diorex
sampiyon

Genel Dilbilim Dersleri - Ferdinand de Saussure Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Genel Dilbilim Dersleri kimin eseri? Genel Dilbilim Dersleri kitabının yazarı kimdir? Genel Dilbilim Dersleri konusu ve anafikri nedir? Genel Dilbilim Dersleri kitabı ne anlatıyor? Genel Dilbilim Dersleri PDF indirme linki var mı? Genel Dilbilim Dersleri kitabının yazarı Ferdinand de Saussure kimdir? İşte Genel Dilbilim Dersleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 30.06.2023 21:00
Genel Dilbilim Dersleri - Ferdinand de Saussure Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ferdinand de Saussure

Çevirmen: Berke Vardar

Orijinal Adı: Cours de linguistique générale

Yayın Evi: Multilingual

İSBN: 9789757262206

Sayfa Sayısı: 348

Genel Dilbilim Dersleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Saussure'ün Cenevre Üniversitesi'nde verdiği derslerin, ölümünden sonra öğrencilerinin 1916'da "Cours de linguistique générale" adıyla yayınladıkları kitabını Berke Vardar Genel Dilbilim Dersleri olarak Türkçeye kazandırmıştır. Saussure'ün "Dil nedir?" sorusunu yanıtlama sürecinde ortaya çıkan her türlü dilin iç öğeleriyle dil dışı öğenin sorgulanışı kitabın çekirdeğini oluşturur.

Dilin "bir göstergeler dizgesi" olduğuna işaret eden Saussure, dilin kendi iç gerçekliğini araştırırken, "dil, kendi düzeni dışında düzen tanımayan bir dizgedir" der. Bu yaklaşımıyla gelecekte birçok biliminsanmm sorguladığı yapısalcılığın ilk temellerini atmış olur. Bir başka deyişle 20.yy dilbilimi bu yapıtla başlar ve gelişir. Genel Dilbilim Dersleri tüm dilbilimsel yaklaşımlarına kaynak olur.

Genel Dilbilim Dersleri Alıntıları - Sözleri

  • Dili oluşturan göstergeler birer soyutlama değildir, gerçek nesnelerdir (bak. s. 45). İşte, dilbilim söz konusu nesnelerle bunların kurduğu bağıntıları inceler. Dilbilimin somut kendilikleri diyebiliriz bunlara.
  • Genellikle dural dilbilimle uğraşmak tarihle uğraşmaktan çok daha güçtür. Evrim olguları daha somuttur; imgeleme daha çok seslenirler. Bu düzlemde gözlemlenen bağıntılar, kolayca saptanabilen ardışık öğeler arasında kurulur, bir dizi dönüşümü izlemek kolaydır, çoğu kez eğlencelidir bile. Oysa, değerlerle, bir arada bulunan bağıntılarla uğraşan dilbilim çok daha büyük güçlüklere yol açar.
  • Karşılaştırmanın geçersiz olduğu bir tek nokta var: Satranççı taşları oynatmak ve dizge üstünde bir eylemde bulunmak amacını güder. Oysa, dil önceden hiçbir şey tasarlamaz. Dilin taşlan kendiliklerinden ve rastlantısal olarak yer değiştirir, daha doğrusu değişir.
  • Dil özgür değildir. Çünkü zaman, toplumsal güçlerin dil üstündeki etkilerini geliştirmelerine olanak sağlar. Böylece, özgürlüğü ortadan kaldıran süreklilik ilkesine varılır. Ne var ki süreklilik de zorunlu olarak bağıntıların bozulmasını, şu ya da bu oranda değişmesini içerir.
  • Dilde de, satrançta da hem bir değerler dizgesi karşısındayız, hem de bu değerlerin değişimlerini izleriz. Bir satranç partisi, dilin bize doğal biçimde sunduğu görüntünün yapay bir gerçekleşmesini andırır. Bu karşılaştırmayı biraz derinleştirelim. Bir kez, oyundaki bir durum tıpkı dilin bir durumu gibidir. Nasıl dildeki bir öğe değerini, öbür öğelerin tümüyle kurduğu karşıtlık ilişkisinden alırsa, aynı biçimde taşların karşılıklı değerleri de satranç tahtasındaki konumlarına bağlıdır. Sonra, dizge hep bir anlıktır; bir konumdan öbürüne değişir.
  • Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce sesten. Böyle bir ayrım ancak bir soyutlamayla gerçekleşebilir. Bunun sonucunda da salt ruhbilim ya da salt sesbilim alanına girilmiş olur. Demek ki dilbilim bu iki düzeye bağlanan öğelerin birleştiği sınır bölgesinde işlem yapar. Bu birleşim bir töz değil,bir biçim yaratır.
  • Dil ve yazı birbirinden ayrı iki göstergeler dizgesidir. Yazının biricik varlık nedeni dili göstermektir. Dilbiliminin konusunu, yazıdaki sözcükle konuşmadaki sözcüğün birleşimi oluşturmaz: Onun konusu yalnız konuşmadaki sözcüktür. Ne var ki yazılı sözcük, görüntüsü olduğu sesli sözcükle öylesine kaynaşır ki sonunda baş köşeye kuruluverir; sesli göstergenin görüntüsüne kendisinden daha çok önem verilir. Sanki birini tanımak için onun yüzüne bakmaktansa resmine bakmak daha geçerli bir yolmuş gibi! ** Herhangi bir sözcüğün değerini, onu çevreleyen öbür sözcükler belirler.
  • Dil, öğelerinin bir anlık durumu dışında hiçbir şeyin belirlemediği katışıksız bir değerler dizgesidir.

Genel Dilbilim Dersleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ferdinand de Saussure’ün derlenen bu eseri, 19.yüzyılda dil anlayışını kökten değiştirmiştir. Saussure’ün direkt yazdığı bir eser değil. Cenevre Üniversitesi’nde vermiş olduğu derslerdeki bilgileri not alan iki öğrencisi daha sonra derleyerek, Saussure adına yayınlamıştır. Dilbilim ile ilgili okuyacağınız hemen hemen her eserin içinde bu eserden alıntılar veya bu esere karşı göndermeli fikirleri göreceksiniz. O yüzden, Dilbilim ile alakalı okumalar yapacak olanların ilk olarak bu kitabı okuyarak ilerlemesini tavsiye ederim.  Dil olgularının üç evreden geçtiğini söyler; ilk evre , Eski Yunanlıların başlattığı ve Fransızların devam ettirdiği, doğru biçimleri, yanlış biçimlerden ayıracak kurallar koymayı amaçlayan süreçler.  İkinci evre, Betikbilimin ortaya çıkmasından bahseder ve bu bilimle ilgili İskenderiye’de bir okul olduğunu da belirtir. Üçüncü evre olarak da, dillerin birbirleriyle karşılaştırılabileceği anlaşılınca karşılaştırmacı betikbilimin doğduğunu ifade eder. Olguyu ne biçimde ele alırsak alalım, dil olayının her zaman iki yüzü olduğunu belirtir. Yani dil yetisinin hem bireysel bir yanı, hem de toplumsal bir yanı vardır. Bunların biri olmadan diğerinin düşünülemeyeceğini söyler. Dil yetisi her an yerleşik bir dizgeyle bir evrim içerir, hem çoğalan bir kurumdur, hem de her an geçmişin bir  ürünüdür. O halde der Saussure; dilin yetisi sese, ses örgenlerine, işitim izlenimlerine, düşünceye, bireye, topluma ve yerleşik dizgeyi oluşturmaya bağlıdır. Dil yetisinde birçok alan açılır: Hem fiziksel, fizyolojik ve anlıksal niteliklidir, hem de bireysel ve toplumsal özelliklidir. Dil bir sözleşme, bir uzlaşımdır ve üstünde anlaşmaya varılan göstergenin öz niteliği önemsizdir deyip, dilin niteliklerini detaylıca özetler. Kavramla işitim imgesinin birleşimine gösterge diyor.  Dil göstergesi ile bir nesnenin bir adı birleştirmediğini, bir kavramın, bir işitim imgesi ile birleştiğini belirtir. İşitim imgesi, salt fiziksel öz ses değil, sesin anlıksal izidir der. Bu durum duygularımızın tanıklığı yolu ile bizde oluşan tasarımıdır. Yani bu imge duyumsaldır. Bu durumu kendi dil yetimizi gözlemlediğimizde de görebileceğimizi savunur. Dil göstergesinin başlıca iki özelliği olduğunu belirtir. Bunlar; Göstergenin Nedensizliği ve  Göstergenin Çizgiselliği. Bu iki özelliği detaylıca açar.  Göstergenin Değişmezliğini şöyle izah eder " Gösteren, belirttiği kavram açısından özgür bir seçim olmakla birlikte, kendisini kullanan dilsel topluluk bakımından özgür değildir, zorunlu olarak benimsenmiştir. Bu konuda topluma görüşü sorulmaz, dilin seçtiği gösteren yerine bir başkası kullanılamaz. Temelinde bir çelişki bulunduğu izlenimi uyandıran bu olgu zorunlu seçim diye adlandırılabilir. Dile; “Seçiniz!” denir, ama hemen arkasından eklenir: “Bu gösterge seçilecek, başkası değil.” Birey istese de, yapılan seçimi hiçbir yönden değiştiremez. Yalnız birey mi? Toplum da bir tek sözcük üstünde bile egemenliğini yürütemez; dil nasılsa ona öylece bağımlı kalır. Onun için dili artık kuru bir sözleşmeye benzetemeyiz. Dil göstergesinin incelenmesi de özellikle bu yönden ilginçtir. Çünkü bir toplumda benimsenmiş bir yasanın özgürce onanmış bir kural olmayıp zorunlu nitelik taşıdığı tanıtlanmak istenirse, bunun bize en parlak kanıtını dil sunar. Hangi dönemi ele alırsak alalım, ne denli gerilere uzanırsak uzanalım, dil her zaman bir önceki çağın kalıtı olarak karşımıza çıkar. Gerçekten de dil eski kuşakların aktardığı ve olduğu gibi benimsenmesi gereken bir üründür. Ama dilin bir kalıt olduğunu söylemekle yetinirsek, hiçbir şeyi açıklayamayız." Göstergenin Değişebilirliğini ise; “Dilin sürekliliğini sağlayan zamanın görünüşte değişmezlikle çelişen bir etkisi daha vardır, o da dil göstergelerini değişime uğratmasıdır: Bazen daha hızlı, bazen daha yavaş. Bir bakıma, göstergenin değişmez olduğu da söylenebilir değişebilir olduğu da” olduğunu belirtir. Dilbilimciler Saussure’ü bu görüşlerinden dolayı tutarsızlıkla suçlamışlar. Ancak Saussure’ün vurgulamak istediği şey; dilin bireyler tarafından değiştirilemeyeceği. Dil değişir ama bireyler değiştiremez, zaman içinde form değiştirir. Şöyle özetler " Gösterge bozulma eğilimindedir, çünkü sürüp gider. Ama her bozulmada eski gereç gene yerinde kalır, geçmişten kopuş görecedir. İşte bundan ötürü de bozulma ilkesi süreklilik ilkesine dayanır. Zaman içinde bozulma değişik biçimlere bürünür. Bunların her biri önemli bir dilbilim bölümü oluşturabilir.  Dil zaman içinde ama konuşan topluluk dışında ele alınsa –herkesten uzakta, yüzyıllar boyunca yaşayan bir birey bulunduğunu varsayalım-, belki hiçbir bozulma olayıyla karşılaşılmaz; zaman dili etkilemez. Tersine konuşan topluluk zaman dışında ele alınsa, bu kez de toplumsal güçlerin dil üstündeki etkisi görülmez. Bu durumda dil özgür değildir. Çünkü zaman, toplumsal güçlerin dil üstündeki etkilerini geliştirmelerine olanak sağlar. Böylece özgürlüğü ortadan kaldıran süreklilik ilkesine varılır. Ne var ki süreklilik de zorunlu olarak bağıntıların bozulmasını, şu ya da bu oranda değişmesini içerir” Eser çok zor bir konu ve içeriğe sahip. Dilbilim alanınız değilse ve sadece ilgi olarak okuyorsanız çok da etkin bir algılama beklemeyin. İçeriğinde verilen örnek kelimeler Fransızca ve Latince olunca zorluğu ikiye katlanıyor. Olabildiğince anlaşılır ve geriye dönük anımsatıcı bir özet çıkarmaya çalıştım. Dilbilim okumaları yapacaksanız bu kitabı muhakkak okumanız gerekiyor. (Mel)

Genel Dilbilim Dersleri PDF indirme linki var mı?

Ferdinand de Saussure - Genel Dilbilim Dersleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Genel Dilbilim Dersleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ferdinand de Saussure Kimdir?

Ferdinand de Saussure (d. 26 Kasım 1857, Cenevre – ö. 22 Şubat 1913, Vufflens-le-Château), İsviçreli 20. yüzyılda dilbilimde kayda değer gelişiminin birçoğu için fikirleriyle temel hazırlamış dilbilimci.

Genellikle 20. yüzyılın dilbiliminin ‘babası’ olarak düşünülmektedir. Özellikle yapısalcılık ve göstergebilim alanında adını duyurmuştur.

Ferdinand, doğabilimcisi Henri de Saussure ve Louise Elisabeth de Pourtalès’in oğlu ve Nicolas Theodore de Saussure’ün torunudur. Ferdinand Almanya’nın Leipzig şehrinde üniversite eğitimi almıştır ve Berlin'de bir dönem Heinrich Zimmer'in yanında Hint-Avrupa Dilleri üzerine çalışmıştır. Leipzig'te doktorasını yazdıktan sonra 1881 yılından 1891 yılına kadar Paris'te École pratique des hautes études okulunda ders vermiştir. 1891 yılından ölümüne kadar Cenova Üniversitesi'inde Tarih ve Hint Avrupa dillerinin karşılaştırılması alanında profesörlük yapmıştır. Ferdinand de Saussure, Cenova Üniversitesi’nde 1906 yılından 1911 yılına kadar Genel dilbilim üzerine dersler vermiştir.

Saussure’ün şöhreti yaşamı boyunca Slav dilleri araştırmacısı olarak yaptığı çalışmalarında mevcuttur. “Mémoire sur le système primitif des voyelles dans les langues indo-européennes“ (Memory auf dem primitiven System der Vokale im Indo-Europäischen Sprachen/Hint Avrupa Dillerindeki Seslerin İlkel Sisteminin Hafızası-1879) isimli eserinde Saussure daha 21 yaşında bir öğrenciyken dilbilgisel yöntemleri uygulayarak "Laringeal" kuramını geliştirmiştir. Hint Avrupa ses sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde Saussure kaybolan ses katsayılarının (coefficients sonantiques) varlığını kuramsal olarak talep etmektedir. Bu ses katsayılarını daha sonraları Danimarkalı dil araştırmacısı Hermann Møller de 19. yüzyılda "Laringeal" olarak tanımlamıştır. Saussure'ün ölümünden sonra 1914 yılında Bedřich Hrozný bu noktada Hint Avrupa dili olarak belirtilen Hititçe’yi çözümlemiştir. Sausure’ün kendi ses katsayılarını yeniden yapılandırdığı bazı durumlarda Polonyalı dilbilimci ve Slav dilleri araştırmacısı Jerzy Kuryłowicz Hititçedeki "Laringeal"i bulmuştur. Önemli kısıtlamaların hesaba katılmasına rağmen Hititçedeki "Laringeal" genel anlamda Saussure’ün yeniden yapılandırmasının onaylanması olarak kabul edilmektedir.

Ferdinand de Saussure Kitapları - Eserleri

  • Genel Dilbilim Dersleri
  • Genel Dilbilim Yazıları
  • Genel Dilbilim Dersleri (2 Cilt Takım)

Ferdinand de Saussure Alıntıları - Sözleri

  • Karşılaştırmanın geçersiz olduğu bir tek nokta var: Satranççı taşları oynatmak ve dizge üstünde bir eylemde bulunmak amacını güder. Oysa, dil önceden hiçbir şey tasarlamaz. Dilin taşlan kendiliklerinden ve rastlantısal olarak yer değiştirir, daha doğrusu değişir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce sesten. Böyle bir ayrım ancak bir soyutlamayla gerçekleşebilir. Bunun sonucunda da salt ruhbilim ya da salt sesbilim alanına girilmiş olur. Demek ki dilbilim bu iki düzeye bağlanan öğelerin birleştiği sınır bölgesinde işlem yapar. Bu birleşim bir töz değil,bir biçim yaratır. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dili oluşturan göstergeler birer soyutlama değildir, gerçek nesnelerdir (bak. s. 45). İşte, dilbilim söz konusu nesnelerle bunların kurduğu bağıntıları inceler. Dilbilimin somut kendilikleri diyebiliriz bunlara. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil, öğelerinin bir anlık durumu dışında hiçbir şeyin belirlemediği katışıksız bir değerler dizgesidir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil ve yazı birbirinden ayrı iki göstergeler dizgesidir. Yazının biricik varlık nedeni dili göstermektir. Dilbiliminin konusunu, yazıdaki sözcükle konuşmadaki sözcüğün birleşimi oluşturmaz: Onun konusu yalnız konuşmadaki sözcüktür. Ne var ki yazılı sözcük, görüntüsü olduğu sesli sözcükle öylesine kaynaşır ki sonunda baş köşeye kuruluverir; sesli göstergenin görüntüsüne kendisinden daha çok önem verilir. Sanki birini tanımak için onun yüzüne bakmaktansa resmine bakmak daha geçerli bir yolmuş gibi! ** Herhangi bir sözcüğün değerini, onu çevreleyen öbür sözcükler belirler. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Genellikle dural dilbilimle uğraşmak tarihle uğraşmaktan çok daha güçtür. Evrim olguları daha somuttur; imgeleme daha çok seslenirler. Bu düzlemde gözlemlenen bağıntılar, kolayca saptanabilen ardışık öğeler arasında kurulur, bir dizi dönüşümü izlemek kolaydır, çoğu kez eğlencelidir bile. Oysa, değerlerle, bir arada bulunan bağıntılarla uğraşan dilbilim çok daha büyük güçlüklere yol açar. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dilde de, satrançta da hem bir değerler dizgesi karşısındayız, hem de bu değerlerin değişimlerini izleriz. Bir satranç partisi, dilin bize doğal biçimde sunduğu görüntünün yapay bir gerçekleşmesini andırır. Bu karşılaştırmayı biraz derinleştirelim. Bir kez, oyundaki bir durum tıpkı dilin bir durumu gibidir. Nasıl dildeki bir öğe değerini, öbür öğelerin tümüyle kurduğu karşıtlık ilişkisinden alırsa, aynı biçimde taşların karşılıklı değerleri de satranç tahtasındaki konumlarına bağlıdır. Sonra, dizge hep bir anlıktır; bir konumdan öbürüne değişir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil özgür değildir. Çünkü zaman, toplumsal güçlerin dil üstündeki etkilerini geliştirmelerine olanak sağlar. Böylece, özgürlüğü ortadan kaldıran süreklilik ilkesine varılır. Ne var ki süreklilik de zorunlu olarak bağıntıların bozulmasını, şu ya da bu oranda değişmesini içerir. (Genel Dilbilim Dersleri)

Yorum Yaz