Gençlerle Hayat Bilgisi - Haluk Dursun Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gençlerle Hayat Bilgisi kimin eseri? Gençlerle Hayat Bilgisi kitabının yazarı kimdir? Gençlerle Hayat Bilgisi konusu ve anafikri nedir? Gençlerle Hayat Bilgisi kitabı ne anlatıyor? Gençlerle Hayat Bilgisi PDF indirme linki var mı? Gençlerle Hayat Bilgisi kitabının yazarı Haluk Dursun kimdir? İşte Gençlerle Hayat Bilgisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Haluk Dursun
Yayın Evi: Yeditepe Yayınevi
İSBN: 9786059787833
Sayfa Sayısı: 160
Gençlerle Hayat Bilgisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Prof. Dr. Haluk Dursun’un güncesinden gençlere seslendiği yazılarının derlendiği bu kitap, kendisinin hayat bilgisi dersleri niteliğindeki tavsiyelerini farklı hikayeler ve olaylar üzerinden bir araya getiriyor.
Haluk Hoca bu kitapta bir ağabey kimliği ile, hayatın her alanında yararlanılabilecek önerilerini, eğlenceli ve kendine has üslubuyla paylaşıyor.
“Kısacası gençler, sıradan ve sürüden olmayın. Başkaları sizi gütmesin, yönlendirmesin, dolduruşa getirmesin. Siz onlara ehil iseler, adil iseler danışın ama yine de doğru bildiğinizi, içinizden geleni yapın. Kendinizi her sahada yetiştirin. Her öğrendiğinizden şüphe edin. Kendinizi yenileyin. İstikrar ve istikamet üzere olun. Tembihata önem verin ama tam teslimiyetten de, Allah hariç, uzak durun. Hayırlı insan olun. Başkaları sizin elinizden, dilinizden, işinizden emin olsun.
İnsanın hayırlısı, insanlığa hayırlı olandır.”
Gençlerle Hayat Bilgisi Alıntıları - Sözleri
- “Önemli adam olmayın, değerli adam olun.” Öneminiz makamınızdan gelmesin, değeriniz adamlığınızdan gelsin…
- Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın. Hâlbuki en büyük fazilet “bilmiyorum” diyebilmektir. Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar.
- Aman ne olacaksanız olun, sakın “sıradan ve sürüden” olmayın!
- Bir nigâh et ne olur halime ey gonce dehen, Göz göz oldu yüreğim gözlerinin derdinden...
- ..ne olacaksanız olun, sakın “sıradan ve sürüden” olmayın!
- Önemli adam olmayın, değerli adam olun...
- Bir konuyu bildiğini zanneden değil, en iyi kimin bildiğini bilen makbuldür.
- Bir konuyu bildiğini zanneden değil, en iyi kimin bildiğini bilen makbuldür.
- "Musahipsiz kalmayınız. Kendinize doğru musahipler bulunuz." Musahibin ana anlamı sohbet eden, edebilen, söz söyleme üstadı, bilgisi olan ve bunu güzel aktarabilen kişi demektir. Eski tabirle "mîr-i kelâm", yani sözün emiri.
- Sadece test becerisi değil hayat bilgisi, yurttaşlık bilgisi, yani kısaca "insanlık bilgisi" olan gençler yetiştirmeliyiz.
Gençlerle Hayat Bilgisi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Çok samimi ve akıcı bir ilerleyişi vara kitabın. Kısa kısa da olsa tam bir hayat bilgisi. Ben normalde de otobiyografi tarzı gerçek yaşamdan alıntıları severim o yüzden bu kitap bana hitap etmişti. Ama okuduğunuzda pişman olmayacağınız bir kitap. Saygı ve rahmetle yad ediyorum. (Şevval)
Vefatının 2. Senesinde Haluk Dursun Hocamıza Saygı ve Rahmetle..: Prof. Dr. A. Halûk Dursun hocamız, akademik çalışmalarının yanı sıra kamusal alanda da önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Bir dönem Ayasofya Müzesi başkanlığı ve müdürlüğü görevlerinde bulunmuş; Topkapı Sarayı müdürlüğü döneminde ziyaretçiye kapalı olan bölümler açılmış olup süreli sergiler düzenlenmiştir. Geleneksel Ramazan etkinlikleri, Muharrem ayı aşure programları, baklava alayları, musiki programları gibi saray gelenekleri tertip edilerek adeta yaşayan bir müze haline getirilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kültürel kurumlarda görevlerde bulunmuş, yurt içi-yurt dışı birçok etkinlik-proje hazırlamış, konferanslar vermiş ve birçok ödüle layık görülmüştür. Çeşitli kültür merkezleri ve okullarda ''Gençlerle Baş Başa'' başlığı altında seminerler, söyleşiler, sayısız konferanslar vermiş, farklı dönemlerde tarih, kültür ve sanat içerikli televizyon ve radyo programları düzenleyip değişik gazetelerde yazılar yazmıştır. Görevi sırasında trafik kazası sonucu Rahmet-i Rahmân'a kavuşmuştur. Hakkında ne anlatsak az kalır, bir ömrüne nice ömürler sığdırmış nadir insanlardan desek yeridir. Balkanlardan Ortadoğu'ya, Kafkaslardan Kuzey Afrika'ya, Uzak Doğu'dan Amerika ve Avrupa'ya birçok şehir, kültür coğrafyasını gezmiş, görmüş, tecrübe edinmiş bir kültür tarihçisidir. Halûk Hoca'nın bu kitabı, ömrü boyunca gençlere ulaşmak için hayat dersleri verme amacına hizmet ettiği, bu amaçla onların ilgi alanlarına hitap eden sosyal medyada paylaşmayı tercih ettiği yazılarından ve kendisinin çocukluğundan beri ''Halûk'un Defteri'' adıyla tuttuğu defterlerinden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Vefatından sonra kızı tarafından derlenen bu kitap; bir söyleşi, bir hasbihâl, bir muhabbet niteliğindedir. Giriş kısmında gençlere mütevazi bir hitap ile seslenir: ''Sevgili gençler; size bir profesör, bir öğretim üyesi sıfatıyla değil, bir ağabey kimliğiyle seslenmek, sizinle zaman zaman ''Hayat Bilgisi Dersleri'' kapsamında söyleşmek istiyorum. Burada size aktaracaklarım, önereceklerim, eleştirilerim, gençken zaman zaman benim de yapmış olduğum hatalar ve eksikliklerdir.'' Ne güzel bir giriş cümlesi.. unvanları bir kenara bırakıp bir dost, tecrübelerini paylaşmak isteyen bir ağabey sıfatıyla gençlere seslenmek.. Onlara ulaşmak için yazılarını sosyal medyada yazmak.. Çağın koşullarına uyarak amaca hizmet etmek.. Rahmet olsun hocamıza, bu ne ulvî bir amaçtır.. Kitabı okurken çokça altını çizdiğim cümleler oldu. Her cümlesinden hisse çıkarılacak nitelikte.. Samimi anlatımıyla kendinizden geçip güzel bir dalgınlık yaşayabilirsiniz. Kitabın kısa bölümlere ayrılması uzun yazıları okumayı tercih etmeyen gençler düşünülerek hazırlanmış. Bu da ayrı bir incelik.. Hayattayken tanıyamadığım ve eserlerini geç keşfettiğim için kederlendiğim başlı başına irfan örneği.. Hele ki ''Gençlerde Ne Olmalı?, Tembelhâne Yanıyor, Kiminle Musahip Olmalı?, Havadan Sudan Şeylere Kızan Huysuz Adam, Can Gözü ile Bakalım'' yazılarına mest oldum, beni benden aldı.. Gönül ister ki herkes okusun, herkes nasiplensin, Halûk hocamızın incilerinden faydalansın.. ''Katre idim bir ummâna karıştım'' diyor Virânî. O sebepten, bizler ummanda bir katre yol alabilmek için nice uğraşırız.. Ama alıp alabileceğimiz yol nereye kadardır bilinmez.. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ''Katreyiz âlemde; lâkin dilde derya olmuşuz'' demekle ne kadar haklı.. Dünyada zerre olduğumuzu biliriz, ancak dünya avucumuzun içinde gibi yaşarız.. Yani ki, hocamızın yazılarında alçakgönüllülüğü sık sık görürsünüz, nasihatleri Türk kültür ve geleneğimizin birer parçası. Özellikle Türkçemizin günden güne soluyor olması, gençlerin sosyal medya terimleri (like, hashtag, #tbt, dm, story, page, check-in yapmak gibi daha birçok Türkçemizi katleden unsurlar) kısaltmalar (by, slm, mrb, nbr...iki harfi yazmak ne kadar zor olabilir.) ya da yabancı sözcüklerle karışık cümle kuruyor olmaları dilimiz açısından acınacak vaziyette. Bunu sadece gençler mi yapıyor, hayır artık birçok yetişkin de bu gibi sorunlara ilgisiz, kayıtsız vaziyette.. Dilimizi kaybediyoruz, farkında değiller.. Karamanoğlu Mehmet Bey gibi olup haykırmak isterdim yetkim olsa.. ''Bugünden girü hiç kimesne kapuda ve divânda ve meclis ve seyrânda Türkî dilinden gayri dil söylemeye'' diye.. TDK tek başına ne yapabilir ki, yöneticiler bile Türkçeye özen göstermiyorken.. Tıpkı bugün eski sözcükleri birçok kimsenin yadırgadığı gibi, belki de çok yakın bir zamanda bugün kullandığımız sözcükler tarihe karışacak.. Mazallah diyelim.. ama durum vahim. Halûk hocamız eskilerin göz sözcüğünü ayn, çeşm ve dîde sözcükleri olarak kullandığından bahsetmiş. Türkçeyi güzel kullanması da dikkatimi çekti.. Onun kullandığı, benim çok sevdiğim eski sözcükleri şimdilerde neredeyse çoğu kişi anlamını bilmiyor, yadırgıyor.. Bu sözcüklerden biri; musâhip. Herkesin bir musâhibinin olması gerektiğinden bahsetmiş. ''Musâhibin ana anlamı, sohbet eden, edebilen söz söyleme üstadı, bilgisi olan ve bunu güzel aktarabilen kişi demektir. Eski tabirle "mîr-i kelâm", yani sözün emiri. Musâhiplik aynı zamanda bir meslektir. Birçok konuda bilgi ve fikir sahibi olan ve bunu güzel aktarabilen adam demektir. Geleneksel saray teşkilatlarımızda, bürokrasimizde yeri vardı ve bu yer çok önemliydi. Yani, yöneticilerin başarısında ve başının üstünde yeri vardı. Topkapı Sarayı'nda...özel daireleri vardı. Bugünkü anlamıyla bir nev'i cumhurbaşkanı danışmanları idi onlar. Tabii o zaman "başdanışman" tabiri kullanılmıyor; "musâhib-i evvel" yani "birinci" deniliyordu; sonrakiler ikinci, üçüncü musâhip diye gidiyordu. Osmanlı devlet teşkilatında musâhipler aynı zamanda ilim sahibi ve sanatçı kişilerdi. Sadece padişahlara lazım değil musâhip; herkese, hepimize lazım.'' Alevî-Bektaşî kültürümüzde musâhiplik; ahiret kardeşi, ahretlik, can kardeşi şeklinde kullanılıyor. Umarım musâhipsiz kalmayız, biz de nasipleniriz.. Eskiden bir zamanların yaygın sözcükleri artık kullanılmadığı için unutulmaya yüz tutuyor ne yazık ki.. Eski sözcükler birçok anlam barındırıyor. Antika bir insan olarak eski sözcüklere zaafım var. Gönül ister ki unutulmasın şu bin derin anlam taşıyan cevherler.. Göz ile ilgili gazellerden bahsetmiş kitabında, okurken içim yumuşadı, serde şiirperverlik var ya hemen ezberledim birkaç tanesini durur muyum :) Şu dizelerdeki sözlerin anlam derinliğine, fevkalâdeliğine bakar mısınız: ''Çeşm-i ibretle nazar kıl dünya bir misafirhânedir. Bir mukîm âdem bulunmaz ne acaip kâşânedir.'' Ayrıca yazılarına başlarken ''gözümüzün bebeği, geleceğimiz'' diye hitap ederek başlaması gençleri ne kadar önemsediğini gösteriyor. Üslûbundaki nahîflik, birçok kimsenin dikkatini çekmeyen incelikleri fark etmesi, sadece tarih alanında değil, birçok konuda söz söyleyebilecek yetiye ve donanıma sahip olması dikkatimi çeken özelikleri arasında.. Gençlerin, etrafına can gözüyle bakmasını tavsiye ediyor. Rahmetli Halûk Dursun hocamızın gençlere şu nasihatini de çok destekliyorum; ''ne olur biraz meraklı insan olun. Duyarsız, ilgisiz, heyecansız, umursamaz insan olmayın. Öğrenmenin başı merak etmektir. Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Sıradan ve sürüden olmayın. Herhangi bir el sanatına ilginiz olsun, şiir yazamasanız bile ezberleyin, koleksiyoner bir ruha sahip olun.'' Yani, farklı olun diyor. Halûk Hoca gelenekten taviz vermeyen, ilerlemeye açık olan, kültür birikimi, hitâbeti, doğaya olan ilgisi ve daha birçok özelliğiyle nev'i şahsına münhâsır bir kişilik. Allah bu gibi insanların sayısını arttırsın.. Velhâsıl kitap, Halûk Dursun Hocamızın ömr-ü hayatında edindiği tecrübeler, yaşadığı tuhaf durumlar, ilginç anekdotlar ve birbirinden değerli nasihâtlerle gençler hedef alınarak yazılmış. Sayfalar arasında yer alan fotoğraflarla kitap zenginleştirilmiş. Halûk Hoca'nın projeleri, yürüttüğü çalışmaları anlat anlat bitmez. Ömrünü gençlere adamış kıymetli hocamızdan herkesin istifade etmesini isterim. Günlük yaşamda yanlış yaptığımız o kadar çok şey varmış ki meğer, bundan sonra düzeltmeye dikkat edeceğim. Halûk Hoca ile sohbet etmiş gibi oldum. Ruhu şâd olsun. Bana göre sadece gençler değil, herkesin okuması ve yaşamına tatbik etmesi gereken bir kitap olmuş.. Kitap için Oğuzhan Saygılı hocama ve KitapSuuru'na teşekkür ediyorum. Bir kere daha hocamızı saygıyla ve rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun.. Kitapla ve sevgiyle kalın. Esenlikler dilerim.. KitapSuuru (Müverrihe)
Kim öle kim kala...: Kitabın sonunda ağlamamak gerek çünkü öyle bir kitap değil. Sohbet tadında bir kitap ama Haluk hocanın zamansız ölümünden sonra kızının çabası ile basılmış olması her şeyi değiştiriyor. Samimi söylemleri insanı bu kadar etkiler mi? Ölmeseydi neler eklerdi? Daha ne tavsiyeler verirdi? Nice sorular gelip geçiyor. Arada serpiştirilen siyah beyaz fotoğraflar daha dramatik bir hâle sokuyor. Allah rahmet eylesin, Haluk hoca sanırım arkasından birer fatiha okumamızı isterdi. Herhangibir kitabını okuyanlar ne demek istediğimi anlamışlardır. Bir büyük çınarla daha tanışamadan gitti. Haluk Hoca şuan sevdiği hocalarının yanında ve biz ne Haluk Hocayı tanıyabildik ne o çok sevdiği hocalarını tanıyabildik. Vah bize... (Gülsüm Özdemir)
Gençlerle Hayat Bilgisi PDF indirme linki var mı?
Haluk Dursun - Gençlerle Hayat Bilgisi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gençlerle Hayat Bilgisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Haluk Dursun Kimdir?
Eğitim ve Öğretim Hayatı
1968'de ilkokuldan mezun olduktan sonra Galatasaray Lisesi'nde okumak için İstanbul'a geldi. Liseden sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Son çağ ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kürsüsü'nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, 1994 yılında "II. Abdülhamit Döneminde Ortadoğu'da Osmanlı-İngiliz Rekabeti: Akabe Meselesi" konulu tezle tarih doktoru unvanını aldı. 2007 yılında “Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi” sahasında tarih doçenti oldu.
1982 Aralık ayından itibaren Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi ile Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde lisans ve lisansüstü öğrencilerine Bizans ve Batı Avrupa tarihi, Yeni ve Yakınçağ Avrupa Tarihi; Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi, Türk Kültür Tarihi; İstanbul'un Tarihî Mekânları; Cumhuriyet Dönemi Eğitim ve Kültür Politikaları, Tarih Öğretiminde Müzelerin Rolü gibi dersler vermektedir. Ayrıca ‘Viyana Bilim Sanat Felsefe Akademisi’nde, 2007-2009 yılları arasında çeşitli dönemlerde Osmanlı Medeniyeti ve Kurumları, Osmanlı Eğitim Tarihi, Flora ve Fauna (İhtisas Grubu), Osmanlıda Tekke Kültürü ve Tekke Eğitimi başlıklı dersleri de vermiştir.
Kariyer
Haluk Dursun 1989 yılında Zaman Gazetesinde yazdığı "Elveda Boğaziçi" başlıklı bir yazı dizisiyle İstanbul Mimarlar Odası’nın “Basında Uzmanlık Ödülü”nü kazandı. Yine 2002 yılında Nil'den Tuna'ya adlı kitabıyla da Türkiye Yazarlar Birliği “Gezi Yazarları Ödülü”nü aldı. Akademik çalışmaları dışında kamusal alanda da faaliyetleri bulunan Haluk Dursun, İBB Kültür A.Ş. Genel Müdür Danışmanı olarak, Miniatürk Projesinin hazırlanmasında görev almıştır. İçişleri Bakanlığı'nca Türkiye Turing Otomobil Kurumunun Yönetim Kurulu Üyeliğine atanan Haluk Dursun, 2005-2006 tarihlerinde aynı kurumda Başkan Vekilliği görevini yaptı. Yine aynı kuruma 2011 Mayıs ayında “kayyım” sıfatıyla atandı. Beyoğlu ve Fatih Kent Konseyi üyeliği de yapmıştır.
2007 yılında İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü vekili olarak görev yapmıştır. 2006-2012 yılları arasında Ayasofya Müzesi Başkanlığını yürütmüş, 2009-2011 yıllarında Ayasofya Müzesi Müdürlüğü görevini de üstlenmiştir. 2012 Temmuz ayı itibarıyla getirildiği Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü görevini 2014 ortalarına kadar sürdürmüştür.
2012-2014 yılları arasında İstanbul Topkapı Sarayını Sevenler Derneği Başkanlığı görevine seçilmiştir. 2014 Temmuz ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atanmış, 2016 yılı Nisan ayında kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır.
26 Mayıs 2017 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu üyeliğine atanmıştır. Aynı zamanda Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürütmüştür. 20 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla de Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevine getirilmiştir.
Dünya kültür mirası listesinde yer alan ve binlerce yıllık geçmişiyle Türkiye'nin de en önemli tarihî mekanlarından biri olan Ayasofya, Haluk Dursun'un başkanlığı döneminde büyük restorasyonlardan geçmiş, müzenin içindekilerle birlikte etrafındaki Osmanlı eserleriyle ilgili koruma/onarma çalışmaları tamamlanmış, Ayasofya içinde bulunan Osmanlı padişah türbeleri onun döneminde kendi tabiriyle bir "Ölüm Kültürü Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Ayasofya'daki bu çalışmalar müze başkanı Haluk Dursun'a 2010 yılında İtalya'da her yıl verilen Rotondi Sanat Kurtarıcısı Ödülü'nü (Premio Rotondi 2010 ai Salvatori Dell) kazandırmıştır.
Bunun dışında Ayasofya ve çevresini büyükten küçüğe herkese doğru bir şekilde anlatabilmek, tarihi bugünle buluşturmak için "Ayasofya Gezi Konferansları"nı bizzat gerçekleştiren Haluk Dursun, yine Ayasofya'daki Osmanlı kültüründen gelen sebil geleneğini yaşatmak adına avlu içinde bulunan sebilden ziyaretçilere çeşitli ikramlar yaptırarak tarihî bir geleneği devam ettirmiştir. Haluk Dursun Ayasofya ile ilgili yurt içinde ve yurtdışında çok sayıda konferans vermiştir. Ayasofya Müzesi’nin 13. Yıllığının editörlüğünü de yapan Haluk Dursun, uzun yıllar yayımlanmayan derginin yeniden meraklısıyla buluşmasına da öncülük etmiştir.
İstanbul'un tarihini, mimarisini, kültür ve sanatını konu alan sayısız konferans veren, bu alanda yapılan birçok etkinlikte aktif olarak yer alan, İstanbul ve Boğaziçi üzerindeki engin bilgi birikimini yaptığı geleneksel Boğaz gezileriyle öğrencilerine, İstanbul meraklılarına aktaran Haluk Dursun çeşitli dönemlerde, değişik gazetelerde kültür-sanat yazıları yazmış, televizyonlarda tarih, kültür ve sanat içerikli programlar hazırlamış ve sunmuştur. Bu çerçevede Eylül 2005 tarihinden itibaren TRT 2'de uzun süre yayınlanan "Tarih Mekân" programını hazırlayıp sunmuş, Osmanlı kültür coğrafyasıyla ilgili ‘Kudüs', ‘Tuna' ve ‘Mimar Sinan: The Architect' belgesellerinin danışmanlığını yapmıştır. TRT Türk'te 2010 yılı yapımı "İstanbul'u Yaşamak" belgeselini sunmuş, KANAL 24'te "İncir Çekirdeği" adlı bir programda yer almıştır.
Haluk Dursun özellikle geçmiş ve bugünkü İstanbul ile ilgili birikimini birçok gezi-konferans ile geniş topluluklara aktarmış, bu konuda yapılmış çok sayıdaki etkinliğe imza atmıştır. Bu çerçevede 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Haliç Kültür Gezilerini gerçekleştirdi. Çok sayıda dernek ve sivil toplum kuruluşlarından gelen taleplerle Boğaziçi kültür gezileri düzenledi. Ayrıca Avrupa Kültür Başkenti İstanbul ile ilgili etkinlikler çerçevesinde 2010 İstanbul Ajansı için bir seri Boğaziçi gezisini gerçekleştiren Haluk Dursun, İstanbul içinde bir başka İstanbul olan Boğaziçi'ni, tarihiyle, kültürüyle, mimarisiyle ve musikisiyle meraklısına anlattı. Onun İstanbul başta olmak üzere yaptığı bu kültür gezilerinin bir başka ayağını; Eman Tur ve TURİNG Kurumu adına "Mustafa Kemal'in Rumeli'si" ve "Üç Dinin Kavşağında Kudüs" başta olmak üzere Osmanlı Coğrafyasına yaptığı kültür gezileri oluşturmaktadır.
Haluk Dursun düzenlemiş olduğu tüm bu etkinlikler, 5 yıl boyunca süren Ayasofya gezi konferansları, Sıbyan Mektebinde çocuklara Ayasofya Müzesi’ni anlattığı çalışmaları, 17 yıldır çıkarılamayan ”Müze Dergisi”ni yeniden çıkarması, Haliç ve Boğaziçi sunumları, İstanbul eksenli kültür tarihçiliği alanında yaptığı çeşitli çalışmaları dolayısıyla 2011 İstanbul Turizm Ödülleri kapsamında verilen 'Etkinlik Ödülü'nü kazanmıştır.
Türk Tarih profesörü ve bürokrat Ahmet Halûk Dursun Malazgirt Savaşı'nı anma programı için gittiği Doğu Anadolu Bölgesi'nde çevre yerleşim yerlerini gezerken 19 Ağustos 2019'da Erçiş, Van'da kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu 62 yaşında vefat etmiştir. Cenazesi Fatih Camii'nden kaldırılarak memleketi Hereke, Kocaeli'de Hereke Merkez Mezarlığı'nda defnedilmiştir.
Geziler
Haluk Dursun ilk göz ağrısı İstanbul başta olmak üzere Osmanlı kültür coğrafyasını baştan başa bir gezgin olarak dolaşmış; Balkanlar’dan Osmanlı’nın Avrupa, Asya ve Afrika'da uzandığı coğrafyalarda gördüklerini, yaşadıklarını, tarihçi olmasının kendisine verdiği zengin birikimle harmanlayarak sade, akıcı ve samimi bir üslupla gezi yazıları şeklinde okuyucusu ile buluşturmuş; bunun yanında yazılarıyla kurduğu bu bağı, Osmanlı coğrafyasında meraklılarına yaptırdığı akademik kültür gezileriyle de unutulmaz kılarak kendi adıyla anılan bir gezi geleneğini başlatmıştır.
Eserleri
İstanbul'da Yaşama Sanatı
Nil'den Tuna'ya Osmanlı Yazıları
Tuna Güzellemesi
Osmanlı Coğrafyası'na Yolculuk
Boğaziçi'nde Kırk Yılım
Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri
Şehir ve Kültür: İstanbul, (Editör)
İncir Çekirdeği: Hereke'den Çıktım Yola
Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli, (Editör)
Haluk Dursun Kitapları - Eserleri
- Gençlerle Hayat Bilgisi
- İstanbul'da Yaşama Sanatı
- Nil'den Tuna'ya Osmanlı
- Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk
- İncir Çekirdeği
- Boğaziçi'nde Kırk Yılım
- Tuna Güzellemesi
- Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri
Haluk Dursun Alıntıları - Sözleri
- Silistre'nin kültür tarihimizde önemli bir şahsiyeti de Razgrad'ın Ferhatlar köyünde doğan merhum Süleyman Hilmi Tunahan Hocaefendi'dir. (Nil'den Tuna'ya Osmanlı)
- Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna? (Tuna Güzellemesi)
- Aman ne olacaksanız olun, sakın “sıradan ve sürüden” olmayın! (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- Ama görene... Köre ne... (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Bir vefasız yâre düştüm, hiç beni yâd etmiyor. Bâdeler, güller, çemenler gönlümü şâd etmiyor. Her ne yapsam nev-nihâlim gamdan âzâd etmiyor. … (İncir Çekirdeği)
- Fethin sembolü, mânâsı, kalbgâhı Ayasofya'dır. Ayasofya kapalı kaldıkça kalbimiz çalışmıyor demektir. Sultan Fatih'in fetihten muradı; Ayasofya'yı camiye tahvil ederek, hilâli salibe galebe kılmaktır. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Hâlbuki siz onun kolu kanadı kırılmadan, suyu şerbeti kesilmeden görecektiniz... Önce, yanıbaşındaki tekkeyi yıktılar, sebili “Hu”suz bıraktılar... Sonra yolu genişleteceğiz diye çeşmeyi susuz bıraktılar... (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Boğaziçi’nde, Ramazanlarda iftar için ayrıca insanları davet etmeye lüzum yoktur, bütün insanlar Ramazan’da herhangi bir yalıya iftara gidebilirlerdi. Yalı sahibi misafire hazırlıklı olmalıdır. Çünkü Boğaziçi kültüründe bunun böyle olması iktiza eder. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Çıkayım gideyim Urumeli'ne Arzuhâl vereyim Beylerbeyi'ne (Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk)
- Bir konuyu bildiğini zanneden değil, en iyi kimin bildiğini bilen makbuldür. (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- Üsküdar’ın “Altın Şehir” olmasından başka, bir diğer özelliği de, gıpta ile anılan şehir olmasıdır. O, hiçbir şehre nasip olmayanı görmüş ve İstanbul’un fethine şahit olmuştur. (İstanbul'da Yaşama Sanatı)
- Eski Boğaziçi'nin sadece balığını değil, Voli yerlerini ve dalyanlarını da hep merak etmişimdir. Gerçi Beykoz dalyanının kazıklarının su üstünde durduğu günleri hayal meyal hatırlıyorum; ama o günler çok geride kaldı. (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Niğbolu, Tuna Nehri kıyısında küçük bir kasaba. Ama şirin mi şirin, kendi halinde sessiz, sakin, yorgun bir kasaba. Dağarcığında neler var ama soranı, dinleyeni yok. Bir sorsalar neler anlatacak neler. Gitseniz hiç yabancılık çekmeyeceksiniz. Onun da sizi yadırgamadığını göreceksiniz. Kalesinden seyre dalacağınız Tuna manzarası size Boğaz'ı hatırlatacak... (Tuna Güzellemesi)
- Geçmiş, geçen veya gelecek vakti duymadan Aheste çek kürekleri mehtab uyanmadan (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- Bu memleket hakkında söz sahibi olmak istiyorsanız 24 saatte 25 saat okuyacaksınız! (İncir Çekirdeği)
- Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, sen bizimle olmasan bile, biz seninleyiz yine. Yahya Kemal Üsküb'e ithafen (Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk)
- Coğrafyayı sevmeyen, coğrafyayla dost olmayan tarihi sevemez, tarihi anlayamaz. (Nil'den Tuna'ya Osmanlı)
- "Musahipsiz kalmayınız. Kendinize doğru musahipler bulunuz." Musahibin ana anlamı sohbet eden, edebilen, söz söyleme üstadı, bilgisi olan ve bunu güzel aktarabilen kişi demektir. Eski tabirle "mîr-i kelâm", yani sözün emiri. (Gençlerle Hayat Bilgisi)
- İstanbul'un büyük nüfus patlaması, anlaşılmaz kültür aşımı, Boğaziçi'ni ve geleneksel yaşantısını biz tarihçilere ve hatırat kaleme alanlara bıraktı. (Boğaziçi'nde Kırk Yılım)
- "Deli misin, depik misin?" (İncir Çekirdeği)