Hikâyeler - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hikâyeler kimin eseri? Hikâyeler kitabının yazarı kimdir? Hikâyeler konusu ve anafikri nedir? Hikâyeler kitabı ne anlatıyor? Hikâyeler kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Hikâyeler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789754704358
Sayfa Sayısı: 166
Hikâyeler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İstanbul sınırları içine sıkışıp kalan hikayemizi yurt yüzeyine açan Karaosmanoğlu’nun bu kitaptaki anlatılarında aşk yüzünden veya düşman zulmünden bilinci sakatlanmış, saplantılı, isterik, melankolik, yerini yadırgayan insanlar var. 20 hikayeden oluşan kitabın tüm karamsarlığına rağmen yazar, insanın tek kurtuluş umudunu yine insanda aradığını sezdirir.
Hikâyeler Alıntıları - Sözleri
- Onda karanlıktan birdenbire aydınlığa çıkanların hali vardı...
- ... tabiattan , hayattan, insanlardan bir merhale daha uzaklaşıyordum. Nereye gidiyordum, bilmem!
- Kim bilir elli sene sonra daha neler olacak, bizim zamanımızla şimdiki zamanı düşünüyorum da aklım karışıyor...
- " ... hadika - i hayaline kapanmış, oradan hiç çıkmak istemiyordu. "
- "Her şeyi inkar eden bir asırdayız; içimizde aşka bile inanan kalmadı."
- İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz.
- Ziya, felsefesini izah etti: Azizim ben hayata hür yaşamak için geldim. Babamdan biraz servet kalmıştı; bu servetten küçük bir para ayırdım, işe yarayacak kadar morfin, bir de mini mini bir şırınga aldım. Param bittiği gün ölüm uykusuna huzur içinde gireceğim. İşte hayatta, çalışmak, para kazanmak ve evlenmek hakkındaki nazariyelerimin hepsi bundadır, diyordu.
- Biraz da kendi kendinden utanıyordu. Mevcudiyetini zelil, ahmak ve soytarı buluyor, asabı gevşiyordu.
- Haydi, süküt sizin hiç işinize gelmez, söyleyin bakalım.
- Hiç evlenmedin çok iyi ettin, kadınları seviyorsan sakın asla evlenme.
- Sahillerde başörtülü İslam kadınları önünde çıplak bacaklı bir takım İngilizler'in dolaştığı görülürdü.
- Nitekim bizim, şimdi, birbirimizi anlayamayışımıza sebep olan, muhakkak sizin benden daha yüksek bir sandalyede bulunmanızdır. Bakınız ikimiz de aynı yükseklikte olalım da iş nasıl değişir.
- bu iki günün geceleri,onun için sanki bir leyle-i visal idi.
- kana kana içtiğim medeniyet iksiriyle, dudaklarım meraretten buruşuk, beynimde ağır, kurşuni, bir türlü erimeyen mahmurluk...
Hikâyeler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yarım bırakmayı düşündüğüm ilk Yakup Kadri kitabıydı. 60. sayfaya kadar hikayelerden tat almadım. Lakin 100 sayfadan sonraki hikayeler gerçekten çok hoştu. Merak uyandırıcı ve şaşırtıcıydı. Dili ağır geldi. (sıla)
Hikaye kitaplari yazarları serimin 8. yazarı. Aslinda biz onu #kiralıkkonak romanıyla sevdik sanirim. Toplam dört tane öykü kitabı var yazarin,biri de bu görmüş olduğunuz. Yazarın siyasi kişiliği hikayelerine yansımış diyebilirim. #maupassant etkisiyle yazılmış, genel hatlarıyla bireyin karamsarlığı, toplumun sosyolojik yapısı, savaşın ruhsal etkilerinin konu edildigi öykülerden oluşuyor. Romantik bir yapısı yok açıkçası, daha rasyonalist bir kalem. Konular net,anlatim net,çözümler belli. Yazarin yurtdışında yaşadığı dönemlerin de etkisi mevcut. Mesela Batı özentisini cok sevmiyor,yozlaşmaya karşı. Ama bunu sakın yanlış yorumlamayın, yazar gelişmeyi, ilerlemeyi istiyor ama bunu yaparken özünü korumak taraftarı. Okuyun,gençlerimize okutun derim. Çocuk hikayecisi değil, o yuzden gençlere okusun diye tavsiye edebilirim. (Esra özdemir)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ilk hikayelerinde bireysel mutsuzluğu, karamsarlığı işlerken Maupassant' tan etkilenmiştir. Toplumsal felaketlerin karşısında ruhsal bakımdan çökmüş, kendini toplumun dışına itmiş bireylerin acılı yaşamını konu edinmiştir. Yakup Kadri, Maupassant'ın mutsuz kahramanlarının bizim toplumumuzda da olduğunu savunur. İlerleyen dönemlerde bu anlayışından tamamen vazgeçmese de Milli Mücadele insanlarını konu edinen hikayelerinde daha umutlu tipleri konuşturacaktır. Yakup Kadri, hikayelerinde toplumun sosyolojik yapısını inceler. Batı özentiliğine ve yozlaşmaya karşıdır. Bireyin özünü korumasını ve değişiminin de bu yönde olmasını ister. Yakup Kadri, hikayelerinde ve diğer eserlerinde düşmanın acımasızlığını, yakılan köyleri, yurdundan uzaklaştırılmış insanları anlatsa da; ona göre insanın tek kurtuluş yolu yine insandadır. Biraz da kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum: Kitapta 20 adet hikaye bulunuyor. Hikayelerin tümünde yazarın yazdığı dönem hakkında fikir sahibi olabilir, yer yer düşüncelerine sinirlenebilir bazen de ona hak verebilirsiniz. Hikayelerin çoğunda belli bir sonuca varılmıyor, yani giriş gelişme sonuç yok. Ben hikayelerin devamını kendim getirmeyi sevdiğim için bu tarz hikayeleri okumayı seviyorum. Kitabın dili, bu tarzdaki kitapları okumaya alışık olmayanlar için ağır gelebilir, anlamını bilmediğiniz bir sürü kelime karşınıza çıkabilir. Bu nedenle okurken yanınızda bir sözlük bulundurmanız yararlı olacaktır. Türk Edebiyatı'na ve topluma dair bilgiler edinmek istiyorsanız Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve onun eserleri birincil tercihiniz olmalı. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum. (Yaren Sıla Koç)
Hikâyeler PDF indirme linki var mı?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Hikâyeler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hikâyeler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?
27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi.
1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü.
Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.
Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimattan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürkün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizmi değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri
- Yaban
- Kiralık Konak
- Sodom ve Gomore
- Ankara
- Atatürk
- Hep O Şarkı
- Nur Baba
- Vatan Yolunda
- Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
- Hüküm Gecesi
- Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
- Politikada 45 Yıl
- Panorama
- Milli Savaş Hikayeleri
- Tiyatro Eserleri
- Bir Serencam
- Ahmet Haşim
- Bir Sürgün
- Zoraki Diplomat
- Anamın Kitabı
- Hikâyeler
- Erenlerin Bağından
- İzmir'den Bursa'ya
- Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
- Atatürkçülük Nedir
- Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
- Okun Ucundan
- On Dördünde Bir Adam
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri
- "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
- Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
- "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
- Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
- Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
- Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)
- Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
- Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
- İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
- kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
- Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
- "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
- Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)
- Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
- “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
- “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
- Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
- Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
- "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
- "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)