! bodies! suffering! magnanimity! Holy the supernatural extra brilliant intelligent kindness of the soul!

Howl and Other Poems İncelemesi - Şahsi Yorumlar

3/5 Stars (%59/100) Allen Ginsberg together with Jack Kerouac is very important considering American history and literature. At first, I really liked "Howl" but after reading it again two years later, I found it okay. There were some parts that I really enjoyed but overall, I could say I liked it. There is no need to deify neither "Howl" nor Ginsberg though. (Mert Öncel)

Olmuş mu peki?: "Sessiz düşünceleriyle CIA'i tüketen, söylediği Blues ezgileriyle zencileri mest edip rockçıları aglatan, adalet bakanlığını havaya uçurmak isteyen, 48'inden sonra tanrıdan ve ölümden korkmayan, dünyanın en akıllı adamı olarak tarihe geçmek isteyen"biri. (Osman ARAT)

Uluma ve Öteki Şiirler kitabı Allen Ginsberg'in dilimize çevrilmiş 10 adet şiirini içermektedir. Normalde Altıkırkbeş Yayınları'nın kitaplarını almamaya çalışırım. Çünkü çevirileri berbattır. Ama bu kitapta başka basım yoktu. Ve yine şaşırmadım. Güzelim şiirler berbat çeviriye kurban gitmiş yine. (Emre Korkmaz)

Howl and Other Poems PDF indirme linki var mı?

Allen Ginsberg - Howl and Other Poems kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Howl and Other Poems PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Allen Ginsberg Kimdir?

1926 yılında Newark,New Jersey'de, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, çocukluğunu Paterson, New Jersey'de geçirmiştir. Ergenlik yıllarında, Amerika'nın köklü gazetelerinden New York Times'a 2. Dünya Savaşı ve işçi hakları adına yazdığı metinleri vermiştir. Lise yıllarında öğretmeninin tavsiyesi üzerine Walt Whitman'ın yazılarını okumaya başlamıştır.

Bob Dylan ve Allen Ginsberg

Babası Louis Ginsberg, bir şair ve lise öğretmeniydi. Annesi Naomi Livergant Ginsberg ise uzun tedaviler sonucu teşhis edilemeyen bir psikolojik buhranın içinde yaşamını idam ettiriyordu. Ayrıca Naomi, Komünist Parti'nin köklü üyelerinden olup, çoğu zaman Allen ve kardeşi Eugene'i de parti toplantı ve mitinglerine götürmüştür. Allen'ın annesinin bu garip buhranında, çoğunlukla paranoyaklık belirtileri görülmekteydi. Örneğin; dönemin devlet başkanının, evlerine gizlice dinleme cihazları yerleştirdiğini düşünüp, bir miting sırasında devlet başkanını katletmeye kalkışmıştı. Allen, annesi Naomi'ye adadığı otobiyografik türdeki Kaddish adlı şiir kitabını 1961 senesinde, annesinin ölümünden 5 sene sonra yayınlamıştır.

Beat kuşağının en önemli şairi olarak tanınan Ginsberg, Columbia Üniversitesi'nde geçirdiği öğrencilik yıllarında Jack Kerouac, William S. Burroughs ve Neal Cassady ile tanışmıştır. Neal Cassady ile tanışmasını anlatan Jack Kerouac'ın Yolda adlı romanında, Allen'ın kişiliğinden, Neal ve Jack ile olan ilişkisinden ve yaşadığı yerlerden bahsedilir. Ayrıca Allen, The Clash grubunun yaptığı Ghetto Defendant parçasında kendi yazdığı birtakım dizeleri şarkının girişinde ve arkaplanında seslendirmiştir.

Allen'ın yazdığı Howl/Uluma şiiri, Beat kuşağı'nın manifestosu olarak bilinir. Şiirinde birçok konuya değinen Allen, şiirin birkaç dizesini yazar Carl Solomon'a adamıştır.

90'lı yılların başından itibaren, birçok ödül alan Allen, 5 Nisan 1997 günü, East Village, Manhattan'da aramızdan ayrılmıştır. Ölüm sebebi, hepatit ve son yıllarda başına bela olan tümördür. Ölümünden önce, 30 Mart 1997'de "Yapmayacağım Şeyler (Nostalji)" adlı şiirini yazmıştır.

Allen Ginsberg Kitapları - Eserleri

  • Uluma
  • Howl and Other Poems
  • Kaddish
  • Kuşbeyin
  • Toplu Halüsinasyon
  • Howl, Kaddish ve Öteki Şiirler
  • Amerika
  • Ölmemi Bekleyin
  • Kutsal Komün
  • Amerika’nın Düşüşü
  • Collected Poems
  • Edebiyat Tarihi

Allen Ginsberg Alıntıları - Sözleri

  • Seninleyim Rockland’da rüyalarımda üzerinde bir deniz yolculuğunun damlalarıyla yürüdüğün Amerika’da bir Batı gecesinde gözyaşlarınla otoyol kavşağındaki kulübemin kapısına vardığın (Uluma)
  • Ben kahvaltıda nadiren yumurta yiyorum, eserim ebediyette doğmak için sonsuz yumurtaya ihtiyaç duysa da, yumurtalar ya yenmeli ya da annelerine verilmeli ve Amerika'nın sayısız tavuğunun kederi, radyodaki komedyenlerin çığlığında ifadesini buluyor. (Kaddish)
  • Kutsal! Kutsal! Kutsal! Her şey kutsaldır!  Holy! Holy! Holy! The world is holy! The soul is holy! The skin is holy! The nose is holy! The tongue and cock and hand and asshole holy! Everything is holy! everybody’s holy! everywhere is holy! everyday is in eternity! Everyman’s an angel! The bum’s as holy as the seraphim! the madman is holy as you my soul are holy! The typewriter is holy the poem is holy the voice is holy the hearers are holy the ecstasy is holy! Holy Peter holy Allen holy Solomon holy Lucien holy Kerouac holy Huncke holy Burroughs holy Cassady holy the unknown buggered and suffering beggars holy the hideous human angels! Holy my mother in the insane asylum! Holy the cocks of the grandfathers of Kansas! Holy the groaning saxophone! Holy the bop apocalypse! Holy the jazzbands marijuana hipsters peace peyote pipes & drums! Holy the solitudes of skyscrapers and pavements! Holy the cafeterias filled with the millions! Holy the mysterious rivers of tears under the streets! Holy the lone juggernaut! Holy the vast lamb of the middleclass! Holy the crazy shepherds of rebellion! Who digs Los Angeles IS Los Angeles! Holy New York Holy San Francisco Holy Peoria & Seattle Holy Paris Holy Tangiers Holy Moscow Holy Istanbul! Holy time in eternity holy eternity in time holy the clocks in space holy the fourth dimension holy the fifth International holy the Angel in Moloch! Holy the sea holy the desert holy the railroad holy the locomotive holy the visions holy the hallucinations holy the miracles holy the eyeball holy the abyss! Holy forgiveness! mercy! charity! faith! Holy! Ours! bodies! suffering! magnanimity! Holy the supernatural extra brilliant intelligent kindness of the soul! (Howl and Other Poems)
  • I cry out where I am in the music, to the room, to whomever near, you, Are you God? No, do you want me to be God? Is there no Answer? Must there always be an Answer? you reply, and were it up to me to say Yes or No— Thank God I am not God! Thank God I am not God! (Collected Poems)
  • ''Pislik insanın değildi, ölümün ve insanlığın pisliğiydi..'' (Howl and Other Poems)
  • ’I told him, Look at all those fightings and killings down there, What’s the matter? Why don’t you put a stop to it? ‘I try, he said—That’s all he could do, he looked tired. He’s a bachelor so long, and he likes lentil soup.’ (Collected Poems)
  • geceyarısı demiryolu boyunca oradan oraya amaçsızca gidip gelen yurtsuzlar, hiç kalp kırmadan çekip gidenler, gece, yükvagonlarında yükvagonlarında yükvagonlarında sigaralarını yakanlar... (Uluma)
  • Aşk sigara gibidir... Ne kadar derin çekersen o kadar çok gelir. (Kutsal Komün)
  • geceyarısı demiryolu boyunca oradan oraya amaçsızca gidip gelen yurtsuzlar, hiç kalp kırmadan çekip gidenler, gece, yükvagonlarında yükvagonlarında yükvagonlarında sigaralarını yakanlar... (Uluma)
  • Zihin kendi etini yiyor İnekçe bir açlık içinde ve hiçbir erkeğin s*kişi kutsal değil çünkü erkeğin işi en çok savaş.. (Kaddish)
  • dünyanın ağırlığı aşktır.. yalnızlığın yükü altında, hoşnutsuzluğun yükü altında, o ağırlık, taşıdığımız o ağırlık aşktır... (Howl and Other Poems)
  • Oscar Williams'ın antolojisine seçtiği şiirler dışında uzun dizelerle hiç hiç karşılaşmamış çakma eleştirmenlere göre ben, Fearing'e (ona da eyvallah) takılıp kalmak zorunda mıyım? Artaud'un Pour En Fini Avec Le jugement de Dieu'sünü (Tanrı Yargısının İşini Bitirmek İçin) hiç okumamış ve bu yüzden, otuz yıl içinde Anabasis kadar ünlü hale gelecek bu başyapıtın benim ilk yapıtlarımın gerçek tınısal modeli olduğunu anlamaya başlaması bile mümkün olmayan entelektüel orospu çocukları ve züppeler ve bayağılar ve ikiyüzlülere göre? (Toplu Halüsinasyon)
  • Dünya bir yanılsamadır. Herkes lise mezuniyetinin ertesi günü ölür. (Ölmemi Bekleyin)
  • "Özlediğim uyumun Evet'i hani yayılsın diye acunun her köşesine, her ne koşul altında olursa olsun bir Evet var işte... bir Evet Benim... bir Evet Sensin... bir Biz..." (Kuşbeyin)
  • Molok gözleri binlerce kör eden pencere! uzun sokaklarında ebedi Yahovolar gibi gökdelenler dikilen Molok! sis içindeki fabrikalarında düş kurup cavlağı çeken Molok! devasa bacaları ve antenleriyle kentleri taçlandıran Molok! (Howl and Other Poems)
  • ''Dünya bir yanılsamadır. Herkes lise mezuniyetinin ertesi günü ölür.'' (Ölmemi Bekleyin)
  • . Benim hatam, başarısızlığım, sahip olduğum tutkularda değil, onları kontrol edemememde. ... (Ölmemi Bekleyin)
  • ...düşünceni koyuvermeye güven ve kendi algılarını ve bunların devamsızlıklarını gözlemle.Geri dönüp kafandan geçen düşünceler dizisini değiştiremezsin; düşünme sürecini düzeltemezsin ya da düşündüğün şeyleri yadsıyamazsın,ama düşünce kendini siler yine de.Bunu dert etmeyip bir sonraki düşünceye geçebilirsin. (Toplu Halüsinasyon)
  • En iyisi delirmek, Meksika'ya giden karanlık yolda yitmek, eroin damla damla yürürken damarlarımda, gözlerim kulaklarım marihuanayla tıka basa, sınırdaki çamurlu barakaya uzanmış Peyote tanrısını yerken ya da bi otel odasında acılara gömülmüş bi herifin ya da hatunun üstüne çıkmış takılırken; en iyisi kendimi yollara vurmak, Batı güneşi tepede, bi lokantanın yanında ağlayıp yalvararak (Kuşbeyin)
  • Amerika sana her şeyimi verdim, şimdi bir hiçim ben. Amerika, iki dolar yirmi yedi sent 17 Ocak 1956. Kendi kafama bile dayanamıyorum. Amerika, ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı? Al da kıçına sok atom bombanı. Keyfim yerinde değil, sıkma canımı. Kafam düzelmeden yazmıyacağım şiirimi. Amerika ne zaman melekleşeceksin? Ne zaman soyunacaksın çırılçıplak? Ne zaman bakacaksın kendine mezarlıktan? Ne zaman yaraşır olacaksın milyonlarca troçkistine? Amerika neden gözyaşı dolu kitaplıkların? Amerika yumurtalarını Hindistan'a ne zaman yollayacaksın? Amerika bu senin çılgın isteklerinden artık bıktım. Ne zaman süpermarkete gidip gerekeni alabileceğim güzel gözlerimin hatırı için? (Kuşbeyin)

Yorum Yaz