Gazi Paşa'ya Suikast - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gazi Paşa'ya Suikast kimin eseri? Gazi Paşa'ya Suikast kitabının yazarı kimdir? Gazi Paşa'ya Suikast konusu ve anafikri nedir? Gazi Paşa'ya Suikast kitabı ne anlatıyor? Gazi Paşa'ya Suikast kitabının yazarı Uğur Mumcu kimdir? İşte Gazi Paşa'ya Suikast kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Uğur Mumcu
Yayın Evi: Uğur Mumcu Vakfı Yayınları
İSBN: 9789758084098
Sayfa Sayısı: 108
Gazi Paşa'ya Suikast Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Atatürk dönemi ile 2'nci Dünya Savaşı yıllarının da gereğince incelenebilmesi, cumhurbaşkanlığı arşivi ile dışişleri bakanlığı gizli dosyalarının, çift aylı, kırmızı damgalı yasaklardan kurtarılıp araştırmacılara açılmasına bağlıdır. Amerikan, İngiliz, alman ve Fransız belgeleri üzerindeki yasaklar çoktan kalktı; bizde, yasak olmayan yazışma ve tutanakları incelemek bile olanaksızdır. Yakın tarihi inceleyemezsek, bugünü nasıl anlayacağız?!"
Gazi Paşa'ya Suikast Alıntıları - Sözleri
- “Zalimi yaşatan mazlumdur / Mazlum susarsa zalim de masum olur”
- "Ankara'daki dava,kuvayi milliyeciler ile ittihatçıların hesaplaşmasıydı."
- "Tarih, kendisinden ders almayanlar için feci sayfalar açar "
- "Hürriyetsiz bir memlekette yaşamaktansa namusuyla ölmek daha hayırlıdır."
- "Zayıflık, korkusu olanların, kabahatlilerin işidir. Alınları açık olanların bir şeyden korkuları olmaz. "
- Esasen suikast Ankara’da yapılacakti; olmamış; İstanbul milletvekili Rauf Bey’in haberi varmış; o (ben bulunmayayım) diye Avrupa’ya gitmiş. Millet Meclisi Reisi Kazım Paşa’nin da (Orgeneral Kazım Özalp) haberi varmis.
- Ve Ziya Hurşit ile sanık Paşaları öfkelendiren ifadesini vermeye taşladı. — Suikast karari. Terakkiperver Partisi genel merkezince alınmıştır..
- Kurtarıcınin çevresinde toplanmak varken birkaç arkadaşa tabi olunmaz.
- ötedenberi sarsılmaz bir imanla bağlandığımız gibi Atatürk cidden büyük bir adamdır. Fakat etrofında toplananlar, yazık ki, hiçbir vakit ona layik olamamışlardı.
- Rauf Bey, büroda bulunmamak için Avrupaya gitmiş; Kazim Karabekir Paşa'nin Ziya Hurşit İle Ankara'da gizli teması, Arifin evinde silah kullanacaklarin da katildiklari toplantı, Adnan Bey'in Londra'da uzun süre kalması üzerinde düşünülmesi gereken noktalardir.
- Devrim, bir şiddet olayıdır! Devrim, şiddet ile gelir; bu devrim bir sûre sonra yarattığı toplumsal olaylar ile yeni bir sürece; evrim sürecine dönüşür. Evrim, sürekli oluşumlarla devrimi güçlendirip, yerlestirir. Her devrim, idam sehpalarına, giyotinler ile başlar; sonra evrim sürecine dönüşüp barişcı yöntemlerle gelişir.
- Mustafa Kemal «ise suikastın arkasında Terakkiperver cumhuriyet Partisi'nin olduğuna inanmıştır. Mustafa Kemal'e göre bu suikast, «bir kaç serserinin tertip eseri değil «muhaliflerin devrim ve cumhuriyet aleyhine giriştikleri buyük ihanet eseri»'dir.
- Şark Cephesi Komutanı Karabekir Paşa, 《Bir Rüya》adlı şiirini de İzmir polis müdürlüğüne yazar. Bu uzun şiir, 《1926 Haziranının 27. gecesi/Yerim İzmir polis dairesi/her odada bir mevkuf, her kapıda çift polis/etrafa da süngüler dizilmiş/Odan pek loş/Ve bomboş/Bir hasta yatağı ve bir demir sedye/bilmem hangi hastaneden hediye/Bu ikrama çok şaşmışım/Çünkü Ankara polisinde yerde yatmışım》diye başlar.
Gazi Paşa'ya Suikast İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir suikaste kurban giden Uğur Mumcu'dan objektif bir kalemle yazdığı bir suikast girişiminin yargılanmasını anlatan bir kitap . Bugünkü fes heveslilerinin aksine kendisi kitabı yazarken hayal dünyasına dayanarak değil kaynaklara dayanarak yazdığı bir araştırma. İzmir suikasti , sadece Atatürk’ün canına kast girişimi değil. Onun kurduğu "Cumhuriyet"e kastir .Ve her daim tarihin kara sayfalarinda yer alacak bir olay. Istiklal mahkemelerinin incelediği son davadır bu olay. Mahkeme İzmir ve Ankarada görülmüştür. Izmirdeki dava suikast girişimi davası, Ankara'daki ise Kuvayı-Milliyetci -Ittihatci hesaplaşma davası. Atatürk'ün söylemiş olduğu: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” bu olay üzerine söylenmiştir. Bugün ölümünün üzerinden 83 yıl geçmiş olmasına rağmen onun dediği gibi Cumhuriyet hala var ve ilelebet payidar kalacaktır. Fes heveslilerine duyurulur :)) Yakin tarihin kara sayflarinda yer alan bu olayı daha iyi anlamak ve o günkü şartlarda istiklal mahkemelerinin nasıl bir is çıkardığını anlamak adına mutlaka okunması gereken bir araştırma. (Lina)
Her devrim İlk önce kendi çocuklarını yer!: Güzel İnsanlar Merhaba!! Uğur Mumcu’nun kulağımda küpe bir sözü vardır her daim. “ BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLMAYIN”. Bizde insanlar dini Cübbeli Ahmet gibi tiplerden, Mustafa Kemal’i ise Yılmaz Özdil gibi şahıslardan öğrenmek isterler. Bizi bize öven şeyler hoşumuza gider çoğu insanımızın. Gerçek gazetecilik yapan ve bunun bedelini hayatı ile ödeyen Mumcu'yu objektif şekilde yakın tarihi öğrenmek için okumalıyız. Memleketin gerçek anlamda “aydın” kelimesini hak eden Uğur Mumcu’ eserde kuyumcu titizliği ile eseri kaleme almış. İnanmak zor ama eskiden memlekette gerçek anlamda araştırmacı gazeteci unvanının hakkını veren “gerçek gazeteciler” var çook eski zamanlarda !! Esere gelecek olursak dostlar!! Sene 1926, birkaç yıl önce Osmanlı Devleti tarihe karışmış ve genç bir cumhuriyet kurulmuştur. Sancılı dönemlerden geçilmektedir. 1925 yılında Şeyh Sait öncülüğünde “Kürtler” ayaklanmış, Mustafa Kemal’in, Kurtuluş zamanı yol arkadaşları, yoldaşları ile yollar bir bir ayrılmaya başlamış. Mustafa Kemal, halkı ve inkılapları yerinde görmek için yurt gezilerine başlamış yaz mevsiminin başlangıcında… Ziya Hurşit başta olmak üzere muhalifler Mustafa Kemal’i ortadan kaldırmak için İzmir de bir suikast planı yaparlar. Plan saat gibi işlerken Giritli Motorcu Şevki, İzmir Valisine gider ve yapılmak istenen cinayeti haber verir. Üç Aliler başkanlığında İstiklal Mahkemesi ve yargılamalar başlar. Yeni kapatılmış olan Terakki Perver Fırkasının kurucusu olan Kazım Karabekir, Ali Fuat, Rauf Orbay, Refet Bele…. Nerdeyse İsmet paşa dışında Kurtuluş savaşı döneminde duyduğumuz tüm isimler derdest edilir. Mahkeme süreci başlı başına bir trajikomik film konusu olacak kadar ilginçtir. Mahkeme heyeti elde edilen "bulgulara" göre değil ,"kanaate" göre karar aldığını açıkça söyler. Orda idam edilen insanların darağacına giderken söyledikleri unutulmayacak sözlerdir. Bunların bir kısmını aşağıda paylaşmak istiyorum. İlk idam edilen Eski Maarif Nazırı Şükrü bey’in boğazına dolanan ip kopunca cellat tarafından ikinci defa idam edilir. Şükrü Bey son sözler . “ Zulüm, zulüm, zulüm ile yapılan bina payidar olmaz..” Sarı Edip “ Bu ceza bizler için mukadderat. Cezamızı çekiyoruz.” Rüştü Paşa ağlayarak. “ Korkumdan değil, savaş meydanında bin defa ölüme göğüs geçirdim. Ne olur beni kurşuna dizin…” Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşı Ayıcı Arif “ Çıkarın şu kelepçeyi, kaçacak değiliz ya.. Başım çok ağrıyor, nedir bu eza, cefa?” Suikastın beyni Ziya Hurşit cesurca gider. “Ne mükemmel şey salıncağa benziyor. Yüksekliğine diyecek yok; yerde kalan insanlara da yüksekten bakacağım.” HÜRRİYETSİZ BR MEMLEKETTE YAŞAMAKTANSA NAMUSUYLA ÖLMEK DAHA HAYIRLIDIR. ZAHMET BUYURMAYIN, BEN KENDİ İŞİMİ KENDİM GÖRÜRÜM Sivas Mebusu Halis Turgut, “ Ben ölüyorum ama fikrim ölmez. Yaşasın Türklük..” DİPNOT; İzmir suikastı ve o dönemi okumak isteyenler için bu kitaptan sonra Kemal Tahir “Kurt Kanunu” kitabını tavsiye ederim. Sonrada aynı isimle TRT çekilen Kurt kanunu dizisini izleyebilesiniz. (Nihat Çelik)
Merhaba güzel dostlarım. Rahmetli Uğur Mumcu'yu da uzun zaman önce listeme eklemiş ve onun bir kitabıyla başlamak istemiştim. Milliyet gazetesinde 12 Ocak 1992 – 26 Ocak 1992 yılları arasında yayımladığı yazı dizisinin kitap haline getirilmiş bu formu oldukça alakamı çektiği için bununla başlamak istedim. Saygılarımla. Aslında birçok noktadan ilgimizi çeken bir eser çünkü 3 ayrı kaynaktan yararlandığını yazar bizzat söylüyor. Bu konuda çıkan yayınlar, dava tutanakları ve basında çıkan yazılar. Bunun yanında suikast sonrası Mustafa Kemal Paşa ile İsmet İnönü arasında geçen yazışmalarda bizim için önemli. Zaten içerikte de davalar, tutuklamalar, savunmalar hatta itiraflar derken dolu dolu bir yazı göreceğiz. Bazı kararların ne kadar yanlış olduğunu o dönemi özellikle Kutsal Barış serisini okurken söylemiştim. Mustafa Kemal Atatürk’ün (ruhu şad olsun) o dönem verilen bazı kararlardan sonra pişmanlık duyduğunu da yine o kitaptan öğrenmiştik. Burada suçsuz bazı kişilerin (Cavit ve Nazım Beyler) idam edilmesi gibi sanırım bazı kararları sonrası bu sözleri söylemiş olacak. Burada yazarın gerek anlatım şekli, gerek olayları aktarmasından ziyade şunu da belirtmek gerekir ki, objektif olmak ve bu şekilde hareket etmek oldukça mühim. Her yazar -özellikle tarih- objektif olmayı pek başaramıyor. Bu sebeple bu da kitaba olumlu bakmamıza neden oluyor. Ben sevgiyle tavsiye ediyor, ilgiyle okuyacağınıza inanıyorum. Mutlu sabahlar ya da mutlu geceler diyemeyeceğim bir vakitteyim. Sağlık olsun, sizler mutlu olun da gerisinin önemi yok dostlar. Keyifli okumalar dilerim. Allah’a emanet olun.. (Sadık Kocak)
Kitabın Yazarı Uğur Mumcu Kimdir?
Uğur Mumcu (d. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - ö. 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.
Ailesi
Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.
Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.
Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.
Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.
Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır.
Eğitim yaşamı
İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.
Askerlik dönemi
Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.
Gazetecilik dönemi
Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeniYahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.
1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.
1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.
Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.
1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925yayımlandı.
1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.
Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:
"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.
Suikast
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.
Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah, PKK gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.
Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.
Ödülleri
1962 Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle)
1979 Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü
1979 Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü
1980 & 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü
1980, 1982 & 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında)
1983 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)
1984, 1985 & 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü
1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında)
1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabıta Olayı dolayısıyla)
1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü
1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü
1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü
Uğur Mumcu Kitapları - Eserleri
- Sakıncalı Piyade
- Kürt Dosyası
- Tarikat-Siyaset-Ticaret
- Kazım Karabekir Anlatıyor
- Liberal Çiftlik
- Rabıta
- 12 Eylül Adaleti
- Söz Meclisten İçeri...
- Gazi Paşa'ya Suikast
- Kürt-İslam Ayaklanması
- Tüfek İcat Oldu...
- Papa-Mafya-Ağca
- 40'ların Cadı Kazanı
- Çıkmaz Sokak
- Devrimci ve Demokrat
- Büyüklerimiz
- Silah Kaçakçılığı ve Terör
- Bir Pulsuz Dilekçe
- Suçlular ve Güçlüler
- Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi
- Bir Uzun Yürüyüş
- Terörsüz Özgürlük
- İsterler ki Susalım
- Ağca Dosyası
- Uyan Gazi Kemal
- Aybar ile Söyleşi
- Saklı Devletin Güncesi " Çatlı vs. "
- Dersim
- İnkılap Mektupları
- Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
- Sahte Atatürkçülük
- Kontrgerilla Öğretileri
- Devlet, Silah, Adalet
- Suçlular ve Güçlüler
- Çağın Suçu
- Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık
- Laiklik Ruhuna Fatiha
- Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
- Söze Nereden Başlasam
- Sağcı Düşünce
- Söz Meclisten İçeri
- Hukuk, Devlet, Aşiret
- Amerika Küsmesin
- Ata’m İzindeyiz
- Milliyetçilik A.Ş.
- Modern Türban
- 12 Eylül ve Şeriat
- Namuslu Olma Cesareti
- Engelli Demokrasi
- Bu Düzen Böyle Mi Gidecek
- Kurtar Bizi Baba
- Bağımsızlık Gülü
- Son Yazılar
- Demirel ve Çankaya
- Alaturka Kapitalizm
- Ermeni Mandacılar
- Bir Devlet Arıyoruz.
- Polemikler
- 24 Ocak Anayasası
- Esir Teşebbüs
- Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu
- Dost Yüzlerde Zaman
- Eğilmeden Bükülmeden
- Quisling Cephesi
- Devlet Modası: Tek Yol Özal
- Kuvvayı Ticariye Ruhu
- Batı Kulübünde Dans
- Paşa Tasarrufları
- Ortadirek Türküleri
- Sistem
- Türkiye'nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Düzeni
- Türk Memet Nöbete
- Haram Düzeni
- Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme
- Kemalizm Sendromu ve Pax-Amerikan
- Yabancılaşma, Kenanizm, Özalizm
- Örs ve Çekiç
- Tohum ve Toprak
- Kır Çiçekleri
- Petrol Bekçisi
- Serbest Piyasa Ve Kemalizm
- Tüfek İcad Oldu
- Büyüklerimiz
- Sevr mi Lozan mı?
- Kazım Karabekir Anlatıyor
- Arap Siyaseti
Uğur Mumcu Alıntıları - Sözleri
- Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcıları koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. (İnkılap Mektupları)
- Ama bizler, Osmanlı İmparatorluğu'nun «Padişahım çok yaşa» diye bağırtılan «tebası» değil, Atatürk Cumhuriyeti'nin özgür düşünceli yurttaşlarıyız. Bu yüzden, yurttaş olmanın verdiği hak ve özgürlükle, hiçbir korkuya ve hiçbir komplekse kapılmadan görüşlerimizi açıklamak isteriz. (Terörsüz Özgürlük)
- Geleceğimiz ne kadar kararırsa, geçmişe dönüp kahramanlık türküleri söyleyeceğiz. Halkımız da böyle ninnilerle uyutulacak: - Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Evet öyleydik amma, şimdi ne haldeyiz? (Kontrgerilla Öğretileri)
- Devletin temeline dinamit koymak... işte devletin temeline dinamit koymak budur. Devleti sadece iktidar partilerinin çevresinde oluşan bir güç sanmak. (Devlet, Silah, Adalet)
- Bu gergin ortamda Hergün bir olay bekliyoruz. Çünkü artık kaba kuvvet bütün ülkede egemenliğini ilan etmiştir. Bu ortamda saldırganların amaçlarından biri de, ilerici basını susturmaktır. (Cumhuriyet 22 Mart 1977) (Kontrgerilla Öğretileri)
- Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır. (Suçlular ve Güçlüler)
- "Anayasaya bakarsanız, yasa önünde herkes eşittir. Uygulamaya göz atarsanız, insanlar çeşit çeşittir." (Milliyetçilik A.Ş.)
- Kaç kişi öldürüldü bu güne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenle mi yapıyorsunuz? (Tüfek İcat Oldu...)
- ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’ (Sakıncalı Piyade)
- ne İslamcıdır ne de lâik.., Ya nedir? Ülkücüdür.... (Tarikat-Siyaset-Ticaret)
- Aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir! (Kürt Dosyası)
- "Komutan ülkücülerde yakalanan silahları hiç önemsemez, ama solcu, bir pankart astı mı, savcılığı da herkesi de ayağa kaldırırdı." (12 Eylül Adaleti)
- Bir başka gün, Dışişleri Bakanı kürsüde konuşurken, bu sayın üye "hür parlamenter rejimde" sık sık rastladığımız şu "zoolojik" yaklaşımla uyarıda bulunuyor: Eşşekleri susturun sayın başkan... (Söz Meclisten İçeri)
- Ben diyorum ki, "tartışalım", bütün konuları tartışalım. Tartışmaya, bu tartışma uygarca olduğu sürece, hiçbir sınır, hiçbir yasak getirilmemeli; getirilmemeli ki, bu insanlık mirasından, özgürce ve eşitçe yararlanalım! (Söz Meclisten İçeri)
- Sağcısı ve solcusu ile bu ülke bizim ülkemizdir. Yaşanan olay ise açıkça bölücülüktür. Ulusal barışı ve bütünlüğü sarsan her olaya nereden ve kimden gelirse gelsin yurttaşlık ve tarih bilinci ile karşı koymak zorundayız. Bölücülüğe karşı sağcının da solcunun da elbirliği yapması gereklidir. (Dersim)
- Unutmayalım ki «cesur bir kez, korkak bin kez ölür». Önemli olan, insanın, böyle bir toplumda bir «mezar taşı» gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Suçlular ve Güçlüler)
- "Ne Amerikan emperyalizminin işbirlikçiliği, ne Sovyet güdümü, ne de Tanzimat batıcılığı... Ulusallık içinde devrimcilik, özgürlük ve bağımsızlık: Devrimci siyaset işte budur." (Devrimci ve Demokrat)
- Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nazım çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir! (Kürt-İslam Ayaklanması)
- Bir hükumet düşünün ki, hırsızdır. Soyuyor memleketi. Meb'ussunuz, biliyorsunuz. Gelmişsiniz bu kürsüye, "arkadaşlar" diyorsunuz, "böyle bir hükumet bir saniye başta tutulmamalidir. (Söz Meclisten İçeri...)
- Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmı Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler ve Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. (Kürt Dosyası)