Göğü Delen Adam - Erich Scheurmann Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Göğü Delen Adam kimin eseri? Göğü Delen Adam kitabının yazarı kimdir? Göğü Delen Adam konusu ve anafikri nedir? Göğü Delen Adam kitabı ne anlatıyor? Göğü Delen Adam PDF indirme linki var mı? Göğü Delen Adam kitabının yazarı Erich Scheurmann kimdir? İşte Göğü Delen Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Erich Scheurmann
Çevirmen: Levent Tayla
Tasarımcı: Gökçe Alper
Orijinal Adı: Der Papalagi
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9789755393407
Sayfa Sayısı: 112
Göğü Delen Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir.
Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti.
Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, "ozon deliğinin" içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğiniyse zaman gösterecek.
Ahmet Güngören/Çerçeve
Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni "handikap"ların kapılarını aralamıyor mu?
Birincisi bu "handikap"ları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli.
Refik Durbaş/Milliyet Sanat
Sadece keyif için değil, üniversitede sosyoloji, antropoloji derslerinde ve hatta liselerde sosyal bilgiler derslerinde bile okutulabilir. (...) Gerçek bir Samoalının gözleriyle Batı'yı görmek, insanın ufkunu çok genişleten, yorumlara yepyeni boyutlar kazandıran bir süreç.
Semra Somersan/Cumhuriyet
Göğü Delen Adam Alıntıları - Sözleri
- “Evet, özellikle kötü ve acı olaylar, iyi olaylara göre çok daha ayrıntılı anlatılır;hem de tek bir noktası bile atlanmamacasına.Sanki kötüyü anlatmaktansa iyiyi anlatmak daha önemli daha keyifli değilmiş gibi.”
- "Para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum."
- Daha doğar doğmaz para ödemeye başlarsın. Öldüğünde de, öldüğün için ailen para ödemek zorunda kalır. Ayrıca bedenin toprağa verildiği için ve mezarına senin adına dikilen taş için de para ödemek gerekir.
- "Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir."
- Bu taş kabuğa yalnız tek bir yerden girilip çıkılır, Papalagi bu yere, içeri girerken "giriş", dışarı çıkarken de "çıkış" adını verir, oysa ortada tek bir delik vardır.
- Birinin her şeyi varken, diğerinin hiçbir şeyi olmamasına izin vermeyen geleneklerimizi sevelim.
- Hastadır o, kaçıktır. Ruhunu yuvarlak metal ve ağır kağıda adamıştır. Hiçbir şeyle yetinmez, gözü doymak bilmez. Kimseye kötülük etmeden, haksızlık yapmadan, geldiğim gibi göçüp gideyim şu dünyadan diye düşünmez.
- ..bilin ki para kimseyi ne daha mutlu ne daha neşeli yapar.
- Kendimizi, yaşama sevincimizi alıp götürecek, ruhumuzu karartıp içindeki aydınlığı alacak, bedenimizle kafamızı çatışmaya sürükleyecek her şeyden korumalıyız.
- Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir.
- "Ölü olmadıkları halde, yaşamaz onlar. Düşünme hastalığı galebe çalmıştır."
- Tanrı'nın her şeyi kendi adaletli elinde tuttuğu yerde ne kavga olur ne de yokluk.
- Daha doğar doğmaz para ödemeye başlarsın. Öldüğünde de, öldüğün için ailen para ödemek zorunda kalır. Ayrıca bedenin toprağa verildiği için ve mezara senin adına dikilen taş için de para ödemek gerekir.
Göğü Delen Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Edebiyatta Soylu Vahşi, Yabancı Gözlerden Modern Distopyamız: Göğü Delen Adam: ㅤ ''Kötü olmamızın, karanlıkta olmamızın sebebi ışığı tanımıyor olmamızdı. Oysa Papalagi, ışığı tanımasına rağmen, karanlıkta ve kötülük içinde yaşıyor.'' (s. 98) Her şeyden önce kitabın ismiyle başlamak istiyorum: Der Papalagi. ‘’Papalagi’’ Samoa dilinde ‘’Göğü Delen Adam’’ anlamına gelmektedir. Papalagi denince akla beyazlar yani modern insan ya da ‘’outsider’’ denen ‘’dışarıdan gelen yabancı’’ anlamları gelir. Samoa, Okyanusya’da bulunan ve ilkel şekilde yaşayan bir ada ülkesidir. Kitapta anlatılana göre, Samoa’ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmiştir. Yerliler, bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak görmüş ve beyaz adamın o deliğin içinden geçip kendilerine doğru geldiğini öne sürmüşlerdir. yazar/Erich-Scheurmann, Samoalı bir kabile şefinin Avrupalı beyaz insanı yani bizleri gözlemleyip, modern dünyamız hakkında kendi kabilesine anlatmak amacıyla tuttuğu notlarını tercüme ederek kitaplaştırmış. Kitapta yazılanların kurgu olmadığı ve gerçekten bir Samoalı kabile şefinin düşünceleri olduğu Scheurmann tarafından iddia edilse de burnuma buram buram kurgu kokuları geldi. Tabii ki kurgu olup olmaması anlatmak istediği şeylerin hissettirdiklerini ve gerçeklik payını katiyen azaltmıyor benim nazarımda. Bu konu hakkında da Alman araştırmacı ve yazar olan Günter Seft tarafından yazılmış olan harika bir eleştiri yazısı var: (https://pure.mpg.de/rest/items/item_64703_5/component/file_131144/content) "Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir." (s. 46) Edebiyatta Soylu Vahşi (Noble Savage) Soylu Vahşi, edebiyatta, medeniyetin yozlaştırıcı etkilerine maruz kalmayan birinin doğuştan gelen iyiliğini simgeleyen, medeniyetsiz insan için idealize edilmiş bir kavram olarak çıkar karşımıza. İlk örneği olarak, yazar/ibn-tufeyl’in 12. yüzyılda kaleme aldığı kitap/hay-bin-yakzan--124456 adlı felsefi romanı ele alabiliriz. Eserin asıl vermek istediği mesaj ‘’İnsan kendi başına, hiçbir eğitim almadan sadece doğayı gözlemleyerek ve düşünerek ‘insan-ı kâmil’ seviyesine ulaşabilir’’ fikridir. Bu bir cümlelik fikir görünüşte basit dursa da koskoca bir Aydınlanma Çağı’na ve yazar/Thomas-Hobbes, yazar/john-locke, yazar/david-hume, yazar/isaac-newton ve yazar/Immanuel-Kant gibi fikir adamlarına ilham kaynağı olmuştur. Bu terimin edebiyattaki yerini biraz daha irdeleyecek olursak; yazar/aphra-behn’in kitap/oroonoko--99843’sunu ve yazar/Francois-Rene-de-Chateaubriand’ın kitap/atala-rene-colde-iki-vahsinin-aski--14414 eserlerini de örnek olarak verebiliriz. Soylu Vahşi tanımına özellikle İtalyan düşünür yazar/montaigne’in kitap/denemeler--1395 adlı kitabının ‘’Yamyamlar Üzerine’’ kısmında ve Fransız düşünür yazar/jean-jacques-rousseau’nun kitap/insanlar-arasindaki-esitsizligin-kaynagi--8087 adlı eserinde denk geliriz. Soylu Vahşi, her şeyin özünde toplum eleştirmenlerinin, yazarların Avrupa kültürünü tersine çevirerek, kusurlu yanlarına işaret etmesine ve bu kusurlu yanların geliştirilebileceği yollar önermesine olanak sağlayan edebi bir aygıttır. Nitekim Scheurmann da bu edebi terimin sağladığı olanaklardan, modernizmin insanlığın üzerinde yarattığı etkiyi ve maruz kaldığımız yozlaşmışlığı göstermek amacıyla faydalanmıştır. ‘’Aklın kurallarına uyarak barbar diyebiliriz Yamyamlara, ama bize benzemiyorlar diye barbar diyemeyiz onlara; çünkü barbarlıktan yana onları her bakımdan aşmaktayız’’ – (s. 128) Denemeler, yazar/montaigne “Tanrı elinden çıkan her şey iyidir, insan elinde her şey yozlaşır.” - yazar/jean-jacques-rousseau Kara Ayna Bu eserde ise Samoalı kabile şefi Tuivaii elimizden tutuyor ve bizi modernizm kisvesi altında yarattığımız distopyamıza bir yolculuğa çıkarıyor. Onun gözlerinden gelişmiş ve kültürlü Avrupalıyı, beyaz insanı, yani kendimizi görüyor ve her gün karşılaşmamıza rağmen ne kadar farkında olmadığımız, farkında olsak da görmezden geldiğimiz kusurlu yanlarımız var ise şahit oluyoruz. Tuivaii, beyaz insanlar olarak giydiğimiz kıyafetlerden barındığımız evlere, taparcasına el üstünde tuttuğumuz ‘para’ adlı kâğıt parçasına verdiğimiz değerden dini inançlarımıza, eğitim sistemimizden zamanı yönetimimize, birbirimize yabancılaşmamızdan insanları tek tipleştirmemize, meslekler yoluyla köreldiğimizden açgözlülüğümüze gibi birçok sosyal ve kültürel konuda kullandığı keskin ifadelerle bizi bize yeriyor, acizliğimizi ise suratımıza vuruyor. Sizleri bilemiyorum ama ben daha önce hiçbir kitaptan böylesine bir tokat yememiştim. En basit kelimelerle, bu kitap uyarıcı ve aydınlatıcı bir metin. Okurken her ne kadar büyük keyif alsam da tüm neşemi aldı götürdü en sonunda payıma düşen rahatsızlık oldu. Elimde tuttuğum kitap adeta bir Kara Ayna (Black Mirror) etkisiyle, benim bütün kötü huylarımı, özelliklerimi bana anlatıyordu. ‘’‘Bir Avrupalı’ya sevginin tanrısından söz edecek olsan, yüzünü buruşturur ve güler. Senin düşüncenin yalınlığıyla alay eder. Ama pırıl pırıl bir yuvarlak metal ya da koca bir ağır kâğıt uzatacak olursan, o an gözleri parıldar ve dudaklarının arasından salyalar akar. Onun sevgisi paradır, tanrısı paradır.’’ (s. 36) Tek Dişli Canavar: Medeniyet Biz Papalagiler, tüm masumiyetin katili ve kötücüllüğün vücut bulmuş hali olan biz, Papalagiler olarak medeniyetimizle, kültürümüzle, son derece ileri teknolojimizle övünmeyi severiz. Sosyal statüler her şeyimizdir, dışarıda yüzümüz gülerken evlerimizde ağlıyoruzdur. Modern yaşam, zenginlik, refah, mal-mülk, iktidar… her şeyimiz vardır. Peki ya işler sandığımız gibi ilerlemiyorsa? Adım adım her geçen gün insani gerçekliğimizden, özümüzden kopuyorsak... İlkel ve medeniyetsiz olarak bellediğimiz topluluklardan daha da medeniyetsiz ve ilkelsek. Bu noktada yazar/Erich-Scheurmann’ın eserine yazmış olduğu önsözü paylaşmak istiyorum: ‘’… kendimizi bir kez olsun eğitilmiş ve kültürlü insanlar olarak görmeyi bir yana bırakalım. Tuiavii’nin, eğitim yüzünden sağlığını yitirmemiş ve henüz doğal duygularını koruyan hataya açık bu Güneydenizi yerlisinin basit düşüncelerine ve bakış açısına kulak verelim. O, bizim tanrılarımızı kendi ellerimizle yok edip yerine ölü tabular koyduğumuz dünyamızı tanımımıza yardım ediyor.’’ (s. 16, Önsöz) Modernitenin insanlığı nasıl boğazladığını fark etmemize yardımcı olan 100 sayfalık bu eseri, gayet sade ve anlaşılır bir dilde yazılmış olmasına rağmen bir oturuşta bitiremedim. Çünkü anlatılan gerçeklerin resmen kitaptan dışarı çıkıp vücut bularak beni boğazladığını hissettim. Bu nedenle okudukça kendimde nefes alma ve okuduklarımı düşünme ihtiyacı duydum. Kendimden, insanlardan, yaşadığım topluma kadar tanışıklığım olan her şeye daha da sorgulayarak bakmaya başladım artık. Güzellik… Rahatsız edici bir güzellik. Evet tam olarak bu kitabın benim için tanımı budur. ‘’Mutlaka Okunması Gerekenler’’ ve ‘’Tavsiye Edilecekler’’ listemde ilk sıralara layık gördüğüm bu kitabı sizin de okumanızı tavsiye ediyorum. Ayrıca bir karşı yapıt olarak, yine Scheurmann’ın kaleme aldığı ve bu sefer de Samoalılar’ı anlattığı kitap/gogu-delen-adam-samoayi-anlatiyor--76274 kitabını da merakla listeme ekledim. Şu anda bunu yazarken fark ettim, neredeyse aynı temalara sahip olan bir bilim-kurgu kitabı daha var, feminist bir ütopyayı anlatan: kitap/kadinlar-ulkesi--130233, yine orada anlatılan ütopyanın tam karşıtı olarak yine aynı yazar tarafından yazılmış ve bizim dünyamızı anlatan kitap/bizim-ulkemiz--22693 adlı eseri. Benim fikrime göre bu bahsettiğim iki kitap da sosyoloji alanında oldukça değerliler. Eğer okumayı düşünüyorsanız onu da tavsiye ediyorum. (Kadınlar Ülkesi incelemesi için bknz: #128271298) "Ölü olmadıkları halde, yaşamaz onlar. Düşünme hastalığı galebe çalmıştır." (s. 70) Yabancıların gözünden, üçüncü şahsın bakış açısından kendimizi görebilmek iyidir. Kendine yabancılaşmak bazen iyidir. Bazen. Keyifli okumalar. (Kayaberk İpek)
Gökyüzünde Bir Adam: Nereden başlasam bilemiyorum. Bazı kitaplar vardır size farklı pencereler açar ve siz farklı atmosferleri solursunuz. Bazı kitaplar da vardır ki sizi öyle pencereyle falan kandırmaz, tutar kolunuzdan gökyüzüne çıkarır ve size seslenir; bak işte sen dünyayı sadece kendi etrafında olanlardan ibaret sanıyordun, yaşamı, kuralları, toplum yargılarını, toplum düzenini, toplum ahlakını sadece yaşadığın dönemin paradigmasından algılıyordun bak bakalım her şey senin yaşadığın dönemdeki dünyaya mı ait? Bu kitap önce sizi kolunuzdan tutup gökyüzüne çıkarır fakat indirmek için falan uğraşmaz çünkü bilir ki sizin doğru bildiğiniz tabularınız teker teker üstünüze yığıldığında zaten kendiliğinizden zemine çakılacaksınız. Dünya nedir? diye sorsalar şunu söylerim; doğduğum yıldır dünya, doğduğum medeniyettir dünya… Dünyaya geldiğimizde sadece yaşımız büyümez, siz göremeseniz de ruhumuzun üstünde kabuklar oluşur. Oluşan bu kabuklar yaşadığımız dönemin değer yargılarıdır. O kabuklar bizi öyle çevreler ki doğal yapımızdan bizi uzaklaştırır. Zaman öyle ilerler ki kim olduğumuzu değil asıl olan, insan nedir onu unuturuz. Yaşadığımız dönemi sanki dünya oluştuğundan beri devam eden bir olguymuş gibi algılarız. Sadece insan olduğumuzu unutmayız aynı zamanda kendimize bir soruyu sormayı da unuturuz o da insan nedir ? İnsanlık tarihi ilerlemesine modernlik demiştik. Peki ya modernlik dediğimiz süslü bir altın kafesten ibaretse? Sanırım bize bunu bize özetleyecek bir yazar tanıyorum. Gelin alt paragraftaki iki alıntıya bakalım durum gerçekten de böyle mi? Sapiens yazarı Yuval Noah Harari’nin dediği gibi “Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor.’’ ‘’Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiens'e ait organizmalar, kültür adını verdiğimiz daha da karmaşık yapılar oluşturdular.’’ Evet, ben bu kitabı okurken bir adamdım kitap ne zaman ki kolumdan tutup beni gökyüzüne çıkardı artık o saatten sonra göğü delen adam oldum. Mütevazi bir odam vardır sokak lambasına bakan bir pencerem ve köşede duran gaz lambam bazı geceler uyuyamazsam penceremin önüne bir sandalye çeker, gaz lambamı yakar ve saatlerce düşünürüm, dünya nedir, İnsan nedir? Acaba biz gerçekten insan denen varlığın prensiplerine göre mi davranıyoruz? Gerçekten yaşam denen şey bu yaşadığımız dünya mı? Bugün iyi bir eğitim için çabalıyorum fakat 500 yıl önce doğsaydım acaba o zaman ne için çabalamam gerekiyordu? Bugün en değerli olgu her şey gibi insan zihninden türetilmiş olan para ve hepimizin hedefi onu kazanmak için çabalamaktır. Peki ilk çağ zamanlarında doğmuş olsaydık bu sefer en büyük hedefimiz ne olacaktı? İnsanlık olarak ilerliyoruz kendi zihinlerimizden değerler yaratıyoruz. (para, ün, statü, mevki, konfor) sonunda o yarattığımız şeylerin kölesi oluyoruz ve buna medeniyet diyoruz. Sanırım çok fazla gevezelik ettim o halde artık gelin biraz kitaba göz atalım. Öncelikle şunu söylemeliyim. Kitap okurken sanki Mandıra Filozofu adlı filmdeki Mandıra Filozofu’ nu anımsatıyor. Eser bugün medeniyet dediğimiz tüm olguları eleştiriyor ve eleştirirken bunu haklı ve mantıksal nedenlerle bağdaştırıyor. Kitabı okurken Yuval Harari’nin Homo Sapiens kitabında geçen, insanlık ilerlediğini sanırken aslında kendinden uzaklaşıyor mantığının burada tam anlamıyla yansıtıldığını görmek mümkün. Sadece aşağıdaki paragrafı okumak bile kitabın bize vermek istediği mesajı özetler nitelikte. ‘’Papalagi (beyaz insan), tıpkı bir midye gibi, sert bir kabuğun içinde oturur. Bir çıyan gibi, taşların arasında lavların çatlaklarında yaşar. Sağı, solu, altı, üstü hep taşlarla örtülüdür. Barınağı dikine duran taş bir sandığı andırır, çok sayıda gözü olan delik deşik bir sandığı andırır, çok sayıda gözü olan delik deşiş bir sandık. Bu taş kabuğa tek bir yerden girilip çıkılır; Papalagi bu yere, içeri girerken ‘’giriş’’, dışarı çıkarken de ‘’çıkış’’ adını verir, oysa ortada tek bir delik vardır’’ Kitabı bitirdikten sonra her şeyin kendi ürettiğimiz birer saçmalıktan ibaret olduğunu, hayat çabası, amacı olarak idrak ettiklerimizin aslında ne kadar anlamsız ve yıpratıcı şeyler olduğu sonucuna varmak kaçınılmaz. Kısacası kitap size bugüne kadar yaşamadığınız büyük bir zihin devrimi yapıyor. Kitabı okuduktan sonra artık çoğu şeye farklı bir açıdan bakacaksınız. Şimdiden okuyacak okurlara keyifli okumalar dilerim (Ege)
papalagi gerçekle karşılaşıyor: Yazar beni kitapla dövse sanırım daha az hasar alırdım. • Tüm gün çalıştın, yoruldun ve işten eve dönerken bir de markete uğradın. Yüksek fiyatlardan biraz rahatsız oldun, ihtiyaçlarını alıp eve geldin. Bir kitap seçtin kendini iyi hissetmek, biraz dünyadan uzaklaşmak için. Belki de daha akıllı hissetmek için ve kitap senin tüm bu acınası dünyanı, kendinden daha aptal görebileceğin biri, bir kabile reisi tarafından sert bir şekilde eleştiriyor. Bütün acizliğin her sayfada daha çok ortaya çıkıyor. Kaşların çatıyor, karşı çıkmak istiyorsun ama çıkamazsın. Biliyorsun hepsinin doğru olduğunu ve artık bu hayata anlamsızlığını bilerek devam etmek zorundasın. • Kitapta kabile reisi Tuiavii bir konuşma yapıyor. Anlamlandıramadığı, yanlış gördüğü her şeyi kabilesine anlatıyor. Bizim açgözlü oluşumuz, meslek adı altında körelişimiz, paraya tapmamız ve nice insani dediğimiz iğrenç özelliklerimizi bize bir de kendi gözünden anlatıyor. Müthiş bir rahatsızlık hissi ile okuyorsunuz kitabı. Nasıl insanlıktan çıktığımızı düşündüm her bir sayfada ve aslında ne kadar da boşa yaşadığımızı. Okumanız benim naçizane görüşüm ama bıraktığımız insani duyguları yeniden yaşatmamız artık boynumuzun borcudur. (çağla)
Göğü Delen Adam PDF indirme linki var mı?
Erich Scheurmann - Göğü Delen Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Göğü Delen Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Erich Scheurmann Kimdir?
Erich Scheurmann, 1878 doğumlu Alman bir yazardır. Çocukluğu ve tahsil hayatı daha çok resimler çizerek geçse de şüphesiz ki kariyerinin en önemli noktalarında yer alan Papalagi , dilimize Göğü Delen Adam | Ayrıntı Yayınları olarak çevrilen, kitabı ile büyük bir ilgi uyandırmıştır.
Erich Scheurmann Kitapları - Eserleri
- Göğü Delen Adam
- Göğü Delen Adam Samoa'yı Anlatıyor
- Der Papalagi
Erich Scheurmann Alıntıları - Sözleri
- "Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir." (Göğü Delen Adam)
- "Para vermeden herkesin yararlanabileceği tek bir şey buldum: Hava. Havanın da, yalnızca unutulduğu için parasız olduğunu sanıyorum." (Göğü Delen Adam)
- Birinin her şeyi varken, diğerinin hiçbir şeyi olmamasına izin vermeyen geleneklerimizi sevelim. (Göğü Delen Adam)
- Daha doğar doğmaz para ödemeye başlarsın. Öldüğünde de, öldüğün için ailen para ödemek zorunda kalır. Ayrıca bedenin toprağa verildiği için ve mezarına senin adına dikilen taş için de para ödemek gerekir. (Göğü Delen Adam)
- Tanrı'nın her şeyi kendi adaletli elinde tuttuğu yerde ne kavga olur ne de yokluk. (Göğü Delen Adam)
- Hastadır o, kaçıktır. Ruhunu yuvarlak metal ve ağır kağıda adamıştır. Hiçbir şeyle yetinmez, gözü doymak bilmez. Kimseye kötülük etmeden, haksızlık yapmadan, geldiğim gibi göçüp gideyim şu dünyadan diye düşünmez. (Göğü Delen Adam)
- Bu taş kabuğa yalnız tek bir yerden girilip çıkılır, Papalagi bu yere, içeri girerken "giriş", dışarı çıkarken de "çıkış" adını verir, oysa ortada tek bir delik vardır. (Göğü Delen Adam)
- Daha doğar doğmaz para ödemeye başlarsın. Öldüğünde de, öldüğün için ailen para ödemek zorunda kalır. Ayrıca bedenin toprağa verildiği için ve mezara senin adına dikilen taş için de para ödemek gerekir. (Göğü Delen Adam)
- ..bilin ki para kimseyi ne daha mutlu ne daha neşeli yapar. (Göğü Delen Adam)
- “Evet, özellikle kötü ve acı olaylar, iyi olaylara göre çok daha ayrıntılı anlatılır;hem de tek bir noktası bile atlanmamacasına.Sanki kötüyü anlatmaktansa iyiyi anlatmak daha önemli daha keyifli değilmiş gibi.” (Göğü Delen Adam)
- “Zamanı olan insan çok azdır. Belki de hiç yoktur. Bu yüzden herkes yaşamın içine fırlatılmış birer taş gibi koşuşturur. Sanki hızlı yürüyen insan daha değerli, yavaş yürüyenden daha yürekliymiş gibi davranırlar.” (Göğü Delen Adam Samoa'yı Anlatıyor)
- Kendimizi, yaşama sevincimizi alıp götürecek, ruhumuzu karartıp içindeki aydınlığı alacak, bedenimizle kafamızı çatışmaya sürükleyecek her şeyden korumalıyız. (Göğü Delen Adam)
- Eğer insan çok fazla 'şey'e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluğun göstergesidir. (Göğü Delen Adam)
- "Ölü olmadıkları halde, yaşamaz onlar. Düşünme hastalığı galebe çalmıştır." (Göğü Delen Adam)
- Sözler insanın karnını delmez (Göğü Delen Adam Samoa'yı Anlatıyor)