Hangi Sol - Attila İlhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hangi Sol kimin eseri? Hangi Sol kitabının yazarı kimdir? Hangi Sol konusu ve anafikri nedir? Hangi Sol kitabı ne anlatıyor? Hangi Sol PDF indirme linki var mı? Hangi Sol kitabının yazarı Attila İlhan kimdir? İşte Hangi Sol kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Attila İlhan
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789754584608
Sayfa Sayısı: 317
Hangi Sol Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Siyasal konularda yazmaya başlayınca, o zamana kadar, benden yalnız şiir ya da roman okumaya alışmış yeni kuşağın çiçeği burnunda solcuları epeyce şaşırmışlar, dediklerimi basbayağı hafife almışlardı, Türkiye ölçüsünde olduğu kadar dünya ölçüsünde de, sözlerimin bazı önemli gerçekleri taşıyabileceği kimsenin aklına gelmiyor, herkes çoktan eline geçirdiğini sandığı sosyolizm anahtarıyla, çok yakında, -belki birkaç ay sonra- devrim kapısını açacağını umuyordu.
(...) Hiçbirisinin dikkate almadığı nokta, en önemli noktaydı oysa: (...) Hem ülkenin hızla gelişmişlik yolunda olduğunu, hem de gelişmiş ülkelerde uzun süre borusunu öttürmüş diktacı sosyalizmin yeni ve özgürlükçü bir açıdan eleştirildiğini hiç hesaba katmıyorlardı."
- Attila İlhan-
Hangi Sol Alıntıları - Sözleri
- Bulgarın biri Melih Cevdet'e sizin klâsikleriniz kimlerdir diye sormuş da, o bizim klâsiklerimiz yoktur demiş. Ne bilsin fukara, Aragon'un Le fou d'Elsa'yı, yani "Elsa'nın Mecnunu" adlı eserini o klâsik saymadığımız Leylâ ile Mecnun'dan esinlenerek yazdığını: Biz atarız âlem kapar.
- 1934 ne demek? Almanya'da Nazizm, Rusya'da 'büyük temizlikler': Stalin, partiyi keyfince bürokratlaştırmak için, eski Bolşevik bellediği kim varsa, kuyruğuna bir kulp takıp ortadan kaldırtıyor.
- "Burjuvazi, evet, bu kentlerde doğmuştu, ölümüyse kendi sisteminin eseri olan bu yığın kentlerde olacak bugün.” ATTİLA İLHAN
- ... Köy Enstitüsü girişimi, köylüyü kırsal alanda tutmak gibi bir amaç ardındaydı. Sanayileşmenin getireceği şehirleşmeyi öngürmüyor, göremeyince de, Rousseau vari bir cennet köy düşünü somutlaştırmaya çalışıyordu. Köylü köyünde derebeylik zanaatlarının bir üst derecede gelişmesiyle hayatını şenlendirecek, bu arada okuma yazma öğrendiği, kültür seferberliğinden geçtiği için de, köy odasında mandolinle Mozart çalarak Avrupalılaşacaktı. Bu amacın, köylünün proletaryalaşmasını önlemek gibi nasıl bir hinoğlu hinliği gizlediğini Türkiye'de ne o zamanın, ne de bu zamanın toplumcuları anlayabilmişlerdir.
- Düzeni yıkmak için şiddeti öven kafa, şiddeti örgütlemek için elbette acımasız ve katı olacak.
- ... Atatürk'ün milyoner yetişmesini istemesi, başarmaya niyetlendiği demokratik devrimin doğal gereği; o hiçbir vakit sosyalist bir mücadele vermiyor...
- Senin proletarya diktası sandığın, gerçekte, cellat Stalin'le hempalarının cinayet şebekesi.
- Rusya gibi totaliter bir dogma düzeni yaşayan toplumlarda, onu örnek alan bütün öteki sosyalist ülkelerde de, üretim araçları tek tek kişilerin olmaktan çıkmış; sözde herkesin, aslındaysa asalak bir bürokrasi yer ve komuta eder.
- "Eşya fetişizmi, tüketim düşkünlüğü, gösteriş merakı, kişilik farklarının kaybolması, yaşantıda birörneklik vs. XX. yüzyılın son çeyreğinde, herkesin çözüm arayacağı asıl sorun!" ATTİLA İLHAN
- Önce bilinç,sonra örgüt.Bilinçlenmemiş bir toplumsal ortamda örgütün yararı olmaz,zaten yaşayamaz da pek.
- Ordu, Cumhuriyeti tehlikede görürse belki işe karışabilir, ama Anayasa’yı rafa kaldırması kendisiyle çelişmesidir, bu da onu zor durumda bırakır. Anayasa’yı uygularsa acele demokrasiye dönmesi gerekir ki o zaman müdahalenin anlamı kalmaz. Yüksek kademeyi bugün askıda tutan budur.
- Endüstrileşmiş kapitalist ülkeler, geri kalmış ülkeleri açık pazar olarak kullanabilmek için endüstrileştirmezler, onları liberal bir ekonomi düzeni içinde kendi sömürüleri için açık tutmayı yeğlerler.
- "Marks’ın sosyalizmi proletaryaya ve yalnız proletaryaya dayanır, köylüleri işin içine katan Lenin’dir."
- “Soyut gerçek olmaz, gerçek daima somuttur.” V.l. Lenin
- “Her iktidar sosyal faaliyetin dizginlerini az çok elinde tutmak ister, her iktidarın varlığı halk yığınlarını uyuşukluğa, hareket yeteneğini kaybetmeye iter. Ama komünist bir iktidardan öldürücüsü yoktur; bağımsız her hareket onu ürkütür, dümeni elinde tutmak, üstelik tek başına tutmak istediği için, kuşkuyla karşılar başka hareketleri, tehdit sayar.”
Hangi Sol İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Attila İlhan / Hangi Sol. Anılar Acılar. 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde doğdu. 11 Ekim 2005'te İstanbul'da vefat etti. İzmir'de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Karşıyaka Ortaokulu'nu bitirdi. Atatürk Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Danıştay kararıyla eğitimi sürdürme hakkını kazandı. İstanbul'da Işık Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. 6 yıl aralıklarla Paris'te yaşadı. Türkiye'ye döndü. Çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve Başyazarlığı'nı üstlendi. Ankara'da Bilgi Yayınevi Danışmanlığını yaptı. Senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullandı. Yeni Ortam, Dünya, Milliyet, Söz gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yelken ve Sanat Olayı dergilerini yönetti. Kitapla ilgili olarak arka kapağında şöyle yazıyor: sol yönelimli, sol düşünceli deyip geçeriz çokluk. Kimilerine göre sol en kötü Ülkü, kimilerine göre, en iyisi. Ama nedir sol? Günümüzde sol akımlar alabildiğine çeşitlenmiştir. Sol, çok yerde sağı bir yana itmiş bir başka solla çekişmekte ya da döğüşmekte. İşte bir sol yazar, Attila İlhan ele almış bu konuyu. Sol hareketin bir eleştirisini yapıyor çeşitli yönlerden. Sol adına düşülmüş hataları sayıyor ve kendine göre bir takım yargılara varıyor. Bu yorumun çok tartışmalara yol açacağını biliyoruz. Ne var ki bugün kargaşalık ortasında böyle tartışmaların zararından çok yararı olacağını sanıyoruz. Kendisini bir sosyalist aydın, olarak ifade eden Atilla İlhan, 1970 yılında yazmış bu eseri. Sol, sosyalizm, komünizm, sosyal demokrasi gibi kavramlarla özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin rusçu niteliğini göz önüne sererek, bir öz eleştiri yapmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, ülkemize özgü, milli bir sol aydınlanma arayışı içindedir. Yukarıya da aldığım, kitabın arka kapağındaki değerlendirmede: solun kendi içinde böyle tartışmalar yapmasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir, ama ne yazık ki Türkiye'de özellikle silahlı eylem birliğine ulaştıktan sonra tamamen rusçu bir anlayışla solun evrilişini de Attila İlhan gözlemlemek durumunda kalmıştır. Kitap 1970 yılında basılmış, sanırım 1977 yılında Kadıköy gençlik kitabevi'nden birisi satın almış. İlginç olan kısımsa üzerinden 50 yıl geçmiş olmasına rağmen, kitabın matbaadan çıkarken kesim hatası nedeniyle sayfalarının üst kısımlarının hâlâ birbirine bitişik olmasıdır. En az 100 sayfayı birbirinden ayırarak okudum. Bu şu demektir; 50 yıl önce basılmasına rağmen kitap, bugüne kadar tamamen hiç okunmamıştır. Belki de yayınevi açısından bu bir hayal kırıklığı olmalıdır. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur. (Mustafa Parlatan)
Hangi Sosyalizm?: Attila İlhan çoğu kişi tarafından yalnızca kalburüstü romanların yazarı ve şiirleriyle her şiirseverin takdirini kazanmış bir isim. Attila İlhan "Hangi" serisinde, o şiirlerin arkasındaki romantik ve duygusal bir insandan beklenmeyecek kadar siyasi ve tarihi bilgisi gösteren, gerçekçi ve objektif görüşlerini kusursuz diyalektiğiyle harmanlayarak okurların karşısına çıkıyor, onları mest ediyor. Etkileyici. Eleştirimi okuma fırsatı olmayan insanlar için kısaca belirtmek isterim ki; siyasete ve tarihe ilgi duyuyorsanız, bilgi birikiminiz hangi seviyede olursa olsun, bu kitabı mutlaka okumalısınız. Sizi mutlaka tatmin edecektir. Attila İlhan önsözünde belirttiği üzere kitabı 12 Mart'tan üç ay önce kadar yayımlamış; kitap içindeki 65-70 arası yazılarına darbe sonrasında 70-75 yazılarını ekleyerek genişletmiş. Kitap ilk sayfalarında dağınık bir biçimde dünya üzerindeki sosyalizm uygulamalarından, Türkiye'deki sosyalizm anlayışından ve siyasi baskılarından, hapis yatan yazarlarımızdan(Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Hasan İzzettin Dinamo...) bahsederek başlıyor. Sonrasında SSCB'nin uygulamış olduğu -daha doğrusu sadece isminde barındırdığı- sosyalizmi oldukça mantıklı eleştilerle okurun önüne seriyor.(Bu bölüm benim genelgeçer sabit düşüncelerimi oldukça değiştirdi.) Bolşevikler'in uygulamış olduğu sosyalizme karşı çıkan Tito, Troçkiy, Çavuşevsku, Dubçek'in karşı görüşlerinden bahsediyor. Ardından Lenin, Stalin ve Imre Nagy'nin açılamaları üzerinden size gerçek sosyalizm anlatıyor. Kitabı okumadan önceki mevcut bilginiz - sosyalizmde her yer devlete bağlı abi, devlet herkese eşit para veriyor, ne veriyorsa o! - seviyesindeyse bu bölüm size gerçekten sosyalizmin esaslarını uygulayanların örneklerinden öğretirken temel ilkelerini oluşturan Marks ve Engels'in kitaplarından örneklerle de destekliyor. Tatminkar. Sosyalizmin detaylı olarak anlatımını yaptıktan sonra bir de ülkemiz üzerinde eleştirisini yaparak bitiriyor. Bu konu başlıkları ~Mustafa Kemal ve 27 Mayıs Solculuğu ~Köy Enstitüleri eleştirisi ~İsmet İnönü.. Öz olarak bu kitap, havsalasınızı sonsuz kez genişletecek ve son sayfayı çevirdiğinizde "iyi ki" diyeceğiniz bir kitap. Siyaseti seviyorsanız mutlaka okumanızı isterim. Hangi Sağ eleştirim: gonderi/50236616 Hangi Sex eleştirim: gonderi/50576899 (ibrahim mutlu)
Türkiye'deki solun dünyadaki ve özellikle Rusya ile Fransadaki sol anlayışı ile karşılaştırılarak, aklı selim kişilerin aklında var olduğuna emin olduğum ancak dile getirilemeyen tuhaf ve çirkin bir o kadar da gereksiz Türkiyedeki solcu prototipini çekinmeden, radikal ve haklı biçimde eleştiren bir eser. Okurken büyük keyif aldım. Özellikle ergen/genç solcu!ların ne kadar işbilmezce davranıp düşüncelere, kendilerine ve topluma zarar verdikleri müthiş özetlenmiş. Yaşıyor olsaydı Atilla İlhan'ın Türkiye'nin şu anki durumu ile ilgili fikirleri ne olurdu gerçekten bilmek isterdim... (Prince Myshkin)
Hangi Sol PDF indirme linki var mı?
Attila İlhan - Hangi Sol kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hangi Sol PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Attila İlhan Kimdir?
Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.
15 Haziran 1925'te İzmir, Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi'nin birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'da mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.
Paris yılları
1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yâd ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.
Attilâ İlhan, "Kaptan" lakabının kendisine Paris yıllarında bir dönem sakal bırakması üzerine arkadaşları tarafından yakıştırıldığını belirtmiştir. Lakabın yayılmasında beş bölümden oluşan Kaptan şiiri etkili olmuştur.
İstanbul-İzmir-Paris üçgeni
1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul-İzmir-Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.
Sanatta Çok Yönlülük
1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı.
İstanbul'a dönüş
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri döndü.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.
İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).
Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul ve İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde inceleniyordu.
Hazırlık ve arayış dönemi
Romanda "hazırlık ve arayış dönemi" diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki Batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda ön yargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için şunları söylemiştir: "Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."
Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.
Olgunluk dönemi
Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir – ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşe başlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden her biri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.
Ölümü
Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı. Tiyatro ve sinema sanatçıları Çolpan İlhan'ın ağabeyi ve Kerem Alışık'ın dayısıdır.
2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Tutuklunun Günlüğü ile, 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile, vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Attilâ_İlhan
Attila İlhan Kitapları - Eserleri
- Ben Sana Mecburum
- Ayrılık Sevdaya Dahil
- Sisler Bulvarı
- Kimi Sevsem Sensin
- Elde Var Hüzün
- Yağmur Kaçağı
- Böyle Bir Sevmek
- Yasak Sevişmek
- Duvar
- Hangi Atatürk
- Belâ Çiçeği
- Tutuklunun Günlüğü
- Sokaktaki Adam
- Korkunun Krallığı
- Bir Avuç Kıvılcım
- Hangi Batı
- Fena Halde Leman
- Kurtlar Sofrası
- Gazi Paşa
- O Sarışın Kurt
- Hangi Sol
- Bıçağın Ucu
- Hangi Laiklik
- Zenciler Birbirine Benzemez
- Allahın Süngüleri
- Hangi Edebiyat
- Sırtlan Payı
- Batı'nın Deli Gömleği
- Hangi Sağ
- Dersaadet'te Sabah Ezanları
- Abbas Yolcu
- Yaraya Tuz Basmak
- Hangi Seks
- Hangi Küreselleşme
- O Karanlıkta Biz
- Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
- Kadınlar Savaşı
- Haco Hanım Vay
- Aydınlar Savaşı
- Bir Sap Kırmızı Karanfil
- Bir Millet Uyanıyor! 1
- Faşizmin Ayak Sesleri
- Yengecin Kıskacı
- Sağım Solum Sobe
- Sosyalizm Asıl Şimdi
- Ulusal Kültür Savaşı
- Yıldız, Hilâl ve Kalpak
- Sultan Galiyef - Avrasya'da Dolaşan Hayalet
- İkinci Yeni Savaşı
- Gerçekçilik Savaşı
- Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı
- Ufkun Arkasını Görebilmek
- İntibah Başladı
- Dönek Bereketi
- Denemeler
Attila İlhan Alıntıları - Sözleri
- Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır. (Hangi Atatürk)
- Âdeta ilk temâşasında hayret ve dehşete düştüğü bir cinematoraphe filmini, tekrardan, bambaşka şerait altında seyretmekte, lâkin eski heyecanı bulamamaktadır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- İster öyle gezer, ister böyle! Diyeceksiniz ki ama bu bir ‘imanın’ belirtisidir; iyi de, o ‘iman’ o genç kızla Tanrı’sı arasında bir şey biz ona karışamayız, çünkü laiklik aslında bu demektir. (Ulusal Kültür Savaşı)
- 'Hatıra defteri'nin başka bir sayfası, başka bir günü uyandıracaktır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- kalbin neden durmuş rüzgarı kesilmiş değirmen gibi (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- Yalnızlık bana dokunuyordu (Bir Avuç Kıvılcım)
- Yorgun kadınlar içtik yalnızlıktan uğuldayan tuzlu kan gibi. (Elde Var Hüzün)
- ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım (Sisler Bulvarı)
- Ne diye Azrailde mantık arıyoruz? Ölmek, bir sıra işi olmaktan ziyade, bir tesadüf işi. Fakat ölüm, ölenden fazla kalanın... (Kurtlar Sofrası)
- "... Türk aydınları 'akılcı kuşku' nedir bilmezler, kör değneğini bellemiş gibi bir adamın ya da saplantının ardına takılırlar taa gerçeklerin acımasız dürtüsü onları eşekten düşürünceye kadar..." (Aydınlar Savaşı)
- Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız. (Korkunun Krallığı)
- (...)doğa kendisi değişiyor, bu değişme toplumu değiştiriyor, toplum doğayı değiştiriyor, bu değişme sırasında kendi değişiyor, insanlar toplumu değiştiriyor,tarihi yapıyorlar, bu arada kendileri de değişiyor. (İkinci Yeni Savaşı)
- Cebimizde metelik yokmuş. Terk edilmiş bir köpek yavrusu gibi açmışız. Herkes bizi hor görmüştür: — Adam sen de, diye düşünürüz, adam sen de! Yarın elbette huzur-u mahşerde...(!) (Zenciler Birbirine Benzemez)
- sanki ölüm yoktur zulüm yoktur dünyada sanki bir rüzgar gibi ferah yaşamaktayız sema tertemiz henüz yıkanmış caddeler batan güneşe karşı seninle baş başayız. (Duvar)
- “Millet, kadın ve erkek denilen iki cinsten mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de, kütlenin yarısı zincirlerle toprağa bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” (Ulusal Kültür Savaşı)
- ...her ferdin hayatına bir şey hükmeder, bazımıza kudret, bazımıza servet hırsı, bazımıza ilim irfan! Bana, aziz mösyö, ölüm hükmediyor. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- Yüreği delik deşik Yaşlanmış ama uslanmamış (Ayrılık Sevdaya Dahil)
- eksilmeyecek dedi bugünden yarına bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin sual sorduğun herşey senden sual soracak bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksin (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- "Bizimkisi yaşamak değil, boşa çıkmış bir intiharın utanılacak koması..." (Bıçağın Ucu)
- "...memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır." (Kurtlar Sofrası)