Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah - Ahmed Hulûsi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kimin eseri? Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kitabının yazarı kimdir? Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah konusu ve anafikri nedir? Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kitabı ne anlatıyor? Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah PDF indirme linki var mı? Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kitabının yazarı Ahmed Hulûsi kimdir? İşte Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ahmed Hulûsi
Yayın Evi: Kitsan Basım Yayın
İSBN: 9789757557226
Sayfa Sayısı: 193
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
ALLÂH" ismiyle işaret edileni çağdaş veriler ışığında açıklayan bu kitabın bir benzerini hiç okumadınız!..
KUR'ÂN ve Allâh Rasûlü'nün açıklamalarına dayanarak "Tanrı" kavramının geçersiz olduğunu izah eden bu kitapta, bugüne kadar hiç duymadıklarınızı okuyacaksınız.
İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Rusça olarak basılan ve internet aracılığı ile tüm Dünya'da okunmakta olan bu kitap size İSLAM DİNİ'ni yeni baştan değerlendirmek zorunluluğunu duyuracaktır.
KURÂN'ın reddettiği "göktanrı" kavramından arınmanın yolu ancak sadece gene KURÂN'ın açıkladığı "ALLÂH" ismiyle işaret edilenin ne olduğunu bilmekten geçer.
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah Alıntıları - Sözleri
- "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz!…” (76.insan:30)
- Bunu son derece basite ve herkesin anlayabileceği bir hâle getirebilmek için misal vereyim… Bu misal, “Allâh” adıyla işaret edilene uygulanmaz elbette; ama, konuya yaklaşım sağlayabilmek için böyle bir misal veriyorum. İster şimdi, ister gece yatağa girdiğinizde düşünün... Bir dünya düşünün, o dünyanın üzerinde bir tane zengin, bir tane fakir; bir tane güzel, bir tane çirkin; bir tane yakışıklı, bir tane yakışıksız sanal insanlar yaratın kafanızda; onlara, kendi kapasitenize göre belli özellikler bahşedin!.. Sonra, bunları birbirleriyle kapıştırın... Peki... O kafanızda yarattığınız dünya ve üzerindeki insanlar, kendi başlarına müstakil bir varlığa sahip midirler? Hayır! Varlıklarını nereden alıyorlar? Sizden alıyorlar; siz kendiniz onları kafanızda yarattınız! Peki, onlardaki bu özellikler, görülen-algılanan bu özellikler kime aittir? Size aittir! Siz, onları da, onlardaki bu özellikleri de meydana getirdiniz! Peki, onlardaki bu özelliklere bakarak ben; “Onları meydana getiren sen bu özelliklerden ibaretsin” diyebilir miyim? Hayır! Sen, onlarda bu özellikleri meydana getirdiğin gibi; bir başkalarında da bunlarla hiç alâkası olmayan başka özellikler meydana getirirsin... Hem düşün ki, onların varlığı sana aittir; senin varlığın dışında onların hiçbir varlığı yoktur; onlardaki bütün özellikler sana aittir! O özellikleri de sen meydana getirmişindir! Onların kendi başlarına varlıkları olmadığı gibi, senden bağımsız özellikleri de yoktur! Buna karşın, onlara ve onların bu özelliklerine bakarak, seni de bunlarla kayıtlayamam; “Sen bu özelliklerle varsın” diyemem!.. “Sen bu özelliklerden ibaretsin” diyemem! İşte, âlemin varoluşunu, kâinatın ve içindeki “çok”ların özelliklerini bu şekilde anlamaya çalışalım... “Allâh” adıyla işaret edilip, “sonsuz-sınırsız ilim ve kudret sahibi” olarak tanıtılan mutlak varlık, kendi ilminde, nasıl ben sana diyorum ki kendi şuurunda yaratmış olduğu sayısız özelliklerle bu çokluk âleminin sayısız varlıklarını meydana getirmiştir! Bizler, “Allâh” adıyla işaret edilenin ilminde yaratılmış birimleriz! Bizim bütün varlığımız, bütün özelliklerimiz, her şeyimiz “Allâh”a aittir; ama buna karşın, “ALLÂH” adıyla işaret edilen, bizim varlığımızdaki bu özelliklerle kayıtlanmaktan, tarif ve tasnif edilmekten münezzehtir, berîdir, ötedir! Eğer bu misal ile size istediklerimi anlatabildiysem şunu kavrayacak, şuraya geleceksiniz; “Biz Allâh indînde bir HİÇ’iz!”
- " Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu: - Eğer Allah'a gerektiği gibi tevekkül etseydiniz, sabah aç olarak çıkıp, akşam tok olarak yuvasına dönen kuşlar gibi rızkınıza kavuşurdunuz!"
- Eğer sana bir şey isabet ederse, 'şöyle yapmasaydım, şöyle olurdu' deme!.. Lakin, 'Allah'ın kaderidir; Allah dilediğini yapar!' de.
- Allah'a kadere, hayr ve şerrin hepsine iman etmedikçe, Allah'tan sakınmış olmazsın... Bundan başka bir inanç üzere ölürsen cehenneme girersin.
- Yani ÖLÜM, madde bedenle yaşamın sona erip, RUH bedenle devam etmesidir.
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"İnsan gibi düşünen "Tanrı" anlayışından, Allah gibi düşünen "İnsan" anlayışına" Tasavvuf felsefesinin temelini oluşturan ve İbn-i Arabi, Gazali, A. Geylani gibi büyük mutasavvufların eserlerinde açıkladıkları vahdet-i vücud felsefesi günümüz diliyle, çok anlaşılır bir şekilde açıklanmış. Adeta "Tasavvuf Felsefesine Giriş" niteliğinde çok faydalanılacak, dinde halen yanlış bilinen pek çok anlayışın gerçek yerini de anlatan bir eser. Ayrıca kader ve ölüm gibi kavramların ayet ve hadislerde nasıl yer aldığı çok etkileyici bir şekilde anlatılıyor. Meraklısı için temel eser niteliğinde. Hatta bu konulara ilgi duymayanlar için bile ufuk açıcı. Üstelik kendi web sitesinden ücretsiz indirip okuma imkanı da sunulmuş. (Ömer Ali)
Ne zaman gökyüzündeki Tanrıya yöneldiğimi fark etsem Ahmed Hulûsi kitabı okurum..Bu kitap da diğer eserleri gibi beni kendime getirdi..Allah'a Peygambere ibadetlere bakış açınızı değiştirecek, İslam'a bambaşka bir pencereden bakmanızı sağlayacak bir eser.. Şiddetle tavsiye ederim.. (Ayşe Büşra YURTERİ)
Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah PDF indirme linki var mı?
Ahmed Hulûsi - Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmed Hulûsi Kimdir?
Ahmed Hulûsi (d. 21 Ocak 1945, İstanbul) yazar. 1965 yılından itibaren bugüne kadar, tasavvuf bakış açısıyla, İslam'ı bilimsel gerçeklerle açıklamaya çalışan otuza yakın kitap yazan Ahmed Hulusi, Allah ilminin karşılığı alınmaz prensibiyle eserlerinin hiçbirinden telif hakkı almayıp, tüm kitap ve makaleleriyle birlikte sesli ve görüntülü sohbetlerinin tamamını internet üzerinden okuyucuları ile ücretsiz ve tam metin olarak indirilebilir şekilde paylaşmaktadır. Kitapları birçok yabancı dile de çevrilmiştir. Son çalışması olan Allah İlminden Yansımalarla Kur'an-ı Kerim Çözümü adlı eserin altıncı yüz bin adetlik baskısı ücretsiz olarak hediye edilmiş, aynı eser yazarın kendi resmi web sitesinden de Eylül 2011 itibarıyla yaklaşık 966 bin kişi tarafından indirilmiştir.
Ahmed Hulûsi Kitapları - Eserleri
- Yaşamın Gerçeği
- Dua ve Zikir
- İnsan ve Sırları Cilt: 1
- Evrensel Sırlar
- Ruh İnsan Cin
- Hazreti Muhammed'in Açıkladığı Allah
- İslam'ın Temel Esasları
- Akıl Ve İman
- İnsan ve Sırları Cilt: 2
- Allah İlminden Yansımalarla Kur'an-ı Kerim Çözümü
- Tek'in Seyri
- Kendini Tanı
- Hz. Muhammed Neyi 'Oku'du
- Tecelliyat
- Dinin Temel Gerçekleri
- Gavsiye Açıklaması
- Yenilen!
- Bilincin Arınışı
- Yaşamın Gerçeği
- İslamın Temel Esasları
- Sistemin Seslenişi 2
- Hammâmî Yâsîn-i Şerîf Tefsiri
- Sistemin Seslenişi 1
- Dost'tan Dosta
- Akıl Ve İman
- Mesajlar
- Ebu Bekr Es Sıddık
- İnsan ve Din
- Esma Ül Hüsna
- Mesajlar
- Cuma Sohbetleri
- İslam
- Muhammed Mustafa (Aleyhisselam) - 1
- Okyanus Ötesinden 3
- Muhammed Mustafa 2
- Okyanus Ötesinden 2
- Okyanus Ötesinden 1
- Dua ve Zikir
Ahmed Hulûsi Alıntıları - Sözleri
- Allâh’ın yaratmış olduğu her bir birimde bir hikmet, bir kemâlât, bir güzellik vardır. Ama, yanlış işler yapıyor? Yapar! Hepimiz yanlış iş yapıyoruz. Yanlış iş yapıyor diye başkasını suçlayacağımıza, önce kendi yanlışlarımızı görelim, onları düzeltelim. Öbür tarafa gittiğimizde bize falancanın, filancanın yanlışlarını sormayacaklar. Kendi yanlışlarımızın pahasını ödeyeceğiz. Öyleyse, burada kendi yanlışlarımızı düzeltmeye bakalım. Allâh, bizi, başkalarını terbiye edelim diye yaratmadı. Kendi kendimizi terbiye edip, geliştirip, Allâh’ı bilip, bulup, anlayıp, O’na yakîn elde edelim diye yarattı! (Cuma Sohbetleri)
- Argoda bir tâbir vardır, “paran kadar konuş!” derler... Ya, “cebindeki ilmin kadar konuş” derlerse ne yapacağız?.. Dönüp dolaşıp, “falancanın dediğine veya falanca yerde yazılı olana GÖRE böyleymiş” diyerek imtihanı geçeceğimizi mi sanıyoruz!.. Kabre girenlere sorulan sorulara, münafıkların verdiği cevap olarak hadislerde şu açıklama vardır: “Duyduğuma göre Rabbim Allâh’mış; Muhammed Rasûlullâh’mış; kitabım Kur’ân...” Okuyup ne olduğunu anlamadığın şeyi nasıl tasdik veya reddedersin ki?.. İçindeki vurgulanmak istenen mânâyı anlamadıkça, kitabın sayfaları veya kapağı mıdır, senin kitap sahibi olman demek?.. Görmediğine nasıl şehâdet edip yani şahitlik yapıp, “Eşhedü”yü söyleyebilirsin?.. (Okyanus Ötesinden 2)
- Bir köpek , sahibinden samimi duygularla ve sadakatle mama isterken ; bir münafık, menfeati olan kişiye samimi olmayan ve yalnızca çıkar elde etmek amaçlı olarak yanaşır. (Esma Ül Hüsna)
- Yüz bin ya da on milyon yıl önce de, sonra da “ALLÂH SÜNNETİ” değişmediğine göre... Allâh Rasûlü’nün “SÜNNETİ” de “ALLÂH SÜNNETİ” olduğuna göre; hâlâ sadece, Rasûlullâh’ın biçim, kıyafet ya da davranışlarını mı anlayacağız “SÜNNET” kelimesinden?.. Yoksa, “ALLÂH”ın zamanüstü yaratış hüküm ve sisteminin Allâh Rasûlü tarafından fark edilip; ALLÂH sistem ve düzeninin zamanüstü değerlerinin benimseniş ve bize fark ettirilmek istenişinden mi söz edebileceğiz? (Akıl Ve İman)
- Yani, Âdem ile Havva’nın, Cennet’ten dünyaya indirilmesi bir “mekânsal” indirilme olmayıp; içinde yaşadıkları ruhanî güçlerle tahakkuk etme hâlinden, bedenî kayıtlar ve kısıtlamalar yaşamına geçmeleridir... “Ahseni Takvim”in, “Esfeli sâfîliyn”e indirilmeleri de denmektedir buna... (Bilincin Arınışı)
- Buna dair çok basit bir misal vermek gerekirse şunu söyleyebiliriz: Siz, oturduğunuz yerde, düşüncenizde bir dünya hayal ediyorsunuz... Düşüncenizde var ettiğiniz, hayal ettiğiniz bu dünya üzerinde de çeşitli özelliklere sahip insanlar oluşturuyorsunuz... Bu oluşturduğunuz insanlar ve varlıklar sizin ilminizde, hayalinizde mevcuttur ve yoktan var olmuştur. Eğer “var” kabul edilirlerse, onlar yalnızca sizin varlığınızla mevcuttur; ve neticede de “yok”turlar! İşte, tüm “evren”ler ve onların içindeki tüm boyutlar, katmanlar ve tüm varlıklar, böylesine, ilmi ilâhî’de var edilmiş, O’nun varlığı ile kaîm olan, gerçekte “yok”tan var olup “el an yok olan” varlıklardır! (Tek'in Seyri)
- Kaderi, biz iki manâda inceleyeceğiz!.. Bir, istidadın oluşması; bir, kabiliyetin oluşması istidat da kaderdir, kabiliyette kaderdir. Fakat o istidat ve kabiliyetin, kader olmasına karşılık; hakkında takdir biçilen varlık da, ilahî isimlerden meydana gelmesi hasebiyle ve o ilâhî isimlerin kuvvetlerinin kendisinde varolması sebebiyle; orada belli bir iş yapabilme, belli bir gücü ortaya çıkarabilme gücü de söz konusudur!.. İstidadın ve kâbiliyetin, ilahi güç tarafından tesbiti kader; buna mukabil, o mahalde, o birim adını verdiğimiz nesnede varlık, ilâhî isimlerin terkibi olması hasebiyle mevcut olan irade de "iradei cüz" diye adlandırılmıştır!.. Yani "irâdei cüz" kelimesiyle kastedilen manâ, o mahalde mevcut olan ilahi isimlerin varlığıdır!.. İlahi isimlerin manâlarını sen ortaya koyarsın, bu ortaya koyuşun "irade-i cüz"ünü kullanışın diye tarif edilir!.. (İnsan ve Sırları Cilt: 2)
- Evren içre evrenleri sayısız boyutlar içinde yaratmış “ALLÂH” adıyla işaret edilenin, senin ibadetine ihtiyacı yoktur!.. Kesinlikle bil ki, ne yapacaksan hep, kendi orijinini tanımak, varlığına bahşedilmiş özellikleri ve kuvveleri açığa çıkarıp sonuçlarını yaşamak için yapacaksın!.. (İnsan ve Din)
- Allâh Rasûlü Muhammed Mustafa (aleyhisselâm) hiçbir puta ve tanrıya inanmayan hanîf iken, vahiy ile, tüm varlıkların aslı, hakikati, özü ve zâhiri olan; ancak tüm bu anlamlarla da kayıtlanmaktan berî, Orijini müşahede edip; bundan sonra da insanları putlardan arındırmaya çalışmış 1400 küsur yıl önce... Anlatmaya çalışmış ki, dışa yönelik tapınılacak hiçbir varlık yoktur!.. Yalnızca her birim kendi özü ve hakikati olan “ALLÂH” adıyla isimlenmişe biçimsel-mekânsal olmayan anlamda ulaşma imkânına sahiptir!.. Mi’râc yolu, “salât”ın yaşanmasıyla, birimin özüne dönük olarak, tüm inananlara açıktır!.. Göklerde ise ulaşılacak bir hedef veya tanrı asla mevcut değildir!.. Keza, dıştaki bir varlığa yönelik herhangi bir ibadet de asla söz konusu değildir!.. (İnsan ve Din)
- İslâm Dini’nde “mevlid” diye bir ibadet mevcut değildir! “Mevlid”, Hz. Rasûlullâh Efendimiz (aleyhisselâm)’ın âhirete intikâlinden yüzlerce yıl sonra, O’nu övme amacıyla yazılmış bir şiir olup; bu şiirin gazel havasında okunmasının da ibadet olması, elbette kesinlikle söz konusu değildir! Hz. Rasûlullâh, ancak “Âlemlerin Rabbi olan ALLÂH” tarafından övülebilirdi ki; bu da Kur’ân-ı Kerîm’de gerçekleşmiştir: “SENİ ÂLEMLER (insanlar) İÇİN SADECE RAHMET OLARAK İRSÂL ETTİK!” (21.Enbiyâ’: 107) Hükmü, O’nun yüce şanını gösterir! Bizim gibi sınırlı anlayışlı insanların, O yüce Zâtı övmeye kalkışı ise, O’nun yüce şanına ancak kısıtlama getirir! Ayrıca Rasûlullâh bizden, kendisini övmemizi değil; getirdiklerini anlayarak çevremize olabildiğince verici olmamızı istiyor ve bekliyor!.. O’nun ulvî şahsiyetini, kendimize geçim kaynağı yapmamızı değil! (İslamın Temel Esasları)
- Karşınızdakini saygıyla dinleyin... İlminize uyanı alın; uymayanı kendisine iade edin. Kimseyi hor hakir görmeyin; ayıplamayın ve dil uzatmayın; dedikodusunu yapmayın! Ondaki de Allâh’ın bir tecellisidir; ve hikmeti vardır! Her şey yerli yerindedir! “Görelim mevlâ neyler; neylerse güzel eyler!” (Mesajlar)
- Eğer siz, Uzakdoğu’da Çin’de, Hindistan’da dünyaya geldiyseniz, o yörenin değer yargılarıyla, şartlanmaları ile şartlanır ve çevrenize o değer yargılarına göre hüküm verirsiniz. Günlük davranışlarınızdan tutun, toplumsal bakış açınıza, yaşamı ve olayları değerlendirmelerinize kadar her hâliniz çevrenin sizi programladığı bu şartlanmalar ile meydana gelir. Bulunduğunuz çevre totemist ise, sizde totemist bir bilinç oluşur! Ateist ise, ateist bir bilinç oluşur. Bir Musevî, bir Hristiyan veya bir Müslüman şartlanması ile yetişmişseniz, bu türden bir değer yargısına bürünür bilinciniz!.. Oysa bir bilincin ulaşabileceği gerçek değerler nelerdir acaba?.. Bir bilincin erişebileceği değerlerden de öte, bilincin gerçek değerleri ve kapasitesi ne kadardır? (Bilincin Arınışı)
- Allâh” ismini verdiğiniz “tanrı”NIZdan; nasıl arıtıp şuurunuzu “Allâh İsmiyle İşaret Olunan”a geçeceksiniz ve bunun sonucunda sizin için “HANÎF”lik söz konusu olabilecek?.. (Okyanus Ötesinden 2)
- Din, meslek değildir ! Meslek olmaz ! Mesleği Din olanın, İşi de ticarettir .! (Yenilen!)
- Ahmak takmış anahtarı ipe, geçirmiş boynuna; bir yandan kuru ekmeği kemirirken, bir yandan da zil çalıp oynuyormuş... Ben çok zenginim, yeryüzünün halifesi benim!.. diye... “ALLÂH” sohbeti yapıp; “tanrı” kulu olarak yaşamak da ne demek ki acaba?.. Bal kavanozu yalayıp da, aç kalmak nasıl bir şey ola ki! (Okyanus Ötesinden 2)
- Musalla taşında paşalar için de söyleniyor aynı cümle: -ER kişi niyetine!. (Sistemin Seslenişi 2)
- Evet, her birim, gerçek mânâsıyla “Allâh”a kulluk hâlindedir. İnsanlar ve cinler için zaten bu, Kurân’da çok açık ve seçik vurgulanmıştır. “BEN CİNİ VE İNSİ YALNIZCA (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) KULLUK ETMELERİ İÇİN YARATTIM!” (51.Zâriyat: 56) Allâh’ın bir gaye için yarattığının, o gayeye hizmet vermemesi mümkün değildir!.. Muhaldir! Dikkat ediniz, buradaki âyette hiçbir sınırlama yoktur!.. “Müminleri kulluk etsinler diye yarattım” demiyor!.. “Sadece insanları...”da demiyor!.. (İslamın Temel Esasları)
- İslâm inancına göre, kişinin muhatabı Allâh’tır; Rasûlullâh’tır! Bunların dışında inancını kimseye ispatlama mecburiyeti yoktur!.. Kişi inanır veya inanmaz, bunun sonuçlarını da ölüm ötesi yaşamda görür!.. Çünkü bu dünya zorlama değil, “TEKLİF” dünyasıdır! Kimsenin başkalarını herhangi bir konuda inanmaya zorlama hakkı yoktur!.. Nitekim aşağıdaki âyette bu konuya açıklık getirilmiştir: “‘DİN’de (Allâh yaratısı sistem ve düzeni {Sünnetullâh} kabul konusunda) zorlama yoktur!..” (2.Bakara: 256) Ne var ki Kur’ân-ı Kerîm’in bu açık hükmünü ifade eden âyet, birçok müslüman olduğunu ifade eden kişi tarafından benimsenmemekte; çeşitli mantık oyunlarıyla insanlara zorla-baskıyla İslâm önerileri uygulattırılmak istenmektedir... Yani, insanlar, inanmadıkları şeyi yapmaya zorlanarak, “münafık-ikiyüzlü” hâle getirilmektedirler! Oysa, yaşadığımız dünya “TEKLİF-ÖNERİ” dünyasıdır; “İMAN EDEN” imanının gereğini “iman”ı kadarıyla yapar; “iman”ı olmayan da dilediği gibi yaşar ve ölüm ötesinde de bunun sonuçlarına katlanır! “CEZA” yani yapılan veya yapılmayanın karşılığı, ölüm ötesinde ALLÂH sistemi içinde alınacaktır! (İslamın Temel Esasları)
- "Zerre küllün aynasıdır." (Allah İlminden Yansımalarla Kur'an-ı Kerim Çözümü)
- Bilinen madde dünyasını ötesinde, bilinmeyen ve idrakın kavrayamayacağı kadar muazzam bir madde ötesi boyut mevcuttur... (Ruh İnsan Cin)