Günlük - Oğuz Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Günlük kimin eseri? Günlük kitabının yazarı kimdir? Günlük konusu ve anafikri nedir? Günlük kitabı ne anlatıyor? Günlük kitabının yazarı Oğuz Atay kimdir? İşte Günlük kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Oğuz Atay
Tasarımcı: Ümit Kıvanç
Yayın Evi: İletişim Yayınları
İSBN: 9789754700350
Sayfa Sayısı: 302
Günlük Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Oğuz Atay'ın edebiyatla ilgili herkes için sürekli merak konusu olmuş günlüğünün bütünü. "Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız" sözleriyle başlayan Günlük boyunca okur, yazarın son yıllarındaki yalnızlığını paylaşmakla kalmıyor, Oyunlarla Yaşayanlar'ın oluşum sürecini adım adım izliyor, bir edebiyat laboratuvarındaymış gibi.
Günlük Alıntıları - Sözleri
- Kaçıp gitmek istiyoruz..
- Ölüm gözümüzün önünde olsun, hiç hatırımızdan çıkmasın, her an ölebileceğimizi unutmayalım. Ölüm geldiği zaman boş bulunmayalım.
- Oyunlarda bile hür olmak mümkün mü?
- "Sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor."
- Belki de unutmak esastır. Öğrenmek, kendini tanımak mutsuzluktur.
- Bizi kimse anlamadı, biz de kimseyi anlamıyoruz.
- Belki de unutmak esastır. Öğrenmek, kendini tanımak mutsuzluktur.
- Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız.
- Geleceğini kaybetmek, yaşanan zamanı da boşlaştırıyor.
- Ölsem artık demiştim ya geçen gün. Siz insanlara inanmayın. Şimdi hiç ölmek istemiyorum.
- İnsanın geliştiği filan yok. Yalnız kusurlarına alışıyor, o kadar.
- Kaderimizi kötü bir oyun gibi yaşıyoruz artık.
- “Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız”
- Herkes kendi acısına katlansın. Dünyanın mantığı böyle.
- Sevgi propagandası yapan nefret dolu insanlar...
Günlük İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Atay’ın okuduğum 6. eseri aslında buna eser demek de çok doğru olmaz sanırım, hayattayken deyim yerindeyse ‘karalama defteri’ olarak kullandığı günlüğü ölümünden sonra kitap haline getirilmiş. Ben yazara karşı yoğun bir ilgi beslediğimden dolayı kitaba başlarken yazarın kızı ‘Özge Atay’ ın yerinde olmak ister miydim acaba diye düşündüm nedense. Çünkü babası Oğuz Atay, yazarken de, yaşarken de anlaşılmayan bir adam ve bunu ‘Günlük’ e başlarken de şu cümlesiyle ifade ediyor; Selim gibi, (Tutunamayanlar’ın karakteri Selim Işık) günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi. Bu defteri bugün satın aldım. Artık Sevin olmadığına göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun. “Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu.” dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız. Tutunamayanların başlıca kişisi de bence Oğuz Atay… Ben ‘Tutunamayanlar’ kitabı hakkında inceleme yapmamama rağmen burada biraz kendi bakış açımdan elde ettiğim sonuçlara değinmek istiyorum. Oğuz Atay Tutunamayanlar kitabında tutunamayan baş kahraman olarak Selim Işık’ı gösterirken aslında bir yerde kendisinin de tutunamadığını okuyucusuna belli mesajlarla iletmek istiyor, ki bu düşünceme artık ‘Günlük’ten sonra kanaat getirmiş oldum. Günlük’e geri dönecek olursak, öncelikle şunu söylemek istiyorum, eğer Atay okumaya başlayacaksınız kesinlikle Günlük kitabından başlamamanız gerekiyor çünkü burada diğer yazdığı eserler hakkında bilgi veriyor özellikle Oyunlarla Yaşayanlar’ı geniş bir biçimde ele alıyor. Beklentilerinizi çürütecek birkaç şey daha eklemek istiyorum, kitabın içinde genelde kendi eserlerini tamamlama sürecinden ve tamamlamak istediği eserlerinden ( Türkiye’nin ruhu, Geleceği Elinden Alınan Adam) bahsetmiştir. Fakat bu eserler tamamlanamamıştır. Sadece “Eylembilim” adlı kitabı yarım kalmıştır fakat o da bir nevi tamamlanmayan eserlerinin içine dahil olmuştur. Ek olarak değindiği konular da Doğu-Batı çatışmasıyla ele alınan eserler yahut bu konu hakkında eserler yazan yazarlar hakkında da yer veriyor satırlarında. Ve son olarak eserin en samimi tarafı şuydu benim için; kitabı okurken senli benli konuşma havası hissediyorsunuz, Atay’ın okuyucularına seslendiği “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin?” Cümlesi ile de bunu sadece Günlük’te değil tüm eserlerinde hissedebilirsiniz. Atay’ın eserleri, özellikle Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar birden fazla okunmayı hak eden kitaplar olmasına rağmen Günlük’ü okuduktan sonra buna artık net bir şekilde emin oldum. (Zehra)
Oğuz Atay- Günlük: Oğuz Atay'ın 1970 ve 1977 yılları arasında dönem dönem aldığı notlar ölümünden sonra kitap haline getirilmiştir. Kitabı okumadan evvel, günlük denilince kişisel hayatını not aldığı düşünmüştüm; ama geçirdiği ameliyat dışında özel hayatıyla ilgili çok bilgi bulunmamaktadır. Daha önce okumayanlara tavsiyem öncelikle yazarın diğer kitaplarını okumadan başlamamanız gerekiyor. Günlük daha çok diğer kitapları hakkında bilgi vermekte, hazırlanma sürecini anlatmaktadır. Oyunlarla Yaşayanlar geniş biçimde ele alınmıştır, Atay'ın hayatı bir tiyatro gibi görmesinden kaynaklı olabilir. Madem gerçeklerle yaşayamıyoruz, bizde oyunlarla yaşarız değil mi? Kitapta Oğuz Atay'ın büyük projesi olan ''Türkiye'nin Ruhu'' da taslak olarak ele alınmıştır diyebiliriz. Her kitabında az çok günümüz sorunlarına değinmiştir. Günümüz sorunları diyorum, ne yazık ki o günden bugüne; darbeler olmuş, krizler olmuş, savaşlar çıkmış, türlü iktidarlar gelmiş geçmiş; ama Atay'ın saydığı sorunlar bizimle beraber yaşamaya devam etmiştir. Günlükte bu sorunları biraz daha ayrıntılı ele almıştır, ülke sorunlarından, edebiyatın sorunlarından bahsetmiş; Doğu- Batı ilişkilerimizi irdelemiş ve kendi benliğimizde eserler veremeyişimizden yakınmıştır. Ayrıca '' Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor(syf 4).'' Yaşadığı ve yazdığı dönem boyunca anlaşılmadığının da göstergesidir. Tehlikeli Oyunlar da da bu konuya değinmiştir: ''Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum(syf 318).'' Dokunduğun her sorun halen devam ediyor, evet seni okuyamadık sayın Atay. Herkese iyi okumalar dilerim.. (Akademik Amele)
"Canım İnsanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız.": " Artık Sevin olmadığına göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun. "Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu," dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım İnsanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız." Bu cümle ile başlıyor günlükleri.. Ancak Oğuz Atay'ın güncelerinden oluşan bu esere tam günlük diyemeyiz kanımca.. Günlüklerinde çoğunlukla yazmış olduğu Tehlikeli Oyunlar, Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken ( Babaya Mektup) Eylembilim, Bir Bilim Adamının Romanı, Oyunlarla Yaşayanlar eserlerindeki baş karekterleri oluşturma ve oyunların tasarıları, taslakları mevcut.. Bazı okurlar yazarı tanımak, anlamak için günlüklerini başlangıç eseri okumayı tercih ederler. Ama bu anlayış Oğuz Atay'ın günlükleri için gerçerli değil benim görüşüme göre.. yukarıda anlattığım nedenden dolayı.. Oğuz Atay bilindiği üzere klasik roman yazarlarından çok farklı bir kategoride bir yazar.. Romanlarında olay bütünlüğü yok.. Nasıl demişti günlüğüne .. “Konuşur gibi yazmak ve yazar gibi konuşmak. ... İkincisi bir maniyer elbette. Fakat öyle bir tadı var ki iyi yapılırsa, insan pek bir şey anlamasa da bir şeyler sezebilir. Uzun ve karmaşık cümleler. Düşünürken, cümle haline getirmeden önce, insan, çok karmaşık ve birbirine nasıl bağlandığı belirsiz uzun cümlelerle düşünüyor.” maniyer : İçten gelen bir tavır olmayıp, bilinçle tasarlanarak takınılmış olan. -Üslûp- Farklı bir üslupla yazdığı için Onunla tanışmak isteyenler bence ilk olarak " Korku Beklerken ardından Tehlikeli Oyunlar ardından Tutunamayanlar şeklinde olmalı ve öncelikle tamamlanmış eserler okunmalı sonrasında Günlükler ve diğer eserleri olabilir. Zaten ilk Korkuyu Beklerken okunduğunda iki seçenek var: Yazarı ya severseniz ya da sevemezsiniz. Ona göre devam edersiniz. Günlüklerinde de eserlerinin alt pasajları var çoğunlukla.. Oğuz Atay anlaşılmadığında anlaşılamayacağından kendisinin de Tutunamsyan olduğunu anlatıyor. "Doğru ya , sanat eseri ile insan, yaşar mı bir insanla yaşadığı gibi .. Bilmedi ki ben her şeyi hem görüyor, hem de ümitsizce öyle olmadığının söylenmesini bekliyordum. Şimdi yalnızlığımı ve çaresizliğimi daha iyi görüyorum." ""Bana dayanılmaz gelen acı ümitler içindeydim. Bütün mesele bu imkansızlığı görmekse, ben onu hiç yaşamadan da biliyordum."" ""İnsanlarımız ve bizim onlarla ilişkimiz. .. Ben hep kendimi onlarla yakın ilişkiler kurmuş bir insan olarak düşünürüm. Sonra, arkamdan olmadık düşmanca, hissiz, soğuk ve kötüleyici sözler edildiğini duyarım. Bu birliği - bana karşı bu davranış birliğini - nasıl kurarlar acaba? Hangi noktada birleşirler? Aralarında iyi bir izlenim edinmiş olanlar yok mudur? Nasıl başlarlar insanın arkasından çekiştirmeye sonra? Nasıl cesaret ederler?"" Günlüklerinin bir bölümünde Türk romancılığının sorunlarını anlatıyor. Bir bölümünde de Hâlid Ziya Uşaklıgil ve Kemal Tahir in romancılığı üzerine görüşlerini bildiriyor. Oğuz Atay severler eminim Günlüklerini de okumak isteyeceklerdir. Okuma listesinde olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. "Herkes kendinden o kadar memnundur ki, bütün endişesi esnaflığını nasıl sürdürebileceğidir, dükkanda mallar eksik olmasın, reklam da iyi yapılsın yeter. Bu mal, köylünün sefaleti, işçinin direnmesi, ya da küçük burjuva aydının bunalımı olabilir farketmez. Esnaf ve tezgahtar için bütün mallar satılabildiği ölçede makbuldur." Buraya kadar okuyanlara gerçekten çok teşekkür ederim. Kitaplarla kalınız (Sevgican)
Kitabın Yazarı Oğuz Atay Kimdir?
Oğuz Atay (1934; İnebolu, Kastamonu - 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar
Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı TED Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi.
Öldükten sonra 1987'de Günlük, 1998'de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi Ben Buradayım... 2005 yılında yayınlandı. Türk edebiyatında yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazar Oğuz Atay'dır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.
Oğuz Atay Kitapları - Eserleri
- Tutunamayanlar
- Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
- Eylembilim
- Günlük
- Korkuyu Beklerken
- Oyunlarla Yaşayanlar
- Tehlikeli Oyunlar
Oğuz Atay Alıntıları - Sözleri
- Kaderimizi kötü bir oyun gibi yaşıyoruz artık. (Günlük)
- Hayır, sizi de sevmemeliyim. Çünkü her zaman olduğu gibi hayal kırıklığı bekliyor beni. (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Kaçıp gitmek istiyoruz.. (Günlük)
- "Ben yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim. Bu karara bütün gücüm ile muhalefet ediyorum. Ben yalnızlığa dayanamıyorum," (Korkuyu Beklerken)
- Beni ya şımartın ya da kapı dışarı edin! Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. (Tutunamayanlar)
- Oyunlarda bile hür olmak mümkün mü? (Günlük)
- "Fakat mesele bu değildi; mesele, bir şeyleri, sıcak bir çorbanın kokusunu duyar gibi hissedebilmekti." (Korkuyu Beklerken)
- İçimin yorulduğunu hissediyordum. (Korkuyu Beklerken)
- "Hayır, gerçekten ölmedi; çünkü ben yaşayamazdım ölseydi." (Korkuyu Beklerken)
- Oysa bu ülke Hindistan'a benziyordu: Kastlardan geçilmiyordu. (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
- Artık benim sesimi de dinlemeli insanlar! İster keman sesi olsun, ister oyun sesi; yeni bir ses getirmeliyim bu dünyaya! (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Biliyor musunuz, ne düşünüyorum? (Oyunlarla Yaşayanlar)
- Ölsem artık demiştim ya geçen gün. Siz insanlara inanmayın. Şimdi hiç ölmek istemiyorum. (Günlük)
- Sevgi propagandası yapan nefret dolu insanlar... (Günlük)
- "Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim." (Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan)
- Zaten zaman nedir ki? Belki birçok kişi, benim gibi, yaşadığı olayların sırasını değiştirmek için kim bilir neler vermezdi! (Eylembilim)
- Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla... (Tehlikeli Oyunlar)
- - Biliyor musunuz Albayım ne olmalı? Yeni bir gençlik yetişmeli... (Tehlikeli Oyunlar)
- "Sessiz faziletlerin heykeli dikilmiyor." (Günlük)
- Olayların heyecanına kapılıp sürüklenmekle hiçbir şey çözümlenemez. (Eylembilim)