diorex
sampiyon

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt - Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kimin eseri? Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kitabının yazarı kimdir? Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt konusu ve anafikri nedir? Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kitabı ne anlatıyor? Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt PDF indirme linki var mı? Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kitabının yazarı Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır kimdir? İşte Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 27.04.2022 22:00
Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt - Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

Yayın Evi: Azim Dağıtım

İSBN:

Sayfa Sayısı: 574

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hak Dini Kur'an Dili Elmalı Tefsiri

Osmanlı ulemasının en önemli şahsiyetlerinden biri olan Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, ömrünü

İslam dinine adamış; üstün yetenekleri, muhakeme gücü, dehâ çapındaki zekâsı, ilmi ve kültürüyle ün salmış büyük din alimidir. Süleymaniye Medresesi Müderrisliği vazifesinde de bulunan Elmalılı Hamdi, ilmi hizmetleri sebebiyle, Osmanlı nişanı ile ödüllendirilmiştir.

Muhammed Hamdi, 1926'da yazımına başladığı, sabırla ve itinayla sürdürdüğü "Hak Dini Kuran Dili" adlı tefsirini, on iki yıllık uzun bir sürede tamamlamıştır.

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt Alıntıları - Sözleri

  • Allah'ın Resulü'nü incitenler için elim bir azab vardır. Tevbe Suresi 61. Ayet
  • Âlim, âlim olmak haysiyyetiyle hiç bir şeyin değil, ancak Hakk'ın kuludur.
  • Hak din ve diyanetin bütün numunesi Hz. Muhammed 'de (s.a.v.), bütün esrar-ı hidayet Kur'an'da, bütün hüküm Allah'dadır (c.c.).
  • Dinin hakikî mânâsı, teslimiyyettir.
  • De ki: Hiç bir zaman bize Allah'ın bizim için yazdığından başka bir şey isabet etmez. O, bizim mevlamızdır. Tevbe Suresi 51. Ayet
  • Canı, canân dilemiş vermemek olmaz ey dil, Ne niza' eyliyelim ol ne senindir ne benim, Fuzuli
  • Şirk, mânevî pisliklerin en fenâsıdır.
  • Hakkı bâtıl, bâtılı hakk yapmaya çalışanlar, haysiyyet-i ilmiyyeden âri birer Tağutturlar.
  • Denilmiştir ki, Âdem beş şey ile bahtiyar (mutlu) oldu. Emre karşı gelmeyi itiraf etmek, pişmanlık duymak, nefsini kötülemek, tevbeye teşebbüs etmek ve rahmetten ümidi kesmemek, İblis de beş şeyle bedbaht (mutsuz) oldu. Günahını kabul etmedi, pişmanlık duymadı, kendini kınamayıp azgınlığını Allah'a bağladı ve rahmetten ümidini kesti.
  • İnsan varlığında ruh ile bedenin çok tuhaf bir ilişkisi vardır ki, düşünce ile duygu, vicdan ile akıl insanın ruhsal varlığında bir bütünlük teşkil eder. Bu ilişkide şahsiyet bütünlüğü meydana gelir. Bu birlik Allah'ın birliğini tanımaya doğru açılan bir pencere durumundadır. Bu ilişki sebebiyledir ki, ruhta meydana gelen bir etki bedene de etki eder ve bedende meydana gelen bir etkinin ruhta da bir takım sonuçları görülür. Çok sıradan bir misal olmak üzere ekşi bir şey hayal ettiğimiz zaman bile ağız sulanır, bir faciayı anlatırken bile baş ağrısı, heyecan veya baygınlık meydana gelebilir ki, bunlar ruhtan bedene gelen etkinin göstergeleridir. Aynı şekilde bedende meydana gelen bir takım yara ve hastalıkların acısı ruhta duyulur veya bedende tekrarlanan bir takım işlerin etkisiyle ruhta kuvvetli bir meleke meydana gelir ki, bunlar da bedenden ruha gelen etkinin izleridir. Böylece insanda güzel tefekküre engel olmayacak şekilde ve kendi kendisinin duyacağı kadar diliyle zikir alışkanlığı yerleştiği zaman bu zikirden hayal âleminde bir eser meydana gelir. Ve bundan ruha bir nur yükselir, sonra bu nurlar ruhtan tekrar dile, dilden hayale yansıyarak akıp gider. Karşılıklı aynalar gibi sürekli olarak birbirini takviye eder ve destekler. Bunun sayısal artışına da sınır yoktur ve bu sonsuz denizin yüce ve kutsal makam ve mertebeleri nihayetsizdir. Marifet yolculuğu işte bu sınırsız denizde Hakk'ın rızasına doğru yürümek ve yol almaktır.
  • Hud,10:Ve şayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, "Artık benden bütün kötülükler silinip gitti." der, mutlaka böbürlenir ve şımarır. *** Ve şayet ona dokunmuş olan bir sıkıntıdan sonra ona hoş bir nimet tattırıverirsek, mesela hasta iken iyileşir, fakir iken zenginleşiverir, zayıf iken güçlenir, vazifeden azledilmiş iken yeniden önemli bir göreve atanırsa Kesinlikle şunu der: "Bütün o kötülükler benden uzaklaşıp gitti". Bir daha başına hiç sıkıntı gelmeyecek zanneder. Artık o ferih ve fahurdur. Sevinçlidir ve şımarır. Allah korkusu hatırına bile gelmez olur. Ferahlanır ve gururlanır. Verilen nimetin hakkını eda edecek ve şükredecek yerde, onunla şuna buna caka yapmaya başlar. Hasılı insan dünyada nimetten veya zorluktan boş kalmaz, bolluk veya yokluk içinde ömür sürer: Bazan yoklukla imtihan olur, bazan bollukla imtihan olur. Ve insanoğlu yaratılıştan gelen bir özellikle rahmetten, nimetten hazzeder, onun kaybından dolayı da üzüntü duyar, acı çeker. Her iki halde rahmetten Rahmân'ı, rahmetin elden gidişinden de yine Rabbin gazap ve azabını düşünerek, gereğince hareket edip ahiretini düşünmek, en iyi davranışı ortaya koymak lazım gelirken, insan cinsinde öyle "zalum ve cehul" bir ruh hali vardır ki, çokları nimeti düşünür de nimeti vereni düşünmez. Nimet veya sıkıntının esas gayesini ve hikmetini gözardı eder. Onun hikmetiyle ilgilenmez, nimet tecrübesi gördüğü halde o nimet elinden alınınca hemencecik her şeyi unutur, bir karamsar ve bir nankör oluverir çıkar. Buna karşılık yokluk ve sıkıntı tecrübesi gördüğü halde bir nimet tadınca, bir daha hiç acı görmeyecekmiş gibi ve o nimet sırf kendisinin emeği ve icadı imiş gibi, artık geleceğinden emin olarak ferahlanır, iftihar eder, şımarır, kibirlenir ve böbürlenir.
  • Çünkü hasenat, seyyiatı giderir.
  • Bir kişinin, ilâhî emre isyan edip elde edeceği herhangi bir dünya menfaatı, toplum için bir zarar demektir. Toplumun zararı ise haddi zatında o isyankârın da zararını içermektedir. Ki, tevbe ve istiğfar etmeyip, günahta ısrar ettiği takdirde o, bu zararı bugün duymazsa bile yarın mutlaka duyar. Halbuki her tevbe eden fert ile toplum, bir işe yarar kişi kazanmış olur. Böylece hayattan güzel faydalanma yolunda bir adım daha atılmış olur. İşte "sizi güzel güzel faydalandırır." şeklinde "hasen=güzel" yaşamaya dikkat çekilmesi bu gibi inceliklerden dolayıdır.
  • Yeryüzünde debelenenlerin indallah en kötüsü, o sağırlar, o dilsizlerdir ki, hakkı akıllarına koymazlar. Enfâl Suresi 22. Ayet
  • İman, yalnız Allah'tan korkmayı icap eder.

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Harika bir tefsir: Elmalılı Hocamız yine her zamanki gibi çok şahane bir tefsir ortaya koymuş. Bu dördüncü ciltte özellikle şu soyut/felsefi konular çok dikkatimi çekti: ...Allahın evreni 6 günde yaratın arşının üstüne istiva edişini açıklayan Araf 54 ....Mucizeleri bilimsel olarak inkar etmenin mümkün olmadığını anlatan Araf 123 ....Elestü bi Rabbiküm vakasını anlata Araf 172 ....İnsanın hakikate, doğruya ve gerçekliğe nasıl ulaşabileceğini anlatan Yunus 34 ve 35 Son konuyla ilgili fikir vermesi açısından çıkardığım özeti burada paylaşmak istiyorum: • Objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler var mıdır? o Hakikat, doğru, gerçek, bilgi yoktur (Sofistler) veya bütün hakikat, doğru, gerçek, bilgiler görecelidir veya objektif hakikat, doğru, gerçek veya bilgi varsa da bilinemez, var olan her bilgi şüphelidir (Septikler) diyen üç farklı grup olmuş. o Bu iddialardan herhangi birisi doğru kabul edildiğinde, en azından bir hakikat bilinmiş olacağından bu üç yol paradoks içerir ve kendi kendilerini çürütürler. o Dolayısıyla objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler vardır, bunların bilinmesi imkânsız değildir ve insanlar bazen bunları bilebilir, bunlara vakıf olabilir. • Objektif hakikat, doğru, gerçek ve bilgiler varsa bunların kaynağı nedir? Bunlar nasıl bilinebilir? o Hakikat, doğru, gerçek ve bilgilerin kaynağı ne Enfüs (Nefisler/Akıllar) ne de Afaktır (Tabiat)  Hakikat, doğru, gerçek enfüs ile afak, ruh ile madde, velhasıl bütün varlıkların üstündedir. Fakat insanlar bunları ya enfüste (nefislerinde) ya da afakta (tabiatta) aramışlardır.  Gerek enfüs, gerek afakın hepsi Allah tarafından yaratıldığından hiçbiri kendi zatında zatın kemalini haiz değildir, eksiktir. Bu nedenle hakikat bilgisi enfüs ve afakın ötesinden gelmeli.  Ortak özellikleri yaratılmışlık olan varlıklardan hiçbirinin, kendi kendine kimseyi hakka hidayet etmesi ihtimali yoktur.  Gerçi enfüste ve afakta Hakk'ın varlığına delalet eden âyetler ve düşünenler için belgeler, melekler ve peygamberler ve bunlar aracılığıyla hidayet büsbütün yok değildir, fakat bunların hiçbiri "Her şeye şahit olan" Allah tarafından hidayet almadıkça kendi kendine ne hidayet edebilir, ne de hidayeti bulabilir.  Enfüs/Nefisler/Akıllar hakikat, doğru, gerçek ve bilginin kaynağı olamaz • Obje/nesneler onları kavrayan subje/nefislerden bağımsızdır. Subje ve obje, enfüs ve afak arasında nasıl bir uyum meydana geliyor? Ben ile benlik dışı arasındaki uyum nasıl sağlanıyor? Nefis nasıl oluyor da dış dünyadaki bir gerçeği keşf ve idrak edip ona sarılıyor? Akıl ve ilim oluyor? • Nasıl bir benlik, herhangi bir olay veya varlık hakkında teşhis koyuyor, hüküm veriyor? Nefsin kendi izlenim ve eğilimlerine dış dünyadaki gerçeklik değeri verip kendinden geçmesi indi ve zoraki bir hüküm olmuyor mu? • Bilgi ve tanıma, sonradan olma ve izafidir. • Nefis kendini tanımlamaktan bile acizdir. • Hakkın kaynağı nefis olsaydı, nefislerin sayısı kadar ilahlar olurdu. • Akıl Tanrılaştırılırsa akıl sahipleri Tanrısız bırakılmış olur. • Akıl düşünceyi dışarıya, benliği benlik dışına bağlayan bir bağ olup tamamen şahşi olmadığından, filozoflar aklı hakikatin ve ilmin kaynağı sayma hatasına düşmüşler. Bilgi ile bilinenin ayrı şeyler olduğunu kabul etmekle beraber, özü itibariyle birleşik olduğunu ve binaenaleyh insan aklının mutlak anlamda Hakk’ın zatını, hakikati, gerçeği, doğruyu idrak etmeye yetkili ve muktedir olduğunu zannedecek derecede ifrata varmışlar. • Akıl hatalı hükümler de verir. Akıl her hükmünde hakikate ve doğruya isabet etmeyip (elindeki bilgi doğru hüküm vermeye yeterli olmayabilir) hata yapabilir. • Akıl hakikat, doğru, bilginin Yaratıcısı, yapısı, belirleyicisi değil, anlayıcısı, kabul edicisidir. Akıl, hakikate ve doğruya isabetle karar verebilmek için mantık gibi bir takım kural ve ilkelere, bilimselliğin gerektirdiği şartlara bağlı kalmak, uymak zorunda olduğundan akli tespitlerin esasını teşkil eden ilkelerle ilgili hükümlerinde bile mucit ve fail durumunda değildir. Bu nedenle akıl, Hak tarafından verilen bir bilgi aracıdır, yani bilgiyi algılayan ve kabullenen bir kabul edici, Hakk’ın hitabını anlamak için bir alet ve araçtır. • Sırf akli çabalarla hakikate ulaşmak mümkün değildir. Hakikatin bir bacağı, bir parçası akıl dışında afaktadır. Akıl çıkarımlarını doğrulayabilmek için afaka, dışa, tecrübeye dönmek zorundadır. o Tecrübe ederek, bizzat görerek öğrenilen bazı hakikatler yıllarca soyut akılla düşünülüp bulunamaz. Dolayısıyla benlik dışında da hakikatler vardır. Veya hakikatin bir parçası, bir bacağı benlik dışındadır. o Hakikat, doğru, gerçek tamamen enfüs/nefs/akıl/iç dünyayla ilgili olsaydı, soyut düşünmelerin ve iç gözlemlerin doğruluğu tasdik olunamazdı. Bunların doğruluğunun tasdik olunması için aklın dış gerçekler ve olgulardan haberdar olması, onlarla ilişkili bulunması gerekir. Dolayısıyla sırf akli çabalarla hakikate ulaşmak mümkün olmaz.  Afak/tabiat hakikat, doğru, gerçek ve bilginin kaynağı olamaz • Hakikati tamamen afakta aramak ise, ruhsal olayları fiziki olgularda, Hakk’ın zatını maddede arama sevdasıdır ki bu da akıl sahipleri üstünde şuursuz maddeyi ilahlaştırmak, puta tapmak demektir. o Hakikat, doğru, gerçek ve bilgi ancak Tanrı’dan gelebilir  Tanrı’nın iki mühim rolü/vazifesi: Yaratmak ve doğruyu göstermek  Hakkın hükmü duygu ve düşüncenin ötesindeki bir tecelli, bir kıvılcımdır. (Mfy)

Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt PDF indirme linki var mı?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır - Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kimdir?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, (d. 1878, Antalya – ö. 27 Mayıs 1942, İstanbul), Türkçe Kur'an tefsirlerinden birini telif etmiş din adamı, tercüman ve hattat. Okan Bayülgen'in öz dedesidir.

1878'de Antalya'nın Elmalı kazasında doğdu. Ailesi aslen Burdurlu olup, babası Hoca Numan Efendi'dir. Numan Efendi daha küçük yaşlardayken Burdur'un Gölhisar kazasının (Yazır Türkmenlerince kurulmuş) Yazır Köyü'nden ayrılarak Elmalı'ya gelmiş, tahsilini orada tamamlamış, Şeriye Mahkemesi başkâtibi olmuştur. Annesi Elmalı alimlerinden Esad Efendi'nin kızı Fatma Hanım'dır.

Türkçenin yanında Arapça ve Farsça ile şiir yazacak kadar üst seviyede bir bilgiye sahipti. Ancak yazılarında sade bir Türkçe kullanmıştır. Bunların yanı sıra Fransızca da bilmektedir. "El-metalip ve'l-mezahip" adında Fransızcadan tercüme ettiği bir felsefe tarihi kitabı vardır.

Muhammed Hamdi Yazır, ilk ve ortaokul tahsilini Elmalı'da Rüşdiye Mektebi'nde gördü. Hafızlığını da tamamladıktan sonra, Arapça okudu ve İslami ilimleri öğrenmek için, dayısı Hoca Mustafa Sarılar Efendi ile birlikte 1895'de İstanbul'a geldi. Kayserili Mahmud Hamdi Efendi'nin Beyazıt Camii'ndeki derslerine devam etti. Oflu Mahmut Kamil Efendi'den fıkıh dersleri aldı. Devrin ileri gelen değerli hocalarından ders görerek icâzet aldı.

Mekteb-i Nuvvab'a girdi ve buradan birincilikle mezun olarak kadılık icazeti aldı. 1905'ten itibaren Beyazıt Camii'nde talebelere ders vermeye başladı ve bu hizmeti 1908 yılına kadar devam etti. Bu arada Şeyhülislamlık'ta Mektubi Kalemi'ne dahil edildi. Bir yandan da Nuvvab'da ve Mülkiye Mektebi'nde ahkam-ı evkaf, Medrese-t-ül Vaizin'de fıkıh, Süleymaniye Medresesi'nde mantık derslerini okutmayı sürdürdü. 1908 yılında dersiâm oldu. Devrin ünlü hattatları Sami Efendi ve Bakkal Arif Efendi'den hat dersleri aldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Türkçe tefsir etmesi için vazifelendirdiği Mehmet Akif Ersoy'dan sonraki ikinci kişidir.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Meclis-i Mebusan'a Antalya mebusu olarak girdi. Şeyhülislam fetvayı vermediği için, 1. Fetva Emini olarak II. Abdülhamit'in tahttan alınması için gereken fetvayı İttihad Terakkicilerin isteği doğrultusunda yazdı. Daha sonra da karşı cephede olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nda faaliyetlerini sürdürdü. Daha sonra sırasıyla, Dar-ül Hikmet-ül İslamiye azalığına (Ağustos 1918), Nisan 1919'da bu kurumun başkanlığına tayin edildi. Damat Ferit Paşa'nın kabinelerinde Evkaf (Vakıflar) Nazırı olarak vazife yaptı. Eylül 1919'da Ayan Meclisi üyeliğine getirildi. İttihat ve Terakki'nin ilim şubesinde vazife yaptı.

1909 yılında Mülkiye Mektebi'nde Ahkâm-ı Evkâf ve Arâzî dersleri okutmuş ve yine aynı yıllarda Mekteb-i Kuzâtta "Fıkıh" dersleri vermiştir. Daha sonra Darü'l-Hikmeti'l-İslâmiye (Şeyhü'l-İslâmlığa bağlı Yüksek Müşavere Heyeti) üyeliğine ve bir müddet sonra da başkanlığına tayin edilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Evkaf Nazırlığı'nda bulunmuş ve bu sırada Âyan Meclisi üyesi olmuştur.

Varlığın ve bilginin bilimsel olarak araştırılması (Felsefe) ile de ilgilenen Elmalılı Hamdi Yazır, batılı yazarların eserlerini de tercüme etmiştir. Bu eserlerde ileri sürülen konulara eleştirel yaklaşım sergileyen Elmalılı Hamdi Efendi, felsefe ve din arasında cereyan eden tartışmalara çözüm bulmaya çalışmıştır. Filozofların gerçeği kavrayamadıklarını belirtmiş, akıl ile iman bütünleştiği zaman gerçeğin kavranıp doğrulanabileceği fikrini savunmuştur.

Cumhuriyetin ilanı esnasında Medrese-t-ül Mütehassisin'de mantık dersleri okutuyordu. Damat Ferit Paşa kabinelerindeki görevi dolayısıyla, bu kabinelerin Milli Mücadele aleyhine verdiği kararlarda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle gıyabında idama mahkûm edildiyse de, aynı zamanda yeğeni Emin Paksüt'ün kayınpederi olan Kel Ali'nin başkanlık ettiği Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yapılan muhakemesinden sonra suçsuzluğu tespit edilerek beraat etti.

Elmalılı Hafız Muhammed Hamdi Yazır, Uzun zaman devam eden kalp yetmezliği rahatsızlığından ötürü Erenköy'de 27 Mayıs 1942'de vefat etti. Kabri Sahrayı Cedit Mezarlığı'ndadır.

Beyânül-Hak ve Sebîlürreşad dergilerinde Küçük Hamdi veya Elmalılı Küçük Hamdi mahlası ile makalelerini yayınlanmıştır. Tefsirinde ise Elmalılı Hamdi Yazır imzasıyla eserini yayınlamıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Kitapları - Eserleri

  • Kuran-ı Kerim Türkçe Meali
  • Hak Dini Kur'an Dili (10 Cilt Takım)
  • Kur'anı Kerim ve Satır Arası Kelime Meali
  • Hak Dini Kur'an Dili 1. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 2. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 3. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 5. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 6. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 7. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 8. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 9. Cilt
  • Hak Dini Kur'an Dili 10. Cilt
  • Makaleler II
  • 41 Yasin
  • Yasin-i Şerif (Fihristli, Mealli ve Türkçe Okunuşlu) - Orta Boy
  • İslam Düşüncesinin Problemlerine Giriş
  • İhlas Suresi Tefsiri
  • Kur'an Meal Defter
  • Hak Dini Kur'an Dili Tefsiri (13 Cilt Takım) (Osmanlıca)
  • Osmanlı Anayasasına Dair
  • Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meâli
  • Hak Dini Kuran Dili Meali (Ciltli-Şamua-Büyük Boy)
  • Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali (Hafız Boy)
  • Osmanlı Vakıf Hukukuna Giriş: Ahkam-ı Evkaf
  • Açıklamalı Kur’ân-ı Kerim Meali
  • Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali
  • Meşrutiyetten Cumhuriyete Makaleler
  • Hak Dini Kur'an Dili

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Alıntıları - Sözleri

  • Allah size imanı sevdirdi, sevgili kıldı, dolayısıyla iman etiniz, bu gösteriyor ki, iman etmek için yalnız bilgi yeterli değil, bir iradenin fiil olabilmesi için sevmek de gereklidir. Bundan dolayı dinin başı muhabbettir, sevgidir. (Hak Dini Kur'an Dili 7. Cilt)
  • “Kâinat onun delili iken o da kâinatın şahidi ve nurudur. “ (Hak Dini Kur'an Dili 1. Cilt)
  • Hakkı bâtıl, bâtılı hakk yapmaya çalışanlar, haysiyyet-i ilmiyyeden âri birer Tağutturlar. (Hak Dini Kur'an Dili 4. Cilt)
  • ... Kur'ân'ın tercümelerine de bu hakimiyet isnad edilemez ve tercümelerden doğrudan doğruya hüküm çıkarmaya kalkışmak da doğru olmaz. Hüküm ancak Arapça indirilmiş olan aslına aittir. (Hak Dini Kur'an Dili 6. Cilt)
  • Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, peygamber'e de itaat etseydik! derler. Ahzâp Suresi : 66 (Hak Dini Kuran Dili Meali (Ciltli-Şamua-Büyük Boy))
  • Kur'an hadîka-i vücudda açılmış hakîkî ve misalsiz bir gül farz edilirse, en güzel tercemesi nihâyet onun dest-i mahâretle yapılmış bir resmine benzetilebilir ki bunda aslının ne maddesi, ne kuvveti, ne nü`ûmeti, ne nümuvvu, hâsılı ne yağı, ne râyihası hiçbirisi bulunamaz. (Hak Dini Kur'an Dili 1. Cilt)
  • Kadıhan Fetâvâ'sında "Bir adam, kardeşinin günah ve kusurlarını ona özen gösterdiği için söylerse o gıybet olmaz. Gıybet ancak öfke şekliyle sövme kastedilerek anmaktır diye zikredilmiştir. Bundan dolayı kötülüğü gidermek için veya fetva almak için veya şerrinden korunmak için yahut 'topal" demek gibi tarif için olursa gıybet olmaz. Bunun gibi, işlediği fıskı, zulmü açıklayan bir kimse olur da onun fıskını, zulmünü anarsa yine gıybet olmaz. Lâkin başka bir ayıbını zikrederse gıybet olur. (Hak Dini Kur'an Dili 7. Cilt)
  • Eğer kulumuza (Muhammed'e) indirdiğimiz (Kur'ân) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allâh'tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). (Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali)
  • Eğer imân etmiş kimseler iseniz, kendisinden korkmanıza, ALLÂH daha lâyıktır. (Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali)
  • Ğaşiye Suresi 11.ayet:Orada(cennet)boş bir söz işitmez. -Burada manaya boş fiiller de dahildir. 1)"Cennetdeki mutluluk dünyadaki gibi boş eğlencelerden olacakmış gibi bir kuruntu ihtimalini savmak anlamını taşıyor." Böyle olduğu için cennetde sıkılma gibi bir durum söz konusu değildir. 2)"Hayat aslında çalışmak demek olduğu için, gerçekte hayatın zevki, gayesine yönelik olarak çalışma zevkinden ibarettir. " Yani sıkılmak insanın, insanlığına karşı zıt bir tavır almasının sonucu ortaya çıkar, varlık gayesini anlayan insan için sıkılmak yoktur. (Hak Dini Kur'an Dili 9. Cilt)
  • Ni'met-ü saadetin en büyüğü şükrandır. (Hak Dini Kur'an Dili 3. Cilt)
  • Âlûsî der ki: "Kul her ne kadar çok çalışsa da, Mabud'un celaline layık olanı, gereği gibi yerine getirmede kusurdan uzak olamayacağına işaret için birçok taatlardan sonra istiğfar da meşru kılınmıştır. Onun için zikretmişlerdir ki, farz namazı kılan kimse için akabinde üç defa istiğfar etmesi, teheccüd kılanın seher vakitleri dilediği kadar istiğfar etmesi ve hacının hacdan sonra istiğfar etmesi meşru kılınmıştır. “Seherlerde istiğfar ediciler.”( Âl- i İmran, 3/17), “Sonra insanların akın akın döndüğü yerden siz de akın edin ve Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir." ( Bakara,2/199). Aynı şekilde abdestin sonunda ve her toplantının bitiminde istiğfarın meşru olduğu da rivayet olunmuştur. Resulullah herhangi bir toplantıdan kalkarken de ‎ سبحانك اللهم وبحمدك أستغفرك وأتوب إليك “Allah'ım! Seni hamdinle tesbih ederim Senden bağışlanma diler, sana tevbe ederim.” derdi. Bu şekilde istiğfar emrinden, anlaşıldığı nakledilen vefat haberine bir remiz var demektir. Meşhuru da bu işaret, dinin emrinin kemal bulmasıyla davet görevinin tamama yaklaşmış olduğuna delaletten anlaşılmıştır." (Hak Dini Kur'an Dili 10. Cilt)
  • hayat her şeydir ve her şey, Allah'ın gücüyle ayaktadır. (Hak Dini Kur'an Dili 2. Cilt)
  • 4) Dosdoğru bir yol üzerindesin. 5) Bu Kur'ân yenilmez güç ve sonsuz merhamet sahibi olan Allah'ın indirdiği bir kitaptır. (41 Yasin)
  • "Hem benim neyime ki ibadet ve kulluk etmeyeyim. O beni yaratana? Halbuki hep döndürülüp ona götürüleceksiniz." (Hak Dini Kur'an Dili 7. Cilt)
  • Allah'ın mescidlerini içlerinde ismi ilahi zikredilmekten men eden ve o mescidlerin maddeten veya manen harab olmasına, yıkılmasına veya muattal kalmasına veya mescidlikten çıkarılmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Ve böyle zalimlerin cennet ile münasebeti nedir? (Hak Dini Kur'an Dili (10 Cilt Takım))
  • Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, “Rabbim bana ikram etti.” der. Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, “ Rabbim beni zillete düşürdü.” der. (Kur'an Meal Defter)
  • Ağaçtan beklenen meyvesi olduğu gibi, imandan beklenen de güzel ameldir ve Allah'a yaklaşmak da onunladır.  (Hak Dini Kur'an Dili 1. Cilt)
  • "O gün insanlar, her biri bir taraftan uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır."Kâri'a Sûresi/4 (Kur'anı Kerim ve Satır Arası Kelime Meali)
  • Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Kadın bir kaburga kemiğinden, bir eğri kaburga kemiğinden yaratıldı, onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da boşanmasıdır." Buhari, Nikah 79; Müslim, Redâ 65; Tirmizî, Talâk 12; Dârimî, Nikah 45; Ahmed b. Hanbel, II, 428,449,530, V, 164. buyurulmuştur. Burada eğri kaburga kemiği, bu yarılmaya işaret etmekle beraber erkekle kadın arasındaki tabiat uyumsuzluğuna ve kadınların erkekleştirilmeye kalkışılması, onları kırıp atmak demek olduğuna dair uyarıyı içeren bir misaldir. Bundan başka bu kısımlara ayrılmanın, cennetteki yaratılış başlangıcında meydana geldiği de hadislerde yer almıştır. (Hak Dini Kur'an Dili 3. Cilt)

Yorum Yaz