diorex
Dedas

Homo Ludens - Johan Huizinga Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Homo Ludens kimin eseri? Homo Ludens kitabının yazarı kimdir? Homo Ludens konusu ve anafikri nedir? Homo Ludens kitabı ne anlatıyor? Homo Ludens PDF indirme linki var mı? Homo Ludens kitabının yazarı Johan Huizinga kimdir? İşte Homo Ludens kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.07.2022 05:00
Homo Ludens - Johan Huizinga Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Johan Huizinga

Çevirmen: Mehmet Ali Kılıçbay

Editör: Işık Ergüden

Editör: Ayten Koçal

Tasarımcı: Arslan Kahraman

Orijinal Adı: Homo Ludens A Study Of The Play Element In Culture

Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları

İSBN: 9789755390994

Sayfa Sayısı: 288

Homo Ludens Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Biz insanların Homo Sapiens nitelemesini hak edecek kadar akıllı olmadığımız anlaşıldı... Birçok hayvanın da alet yapabildiği, dolayısıyla insana Homo Faber demenin de anlamsız olduğu görüldü... Peki biz kimiz? İnsana özgü üçüncü bir özellik olarak Homo Ludens'i, oyun oynayan insanı bu nitelemeler arasına katamaz mıyız?

Johan Huizinga, Homo Ludens adlı bu temel eserinde yeryüzünde insana ait her şeyin başlangıcının oyun olduğunu gösteriyor. Önce oyun vardı!

Oyun kurgusal olduğu bilinen ve gündelik hayatın dışında yer alan, bununla birlikte oyuncuyu da tamamen içine çeken, gönüllü, özgür bir eylemdir. Sınırları özellikle belirlenmiş zaman ve mekân içinde gerçekleşen, her türlü maddi çıkardan ve yarardan uzak bu eylem, verili kurallara göre, belli bir düzen içinde yerine getirilir. Oyuncu ve kimi zaman da seyirci kendinden geçer, coşar... Bu şekilde tanımlanan oyun, tarih boyunca, hayatın her alanında kültürün temel öğesi olarak varlığını sürdürmüştür. 

Huizinga, kolektif hayatın bütün önemli biçimlerinin -ibadet, şiir, müzik, dans, bilgelik, bilim, hukuk, mücadele ve savaş- ortaya çıkışında oyunun son derece etkin bir rol oynadığını, Doğu ve Batı dünyasına ilişkin zengin tarihsel bilgi ve belgelere dayanarak gösteriyor. 

Fakat modern çağlarla birlikte oyun, hayatı zenginleştiren bir unsur olmaktan çıkıp bugünkü dar anlamına sıkıştırılınca, katlanılması daha güç, renksiz ve tekdüze hayatlar yaşamaya başladığımızı da Huizinga'dan öğreniyoruz: Ekonomik güç ve çıkarların dünyanın gidişatını belirleyeceğine utanç verici biçimde inanıyoruz; ibadet eder gibi çalışıyor ve üretiyoruz; yavan ve kuru yarar duygusu, burjuva rahatlığı ideali zihniyetlerimizi etkiliyor. Oyuna top-lumlarımızda artık yer yok; hayatın bütünlüğünden dışlanıp, sanayiye malzeme olsun diye bir köşeye atıldı...

Yeniden oyun oynayan insan olmayı isteyenler için...

"Pek çok insanın yaşamında dönüm noktası olan kitapların bulunduğunu, kendi özyaşam çizgimde de iki kitabın önemli yeri olduğunu belirtmek isterim. Bunlardan birincisi, bu kitabın esinlendiği, Hollandalı tarihçi J. Huizinga'nın Homo Ludens'idir. (...) 1950'lerde bu kitabı okuduktan sonra bütün bir yaşam boyu ne yapacağımın da kararını vermiştim."

-Metin And-

Oyun ve Büyü

(Tanıtım Bülteninden)

Homo Ludens Alıntıları - Sözleri

  • Aristoteles'e göre, aylaklık veya boş zaman evrenin esasıdır; aylaklık çalışmaya tercih edilir; aslında çalışmanın amacı (telos) da boş zaman kazanmaktır. Bizim alışık olduğumuz bu ilişkinin tersine çevrilmesi, bize garip gelse de Antik Yunan'da özgür insanın geçinmek için çalışmak zorunda kalmadığı ve dolayısıyla eğitici nitelikte soylu işlerle iştigal ederek yaşam gayesini gerçekleştirmek için boş zamana sahip olduğu göz, önüne alınırsa anlaşılır gelecektir.
  • Her ne kadar savaşı planlayan devlet adamları savaşı bir güç politikası meselesi olarak görse de , çoğu durumda asıl saikler ekonomik büyüme " ihtiyacından" ziyade, kibir, boş gurur, itibar kazanma arzusu ve her nevi üstünlük gösterisinde yatar.
  • Günümüzde konserlerin adeta kutsal bir sessizlik içinde dinlenmesi ve orkestra şeflerinin uyandırdığı tılsımılı huşu çok yakın tarihlerde ortaya çıkmış olgulardır. Oysa konser ortamlarını resmeden 18. Yüzyıl tabloları dinleyicileri hep çene çalarken gösterir . Bundan otuz yıl önce bile Fransa'daki müzik yaşamında icra yarıda kesilerek orkestra veya şef eleştirilebilmekteydi. Müzik her şeyden önce bir eğlence idi ve en fazla hayranlık uyandıran şey virtüözlüktü. Bestecinin yarattığı eser hiçbir surette kutsal sayılmadığı gibi üzerinde devredilmez haklarının olduğu kendi mülkiyeti de sayılmıyordu.
  • Komik, aptallıkla sıkı bir ilişki içindedir.
  • Kral şöyle der: " Saygıdeğer Nagasena, benimle sohbet eder misiniz? " Nagasena şöyle cevap verir: " Eğer Majesteleri benimle, bilgelerin sohbet ettiği gibi sohbet edeceklerse razı olurum ama eğer benimle kralların sohbet ettiği gibi sohbet edeceklerse razı olmam. " Bilgeler nasıl konuşurlar, sevgili Nagasena? " " Bilgeler, kralların aksine, müşkül bir duruma düştüklerinde öfkeye kapılmazlar. "
  • Oyun, özgürlüktür.
  • Rulet masasındaki oyuncu oyun oynadığını kabul etmeye hazırdır; ama borsa simsarı hazır değildir. Borsacı, fiyatların yükselişi ve düşüşü üzerine tahminlerle alım satım yapmanın ciddi iş hayatının bir parçası ve toplumun ekonomik bir işlevi olduğunu savunacaktır. Her iki durumda da etkin faktör kazanma umududur; ama birincisinde işin tamamen şansa kaldığı genelde kabul edilirken -bütün sistemlere rağmen- ikincisinde oyuncu piyasanın gelecekteki eğilimini kestirebileceği yanılsamasıyla kendini kandırır.
  • “Oyun fikri, bilincimizde ciddiyet fikrinin karşıtıdır.”
  • Oyun savaştır, savaş da oyun.
  • Olgu teorik olarak kendini başka görüntüler altında da dışavurabilir. Buna karşılık, bize göre asıl önemli olan, bizatihi oyun olgusudur.
  • Oyun dahil eder ve serbest bırakır. Özümler. Yakalar, başka bir ifadeyle, cezbeder. İnsanın nesnelerle gözleyebildiği ve hatta ifade edebildiği şu en yücesinden soylu iki nitelikle dopduludur: ritim ve armoni.
  • Bizim toplumumuzda çocuk ruhlu bir baba, eğer noel hazırlıklarını yaparken çocuklarına yakalanırsa, onlara gerçekten kızabilir. İngiliz kolombiyası'nda yaşayan Kwakiutl kabilesinden bir baba, tören için oyma işi yaparken kendisini yakalayan kızını öldürmüştür.
  • Fakat yargıcların peruğu, eski bir mesleki kıyafetin kalıntısından öte bir şeydir. Bu peruğun işlevi, ilkel toplumlardaki dans maskelerinin işlevine çok benzer. Peruğu takan kişi " başka bir varlık " haline gelir.

Homo Ludens İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnsan oyuncudur, doğadan öğrendiği gibi nefes almayı; oyunu da doğadan öğrenmiştir. Zaten her şey bir oyundan ibaret değil mi? Yürürken çizgilere basmamaya gayret etmek, bir sonraki durağa varıncaya dek sayılan adımlar; portakalın kabuğunu kopmadan yekpare bir şekilde soyabilmek... (çürüyen su)

Eseri kısaca değerlendirmek gerekirse; Huizinga, Homo Ludens’te oyunun özelliklerini betimlemiş, oyun-ciddiyet karşıtlığını reddetmiş ve bunu örneklerle desteklemiş, uzmanlık alanları olan dilbilim ve kültür tarihinden yararlanarak, kültürel unsurların arkaik kökenlerindeki oyunsal karakteri irdelemiş ve oyunun kültür yaratıcı işlevini çok kapsamlı bir şekilde ortaya koymuştur. Birçok alana dair yoğun bilgi ve kavram içeren bu eseri anlayabilmek için temel felsefi, tarihi ve mitolojik bilgilere hâkim olmak ve dilbilime yönelik ilgiye sahip olmak önemli bir etken olacaktır. (Özlem Yıldırım)

Huizinga’ya göre oyun toplumların gelişmesini sağlayan merkezi bir etkinliktir. Oyunun beş özelliği vardır: Oyun özgürdür; oyun “sıradan” veya “gündelik” hayat değildir; hem yerelliği hem de süresi bakımından “sıradan” hayattan ayrılır; oyun düzen yaratır; maddi çıkarla bir ilgisi yoktur ve oyundan bir kazanç elde edilemez. Platon’la söze başlayan Huizinga “oyun oynayan insan”ın ortaçağ, Rönesans ve erken modern dünya sürecinde uygarlığa katkılarının izini sürüyor. (Alfa Kitap)

Homo Ludens PDF indirme linki var mı?

Johan Huizinga - Homo Ludens kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Homo Ludens PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Johan Huizinga Kimdir?

Fizyoloji profesörü Dirk Huizinga'nın oğlu olarak Groningen'de doğdu. Annesi Jacoba Tonkens Johan'ın ölümünden iki yıl sonra öldü. Johan Huizinga Hint- Cermen dilleri öğrencisi oldu ve eğitimini 1895'te tamamladı. Daha sonra karşılaştırmalı dilbilim okudu. Sanskritçeye hakim oldu. Doktora tezinisoytarının Hint tiyatrosundaki yeri üzerine 1897'de yaptı.

1902'de orta çağ ve rönesans tarihine odaklandı. Şarkiyatçı olarak ders vermeye devam ederek 1905'te Genel tarih ve Hollanda tarihi alanında profesör oldu. 1942'ye kadar bu görevde kaldı. 1942'de Hollanda Almanlarca işgal edilince Almanları ciddi şekilde eleştirdi. 1930'larda Faşizme karşı durdu. Öldüğü tarihe kadar Nazi'lerce tecrit edildi. Arnhem'de öldü. Öldüğü tarihten birkaç hafta sonra da Nazi yönetimi sona erdi. Mezarı Oegstgeest'teki birıslahatçı kilisenin mezarlığındadır.

Johan Huizinga Kitapları - Eserleri

  • Homo Ludens
  • Ortaçağın Günbatımı
  • Erasmus ve Reform Çağı

Johan Huizinga Alıntıları - Sözleri

  • Aristoteles'e göre, aylaklık veya boş zaman evrenin esasıdır; aylaklık çalışmaya tercih edilir; aslında çalışmanın amacı (telos) da boş zaman kazanmaktır. Bizim alışık olduğumuz bu ilişkinin tersine çevrilmesi, bize garip gelse de Antik Yunan'da özgür insanın geçinmek için çalışmak zorunda kalmadığı ve dolayısıyla eğitici nitelikte soylu işlerle iştigal ederek yaşam gayesini gerçekleştirmek için boş zamana sahip olduğu göz, önüne alınırsa anlaşılır gelecektir. (Homo Ludens)
  • "Kırsal yaşam düşü, bir edebî tür olmanın biraz ötesinde hayatın kendisini ıslah etme ihtiyacıdır. Söz konusu olan sadece masum ve doğal zevkleriyle çobanların hayatını tasvir etmek değil, gerçekte olmasa bile en azından güzel bir oyunun yanılsamasını taklit etmektir. " (Ortaçağın Günbatımı)
  • Henüz fazla büyümemeiş ve birçok elden geçmemiş orijinal ve saf olan her şeyin güçlü bir cazibesi vardır. (Erasmus ve Reform Çağı)
  • ''Uygarlık bir vebadır.'' (Erasmus ve Reform Çağı)
  • Ancak insanlar ahlak eğitiminin ve genel hoşgörünün insanlığı daha mutlu edebileceği idealine hâlâ inandığı sürece, insanlık Erasmus'a çok şey borçludur. (Erasmus ve Reform Çağı)
  • ''Kişi alıştığı kötülere daha kolay katlanıyor.'' (Erasmus ve Reform Çağı)
  • Fakat yargıcların peruğu, eski bir mesleki kıyafetin kalıntısından öte bir şeydir. Bu peruğun işlevi, ilkel toplumlardaki dans maskelerinin işlevine çok benzer. Peruğu takan kişi " başka bir varlık " haline gelir. (Homo Ludens)
  • Oyun dahil eder ve serbest bırakır. Özümler. Yakalar, başka bir ifadeyle, cezbeder. İnsanın nesnelerle gözleyebildiği ve hatta ifade edebildiği şu en yücesinden soylu iki nitelikle dopduludur: ritim ve armoni. (Homo Ludens)
  • Her tekil olay için bir açıklama bu kadar kolay kabul edilip, bu kadar katı bir şekilde benimsenirse, yanlış hüküm uygulamasının genelleşmesi tehlikesi kendiliğinden ortaya çıkar. Nietzsche, yanlış hükümler karşısında hiçbir şey yap­mamanın hayatı çekilmez kılacağını söylemiştir ve bazen geçmiş yüzyıllarda hayran olduğumuz yoğun hayatın, kısmen bu yanlı yargılama kolaylığından kaynaklanmış olması mümkündür. Büyük bir güç gerilimine ihtiyaç gösteren dö­nemlerde, sinirler hatalı yargıların yardımına muhtaçtırlar; Orta Çağ insanları sürekli bir zihinsel bunalım içinde ve par­tilerarası kinlerin etkisi altında yaşadıklarından, bu hatalı yargılar duyulmamış bir vahşet düzeyine çıkmışlardır. Bur­gonya düklerinin güttükleri dava, xvı. yüzyılda çok sayıda Fransıza (düklerin Alçak Ülkeler'deki uyruklarından söz et­miyorum), vatanlarına karşı sadakatsizlik, sonra da husumet ilham ettiyse, bu siyasal duygu ancak duygusal ve karmaşık bir kavramlar dokusuyla açıklanabilir. Çarpışmada öldürü­len düşmanı gülünç bir şekilde abartma konusundaki genel ve sürekli alışkanlığı bu bakış açısından ele almak gerekir. Chastellain'e göre, Gavre çarpışmasında dükün tarafından beş soylu ölürken, Gandlı asilerden yirmi veya otuz bini öl­müştür. Commines'in bu cins abartmalardan kaçınmasını, onun modenizminin veçhelerinden biri olarak görmemiz gerekir. (Ortaçağın Günbatımı)
  • Olgu teorik olarak kendini başka görüntüler altında da dışavurabilir. Buna karşılık, bize göre asıl önemli olan, bizatihi oyun olgusudur. (Homo Ludens)
  • Oyun, özgürlüktür. (Homo Ludens)
  • ''Ben her gün taşlanıyorum.'' (Erasmus ve Reform Çağı)
  • Bizim toplumumuzda çocuk ruhlu bir baba, eğer noel hazırlıklarını yaparken çocuklarına yakalanırsa, onlara gerçekten kızabilir. İngiliz kolombiyası'nda yaşayan Kwakiutl kabilesinden bir baba, tören için oyma işi yaparken kendisini yakalayan kızını öldürmüştür. (Homo Ludens)
  • Komik, aptallıkla sıkı bir ilişki içindedir. (Homo Ludens)
  • O günlerde, Albrecht Dürer, Luther'in öldüğüne dair bir yalan haber alması üzerine, yolculuk günlüğüne şu ateşli satırları yazdı: ''Ey Rotterdamlı Erasmus, nerede yer alacaksın? Dinle beni, İsa'nın şövalyesi, İsa'nın yanında yürü, hakikati koru, şehitlik tacını al. Ne de olsa sen ihtiyarlamış bir adamcağızsın. Duyduğuma göre kendine hâlâ iş güç görebilecek iki yıl daha ömür biçmişsin; o yılları güzel geçir, İncil'in ve Hristiyan inancının safında... Ey Erasmus bu tarafta olursan Tanrı da seninle övünç duyar.'' (Erasmus ve Reform Çağı)
  • Simgecilik, müziğin bizde uyandırdıklarına benzeyen, ilham yoluyla hissedilen ilişkilerin kusurlu çevirisiydi. Vide­mus nunc per speculum in aenigmate. Bir esrarın karşısında olunduğu bilinci bulunmaktaydı, fakat şekiller aynanın için­de farkedilmeye çalışılıyordu. İmgeler, ancak başka imgele­rin aracılığıyla açıklanabiliyorlardı. Simgecilik, bizzat yara­dılışın aynasının karşısında tutulan ikinci bir ayna gibiydi. Her kavram, şekle sokulu veya resimsel hale gelmişti. Dün­yanın temsili, bir katedralin ay ışığındaki dinginliğine ulaş­mıştı ve düşünce burada uykuya yatabilirdi. (Ortaçağın Günbatımı)
  • Entelektüel bir tip olarak Erasmus oldukça küçük bir gruba aitti: Aynı zamanda gayet ılımlı olan tam bir idealist. Böyle tipler dünyanın kusurlarına dayanamazlar; onlara karşı çıkmak zorunda hissederler kendilerini. Fakat aşırılık onların gözünde sevimsizdir; eylemden geri dururlar, çünkü eylemin insanı ayağa kaldırdığı kadar aşağı çektiğini de bilirler. (Erasmus ve Reform Çağı)
  • "A superbia initium sumpsit omnis perditio. Radix omnium malorum est cupiditias" (bütün yıkımlar kibirden gelir. bütün kötülüklerin kaynağı tamahdır.) (Ortaçağın Günbatımı)
  • ''Bu basit ve saf İsa'nın insanların zihnine nüfuz etmesini isterdim, en iyiye böyle ulaşabileceğimizi zannediyorum; orijinal dillere hakimiyetin desteğiyle bizzat kaynaklar üzerinde filozofça düşünebiliriz.'' (Erasmus ve Reform Çağı)
  • Rulet masasındaki oyuncu oyun oynadığını kabul etmeye hazırdır; ama borsa simsarı hazır değildir. Borsacı, fiyatların yükselişi ve düşüşü üzerine tahminlerle alım satım yapmanın ciddi iş hayatının bir parçası ve toplumun ekonomik bir işlevi olduğunu savunacaktır. Her iki durumda da etkin faktör kazanma umududur; ama birincisinde işin tamamen şansa kaldığı genelde kabul edilirken -bütün sistemlere rağmen- ikincisinde oyuncu piyasanın gelecekteki eğilimini kestirebileceği yanılsamasıyla kendini kandırır. (Homo Ludens)

Yorum Yaz