diorex
sampiyon

Gurbet Kuşları - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gurbet Kuşları kimin eseri? Gurbet Kuşları kitabının yazarı kimdir? Gurbet Kuşları konusu ve anafikri nedir? Gurbet Kuşları kitabı ne anlatıyor? Gurbet Kuşları kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Gurbet Kuşları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.03.2022 16:00
Gurbet Kuşları - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Kemal

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752893726

Sayfa Sayısı: 384

Gurbet Kuşları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1950'li ve 6O'lı yıllarda göçler ve inşaatlarla çehresi hızla değişmekte olan İstanbul Gurbet Kuşları'nın acımasız toprağıdır. Ekmek kavgası uğruna İstanbul'a göçmüş Anadolulular, bu değişimin rüzgârından nasiplenmeye çalışan açıkgözler ve kendini bu insanların sırtına basarak dönüştüren sistem, İstanbul kadar yaşamın da rengini değiştirmektedir. Tam bu değişimin ortasındaki insanlar Orhan Kemal'in usta kalemi ve her zaman insana sevgi dolu olan duruşuyla sunuluyor okurlara. Türkiye'nin yakın geçmişine ve onu takip eden şimdisine gerçekçi bir gözle bakabilmek için Gurbet Kuşları mutlaka okunması gereken bir kitap.

Orhan Kemal'in kitapta lir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yemden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan

onur duyuyoruz.

(Tanıtım Bülteninden)

Gurbet Kuşları Alıntıları - Sözleri

  • "Bulgur pilâvıyla cacık, ayran bana İngiliz kuponundan elbiselerimi unutturuyor, kolalı yakamı, kravatımı unutturuyor..."
  • “Halkımıza kahve verme, şeker verme, gaz verme, hatta ekmek verme zarar yok… Yeter ki ibadethanelerini onar, radyolarından mevlüdünü, ardından da gürmah sesli duahanlarının kalpleri dalgalandıran seslerini eksik etme!”
  • “Bilmediğimiz her şey kitapta yazılı mı?” “Yazılı ama, bir kitapta değil.” “Ya?” “Birçok kitapta.” “İnsan o kitapların hepsini alıp okusa?” “Okuyamaz.” “Niye?” “Ömrü yetmez!”
  • Adam kitap okudukça bilgisi artıyor, bilgisi arttıkça kitap okuyasi geliyor
  • Kitap okumak gibi var mıydı? Adam Kitap okudukça bilgisi artıyor, bilgisi arttıkça kitap okuyasi geliyor ...
  • Yarın , gelecek için tırnaklarını bile feda etmeyen , yaşadıkları günlerin rakısı, şarabı , kahkahasına bağlı insanlardı bunlar. Üstelik iyiyi kötüden ayırt eder, her şeyi bilirlerdi de. Her şeyi yalnız anadillerinden değil, Batı'nın büyük dillerinden izlerler, dünyaya Türkiye açısından ama Batı gözüyle bakarlar da, olması gerekene sadece bakarlardı.
  • “Onca hayat ne sade para, ne de sadece şehvetti. Belki her ikisi. Ya da her ikisinin bulunduğu bir üçüncü: Mevkî!”
  • Dünyanın en zengin, en akıllı insanları diplomasızlar, hayatları dehşetli mücadelelerle geçmiş kaba saba insanlardı. Mihveri paraydı bu dünyanın, para! "Para" kazanıldıktan sonra her şey gibi ilmü irfan da satın alınabilir, ilim irfan sahipleri huzurda elpençe divan durdurulabilirdi.
  • Başbakan gibi birkaçı ayrı tutulursa, mebuslar, hatta bakanlardan pek çoğu, çeşitli memurlukların az maaşlı görgüsüzlüklerinden gelmiş, eli yüzü düzgün kadına hasret, utangaç, hayalı insanlardı. Yıllar geçip de millet kesesinden birbirini kovalayan havyarlı, viskili, şampanyalı ziyafetlere, böyle ziyafetlerin bayıltacak kadar güzel kadınlarının iltifatlarından şımartılmaya başlanınca, iş değişmişti.
  • Dikkat ediyorum, bizim halkta hususilere, apartmanlara, köşklere, varlığa, refaha karşı tuhaf bir sinirlilik başladı. Niçin? Ne hakları var başkalarının varlığını kıskanmaya? Açsınlar gözlerini, onlar da mal mülk edinsinler efendim. Öyle değil mi?"
  • Bizim millet olarak, halk olarak iktidardan istediğimiz, daha iyi yaşamaya bizleri ulaştırmaları. Bunu yaptılar mı, bırak gerisini !
  • “Onun bildiği yanıldığına yetmez!”
  • “Bana ne yarından, gelecek iyi günlerden? Ben bugüne bakarım. Birtakım solcu yobazlar gibi yarın, yarının başkaları için vaat edilen mutluluğu..."

Gurbet Kuşları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

TAŞİ TOPRAĞI ALTIN ŞEHİR: Taşı Toprağı Altın Şehir Merhaba Kitap dostlarım, Bu yıl kendime ve değerli üsdatım "Orhan Kemal'in" anısına söz verdim. Her ay bir 'Orhan Kemal'in" eserine yer vereceğim. Allah izin verir insallah... Taaa Kurtulan'dan kalkıp, yolu üzerindeki irili ufaklı istasyonlardan topladığı çeşitli yolcularla tıka basa dolu "Kuşluk treni" Haydarpaşa Gari'na çığlık çığlığa girmesi ile başlar hikaye. Sivas'ın köylüğünden taşı toprağı altın şehir İstanbul'a yolu düşer İflahsızın Mehmet'in Binbir umut ile düşer yollara aslında Bereketli Topraklar üzerinde kitabını okuyan hatırlayacak hikayeyi Daha önce de babası Yusuf'un da Çukurova'ya yolu düşmüştü. Bir lokma ekmek uğruna düşmüştü yollara Mehmet anasının hısıımı Gaffur'u bulması ile başladı acı hikâye Büyük üstat öyle güzel kaleme almış ki kitabı okumuyor yaşıyorsunuz âdeta. Mehmet ile birlikte İstabul ile ben de mücadele verdim. İstanbul 'a geldiğim ilk gün geldi gözünün önünde perde gibi yansıdı tibkı yaralı kuş gibiydim. Her sayfayı çevirdiğimde abimi düşündüm elinin kınası ile 15 günlük evli iken düşmüştü İstanbul'un yoluna her sahnede düşündüm, düşünürken de büyük üsdat günümüzün geçim derdini nasıl kaleme almış dedim. Mehmet ile yolları kesişen Ayse ise yüreğimi burktu.. İşte!.. dedim Anadolu kadını bu dedim. Her ne olursa olsun işine haram katmaz iken, namusundan da ödün vermeyen Türk kızı bu olsa gerek dedim. Gaffur'a ve İflafsızın Yusuf'a çok kızdım. Mehmet ise mutlu yuva kurmanın hayalini kurduğunda ne oldu dersiniz? Devamı Büyük üstat Orhan Kemal'in eseri Gurbet Kuşları kitabında. Öncelikle büyük üsdatım Orhan Kemal'i Saygıyla anarken Oğlu @isikogutcu hocama da bizleri bu kitaplardan mahdum etmediği için şükranlarımı sunarken, Bu değerli eseri @betuldenkitapyorumlari Öncülüğünde harika grub ile okuduk siz de Orhan Kemal'i daha yakından tanımak için Orhan Kemal'in kitapları ile kesinlikle tanışmalısınız. Sevgiyle.. Şiire Sevdalı Şaire Beyhan Uygur #orhankemal #gurbetkuşları kitap/gurbet-kuslari--2965 yazar/orhan-kemal (@Saire'nin Kitap Dünyası)

Zalım gurbet: 1950 ile 1960 yıllarında Anadolu’dan taşı toprağı altın direk İstanbul’a göç eden insanların, bu şehirde kalma mücadeleleri, yoksulluklar, zenginlikler anlatılmaktadır. Kitapta geçen konuşmalar Anadolu lehçesi ile yazılması ayrı bir güzellik katmış. Kelimelerin çoğunda memleketimin söylemlerini gördüm.Anadolu insanı büyük şehre ayak uydurmak isterken bir yanda da konuşması, yaşam tarzı ile memleket Özlemi çekmektedir. Köyünden İstanbul’a gelen memed’in hemşerisi gafur ile başlayan hikayesinde Memed’in mücadelesi, alnının teriyle çalışıp okuma yazma öğrenme gayreti, namusuyla çalışan ve kendi gibi gördüğü Memed’le evlilik yapan Ayşe. Daha sonrasında memleketten getirttiği babası ve kardeşleri ile yaşananlar ve babasının hayal gücü… Buna karşılık başkalarının sırtından geçinen, sırf bir yerlere gelebilmek için iktidar sahiplerine yakın olma gayreti içinde olanlar. Kitabın sonunun gelmemesi de ayrı bir olay … Hikaye maalesef yarım kalmış … (Evsiz karınca)

Sonu olmalı mı her kitabin: Bu kitap bir sonu hak ederdi. Ama sonun sadece Gaffur için yazılmış olmasi beni üzdü. Mehmet'in babası mesela oğlunun yanında olacak mı? Bu beni meraklandirir. Orhan Kemal super bi son yazabilirdi. (Ayşe Erol)

Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?

15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.

Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.

Orhan Kemal Kitapları - Eserleri

  • Eskici ve Oğulları
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
  • 72. Koğuş
  • Cemile
  • Murtaza
  • Ekmek Kavgası

  • Baba Evi
  • Hanımın Çiftliği
  • Avare Yıllar
  • Önce Ekmek
  • El Kızı
  • Tersine Dünya
  • Gurbet Kuşları

  • Baba Evi - Avare Yıllar
  • Evlerden Biri
  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
  • Çamaşırcının Kızı - Küçücük
  • Kötü Yol
  • Devlet Kuşu

  • Kardeş Payı
  • Arkadaş Islıkları
  • Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
  • Bir Filiz Vardı
  • Kanlı Topraklar
  • Dünya Evi
  • Müfettişler Müfettişi

  • Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
  • Suçlu
  • Sokaklardan Bir Kız
  • Grev
  • Sarhoşlar
  • Yalancı Dünya
  • Küçücük

  • Sokakların Çocuğu
  • İnci'nin Maceraları
  • Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
  • Yüz Karası
  • Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
  • İstanbul'dan Çizgiler
  • Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı

  • Elli Kuruş Çikolata
  • Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
  • Serseri Milyoner
  • Yazmak Doludizgin
  • Kenarın Dilberi
  • Elli Kuruş
  • Önemli Not!

  • Hanımın Çiftliği
  • Yağmur Yüklü Bulutlar
  • Senaryo Tekniği ve Senaryolar
  • Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
  • Eskici Dükkanı
  • Bütün Oyunlar 1
  • Arslan Tomson

  • Bütün Oyunlar 2
  • Farecik - Uyku
  • Küçükler ve Büyükler
  • Arka Sokak
  • Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
  • Kaybolan Romanlar
  • Hanımın Çiftliği

  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Boyacı
  • Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
  • İstanbul İstanbul

Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri

  • Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı.  Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
  • Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
  • Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
  • Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
  • Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
  • Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)

  • “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
  • Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
  • Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
  • "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
  • Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
  • Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
  • ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)

  • Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
  • Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
  • "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
  • Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
  • Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)

Yorum Yaz