diorex
sampiyon

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens - Yuval Noah Harari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kimin eseri? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabının yazarı kimdir? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens konusu ve anafikri nedir? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı ne anlatıyor? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF indirme linki var mı? Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabının yazarı Yuval Noah Harari kimdir? İşte Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.10.2022 05:00
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens - Yuval Noah Harari Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yuval Noah Harari

Çevirmen: Ertuğrul Genç

Orijinal Adı: קיצור תולדות האנושות‎,

Yayın Evi: Kolektif Kitap

İSBN: 9786055029357

Sayfa Sayısı: 412

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?

- Para neden herkesin güvendiği tek şey?

- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?

- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

- Geleceğin dini bilim mi?

- İnsanların miadı çoktan doldu mu?

100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadeceHomo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?

Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim’le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor.

İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30’dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright’ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

“Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor. Çok seveceksiniz!”

Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik’in yazarı

“Harari’nin eseri kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirler ve şaşırtıcı gerçeklerle bezeli.”

John Gray, Financial Times

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamak için sebebiniz varsa her şeyle baş edebilirsiniz.(Nietzsche)
  • İnsan bilincinin hizmetçisi olarak doğan yazı, giderek insanın sahibi haline geldi.
  • Tarihin en kesin yasalarından biri de şudur: Lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır.
  • Aynı tanrıya inanmayan ve aynı krala itaat etmeyen insanlar seve seve aynı parayı kullanıyorlar.
  • Yaşamak için bir sebebiniz varsa herşeyle baş edebilirsiniz. Anlamlı bir hayat, zorluklar içinde geçse de son derece tatmin edici olabilir, buna karşılık anlamsız bir hayat da ne kadar konforlu olursa olsun korkunç olabilir.
  • Para parayı , fakirlik de fakirliği çeker. Eğitim daha fazla eğitimi, cehalet daha fazla cehaleti doğurur."
  • Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslında daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.
  • Biz buğdayı evcilleştirmedik, buğday bizi evcilleştirdi.

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabı, okurken içinde konular hakkında belgesel veya araştırma yaparsanız,size çok büyük katkısı olacaktır. Herkitap da hemen hemen içinde geçen konular hakkında belgesel veya araştırma yaparak okurum. Bu sayede kitabın bana vermek istediğinden daha fazla bilgi veya konu hakkında fikir sahibi olur ve öğrenirim. Kısacası size ufak bir tavsiye :) Kitap İnsanlık tarihinin evrimini bu aşamalarda anlatıyor. 1-Bilişsel devrim 2-Tarım devrimi 3-İnsanlığın birleşmesi 4-Bilim devrimi Kitap, Bu aşamalarda insanlık tarihini, değişen tüm koşulları ve yapıları ile, bize çok sade ve akıcı şekilde olayları anlatmaktadır. En vurucu noktalarında biri ise bence, türlerimiz arasında nasıl oldu da, biz türümüzün devamını koruyarak bu zaman kadar geldik. Dönemleri anlatırken o dönem içerisinde evrimleşme sürecimizi ve bu sürecimiz doğrultusunda çevre faktörlerinin değişimini (Doğanın insan üzerine veya insanın doğa üzerine etkilerini) anlatmaktadır. Hatta sapiensler in evrimleşirken ekolojik sistemin büyük kısmını nasıl yok ettiklerini de gözler önüne seriyor. Sadece kitap bunlardan ibarette değil, gelişim, gerçek bir ilerleyiş mi yoksa tam tersine bir gerileme mi ? bu sorunun cevabını da arıyor. Genel temaya baktığımızda ise, ırk, din ,toplum içinde cinsiyetlere bakış açısı, sınırlar, iletişim, kanunlar, ülkeler, kültürler, sanayi devrimi, para, banka vb. ve kabul gördüğümüz ne varsa nasıl oluştu, oluşum süreçleri ne şekilde oldu, etkileri ve sebepleri hatta sonuçları nelerdi, hepsinin cevabını bulabilirsiniz. Aslında kendinize ara ara sorduğunuz tüm soruların cevabını da bir nevi kitap açıklıyor. Aynı zamanda, insanlık tarihinde örnek olarak avcı toplayıcı dönemden , yerleşik hayata (Tarım Devrimi) ,Tarımdan da, Bilim devrimine olan süreçte değişen alışkanlıklarımızın, değişen sosyal yapımızın, hatta değişen fiziksel (refleks, güç, sağlık, alışkanlıklarımız) yapılarımızı da çok güzel şekilde ortaya koyuyor. Elbette başka kaynaklarda bulamayacağınız böyle çok aykırı şeylerden bahsetmiyor, fakat bunları bir bütün içinde ve birbiri arasında olan bağlantıları birbirine incelikle bağlayarak anlatması takdire değer bir şey. İnsan başlangıçtan bu yana neleri nasıl yaptı ? işte bağlantılar ile bu olaylar silsilesini anlatıyor. Kitap da, yer yer dünü, bugün ile kıyasladığı içinde, oldukça akıcı bir halde ve değişik pencerelerden gözlemler yapabilmemize olanak sağlıyor. Kitabın önemli bir tarafı da okuduktan sonra veya okurken kendi çıkarımlarınızı da yürüte bilmemiz. Kendi çerçevemde anlamlandırdıklarım. Bende asıl etki yaratan kısım ise, Bizler insanlık tarihi ilerledikçe yaşam koşullarımızın (Sağlık, yaşam standartları, gelişim, sosyal çevre vb.) arttığını, yükseldiğini düşünsek de tamamen ilerleme yaşadığımız söylenemez, bazı noktalarda, bazı değerlerimizi de kaybediyoruz. Mesela sanayi devriminin yararları hep ön plandayken zararlarını da görmek gerekiyor. Asıl soru, insanlık için bu gün ilerleme olarak dediğimiz zaman çerçevesi, gerçekten bizi daha refah bir zamana mı getirdi ? veya şu şekilde de sorabiliriz, Bilişsel devrimden, Tarım devrimine geçtiğimiz de Tarımdan da, Bilim devrime geldiğimizde şartlar daha mı iyi oldu ? İnsanlık Tarihi ilerledikçe, doğaya insanın hükmettiği bilinen bir şeydi. Fakat kitap bu noktada dur diyor, her noktada kazançlı olmayabiliriz. Biz doğal yaşamdan uzaklaştıkça doğaya karşı olan bilgimiz ve fiziki yapımız gittikçe doğadan uzaklaştı. Örnek olarak, tarım devriminde bir çifçinin hasadı doğal afet ile yok olduğunda kıtlık yaşanırdı, fakat avcı toplayıcıda besin alışkanlıklarımız daha geniş olduğu için, bu durumdan çok etkilenmezdik. Bir diğer örnek ise, deprem olduğunda avcı toplayıcı bundan daha az etkilenirdi, salgın hastalıklar daha azdı, hatta stres ve psikolojik bunalımlar dahi daha azdı, ödenmesi gereken bir fatura ev kirası derdi yoktu. Yerleşik hayat ve sonrasında Bilimsel devrim ile ilerlediğimizi zannederken tam tersine gelişen olaylarda oldu. Teknolojinin getirdiği yararları elbette göz ardı etmemek gerek fakat zararlarını da görmezden gelemeyiz. Hatta zaman geçtikçe, ihtiyaçlarımız arttıkça sosyal toplumdaki statüler arası fark arttı, örnek olarak, pahalı telefon, iyi giyim, lüks yaşam, belli takım eksiklikler sebebiyle, psikolojik ve sosyal sorunlarımız daha çok ortaya çıkmaya başladı. Toplumdaki ihtiyaç çeşitliliği ve statülerimiz bizi daha çok çalışmaya ve hırsa itti. Bir zamanlar lüks olarak gördüğümüz şeyler bugün onlarsız yapamayacağımız şeyler haline geldi. Bugün ülkelerdeki nüfuslar da, diyetlere harcanan para aç insanların beslemeye yetecek paradan daha fazla bir hal almış durumdadır. Peki fazla besin, üretimindeki ilerleyen gelişimlere bu durumu da başarı olarak sayabilir miyiz ? Evet üretim eskiye oranla arttı, peki kime daha çok arttı, bir yer yükselirken bir yer alçalması bu bir ilerleme midir ? Ortaçağ Avrupa'sında, aristokratlar paralarını lüks yaşama harcarken, köylüler paralarını biriktirip tutumlu yaşardı, şimdi ise zenginler yatırım ve tutumluluk ile büyürken, daha az gelirli insanlar borca girerek hiç ihtiyacı olmayan şeyler almaktadır. Toplumsal yaşam değişti gene aynı soru ile karşılaşmaktayız kimin için ? İnsanlık gitgide yaşamın, doğanın ve keşfetme arzusunun tüm güzelliklerini kaçırmaya başladı. Çünkü, günümüzün neredeyse yarısını, bitmek bilmeyen ihtiyaçlarımız için sadece makine başında çalışmak ile geçiriyoruz. Kısa insan ömrü, bu şekilde keşfetme arzusundan ve doğanın mucizelerinden uzak heba oluyor mu ? Eskiden toplumsal olaylar (savaşlar, salgın hastalıklar vb.) daha küçük grupları etkilerken, şimdi ise daha büyük kitleleri etkilemektedir. Çünkü bir ülke başka bir ülkeye savaş açtığında milyonlarca nüfus bu yükün altına girmiş oluyor. Bu durum yerleşik hayata geçmeden önce daha az tahribat ve ölümle sonuçlanıyordu. Salgın hastalıklara örnek verecek olursak, eskiye göre yayılım hızı şuan da daha fazla durumdadır. Çünkü nüfus artmış ve insanlar kitleler halinde yaşamaktadır. Bir diğer durum ise kıtlık, tarım devrimi ile besin yelpazemiz oldukça daraldı, artık ne bulursak yemiyorduk ve haliyle aldığımız vitamin çeşitliliği, yüksek protein vb. gibi yararlı şeyler de vücudumuza girmiyordu. Burada 2 sorun ortaya Doğanın, ekinlerimize yaptığı müdahale ile hasadımız yok olduğunda veya savaş durumda, daralmış besin yelpazemiz sebebiyle, yerleşik bölgede kıtlık yaşanıyordu. 2. durum ise daha az Bir diğer sorun ise, besin çeşitliliği sebebiyle vücudumuza giren besin değerleri azaldığı için eskisi kadar sağlam yapılarda değildik. insanlık dünyaya yayıldıkça, tüm çevreyi tüm ekolojiyi de değiştirdi. Avcı toplayıcılar, yüzlerce kilometrekarelik topraklarda yaşardı. Tepeleri, dereleri, ağaçları ve gökyüzüyle beraber evleri tüm araziydi. Sonra ne oldu ? zamanla insanların hayal gücü olarak sınırlar çizildi. Bizler o sınırlar içersin de tıkılıp kaldık. Özellik ev kavramı bizi daha çok ben merkezi yaratıp, bizi daha da sınırladı. Hatta gitgide aramızdaki iş birliği, baskı ve sömürüye dayanmaya başladı. Çifciler artık besinleri kendileri için değil, toprak sahipleri için üretmeye başladı. Elbette her anlamda koşullarımızın kötü olduğundan söz edemeyiz, Bunu değerlendirmekte biraz daha derin düşünme ile okura bırakılmış gibi. Gelişim sürecini, birbirine bağlı olduğunu şöyle açıklayabilirim. Toplumlaşma oluştukça, kalabalık kitleler halinde yaşamaya başladık ve bu kadar insanı, bir düzen içinde yaşaması zorlaştı. İnsanın, hayal gücü çalıştı ve Kanunlar, Dinler, Krallıklar kurmaya başlayıp bu düzeni sağlamak zorunda kalındı. Hatta Din olarak bir örnek verilmek için kitap da geçen şu söze bakalım. Voltaire Tanrı hakkında, ''Tanrı yoktur ama bunu sakın hizmetkarıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür'' demiştir. Kısacası bu insanın hayal gücü olan düzenler, toplumu bir düzene sokuyor ve düzen için yaşamasını sağlıyordu. Bu hayali düzenleri korumakta oldukça zordu, bunun için şiddet ve zorlama gerekti. Ordular, polis kuvvetleri, mahkemeler hapishaneler, insanların bu hayali düzenlere uygun davranması için çalışmaya başladılar. Ben ise kendi fikrim olarak, evet toplumda belli düzeni korumak için bu tür kurum veya oluşumlara vb. inanmamız gerektiğini düşünüyorum. En çok kafamda oluşan düşüncelerden biride keşfetme arzusu oldu. Bu yüzden bunu biraz daha açmak istiyorum. Avcı toplayıcıda, bireysellik daha ön planda olduğundan ve sürekli yaşam ile iç içe olunduğundan insanın keşfetme arzusu ve öğrenme merakı daha fazlaydı, şimdi ise herkes bir başkasının bilgisine güvenerek yaşıyor. Bunun sebebi kollektif yaşama adapte olmamız ve başkalarının bilgilerine güvenerek, keşfetme arzumuzun körelmesi. Kısacası eski insanlar, karıştıkları sorunları kendileri çözerken, şimdi biz bunu bir başkasından bekliyoruz. Daha da sıkmadan genel olarak şunu söyleyebilirim, Kısacası insanlar evrimleşti ve düzen değişti, düzen değiştikçe ihtiyaçlar değişti ve tekrar insanlar evrimleşti. Bu döngü sürekli devam etti. Kitap bu noktada, bu gün kabul gördüğümüz her şeyin, insanın bir hayal ürünü olduğunu da çok güzel bir şekilde anlatıyor. İnsan hayal kurdu, düşündü ortaya bir şeyler çıkardı, çıkan şey başka bir şeyi beraberinde oluşturdu, oluşan şey bir diğer şeylerin habercisi oldu ve bu oluşum süreci böylece devam etti ve ediyor. Bu zararımıza mı yoksa yararımıza mı olan bir şey mi elbette bunu zaman gösterecek. Peki DNA’mız veya genetik yapımız, bu değişimlere uygun muydu ? birde bunu sormak gerek. Kitabın son bölümlerinde ise, insanlığın bugünden daha ilerisini anlatıyor. Bu kısım beni oldukça düşündürdü. Üst kısımlarda bahsettiğim gibi sınırsız evrimleşme ve ilerleme içindeyiz. Bugün artık DNA ve genetik üzerine bir çok deney yapılabiliyor. Daha insan doğmadan önce bir kaç hastalığının tedavisi mümkün veya bir kaza sonu kaybettiğimiz kolumuz yerine yapay bir kol yapılıyor ve bu beyin ile komut verilerek hareket ettirile biliyor. Hayvanlar üzerine yapılan deneyler ile klonlama gerçekleşti. Bunun gibi bir çok örnek var. Peki yarın için ölmüş birinin beynini, bir bilgisayara entegre edip tekrardan hayatta var edebilirler mi ? veya DNA ve genetik üzerinde belli uygulamalar yapıp, süper zeki veya gelişmiş kas yapılı süper güçlü insanlar ? Yakın zamanda Sibirya'da donmuş halde bulunan eski mamutların genom haritası çıkarıldı. Bir filin yumurta hücresini alıp DNA'sını yeniden üretilmiş bir mamut DNA'sıyla değiştirerek yumurtayı tekrar bir filin rahmine koymayı planlıyorlarmış. Kısa bir zamanda böylelikle bin yıl aradan sonra tekrardan mamut dünyaya gelecekmiş. Bildiğini üzere, insanlık tarihinde diğer türlerimizden hayatta sadece biz kaldık. En son kuzenlerimiz Neanderteller bile zamanla yok oldular. Fakat şimdi çalışmalara göre tekrardan onları hayata, mamutlarda yapılan çalışma gibi bir çalışma ile getire bilinmesi mümkün mü ? Peki ya bizlerde ilk insanlık tarihindeki diğer türlerimiz gibi zamanla tarihe karışırsak ve ortaya tekrar yeni süper insan türü çıkarsa ? o zaman yaşam acaba nasıl olur ? İnsan genomu üzerinde yapılan çalışmalarla insanların ömrünü uzatmayı ve de nihai olarak insanlara ölümsüzlüğün yolunu açmayı hedeflemiş olan Gılgamış projesi, durmaksızın devam ediyor... Elbette bu süreç etkileri sadece bununla sınırlı değil, en başta da söylediğim gibi kendi gözlemlerinizi olaya dahil ettiğinizde, bu süreç etkileri daha da artıyor. Not İncelemem biraz uzun oldu, kitaptan okuyup öğrendiklerimi genel hatları ile anlatmaya incelemeye çalıştım. Kitap sadece bunlar ile sınırlı değil, okuduğunuzda daha fazla bakış açısı ve bilgi ile karşılaşacaksınız. Kitabın tamamına katıldığımı söyleyemem, fakat iyi ki okumuşum diyebilirim. Kitabı çok severek okudum. Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar dilerim. (Ege)

Bir Müslümanın Gözünden Evrim Teorisi: YouTube kitap kanalımda Yuval Noah Harari'nin kitapları için hazırladığım okuma rehberini izleyebilirsiniz: https://youtu.be/8wVLBr6aIg0 "Yaşamak için bir sebebiniz varsa her şeyle baş edebilirsiniz." Friedrich Nietzsche Şimdi, başlığı gördün ve geldin. Bu yazının içeriğinde haliyle neler olacak diye merak ediyorsun. Hatta belki bir ateistsin ve bu yazıda geçen evrim ile ilgili düşüncelerin bir hatasını bulabilmek için ısrarla okumaya devam edeceksin. Belki de bir teistsin ve üstüne ayetler atılmasını, ayetler var ayetler!!!11 denmesini isteyeceksin. Eğer gerçekten bunları okumak istiyorsan, bunu başkaları benden çok daha iyi yapmıştır ve yapıyordur, emin olabilirsin. Öncelikle bu çağda gerizekalı olmak çok kolay. Bence Tanrı'nın varlığına inanmak ya da inanmamak bir gerizekalılık göstergesi değildir. Tam tersine, Tanrı'nın varlığına inanan ya da inanmayan insanları gerizekalı olarak göstermeye çalışan insanlar gerizekalıdır. Nasıl? Gerizekalıception oldu değil mi böyle de, neyse... Biz konumuza geri dönelim. Elimizde iki konu var, bunlardan birisi bilim, diğeri de din. Bunlar hakkında size detaylı yorum yapabilecek kapasiteyi kendimde göremiyorum. Yani bu konuların uzmanı değilim. Evrimsel biyologlar, ilahiyatçılar ve bu konunun eğitimini alanlar zaten size yeterince bilgi sağlayabilir bu konuda. Fakat sadece inandığım ve kabul ettiğim bazı çerçeveler var. Biz de zaten bu sitede bunun için yok muyuz? Farklı çerçevelerden bakıp başka bakış açılarını görebilmek ve düşünce yelpazemizi genişletebilmek için... O zaman başlıyorum. Aslında ne bilimin ne de dinin birbirinin doktrinlerini çürütmeye niyeti var diye düşünüyorum. Bu ikisi de zamanında kozmik ve fizik dünyası hakkında araştırmalar yapıp da bu çalışmalarını yapmaya onu teşvik edenin Allah ve Kur'an olmasını belirten İbn-i Heysem gibi aynı elimizde tuttuğumuz iki adet kelime gibi. Bilim, bir gözlemden sonra yapılan bir diğer gözlemin önceki gözlemi yanlışlayabileceği, geçici olup zamanla sınırlı olan ve değişime bağlı ilerleyen bir dal olduğu için güzeldir zaten. Din ise değişmeyen sürekli bir olgudur, zamandan bağımsızdır ve sürekli, sonsuz bir bilgidir. Örnek verecek olursam; annemizin bize yaptığı bir kek düşünürsek, bilimi bu kekin "nasıl" yapıldığıyla, içindeki bileşenleri, kaç derecede pişirilip, pişirme süresinin ne kadar sürdüğünü belirtmesiyle açıklayabiliriz. Fakat bilim "neden" sorusuna bir çalışma alanı olup çerçevesi ve metodu olduğundan dolayı cevap vermez. Annemin keki neden yaptığını bilimle açıklayamam. Peki, bilim bunu açıklamak ister mi zaten? Hayır kardeşim, sana pilot kalemle Allah'ı kanıtlamayacağım, dur. yazar/yuval-noah-harari'ye göre bu sorunun cevabı hayır. Hatta zaten onun da dediği üzere "Evrimin amacı yoktur." (s. 153) Hatta yine onun da dediği üzere "İnsanlar belirli bir amacı olmayan ve körlemesine ilerleyen evrimsel süreçlerin sonucudur. (...)" (s. 382) Peki, Sapiens yani insan bunun neresinde? Evrime göre amacı olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak bir dünyaya, amacı olan şeyler bırakabilmek isteyen bir türdür Sapiens. "Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır." Montaigne "Bir amaç ve içinde bu amaca ulaşma isteği olmadan hiç kimse yaşayamaz." Dostoyevski Evet, evrim teorisine biraz edebiyat gözüyle bakıyoruz gördüğünüz gibi. Ama mantıken düşünecek olursanız, teist ve yaradılış yanlısı insanlar Dostoyevski'yi Allah'ın yarattığını düşünürken, evrim teorisi yanlısı insanlar da Dostoyevski'nin atasının, 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika'da Güney Maymunu anlamına gelen bir maymun cinsinden evrimleştiğini düşünüyor. Belki Montaigne, Darwin'in doğumuna yetişememişti fakat Dostoyevski, Darwin ile aynı çağda yaşadı. Yaşamda tutunma pahasına dünya yaşamı için bu ürünlerini verdi ve göçtü gitti. Acaba Dostoyevski evrimi "kabul ediyor muydu?" Farkındaysanız, kabul etmek eylemini kullandım. Şimdi bu konuya geçelim. Evrim teorisi bilimdir, buna inanmazsınız, kabul edersiniz veya etmezsiniz, bu sizin tercihiniz. Din ise bir inançtır, buna da inanırsınız ya da inanmazsınız, bu da yine sizin tercihiniz. Mesela geçen İhsan Oktay Anar'ın dediği bir cümle vardı ya : "Ben inanmayı değil, bilmeyi tercih ederim." Etsin kardeşim, bundan bize ne? İncelemenin başlarında dediğim konu olan bilim ve dinin konusu bu. Alanında uzman kişiler zaten konuşuyor, ama şunu da söyleyeyim... Bir inanç da bilgisiz olmamalıdır, eğer bilgisiz bir inanç varsa orada körü körünelik de vardır. Bir şeye inanıyorsan da inanmıyorsan da altında mantıklı nedenlerin olsun. Mesela ben evrim teorisindeki tesadüfün birbiri ardınca gelen tesadüflerin bir araya gelip tesadüfleri oluşturmasını kabul etmiyorum. Zaten bilim de salt rastgelelikle ilerlemez fakat sonuçta evrimin altyapısında amaçsızlık ve rastgelelik vardır. Evrim, amaçsız olmasıyla evrimdir. Yine de evrim teorisi meraklıları için geçen gün evrimsel biyolog Ergi Deniz Özsoy'un Twitter'da yayınladığı kitap listesini paylaşmak istiyorum burada: 1-Evrim Nedir? -Ernst Mayr 2-Evrim Neden Gerçektir? -Jerry A. Coyne 3-Üçlü Sarmal -Richard Lewontin 4-Biyoloji Budur- Ernst Mayr 5-Atalarımızın Hikayesi -Richard Dawkins 6-Evrim: Çok Kısa Bir Başlangıç(baskıda)- Brain ve Deborah Charlesworth 7- Evrim mi Yaratılışçılık mı? - Eugenie Scott 8-Evrim: İnsanın Kökenini Çözme Hikayesi -Tamer Kaya 9-Evrim Kuramı ve Mekanizmaları - Çağrı Mert Bakırcı 10-Evrimsel Biyoloji Yazıları - Ergi Deniz Özsoy Bunlarla birlikte bence bütün kutsal kitapları da okumalısın, en azından Avesta, Tevrat, İncil, Zebur, Kur'an-ı Kerim gibi kutsal kitapları kesinlikle okumalısın. Bunun yanısıra teizm görüşüne bağlı ilerleyen Hay bin Yakzan, Dine Karşı Din, Hakikatin İzinde gibi kitapları ve panteist filozof Spinoza'nın Etika kitabını öneririm. Kimsenin sizi bir şeye inandığınız için, bir şeyi kabul ettiğiniz için gerizekalı olarak etiketlemesine izin vermeyin. Pek çok konuda uzman değiliz ve yapacağımız tek şey o alanda uzman olan insanların görüşlerini okuyup belki de onlarla birlikte yolumuzu çizmek. Bu isterseniz amaçsız ve körlemesine ilerleyen bir evrim yolu da olabilir. İsterseniz de hayatınıza anlam ve mana katmak için daha manevi yollar tercih edebilirsiniz, bu tamamen size kalmış. Sadece şunu bilin, bugüne kadarki pek çok bilim adamı da ateistti ve bu dünyaya bir şeyler bırakmak için savaştı. Bu dünyanın daha iyi kalabilmesi ve daha uzun yaşayabilmesi için hayat kalitelerimizi yükseltecek icatlar yaptılar. O zaman bir de siz hangi kitabı okuyun biliyor musunuz? kitap/islamda-bilimin-yukselisi-ve-cokusu--32495 kitap/hayvanlardan-tanrilara-sapiens--29637 kitabı da bunları anlatıyor zaten. Bu noktada size de bu soruları sormam gerek... İnsan türü nereden geldi ve nereye gidiyor? Bu gidişin sonu nereye varacak? Avcı ve toplayıcı olarak başladığımız hayatlarımızda yoksa biz insanlar mı avlanıp toplanacağız? Salt daha tembel olabilmeniz için hayatınıza eklenen kolaylıklar olan icatları ne kadar yerinde kullanabiliyoruz? Başta ayet paylaşmayacağım demiştim fakat İnşirah Suresi 7. ayeti bence her dinden, her inançtan, herhangi bir bilgiyi kabul eden insanlara yöneltebiliriz: "O hâlde boş kaldığın zaman, hemen (başka bir işe giriş) yorul!" Einstein da boş kaldığı zaman yoruldu. Nietzsche de boş kaldığı zaman kafasını yordu, Tanrı düşüncesini öldürdü. Ama en azından yoruldu ve çalıştı! Darwin de boş kaldığı zaman yoruldu ve Galapagos adasına giden ekipte yer aldı, belki bu dünyaya farklı bir düşünce ekleyeceğini düşünüyordu ve başardı da. Daha pek çok yorulan kişi var, bunların arasında da zamanın büyük bölümüne hakimlik kurmuş olan Bereketli Hilal bölgesinin hükümdarlığının yavaş yavaş ellerinden gitmesine sebep olan değişim, Coğrafi Keşifler var. Belki de Cortes ya da Pizarro, Aztekler ya da İnkaları işgal etmeye gitmeseydi şu an Amerika adlı bir kıtayı tanımıyor olabilirdik... O yüzden sen şu kitabı da oku bence: kitap/tufek-mikrop-ve-celik--124991 İnsan, tanınması gereken ilk coğrafyaydı. Biz ise onu en sona bırakıyoruz. Bu yazıyı okuyan sen, hangi inançtan olursan ol ve hangi düşünceyi savunursan savun... İnsan türünün bu freni boşalmış haliyle gidişine hangi bireysel çözümlerle engel olabiliyorsun? Yoksa sen de mi amaçsızlık ve rastgelelik akımına kapılıyorsun? E o zaman neden Tanrı'ya inanmayan bilim adamları da her şey amaçsız yaaauu bırakalım gitsin deyip her şeyi koyvermedi? Benim kendi çapımdaki bireysel çözümüm köy okullarına kitap hediye etmek mesela, hayatımı buna göre çizeceğim ve muhtemelen de 70 80 yaşına kadar yaşayabilirsem 14,5 milyar yıllık evrende küçücük bir noktaya değmiş gibi sayacağım kendimi. Bireysel çözümlerin ve çalışmanın dini, dili, ırkı yoktur, bunu sen kendi başına da yapabilirsin. Cehaletimizi kabul edelim, "Bilmiyorum" demeyi öğrenelim ve bu bilmemezlik bize yeni bilgilerin kapısını açsın. Her görüşten kitap okuyalım, kitap ırkçısı olmayalım, bir Müslüman iken evrim teorisi kitapları ya da bir evrimsel biyolog, evrim teorisi savunucusu bir ateistken de teizm kitapları okuyalım. Karşıt görüşleri bilelim, bilelim ki Türkiye adı verilen bu simülasyonda bir ortamda görüşlerimizi sakince ve mantıklı nedenlerle birlikte sunabilelim. Anlaşılması zor olan bir şey söylemedim değil mi? (Oğuz Aktürk)

Homo Sapiens ... Neden ekolojik bir seri katile dönüştü ? Para neden herkesin güvendiği tek şey? Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen? Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar? Geleceğin dini bilim mi? İnsanların miadı çoktan doldu mu? 100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? Sorularının cevaplarını mantıklı bir şekilde alacağınız bir kitaptı. Çok beğendim kesinlikle tavsiye ederim, umarım sizler de kısa sürede okuyabilirsiniz. (Dağlar Kızı Reyhan)

Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF indirme linki var mı?

Yuval Noah Harari - Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yuval Noah Harari Kimdir?

Uluslararası çok satanlar listesine girmeyi başaran Profesör, Harari, Hayvanlardan Tanrılara adlı kolektif inceleme kitabının yazarıdır. 2002 yılında doktorasını Oxford'da tamamlayan tarihçinin uzmanlık alanı Dünya Tarihidir. 2013 yılında görev aldığı Kudüs Hebrew Üniversitesinde dünyanın bir çok yerinden gelen 80.000'den fazla öğrenciye ders vermiştir. 

 

Yuval Noah Harari Kitapları - Eserleri

  • Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
  • Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi
  • 21. Yüzyıl İçin 21 Ders
  • Yuval Noah Harari Seti
  • Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt
  • Money

Yuval Noah Harari Alıntıları - Sözleri

  • Dünya giderek daha da karmaşıklaşıyor ve insanlar ne olup bittiği hakkında ne kadar cahil olduklarını algılayamıyorlar. (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • “Bir kere söylenen yalan, yalan olarak kalır ama bin kere söylenen bir yalan hakikate dönüşür,” (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Zenginler fahiş fiyatlar ödeyerek bulabildikleri tüm gıdayı istifliyor, yoksullarsa sürüler halinde ölüyordu. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • "Ancak insanların birbirlerini "tüm yönleriyle "tanıması son derece güç." (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Yok olan, kaybolan ve unutulana. Bir araya gelen dağılmak zorundadır. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)
  • Para parayı , fakirlik de fakirliği çeker. Eğitim daha fazla eğitimi, cehalet daha fazla cehaleti doğurur." (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • İnsanlar sağlık, mutluluk ve gücün peşinde bir bir özelliklerini değiştirecekler, ta ki artık insan olmadıkları güne dek. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Mucize olsun diye dua edeceğimize yardım etmek için ne yapabiliriz diye sormalıyız. (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • İnsan bilincinin hizmetçisi olarak doğan yazı, giderek insanın sahibi haline geldi. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Biz buğdayı evcilleştirmedik, buğday bizi evcilleştirdi. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Kadın ve erkek bireyler için aslanların ve bizonun yerini bilmek yeterli değildir, asıl önemli olan kabilede kimin kimden nefret ettiğini, kimin kiminle ilişkiye girdiğini, kimin dürüst ve kimin hilebaz olduğunu bilmektir. (Yuval Noah Harari Seti)
  • "Açlık çeken çocukların özgürlüğünden söz edilemez." (21. Yüzyıl İçin 21 Ders)
  • Hayır, hayır, ben ciddiyim. Tanrılar nasıl yaratılırsa şirketler de öyle yaratılır. Önce bir hikaye anlatılır, sonra da herkesi ona inanmaya ikna edersiniz. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)
  • Biz devlete değil, devlet bize hizmet etmek için var. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Tarihin en kesin yasalarından biri de şudur: Lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Biyokimyasal sistemimiz, sağ kalmaya ve üremeye yardımcı olan davranışları haz veren duygularla ödüllendirir. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • Aynı tanrıya inanmayan ve aynı krala itaat etmeyen insanlar seve seve aynı parayı kullanıyorlar. (Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens)
  • Nesiller boyunca çeşitli tanrılara, meleklere azizlere yakarmış, sayılamayacak kadar çok alet, kurum ve sosyal yapı icat etmiş olsa da insanlık yine de açlık, hastalık ve şiddet yüzünden kitleler halinde ölmeye devam etmiştir. (Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi)
  • The Indians had such a strong confidence in the denarius and the image of the emperor that when local rulers struck coins of their own they closely imitated the denarius, down to the portrait of the Roman emperor! The name 'denarius' became a generic name for coins. Muslim caliphs Arabicised this name and issued 'dinars'. The dinar. (Money)
  • Belki de atalarımızın Neandertalleri yok etmesinin nedeni tam da budur. Görmezden gelinemeyecek kadar bize benziyorlardı, ama hoş görülemeyecek kadar da farklıydılar. (Sapiens Grafik Tarih 1. Cilt)

Yorum Yaz