Gölgesizler - Hasan Ali Toptaş Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gölgesizler kimin eseri? Gölgesizler kitabının yazarı kimdir? Gölgesizler konusu ve anafikri nedir? Gölgesizler kitabı ne anlatıyor? Gölgesizler kitabının yazarı Hasan Ali Toptaş kimdir? İşte Gölgesizler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hasan Ali Toptaş
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051850672
Sayfa Sayısı: 256
Gölgesizler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hasan Ali Toptaş’ın –belki de– en çok okunan ve yayımlandığı tüm dillerde büyük bir şaşkınlık ve beğeniyle karşılanan romanı.
Gölgesizler, bir kayboluşlar anlatısı; aniden kaybolmaların, beklenmedik dönüşlerin, ölümlü büyülerin, devlet nezdine düşen gölgelerimizin aynası. Tekrarların tekrarını okumamızı sağlayan karakalem bir güvercin; bir garip cinayet ve doğum hikâyesi.
Ve kokusu burnumuzda tüten, cevabından korktuğumuz
bir soru cümlesi: “Kaar nedeen yağaar, kaaarrr?”
“Sadece Hasan Ali Toptaş okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.”
STEFAN WEIDNER, Frankfurter Allgemeine Zeitung
“Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.”
Gölgesizler Alıntıları - Sözleri
- Koşarsın koşarsın da varamazsın hani; içindeki umut, varamadığın kadar büyür. Sen bakarsın ışıltıyla. İleriye uzanırsın, uzandıkça da kolların uzar. Gene de boşluğu avuçlarsın hep; düşünü düş yapan boşluğu.
- Şunu unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.
- ''Unutma ki yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.''
- “Sevmek insanın erişebileceği en yüksek mertebedir,”
- Bir bildiğin varsa şimdi söyle derim ben. Çünkü sabaha geç kalabilirsin. Şunu da unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur.
- "Şunu da unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur."
- ''Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de bir dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındayım.'' Hasan Ali Toptaş
Gölgesizler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
İçi Sıkılan Okur: “Sadece falanca yazarı okumak için bile Türkçe öğrenmeye değer.” Bir kitabın arkasına yabancı bir isimle, bu not düşüldü ise bir kere soğuyarak başlıyorum o kitaba. Esasında bu şu demek, bak mis gibi yatırım yapıp basmışız kitabı, reklamını yapmışız, bu kitabı okumak için Türkçe öğrenmek isteyen, dilimizi bilmeyen yabancılar da var ama sen Türkçeyi anadil olarak biliyor olmana rağmen parana kıyarak alıp okumuyorsun… En azıdan İletişim Yayınlarından beklemezdim, basit! Hasan Ali Toptaş, bu üçüncü kitabın oldu okuduğum ama ben hala ısınamadım ürünlerine, üstüne birde ifşaların çıktı. İfşaların, pis adam olman ya da çok iyi bir insan olman aslında beni çok ilgilendirmiyor zira nice yazarlar gördüm elbisesi yok nice elbiseler gördüm içinde yazar yok misali şimdiye kadar mükemmel eserler okudum sahiplerini de o derece güzel zannettiğim ancak tersi çokça malum oldu. Bu nedenle eseri sahibinden bağımsız değerlendirmek isterim. Sahipleri de eserlerinden bağımsız elbette. Abartıldığı kadar iyi mi? Değil. Sorun bende olabilir, anlamıyor da olabilirim ama okurken zihnimden geçenleri sıralayayım. Yazarın etrafında döneceği mekanlar ve konular belli. Bir kere köy olacak. Giz olacak ve varoluş/yok oluş çerçevesinde gerçeklik zeminini sarsarak güvenilmez ve ucu açık sonuçlara meydan verecek. Kitle psikolojisi ve doğaüstü kimi olayları da buraya ekleyebiliriz. Dili okunaklı olan herkes bunu zaten yapabilir gibi geliyor bana. Hasan Ali Toptaş’a yönelik tek olumlu baktığım taraf da burası zaten. Kimi bariz hatalar söz konusu olsa da gayet akıcı bir dili var fakat bir bütün değil yine de. Örneğin köy var ama köylü gibi konuşan kimse yok ya da köylü gibi düşünen bir köylü de. Yeri geliyor köylü öyle bir hissiyata kapılıyor ve öyle düşüncelere dalıyor ki bu hayatın onu bu düşüncelere itmesi imkânsız diyorsunuz. Temeli ve arka planı oluşturulmuş olsa inandırıcı olacak. Misal o köylü, kitaplar okusa, içinde bir boşluk doğsa ve sürekli okuma ateşiyle yansa da sorgulamaya başlasa inanırız. Nitekim Maksim Gorki öyle yapardı. Karakterler taşrada birer mujiktir ama okur ve sorgularlar siz de inanırsınız. Peki bu ürün özelinde aradıklarım nelerdi? Dışlanmışlık, güce karşı direniş, dik duruş, kişilik çatışması, toplum-birey/birey-toplum incelemesi, karakter-ruh hali incelemesi gibi odaklanması gereken kavramlar vardı yazarın. Örneğin köyü terk eden berber içi sıkıldığı için gidiyor. Fakat sayfalarca anlatılmasını beklediğimiz bölümü okur doldurmak zorunda kalıyor. Ürünün her yerini okura bırakmak, ona bir boyama kitabı vermekle aynı şey bana göre. Bir daha okur muyum bilmiyorum ama pek hevesli değilim. (Anıl)
Kitaba önyargılı başladım açıkçası. Malum yazarın geçen yıllarda yaşadığı ve pek de hoş olmayan olaylar söz konusu olmuştu. Kitabı okurken başta midem bulanıyordu. Sonrasında yarım bıraktım fakat akşamında yazara değil kitaba bir şans vermem gerektiğini düşündüm. Değdi de. Kitap güzeldi. En son satırını okurken içimde bir tatmin oluşun hissi vardı. Daha önce başka bir okurdan paylaştığım bir incelemede okur, köylülerin neden köy üslubuyla konuşturulmadığından yakınıyordu. Fakat köylülerin arkasındaki salt konuşturucu yazar değil şehirde yaşayan bir kahraman. Olay ise onun zihninde var oluyor. O yüzden yazarı bu konuda suçlamayacağım. Kitap, gerçek ile düşün birbirine girdiği ve bir hortum gibi birbirine karışarak geçtiği her varlığı ve var olmayanı içine katmasının bir örneği. Aynı zamanda postmodernizmin güzel bir örneği. Yazarın hayal gücü ise takdir edilecek ölçüde. Köylüleri köylülerin dilinden okumuyorsunuz fakat onların davranışlarından, verdiği tepkilerden, olaylara bakış açılarından her şeyi yerinde hissediyorsunuz. Evet, kimi diyebilirki zaten diyen de olmuş: "Köylüler bu tarz düşüncelere sahip olamazlar. Onlar anca doğar, büyür, ölür. Hayatlarının bir ayrıntısı veya olağandışılık durumu söz konusu olamaz." Fakat yazar böyle düşündüklerini iddia etmiyor. Ki iddia da edebilir. Herkese etiket yapıştırmaktan bir vazgeçin artık. Yazar köylülerin ruhsal durumlarını şiirsel bir dille betimleyerek kağıda geçiriyor. Biz şehirlilerin çoğu çok mu düşünüyoruz, ha? Sadede gelirsek belki sığ düşüncemden böyledir, affedin! Kişiliği pislik içinde yüzen bir sürü şahane eser vermiş yazar var. Ayrıca hangimizin kişiliği güzel bulutlardan düşen kurşundan beter ama düşünce hafif tensel dokunuşlara benzeyen yağmurla eş, o güzel insanların kişiliği gibi? Çok mu temiziz? Evet yazar belki bir pislik fakat kalemi temiz. Şans verin. (Deniz Ö.)
Yazardan daha önce Kuşlar Yasına Gider kitabını okumuştum. Dimağımda güzel bir şarkı dinlemişim tadı bıraktı. Gölgesizler kitabı kurgusal açıdan daha karmaşık ve başarılıydı bence. Kitap, bir berber dükkanında çırağın tıraş bıçağı almaya gitmesi ve dönmemesi ile başlıyor( bu ilk kayboluş) Ustası, gelmeyen çırağı merak edip peşinden gidiyor ve o da gelmiyor. Bu da sonraki kayboluş. Dükkanda tıraş olmak için sırasını bekleyen bir adamın bilinç akışıyla olaylar başlıyor. Aslında olayların çıkış noktası insanların hem bulundukları yerde hem de başka bir yerde olmak istemesi. Bir de her şeyin birbirine karışıp birbirinde yaşayabileceği fikri. İşte o başka yer de karışıyor işin içine. Yani kitapta iki ayrı yer ve zaman var, insanlar da bu iki ayrı yer ve zamanda yer değiştiriyorlar zihin akışı tekniğiyle. O başka yerde gerçekleşiyor olayların çoğu. Burada yazar hem kendi hayal gücünü kullanmış hem de halk arasında hep söylenegelen efsanelerden faydalanmış.( Bir ayının kız kaçırması ve kızın yarı ayı yarı insan bir varlık doğurması, bir atın büyüyle insana aşık edilmesi ve atın bu insanı öldürmesi, birbirlerini cinsel anlamda yazarın deyişiyle yiyip bitiren Hamdi ve Fatma olayı) Bunların dışında sembollerle yüklü de bir kitap. Örneğin köylünün devleti ilahlaştırması, kendini devletin defterinde bir satır yazı olarak görmesi, güzelin çirkinin onun için anlamlı olmayışı, kar neden yağar sorusunun tekrar edilmesi( kitabı okuyan bir arkadaşımız yaşanan pislikleri örtmek için yazmıştı) Yazar sık sık yaşamın tekrarlardan ibaret olduğu üzerinde duruyor. Zıtlıklar birbirini tamamlayan parçalardır. Rüya ve gerçek iç içedir. Hani bir söz vardı: Bir keresinde rüyamda kelebek olduğumu görmüştüm, şimdi rüyasında kelebek olduğunu gören bir insan mıyım yoksa insan olduğunu gören bir kelebek mi? Kitabın hissettirdiği tam da bu bence. Zaman ve mekan kavramları üzerinde düşündürüyor yazar. Mesela gerçek hayatta farklı zaman ve mekanlarda tanıdığımız insanları neden rüyada birarada görürüz. Farklı zaman ve mekanda onlar aslında biradadalar mı yoksa zihnimizin bir oyunu mu ? Hayat zaten bir oyun, yapabileceğimiz ancak rol değiştirmek. Yazar da büyük bir anımsayışın parçalarına tanık olmuştum belki de diyor ve başladığı yere geri dönüyor kitabın sonunda. Kitap filme de uyarlanmış. Film de hem kitabı birebir yansıtması hem de oyuncu kadrosunun başarısı bakımından çok iyiydi. Önce kitabı okuyup sonra filmi izleyince her şey anlaşılır oldu zihnimde. Kitabı okursanız mutlaka filmi de izleyin derim. Farklı bir kitapla tanışmak isterseniz öneririm arkadaşlar aynı zamanda akıcı da dili ve kurgusu itibarıyla. Herkese çok okumalar. (Bahar Mete)
Gölgesizler PDF indirme linki var mı?
Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gölgesizler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hasan Ali Toptaş Kimdir?
Hasan Ali Toptaş, 1958 yılında Denizli’nin Çal ilçesinde doğdu. İlk öykü kitabı "Bir Gülüşün Kimliği" 1987’de, ikinci öykü kitabı "Yoklar Fısıltısı" 1990’da yayımlandı. "Ölü Zaman Gezginleri" adlı öykü dosyasıyla 1992 yılında Çankaya Belediyesi ile Damar edebiyat dergisinin düzenlediği yarışmada birincilik ödülü aldı. Aynı yıl "Sonsuzluğa Nokta" adlı yayımlanmamış romanıyla Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği yarışmada mansiyon aldı ve Sonsuzluğa Nokta Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. 1994’te "Gölgesizler" adlı yayımlanmamış romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü, 2013'te ''Heba'' romanıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü'nü 2016'da ''Kuşlar Yasına Gider'' Romanıyla Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü'nü aldı. "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı ise 1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü. Yazarın ayrıca "Yalnızlıklar" adlı şiirsel metinlerden oluşan bir kitabı, "Kayıp Hayaller Kitabı" adlı bir romanı, "Ben Bir Gürgen Dalıyım" adlı bir çocuk romanı vardır.
Hasan Ali Toptaş Kitapları - Eserleri
- Harfler ve Notalar
- Kayıp Hayaller Kitabı
- Gölgesizler
- Ben Bir Gürgen Dalıyım
- Sonsuzluğa Nokta
- Uykuların Doğusu
- Yalnızlıklar
- Bin Hüzünlü Haz
- Ölü Zaman Gezginleri
- Heba
- Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız
- Geçmiş Şimdi Gelecek
- Kuşlar Yasına Gider
- Bir Gülüşün Kimliği
- Yoklar Fısıltısı
- Gecenin Gecesi
- Absürd Öyküler
- Beni Kör Kuyularda
Hasan Ali Toptaş Alıntıları - Sözleri
- "Hem konuşmaktan fenâ hâlde korkuyor, hem de hararetli bir şekilde hiç durmadan konuşuyormuş gibi susmuşlar." (Uykuların Doğusu)
- ...bu akraba meselesi içinden çıkılmaz bir şeydir. Bazen için kopar dışın bağlı kalır mesela, bazen de için bağlı kalır ama dışın kopar. (Heba)
- Ortalığı, kaybolan şeylerin varlığını hatırlatan derin bir sessizlik kapladı. (Kuşlar Yasına Gider)
- "Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır." (Beni Kör Kuyularda)
- ''...içindeki öykünün içindesin,” (Ölü Zaman Gezginleri)
- ...ağrısı sızısı gamı kasaveti olmayanlar uyudu.. içimden geçen şeyi izah etseydim şimdi.. (Beni Kör Kuyularda)
- "Şu yeryüzünde kötüler bazen iyilerden daha iyi görünebiliyorlar Ziya Bey." (Heba)
- Kendim giderim ben, herkes gibi! (Bir Gülüşün Kimliği)
- "Şunu da unutma ki, yeryüzünde gecikmişliğin ilacı yoktur." (Gölgesizler)
- İşte böyle her şeye benzeye benzeye tıpkı bir mıknatıs gibi her şeyin ruhunu ruhunda toplarmış da, zaman zaman hiçbir şeye benzemezmiş tabii. (Uykuların Doğusu)
- Keşke insan istediği zaman başka bir yaratığa dönüşebilse... (Kayıp Hayaller Kitabı)
- Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındanım. (Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da Yalnız)
- ''Kendimi herhangi bir yere ait hissetmiyorum. Ne bir şehre, ne bir ülkeye, ne de bir dünyaya. Yeryüzüne susmaya gelenler sınıfındayım.'' Hasan Ali Toptaş (Gölgesizler)
- Kuralsızlığı örtmek için kurallardan daha kalın bir örtü bulamazsın. (Heba)
- içim hüzünler evi. (Bir Gülüşün Kimliği)
- "İçinde bulunduğum dünyanın çeşitli köşelerine, işarete benzemeyen çeşitli işaretler gönderen uzak ve esrarengiz bir dünyanın fotoğrafına bakar gibi bakıyordum." (Uykuların Doğusu)
- Sesler azalıyordu artık içimde. (Bir Gülüşün Kimliği)
- Yalnızlık alıp karşına kendini, öteki kendinlerle konuşmaktır. (Yalnızlıklar)
- Bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor. (Kuşlar Yasına Gider)
- "Bir insanı tanıyabilmenin hiç mi hiç mümkün olmadığını düşünüyorum." (Sonsuzluğa Nokta)